“Kendi uygarlığımız
Yenilememiz gereken
Ve diriltmemiz
Kopyadan taklitten dönmek
Ölümden dönmekten daha zor ama
Varolmanın tek şartı
Kaderin kaderle çarpışması
Kaderin kaderi ertelemesi
Kaderin kaderi yenmesi
Yeniden varolmanın sırrı
Dirilmek ve diriltmek görevi
Ölümün çürütemediği güzellik
Ben o güzelliği söylüyorum
Ben o güzelliği söylüyorum
Ölümün ötesindeki güzellik”
Sezai Karakoç ( ‘Gün Doğmadan’ , s.678 )
Aşk ile yoğrulmuş, şiirle kanatlanmış, derviş sabrı ile kök salmış bir düşünce sisteminin mimarıdır Sezai Karakoç. Bütün eserlerinde bir şarkıyı terennüm eder. Aramızda izzetli, erdemli bir şahsiyet olarak bulunuyor. Eğilip bükülmeden, yiğitçe bir duruşla seslenir insanlığa. Sınırların ötesindedir. Düşüncesinde sınır taşlarını, dikenli telleri aşıp birlik denizine ulaşır. Başlayan ve devam eden kutlu bir çağrıdır. Bu çağrı, yitik cenneti, zamana adanmış sözlerle, hızırla kırk saatle, kıyamet aşısıyla yeniden bulabilme çağrısıdır.
Mütefekkir Sezai Karakoç
Sezai Karakoç'un mütefekkir vasfını özellikle vurgulamak gerekiyor. Sezai Karakoç'un adı ‘Diriliş’düşüncesi ile anılır. ‘Diriliş’ kavramı Sezai Karakoç'un eserlerinde derin anlamlar taşır.
Belli bir süreç dahilinde aşama aşama kendi düşünce sistemini kurmuştur. Kendi ifadesi ile: “Diriliş, aslında bir edebiyat akımından çok, bir hakikat akımıdır.” Eserlerinde sıkça tekrarlanır diriliş kavramı. Eserlerinde yer alan tanımlamalar: “Diriliş, bir ayrılışın, İslam'dan ayrılışın sona erişi; bir kavuşmanın, ona yeniden kavuşmanın başlayışıdır. Diriliş, bir düşüşten çıkış ve kurtuluştur. Acı deneylerden sonra, varoluşun gerçek anlam ve amacına dönüştür Diriliş"
İnanç temelinde ruhun yeniden inşâsı dile getirilir. Maveradan sesler taşıma işi. “Bu dünyayı, ne yapıp yapıp ‘Öteki Dünya’dan haberdar kılmalı. Onunla tanıştırmalı. Unutmuş olduğu o dünyayı ona hatırlatmalı. Cennete doğru uzatmalı onu.”
İnsan ve iman arasındaki ilgiyi, bağı kavi kılma çabası bu: “Diriliş, ruhlarda kapanmış bir kapıyı açmak ülküsüdür”
Sezai Karakoç son devir düşünce tarihimizde eserleri ile zirve isimdir. Sanatının arka planında köklü bir ‘medeniyet’ duyarlılığı vardır. ‘Medeniyet’ kavramını şöyle tanımlar: “Medeniyet, bir topluluğun maddi ve manevi alanlarına, edebiyat, güzel sanatlar, fikir ve felsefe, müsbet bilgiler, teknik ve ahlâk alanlarına, aynı yönü, aynı neşeyi, aynı hüznü, aynı hızı, aynı ölülüğü, diriliği, aynı motifleri aynı dozlarla veren ruhî güçtür.” Sezai Karakoç duygu ve düşüncenin bir terkip halinde olmasını ve böylelikle uyanışın, dirilişin gerçekleşeceğini savunur.
Diriliş: “Yeniden inanmak, yeniden düşünmek, yeniden duymaktır.” İlhamını İslam dininden alan ve ‘medeniyet’ bilinci ile yeniden var olmayı, dirilmeyi amaçlayan; İslam'ın aydınlığında hayatı, insanı, kavramları, kurumları, olup bitenleri sorgulayan, tanımlayan ve çözümler üreten bir düşünce sistemidir ‘diriliş’.
Şair Sezai Karakoç
Sezai Karakoç şiiri şöyle tanımlar: “Şiir, hakikatın, doğa ve tarih içinde atan nabzı, çarpan yüreğidir.”
Sezai Karakoç, klasik şiirimizin iyi okunmasını, bilinmesini ister. Yalnız eskinin aynı şekil ve üslûp ile devam etmesinden ziyade değişen, yeni anlatım imkânları bulan çalışmaları tercih eder. “Asıl gerekli olan, eski şiirimizin ruhunun, algılamasının, şiire bakışının yeniden dirilişiydi. Biçimlerin ve mazmunların aynen alınışı, kullanılışı değil, onların bugünkü şartlarda doğurması gereken şekilleri. Yani, şiir, arûzla olmak zorunda değil, ama arûz ruhu ve yankısından sesler getirmeli; gül, bülbül, şarap, saki, rakip gibi mazmunların kullanılması yenilenmeli, ayrıca çağımızda bunlara karşılık, yeni mazmunlar doğurmalı idi.”
Sezai Karakoç şiir geleneğimizi yeni bir hamle ile bugüne taşımanın gereği üzerinde durur. Bunun sağlanması noktasında iki husus üzerinde durur. Geleneğin iyi bilinmesi ve özgün bir söyleyişe ulaşılması. “Aslında, yeni olmak, ‘eski’nin sırrını bulmaktır” der.
“Şair, bir toplum için başlı başına bir devrimdir” diyen Sezai Karakoç edebiyat, sanat, edebî şahsiyetler, şiir ve şair üzerine düşüncelerini özellikle ‘Edebiyat Yazıları-I’, ‘Edebiyat Yazıları-II’ ve ‘Edebiyat Yazıları-III’ isimli eserlerinde ifade eder. “Şair nedir? Kelimedeki hayatı bulandır.” der. Şiir hakkındaki şu tespiti üzerinde özellikle durmak gerekiyor: “Şiirin gerisinde insan olmalıdır.”
Sezai Karakoç şaire ‘önder olma’ görevi yükler. "Şair, geleceği bugüne çeker. Bizden birkaç yüzyıl ilerde yürür” der. Şairin görevini hatırlatır: “Veliliği, önderliği, kahramanlığı, savaşçılığı, aşkı ve ölümü, millet adına, insanlık adına kelimeler için bir daha yaşamak borcundadır. O, yalnız milletin geçmişini değil, geleceğini de yüklenmiştir. Gelecek felaketleri sezip çığlık çığlığa haber vermek, halkı uyarmak, ona yön göstermek, bunu da kalplere ve ruhlara işleyecek bir güçle yapmak ödevindedir" der. Bu ifadelerden hareket edecek olursak şair, bir bayrak şahsiyettir.
Hemen her şiirinde hikmet ışığını görebilirsiniz. Sezai Karakoç'un şiiri bir yönüyle ‘hikemî şiir’dir. Bazı mısraları, mısra-ı berceste hükmündedir. Arif Ay'ın ifadesiyle Sezai Karakoç: "Hikmet burcunda bir şair / İnsan-ı kamil burcunda bir yazar"dır.
Sezai Karakoç’un ‘İkinci Yeni’ şairleri arasında gösterilmesi ilmî bir yaklaşım değildir. Zira Sezai Karakoç hem şiirinde işlediği konular hem de bağlandığı düşünce ile dönemin diğer şairlerinden ayrılır. Aynı dönemde şiir yazmış olmaları, aynı çizgi üzerinde yürüdükleri anlamına gelmez. Sezai Karakoç’un bu konu hakkındaki açıklamalarını öncelikle okumak gerek. “Sanat Görüşü, Şiirimiz, Akımlar, Toplum ve Şiir Hakkında” isimli yazısının giriş bölümünde ‘Sanat Tutumum’ alt başlığı altında bu husustaki düşüncelerini açık bir dille ifade eder: “Sanat tutumum, genel dünya görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir. Onu bir sesin, yeni bir sesin sırtına yüklemekten ibarettir. Benim şiirim, aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış(MUTLAK)ı zaptetmektir. Gittikçe şiirde bunu yapmak istiyor şiirim. Bunun için, başlangıçta sanat planımda görünüşte çok yakın bir noktadan çıktığım arkadaşlardan şiirim uzaklaşıyor. Ses ve biçim, motifler ve imajlarda, başlangıçta çok yakın olduğumuz şair arkadaşlardan gittikçe, o biçimi dolduran ve o sesi fırlatan varoluşu idrak farkı yüzünden ayrılıyorum. Kişilik farkından. Ya da baştan beri olan bu farklılık, gittikçe daha çok beliriyor”
Sezai Karakoç, şiirinin ‘İkinci Yeni’ ile ilgisi, ilişkisi konusunda ayrıca şu açıklamayı da yapmakta: "Benim 'İkinci Yeni' ile ilgim, aynı dönemde şiir yazmam ve belki biçim bakımından bazı ortak yanlarımın bulunmasından ibaretti."
Ahmet Kabaklı, ‘Türk Edebiyatı Tarihi’ isimli eserinde şu tespitlerde bulunur: "Şiir üslubu bakımından az çok 'İkinci Yeni'ye bağlanabilir olsa bile sanatında görülen temalar ve inandığı değerler bakımından şiirimizde daha ileri, yeni bir ses."
Yunus Emre, Mevlâna, Fûzûli, Şeyh Galip, Mehmet Âkif, Necip Fazıl çizgisinin günümüzdeki temsilcisi Sezai Karakoç'tur.
"Bir gün anlaşıldığında Sezai Karakoç, bizim dünyamızda anlaşıldığında çok şeyin değişmiş olacağını müjdeleyebilirim. Onun fikir ve duygu derinliğine, onun ufuk genişliğine ulaştığında bizim dünyamız." der Ahmet Taşgetiren.
Mütefekkir- şair Sezai Karakoç ile aynı devirde yaşamak dahi büyük bir bahtiyarlık. Eserleri yeniden okunmalı. Diriliş düşüncesinin mimarı, o güzel insana selâm olsun !..
Murat Soyak
Kaynak:
'Bahar Sürgünü' kitabı, s.19-23
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder