2014-01-05

"Muhafazakâr Düşünce" Dergisinde


Geçen sayımızla başladığımız “Türkiye’de Muhafazakâr Düşünceyi Etkile­yen İsimler”  dosya konusuna bu sayıda devam ediyoruz. Öncelikle, gerek yüzyüze tebriklerini ileten gerekse, telefonla, maille bizlere ulaşan tüm Mu­hafazakâr Düşünce Dergisi okurlarına gösterdikleri yoğun ilgiden dolayı te­şekkür ediyoruz. 37. sayımıza sizlerden gelen olumlu tepkiler, tarihe not dü­şen arşivlik bir sayı hazırlama konusunda motivasyonumuzu artırdı ve biz­lere yaptığımız işin önemini tekrar hatırlattı.
Bu sayıda Said-i Nursî, Sezai Karakoç, Samiha Ayverdi, Halide Edip Adıvar, Fuat Köprülü ve Mustafa Şekip Tunç isimleriyle devam ediyoruz yolculuğumuza…
Ahmet Yıldız tarafından “İslamın Muhafazakâr Görünümünden Muha­fazakârlığın İslami Bakiyesine Bediüzzaman, Nurculuk Ve Muhafazakârlık” başlığıyla incelenen Said-i Nursî Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş döneminin öne çıkan dini figürlerindendir. Yıldız, Said-i Nursi’yi Muhafazakârlığın ya­kınında ve uzağında olmak üzere iki farklı cepheden de okumanın mümkün olduğunu iddia etmektedir.  Ancak dine yaptığı vurgu, alfabe değişikliği, medreselerin kaldırılması, ders kitaplarında ve diğer tüm kamusal ortam ve araçlarda İslam’ın iman esaslarına savaş açılmasına karşı süreklilik vurgusu içinde mücadele etmesi, değişimi sürekliliğin aracı olarak telakki eden mu­hafazakâr tutuma yakın bir duruşun ifadesidir. Said-i Nursi’nin ferdiyeti önemsemekle birlikte, “zamanın cemaat zamanı olduğunu” belirtmesi, fer­din dahi olmasının bile bu durumu değiştirmeyeceği şeklindeki görüşleri de muhafazakâr çizgi ile uyumludur. 
M. İnanç Özekmekçi ve Ayşegül Komşuoğlu tarafından ele alınan Sa­miha Ayverdi “Geçmişi Hatırlayarak Hatırlatma” başlığı ile incelenmekte­dir. Ayverdi’nin eserlerinde, Türkiye muhafazakârlığının gelenek, tarih, bi­rey, toplum, aile, eğitim, din ve devlet olarak özetlenebilecek temel yazın alanlarının tümünde, yaşadığı dönemde gerçekleşen hızlı değişime bir alter­natif gösterdiği görülmektedir. Gökhan Çetinsaya;  Samiha Ayverdi’nin temsilcilerinden olduğunu söylediği muhafazakâr ekolün ortak özelliklerini “Tanzimat ve Batılılaşma karşıtlığı, Abdülhamit taraftarlığı ve ittihatçı düş­manlığı, tasavvuf bağlılığı ve sevgisi, komünizm, siyonizm ve masonluk karşıtlığı” olarak özetlemektedir. Ayverdi’nin Osmanlı-Türk motiflerine da­yanan ve farklı bir modernite uygulaması öneren yazıları muhafazakâr du­ruşlarına seçkin bir kök arayan birçok farklı isme esin kaynağı olmuştur.
Sezai Karakoç’u ikinci yeni şairleri arasındaki yeri ile birlikte değerlendi­ren çalışmasında Olgun Gündüz, Karakoç’u geleneğin yeni formlar içinde güncele taşınması ve takip edilmesi açısından önemli bir imkân olarak ta­nımlamaktadır. Gündüz’e göre Sezai Karakoç, şiirini gelenek üzerinden inşa etmiş, İkinci Yeni içinde, şiirinin biçim özelliklerinde değişikliğe gitse de gelenekle tematik bağını sürdürmüştür. Karakoç şiirinin merkezinde yer alan diriliş teması her koşulda bireyi ve toplumu salâhata erdirecek bir gü­cün varlığını kendi geleneği içinde bulabileceğine işaret etmesi bakımından önem taşımaktadır.
Fuat Köprülü’nün Muhafazakâr Ulusal Tarih Tezi Kurgusu” başlığıyla Yalın Alpay tarafından ele alınan Fuat Köprülü, eserleriyle Türk Milliyetçili­ğinde önemli bir yere sahiptir. Alpay’a göre Köprülü’nün Türklerin Batı’nın çizdiği uygarlık yaratamayan, sorundan başka bir şey üretemeyen bir top­lum olduğuna karşı çıkışı ise devrimci radikal Batıcı Kemalist tarih tezinden farklı bir şekilde evrimci muhafazakâr bir tarih tezi aracılığıyla olmuştur. Köprülü Orta Asya ile İran ve daha sonra da İran ile Anadolu arasında ulu­sal Türk kültürünün bozulmadan muhafaza edilerek transfer olduğunu savlamaktadır. Alpay’a göre Köprülü’nün muhafazakârlığı, yalnızca Ziya Gökalp’in medeniyet-hars ayrımı bağlamında, onun bu ikiliden hars’ı muha­faza etmeye çalışması olarak kalmadı. Köprülü, bu harsı, yani kültürü, bu­günden, yani modern çağdan bakarak geçmişte yeniden kurmuştu. Böylece Köprülü’nün muhafazakârlığındaki önemli noktalardan biri, Doğu’yu, Batı yöntemleriyle yeniden yapılandırması olmuştur.
Yakup Yıldız tarafından ele alınan Mustafa Şekip Tunç Cumhuriyet mo­dernliği açısından Bergson felsefesini yaratıcı ve özgün bir kaynak olarak görmekte ve bu felsefenin temel kavramlarını siyasallaştırmaktan ziyade “bir kültür görüşü” olarak Türk modernliği ile uzlaştırmaya çalışmaktadır. Tunç, Türkiye’de muhafazakâr düşüncenin teorik çerçevesini belirleyen dü­şünürlerden biri olmasına rağmen, 1950’li yılların ortalarına kadar kendisini “muhafazakâr” olarak tanımlamaktan özellikle kaçınır; her şeyi toptan de­ğiştirmeyi hedefleyen devrimcilikten uzaklaşır, geçmişi bütünüyle benim­semek gerektiğini savunan salt gelenekçi tutumu eleştirerek muhafazakârlı­ğın bu türünden kendisini ayrıştırır. Bu iki yaklaşım dışında onun tercihi “şuurlu bir muhafazakârlık”tır. Bu kavramsallaştırma devrimcilik ve anane­cilik dışında, kontrollü, gelişmeye açık bir düşüncedir. Tunç bu kavramla kendisini Tek Parti yönetiminin tek tipçi tutumu ve sadece geçmişte yaşayan ananecilerden ayrıştırdığı gibi muhafazakâr bir tutumla ortaya çıkan “şuur­suz” dini reaksiyonların tehlikesine işaret eder.

Mehtap Tanar tarafından “Kültür- Medeniyet İkilemi Üzerinden Halide Edip’in Düşüncesinde Muhafazakârlık” başlığıyla ele alınan Halide Edip Adıvar Cumhuriyet tarihinin önemli kadın aktivistlerindendir.  Tanar’a göre olan Halide Edip’in yaptığı çalışmalar da kültür- medeniyet ikilemi ekse­ninde olmuştur. Batılı tarzda aldığı eğitim ve yetiştiği geleneksel Osmanlı ailesinin Halide Edip’in düşüncesindeki ikiliğin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca yakın arkadaşı Ziya Gökalp’in bu konudaki düşünceleri de Halide Edip’i oldukça etkilemiştir. Halide Edip, yazdığı romanlar ya da yaptığı diğer çalışmalarda, bir taraftan bilimsel yönden modernleşmeyi sa­vunurken diğer taraftan sosyo-kültürel özün muhafaza edilmesi gerektiğini belirtir. Halide Edip, Türk düşünce tarihinde muhafazakâr, Batıcı, liberal, Türkçü, İslamcı, feminist, mandacı gibi çeşitli sıfatlarla tanımlansa ya da çok çeşitli düşünce akımının içinde gösterilse de bunlardan herhangi birinin içine tam olarak oturtmak mümkün değildir ancak muhafazakâr olarak ni­telendirmek de yanlış bir tespit olmayacaktır.


Bu Sayıda
1             Muhafazakâr Düşünce’den
Muhafazakâr Düşünceyi Etkileyen Düşünürler Üzerine II
5              Ahmet YILDIZ – İslam’ın Muhafazakâr Görünümünden Muhafazakârlığın İslami Bakiyesine Bedîüzzaman, Nurculuk ve Muhafazakârlık
35            M. İnanç ÖZEKMEKÇİ – Ayşegül KOMŞUOĞLU – Geçmişi Hatırlayarak Hatırlatma: Samiha Ayverdi
53            Olgun GÜNDÜZ – İkinci Yeni Şiiri İçinde Geleneği Sürdüren Şair:  Sezai Karakoç
83            Yalın ALPAY – Fuat Köprülü’nün Muhafazakâr Ulusal Tarih Tezi Kurgusu
127          Yakup YILDIZ – Mustafa Şekip Tunç’un Türk Muhafazakâr Düşüncesine Etkisi
161          Mehtap TANAR – Kültür Medeniyet İkilemi Üzerinden Halide Edip’in Düşüncesinde Muhafazakârlık
Derkenar
181          Hakan KÖNİ – İshak TORUN – Muhafazakârlık Olgusu ve Amerika-Türkiye Örneklerinde Dini Muhafazakârlık
211          Sevgi ÇALIŞIR ZENCİ – Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Karşılaşılan Sorunlar  
219          İngilizce Özetler (Abstracts)

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com