Değirmen dergisi genel yayın yönetmeni Rüstem Budak’a kısa kısa sorduk.
En son hangi kitabı okudunuz? Kitap hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İbn Tufeyl’in Hay Bin Yakzan kitabını okudum. İslam düşünce geleneğinin varlık âlemine ilişkin ortaya koyduğu yaklaşımı görmek ve kendi iç yolculuğumuzda kaybettiğimiz anlamı bulmak için çok büyük katkısı olacaktır.
Başucu kitaplarınız nelerdir?
Başucu kitaplarım olmadı, daha ziyade rehber yazarlarım ve kitaplarım oldu. Okumaya başladığımda o yazarların bütün kitaplarını okumaya çalıştım. Her daim o yazarın yanında kalmadım. Onu okuyup, dinleyip ve anlayıp yoluma devam ettim. Fikriyatımın oluşmasında etkili olan başlıca yazar ve şairler: Seyyid Kutub, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Kemal Tahir, İsmet Özel, Sait Faik, Ali Şeriati, İhsan Eliaçık, İbn Haldun, Mevlana, Sezai Karakoç, Dostoyevski, Muhammed Abid Cabiri, Tolstoy, Mevdudi, Murteza Mutahhari, Nietzche, Halil Cibran...
Hangi roman kahramanı olmak isterdiniz, neden?
Her dönemde farklı kahramanlarım oldu. İlkokulda iken köy okulunda kitap külliyatı Cin Ali serisini aşmazdı. Okul ders kitaplarında bölümler arasında okuma parçaları olurdu. Bunlardan Dede Korkut’un Tepegöz masalındaki Basat çocukluğumun kahramanı idi. Ortaokulda Yavuz Bahadıroğlu’nun tarihi romanlarındaki her kahraman ile özdeşlik kurmaya çalışırdık. O romanlardaki zaferlerde ve yenilgilerde bizimde payımız varmış gibi sevinir ve üzülürdük. Lisede başucu romanı Minyeli Abdullah oldu. Abdullah’ın ülkesinde verdiği mücadeleyi örnek almaya çalıştık. Daha sonraki dönemlerde ise Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’unda Mümtaz, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ında Selim, Jerome David Salinger’in Çavdar Tarlasında Çocuklar’ında Holden Caulfield, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ında Andrey Nikolayeviç Bolkonski, Yusuf Atılgan’nın Aylak Adam’ında Bay C. roman kahramanlarım oldu.
Tanpınar’ın 5 şehri var. Sizin şehriniz hangisi? Neden?
İlk şehrim Arguvan oldu. 12 yaşına kadar hiçbir şehre gitmedim ve televizyonlar olmadığı için görmedim. Arguvan bozkırın ortasında, derin ıssızlığında kendi kendine yabancılaşarak ve tanışarak bir dünya var etmeye çalışıyordu. Sonraki şehrim Malatya oldu. Çay ocaklarının bile üniversiteleştiği ölü zamana ruh üfleyecek düşüncelerin var olduğu mümbit şehir. Herkesin şehri Bursa; geçmiş ile gelecek arasında örülen derin uçurumları attığı köprülerle gidiş geliş imkânı sağladı. Ve Sakarya; her daim boğulduğum ve nefes almak için kelimelere tutunduğum yer oldu.
Benim şairim ya da yazarım dediğiniz kişi kimdir? Hangi yönünü kendinize yakın buluyorsunuz?
Benim yazarım ve şairim olmadı. Yazarlarım ve şairlerim oldu. Hikmet’in peşinde olan din, dil ve ırk farkı aramadan anlamaya çalıştım. Tek bir yazarın veya şairin izinde, dergâhında, dizinin dibinde ve izinde olmak istemem. Bunu hakikate koşulmuş şirk olarak görüyorum. Hakikat’in dağılmış parçalarını farklı farklı şair ve yazarlarda arayarak bir araya getirmeye çalıştım.
Şair/yazar olmak isteyen biri için olmazsa olmaz dediğiniz üç şey nedir?
1- Emek; hazır düşüncelere konmaktan imtina eden, taklitten kaçınan, hayatı adımlarken her mesafede bulunduğu hal üzere düşünen, kelimelerin sırrına ermek için akıl teriyle, göz nurunu feda eden, yorulan ve yoruldukça kendine daha fazla yaklaşan...
2- Üslup; yazıya dökülen kelimeleri kendi ruhu ve aklıyla bezenmiş halde dilin müstesna güzelliklerini kullanarak en iyi şekilde ifade etmeye çalışan, özgün ve özgür bir algıyla hareket eden, anlatımını her daim yenileyen, güçlenen, sözün güzelliklerini yazı maharetiyle kutsal nefeslere dönüşecek sözler var eden.
3- Özgürlük; “küfür”den kaçınarak yani aklın düşünmesini, kalbin hissedişini engelleyen her türlü iktidar(Siyasi, Aile, Şeyh, Lider, Üstad) korkusu, dünya(kadın, mülk, çocuk, mevki) sevgisi, gündelik(yükselme hırsı, tanınma isteği, etkileme hazzı) çıkarlardan kendini azade kılarak varlığının öz’üne yaklaşmak.
Yazar/şair yaz gelince ne yapar?
Yazar için yazılara ev sahipliği yapan dergiler kısmi tatilde, gazeteler ve internet rölantide, okuyucular yaz uykusunda olduklarından yazı yazma bahanesi azalır. İştigal ettiği mesleği kamusal alanda ise buna bağımlı olarak sıla-i rahim ile meşgul olur. Eylülde başlayacak yeni sezona hazırlık yapar. Yarım kalan işlerini tamamlamaya çalışır, gelecek için yeni fikirler, sesler, duygular peşindedir. Ölü sezonda diri düşünceler düşler.
Yazmak için, okumak için hangi zaman dilimlerini tercih edersiniz?
Okumak için her fırsatı değerlendirmeye çalışırım. Yazmak için sabah namazından önceki 2 saatte yazmayı tercih ederim.
Çokça okuduğunuz, hatırladığınız bir hadis-i şerif?
“Ölmeden önce ölünüz” ile “Müslüman insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”
Yılmaz Yılmaz sordu
www.dunyabizim.com
1 Temmuz 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder