2008-10-15
"Yolcu" dergisinin 50.sayısı
Gerek içeriği, gerekse tasarımıyla 9 yıldan beri okuruna seslenen ve kendisini “söz” dergisi olarak niteleyen bir dergi Yolcu. Edebiyat ve düşünce çevresinde Samsun’u görünür kılan bazen de taşra olarak adlandırılan bir kenti metropollerin üzerine çıkarabilen bir kaliteyi de içerinde barındırıyor dergi. Kendi deyimleriyle ‘ soğuk ve yalıtılmış bir zaman aralığında’ yola düşmüşler. Bu tarih 28 şubat sonrasının sancılı sürecine işaret ediyor. Keskin hesapların yapılmaya başlandığı günler. O günlerde yola koyulan Yolcu, Ferhat KALENDER (Ömer İdris AKDİN) kaptanlığında yürüyüşünü sürdürüyor. Bir yayın organı çıkarmanın ve bunu süreli / istikrarlı şekilde sürdürmenin ne kadar zor bir uğraş olduğunu bu işlerle uğraşanlar bilirler. Genelde heyecan ve hevesle birkaç sayı çıkıp kapanan dergiler mezarlığı olarak ülkemizde yaşanan normal bir durumdur bu. Ancak 50. sayısına ulaşmış ve halen arı diri yürüyüş sinyalleri veren bir dergi olarak Yolcu, kendisinin bu makus talihe düşmemesini okurla kurmuş olduğu olağanüstü diyaloga bağlıyor. Zaten künyesinde yazan ‘yayınlanan yazılardan okur da sorumludur.’ Sözüyle okuru da derginin mutfağında bir kişi olarak algılıyor. Birkaç yıl evvel 5.000 ( yazıyla beş bin) okura kadar ulaşabilen bir dergi Yolcu. Böyle bir ilgi çok az yayına nasip olabilir. Derginin genel üslubunu belirleyen kişi Ferhat KALENDER. Her sayıda adeta menifesto niteliğinde yazılar kaleme alıyor Seyir Defteri adlı giriş yazısında. Okurunu adeta bam telinden yakalayan küçük mütevazi lakin öfkeli yazılar da ona ait. Örneğin derginin son sayfasına koyduğu ve “şöyle oldu” ile başlayan “böyle oldu” ile biten “dipnot” ya da yenilgi sayfasında “Çete/le” ya da “Asimetrik Yazılar” başlığı ile ortaya çıkan yazıların onun tarafından kaleme alındığı biliniyor. Kendisinin ‘Morgun Son Delikanlısı’ isimli bir deneme-öykü kitabı bulunmakta.
Gelelim 50. sayısına Yolcu’nun. Her zamankinin aksine bu sayısı 24 sayfaya çıkan derginin üç güzel sürprizi var. Birincisi yedi güzel adamdan biri rahmetli Erdem BAYAZIT’ın bir şiirini poster olarak vermesi, ikincisi Tarih duayeni Halil İNALCIK ile yapılan 4 sayfalık söyleşi, üçüncüsü ise Seyir Defteri’ndeki derinlikli analiz. Türkiye’yi Osmanlı İmparatorluğu’nun minyatürü olarak tarifeden İnalcık Hoca ile söyleşiyi yapan lise 1. sınıf öğrencisi Gazi Giray GÜNAYDIN. Okuduğunuzda hakkı verilmiş bir söyleşi olduğunu görüyor ve bir lise öğrencinin derin hocamız karşısındaki performanssına hayran kalıyorsunuz. Seyir Defteri’nde “Sanmaktadır insan” diye başlıyor Ferhat KALENDER. Ve devam ediyor: “Kendine eşyayı, bilgisini ve bu bilgiyi nasıl kullanacağını öğreten bir 'olduran'a rağmen, gücü, kendinde içkin varsayarak yahut vehmederek dünyadaki duruşunu kutsamaktadır. Onun bu 'aceleci kibri'yle kurduğu uygarlıkların zamana yenik düşeceği kaç kere ayan olmasına rağmen 'sanmaktadır'.” Yazının ana kurgusu Baudrillard’ın similasyon evreni üzerinden tarihi ve kurgulanmış medeniyeti yargılıyor; “Efsaneleştirilerek insanlığın gelmiş olduğu son ve mükemmel nokta olarak propaganda edilen 'Batı Uygarlığı', bir çok tarihi ve bilimsel çarpıtmalarla 'öteki' toplumlara kayıtsız-şartsız teslim olunması gereken değerler biçiminde enjekte edilmektedir. İnsanın serüvenini 'ilkel insan'la başlatıp belli evrimsel süreçlerden sonra bugünkü 'modern insan' noktasına açıklık getirmeye çalışan bir tarih algılaması ülkemizde de yıllardır genç beyinlere kusulan aşağılayıcı bir yalandır. Bütün bilimsel ve fesefi alt yapısını Mezepotomya (Sümer ve Mısır'dan) devşirdiği bilgilerle oluşturan ve bir Fenike kolonisi (bugünkü Lübnan civarı) olmaktan öte tarihte hiçbir etkinliği olmayan bir şehir devletler sistemi olarak eski Yunan'la uygarlık tarihini başlatmanın ve bu sahtekarlığı çocuklarımıza okullarda tedris ettirmenin vahim sonuçlarından biri, kültürel ve toplumsal olarak aşağılık kompleksidir. Dünyada tek genel geçer uygarlığın köklerini Grek-Roma ve Yahudi-Hıristiyan sistematiğiyle paketleyerek, diğer medeniyet havzalarını tarih ve sistem dışı olarak gören bir anlayış, son tahlilde bütün insanlığı Batı'nın kapısında dilenci konumuna düşürmektedir. Sömürge dönemi paradigmasıyla oluşturulan, sonradan antropoloji/ oryantalizm/ sosyoloji gibi bilimsel yöntemler adını alan çalışmaların, bugün küresel bir kasırgaya dönüşen vahşi kapitalizmin entelektüel yapısını vareden 'kurgulanmış masalları' beslediğini biliyoruz.” Devamının da geleceği anlaşılan Seyir Defteri takip edilmeye değer.
Yolcu’nun 50. kervanında kimler var sorusuna gelince. Dergi, Yaşar Bedri’nin ‘Duruşma’ adlı şiiriyle başlıyor. Bir çok kalem arasından, Ahmet USTA, Kamil YEŞİL, Esra DEMİRCİ, Mustafa UÇURUM, Edip HEKİMOĞLU, Müştehir KARAKAYA, Ömer İdris AKDİN, Babek AMEDİ, MevlÜt KATIRCI, Zeynep KARATAŞ deneme ve öyküleriyle, Hüseyin ALEMDAR, Bülent SÖNMEZ, Banu AKSOY, Fatma ESTİ, Musa BİLİK VE Seyyit KÖSE şiirleriyle dikkati çekiyor.
Zübeyde Kahraman
İrtibat:
Hançerli Mahallesi Abbasağa Sokak NO: 13
İlkadım/ SAMSUN
0 362 432 50 61
yolcudergisi@gmail.com
http://www.yolcudergisi.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder