İKİ AYLIK POPÜLER EDEBİYAT DERGİSİ
OCAK-ŞUBAT 2012
Dergiler, edebiyatın deniz fenerleri gibidir. Onların daha ilk çıkarken edebiyat adına büyük laflar yaparak çıkmaları biraz da bundandır. Çünkü söyleyecek sözleri vardır. Kayık, tekne, vapur, gemi ve dev tankerler geçerken duydukları heyecan elbette farklıdır. Ne ki bu büyük lafların her zaman arkası gelmez, hatta çoğu kere bu lafları yapanlar mahcubiyet duygusuyla raflardaki yerlerini alırlar. Genelde de bu laflar birbirinin benzeri ya da tekrarıdır. “Edebiyatta kendi terminolojisini oluşturacağını söyleyenlerden tutun da yenilik ve inkılâp yapacağını iddia edenlere, ondan edebiyatın itibarını kurtaracağını söyleyenlere kadar” söylem aşağı yukarı birbirini tamamlayan bir şablon halinde tezahür eder. Bunun, edebiyatın cazibesi karşısında heyecana kapılma gibi, farklı gerekçeleri de olabilir. İlginç olan şudur: Bir iddia ile çıkma yerine iş yapma gayreti içinde olan dergiler daha uzun soluklu oluyor. Edebiyatımızda misyon eda etmiş “Büyük Doğu, Diriliş, Mavera” gibi dergiler de bir iddia ile çıkmamışlardır. Öyleyse manzara şudur: Büyük iddialarla yürüme yerine büyük gayretlerle yol alma esas olmalıdır. Büyük laflarla dergi çıkarmanın pirim yaptığı dönem geride kalmıştır. Bunu günümüzde hâlâ devam ettirmek isteyenler olabilir, onlar da bu devrin kapandığını görüp iddialarından vazgeçeceklerdir.
Acemi’ye gelince: Acemi’nin bir iddiası yok, olamaz da… Çünkü adıyla zaten iddiasız olduğunu ortaya koymuş oluyor. Acemi’nin iddiası olmadığı gibi ukalalığı da olmayacak… Edebiyat camiasında şiddet yoktur ama ondan çok daha tehlikeli bir silah vardır ki o da “ene/ego”dur. Bu camianın bireyleri, kolay kolay bir başkasını usta veya sanatkâr kabul etmezler. Biz acemiyiz. Başkası ile uğraşmaya niyetimiz yok, buna zamanımız da yok. “Şeytan taşlama yerine salâvat getirmeyi” tercih ediyoruz. Eğer acemi olmasaydık başkalarına da bunu tavsiye ederdik. Acemi kelimesinin anlamı bellidir. Amacımız bu kelimeye seviye kazandırmak ve bu kelimenin “epistomolojisi”ni ortaya koymak. “Bu da bir iddia değil midir?” denilebilir. Hayır değildir. Bu, bir iddia değil bir hedeftir, niyettir, arzudur, hayaldir. Bir insanın acemi olduğunu itiraf edebilmesi için ustalık sınırına dayanmış olması gerekir. Gerçek acemi, kendisinin acemi olduğunu anlayamaz. Bunu söyleyebilmek, büyük ustaların harcıdır.Acemi kelimesini, dergiye isim olarak koymamıza neden olan unsur, Turgut Uyar’ın eskimez ve kulaklara küpe olacak sözüdür: “Belki de asıl ustalık budur; her zaman acemi olmayı bilmek.” İkinci Yeni’nin önemli bir ismi olan, şairliğini ve ustalığını perçinlemiş birisinin itirafıdır bu. Mangalda kül bırakmayanların kulakları çınlasın! Bunlarınki acemilik de değildir, hamlıktır. Acemi olduğunu itiraf edebilen birisinin çok şey biliyor olması gerekir. Acemilik; basitlik, sığlık, yavanlık değildir.
Acemilik, gayretini ve ustalığını yeterli görmemektir. Eğer üslubumuz iddiaya ve ukalalığa açık olsaydı burada bu derginin içeriği ve seviyesi adına bazı iddialarda bulunabilirdik ve bunlar yanlış da olmazdı. Ne ki buna gerek duymuyoruz. Bunun gıpta damarını tahrik etmekten ve zaman kaybetmekten başka bir işe yaramayacağını biliyoruz. Ortaya koyduğumuz ve koyacağımız ürünlerin niteliği hakkında notu okurlar verecektir. Biz bu dergi ile şunu demek istiyoruz: “Acemi olduğunu kabul edenlerin en az bu seviyede ürün ortaya koymaları gerekir.” Bu dergi, bu ülkenin en geniş tabanlı okul dergisi olmayı hedeflemektedir. Edebiyatımıza yeni kalemler kazandırmayı hedeflemektedir. Hatta iddia ile ortaya çıkanlara şiir ve yazılarıyla destek vermeyi hedeflemektedir. Bu dergi, bununla birlikte şunu da bilmektedir: Bunlar birer iddia değil, birer hedeftir. Hedefe varıncaya kadar geçen süre acemiliktir. Acemiliğin ne demek olduğunu en iyi ustalar bilir. Usta olmayanlar, acemileri anlayamazlar. Estetik ve edebi zevki olanlar, elinizdeki derginin şiirlerine ve yazılarına baktığı zaman bu söylenenlerin ne anlama geldiğini çok daha iyi anlayacaklardır.
İrtibat:
www.acemidergisi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder