2009-02-04

Ali Ayçil ile Mostar Dergisini Konuştuk !

Mostar dergisi editörü Ali Ayçil’le Mostar dergisini ve dergiciliği konuştuk.

Kültür, medeniyet ve sanat konusunda iş yapmak Türkiye şartlarında gerçekten meşakkatli bir iş. İster dergi olsun, ister haber sitesi olsun çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Böyle bir ortamda kültür, sanat ve medeniyet dergisi olan Mostar"ın yürüyüşe başlamasındaki ve bu yürüyüşü dört yıldır kesintisiz olarak devam ettirmesindeki itici gücü neydi?

- Şimdi Salihcim, hakikati konuşmak gerekirse bağımsız bir kültür dergisini Türkiye"de çıkarmak, uzun süre ayakta tutmak kolay bir iş değil. Ya da tarih dergisini diyelim. Bağımsızlıktan şunu kastediyorum; içeriği ve metinleri kendiniz belirleyebiliyorsanız orada kendi kaygılarınızı ön plana çıkarabilirsiniz. Bu Türkiye"de çok zor. Doğal olarak Türkiye"de bu tür kültür, edebiyat ve tarihle ilgili dergilerin arkalarında bir kısım kurumlar var. Bu kurumlar destek verdiği zaman ancak uzun vadede ayakta kalabiliyorlar. Mostar dergisi de böyle kurumsal bir destekle çıkan ve yaklaşık 50. sayıya varan bir dergi. Eğer böyle bir destek olmasaydı derginin 50. sayıya varması mümkün değildi tabi. Bir kurumsal yapı içinde çıkıyor ki Türkiye"deki bu tür bütün yapıların bir bakış açıları, çizdikleri çerçeve var, yani siz kendi kişisel beklentilerinizi, kişisel arzularınızı bütünüyle getirip o dergiye kodlayamıyorsunuz, bir orta yol oluştuyorsunuz.

Mostar dergisi de bir tarih dergisi, bir edebiyat dergisi değil, bir sanat dergisi değil. Pek çok kişi bir edebiyat dergisiymiş gibi düşünüp eleştiriyor. Gerçekte çok tarih merkezli bir dergi. Nispeten belki edebiyata da değinen, güncel meselelere de değinen, her sayı bir dosyası olan tarih merkezli bir dergi. Belki onun üzerinden konuşmak gerekli. Biz yapmak istediğimiz şeyi yapabiliyor muyuz bunun üzerinden tartışmak daha mantıklı gibime geliyor.

- Kültür, sanat işinin zorluğundan bahsettik. Özelde Mostar için genelde ise tüm kültür, sanat oluşumları için soruyorum; gösterilen ilgi sizce ne düzeyde?

Türkiye"de edebiyat dergilerinin durumlarını biliyorum. Çok az satan dergiler bunlar. Ama biz bir işin niteliğini, bir işin gerekliliğini onun satış oranı üzerinden düşünürsek çok büyük yanlışlık yaparız. Yani iyi bir edebiyat dergisi 50-100 adet satıyor olabilir. Doğal olarak edebiyat, şiir cephesinden baktığınızda nicelikten çok niteliğe, sayısal büyüklükten çok orada yayınlananların ürünlerin kalitesine, ciddiyetlerine, edebiyatı kendilerine bir amaç, bir hayat edinip edinmediklerine bakmak lazım. Dahası edebiyat dergilerinin kendileri bizzat bir hayat alma yeridir, bir varlık yeridir. Orada derginin çıkmış olması bile bir varlığın yerini doldurmaktır.

Tarih dergileri, kültür dergileri gibi daha geniş kapsamlı dergileri bu şekilde düşünmemek lazım. Buna Mostar dergisi de dahil. Bunlar daha çok direkt edebiyatla ilgili olmayan ama okumakla ilgilisi olan genel kitleye hitap eden dergiler. Üniversitelerde, liselerde okuyan öğrenciler, belki akşamları evlerinde bir kısım şeyler okuyan insanlara hitap eden dergiler. Bu açıdan bakıldığında bu dergiler kurumlar tarafından desteklenen, aboneleri yapılan dergiler oldukları için belli sayıda insana ulaşıyor. Bu tür dergilerde her zaman temel mesele şudur; ulaştığı insan sayısıyla okunma sayısı aynı mıdır? Mesela bir internet sitesinde bannera sürekli tıklayabilirsiniz. Günlük 20.000 kişi girmiş gözükür ama onlardan 2.000 kişi o siteyi açıp, içindekilere bakıyor mu bunlar farklı şeylerdir. Yani satmak aynı zamanda sattığın oranda okunmak anlamına gelmiyor ikincisi de bu. Bir üçüncüsü de; tarihi de edebiyat gibi çok ciddiye alırsan yine çok yüksek satışlar oluşmaz. Ben muhafazakâr camiada, bizim camiada, tarih araştırıcılığının, tarih yazıcılığının edebiyatla, düşünceyle sosyoloji ile iç içe gelişmediğini düşünüyorum. Ve ben çok muhafazakar, kaba taslak tarihe çok uzak olmama rağmen, çıkardığımız dergide yine onun bakış hatalarından kurtaramıyoruz kendimizi. Gençlerin ilgilenmesi lazım, yeni bir tarih yazıcılığının gelişmesi lazım ve bu tür insanlar da maalesef yok. Doğal olarak biz mevcut yazarlar arasından bu ihtiyacı gidermeye çalışıyoruz.

- Mostar dergisinin kuruluşundan beri çeşitli görevlerle dergide bulundunuz. Uzun bir süredir de derginin editörlüğünü yapıyorsunuz. Derginin kuruluşunda amaçlanan yerle, şu anda dergi olarak bulunduğunuz yeri kıyaslar mısınız?

Ben Mostar dergisinin başlangıcında, ilk 7-8 sayı yazı verdim. Sonra editörlüğünü de yapmaya başladım. Zaten bu derginin amaçları, çerçevesi belirlenmişti. Ben edebiyatçı olmaktan çok tarihçi olduğum ve bir şekilde matbuatın içinde bulunduğum için, yani iki yanım da denk geldiği için bu dergide iki işi birden sırtlandım.

Bence hiçbir dergide, sadece Mostar dergisinde değil, başlangıçta hedeflediğiniz şeylere bir türlü ulaşamazsınız ama başlangıçta hiç hedeflemediğiniz şeyler de oluşur. Mesela Mostar Gönüllüleri diye genç gruplar oluştu. Bunlar çok da planlanmış, hedeflenmiş şeyler değildi. Bu süreç içerisinde kendiliğinden ortaya çıktı. Yani bazen bir kültürel faaliyet, etkinlik başlangıçta planlamadığı pek çok verimli alanlar oluşturabilir. Planladığı pek çok şeyi de yerine getiremeyebilir. Kültür, dergicilik meselelerinde çok uzun vadeli planlarınız olsa bile, dergicilik aslında dergi dergi planlanan bir şey. Onu da gözden kaçırmamak lazım. Yani asıl olan her dilimin kendi içerisinde iyi bir dergi olup olmadığıdır. Çok uzun ve daha farklı planlar yaparsanız dergicilik yapamazsınız. Benim için önemli olan derginin her bir dilimini belli bir seviyenin üstünde tutabilmek. O zaten zamanla kendi kıvamını buluyor. Yeni yazarlar katılıyor, bazen tarih yazıcılığı gelişmiş olan bir iki yazar katılıyor, onlar yavaş yavaş bu serüvenin içerisine dahil oluyorlar.

50. sayıya geldiğine göre iki şey söylenebilir: demek ki biz editöryal olarak bu işi iyi kötü bu güne kadar taşıyacak bir yükü yüklendik, iki; bu derginin çıkmasını önemseyen, bu dergiyi mali olarak finanse eden insanlar da bu derginin şimdiye kadar çıkmasından bir rahatsızlık duymadılar, desteklediler. Bu ikisi de yan yana gelince zaten bir sıkıntı yok. Ama bana şunu sorarsan sevgili genç dostum, hiçbir zaman arzuladığımız dergiyi yapamadık. Bence şu anda vasat bir durumdayız. Bu da Türkiye"de hem tarihçiliğin, hem tarihi takip eden insanların çok ucuz bir muhafazakârlık etrafında dönüp durmasından ve farklı bir tarih, kültür dergisi çıkarmanın bizim cephedeki zorluğundandır. Yani ne demek istediğimi bu işlere farklı bakanlar anlayacaktır üç aşağı beş yukarı. Bu yüzden gençleri beklememiz gerekiyor. Türkiye de gençler okuma yazmaya meraklıysalar hemencecik şiir ve hikâye yazmaya başlıyorlar. Farklı dallarda, sosyoloji ile iç içe metinler, tarihle iç içe metinler çıkarma eğilimi yok. Çünkü bunlar çok da albenisi olan şeyler değil. Ama bu tür arkadaşlar da inşallah yavaş yavaş aramıza katılacaktır.

- Abi Mostar dergisinin okur profiliniz genel olarak nasıl ve hedeflediğiniz belirli bir kitle var mı?

Biz bu derginin Bebek"te de Hakkari"de de herkes tarafından okunan bir kültür tarih dergisi olmasını arzuluyoruz. Biz dergiyi hazırlarken şunlara veya bunlara yakın, şunların veya bunların ilgisini çekebilecek bir şey koymuyoruz. Kendi ahlaki yargılarımız var, kendi bakış açımız var kuşkusuz ama Türkiye"nin vasatisini yakalamaya çalışıyoruz. Bundan ötürü de genç okur diyebileceğimiz, lise ile 30 yaş arasındaki nispeten tarihe meraklı, tarihi olaylarla günceli iç içe düşünmeye meraklı insanlara hitap eden bir dergi Mostar. Yani böyle bir ayrıştırmaya girmeyi ben çok sevmem. Şu tür insanlara diye bir dergicilik yapmayı da çok doğru bulmuyorum.

- Mostar dergisi bundan evvel Semerkand ve Bosna özel sayıları çıkarmıştı. Bu iki özel sayı da bence konusunda kaynak hüviyetindeydi. Önümüzdeki aylarda yeni bir özel sayı düşünüyor musunuz?

Evet, ben o birinci özel sayının içinde bulundum, ikinci özel sayıyı da kendim hazırladım. Semerkand, başka bir değişle Maveraünnehir özel sayısı haz alarak yaptığım bir çalışmaydı. Türkiye"de kütüphanelere koyulabilecek bir iş oldu.

Bizim uzun süredir kafamızda Balkanlar özel sayısı var. Ben de bu iş için çok da iştahlıyım. Ama bunu farklı sebeplerle bugüne kadar gerçekleştiremedik. Zamla ilgili sıkıtlarımız oldu, başka sıkıntılarımız oldu. Önümüzdeki aylarda planlayabilirsek ve Balkanları dolaşabilirsek olabilir. Çünkü biz uzaktan özel sayı hazırlamıyoruz. Neyle ilgili özel sayı hazırlıyorsak oraya gidiyoruz, oradaki insanlarla konuşuyoruz, fotoğraflar çekiyoruz. Balkanlarda da yaklaşık 8-10 gidip görmemiz gereken nokta var. Belki ben Üsküp"ü biliyorum, Saraybosna"yı biliyorum ama Bulgaristan"da, Yunanistan"da, Romanya"da, Arnavutluk"ta, Macaristan"da ve hatta geçebilirsek Sırbistan"da, bizim çok önemli kültürel noktalarımız var. Oraları gidip görmek, oradaki insanlarla konuşmak lazım. Dileyelim nasip olsun, bir Balkanlar özel sayısı çıkartalım.

- Mostar dergisini yeni dönemde abone olanlara “Aşık Paşazade Tarihi” adlı kaynak eseri hediye ettiğini kampanya afişlerinden öğrendik. Bunun haricinde önümüzdeki dönemde ne gibi yenilikler bekliyor bizi?

Her sene abonelik kampanyası çerçevesinde bir kısım kitaplar veriliyor. “Aşık Paşazade Tarih”i Osmanlı Devleti"nin tarihine dair en eski kaynaklardan bir tanesi. Osmanlı"nın nasıl kurulduğuna dair, kuruluş efsanelerine dair en çok bilginin bulunduğu kaynaklardan da bir tanesi. Yani kütüphanelere yakışacak bir kitap. Farklı yerlerde de yayınlandı bu kitap. İlk kez bizde yayınlanmış bir kitap değil. Ama bu kitabın bizim vesilemizle bilmeyenler tarafından bilinmesi, bilenlerin de evlerine girmesi iyi bir şey.

Doğrusu bundan sonra, eğer altından kalkabilirsek, çok muhafazakar ve her şeye hazır cevapları olan yazılardan ve tarihi bakış açısından çok, daha noktasal, daha bir kısım şeyleri kavramaya çalışan, eleştirmeye çalışan yazıları dergiye yerleştirip, genel görüntüyü belli oranda dönüştürebilirsek onun daha karlı olacağını düşünüyorum. Bunu başarabilir miyiz? Tekrar söyleyeyim insanlarla olabilecek bir şey.


Salih Demirhan


Kaynak:
http://www.dunyabizim.com

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com