2011-01-13

Karagöz, Edebiyatçılarımız ve Türk edebiyatı

M. Behçet Yazar'ın Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı kitabına sahip oldum geçtiğimiz günlerde. 1938'de İstanbul'da, "Kanaat Tabevi"nde basılmış. Kitabın ilk sayfalarından birisi tamamen şu ibareye ayrılmış: "Cumhuriyetin 15 inci yıldönümü münasebetiyle neşredilmiştir"...

"Cumhuriyet inkılâbı, 'eski'yi yıkıp 'yeni'yi kurdu ve cemiyetin maddî ve manevî bütün müesseselerini millîleştirmekle beraber Avrupaî ve modern bir mertebeye yükseltti." 'Önsöz'üne böyle başlamış M. Behçet Yazar. Bir cümle daha yazayım, şöyle devam etmiş: "Türk edebiyatı da bu kutlu hamleden en yüksek bir derecede nasibini almış bulunuyor."

Hayır, bu kitabın tanıtımını yapmayacağım. Fakat 'kutlu hamle'ye katkısı bulunan ve elimizde tuttuğumuz şanlı kitaba seçilmeyi başarmış edebiyatçılara da birkaç cümlecik ayırayım. Mesela kimler bunlar? Agâh Sırrı, Ali Nihat, Behçet Kemal, Cahit Uçuk, Cevdet Kudret, Halide Nusret, Halit Fahri, Nahit Sırrı, Hasan Âli Yücel, Vasfi Mahir, Sadettin Nüzhet, Yaşar Nabi, hatta Mustafa Seyit Sutüven, Mehmet Emin Yurdakul, Sabahattin Ali... Geçit merasiminden isimler... Bir de yaldızı erken dökülmüş eski şöhretler karması var: Ahmet Kemal, Ali Kâmi, Ali Süha, Burhan Sadık, Fakihe Odman, Haluk Nihat, İffet Halim, İshak Refet, Mebrure Sami, Meliha Avni, Nur Tahsin, Ragıp Şevki, Yahya Mahir...

Haklarını yemeyelim, yaşadıkları dönem göz önüne alındığında, bırakın ilk kategoride adını andıklarımı, ikinci gruptaki pek çok ismin dahi -şimdi tek tek saymayacağım- nice telif ve tercüme esere imza attıklarını görüyoruz.

Fakat şimdi neredeler?

Aslında bu soruyu 1938'de kalmış Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı üzerinden sormamıza engel teşkil edebilecek yığın yığın materyale sahibiz bugün.

Bu yığınların içinden, mesela son yıllarda bir furya halini alan şiir yıllıklarından herhangi birisini seçip, hak ettiği nispette kabaca bir göz atarak, varmak istediğimiz sonuca ulaşabiliriz. İki yıl öncesinin yıllığına alınmış, beş yıl öncesinin yıllığına konulmuş büyük şair şimdi nerede?

Dedik ya, malzeme bol. Fakat bütün bu malzeme bolluğu bir yana, "Şiir ve Devlet", "Edebiyat ve Resmiyet" mevzuunda şu elimizdeki kitap daha bir kolaylaştırmış oluyor işimizi. Çünkü, ihtimal oranı yüksektir ki, ölü ozanlar kataloğuna dönüşmeye yüz tutmaya başlamış diğer materyalde genellikle klikçilik, takımcılık, ekolcülük, hatta çetecilik gibi edebiyat dışı faktörler etken iken, bu elimizdeki materyal onlara göre daha genel bir nitelik arz ediyor: Yeni rejimle (TC) içiçelik...

Doğrusu M. Behçet Yazar'ın kitabını sahafta bulduğumda tam da Karagöz dergisinin "Şiir ve Devlet" dosyalı 13. sayısını okumaya başlamıştım. Derginin kapağında "Cumhuriyet'in Kontenjanından Şair", "Devlet ve Kültür Politikaları", "Şiir Devletin Değil Şairlerin Dağarcığındadır" gibi başlıkları görünce heyecanlanmış, "Perde Gazeli" başlıklı önsözde "Belediye şairleri", "bürokratik şairler" gibi ifadeleri okuyunca umutlanmıştım. Heyecan ve umudum Hakan Şarkdemir'in "Cumhuriyet'in Kontenjanından Şair" başlıklı yazısın ortalarında bitti dersem, samimiyetim suistimal edilmez sanırım. Zira burada konu mihenk noktasından uzaklaşıyor, Nazım Hikmet-İsmet Özel mukayesesine dönüşüyordu. Ardından da hiç ummadığımız bir şekilde, Ece Ayhan köstekli "sıkı" bir İkinci Yeni "sivil"liği üzerinde karar kılınıyordu. Yazar bir ara "üniforma"lliğe olan itirazını vurgulamakla birlikte, son aşamada, Garip şiiri ile (siyasî tutumları göz önüne alınarak ve kuşkusuz Sezai Karakoç hariç tutularak) kemalist şiirin ortalama üstü versiyonu kabul edebileceğimiz (Ece Ayhan'ın yurt dışı tedavi giderlerinin vaktiyle başbakanlık tarafından karşılandığı, Cemal Süreya'nın hayatının son dönemlerinde Aydınlıkçı -Ulusalcı- kadrolarla hareket ettiği, topluluğun merkezî edebiyat otoriteleri tarafından sürekli öne çıkarıldığı, vb. düşünülürse) İkinci Yeni'cilerin şiirini 'sivil' şiirin bizdeki ilkleri olarak deklare ediyordu.

Necip Tosun'un "Devlet ve Kültür Politikaları" yazısı devletçi sanat edebiyat sisteminin Sovyetler Birliği'ndeki deneyleriyle Türkiye'deki yansımalarını derli toplu sunması bakımından önemli bir yazıdır. Özellikle Türkiye'deki sol batıcıların yıllardır kaynak olarak gösterdikleri bir takım teorisyenlerden aktarmalar yapılması, konuya yeni başlayanlar için faydalı olabilecektir.

Sıralamaya bağlı olarak devam edersem, beni en çok hayrete düşüren metin, Osman Özbahçe'nin "Kopuş ve Devam Fikri: Türkiye'nin Uyanışı" başlıklı yazısı olmuştur. Doğrusu hangi birisini buraya alacağımı bilemediğim tutarsız yargıları, bu yargılar eşliğinde zaman zaman resmî olanla kesişim kümesinde birleşmesi ve dağınık üslubu ile Osman Özbahçe beni fena halde şaşırttı! Özbahçeli'nin, yenilik adına Tanzimat'ı, Servet-i Fünun'u takdis etmesi, oradan Âkif, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Necip Fazıl çizgilerini de birleştirerek İkinci Yeni'ye kapak atması, üstüne üstlük bunları sosyal olaylarla da paralel bir çizgide izah etme sevdasına girişmesi, hayret vericidir.

Bu yazımızda, eleştirel bir tutumu sürdürmekle birlikte, hak edene hakkını verme gayretimiz fark ediliyor olmalıdır. Siz bu yazıyı okurken, ben de Karagöz'ün "Şiir ve Devlet" dosyasında henüz okumaya fırsat bulamadığım yazıları okuyacağım. Nihayetinde şunu söylemek boynumuzun borcudur, işbu sayı ve münderecatı, eksikliklerine rağmen, son yıllarda şiiri devletle ve devleti şiirle müzakereye tabi tutan önemli bir vesikadır.

İhtimaldir, devlet, cumhuriyet, cemaat, ekip, ekol, çete, vb. gibi gayr-i edebî anlayışların gölgesinden böyle böyle kurtulacak edebiyat...


Cevat Akkanat


Kaynak:
Milli Gazete
13 Ocak 2011

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com