"Ay Vakti" dergisi, 102. Sayı
Her şeyimizi tükettik, ahde vefamızı unutup, üzerini örttük sözlerimizin. Büyüttüğümüz öfkelerin bir gün dönüp yüzümüze haykırması ne acı. Çaresizliğimizin önünde küçülüp duran ellerimizle hangi kalemi tutacağız şimdi? Hangi sözü bulup da tüketeceğiz, tükenmeden önce?
Dosdoğru yolun eğri yolcuları olarak, akl-ı selim ve kalb-i emin olamamanın sancılarıdır yüzümüzdeki çizgiler. Yabancılaşmak mı? Öyle sesli konuştuk ki içimizde, önce kendi kendimizden kaçtık. Bulamıyoruz aradığımızı, çünkü bakmıyoruz hiç aynaya...
Ay Vakti yürüyüşüne, hala kulaklarımızda çınlayan Gazze çığlıklarıyla devam ediyor. “Gazze dediğin, çocuklardan bir mezarlık, hece taşları kalem...” adlı şiiriyle Selami Şimşek, “Konusuz” isimli şiiriyle İsa Karaaslan, “Aşk izdiham” isimli şiiriyle, Halil İbrahim Polat, “Ben ve dedem ve ölüm” şiiri isimli şiiriyle de Abdüssamed Bilgili.
Gazze gibi volkan olup, patlayın kendi dışınızdaki her şeye! “Can düşer can yeşerir Filiztin”, Necmettin Evci'nin kaleminden iç dünyanızı parçalayan bir deneme... “Direnişi dirilişe çeviren çocuk”, Yunus Emre Tozal, yüzü ahirete, arkası dünyaya dönük Hanzala'nın şiirlerimize, öykülerimize, kısacası sözümüze karışan haykırışlarına vesile olmuş da sükût çığlıklar bırakmış yastığımızın altına...
“Dağlar mağaralarla ovalardan kaçmış” Naz Ferniba'nın içindeki dağda nöbet beklerken mırıldandıkları... Sözün ve varlığın sahibine yaraşır, sebep aramaksızın, özüne doğru özgürce yürümek. Ölçüsüzlüğe meydan okumak, var olmanın özüne inmek, ölçülü olmak ve ölçülü durmak adına, enfes bir yazı sunmuş bizlere Üzeyir Süğümlü; “Düşün ve ölçü”.
“Denize sunulan adak”, sayının ilk öyküsü; Cemil Köksal yazdı... “Kapı aralığındaki ışık” ise Serdar Tümüklü'nün kalemine münhasır... “Hattat” Ceyhun Emre Teoman'ın letafet yüklü öykülerinden biri...
“Müslümanların terk ettiği aşk” Kevser Topkar Terzioğlu'nun kayıp aşkı bulmak üzerine bir denemesi. “Gitme dedim”, Nursel Sayraç'ın gidenin ardından yollara bıraktığı yağmur damlalarını anlatıyor. Kâh yanaklarınıza yağıyor yağmur okurken, kâh siz yağmur olup akıyorsunuz satırlarda...
Şehirler insan ile müşahhas oldu artık. İnsanı şehrinden soruyorlar. Nice şehirler var, peygamberlere uzanıyor menşei. Erdemli şehirlerimizden olan Şanlıurfa da soyu İbrahim'e dayanan beldelerden. Ancak dünyevîleşen, batılılaşan, şehirleri öyle kuşandı ki evren, buna bizde karşı koyamadık. Önce tarihini soydular şehrin üzerinden, Ortaçağ karanlık Avrupa'sının libasını geçirdiler üzerine, budur artık idolün dediler. Yetmedi bir Paris heykeli diktiler hayallerimize, Mekke yolları aşılmaz sanıldı... “Erdemli şehir Urfa”yı Eyyüp Azlal'ın kaleminden okuyun.
Ermeni tarihine ışık tutan Aynur Yavuz, bu topraklara ait olan Ermenilerin, Ermeni harfleri ile yazılmış, fakat metni Türkçe olan yazılardan hareketle bir inceleme kaleme almış. Bir Ermeni paşası olup, aynı zamanda bu edebî türü eserlerine yansıtmış olan Hovsep Vartanyan'ın hayatından kesitler sunuyor. Osmanlı döneminde de ismi sıkça anılan, tanınmaya şayan bir üstad Vartanyan... “Aşktan hareketle bir devrin hikâyesi” okunmaya değer.
Sözlü edebiyatın ilklerinden olan masal, her ne kadar çocukların dünyasına matuf gibi görünse de, gün geçtikçe 'çocuğum sana söylüyorum büyüğüm sen anla' mantığına bürünüp“ realist bir görev edinmiştir edebiyat dünyasında. İçinde anneanne ve dede profillerini de barındıran büyük aile biçimini şekillendiren masallar, ninesiz ve dedesiz kaldı ne yazık ki. Bundan mülhem “Çocukların kalbinde çiçek açmak”ı Behçet Yani yazdı.
İlk bakışta birbirilerinden bağımsız gibi duran edebiyat ve sosyolojiyi ortak noktalarda buluşturan M. Aşır Karabacak, “Edebiyat sosyolojisinin imkânı ve unsurları” başlığı altında, iki kavram arasındaki kuramsal karmaşayı irdeliyor. Edebiyat sosyolojisinin imkânı, Edebiyat sosyolojisinin teknik unsurları, Edebiyat sosyolojisine etki eden faktörler, yazının ara başlıkları...
Tanzimat dönemi edebiyatına sık sık konu edilmiş köylünün, romanlara yansımış karakteristiğini iki farklı perspektiften hareketle ele alan Ercan Köksal, Yakup Kadri'nin Yaban ve Necip Fazıl'ın Tohum romanlarından yol alarak önemli bir yazı sunuyor bizlere; “Yaban ve tohum ekseninde aydın ve köylüye bakış.”
Son sayfalarda “Dağa karşı durmak” başlığına iliştirdiği eğitsel, içsel ve samimiyetle şekillenmiş denemesiyle Şeref Akbaba'yı okuyoruz.
Ve Şiraze katlı mektuplarından bir sayfayı daha aralıyor; Saklı mektuplar.
İçindekiler
Deneme
Can Düşer Can Yeşerir Filistin / Necmettin EVCİ
Direnişi Dirilişe Çeviren Çocuk / Yunus Emre TOZAL
Dağlar Mağaralarla Ovalardan Kaçmış / Naz FERNİBA
Düşün Ve Ölçü / Üzeyir SÜĞÜMLÜ
Müslümanların Terk Ettiği Aşk / Kevser Topkar TERZİOĞLU
Gitme Dedim / Nursel SAYRAÇ
Dağa Karşı Durmak / Şeref AKBABA
Şiir
Gazze Dediğin Çocuklardan Bir Mezarlık Hece Taşları Kalem / Selami ŞİMŞEK
Konusuz / İsa KARAASLAN
Aşk İzdiham / Halil İbrahim POLAT
Ve Ben Ve Dedem Ve Ölüm / Abdüssamed BİLGİLİ
İnceleme
Erdemli Şehir Urfa / Eyyüp AZLAL
Aşktan Hareketle Bir Devrin Hikâyesi / Aynur YAVUZ
Çocukların Kalbinde Çiçek Açmak / Behçet YANİ
Edebiyat Sosyolojisinin İmkânı Ve Unsurları / M. Aşır KARABACAK
Yaban ve Tohum Ekseninde Aydın ve Köylüye Bakış / Ercan KÖKSAL
Öykü
Denize Sunulan Adak / Cemil KÖKSAL
Kapı Aralığındaki Işık / Serdar TÜMÜKLÜ
Hattat / Ceyhun Emre TORAMAN
Mektup
Saklı Mektuplar -XXXXVIII / Şiraze
Yekta Haktan İnci
İrtibat:
www.ayvakti.net
ayvakti@ayvakti.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder