Türkiye'de yakın zamanda gelişen durumlara baktığımızda ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor.
Fikir hareketleri kişiler etrafında gelişiyor. Bunlar birer mit haline dönüştürülüyor. Ardından da onların hemen her davranışı, sözü tartışmasız kabul ediliyor. Onların bir yanlışı, bir eksiği, insani zaafı bile tartışılamıyor. Durum böyle olunca fikrin kendisi geri plana atılmış oluyor. Kişiler öne çıkıyor. Cemaatlere bakıldığında cemaat liderleri tartışmasız, ön koşulsuz kabul gördüğünden kişi öldükten sonra o grup, o cemaat dağılıyor. Geçmiş zamana bakıldığında bu böyledir.
Liderlerin etrafında oluşturulan duvarlar, oturtulan fildişi kule yıkıldığında her şey bir anda yıkılıp gidiyor.
Fikir hareketleri olarak geçen yüzyıldan beri iki üç eksen üzere yürüyor. Bunların nasıl sonuçlar doğurduğu görülmekte.
Edebiyata dayalı fikir hareketleri salt kendini değil diğer oluşları da besliyor. Geçen yüzyıldan bu yana bakıldığında, Mehmed Âkif Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad, Necip Fazıl Ağaç ve Büyük Doğu, Yahya Kemal Dergâh [genel kültür ortamı içinde idi], Sezai Karakoç Diriliş... Buraya kadar güçlü kişiler çevresinde ya da merkezinde dergiler var. Gençler yetişiyor. Bundan sonra sanat ve düşünce hayatımızda büyük bir açılım oluşuyor. Dergiler merkezli ve bu dergilerde yer alan önemli sanat ve düşünce adamları. Edebiyat Dergisi merkezinde Nuri Pakdil ve etrafındaki gençler. Arif Ay, Turan Koç, İbrahim Demirci, Ali Karaçalı, Hüseyin Su, Merhum İbrahim Gaffarlı [Sarı], Ali Göçer... Bunlara daha başka isimler de ekleyebiliriz. Mavera dergisi Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören, M. Âkif İnan, Erdem Bayazıt, İsmail Kıllıoğlu, Osman Sarı, Mehmet Kahraman gibi isimler merkezli olurken yeni bir kuşak da eklendi. Âlim Kahraman, Mustafa Ruhi Şirin, Hasan Aycın, Mustafa Özçelik, Alaattin Soykan ve bu kalemin sahibi. Yönelişler dergisinin ortamında beliren daha çok bütün dergiler toplamından doğan şair ve yazarlar var. Ebubekir Eroğlu merkezli, ama dergi atmosferinde doğan isimlere bakarsak; Mehmet Ocaktan, İhsan Deniz, Hüseyin Atlansoy, Yılmaz Daşçıoğlu gibi.
Şunu belirtmede yarar var. Diriliş merkezli oluş en verimli dönemini yaşadı. Hem Edebiyat dergisi, hem Mavera dergisinde yazan, bu dergileri çıkaranların toplandığı, oluştuğu bir merkez. Diriliş'in yetiştiriciliği süreklidir. Edebiyat'la başlayan süreçte yer alan şair ve yazarların büyük bölümü Büyük Doğu ve Diriliş merkezlidir. Durali Yılmaz, Ebubekir Eroğlu, Kâmil Eşfak Berki, Ahmet Kot, Cahit Koytak, Necat Çavuş, Ömer Erdem, Mustafa Kirenci, Hamit Can ve daha birçok isim bu oluşta kendilerini bulmuşlardır. Besleyiciliği kesintisiz sürüyor. Büyük Doğu'dan beslenip de bu dergiler çevresinde olmayan isimler de var. Mustafa Miyasoğlu gibi.
Hem Diriliş, hem Edebiyat ve Mavera döneminden beslenen ve yazan arkadaşlar da bir hayli çoktur. Osman Bayraktar, Ramazan Dikmen, Cemal Şakar, Yasin Doğru, Cevdet Karal, Ömer Lekesiz ve daha birçok isim.
Edebiyat ve Mavera dergilerinden sonra çok sayıda dergi çıktı. Sanat, Yönelişler, Yedi İklim, Hece, Kayıtlar, Edebiyat Ortamı, Düş Çınarı, Derkenar, Kırklar.. Taşrada çıkan sayısız dergi. Burada adlarını andığım kimi dergiler bu gelenekten çok Dergâh izleğinde adları anılabilir. Dergâh, öncesi Hareket dergisi merhum Nurettin Topçu'nun düşünce izleğidir. Topçu, bir düşünce insanı, felsefeci. Bu izlekte de önemli isimler yetişti. Prof. Dr. Orhan Okay, Mustafa Kutlu, İsmail Kara, Ezel Elverdi ve daha nice bilim adamı. Bunlar sonuç itibariyle aynı düşünce geleneğinin önemli kanalları.
Türk Edebiyatı dergisi de bu düşünce geleneğinin bir kanalını oluşturuyor. Beşir Ayvazoğlu yönetiminde yeni bir sürece girdi.
Bu dergi ve akımlardan yetişen, Anadolu'da çıkan onlarca dergi ve sayısız imza sahibi var. Bu, bu sütunun sınırlarını aşar.
Son dönem dergilerden yetişenlerin isimlerini sıralamıyoruz. Bunlardan kimler kalacak, kimler yitecek, zamanla göreceğiz.
Burada kişilerin ölmesiyle düşünce hareketi ölmüyor süreklilik sağlıyor.
Önemli olan bu düşünce ve sanat hareketini oluşturan izlekte, yolda neler olduğu. Bugün Türkiye'nin önemli bir gövdesini oluşturuyorlar.
Kendi aralarında kimi zaman tatlı rekabetler olacak. Fakat bütün bunlar İslâm sanat ve düşünce geleneğinin bütünlüğü içinde yer alacaklar sonuçta.
Yabancı düşünce hareketleri giderek etkisini yitirdi. Sanat ve düşünce bağlamında daha çok popüler kültüre yönelindi. Amerikan tarzı bir oluş. Sermayenin yönettiği bir oluş. Sermaye kendine göre roman üretiyor. Best seller. Ama İslâmî düşünce geleneği öyle değildir.
Cemaatler ve diğer guruplar bu konunun diğer boyutunu oluşturuyorlar. Bunlar edebiyattan ve onun imkânlarından besleniyorlar, okuru başka kanallara taşıyorlar.
Ali Haydar Haksal
Kaynak:
Milli Gazete
12 Mayıs 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder