Türk Edebiyatı Cemiyeti, Türk Edebiyatı Vakfı ve Türk Edebiyatı dergisinin kurucusu olan aziz hocamız Ahmet Kabaklı’yı tam on yıl önce, 8 Şubat 2001 tarihinde kaybetmiştik. Bu vesileyle dergimizin Şubat 2011 tarihli sayısında onu anlatmayı bir vefa borcu addettik.
Şubat 2011’in bizim için özel bir anlamı daha var: İstanbul İl Özel İdaresi tarafından restore ettirilen ve İstanbul 2010 Ajansı’nın katkılarıyla tefriş edilen vakıf binamızın, yani Sultanahmet’teki tarihî Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi’nin resmî açılışı yapılacak. Türk Edebiyatı Vakfı’nın önümüzdeki günlerde nezih bir mekân olarak kültür hayatımıza daha önemli katkılarda bulunduğunu göreceksiniz.
Özel sayımız, Altan Deliorman’ın yakın dostu Ahmet Kabaklı hakkında arkadaşımız Yusuf Çopur’a anlattıklarıyla başlıyor. Bu sayının ikinci röportajını ise Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’la gerçekleştirdik. Yalçıntaş Hoca, Ayşe Akdağ’a çok yakından tanıdığı ve “yıldız şahsiyet” diye tarif ettiği Kabaklı Hoca’yla ilgili hatıra ve görüşlerini anlattı.
Gazeteci ve yazar dostumuz Avni Özgürel, özel sayımıza “Portreler Galerisi” adlı belgesel serisinde geçen yıl TRT Haber’de yayımlanan Ahmet Kabaklı belgeselinin metniyle katkıda bulundu. Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Hoca’nın Türk dünyasına gösterdiği ilgiden söz ederken, Sevinç Çokum, onunla nasıl tanıştığını anlattı. Sevinç Hanım’ın sıcacık yazısındaki şu cümleye dikkatinizi çekerim: “Bir gün telefon çaldı, arayan Kabaklı Hoca’ydı. Çok içten ve canlı bir konuşma... Tevazu, güngörmüşlük, takdir, kelime seçme titizliği, Avrupalı insanların nezaketi, hepsi var.”
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu da, hikâye tadındaki yazısında büyükbabasının hayran olduğu Kabaklı Hoca’yı tanımak için ağabeyi ile birlikte Türk Edebiyatı Vakfı’na nasıl gittiğini ve geç kaldıkları için evde onun selamı sayesinde azarlanmaktan nasıl kurtulduğunu anlattı.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun “Hoca’nın Limanları” başlıklı yazısında anlattığına göre, Kabaklı Hoca, siyasî ortamın yarattığı stresten kültüre sığınarak kurtulur, sadece kendi kültür değerlerimizin değil, insanlığın ortak medeniyet eserlerinin karşısında da büyük heyecan duyardı.
Prof. Dr. Hayati Develi, Hoca’nın Türkiye’yi Yoğuranlar adlı kitabından söz ettiği yazısında, “Daha lise birinci sınıf öğrencisi iken, içime bir tohum gibi düşen Türkolog olma, Türk dilini ve edebiyatını öğrenme aşkını kökleştiren, geliştiren ve büyüten kaynak onun Türk Edebiyatı isimli eseri idi. Bu kitabı almış, yatılı okuduğum lisedeki dolaba yerleştirmiş (…), Erzurum ile Uşak arasında her yolculuğumda bavulumda taşımıştım.” diyor.
Hayati Develi’yi o kadar etkileyen Türk Edebiyatı, dergimize uzun yıllar emek vermiş bir arkadaşımız olan Dr. Mehdi Ergüzel tarafından değerlendirildi. Anayasa Mahkemesi eski üyelerinden Prof. Dr. Sacit Adalı, yakından tanıdığı Kabaklı Hoca’nın şahsiyet özelliklerini, Yavuz Bülent Bâkiler ise onun hangi şartlarda yetiştiğini ve verdiği mücadelenin niçin bir çeşit “kahramanlık” olduğunu anlattı. Sibel Eraslan, Kabaklı Hoca’yı, “çocuk ve gençleri bir sevgi haresiyle yanına toparlayarak, hafıza sağlaması için uğraş veren bir Dede Korkut” olarak tasvir ediyor.
Prof. Saim Sakaoğlu, Kabaklı Hoca ile ilgili hatıralarını anlattıktan sonra onun halk edebiyatı araştırmalarına yaptığı katkıdan, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun da Türkçeye, Türk kültür ve edebiyatına hizmetlerinden söz ediyor. Osman F. Sertkaya’nın yazısında ise, 1980’lerde Hoca’nın öncülüğünde Türcüman gazetesinde gerçekleştirilen “Yaşayan Türkçemiz” kampanyasının nasıl başladığına dair önemli bilgiler var. Azerbaycanlı yazar Sabir Rüstemhanlı ve Ayla Ağabegüm’ün yazılarını da ilgiyle okuyacağınızdan eminim.
Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Servet Kabaklı ise, amcasına yazdığı duygulu “ariza”da, on yılda neler yapıldığını, vakfın ve derginin geldiği noktayı anlatıyor.
Özel sayımızın şiirlerine gelince: Aslında çok iyi bir şair olan, ancak çeşitli sebeplerle şiire devam edemeyen Hoca’nın dört şiirini ve Ömer Hayyam’dan tercüme ettiği iki rubaiyi okuyacaksınız. Yavuz Bülent Bâkiler, Serhat Kabaklı ve halk şairi İbrahim Güleç, Kabaklı Hoca’ya ithaf ettikleri şiirlerle bu sayımıza katkıda bulundular. Hoca’nın aile albümünden seçilmiş fotoğrafların yer aldığı bölümün de ilginizi çekeceğini tahmin ediyorum.
Kırkambar’ımız her zaman olduğu gibi dopdolu.
Bu vesileyle Ahmet Kabaklı Hoca’yı rahmet ve minnetle anıyoruz.
Daha güzel sayılarda buluşmak üzere hoşça kalınız.
Muhabbetle, efendim.
Beşir Ayvazoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder