Arif Ay, "Edebiyat Mektebi"nden mezun olduktan sonra, muhtelif dergilerde zaman zaman ürünler yayınladı lâkin biz, O'nun bu dergilerde hep ayrıksı kaldığını, kendini bir yabancı gibi hissettiğini sanıyoruz. Edep'in yayınlanmasıyla, Arif Ay adına en azından böyle bir yabansılığın ortadan kalkacağını biliyoruz artık.
Sizi bilmem ama, edebiyat dünyamıza ne zaman nitelikli yeni bir dergi katılsa heyecan verir bana; sevinir, mutlu olurum. Tıpkı yıllar önce (70'lerin sonuna doğru) Diriliş, Edebiyat, Mavera, Aylık Dergi gibi dergilerle ilk defa karşılaştığımda yaşadığım o tarifsiz sevinç ve heyecanı yeniden yaşarım. Biz biliriz ki, her edebiyat dergisi, bir yandan söyleyeceklerini söylerken, diğer yandan da öğrencilerini yetiştirmek ve edebiyat dünyasına kazandırmak amacını taşır biraz da. İşte, yeni bir dergi daha katıldı edebiyat dünyamıza. Usta şair ve yazar Arif Ay'ın yönetiminde yayınlanan "Edep" 5. sayısına ulaştı bile. (Yazışma Adresi: P.K. 391 Yenişehir/Ankara)
Arif Ay, "Edebiyat Mektebi"nden mezun olduktan sonra, muhtelif dergilerde zaman zaman ürünler yayınladı lâkin biz, O'nun bu dergilerde hep ayrıksı kaldığını, kendini bir yabancı gibi hissettiğini sanıyoruz. Edep'in yayınlanmasıyla, Arif Ay adına en azından böyle bir yabansılığın ortadan kalkacağını biliyoruz artık.
Biz, bazı değerli yazar ve şairlerimize 'Edep'i nasıl karşıladıklarını/bulduklarını sorduk; düşünce ve duygularını aldık. Beğeneceğinizi umduğumuz güzel bir soruşturma olduğu kanaatindeyiz. Bu vesile ile, soruşturmamıza katılan yazar ve şairlerimize teşekkür ediyoruz.
Hazırlayan: Âdem Turan
Atasoy Müftüoğlu
Yeni bir bilinç sabahına uyanmak
Neoliberal proje bütün dünyada küresel bir ahlaksızlığı yayarak, küresel çapta büyük bir tahribata neden oluyor. Eski sömürgecilik "uygarlaştırma misyonu" altında yürütülüyordu, yeni sömürgecilik "ahlaksızlaştırma, edepsizleştirme misyonu" altında sürdürülüyor. Neoliberalizmin küresel egemenliği bütün ahlaki ölçüleri/sınırları/normları, bütün edep'leri istikrarsızlaştırıyor; yerli kimlikler, rutinler, yaklaşımlar umulmadık sarsıntılara, altüst oluşlara maruz bırakılıyor. Kültürel hafızamızı kaybediyoruz. İslami anlamda kültürel, düşünsel, edebi referanslarımızı gereği gibi temsil edemediğimiz için, iki ayrı dünya arasında parçalanmış bir kültür'le ayakta durmaya çalışıyoruz. Her alanda bütün algılarımız karmaşık hale geliyor. Böylesi bir dünyada, adı "Edep" olan bir dergi insana heyecan veriyor. "Edep" uyarısıyla bir umut ve bilinç sabahına uyanmış oluyoruz. Bilindiği gibi edebiyat coğrafyası ulus ve dil sınırlarını aşan bir coğrafyadır. Edebi bütünü evrensel bir bakış açısıyla yorumlamak/değerlendirmek gerekir. Her alanda boğucu bir taşralılığın tayin edici olduğu günümüzde, 'Edep' düşünsel, kültürel, entelektüel ufkumuzun genişlemesine katkıda bulunabilir, yeni bir algı ve beğeni ufku açabilir, kültürel mesafeleri aşabilecek bir içerik ve nitelik üretebilir. Edebi Mirasımızı yenileyerek, edep temelinde yükselecek edebi değerlerle, söz piyasasına, kültür piyasasına açılan Edep'i ve çok değerli kardeşim Arif Ay'ı, Edep ailesini tebrik ve takdir ediyorum. Yolları, ufukları, bilinçleri, gönülleri açık olsun.
Mehmet Aycı
Tek sayfa sarı dört sayfa sarı
Dumanı üstünde bir dergi... Okuması kolay. Arif Ay'ın yıllardır böyle bir dergi çıkarmasını bekliyordum. Allah Allah demeyin canım, bekliyordum, kendisi söylemişti. Bir dergi ihtiyacı var, o kütük gibi, özel dosyalar arasında kaybolan yahut arada bir şiirinin artırmaya eksiltmeye tabi tutulduğu, ne bileyim izansız ve özensiz mecmualardan dili çok yanmıştı. Sonunda söylediğini yaptı, Edep'i çıkardı. Bunun birkaç iyi tarafı var. Bir Arif Ay'ı Akif'in bile şikâyet ettiği yazma sıkıntısından kurtaracak; zorunlu mecra yani. İki, okuyucu yorulmayacak. Dört sayfa. Sıcak, okunur ve biter. Üçüncüsü edebiyat dergilerimiz arasına Edep de katılmış oldu. Numaralandırmayı sürdürebiliriz. Edebe mugayir olmasın diye şimdilik üç yeterli. Edep hoş geldi. Okuduk, müstefit olduk; bekliyoruz, bekleriz de... Hayırlısı...
Gökhan Özcan
Edep ve edebiyat
Yaşadığımız çağın en irkiltici insanî arızalarından birinin, insanların durduğu yeri kaybetmesi olduğunu düşünüyorum. Kim olduğunu cevaplamakta güçlük çekiyor bugünün insanı. Bu kafa karışıklığı tabiatıyla daha genel manada hayata ilişkin meselelerin idrakini de çok güçleştiriyor. Edebiyatın bu kafa karışıklığını körükleyen değil, bu düğümü çözen bir rolü ve misyonu olması gerek... "Edep" bu anlamda insanın sadece davranışsal sınırlarını, yani "haddini" değil; varlık sınırlarını, yani idrak genişliğini de ifade eden bir kavram... Bu anlamda edebiyat kelimesinin de özünde ne kadar sorumluluk taşıyan bir kavram olduğunu iyi düşünmemiz gerekir. Edep Dergisi, sadece ismindeki bu vurguyla bile çok önemli, çok değerli bir hakikatin altını çizmiş oluyor. İnsanın hem kendi içinde, ama hem de hayat içinde bir yeri yurdu olduğunu hatırlatıyor. Hiçbirimiz boşlukta sürüklenen seyyareler değiliz ve edebiyatı hayat yörüngelerimizden ayrı düşünmemiz mümkün değil. Edep Dergisi, daha ilk sözünde ayağını nereye bastığını ilan etme hassasiyeti gösteren, yeri yurdu belli, özü sözü berrak, duruşu sarih bir dergi... Allah yolunu açık etsin.
Şaban Abak
Ruhen arınarak okuyorum
Arif Ay, büyük dava adamı, şair ve yazar Nuri Pakdil Bey'in yönetiminde çıkan "Edebiyat Dergisi"nden yetişmiş, çok genç yaşta usta işi şiir söylemiş, kuşağının en yetkin şairlerinden biridir. Onun yönetiminde çıkan "Edep" dergisini ilk sayısından itibaren ilgiyle ve her satırını dikkatle okumak suretiyle takip ediyorum. Davası belli, hassasiyeti belli, ustalığı tartışılmaz bir şairin yönetiminde çıkan Edep dergisinde kötü şiir, bayağı söz gibi sürprizlerle karşılaşmayacağım rahatlığı içinde ve haz duyarak, ruhen arınarak okuyorum. Derginin daha çok sayıda insan tarafından takip edilmesini çok isterim. Fakat iyi ve güzel şeylerin müşterisi yazık ki çok azaldı günümüzde.
Metin Önal Mengüşoğlu
Edebiyatta edep faktörü
Okuryazarlık hayatım boyunca elimden birçok dergi geçti. Öyle ki bir vakitler ülkede yayımlanan bütün düşünce ve sanat dergilerinden haberli birisiydim. İdeolojik ayrım da yapmazdım. Okumalarımın ilk yıllarında kendi çıkarttıklarım da dâhil kanımı en ziyade kaynatan, açtığım her sayfası için yeni heyecanlar duyduğum dergi Büyük Doğu idi. Elbet o tarihlerde (960 sonrası) siyaset ağırlıklı yayın yapıyor olmasına rağmen ben yine de iki üç Necip Fazıl mısraı bulurum düşüncesiyle en son nüshayı aceleyle karıştırırdım. Diriliş dergisini keşfettiğim vakit de benzer bir heyecanı yaşamıştım. Çıkış, Edebiyat ve onların ardılı olan dergiler için aynı şeyi söyleyemem. Dal, Çile, Kriter ve Kelime gibi bilfiil mutfağında yer aldığım dergilerin de her nüshası evvela bana bir yürek çarpıntısıyla gelirdi. Bu yaşımda heyecanımı hala yenebilmiş değilimdir. Çocuklarımdan da küçük yaştaki genç insanlara herhangi bir hitaptan önce nabzımı kontrol etseler tavan yaptığı görülecektir. Ne ki benimle birlikle yaşamaktan usanmayan arsız damarım bunu gizlemeyi, hissettirmemeyi çoktan öğrenmiştir. Bilgi, düşünce, sanat, edebiyat, zihnî ve kalbî her türlü faaliyet benim zaaf noktamdır. Hele bir de nabzımın frekanslarıyla örtüşürse değmeyin keyfime. Kıymetli şair dostum Arif Ay'ın, özel ve benim için de son derece hayati bir tavır ve duruş sergileyerek, daha evvel emek verdiği bir dergiden ayrıldığını, Edep adında yeni bir çıkış yaptığını işittiğimde duyduğum heyecan, neredeyse çocuk yaşlarımda Büyük Doğu karşısındaki heyecanıma denk düşmüştü. Dergiyi henüz okumamıştım. Ancak haberini almış, ayrılık sebebini öğrenmiştim. Bir şeyler yapmalıydım. Evvela dergiye ulaştım. Nohudi kâğıda basılmış bu iki yapraklı dergi beni daha da sarsmıştı; tıpkı sanat edebiyatla tanıştığımız o ilk günlerdeki gibi ve bir o kadar asalet ve yoksulluk taşıyordu. Cevat Akkanat'a dedim ki sende mevcut şiirlerimden bir ikisini mutlaka bu dergiye postala. Ben ki yıllardır dergilere şiir filan vermediğim gibi bir daha vermeye niyetli de değildim. Ancak Arif Ay mutlaka şunu bilmeliydi, ben de arkasındaydım. Ve Rabbim ömür verdikçe her zaman Edep'in arkasında olacağım. Vesselam.
İbrahim Eryiğit
Kuraklaşmış yürekler için taze bir soluk
Edep dergisinin 1. sayısını ilk görenlerden biri olarak heyecanımı anlatmam oldukça zor. Arif Ay'ın dergi çıkaracağını bekliyordum ama doğrusu bu kadar çabuk değil. Son derece özverili ve titiz bir çabanın, dergi olarak cisimlenmesi sürecini bilen birisi olarak, Arif Ay'ın emeğini ve heyecanını bir kez de buradan kutlamak istiyorum. Edebiyat dünyamızda kendine mutena bir yer edinmiş olan Ay, Edep dergisinde adına yakışır bir tarz ortaya koyarken, aynı zamanda kurumuş yüreklerimize taze umutlar aşılıyor. Aynı hedefe kilitlenen yüreklerimizin rotasını kalın çizgilerle yeniden belirliyor. Edebiyat dünyamızdaki her türlü kirliliğin ve seviyesizliğin üstüne, son derece sağlam ve kararlı bir şekilde gideceğinin ipuçlarını veriyor. Kibirlenmenin, büyüklenmenin, çeteleşmenin,.. vb gibi her türlü özelliğin, bir 'Edep' dairesinde hizaya getirilmesi bağlamında önemli bir görevi üstlenildiğini, dergiyi eline alan her içli yürek mutlaka duyumsayacaktır. Bütün bunların ötesinde, yüreklerimizle beyinlerimiz arasındaki olması gereken bağın kurulması ve sağlamlaştırılması adına çıkan her yeni derginin, kitabın, hatta birkaç cümle içeren bir yazının sahiplerini, son derece kutlu bir davranış ve eylem içinde olduklarından dolayı, -Edep dergisinin çıkışını vesile kılarak- her daim yürekten kutluyorum.
Kamil Yeşil
Öykü de olmalı
Edep'iyat öncelikle bir duruş. Bir duruş yoksa şiir de yoktur öykü de. Arif Ay, daha ilk sayısında geleneğine ait duruşunu gösterdi. Açılımdan, aydınların tutumuna, Hilmi Yavuz'un Sezai Karakoç'u şaşı okumasına kadar seviyeli, saygılı bir dil ile eleştirel duruşunu gösterdi. Başlangıçta dar bir isim kadrosu ile çıkan EDEP, kervanın daha da zenginleşeceğini son iki sayıdır açık etti. Duruş'un, cirimle, sayfa kalabalığı ile ilgili olmadığını gösterdi.
Kaburgasızlar için kullanılan "duvara yaslanmış yağlı çıralar gibi" benzetmesi şimdi birilerin üzerinde kalacaktır. Kalsın. Son olarak şunu söylemek isterim. EDEB'iyat sadece şiir, deneme ve değini değildir; öykü de olmalı. EDEP'in zorunlu olarak "kısa öykü"yü yeşerteceğini düşünüyorum. EDEP'e uzun ömür diliyorum.
Hasan Akçay
Edep için
"Edep"in edebiyat dünyasına gelişini bazı gazetelerden öğrendim. Dergiyi çıkaran usta şair Arif Ay'ın olması da ayrı bir güzellik ve özellik arz ediyordu benim için. Yaşadığım şehirdeki (Urfa) kitapçılara ve gazete-dergi bayilerine her bakışta gözlerim "Edep"i de aradı, fakat bir türlü ona rastlayamadım. Derginin sahibinden dolayı kalitesinden şüphemiz yoktur. Lakin yaşadığımız mahrumiyet bölgesinden dolayı birçok yokluğa alışmış olsak da "Edep" in hasretine tahammülümüz yoktur. Görmeden sevdiğim bu derginin kısa zamanda şehrimize de ulaşması temennisiyle, emeği geçen herkesi tebrik ediyor, "Edep"in edebiyat dünyasında uzun soluklu olmasını diliyorum.
Fikri Özçelikçi
'Edep'siz olmaz!
Şimdi Rahmet-i Rahman'a iltica etmiş, dudaklarında hep bir tebessümle durmadan gülün şarkısını söylerdi Şefik Aşıkoğlu.
Bilenler bilir onu, ehl-i dîl, ehl-i kalemdi. Çehresinde hep bir tebessüm vardı. Umut fidanları dikerdi gittiği her yere. Edep sahibiydi haza: Ne zaman ki Allah'ın ismi zikredilse ürperir, oturuşunu değiştirir, yüz ifadesi meleksileşirdi. Elinden kitap-dergi eksik olmazdı hiç. Sezai Karakoç, Nuri Pakdil ismi geçtiğinde heyecanlanır, onların yazılarını didik didik okur, dediklerini emir kabul ederdi. Onun bu halini görenler de ister istemez çekidüzen verirlerdi kendilerine. Haliyle edeplendirirdi herkesi, yakınında bulunan herkes onun bu cerbezesinden etkilenirdi.
Edebiyat dergisi ocağında pişmiş olan bir dergi çıkmaya başlamış: Edep! Adı bile insanın kendine çekidüzen vermesi gerektiğini Şefik Aşıkoğlu meşrebince fısıldar gibi. Böyle olur bu hep: Meyve, hiçbir zaman köküne yabancı olamaz, onun tadından bir tat, onun kokusundan bir koku taşır; böyledir bu çünkü hiçbir şey aslına uzak kalamaz.
Ne yalan söylemeli, Edep hakkında şu duyduklarım heyecanlandırdı beni: 'Edep, ideolojisi, tavrı olan bir dergi olacak!' Olaylara, insanlara ve dünyaya mümince bakacak yani. Her ne sıfatla ve her ne gerekçeyle olursa olsun sömürüye, sermayeye, haksızlığa karşı çıkacak yani... Tüm bunlar olmasa da, İktidara yakın olup duruş sahibi olmaktan alabildiğince uzaklaşıldığı bir ortamda, "duruş sahibi olmanın" önemli bir şey olduğunu hatırlatması bile yeterli diye düşünüyorum.
Bir yerlere ve bir şeylere boyun eğmemenin bir de bedeli var: Sesini herkeslere duyuramamak! Bu, Diriliş için böyleydi, Edebiyat için böyle oldu ve şimdi de Edep için böyle. Edep için böyle bu çünkü bu satırlar, Edep dergisi görmeden kaleme alındı.
Ama biz, hiçbir şeyin kaybolmadığını, yazılan her mektubun gün gelip sahibine ulaştığını bilen bir geleneğin öksüz çocuklarıyız. Sahibini arayan bir mektupsa eğer Edep'in çıkışı ve tavrı, o mektupta yazılan satırlar gün gelip ulaşacaktır alıcısına, ne kadar uzak olursa olsun, ne kadar dil bilmez olursa olsun...
Her şey bir yana, bir de şu soru önemli: Önemli çünkü bu sorunun yöneltileceği kişi sayısı az değil sanırım: Edebiyat, edep kökünden mi türemiştir sahi?
Millî Gazete
5 Temmuz 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder