Ay vakti dergisi 137. sayısıyla ve dopdolu içeriğiyle yine karşınızda. Uzun soluklu bir yayın periyodu izleyen dergimiz kalıcı yazılarıyla tam bir edebiyat arşivi. Ay vakti durmadan yoluna revan olanların, aşk ile sabır ile kanatlanıp pervaz edenlerin dergisi.
Baharı karşılayan bir kapakla okuyucunun karşısına çıkan dergimiz sanal âlemin edebiyat üzerinde ki olumsuz etkilerini eleştirerek başlıyor. İnternet üzerinden yapılan edebi faaliyetlerin bir disipline ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.
Şiraze “saklı mektuplarda” edebiyat bahçesinden derlediği gümüş kanatlı kelimelerle sesleniyor bize. Onun kalemi hüznün heykelini yontuyor sevincin bahçesinde.
Nurullah Genç “iktidar türküleri “isimli şiiriyle vefanın ve unutulmayanların şirini haykırıyor dünyaya. Samimiyetin solmayan çiçeklerini derleyip getiriyor şu kış gününde.
Özcan Ünlü “özgür ceset” isimli şiirinde bir çocuğun gözlerine yansıyan ölümü ve yansımalarını anlatan mısralarla sesleniyor bize.
Recep Garip” Ruhun Dirilişi'nden Gün Saati'ne “isimli incelemesinde Üstat Sezai Karakoç'un diriliş isimli bestesinin notalarını okuyucuya aktararak, ruhumuzun saatini bir diriliş gününün saatine kuruyor.
Necmettin Evci ” hiç yoktan trajedi” isimli öyküsüyle hayatın içinden tam kalbimizin içinden derlediği kelimeleri sunuyor.
Reşit Güngör Kalkan “icat çıkarma” isimli denemesiyle ve kendi nev-i şahsına münhasır bir dille düşünmeye ve düşündürmeye devam ediyor.
Ahmet Kaya”münacaat” isimli şiirinde bizi sahte gündemlerin koynundan asıl gündeme zamanlar ve mekânlar üstünün kapısına götürüyor.
Şeref Akbaba” yumoş” isimli şiirinde bize merhamet ırmağından çağlayan bir çağlayanı getiriyor. Bir sokak kedisinin ıslanmış kirli tüylerinden bize hayatı sorgulatıyor.
Mehmet Baş” bilimsel iktidar ve aydınlar üzerine “isimli denemesinde bilimin ve aydınların masum olmayan yüzünü anlatıyor.
Ayla Coşkun Ceren”şimşir kaşık”isimli öyküsüyle bizi emeğin ve ekmeğin meydanına ve yanımızda olduğu halde fark etmediğimiz hayatlara götürüyor.
Onur Akbaş ”ve bir bahar günü doğdun sen” isimli denemesiyle bizi baharın kalbine giden bir yolculuğa çıkarıyor.
Senem Gezeroğlu “Vakit geç/tir,Düş/erk” isimli denemesinde; iğneyle kuyu kazan bir madenci titizliğiyle sesleniyor. Ve bir kelimenin kaç anlama gelebileceğini öğreniyoruz.
Yavuz Ertürk “buluşma” isimli şiirinde bir iç hesaplaşmanın masasından sesleniyor okuyucuya. Kendi kendimizle oturup konuşmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlıyoruz.
Berrin Sönmez “hamsin günleri “isimli denemesiyle bizi haksızlıklara karşı çıkmaya ve zorluklar karşısında yılmamaya çağırıyor. Bize hesap gününü hatırlatıyor.
Salih Uçak” bir roman kuramcısı olarak Orhan Pamuk” isimli incelemesinde bir roman yazarı olan Orhan Pamuk’u farklı bir yönüyle ele alarak roman kuramcısı Orhan Pamuk’u inceliyor.
Ömer Noyan “baharı beklemek” isimli denemede şiir tadında ve hüzün dolu bir yazıyla karşımızda.
Nurşah Karaca “elif gibi değil ,vav gibi” isimli öyküsüyle gariban rızanın doğumundan ölününe Allaha vasıl oluşunu anlatıyor.
Esra Ekinci “yağmur yürekli”isimli denemesiyle hüzünlü bir ikindiden sesleniyor.
İsa Karaaslan “kışbahar hüzün” isimli denemesinde duygu yüklü bulutlar gibi yağıyor şehrin üstüne.
Necip Fazıl Akkoç “gün gülü” isimli şiiriyle kelimeleri bir kılıç gibi çekip kalbin hisarlarını kuşatıyor.
Ayça Engin “mısra için” isimli şiirinde can mısrasını yazan kalemin şiirini yazıyor. Bir mısra için çöllere düşen şairleri çağırıyor soframıza.
Yavuz Ertürk” güzün son konuğunu karşılama “isimli kitap tanıtımında Reşit Güngör Kalkan'ın son kitabını tanıtıyor.
Dr.Ersoy Kutluk “muahhire ve müellifi “isimli kitap tanıtım yazısında “Mukaddime’den Muahhire’ye: Modern Dünya’nın, Ulus-Devlet’in, Din’in ve Milliyetçiliklerin Ekonomi, Kültür ve Siyaset Atlası” adlı eseri tanıtıyor.
Hayırlı okumalar.
Mehmet Baş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder