2009-05-15
Endülüs'te Dergiler Konuşuldu
Endülüs Kitap Kahve’nin rutin olarak her hafta gerçekleştirdikleri etkinliklerde, bu hafta ‘’ Dergiler Geldiler’’ söyleşisi vardı. Mekan sahibi Vural Kaya’nın Konya mahreçli çıkan, profesyonel ve fanzin dergileri kısaca konuklara tanıtmasıyla söyleşi başladı. Amacının hatıratı canlandırmak olmadığını söyleyen Kaya, bu etkinliği gerçekleştirmekteki amacının, Konya’da çıkan dergilerin birbirlerini tanıması ve çıkış amaçlarını birbirlerine anlatması olduğunu belirtti.
Katılan dergiler: Çalı, Ücra, Sosyologos, Müsvedde, La Litterature, Kırkbirkere Edebiyat, Gözardı, A’raf, Hanzala, Perde, Kavil…
Fakülte kökenli dergilerden olan Kırkbirkere Edebiyat’ın editörleri Eyüp Tosun ve Mustafa Binkökten, dergiyi üçüncü sayıdan itibaren devraldıklarını ve şuan yedinci sayısı çıkacak olan dergiyi edebiyat bölümü birinci sınıf öğrencilerine devredeceklerini ifade ettiler. Bunun bir bayrak yarışı olduğuna dikkat çeken Eyüp Tosun, derginin devamının geleceğini ekledi ve yeni bir dergiyle selamladı oradakileri : Müsvedde. Müsvedde’nin ikinci sayısını verdiğini söyleyen Eyüp Tosun, görseli ön plana aldığını, okuyucuların artık görseli olmayan yazıya çok değer vermediğini ifade etti. Müsvedde’nin ismiyle müsemma kapak yazılarına dikkat çeken editör, dergiyi aylık çıkarmaya özen göstereceklerinin altını çizdi.
Fransız edebiyatı baz alınarak çıkan La Litterature Dergisi ekibinden Gül Çiğdem, derginin karşılaştırmalı edebiyat mevzusuna önem verdiğini ve bu boşluğu doldurmak istediğini açıkladı. Türk ve Fransız edebiyatı mevzularına kıyaslama yöntemiyle odaklanmak istediklerini söyledi.
Yeterli desteğe sahip olamadığı için ikinci sayısından itibaren edebiyat ortamına veda eden Gözardı Dergisi’nden Recep Ayık, Konya’nın edebiyat potansiyeli olduğunu ifade ederek, Gözardı’nın çıkış mevzusuna değindi. Hedef kitlenin üniversite gençliği olduğunu söyleyen Recep Ayık, amaçlarının kültür-sanatla uğraşan üniversiteli gençlerin ortaya bir şeyler koyabileceklerini kanıtlamak olduğunu belirtti. İkinci sınıfta çıkardığı Rengarenk Dergisi’ne de kısaca tanıtan Ayık, bu dergideki amacının ise, edebiyatla ilgilenenlerle, edebiyat namına iki çift laf etmek olduğunu söyledi.
Mustafa Necati Bey İ.Ö.O Türkçe öğretmenlerinden Ahmet Çapar’ın olağanüstü başarısından biri olan ‘’8-b Ahmet Çapar Türkçe Sınıfı’nın’’ dergisi ‘’Sisler Bulvarı’’ söyleşide en ilgi çeken çalışmalardan biri oldu. Vural Kaya söyleşiye katılanlara dergiden kısaca bahsetti. Haftalık çıkmaya gayret eden derginin gelecek vaad eden şairi Hasan Değer’in, yazmış olduğu şiiri yüksek sesle okuması dinleyenler arasında büyük beğeni topladı.
Naci-el Ali figürüyle dikkat çeken Hanzala Dergisi’nden Bünyamin Karabaş ise, söyleşide Hanzala karikatürüne ve Sahabi Hanzala (r.a)’ya kısaca değindi. 6. sayılarını çıkarttıklarını belirten Karabaş, yazar kadrosunun ve derginin çıkış zamanının belli olmadığını söyleyerek katılımcılara Hanzala karikatürü dağıttı.
2006 Mart ayında üç arkadaşın ortaklaşa çıkardıkları ve çizgileriyle dikkat toplayan bir dergi olan A’raf , lise öğrencilerini edebiyata yönlendirmenin sıkıntısını bir kenara bırakıp, daha çok bu alanda genç yeteneklere değer verdiklerini, üç yılda da çok büyük başarılar elde ettiklerini ve değer de gördüklerini ifade etti. Emek ürünü olan her şeye önem verdiklerini söyleyen A’raf Dergi’si, gençleri kanalize etmek için fanzin tadını tercih ettiklerini söyledi. Ayrıca toplumun yaralarını göremeyen okur kitlesinin varlığından duydukları rahatsızlığa dikkat çekerek, ‘basit, imgesiz olsun ama insan koksun’ isteğini barındırdıklarını sözlerine eklediler.
Ara ara edebi tartışmaların da yapıldığı söyleşide, Çalı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Zeki Oğuz’un dergilere gönderilen iyi ürünlerin yayınlandığını fakat taşralık tarzının küçümsendiğini açıklaması üzerine, Vural Kaya, büyük dergilerin bazen hatalı davrandığına işaret ederek, önemli dergilerin bazen isim odaklı çalışıp, eser kalitesine bakmadığını belirtti. Tarih, turnusol kağıdı gibidir, kırmızı ve mavi birbirinden ayrılır diyen ve bu konuda eser kalitesine dikkat çeken Kaya, toplumda tek tipleşme olsa da gençlerin bu anlamda kendilerini geliştirdiğini ve bu konuda ümitvâr olduğunu söyledi.
Günümüz edebiyat dünyasının edebi akım üretememe problemine de değinilen söyleşi de şahısların karakteri ve dünyaya bakış açılarının önemine dikkat çekildi ve edebiyatımızda neden bir akım çıkmıyor sorununun konuşulması gerektiği belirtildi. Eleştiri okumalarının gerekliliğine dikkat çeken Vural Kaya, eleştiri dünyasını takip etmek edebiyat zevkinin çıtasını yükseltir, dedi.
Toplumsal manifestodan bireysel manifestoya kayıldığını ifade eden Ücra Dergisi Editörü Dr. Murat Üstübal ise, bireysel manifestonun etrafında gençlerin toplandığına dikkat çekti ve bireyselliğe geçişin derebeyliğe geçiş anlamında bir tehlike de arz ettiğini, hala modernizmin aşamalarında takılı kaldığımızı dile getirdi.Cumhuriyet’in gelişiyle oluşan edebiyata yer yer değinilen söyleşide, müfredata girme meselesinden dolayı Beş Hececiler’in edebi tutumları eleştirildi ve kökeninin siyaset olduğuna dikkat çekildi. Ders kitaplarındaki metinlerle edebiyatın sevilemediği, Beş Hececiler’in tutumlarıyla edebiyatın, sıradan bir işçi sınıfına verilen edebiyata dönüştüğü iddia edildi.
Kavil Dergisi ekibi ise, bir yılı doldurduklarını ve hedeflerini tamamladıklarını belirterek, heyecanlarını, her sayının yoruculuğunu ve taleplerin olmasının dergi çıkışını hızlandırdığını belirttiler. Siyaset ve argo olmadığını müddetçe dergilerinde her yazının kabul gördüğünü söyleyen ekip, sadece edebiyat yapmadıklarını, başka kulvarlardaki konulardan da dergilerinde değindiklerini söylediler.
Çetevâri sözleri ve uçuk duruşuyla dikkat çeken Perde Dergisi’nden Berşan Durmuş, mahlaslarla yazmaya özen gösterdiklerini söyleyerek fanzin (fr. fanzine) kelimesinin ne anlama geldiğine ve neden argo kullandıklarına değindi. Maddi anlamda desteklerinin olmadığına dikkati çeken Durmuş, yer altı edebiyatını tercih etmelerinin asi edebiyatı yaptıkları anlamına gelmediğini, yazdıkları şeylere yaklaşmaya çalıştıklarını ve yazılarda metafor imgesini kullandıklarını belirtti ve ayrıca metinleri gramatikal olarak zorlamayı ve deformasyonlar yapmayı sevdiklerini ifade etti. Argoya yaslanmalarının sebebinin edebi duruşlarına yakın olması olduğunu söyleyen Durmuş, argoyu eleştirenler için mesneviyi okumadıklarını iddiasında bulundu. Düzenli yazı alışkanlıkları olmadıklarını da söyleyerek, Perde adının ‘’ar’’ manasından ve sözlerinin arkasında durmalarından ileri geldiği belirtti. Son olarak Berşan Durmuş, devlet bursları devam ettikçe Perde’nin de devam edeceğini esprili sözleriyle ifade etti. Bu arada Vural Kaya da, Perde ekibinin sözlerine binaen, ‘’Türk edebiyatını besleyen devlet bursları mı?’’ sorusuyla söyleşiye tebessüm kattı.
Fakülte kökenli dergiler arasında ciddi duruşuyla dikkat çeken Sosyologos, ‘’ben’’ kavramını aşabilmek için ekiplerinde editör sıfatının kullanılmadığını, dergi kadrosuyla bir ekip çalışması sunduklarını açıkladı. 6 yıldır titiz bir çalışmayla Sosyologos dergisini çıkardıklarını söyleyen ekip, sadece lisans öğrencilerinden yazı alarak bu konuda tek olduklarına dikkat çekti. Dağıtımın öğrencilerle yapıldığını ve genel olarak her yıl Türkiye’deki sosyoloji öğrencileriyle söyleşiler düzenlediklerini belirtti. Maddiyatın dergiciliği kötü anlamda etkilediğini ifade eden Sosyologos ekibi kendi popülaritesini dergide göstermeye çalışanlar aramızda eriyor dedi.
Konya mahreçli çıkan dergiler arasında en uzun soluklu dergi olan Çalı Dergisi’nin editörü Zeki Oğuz, geçtiğimiz Mart ayında Çalı’nın 100. sayısını vererek dergiyi noktaladıklarını söyledi. Dergi’nin, 1996 yılında oluşturduğu gezi çevresinin edebiyat dergisi çıkarma heveslerinin bir ürünü olduğuna dikkat çekerek, Konya eşrafından destek bulmadıklarını ve bu sebeple dergiyi Türkiye çapında çıkardıklarını ve ayrıca görsele önem verdiklerini, özellikle fotoğrafı ön plana çıkararak fotoğrafı bir belge ve sanat ürünü olarak tanıttıklarını söyledi. Çalı bünyesinde yaptıkları kültürel etkinliklere kısaca değinen Zeki Oğuz, slayt gösterileri, doğa gezileri, panelleri, yazar söyleşileri ve okullar için yaptıkları kitap kampanyaları gibi dergi etkinliklerinden bahsetti. Çalı’da ilk ürünlerini yayınlayanların şimdilerde kitap çıkardıklarına dikkat çeken Oğuz, Çalı’nın bu anlamda önemli olduğunu söyledi ve yaşarken kıymeti bilinmeli dedi.
Şiir üzerine düşünen ve konuşan şairleri merkeze alıp bu bünyede bir çıkış yapan Ücra Dergisi’nin editörü Dr. Murat Üstübal ise, taşralık duygusunun ve merkezde ötekini itme duygusunun olmasının önemli olduğuna ve Konya’daki kalabalığın yükselen verim neticesinde birleşmek zorunda olduğuna dikkat çekti. Ücra isminin merkez-taşra düzleminden çıktığını ve ne merkez ne de taşra tarafında olduklarını söyleyen Üstübal, amaçlarının kendilerini ifade etmek olduğunu söyledi. Gençlere ‘genel edebiyat dolaşımını değiştirebilirsiniz’ diyerek tavsiyelerde bulunan Ücra’nın editörü, bu anlamda dergilerinin önemli olduğunu söyledi. 30 sayı çıkardıklarını, Konya’yı dikkate almadan yol aldıklarını ve Konya’nın eskisi gibi bu mevzulara ilgisiz olmadığını ama Konya’daki organizasyonların duyurusunun eksik olduğuna değindi. Ücra’nın bir tavır dergisi olduğuna dikkat çeken Üstübal, derginin yeni haliyle, daha farklı şiir anlayışıyla ve farklı bir tavırla Eylül 2009’da tekrar dergi hayatına başlayacağını, insanın iki sayfayla da Türkiye’yi altüst edebileceğini belirtti. Kendimize eleştirel bakmamız konusunda ve edebiyatın entelektüel boyutunun irdelenmesi konusunda da tavsiyelerde bulundu. İlhan Berk’ in Ücra’nın varlığını önemseyip şiir bile gönderdiğini söyleyen Üstübal, gençlere merkez-taşra çekişmesine gerek olmadığı konusunda tavsiyelerde bulundu.
İki buçuk saat süren program usta dergicilerin kısa kısa tavsiyeleriyle bir daha tekrar buluşmak üzere sonlandı. Bu arada çaylar Endülüs’tendi. Edebiyat, çaysız elbette düşünülemezdi :)
Gül Çiğdem
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder