Mart 2009, Sayı:425
Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları,
Dergimiz Türk Edebiyatı ismini taşısa da, sadece edebiyat değil, aynı zamanda bir “fikir ve sanat dergisi”dir. Logosunda da belirtilen bu özelliği dolayısıyla zaman zaman edebiyatın dışına taşıyor, resim ve musiki gibi konulara da giriyor, hatta bazen felsefî meselelere yer veriyoruz. Bu sayımızda ağırlıklı konulardan biri musiki. “Türk Musikisine Yeni Bakışlar” başlığını uygun gördüğümüz bölüm, farklı görüşleri, icra anlayışı ve radikal çıkışlarıyla dikkati çeken ve musikimizde başlı başına bir ekol olan Ruhi Ayangil’le yapılmış bir röportaj bulacaksınız. Hâlen Yıldız Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı olarak görev yapan Prof. Ayangil’le röportajı, Antalya’da yaşayan ve tıp doktorluğunun yanı sıra, musikiyle de profesyonelce ilgilenen dostumuz Mehmet Emin Kakan gerçekleştirdi.
Cemal Reşit Rey Konser Salonu Genel Sanat Yönetmeni Dr. Yalçın Çetinkaya da “Türk Musikisinde Dönemlendirme” başlıklı yazısında, Batı müziği tarihi esas alınarak Türk musikisini “Klasik”, Romantik”, “Neo-Klasik” diye dönemlendirmenin yanlışlığı üzerinde duruyor. İki farklı medeniyete ait iki farklı müzik kültürü tarihi üzerinde çalışırken, bu iki müzik kültürünün farklı toplumsal temeller üzerinde yükseldiğini görmek ve sistemi bu farklılıklara göre işletmek gerektiğini söyleyen Çetinkaya, Türk musikisi tarihini, bu tarihe yön vermiş olan musikişinaslardan hareketle dönemlere ayırmanın daha doğru bir yaklaşım olduğunu iddia ediyor.
Bölüm, İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu müdürü Mehmet Güntekin’in kısa bir süre önce kaybettiğimiz, Üniversite Korosu’nu kurarak yüzlerce sanatçının yetişmesine vesile olduğu gibi, Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nın kurulmasına da öncülük etmiş büyük bir müzik adamı olan Ercümend Berker hakkındaki yazısıyla devam ediyor. Halk musikisine yıllardır hem sazı, hem kalemiyle hizmet veren Bayram Bilge Tokel de, yine kısa bir süre önce hayata veda eden büyük sanatkâr Neriman Altındağ Tüfekçi hakkında yazdı.
Aynı bölümde, Britanyalı bir nörolog olan Oliver Sacks’ın Musiki Sevgisi- Müzik, Beyin ve Biz adlı kitabı vesilesiyle yapılmış bir röportaja da yer verdik. Cemal Aydın’ın Fransızcadan tercüme ettiği bu röportajda, tezini özetleyen Sacks’ın görüşü şu: “Dili kullanma veya anlama kapasitesi, kafatasının son yarısında iyice belirlenmiş beyin alanlarına bağlıyken, beynin müziğe ayrılan harita alanı çok daha yaygındır.”
Bu sayıda ikinci özel bölümü, şubat ortalarında kaybettiğimiz Azerbaycanlı büyük şair Bahtiyar Vahabzade’ye ayırdık. Türkiye’de ismini 1970’lerden itibaren dergimize gönderdiği yazı ve şiirlerle duyuran Vahabzade, Azerbaycan’ın en etkili şairlerinden biriydi. Türkiye’de onunla yapılmış ilk röportajı da ben gerçekleştirmiştim. 1989 yılında Tercüman’da yayımlanan bu röportajı ve Türkiye’de ilk defa 1987’de dergimizde yayımlanan “İki Korku” adlı önemli şiirini de sayfalarımızda bulacaksınız. Kafkas Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Erdal Karaman’ın yakından tanıdığı ve hatıralarını derlediği şair Vahabzade hakkındaki yazısının de ilginizi çekeceğinden eminim. Bu bölümde yer alan önemli bir yazı da Ramazan Kafarlı imzasını taşıyor. Kafarlı, Vahabzade’nin bütün eserlerini on iki cilt hâlinde yayına hazırlayan, bu çalışmayı yaparken şairle son zamanlarında sık sık bir araya gelmiş Azerbaycanlı bir yazar. Vahabade’nin son şiirlerini de ihtiva eden yazısını Türkiye Türkçesine aktaracak vaktimiz yoktu. Yazıyı, sadece q ve x harflerini değiştirerek sunuyoruz.
Diğer yazılarımıza gelince: Prof. Dr. Abdullah Uçman, son zamanlarda “Encümen-i Dâniş” tartışmalarıyla gündeme gelen gerçek Encümen-i Dâniş’in nasıl bir kurum olduğunu, niçin kurulduğunu ve faaliyette olduğu sürece neler yaptığını araştırdı. Prof. Dr. İnci Enginün, kısa yazısında Tanpınar’ın Huzur romanının isminin ne anlama geldiği üzerinde farklı bir görüş getiriyor. Prof. Dr. Oktay Eser ise “Şiir Çevirmek” başlıklı yazısında yine tercüme problemlerini ele aldı. Funda Özsoy, Mehmet Niyazi’nin Çanakkale Mahşeri adlı romanını değerlendirirken, Kâmil Yeşil, üniversiteye giriş sınavlarında 42 yıldır bu ülkenin çocuklarına İstiklâl Marşı hakkında hiç soru sorulmadığına dikkati çekti. Belma Aksun, Reşat Ekrem Koçu hakkında bir hatırasını, Hüseyin Yorulmaz ise Bosna’da yüzyıllardır her yıl yapılan, fakat savaştan sonra ayrı bir canlılık kazanan Ayvaz Dede Şenlikleri hakkındaki izlenimlerini yazdı.
Bu sayımız şiir bakımından da zayıf sayılmaz: Mehmet Narlı, Selim G. Dedeoğlu, Ercan Yılmaz, Filiz Bezirgân ve Kalender Yıldız şiirleriyle katkıda bulundular.
Kırkambar’ımızın yine çok dolu olduğunu göreceksiniz.Daha güzel sayılarda buluşmak üzere hoşça kalınız. Muhabbetle, efendim.
Beşir Ayvazoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder