Çoklarının değinmekten çekineceği, peklerinin ele almaktan kaçınacağı, bu çoklarının ve peklerinin hemen her birerlerinin üstünü örtmekten keyif alacakları bir konuyu yazıya çekeceğim.
Aksi rolde peşrev çekmeye niyetlenebilecekleri boyunduruğa alıverdiğimiz bir giriş cümlesiyle başladık ya, gelsin gerisi...
İşimiz zor tabii, çünkü 'iki taraflı bir risk'in etki alanına giriyoruz. Bir taraftan şiir ülkesine sultan olan bir şairin kaçmış olması muhtemel huzurunu huzursuzluk yönünde çoğaltıyor gibiyiz; diğer taraftan bir grup genç kalem sahibine, yahu arkadaşlar, musallatlığın (sataşmanın) bu kadarı da nahoş değil mi deyip kulak büker gibi bir pozisyonda olacağız...
Doğrusu olan bitenin üstünü örtmektense, böyle iki tarafın da başını biraz okşayıp makul bir mesaja tabi tutmanın daha hayırlı olacağını düşünüyorum. Sa'y bizden hayra havale Allah'ın işi...
Şimdi efendim, 'iki taraf' dediğimize göre, lafı hoplatıp zıplatmaya sen şurada bir nefeslen diyerek, o iki tarafın kimliklerini açıklamaya girişelim. Kimdir bu iki tarafın mümessilleri?
Bir tarafta, "Türk" şiirinin (Türk'ü özellikle vurguluyorum) zirve isimlerinden birisi, İsmet Özel... Şahsen son yıllarda yazdıklarını pek beğenmesem de, kendisinin şiir sanatındaki yetkinliğini, yerini ve konumunu hakkıyla tespit etmemek, ancak nadanlık bir iştir diyeceğim... Haset, kin, garaz, kıskançlık gibi kimi sebeplerden ötürü İsmet Özel'in makamında gözü olan kimi adı sanı belli meşhurları bir tarafa yıkıp şöyle söyleyelim; kendini bilen İsmet Özel'i bilir!
Fakat bizde şöyle bir şey de var: Bir üstadın (guru mu yoksa?) eli eteği altında varlık sürdürmekten haz alan, arada bir onun evirip çevirmeleriyle esrarengiz bir şeycikler yaparak geçimini sağlayan, çoğu yeteneksiz, fakat belirli bir kümelenme oluşturdukları için ortak gürültü çıkarabilen şiir meraklısı armutun iyisini yiyiciler... Böyle bir mekanizmanın (güvenli arazinin) içinde çöreklenmekten keyif duyarlar bunlar, zevkten kıç atarlar... Maalesef, İsmet Özel'in etrafında da -o istemiş midir bunu, bilmem- bu türden mekanik şahsiyetlere rastlanmıyor değil... Demek istediğim, İsmet Özel de dâhil, herhangi bir "üstad"a böylesi bir yaklaşımla müşteri olmayı ar sayarız...
Bunu ar saydığımız gibi, bir üstad da olsa, herhangi bir şairin mütekebbir bir edayla tavır takınması da bizi bozar! Buna rest çekmek şanımızdandır... Bu çerçevede, İsmet Özel'in belirli zamanlarda galip (neyin galibiyse) bir "Türk" edasıyla çeşitli kavim ve toplulukların aleyhine söylediği arızalı cümleleri kabul etmemiz mümkün değildir, ol cümlecikleri deheleriz!
Şimdi, gelelim bu tarafa...
Kıyıda köşede, çıkmaz sokaklarda, yeraltının şahane mağaralarında gelişip serpilen edebiyata, böyle edebiyata yordam veren şair ve yazarların hamlelerine ortak olmaya çalışırım. Onların el yordamıyla, fotokopiyle, her türlü imkânsızlıklarla boğuşarak çıkardıkları fanzinler yahut dergiler benim kanımı ısıtır. Onlar cismen küçüktürler, fakat meydanda ahkâm kesip duran plastik avizelere, yanlış söyledim, büyük dergilere göre daha büyük işler başarırlar. Onların bu faaliyeti bana hak edilmiş bir gövde gösterisi gibi gelir; öyledir...
10. sayısı da çıkan Yordam, işaret ettiğim dergilerden birisidir. Mehmet Sait Çakar ve arkadaşlarının hamleleriyle oluşmuş bir yayın organıdır Yordam.
Buraya kadar kazasız belasız geldiysek ne mutlu bize...
Ne diyorduk, Yordam... Bu dergi, 10. sayısında ne yapmış biliyor musunuz?
Deyim yerindeyse, hücuma geçmiş! Kime yönelik bu taarruz? İsmet Özel'e. Şu benim de muteber bulmadığım kimi söylemlerinden ötürü, Yordam'ın genç şair ve yazarları, kalemlerinin ucunu açıp, yüklenmişler İsmet Özel'e.
Doğrusu, şiddetli bir taarruzla karşı karşıya İsmet Özel. Onu hedefe yerleştirenlerin çoğu, bizzat kendisi tarafından "öteki"leştirilen toplum kesimlerinden, "Kürtler ve Aleviler"den sıyrılıp gelenler.
Evet, tam sayısını doğru verebilir miyim bilmem; bir yazı, yirmi altı manzum metin. Mehmet Sait Çakar'ın imzaladığı ve dosyanın önsözü mahiyetindeki tek mensur metne göre, bir bu kadarı da gelecek sayıda yer alacak.
Mehmet Sait Çakar, böyle bir tavır alışın gerekçesi olarak şunu özellikle vurguluyor: Türkiye'deki "normalizasyon sürecine katkı" sağlamak: "Ne güzel, artık biz de Türkiye toplumunun meşru bir parçası oluyor gibiyiz." Tam da bu noktada Çakar'a şu soruyu sormak istiyorum: İsmet Özel (veya bir başkası) tam tersi bir noktadan konuşuyor olsaydı, benzeri bir tepkiye "çatık kaş" gösterebilecek miydin? Yoksa, "Nasılsa İslamcı" ('nasılsa'yı özürlü olarak algılıyorum, samimi İslamcılardan ayırmak için) olanların "emarelerini" mi yansıtacaktı? Bunun takipçisi olacağımı bilsin kendisi!
Mehmet Sait Çakar'ın da özellikle belirttiği gibi, Yordam'da İsmet Özel karşıtlığı makamında rol üstlenmiş olan arkadaşların çoğu "önceden manzum metin yazmamışlar." Bununla birlikte "şiir sayılmayı hak" edecek nitelikler bulmamız mümkün bu metinlerde. Özellikle ironik bir atmosferin yüklü olduğu bu metinlerinde yer yer taze ve özgün buluşlara da imza atılmış olduğunu görüyoruz.
Buraya kadar söylediklerimi kaynağından görmek isteyenler ve olan bitene bir tarafından (elbette edebi bir formla) müdahil olacaklar bulunabilir. Onlar içindir şu Yordam bilgisi: mehmetsaitcakar@gmail.com; 0506 680 64 50.
Cevat Akkanat
Millî Gazete
14 Temmuz 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder