Sayı: 151 Temmuz-Ağustos 2011
1983’te İletişim Yayınları’ndan çıkan Latin Amerika Hikâyeleri Antolojisi içindeki “Hoş geldin Bob” öyküsüyle tanımıştık Juan Carlos Onetti’yi (1909-1994). Latin Amerika yazını konu edildiğinde adı geçen ama Türkçede henüz kitabı olmayan yazarı Münir Göle gündeme getirdi ve dosyayı kurdu.
Münir Göle, Antonio Muñoz Molina, Noé Jitrik, Jean-François Fogel, Mario Vargas Llosa’nın kalemlerinden çıkanları, Ayşe Nihal Akbulut’un yazarı biraz daha yakınımıza getiren çevirilerini okuduğumuzda bu büyük Uruguaylı yazarın öykülerine, romanlarına hevesleniyoruz kuşkusuz. Bu sayıya yalnızca “Esbjerg, kıyıda” öyküsünü koyabildik ama gelecek sayılardan birinde “El infierno tan temido” (Böylesi korkulan cehennem) yer alacak: Kadınla erkeğin biribirine çektirdiği incelikli zihinsel işkenceleri yansıtan belki de en karakteristik öyküsü... Umarız en azından bir öykü seçkisiyle birkaç romanı Türkçeye de çevrilir.
Babil Kulesi sayfalarında iki yazının konusu Yusuf Atılgan’da kesişti. Selda Uygur, Kemal Bilbaşar’ın Denizin Çağırışı (1944) romanıyla Aylak Adam (1959) arasındaki kanbağını irdeliyor. İlginçtir, bu yazının elimize geçtiği günlerde görüştüğümüz Demir Özlü de Denizin Çağırışı üstüne bir yazı yazacağını söyledi, romanın 1950 Kuşağı’nı ilgilendiren yönlerini ele alarak.
Âlim Kahraman ise Anayurt Oteli’ndeki yerleri belirleyerek Manisa’daki Anavatan Oteli’nden, dahası bu otelin kapısından söz ediyor. Yine ilginçtir, geçen yıl telefon eden bir okurumuz Anayurt Oteli’ne konu olan Anavatan Oteli’nin giriş kapısının teyzesinin Manisa’daki bağ evinde olduğunu, söylemişti... Kahraman bu bağa da değiniyor.
Ali Teoman’ın “Ben niçin yazıyorum?” başlıklı denemesi ölümünden önce YKY’ye verdiği “Alacakaranlık Günce”den. Ali Teoman hastalığı süresince yeni kitaplarını yazarken bir yandan da yayımlanabilecek günlüklerini, şiirlerini, yazılarını temize çekmiş, dosyalar kurmuştu. Yazıyla, yazınla ilişkisini çepeçevre ortaya koyan, okuruna çok şey söyleyen bir metin.
Ahmet Sait Akçay’ın “Hikâyenin geri dönüşü mü?” başlıklı kısa yazısında tartışılacak saptamalar var. Öykünün gidişatına ilişkin can alıcı bir noktayı imliyor.
Eylülde buluşmak üzere.
Murat Yalçın
İçindekiler:
DOSYA:
Juan Carlos Onetti
Münir Göle - Sınırlarötesi Bir Pezevenk
Antonio Muñoz Molina - Gerçekleşen Düşler: Juan Carlos Onetti’nin Öykülerine Davet
Noé Jitrik - Çilekeş Anlatıcı
Jean-François Fogel - “Hayat böyle işte”
Mario Vargas Llosa - Sözün Kısası
Juan Carlos Onetti - Esbjerg, kıyıda
ŞİİR
Mehmet Müfit - Terapiler - I
Tuğrul Tanyol - Platti Galuppi
Haydar Ergülen - Aşk yaz, bir boşluk bırak...
Efe Murad - Sonsuz Zihinseli
Christina Georgiou - Günbatımı, Hokkabaz, Çocukluk, Görüntü
ÖYKÜ
Erkut Özal - Di mi abi?
Esra Erdoğan - Kocamın Adı Ağzımın Tadı
Gökhan Yılmaz - Hakkını Delalet
İpek Nil - Fildişi Saplı Bıçak
İsmail Pelit - yavaşlamış din
Pınar Sönmez - Hiçbir Şey Değişmeyecek
DENEME-GÜNLÜK-ANI
Emin Özdemir - Oblomov’un Sallantılı Halleri
Ali Teoman - Alacakaranlık Günce’den, Ben niçin yazıyorum?
Mustafa Ziyalan - Yeryüzü Sanatı, Gökyüzü Sanatı
Nazan Maksudyan - “Demek annen baban seni çok sevdi?”
Uğur Kökden - Addis Ababa’da Uzak ve Yakın Dün
BABİL KULESİ
Ahmet Sait Akçay - Hikâyenin geri dönüşü mü?
Necip Tosun - Yoğunluk, Ayrıntı ve Yüzleşme
Arda Yılmaz - Sözden Yazıya Geçişin Öngörülemeyen Sancıları
Selda Uygur - Aylak Adam’dan Önce , Denizin Çağırışı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder