"Muharrem'iniz hüznünüzün kızıl güllerinin açtığı günler olsun" demiştik Ocak sayımızın sunuş yazısında, demez olsaydık. Derginin basıldığı günlerde Ortadoğu'nun ezeli yarası yine kanamaya başlamıştı. Muharrem'imiz Muharrem oldu yine deyip, susalım. Söz de biter çünkü. "Yaklaşıyor, yaklaşmakta olan diye" de ekleyelim.
Her ay yaptığımız toplantılarda ve başka bir araya gelişlerde Bir nokta'nın en sert ve keskin eleştirmenleri oluyoruz, kıyasıya vuruyoruz yerden yere. Yapabildiğimizin en iyisini yapmak çabamızı, yaşadığımız zamanların derin ve ağır baskısı, kişisel sıkıştırılmışlıklarımızın etkisi baltalıyorsa da, tüm bunlara direnmeyi ilke edindiğimizden, yürüyoruz. Düşüncenin, duruşun ve eylemin aynı olması zor hattında durmak gerekiyor. Yalnızca sözün ya da düşünüş ve duruşun muhayyel alanına takılıp kalmak ölüdoğum oluyor. Var ve yok'un, yaşam ve ölümün, ayrılık ve vuslatın hep bir olduğu zorbakış, durumalış konumunda durmak, alışılagelmiş uyuklamalar ve sayıklamalardan daha kuvvet ve kudret tüketici olsa da, devam edeceğiz buna. Başka türlüsünü beceremiyoruz. Kim duyar, kim dinler bizi, bu da çok umurumuzda değil. Cezaevi işi boncuklu yazılar asılırdı araçlara ve boncuklar hep mavi, ortasındaki yazıda kırmızı olurdu genellikle, kırmızı boncuklar “Allah'ın dediği olur”u oluştururdu deniz mavisi düzlemde.
Edebiyat Dergisi'nin yeni yaşını da idrak ediyoruz Şubat'la. Kırkını çıkarıyor Nuri Pakdil'in Edebiyat Dergisi'nin günümüze de meyve düşüren genç ağacı. Biz de Pakdil'in "Simsiyah" adlı yapıtından bir alıntıyla bitirelim sözü:
"İnsan, elbette, sağlam yaslanmalı: taa yüreğinden gerçekten karasevdalıysa inancına."
Esenlikler…
M.S.
İrtibat:
www.istanbulbirnokta.com
0216 324 36 05
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder