İnce'eliyoruz...
Kış mevsimin tam ortasında olmamıza rağmen hala şöyle adamakıllı bir kar göremedik. Gazetelerde, Üniversitelerarası Kış Oyunları’na ev sahipliği yapacak (27 Ocak) Erzurum’da kar yağışının yetersiz oluşundan Ski Cross pistinin tümseklerinin mevcut karlar erimesin diye samanla kaplandığı haberleri yer alıyor.
Neredeyse altı yıldır, yani Muğla’ya geldim geleli, her kış mevsiminde 15. yy. Fransız şairi François Villon’un Ballade des dames du temps jadis (Gemiş Zaman Kadınları Baladı)’indeki “Où sont les neiges d'antan?” dizesinin İngilizcesini kendi kendime mırıldanıyorum:“Where are the snows of yesteryear” (Nerede o geçen yılın (geçmiş yılların) karları”. Hilmi Yavuz, “bursa ve zaman” şiirine konuk ettiği Villon’un bu dizesindeki “yesteryear” için bıldır’ı kullanıyor. Rahmetli Dedem de “geçen yıl” yerine “bıldır” kelimesini kullanırdı.
Kar yağmalı. Yoksa toprak kendi üzerine kapanıp geçen yılın/yılların kendince bir muhasebesini yapamayacak, dinlenemeyecek, adı “bahar” olana ilişkin rengârenk düşler kuramayacak. Toprak, karın örtüsüyle üzeri örtülmeyince rüya göremez. Oysa belki de söz gelimi çiçeklerin sultanı olan gül ve bütün çiçekler, meyveler ancak bu rüyanın çocukları olarak doğar.
Kar(l)a kap(l)anmazsak biz de rüya göremeyiz.
İnceeleyen Dergisi, yağmayan kara nispet, bu sayısında kendini yine kitaplara, dosyalara, söyleşilere kapattı. İlk, şair Cahit Koytak’ın şiirlerini ve şu başlığı üzerine örterek: “Bir Avuç Dolusu Aspirin Yutan Kızlar İçin Kanto Yazan Güzel Adama”. Sonra romanlara, romancılara: Hasan Ali Toptaş’a , Ethem Baran’a… Ethem Baran, İnceeleyen’in bu sayısının “Dosya” konusu… Poyraza karşı yapılmış söyleşinin, öyküleri ve Yarım adlı romanıyla ilgili yazıların ilginizi çekeceğini düşünüyoruz. Sonra Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası, çeviri bazı fantastik romanlar.
Elif Şafak’ın gazete yazılarından oluşan Firarperest’i de yazarı için herhalde bir rüya… Firarperest, “Elif şafak: Romancı”rutinin dışına çıkarıyor hem yazarı hem de okuru.
NTV Yayınları’ndan çıkan İstanbul Ansiklopedisi rüyalar gören İstanbul’a adanmış.. Ne güzel rüyalardır İstanbul rüyaları…
Ve daha bir sürü şey: Edebiyat teorisiyle ilgili telif ve çeviri kitaplar, Âşık Çelebi çalışması...
İnceeleyen Dergisi 3. sayısında işte bu kitapları üzerine kapattı ya da bu kitapların üzerine kapandı…
Söze Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şu dizeleriyle nihayet verelim:
“Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyâsı ömrümüzün çünkü eşyaya siner.”
Saygılarımızla...
A. Cüneyt Issı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder