2012-01-31

Edebiyat Eylemi ve Nuri Pakdil Sempozyumu

Nuri Pakdil'i konuşma, anlama/anlatma zamanı

Düşünce ve edebiyatımızın özgün kalemi Nuri Pakdil, İstanbul'da düzenlenen bir sempozyumla gündeme gelecek.

İlk ikisi, Kahramanmaraş ve Ankara'da gerçekleştirilen 'Nuri Pakdil Sempozyumları'nın üçüncüsü, 4 Şubat'ta İstanbul'da Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Salonu'nda yapılacak. Sempozyumu Hece dergisiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü birlikte düzenliyor. Nuri Pakdil ve Edebiyat dergisi düşüncesinden beslenen yazar ve araştırmacıların konuşmacı olarak katılacağı sempozyumda Edebiyat dergisi ve Nuri Pakdil'in düşüncesi, dünya, insan ve toplum algısı tartışılacak.


4 Şubat 2012
Cumartesi, Saat: 12.00
Bahçeşehir Üniversitesi
Beşiktaş

2012-01-30

182. 'Hece'

Şubat 2012

EDEBİYAT GÜNDEMİ
Hilmi Uçan/Tereddüt/Tefekkür 3
Necati Mert/Halkevlerinden Farksız 6
Lütfi Bergen/Tasfiye Dergisi / Kürtler-Dindarlar/Yabancılar-Yerliler 7
Murat Erol/Sezai Karakoç 10

TAKİP MESAFESİ
Hayriye Ünal/Edebiyat Hurafeleri 2- Eskatoloji 13
Enes Özel/Şiirin İmkânsız Sonu 17
Sayıyla 1 Dergi/Savafl Atı Demek Aflkar 20
Açık Hava 22

Hasan Aycın/Çizgi 23
Hüseyin Atlansoy/Lehlik 24
Ömer Aksay/İşlek Tarih, İşlek Coğrafya 25
Ali K. Metin/Taze Kan İçin Zeyl 29
Mustafa Muharrem/İtiraf 33
Kenan Çağan/Dipsiz Dünya 35
Vural Kaya/Çevrimiçi Bir Namlu 37
Tuğba Çelik/İadesiz Taahhütsüz 39
Mustafa Celep/Hafız Ahmet’in Oğlu 40
Ümit Zeynep Kayabaş/Hızır’ın Haritası 42
Elif Nuray/Beklenen 44
Arzu Altun/Kalemin Dili Yok 45
Şehriyar/Ateşteki Pervane 46

Turan Koç/Yahya Kemal’in Şiir Estetiği-2 47
Mehmet Sümer/Şiirin Genleri 58
Lütfi Bergen/Turan Koç: Tevhid-Hüsna ve Estetik 62
Şeniz Yıldırımer/Günbegün Düşünmek 68
Ali Galip Yener/Leyla Erbil’in Romancılığı ve Kalan Üzerine Notlar... 76

Özkan Kaya/Güray Süngü’yle Roman Üzerine Söyleşi... 79
Ercan Yıldırım/Simülasyon, Gerçeklik ve Hakikat Arasında Düşkesiği 83
Mustafa Zeki Çıraklı/‘Serbest Dolaylı’ Müntehir: Güray Süngü’nün Pencereden... 93
İshak Yetiş /"Deli Gömleği" 97
Taha Çağlaroğlu/Kış Bahçesi 101

Şenol Korkut/Hiçlik-İsa-Hiçlik Arasında Siyah Sistanbul 104
Şeref Bilsel/Hâfızaya Sadakatin Şiirleri: Unutma Mesafesi 112
Mustafa İbakorkmaz/Dip’teki Şiir Damarı 115
Mustafa Şerif Onaran/Sabahla Başlayan Yeni Gün 118
Ömer Egi/Yenilgiden Dönerken’de ‘Yenilgi’ İmgesi Üzerine:... 123
Patricia Waugh/Üstkurgu Hakkında İnsanlar Neden Böyle... 128

KİTAPLIK
Emrah Adaklı/Beliyat-ı Mudhike ve Karı Koca Masalı ve.... 143
Semiha Kavak/Eski İstanbul Kahvehaneleri 146
Hatice Bildirici/Bir Adam Girdi Şehre Koşarak 149
Fatih Yavuz Çiçek/İçimiz Çölse Biri Geçmiştir 151

2012-01-27

'Ay Vakti' gürül gürül çağlamaya devam ediyor

Ocak-Şubat 2012, Sayı:136

Ay Vakti yürüyüşüne onikinci yılında da devam ediyor. Sevdayı kendine azık etmiş yüreklerin sanat ve estetik iklimine seyahati sürüyor. Edebi edebiyattan emeği ve saygıyı gündeminden düşürmeyen bir anlayışın ürünü bu dergi “İki dünya arasında sanatçı “kapağıyla okuyucuların yine karşısında. Zengin ve dopdolu bir içerikle göz dolduran bu sayı “aziz olan insandır” giriş yazısı ile başlıyor. Üstat Sezai Karakoçun örnek duruşundan söz ediliyor. Ve ay vakti kitaptan çıkan dört kitabın müjdesi veriliyor.

“yel değirmenleri savurmasın diye

Rutubet kokmasın diye akşamların

Gülüşüne saldım hüzünlerimi “diyerek "Kitap/yar" şiiriyle Şeref Akbaba şiir nöbetinden bize sesleniyor.

“Şuurdan şiire “denemesiyle Nurettin Durman şair ve şiir hakkındaki denemesinde “yeni baştan bir idrakin” “şair şiir ve şuurun” kapısını çalıyor.

“Cepheden selam “şiiriyle Mehmet Ragıp Karcı

“bana kurşun gibi yalnızlık biçtiler

Korktum ve ağladım” diye başladığı şiirini korkuyla ümit arasında ve cevabını arayan sorularla tamamlıyor.

“Neyi kaybettiğini düşün derdi babam birşeyi kazandığında”

Mısrasıyla şiirine başlayan

Özcan Ünlünün “ben meseli-1” şiiri bir sevgi ve merhamet çağlayanı olarak şiir ırmağında gürül gürül akmaya devam ediyor.

“İki dünya arasında sanatçı” denemesinde Necmettin Evci ontolojik ve epistemolojik çözümlemeler ve derin bir estetikle mümin şuurunu ortaya koyuyor.

Her zaman orijinal ve rikkatli bir üslüpla yazan Naz Ferniba “cezada elif çıkmazı” hikayesiyle kendini pür dikkat okutturmaya devam ediyor.

“Yüzün sarkar ecelerden

Toplanır âşıklar fevc fevc

Kirpiklerinde yağmur nöbetleri” diyen Selami Şimşek “gülüşün sarkar pencerelerden “şiiriyle insanın özünde ki mevcut aşk istidadını inkişaf ettiriyor.

“Bir ses” isimli öyküsüyle Ercan Köksal hayal aynamıza gerçekçi bir bakışla yazılan bizden bir hikâyeyi tutuyor.

“Şair ne anlatıyor “denemesinde Şadi Aydın sürükleyici bir üslüpla şark irfanının hazinelerini bir numune olarak sunarak hazırladığı güldeste gibi bir yazıyla bizi güzel iklimlere götürüyor.

Yunus Emre Tozal “uçurtma kalemi “denemesiyle batı insanıyla bizim farkımızı varoluş amacımızı ve cevabını arayan sorularını anlatıyor tatlı bir üslupla.

“Mecnun"un ay gazeli” şiiriyle Ahmet Doğru şakk-ı kamer mucizesine bir telmihle aşığın halini yansıtıyor bize.

İsa Karaaslan “gece yarısı günceleri “ile içindeki bir seyahat özlemini içinde ki yazarları mısralarını susuşlarını ve kendi kendisiyle sohbetini anlatıyor gecenin bir yarısında çıkıp gelen efkârıyla.

“Kışa "kış kış"demeyelim” denemesi ile Ömer Özden bize kışın hallerini ve güzelliklerini resmediyor. Yaşadığımız mevsimi sevdiriyor.

İsmail Bingöl “dağılırken sevdanın sesi zamanda “yazısında hayatı ve onun çelişkilerini sevgi ve sevgisizliği kini ve nefreti sorgulayan merhameti ana gündemine yerleştiren ve okundukça okunan bir üslüpla bizi hayatı ciddiye almaya çağırıyor.

“Göç” isimli hikâyesi ile Fahri Ayhan bize yoksulluğun ve çaresizliğin bir resmini çiziyor ve bizi anadolunun ortasında yaşanan acılara götürüyor.

“Sabrın eyyüpleri geldiler yaralı kalpleriyle kar yağıyordu o gün şehre

şuaybın ateş yağan göklerinden bir avuç gözyaşı akıyordu o gün şehre” diyen Mehmet Baş

“Bir korsan gösteridir hayat “isimli uzun şiirle şiirler yazmaya devam ediyor.

Bilal Kemikli” pierloti de seher vakti” ile istanbulu yeniden fethediyor ve bir ezan sesinde bayrağını medeniyetimizin burçlarını dikiyor.

“İstanbul yeniden açar kapılarını

allahu ekber allahu ekber “

“Konuşmayı unutup görmeyi öğrendiler” hikâyesi ile Ömer Eski şiir tadında derin anlamlarla yüklü bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor.

Nurşah Karaca “sözün bittiği yer "de susmanın kalesine sığınırken “hayatı ve onun derin meselelerini sorguluyor.

Abdullah Ömer Yavuz her zaman ki kendine mahsus güzel üslübuyla sinema eleştirilerine devam ediyor. “Celal tan ve ailesi: bazen insan, insan değildir” yazısıyla karşımızda.

Her zaman ki şiir tadında mektuplarıyla ve kendine has diliyle Şiraze kalp bahçemizde bir çiçek gibi açıyor miski anberi andıran rahiyalarıyla ve bir bülbülü andıran şakımalarıyla gönül semalarımızı doldurmaya devam ediyor.

Hayırlı okumalar.

Mehmet Baş

'Sultanşehir' kültür ve sanat dergisinin 14. sayısı çıktı

“Yaşam için kısa, bir derginin yeni sayısının gün yüzüne kavuşması için uzun sayılabilecek bir aradan sonra buradayız yine. Bize göre asıl önemli olan yeni bir sayıyla sizleri buluşturmaktan ziyade, anlamlı bir sayıyla karşınıza çıkabilmek.

Sultanşehir Dergisi olarak 6 yıldır şehrin kültürel hayatına ışık tutmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Yağan kar içimizdeki aşkı bir nebze olsun ferahlatmaya yetmiyor, gün geçmiyor ki kızıl bir sevdanın goncasına takılıp kalıyoruz.

Şehrin beyazlığını, sadeliğini ve taş duvarlarımızdaki nakışları bir bir gönlünüze işliyoruz. Öylesine aşığız ki bu toprağa, yıkılan kümbetleri gönül gözümüzle görüyoruz.

On sayıda dosya konusu olarak ilçeleri ele aldık. Son dört sayıdır da bakir konuları işleyerek asıl amaç olan şehir ansiklopedisinin sayfalarına kuşkanadıyla notlar düşüyoruz. Tarihin bizi yanıltmayacağını biliyoruz. Yazacak daha çok şeyimiz var!

Bu sayıda dosya konumuz: Sivas’ta Ulaşım. Yeni bir sayıyla “ bismillah” diyerek sizleri sözün ve yazının büyüsüne bırakıyoruz. 15. Sayıda buluşmak dileğiyle… “

Nazmi GÜLDEŞ editörlüğünde yayına hazırlanan Sultanşehir Dergisi, 14. Sayısını çıkardı. Sivas’ta ulaşım dosyasıyla okuyucuları karşısına çıkan dergi yeni yayın ekibiyle bakir konuları işlemeyi hedefliyor.

Derginin bu sayısındaki yazar kadrosu şöyle: Hüseyin Kaya, Kadir Özköse, Bilal Kemikli, Gürsoy Babaoğlu, Yahya Düzenli, Ahmet Caniklioğlu,İhsan Tevfik, Ömer Demirel, Adnan Mahiroğulları, Talip Mert, Kutlu Özen, Kadir Üredi, Fatma Pekşen, Ahmet Turan Alkan,Ahmet Özdemir, Fatih Dervişoğlu, Ayşe Benek Kaya, Ahmet Mahir Pekşen, Erhan Paşazade, Bayram Ali Çetinkaya, Salih Şahin, Fatih Çınar.

'Ayna İnsan' dergisinin 2.sayısı çıktı

Ocak-Şubat-Mart 2012

Ayna İnsan 2. sayısıyla okurla buluşuyor. Bu sayımızda Prof.Dr. İskender Pala ile yazma süreci, roman ve son yayımlanan kitabı “OD” u konuştuk. Derginin 2.sayısında Semiha Kavak, Gönül Yonar, Ufuk Gökmeriç, deneme ve inceleme yazılarıyla, Cengiz Kara öyküyle, Nihan Işıker Furuğ Ferruhzad’tan çeviri şiirle, Abdullah Eraslan, Akide Ufuk Türkeli, Ayşe Keskin, Burcu Yalkın, Fatih Yavuz Çiçek, İshak Altundağ, Kubilay Bürgan, Mert Öztürk, Naime Erlaçin, Ömer Faruk Hatipoğlu, Seyit Pelitli şiirleriyle yer aldılar.

Ayna İnsan; İz Bırakan Şairler bölümünde Türk şiirinin uç beylerinden İlhan Berk’i andı.

İçindekiler:

Ayna İnsan/Sunuş: Renklerin Dilinden Anlamı Görmek
Semiha Kavak: Devrimci Hamlelerin Şiiri: Manifestolar
Söyleşi: Ayna İnsan Sordu, Prof. Dr. İskender Pala Yanıtladı
Ufuk Gökmeriç: Şiirde Öyküleme Sorun Olabilir mi?
Cengiz Kara: Çinekoplar/Öykü
Gönül Yonar: Kendine Yolculuğun Adı: Siddharta
İz Bırakan Şairler: İlhan Berk

Ve şiirleriyle
Naime Erlaçin : Çatı
Abdullah Eraslan : Sevinçsizlik
Akide Ufuk Türkeli : Temmuz Korkusu
Ayşe Keskin : Ömür Takvimi
Burcu Yalkın : Hesap
Fatih Yavuz Çiçek : Ayna ve Gölgeler
İshak Altundağ : Karabeyaz
Nihan Işıker : Çeviri Şiir/Furuğ Ferruhzad/Gecede Buluşma
Ömer Faruk Hatipoğlu : Ölürsem
Seyit Pelitli : Her Aşk Acildir
Kubilay Bürgan : Şizofren(im)
Mert Öztürk : Şizofrensiz Kovalamaca

Ayna İnsan dergisini temin edebileceğimiz yerler;

Ayna İnsan 2.Sayısı İstanbul'da Beyoğlu Mephısto, Ankara'da Kurtuba Kitabevi, Turhan Kitabevi, İmge Kitabevi, Bursa'da ASA Kitabevi, Antalya'da AKSAV, Mersin'de Tekağağaç Kitabevi ve Ütopya Kültür Merkezi'nden, Trabzon'da Trabzon Sanat Evi'nden temin edilebilir.

Ayna İnsan iletişim:
aynaveinsan@gmail.com

Yeni bir dergi: 'Acemi'

İKİ AYLIK POPÜLER EDEBİYAT DERGİSİ
OCAK-ŞUBAT 2012


Dergiler, edebiyatın deniz fenerleri gibidir. Onların daha ilk çıkarken edebiyat adına büyük laflar yaparak çıkmaları biraz da bundandır. Çünkü söyleyecek sözleri vardır. Kayık, tekne, vapur, gemi ve dev tankerler geçerken duydukları heyecan elbette farklıdır. Ne ki bu büyük lafların her zaman arkası gelmez, hatta çoğu kere bu lafları yapanlar mahcubiyet duygusuyla raflardaki yerlerini alırlar. Genelde de bu laflar birbirinin benzeri ya da tekrarıdır. “Edebiyatta kendi terminolojisini oluşturacağını söyleyenlerden tutun da yenilik ve inkılâp yapacağını iddia edenlere, ondan edebiyatın itibarını kurtaracağını söyleyenlere kadar” söylem aşağı yukarı birbirini tamamlayan bir şablon halinde tezahür eder. Bunun, edebiyatın cazibesi karşısında heyecana kapılma gibi, farklı gerekçeleri de olabilir. İlginç olan şudur: Bir iddia ile çıkma yerine iş yapma gayreti içinde olan dergiler daha uzun soluklu oluyor. Edebiyatımızda misyon eda etmiş “Büyük Doğu, Diriliş, Mavera” gibi dergiler de bir iddia ile çıkmamışlardır. Öyleyse manzara şudur: Büyük iddialarla yürüme yerine büyük gayretlerle yol alma esas olmalıdır. Büyük laflarla dergi çıkarmanın pirim yaptığı dönem geride kalmıştır. Bunu günümüzde hâlâ devam ettirmek isteyenler olabilir, onlar da bu devrin kapandığını görüp iddialarından vazgeçeceklerdir.

Acemi’ye gelince: Acemi’nin bir iddiası yok, olamaz da… Çünkü adıyla zaten iddiasız olduğunu ortaya koymuş oluyor. Acemi’nin iddiası olmadığı gibi ukalalığı da olmayacak… Edebiyat camiasında şiddet yoktur ama ondan çok daha tehlikeli bir silah vardır ki o da “ene/ego”dur. Bu camianın bireyleri, kolay kolay bir başkasını usta veya sanatkâr kabul etmezler. Biz acemiyiz. Başkası ile uğraşmaya niyetimiz yok, buna zamanımız da yok. “Şeytan taşlama yerine salâvat getirmeyi” tercih ediyoruz. Eğer acemi olmasaydık başkalarına da bunu tavsiye ederdik. Acemi kelimesinin anlamı bellidir. Amacımız bu kelimeye seviye kazandırmak ve bu kelimenin “epistomolojisi”ni ortaya koymak. “Bu da bir iddia değil midir?” denilebilir. Hayır değildir. Bu, bir iddia değil bir hedeftir, niyettir, arzudur, hayaldir. Bir insanın acemi olduğunu itiraf edebilmesi için ustalık sınırına dayanmış olması gerekir. Gerçek acemi, kendisinin acemi olduğunu anlayamaz. Bunu söyleyebilmek, büyük ustaların harcıdır.Acemi kelimesini, dergiye isim olarak koymamıza neden olan unsur, Turgut Uyar’ın eskimez ve kulaklara küpe olacak sözüdür: “Belki de asıl ustalık budur; her zaman acemi olmayı bilmek.” İkinci Yeni’nin önemli bir ismi olan, şairliğini ve ustalığını perçinlemiş birisinin itirafıdır bu. Mangalda kül bırakmayanların kulakları çınlasın! Bunlarınki acemilik de değildir, hamlıktır. Acemi olduğunu itiraf edebilen birisinin çok şey biliyor olması gerekir. Acemilik; basitlik, sığlık, yavanlık değildir.

Acemilik, gayretini ve ustalığını yeterli görmemektir. Eğer üslubumuz iddiaya ve ukalalığa açık olsaydı burada bu derginin içeriği ve seviyesi adına bazı iddialarda bulunabilirdik ve bunlar yanlış da olmazdı. Ne ki buna gerek duymuyoruz. Bunun gıpta damarını tahrik etmekten ve zaman kaybetmekten başka bir işe yaramayacağını biliyoruz. Ortaya koyduğumuz ve koyacağımız ürünlerin niteliği hakkında notu okurlar verecektir. Biz bu dergi ile şunu demek istiyoruz: “Acemi olduğunu kabul edenlerin en az bu seviyede ürün ortaya koymaları gerekir.” Bu dergi, bu ülkenin en geniş tabanlı okul dergisi olmayı hedeflemektedir. Edebiyatımıza yeni kalemler kazandırmayı hedeflemektedir. Hatta iddia ile ortaya çıkanlara şiir ve yazılarıyla destek vermeyi hedeflemektedir. Bu dergi, bununla birlikte şunu da bilmektedir: Bunlar birer iddia değil, birer hedeftir. Hedefe varıncaya kadar geçen süre acemiliktir. Acemiliğin ne demek olduğunu en iyi ustalar bilir. Usta olmayanlar, acemileri anlayamazlar. Estetik ve edebi zevki olanlar, elinizdeki derginin şiirlerine ve yazılarına baktığı zaman bu söylenenlerin ne anlama geldiğini çok daha iyi anlayacaklardır.


İrtibat:
www.acemidergisi.com

2012-01-26

'Temrin' dergisi Ahmet Hamdi Tanpınar özel sayısı

Şubat 2012, Sayı:46

Bu sayımızı vefatının ellinci yıldönümü münasebetiyle Tanpınar’a ayırdık. Klasik bağlamda bir dosya yapmak yerine Tanpınar’ı belirli problemler özelinde ele aldık. “Hangi Tanpınar?” sorusuyla Tanpınar’ın çoğul kimliğine değinirken bir yandan da “Tanpınar nasıl okunmalı?” sorusunu cevaplamaya çalıştık.

Dursun Ali Tökel, “Tanpınar, ama Ahmet Hangi Tanpınar” başlıklı yazısında Tanpınar’ın çok kimlikliliğinden hareketle “nereli?” sorusu üzerinde durdu.

Hilmi Yavuz, günlüklerdeki Tanpınar’ı yazdı, ‘Kırtıpil’ mi, Değil mi? Evet,‘Hangi Tanpınar?’ adlı yazısında.

Şaban Sağlık, Tanpınar’ın çoğul kimliğini de göz önünde bulundurarak “Tanpınar’ı Hangi Bağlaçla Okumalı” başlığını taşıyan oldukça ufuk açıcı bir yazı kaleme aldı.

Yavuz Demir ‘Huzur’suzluğun ‘İntibah’ı başlıklı yazısında Huzur romanını iç problemleri bağlamında ele aldı. İlgi çekici bir metin…

Yasin Beyaz, Orhan Okay’ın “Bir Hülya Adamının Romanı” isimli kitabı üzerine derinlikli bir değerlendirme yazısı ile sayımıza katkıda bulundu.

Tahsin Yıldırım, Tanpınar’ın “XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi” adlı çalışmasını değerlendirdi.

Kibar Ayaydın, “Estetik Algının Bellek Zamanında Ahmet Hamdi Tanpınar” başlığını taşıyan yazısında Tanpınar’ı kültür, medeniyet, estetik bağlamında ele aldı.

Bu ayki söyleşi konuğumuz Prof. Dr. Orhan Okay. Orhan Okay ile Musa İğrek konuştu. Orhan Okay kendi gözünden, hocası olan Tanpınar’ı anlattı…

Bu ay dosyamızın yoğunluğundan ötürü sadece üç şiire yer verebildik. Servet Gündoğdu, Halil İbrahim Polat ve Ayhan Emir Yolcu bu sayımızın şairleri. Üç şiiri de beğeniyle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Alperen Köseoğlu yine çizimleriyle kapağımıza renk kattı…

Gelecek sayılarda buluşmak ümidiyle…

'Ay Vakti' düşünce, kültür ve edebiyat dergisinin 136.sayısı çıktı

Ocak-Şubat 2012

2012 yılında iki ayda bir yayınlanacak olan Ay Vakti dergisi iki dünya arasında sanatçı duruşunu manşetine taşıyarak, yeni çıkan kitapları okuruyla paylaşarak yürüyüşüne devam ediyor.

DENEME:

Şuurdan Şiire/ Nurettin DURMAN.

İki Dünya Arasında Sanatçı/ Necmettin EVCİ.

Şair Ne Anlatıyor/ Şadi AYDIN.

Uçurtma Kalemi / Yunus Emre TOZAL.

Gece Yarısı Günceleri/ İsa KARAASLAN.

Kışa ‘Kış Kış’ Demeyelim/ Ömer ÖZDEN.

Dağılırken Sevdanın Sesi Zamanda/ İsmail BİNGÖL.

Pierloti’de Seher Vakti/ Bilal KEMİKLİ.

Sözün Bittiği Yer/ Nurşah KARACA.

ŞİİR:
Kitap/Yar/ Şeref AKBABA.

Cepheden Selam / Mehmet Ragıp KARCI.

Ben Meseli - 1/ Özcan ÜNLÜ.

Gülüşün Sarkar Pencerelerden/ Selami ŞİMŞEK

Mecnun’un Ay Gazeli/ Ahmet DOĞRU

Bir Korsan Gösteridir Hayat/ Mehmet BAŞ

ÖYKÜ
Cezada Elif Çıkmazı/ Naz FERNİBA

Bir Ses / Ercan KÖKSAL

Göç/ Fahri AYHAN

Konuşmayı Unutup Görmeyi Öğrendiler/ Ömer ESKİ

SİNEMA
Celal Tan ve Ailesi: Bazen İnsan, İnsan Değildir/Abdullah Ömer YAVUZ

MEKTUP
Şiraze LXXI

İrtibat:
Selami Ali Efendi Cd. No: 27/5 Üsküdar-İSTANBUL
ayvakti@ayvakti.net
Tel: (216) 341 11 66

2012-01-25

'Edebî Müdahale' dergisinin 5.sayısı çıktı

Kış 2012

'TYB Akademi' dergisinin 4. sayısı çıktı

İmparatorluğun son yıllarında ortaya çıkan ve önce “devleti dağılmaktan” sonra da batmaktan kurtarmaya yönelik “siyasal” hareketlerden biri olan İslamcılık düşüncesi sonraki yıllarda Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte etkinliğini yitirdi. En kuvvetli fikri tartışmalarını ve eserlerini verdiği Meşrutiyet döneminden farklı olarak İslamcılık düşüncesi yeni devlet yapılanması ve İslam anlayışı içinde hep savunma durumunda kaldı. İslam düşüncesinin modernite karşısındaki konumuyla örtüşmeyecek biçimde İslamcılık hareketi modernitenin İslam ülkelerinde geçerlilik bulması yönünde eklektik yorumlara gitti.

Cumhuriyet döneminde İslamcılık milletin elinden alınan dini uygulamaların yeniden elde edilmesine münhasır söylemler geliştirdi. 1950 yılından sonra dünya sisteminin yeni konumuyla paralellik gösteren İslamcılık 1960’lı yıllarla birlikte daha çatallı, spesifik ve kendine özgü bir hal almaya başladı.

Tercüme hareketlerinin etkisi, milliyetçi – muhafazakâr kadrolardan uzaklaşması, siyasal karakterini kuvvetlendirmesi, devlet ile İslam arasındaki ontolojik soru ve sorunlara temasını zayıflatmasıyla tebarüz etmeye başladı. İslamcılık hareketi 1970 ve 80’li yıllarda “görünürlüğünü” ve etkisini artırmasına karşın İslam düşüncesi, İmparatorluğun son yıllarındaki düzeyinin ötesine gidemedi. Modernite karşısında İslam düşüncesi kendi meselelerini ortaya koyup, çözüme ulaşamadı. 2000’li yıllardan sonra İslamcılık hareketinin yönü ve yüzü artık eskisi gibi olmayacaktı. Sigorta, faiz, türban, laiklik gibi mevzular İslamcılık hareketinin meseleleri arasında değildi.

Türkiye’nin “İslam dünyası”ndaki etkinliğinin artması, iktidarın kullanımı İslam düşüncesinin bu temelli meselelerini arka plana itti.

Türkiye Yazarlar Birliği’nin çıkardığı hakemli TYB Akademi dergisi, İslamcılık hareketinin, çağdaş İslam düşüncesinin geldiği yere dikkat çekmek, önemli meselelerimizi gündemde tutmak maksadıyla 4. sayısını “Çağdaş İslam Düşüncesi” olarak belirledi.

Yayın hayatında ikinci yılına giren TYB Akademi geçtiğimiz yıl İslâm düşüncesinin önemli simalarından Gazzâli, tarih ve kültürümüzün önemli kaynağı, büyük seyyahımız Evliya Çelebi ve Türkiye’de İslâmî fikriyatın orijinal düşünürlerinden birisi olan, düşünceleri halen güncelliğini koruyan Said Halim Paşa sayılarını yayınlamıştı.

Çağdaş İslâm Düşüncesi sayısı Said Halim Paşa sayısının bir anlamda devamı olarak da değerlendirilebilir.

Çağdaş İslâm düşüncesi sayısı TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan tarafından kaleme alınan “Arap Baharı İslamcılığın Baharı mı?” başlıklı sunuş yazısıyla açılıyor. D. Mehmet Doğan yazısında Arap ülkelerinde 2011 yılı başından itibaren devam etmekte olan halk hareketlerini, siyasal sistemler kurulurken dikkate alınmayan ve uzun bir süre bastırılan ya da görmezden gelinen İslâm’ın siyasî taleplerinin politik alana geri dönüşü olarak yorumluyor ve Çağdaş İslâm Düşüncesi’nin yaşanmakta olan süreç içerisinde çok daha önemli bir konu haline geldiğini iddia ediyor.

Daha çok tefsir alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün “Çağdaş İslâm Düşüncesinin Serencamı” başlıklı yazısı 19. yy.dan itibaren şekillenmeye başlayan İslâm düşüncesinin genel hatlarıyla resmini çizmeye çalışarak İslamî hareketlerin geçirdiği serüveni kendi bakış açısıyla değerlendiriyor.

Çağdaş İslâm düşüncesi alanında son derece önemli düşünürlerin eserlerini Türkçeye tercüme ederek ve İslam’ın siyasete bakan yönüne dair çok sayıda çalışma yaparak literatüre büyük katkılarda bulunan Prof. Dr. Vecdi Akyüz de “Muhammed Âbid el-Cabirî’nin İslâm Siyasî Düşüncesi’ne Katkıları” başlıklı makalesiyle dergideki yerini. Akyüz’ün makalesi son dönemin en dikkat çeken ve üzerinde en fazla durulan İslâm düşünürlerinden olan Cabirî’nin düşüncesinin ve düşünce metodolojisinin daha anlaşılır kılınmasına da yardımcı oluyor.

Yrd. Doç. Dr. İbrahim Keskin’in “Dekonstrüksüyondan Rekonstrüksiyona İslâm Düşüncesinin Çağdaş İnşası: Cabirî Örneği” ve Mehmet Ulukütük’ün “Çağdaş İslâm Düşüncesi’nde Yeniden Yapılanmanın Dilsel Şartları: M. Arkoun, M. Hanefi ve M.A.Cabirî Örneği” başlıklı karşılaştırmalı çalışması da derginin dikkat çeken yazılarından.

Faruk Karaaslan’ın “Aliya İzzetbegoviç’in Ahlâk ve Siyaset Anlayışı” başlıklı yazısı, teori ile pratiği mezcetmiş son dönemin önemli isimlerinden “Aliya”nın fikirlerini okuyucuyla paylaşıyor.

TYB Akademi Çağdaş İslâm Düşüncesi sayısının Türkiye’ye bakan yönüyle alakalı da oldukça ilgi çekici makaleler bulunuyor. Ercan Yıldırım’ın “İslamcı Kadının Kusursuz Cinayeti” başlıklı yazısı İslamcılık hareketinin en belirgin iddialarından biri olan başörtüsünün kamuda yer alması tezinden kalkarak İslamcıların İslami hassasiyetler, iktidar ve değişim süreçlerini izah ediyor.

Ergün Yıldırım “Türkiye’de İslâmcılığın Siyasal Evrimi”nde, İslamcılığın doğuşundan itibaren siyasal tezlerini dönemlere ayırırken, Kenan Çağan “Rasim Özdenören Düşüncesi’nin Temelleri ve Kavramsal Nitelikleri” başlıklı makalesinde Özdenören’in fikri yapısını inceliyor.

Çağdaş İslâm Düşüncesi’nin içinde bulunduğumuz konjonktürdeki siyasal pratiğini yani Arap Baharı’nı ele alan Öner Buçukcu “Beyaz Adamın Yükü ya da Birinci Yılında Arap Baharı Üzerine Analizler” başlıklı yazısında güncel tartışmalara farklı bir pencere açıyor.

Atilla Mülayim, Ömür Buçukcu ve Osman Oğuz Demir’in kitâbiyat ve tartışma bölümündeki yazıları bu sahadaki literatürü ve temel konuları ele alıyor.

Genel Yayın Yönetmenliği’ni Öner Buçukcu’nun yaptığı ve her sayıda çıtayı biraz daha yukarı taşıyan TYB Akademi’nin Mayıs ayında yayınlayacağı “Ahmet Hamdi Tanpınar Sayısı” şimdiden merakla beklenmeye başladı.

2012-01-24

Diriliş Okumaları


'Diriliş Okumaları' kapsamında okuyacağımız 6.kitap 'Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı-1'

28 Ocak 2012, Cumartesi

Saat 13.30

YAZSANBİR Genel Merkezi

Cümle dostları bekleriz !..

2012-01-20

'İktibas' dergisi 32. yılında

1980 darbesinin 'zemheri soğuğunda, 1981 yılının Ocak ayında yayına başlayan İktibas dergisi 32. yılının ilk sayısını ‘kendisi’ne ayırıyor.

Bir misyon dergisi olarak okurlarından aldığı güçle yıllardır varlığını ve İslami mücadelesini sürdüren İktibas dergisi için Selam İle bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:“Türkiye’nin ve dünyanın bu süreçte geçirdiği değişime tanıklık etti. Nice hükümetlere, nice siyasal gündemlere, halkların ıstırablarına, katliamlara şahit olan İktibas, bunların hiçbirine seyirci kalmadığı gibi, yaşananları İslami pencereden tahlil etti, olayların görünen ve görünmeyen yönlerini göstermek için didindi, durdu.

Bununla birlikte, esas olarak İslam’ın harîm-i ismetine bulaşmış olan akidevî ve kültürel kirleri arındırmak için yoğun çaba harcadı İktibas. Kur’an’ı, mezarlıklar kitabı olmaktan çıkartmanın mücadelesini verdi. İslam’ı hurafelere boğan geleneksel din anlayışını adam akıllı sarstı, her türlü sapmaya eleştiri oklarını yöneltti.

İktibas, Peygambersiz Din’in asla düşünülemeyeceğini, Peygamber’in hiçbir şekilde devre dışı bırakılamayacağını; Allah’ın, Din’i Peygamber’le gönderdiğini ve Peygambersiz Din’in asla anlaşılamayacağını işledi duyan kulaklara, gören gözlere, akleden kalplere…

İktibas tenkid vazifesini hakkıyla yerine getirmeyi ilke edindi. Bununla beraber, İktibas sadece tenkid etmekle yetinmedi, her tenkid ettiği yanlışın yerine, olması gerekeni de önerdi. İktibas, kurucusu Ercümend Özkan’ın sözleriyle ‘Tabi olacağımız esas bellidir: Allah’ın kelamı. Çünkü ondan başka ‘en güzel söz’ yoktur.’ demiştir.”

Bu satırlarla başlayan Ocak sayısında ağırlıklı olarak İktibas dergisi ve Ercümend Özkan hakkında yazılmış yazılar ön plana çıkıyor. Cihan Aktaş, Hüseyin Bülbül, Nedim Mescioğlu, Şükrü Hüseyinoğlu, Mustafa Bozacıoğlu, Mikail Bayram, Bünyamin Zeran, Elif İsmailoğlu, Hikmet Ertürk, Memduh Kars, Zafer Çam, Mustafa Atav, Kübra Kurt ve Mehmed Durmuş yazılarında İktibas’ı ve Ercümend Özkan’ı anlattılar.

Derginin Yorum bölümünde Müslümanların ana gündemini oluşturan Suriye ve Suriyeli Müslümanların dramı yorumlanıyor. Atasoy Müftüoğlu, ‘İhtiraslar ve Muhterisler Çağında Yaşamak’ başlıklı yazısı ile okurlarına sesleniyor.

Dergide her zaman olduğu gibi Sanat/Edebiyat, Mektuplara Yanıtlar, Gündem ve Ayın Başlıkları da okuyucunun dikkatine sunuluyor.

Fatma Ünal

Dergâh dergisi, 263


Bir derginin yaşı nasıl hesaplanır?

Dergiler, genellikle aylık periyotlarla yayımlanır. İki aylık ve mevsimlik çıkanlar da var. Çok istisna olmakla beraber senelik çıkanlara da rastlamak mümkün. Her dergi, yeni sayısında eski sayısından farklı şeyler söylemeye, kendini yenilemeye çalışır. Her sayısında, yayımlandığı dönemin canlı ve taze seslerini, fikirlerini sayfalarına taşıma derdindedir. Taze fikir ve ürünleri duyma ve duyurma misyonunu taşıyan dergilerin yaşını ifade ederken bir yılı temel almak sanırım dergiye haksızlık olur. Bu durumda yapılacak en doğru ve mantıklı şey derginin her sayısını, bir yaş olarak kabul etmektir.

263 yaşında bir dergi

1990 yılından beri Mustafa Kutlu yönetiminde yayımlanan Dergâh Dergisi bu ay itibariyle 263. sayısıyla okurunun karşısına çıktı. 1990 sonrası süreçte özellikle şiiri dönemlere ayırırken 10 yıllık zaman dilimleri üzerinden tanımlamalar yapılmakta. Bu anlamda yapılacak bir değerlendirmede 90 sonrası şiirin seyrini izlemek için Dergâh Dergisi, bizlere çok büyük imkânlar sağlıyor. Edebiyatta kabul görmüş, şuan kitapları yayımlanan, dergileri çıkan çoğu isim Dergâh Dergisi’nin edebiyatımıza hediyesidir.

Bir edebiyat dergisi niçin çıkar?

Edebiyat dergilerinin çıkış amaçlarını, misyonları ve iddialarıyla açıklamak sanırım daha doğru tespitlere ulaşmamızı sağlar. Bazı dergiler, poetik buluşlarını görünür kılıp ispat için; bazıları bir ihtiyaca cevap olduklarını düşündükleri için, bazıları var olan edebiyat dergilerinden farklı olmak iddiasıyla yayıma başlar. Tabi bu nedenler çoğaltılabilir.

Dergâh niçin çıktı? Hâlâ Niçin çıkıyor?

Dergâh Dergisi’nin niçin çıktığını çıkış sebepleri üzerinden değil de yaklaşık 22 yıldır yayımda olmasının edebiyatımızdaki sonuçları üzerinden değerlendirmek sanırım daha doğru olacaktır. Bu anlamda Dergâh Dergisi, en geniş ifadeyle edebiyatımıza yeni sanatçılar, eleştirmenler, topluma yeni düşünürler kazandırmak için çıkmıştır. Muhteva açısından kendini sürekli yenilemiş, şekilde ise isminin anlamıyla örtüşen biçimde, kararlı bir üslup sergilemiştir. Bu süreçte merkezde duran, okul halini alan ve sürekli gençleşen bir dergi görüntüsü çizmiştir.

Dergâh, bu 22 yıllık süreçte hangi amaçlarla çıktıysa bugün de aynı amaçlarla çıkmaktadır. 263 sayıdır, edebiyatımıza tazelik getiren Dergâh Dergisi’nin son sayısındaki gençlik vurgusu, edebiyat ve sanatımıza yeni bir kuşak hazırladığının göstergesidir.

Serdar Arslan

'Tasfiye' dergisinin 36.sayısı

Aralık 2011

Şiir
Nurettin Durman, “Kalır mı Sandın Ahı Mazlumun”, 2
Ali Emre, “Çakma Şiirler”, 3
Ünsal Ünlü, “Aşılmış Duvarlar”, 4
Mustafa Ökkeş Evren, “Pazar”, “Seferberlik”, 5
Mehmet Sait Çakar, “Sezai Karakoç’un Masalının Kürtçesi”, 5

Öykü
Ahmet Örs, “Üçgen”, 8

Eleştiri, Anı
Ümit Aktaş, “Siyaset Felsefemizi Adalet ve Özgürlük Temelinde Yeniden İnşa Etmeliyiz”, 9
Ahmet Örs, “İslamcılık Tartışmaları Fiili Direnişlerle Birlikte Yapılmalıdır”, 15
Asım Öz, “Neoliberal Ütopya ve Sanatın Metalaşması”, 18
Alain Badiou, “Bankaları Kurtarın!”, 23
Ali Emre, “Ünsal Ünlü Şiirinde İlk Durak: Savaşlar Kararında”, 26
Cemal Şakar, “Bir Tahkiye Olarak Safahat”, 28
Kadrican Mendi, “Türk Sağının Romandaki İzlerinden: Pervaneler”, 32
Hüseyin Etil, “Yitik İnsan Kentli”, 38
Halit Alper Şimşek, “Kerbela Yolculuğunda İsm-i Âzâm -I”, 42
Emrah Tekin, “Kıyı-Köşe”, 46

2012-01-19

Arif Ay ile şiir ve siyaset üzerine

Arif Ay'ın son kitabı "Şiirimin Şehirleri" adıyla Okur Kitaplığı tarafından yayımlandı. Kitaptaki şiirler Bağdat'ın yakılıp yıkıldığı, işgal edildiği günlerde yazılmaya başlandı ve "Bağdat'a Dönen Şiirler" adıyla yayımlandı. İslam'a başkentlik yapmış şehirler Bağdat'ın acısına ortak edilerek konuşturuldu. Arif Ay'la kitabından hareketle şiir dünyasını konuştuk.

Şiirimin Şehirleri Müslümanlara başkentlik yapan şehirler üzerinden yazılan şiirlerden oluşuyor. Bu şehirler üzerinden yazılan şiirleri bir kitapta bütünleyen nedir?

Bu şiirler Irak'ın işgal edildiği, Bağdat'ın yakılıp yıkıldığı günlerde yazılmaya başlandı ve "Bağdat'a Dönen Şiirler" başlığıyla dergilerde yayınlandı. Kitaplaşırken de "Şiirimin Şehirleri" adını aldı. Bu şiirlerde, Bağdat'ın yaşadığı yıkım ve acıya baş kaldırılırken, İslam'a başkentlik yapmış şehirler de konuşturularak bir sorgulama başlatılır. Başta bir kitap bütünlüğü olarak planlanmasa da şiirler yazılıp bittiğinde kendiliğinden bir kitap bütünlüğü oluştu. Hatta, daha önce yazılan Bosna'ya ilişkin "Bosna Ah Bosna" şiiri ile Caharkala'ya ilişkin "Vaynakh" şiiri de ek olarak bu kitaba dahil edildi. Dolayısıyla, İslam coğrafyasının çağımızda yaşadığı ortak acı dile getirildi. Bu, acının bir bilinç dönüşümüne, bir bilinç uyanmasına şiirle yapılan bir vurgudur.

Toplu şiirlerinizin ardından yayımlandı Şiirimin Şehirleri. Siz bu kitabınızı kendi şiiriniz içinde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şiirim baştan beri iki damarda aktı geldi. Bu damarlardan biri aşk ve hayatın bendeki büyüsü. Öteki de başkaldırı, muhalif duruş; acıya, zulme, kıyıma, sömürüye karşı zalime duyulan öfke. Bu kitap ikinci damarın ürünü. Tıpkı, "Dosyalar" gibi. "Dosyalar" da Anadolu coğrafyasındaki yakın tarih kesitinde yapılan zulümler, kıyımlar dile getirildi. "Şiirimin Şehirleri"nde ise bütün bir İslam coğrafyasının acıları şiirleştirildi. Tabii bütün şiirlerin hareket noktasını "medeniyet bilinci, medeniyet ufku" teşkil eder. Bu şiirlerde işleyen beşerî bir ideoloji, dünyevi bir ideoloji değil vahyin insana öğrettiği algı, idrak ve inançtır.

Müslüman dünyanın kanayan yaralarına bakarak yaşam ve şiiri buluşturan bir toplamdan hareketle şiir, şair-hayat ilişkisi sizin açınızdan ne ifade ediyor?

İnsan yapıp ettiklerinden sorumludur. Huzuru mahşerde yapıp ettiklerinin hesabını verecek. Şair olsak da, devlet başkanı olsak da, âlim olsak da bu değişmez. Dolayısıyla şair olarak hayata ve şiire bu inançla bakıyorum. Şiir hayatımın bir şubesi değil. Hayatımın bir bütünü; düşüncelerimden, duygularımdan, yapıp ettiklerimden süzülen bir şeydir. Bir akımdır; benden sana, senden bana geçen. Bir manyetik alan oluşturmaktır; kulluk bilincini oluşturmak, onu canlı tutmak. Kul olmak: özgür olmaktır. Kul olmak: güzel olmaktır. Şiir de zaten özgürlüğün ve güzelliğin kendidir. Dildir şiir. Dili hem "lisan" hem de "gönül" olarak iki anlamıyla düşünelim. Gönle sınır koyabilir misiniz?

Eğer bir inanç birlikteliği içindeyseniz, acı bireysel olmaktan çıkar. Çünkü üyesi olduğunuz birlikteliğin bir organısınız artık. Birinin duyduğu acıyı siz de duyarsınız. Müslüman dünyasında kanayan bir yara varsa, o yara bende de kanar. O acıyı duymuyorsam kendimden korkmalıyım. Kendimi gözden geçirmeliyim. Nuri Pakdil şunu der: "Kurtuluş cüz'î değil / Küllî'dir."

Görsel unsurlara da yer veriyorsunuz kitabınızda. Bu görselleri anlamlı kılan nedir?

Bu kitap için görsel unsurlar bir talihsizlik oldu: Teknik garabet! İyi bir görüntü vermedi. Mademki şehirler konuşuyor, o hâlde her şehrin şiirinden önce, o şehrin bir gravürü konulsun istemiştim. Hatta kuşe kâğıda kaliteli bir baskı yapılmalıydı. Kitabın bu baskısı için o görsellerin hiçbir anlamı yok, kitabı daha çirkin göstermenin dışında... Böyle olacağına sadece şiirler olsaydı daha güzel olurdu. Üzüldüm...

Kitabınızla ilgili çıkan bir değinide nostalji kavramı kullanılmıştı. Bunu nasıl karşıladınız?

Geçmişe duyulan bir özlem var; ama, sadece bu değil. Modernitenin her şeyi tuz buz ettiği, yabancılaşmanın insanı tanınmaz hâle getirdiği bir süreç yaşıyoruz. Tüm insani değerler bir bir yok olurken güzellikler de ortadan kalkıyor. Biz çirkinleştikçe yaşadığımız mekânlar da çirkinleşti. Bunun tersi de doğru. Buradan hareketle kitapta yer alan şehirler İslam uygarlığına başkentlik yapmış şehirler olarak mimarileriyle, kültürel dokularıyla, mekânlarıyla insani özelliklere sahipti. Bunlara elbette özlem duyulur. Bu şehirler taşıdıkları özü yeniden harekete geçirerek küfre karşı durabilirler. Bu yönüyle bir hesaplaşma ve sorgulama da var Bağdat üzerinden.

Şiirinizin politik / siyasî içeriği güçlü. Bu kitapta sert bir söyleyişle, inceliklerle dolu bir şiir dilini başarıyla bir arada kullanmaktasınız. Bu bileşimi nasıl gerçekleştirdiniz?

Baştan beri şiirim bu dili kullandı. Bu da mizaçla ilgili sanırım. "Üslubu beyan aynıyla insan" sözü tam da bunun karşılığı. Tabii, bir şehri konuştururken o şehre özgü özellikleri bilmek gerekiyor. Sözgelimi şehrin tarihini, mimarisini, coğrafi dokusunu vs. bunun için de pek çok şehir kitapları, seyahat kitapları okudum. Sanal ortamda kimi şehirlerin caddelerinde, sokaklarında yürüdüm. Bütün bunlar, duyuşunuzu dökeceğiniz bir kap, bir kalıp oluşturuyor. İmgelem bu somut verilerden hareketle oluşuyor. Bu tür şiir yazmak çok yorucu ve zahmetli bir iş. Şehirleri insan gibi algılarım ben. Öncelikle de kokularını... İlk kez gittiğim bir şehirde ilk hissettiğim şey, o şehrin o şehre özgü kokusu olur. Buradan dünyasına girmeye çalışırım. Bundan sonrası kolay: Şehir ağlar, şehir güler, şehir yorulur, şehir uyur, şehir öfkelenir, şehir aşık olur... Az kalsın unutuyordum; şehrin dili var. O dili yakalamak şairin birincil işi. Çünkü dil devreye girdiğinde, siyaset de olur, başkaldırı da olur, aşk da...

11 Eylül sonrasında yaşanan işgal zulümleri Müslüman dünyasında yıkımlara ve yakımlara yol açtı. Bu dönemde yaşanan zorluklar hayatınızı ve şiirinizi nasıl etkiledi? Aradan geçen on yılın ardından o yıllara baktığınızda neler düşünüyorsunuz?

Bu türden tarihleri çok anlamlı bulmuyorum. 11 Eylül'e kadar Batı, Müslümanlara kötülük yapmıyordu da bu tarihten sonra mı yapmaya başladı? Müslümanlar 20. yy.a kaybetmiş olarak girdi. 21. yy.ın başındayız. Yüz yıldır toparlanamadık: Müslümanlar Müslümanlıktan uzaklaştı! Cellat ve kurban kol kola! Bir yerde umut verici bir hareket oluyor; umutlanıyorsunuz, sonra birden o hareket ırkî bir asabiyetle evrenselliğini yitiriyor. Müslüman halklar siyaset cambazlarının oyuncağı hâline getirildi. Özellikle eğitim alanında uyutuluyorlar. Onların, gerçekleri görmemesi için her türlü tuzak devreye sokuluyor. Sistemler Batı'ya göre kurulduğu için dünyada küfrün borusu ötüyor.

İstanbul'la başlamasının sebebi nedir "Şiirimin Şehirleri"nin?

İstanbul bu şehirler içinde hem Batı medeniyetine hem de İslam medeniyetine başkentlik etmiş bir şehirdir. İslam medeniyetindeki kırılma Osmanlı'nın yıkılmasıyla oldu. Dolayısıyla İstanbul bu trajediyi yaşayan bir şehir. Üstelik konum itibariyle de en evrensel bir şehir ve hâlâ medeniyetimizin başkenti. Bir diriliş olacaksa yine buradan olacak.

Bağdat ve Şam şiirleri sayıca fazla kitabınızda...

Bağdat kitabın öznesi. Bütün öteki şehirler Bağdat üzerinden konuşuyor. Vahşeti yaşayan da Bağdat. Şam'da da bir hareketlilik var biliyorsunuz. İnşallah muzaffer olurlar...

Irak işgalinin derinleştiği yıllarda pek çok şair bir araya gelerek Irak şiiri yazmaya çalışmıştı. Öte yandan aynı şairlerin çoğunun kendi şiirlerinde bu duyarlılıktan eser olmadığı da biliniyordu. Dünyada algısının parçalanmasını böyle yapay şiir bütünlükleri ne kadar gizleyebilir?

Şiir içtenliktir. Sorumluluğu bilincinizde, acıyı yüreğinizde duymuyorsanız yaptığınız iş göstermelik olur. Buna inancımızda "riya" denir. Öte yandan zulme karşı durma noktasında insanlık adına ortak bir tavır geliştirmek önemli. Böyle bir tavır ortaya koyanları takdir etmeliyiz. İyilikle yarışmak yarışların en güzeli...

Sizce Kahire bugün de aldanıyor, dolayısıyla aldatılıyor mu? Arap uyanışını nasıl yorumluyorsunuz?

Henüz her şey bulanık. Bir değerlendirme yapmak için erken. Arap dünyası devrim gerçekleştirecek donanıma sahip mi değil mi emin değiliz. Bir gerçek var ki canını ortaya koyuyor. Bu önemli, Allah yardımcıları olsun. Kendinizi, toplumunuzu, kültürünüzle, sanatınızla, ilminizle var edemediğiniz sürece başınızdaki diktatörleri indirseniz de felaha çıkamazsınız.


Edebiyat ve ideoloji ilişkisi bağlamında günümüz "sıkı" şiirini nasıl değerlendiriyorsunuz?


"Günümüz 'sıkı' şiiri" derken neyi kastettiğinizi bilmiyorum. Şiir ideolojik olursa sıkı, ideolojik değilse gevşek mi olur? Bu mu kastediliyor? Doğrusu bu tür adlandırmalar benim nazarımda şiir açısından bir anlam ifade etmiyor. "Sıkı şiir", "saf şiir", "Çoksesli şiir", "tek sesli şiir". "toplumcu şiir", "bireyci şiir" "modern şiir", "postmodern şiir", "deneysel şiir" vs. ne bunlar Allah aşkına.

Bir metin ya şiirdir ya da değil. Ötesi bu alanda ekmek yiyenlerin işi. Edebiyat ve ideoloji ilişkisine gelince insan düşünme yeteneğine sahip olmasından dolayı ideolojik bir varlıktır zaten. Dolayısıyla yazarı da ideolojiden soyutlayamayız. Asıl sorun şu: şairin meselesi olmalı. Günümüz şairi bundan uzaklaştı. Şair ne ahvaldeyse şiiri de odur; sıkıysa sıkı, gevşekse gevşek...

Şiir ile uğraşmanın dışında, yazı ve eleştiriyle de ilgilenen şairler var. Şairlerin düzyazıyla ilişkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Şairler düzyazı yazmalı. Şiirlerine sirayet eden nesir malzemesini şiirlerinden arındırmış olurlar böylece. Hatta şiiri az, yazıyı çok yazmalılar. Şiir yazmanın nasıl belalı bir iş olduğunu ancak o zaman fark edebilirler. Günümüz şiirinin en büyük sorunu, şiir dili ile nesir dilini ayırt edememesi.

Dergilere bolca şiir geliyor. Yazıdan tık yok. Bana şiir getiren genç şaire "Git, dört şiir kitabı üzerine dört yazı yaz getir." diyorum. Bir daha uğramıyor.

Şiir, şair-eleştiri ilişkisi sizin pencerenizde nasıl görünüyor? Şiir eleştirisiz mi bu coğrafyada? Mevcut eleştiriler yazılan şiiri besliyor mu?

Şiir eleştirisi yeterli değil; ama var. Mesela Ahmet Oktay, Turan Karataş, Sabit Kemal Bayıldıran, Veysel Çolak, Yusuf Alper, Yücel Kayıran, Mahmut Temizyürek aklıma geliveren isimler.

Eleştiri hakkıyla yapılırsa elbette şiiri besler. Eleştiriyi bir aynaya benzetirsek bu aynanın temiz olması gerekir. Şair ya da yazar o aynaya bakarak yapıp ettiklerini daha bir gözden geçirme imkânına sahip olur.

Şiir geçmişinizde dergi yayımcılığının da önemli bir yeri var. Dergi yayımcılığınız üzerine neler söylemek istersiniz? Günümüz edebiyat dergilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İki yıldan beri Edep'i yayımlıyorum. Mart'ta üçüncü yılına girecek. Sağ olsunlar, kendi kuşağımdan şair ve yazarlarla gençler Edep'e omuz veriyorlar yazılarıyla, şiirleriyle, öyküleriyle. Ürünlerini ilk kez Edep'te yayımlayan gençler var: öyküde Mehmet Selim Özban, Selçuk Azmanoğlu, Özden Apaydın, şiirde Çağatay Telli, Cihannur Selenga, Abdurrahman Adıyan...Hiçbir kuruma, kuruluşa, örgüte dayanmadan, ilkelerimizden ödün vermeden sürdürüyoruz yürüyüşümüzü.

Günümüz edebiyat dergilerini elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Benim ayın her ayın ilk haftası bir şölen havasında geçer. Çünkü dergiler raflarda yerlerini almış olur. Her birinden ayrı tatlar alıyorum; kiminden bir şiir kiminden bir öykü, kiminden bir deneme...

Size arkadaşlığı, bağlılığı ve sorumluluğu öğreten Edebiyat dergisinin sosyal adalet meselesini ele alma biçimini irdeleyen bir sunum yaptınız. Edebiyat dergisinin yazma eylemi anlayışıyla bugün yazılan şiir arasında ilişki kurabiliyor musunuz?

O talihsiz sempozyumda Nuri Pakdil'in metinlerinde dil ve "sosyal adalet" konusunu sundum. O sunumun özeti Edep'in ocak sayısında yayımlandı. İlgi duyanlar oradan okuyabilir.

Türk edebiyatında "Edebiyat Dergisi" özgün ve özel bir yere sahip. Bugünle kıyaslamanın doğru olduğunu düşünmüyorum.

Güneşin altında her şeyin söylendiğine inanıyor musunuz? Şiir açısından durum nasıl açıklanabilir?

İnsan var olduğu sürece şiir de olacak yazı da... İnsan şiirle, yazıyla özünü çoğaltıyor. Kendini tanımaya çalışıyor ya da tanıtmaya. Öz tek, söz çok!

2011'in son günlerinde bu yıl yayımlanan şiirler /şiir kitaplarına dünyanın bugün geldiği yerde yazılan şiirin ne anlam taşıdığı, son üç yüz atmış beş günde Türkiye'de yayımlanan şiirin genel şiir tarihi içinde yerinin ne olduğu ve genel olarak şiirin nereye gittiğini ya da nereye gitmesi gerektiği konularında neler söylersiniz?

Bu birkaç kitaplık bir soru. Üstelik muhatabı da ben olmamalıyım. Bu soruyu edebiyat tarihçileri, eleştirmenler ve yıllıkçılar cevaplamalı. Onların işine karışmaktan edep ederim.

Gelecek dönemler için şiir üzerine ne gibi tasarılarınız var?

Okumaya ve yazmaya devam ediyorum.




















Asım Öz / Dünya Bülteni
17 Ocak 2012
www.dunyabulteni.net

Ali Haydar Haksal ağabey

Gerçek alemde olsun sanal alemde olsun ona selam verdiğinizde alacağınız cevap neredeyse aynıdır; “Aleykümselam Dostum.” Böylesine sıcak bir karşılamanın ardından muhabbetin nasıl devam edeceğini de kestirmek zor olmasa gerek.

Ali Haydar Haksal dendiğinde aklıma gelen en net fotoğraf; binlerce kitabın, derginin arasında sırtını, yüzünü kitaplara vermiş bir ağabey siluetidir. Kitap kokuları arasında onunla konuşurken insanın gözü, gönlü kitaplara adeta doymuş olur.

Ali Haydar Haksal isminin yanına konacak sıfatları sıralayacak olursam; dergici, hikâyeci ve ağabey olur. Ben ondan ne okuduysam ve duyduysam sonunda bir yol gösterici tavır buldum. Dergiciliğe bir okul zihniyeti ile yaklaşan Ali Haydar Haksal’ın, bu uğurdu ne kadar başarılı olduğunu göstermekteyiz. Gençlere ağabey tavrı ile yaklaşan, onlara sonsuz güven duyan, dergisini ve gönlünü sınırsız açan bir dergi adamdır o. Yediiklim dergisi çıkmaya başladığı günden bu yana sayfalarının en hasını gençlere emanet etmektedir. Yediiklim’de yazmaya başlayan isimlerin neredeyse hepsi bugün edebiyat dünyamızda aynı yoğunlukla ürünler vermekteler. Bu da Ali Ağabey’in iyi bir referans olduğunun işaretidir.

Günümüz olaylarına, acılarına, hüzünlerine kulak tıkayan bir anlayışın var olması düşünülemez. Bizler Ali Haydar Haksal’daki duyarlılığa hem Yediiklim dergisinde hem de yazdığı köşe yazılarında şahitlik etmekteyiz. Gazze ya da Bosna ya da Irak gündemde olduğunda Yediiklim’in sayfaları zulüm görenler ve gösterenler için sonuna kadar açılmaktadır. Çünkü acılar ortaktır ve acıların haykırılabileceği en iyi meydan dergilerdir.

Ali Haydar Haksal’ın öykülerine bakılacak olursa bir hüzün sürekli cümlelerin üzerinde dolanır durur. Bu aslında asr-ı saadet kokan bir hüzündür. Bir özlem duyarlılığı, bir serzeniş vardır onun öykülerinde. Ayrıca bir medeniyet inşasını da görmek mümkündür. Duvarlar ve sınırlar bir bir yıkılırken onun öyküleri bizlere sonsuz bir medeniyeti işaret etmektedir. Bu medeniyetin ancak bir ümmet olma bilinciyle kazanılacağını vurgulayan öyküleri aslında içerik olarak ayrı bir yere konması gereken, kalp gözüyle okunması gereken öykülerdir.

Renklerin Dansı’nı okurken bir anda türlü renklere büründüğünü hisseder okuyucu. Bir solukta okunan, okunduktan sonra insanın zihnine yerleşen bu öyküler hayatın kısa bir anının adeta çeşitli fotoğraflarını sunmaları açısından akıp giden zamana bir an için de olsa dur demek için okunması gereken kitaplar arasına konmalıdır.

Akif duruşlu Asım’ı okurken bir anda karşınıza Mehmet Akif çıkacakmış gibi bir heyecan duyabilirsiniz. Akif’i yalnızca İstiklâl Marşı şairi olarak tanıyanlar için Akif’in özellikle ruh dünyasını, düşünce yapısını bize sunması açısından ve bir bir kaybettiğimiz kale gibi nesil için Akif’ten Asım’a yansıyan dünyaya girmek gerekir. Ali Haydar Haksal’ın bu kitabı bize bu yolu göstermektedir.

Ali Haydar Haksal, yazdıklarıyla hikmeti ön planda tutan, çağının dertlerini iyi gören, yol gösterici olmayı kendine vazife bilmiş bir ağabey olarak önümüzde durmakta. Ona yakın durmak, bu mevsimsiz kalınmış coğrafyada kişiye bir Yediiklim serinliği sunar. Bu devirde ağabey olmak ve ağabey bulmak kolay değildir çünkü.


Mustafa Uçurum


'Memleket' gazetesi
www.memleket.com.tr
23 Şubat 2011

2012-01-16

'Hece' dergisi, Kemal Tahir özel sayısı

Hece dergisi, her yılın ilk ayı yayımlamayı gelenek haline getirdiği özel sayılarına bir yenisini ekledi: Kemal Tahir. 'Türkiye'nin Ruhunu Arayan Aydın' üst başlığını taşıyan özel sayı, 590 sayfada kapsamlı bir Kemal Tahir portresi sunuyor.

Aylık edebiyat dergisi Hece, on beş yılı geride bıraktı. Her ay, hazırladığı dosyalar ile dergi meraklılarının ilgi ve beğenisini kazanan Hece, hazırladığı 'özel sayı'lar ile de büyük boşlukları doldurdu. Dergi, 'geçtiğimiz yüzyılı, bazı düşünürlerin, sanatçıların, yazarların, şairlerin, bilginlerin ve siyaset adamlarının verdikleri mücadeleleri, yaşadıkları hayatları üzerinden okumaya ve anlamaya çalışmanın çok öğretici olacağını' düşünerek Mehmet Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nazım Hikmet, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi pek çok değerimiz için özel sayılar yayımladı. Hece dergisi, her biri birer başucu eserine dönüşen bu özel sayılara, 16. yılında bir yenisini daha ekledi: Kemal Tahir.

"Her kitabı bir bombaydı Kemal Tahir'in; hıyanet kalesinde kapanmaz gedikler açan bir bomba. Her sözü bir tokattı; hamakatin çehresinde şaklayan bir tokat." Cemil Meriç böyle diyordu Bu Ülke'de onun için. "Türkiye'nin Ruhunu Arayan Aydın" üst başlığıyla yayınlanan Hece'nin 23. özel sayısı da 590 sayfada anlatıyor Kemal Tahir'i. Vefa Taşdelen, Necip Tosun, Özlem Fedai, Ömer Lekesiz, Hilmi Yavuz, Cemal Şakar, Abdullah Uçman, Adalet Ağaoğlu, Feridun Andaç, Ali Ayçil, Doğan Hızlan ve Ertuğrul Günay gibi çok sayıda önemli isim yazılarıyla dergiye katkı sağlamış.

Bu hacimli sayı yedi bölümden oluşuyor. İlk bölümde Kemal Tahir'in hayatı ve düşüncesi ele alınıyor; medeniyet anlayışı, eleştirel düşünme yöntemi, Milli Mücadele'ye bakışı, devlet-millet düşüncesi gibi konulara onun gözünden bakılıyor. İkinci bölüm, romancı olarak Kemal Tahir. Bu bölümün ilk yazısında Nilay Işıksalan, Kemal Tahir'in 'tarihsel konulu romanları'nı bir bir inceliyor. Elbette, Devlet Ana romanından başlıyor. Aynı bölümde Mehmet Narlı, Kemal Tahir'in köy romanı içindeki yerini incelerken; Banu Altınova, eşkıya ve eşkıyalık konusunu; Erhan Akdağ, ağalık sorununu; Ömer Lekesiz, Esir Şehir üçlemesini; Emel Akbal ise Kemal Tahir'in köy romanlarındaki bâtıl inanışları irdeliyor.

Kemal Tahir, romanlarının yanında, yerli bir sol düşünce oluşturma çalışmasıyla da düşünce tarihimizde önemli yere sahip. Derginin üçüncü bölümünde ise yazarın 'yazı ve eserlerinin açısı' ele alınıyor. Bölümün ilk yazısında Mehmet Can Doğan, Tahir'in şiire olan hevesini anlatıyor. Aynı bölümde dikkat çeken bir başka yazı ise Cemal Şakar'a ait. Kemal Tahir için 'edebiyat hayatı gerçekçiliğin savunusu etrafında geçmiştir' diyen Şakar'ın yazısını tamamlar mahiyette Hilmi Yavuz, Kemal Tahir ve Marksizm ilişkisini ele alıyor. Seyfettin Duman'ın 'Kemal Tahir'de aşk ve kadın' başlıklı yazısına bakmakta da fayda var. Duman, yazısına Tahir'e dair başka kalemlerin tespitleri ile başlıyor. Bakın Oğuz Atay ne demiş onun için: "Kemal Tahir, Türk tarihine eğilirken, zengin kültür geleneğimizden esaslı şekilde yararlanmanın gereğini duyan ilk romancımızdır."

Derginin dikkat çeken iki bölümü daha var ki hayli ilginç. İlki, 'Mektuplarıyla Kemal Tahir'. İkincisi ise Kemal Tahir hakkında kapsamlı bir 'Soruşturma'. Yedi bölüm var demiştik. Geriye kalan iki bölüm ise içinde Yusuf Turan ve Selma Günaydın'ın hazırladığı Kemal Tahir Bibliyografyası'nın da bulunduğu 'Kaynakça' ile usta yazarın fotoğraflarından oluşan 'Albüm'.

2012-01-15

'Mahalle Mektebi’ hayatedebiyat dergisinin 3.sayısı çıktı

Ocak-Şubat 2012

Her edebiyat dergisinin üslubu, karakteri farklıdır. Mahalle Mektebi’nin de öyle...

Mahalle Mektebi çıktığı ilk günden itibaren ilgi odağı olmaya artarak devam ediyor. İki ayda bir yayınlanan “hayat ve edebiyat dergisi” alt başlığından ziyade ismi ve misyonu ile dikkatleri cezb eden derginin yayın kurulunu usta edebiyatçılar oluşturuyor. Kimler yok ki burada: Abdullah Harmancı, İbrahim Demirci, Murat Kapkıner, Mehmet Uğurlu, M. Akif Kuruçay, Köksal Alver, İsmail Özen, Vural Kaya, Zafer Karakuş, Bekir Biçer, Muammer Ulutürk, Osman Bozdemir, M. Ali köseoğlu, Hasan Arslan ve diğerleri. Derginin dikkate şayan bir önemli özelliği ise genç yazarları tedrisatına alıp yetiştirme gayesi. Hani ismi ile müsemma diye bir deyim vardır ya, bu deyimi Mahalle Mektebi için söylememiz tam da yerinde olur.

İsmiyle müsemma bir mektep

Konya'da hayat bulan derginin yayın yönetmeni Ulvi Kubilay Dündar hocam, eli kalem tutan gençleri Konya Yazarlar Birliği Şubesi’nde bir araya toplayıp böyle bir dergi çıkarmayı planladıklarını ve dergide gençleri görmek istediklerini söylediğinde içim kıpır kıpır olmuştu. Marifet iltifata tabidir, sözünden hareketle gençler yazılarının usta kalemlerle yanyana yayınlandığını görünce iştaha gelmiyor değil doğrusu. Bir oturmamızda Abdullah Harmancı'nın şu sözü derginin isminin verdiği misyonu dimağlara da kazındığını gösterir nitelikte: "Dergide gençler olmazsa olmazlarımızdır, onlar önemli. Öncelik de onlarındır." Bu söz aslında her şeyi anlatır cinsten. Onlar mektepte üstad, gençler gelecek vaad eden talebe, dergi de ismi üzere: mektep.

Nice zaman sonra Necip Tosun

Mahalle Mektebi üçüncü sayısını 1 Ocak’ta çıkardı. Bu sayının heyecan verici bir yanı ise yıllardır (sanırım altı yıl) yazısını yayınlamayan Necip Tosun'un öyküsünü yayınlaması. Yeni sayıda söyleşisi de olan Necip Tosun'un uzun bir aradan sonra yazısını yayımlamak için Mahalle Mektebi’ni seçmesinin sebeb-i hikmetini kendisinin: “Ben Mahalle Mektebi’ni samimiyetini ve sıcaklığını seviyorum.” sözü anlatıyor sanırım.

İbrahim Demirci, Necip Tosun, Abdullah Harmancı, Köksal Alver, Vural Kaya, Hasan Arslan gibi usta edebiyatçıların ve gençlerin yer aldığı yeni sayı okurlarıyla buluştu. Ne diyelim, böyle bir mektebe ihtiyacımız vardı. Bereketi olması niyazıyla…

İslam Doğan

2012-01-13

Uzun, ince bir yolculuk: 262. 'Yedi İklim'

Ocak 2012

Yedi İklim, 2012 yılının ilk sayısıyla okurlarının karşısında. Yılın ilk sayısında yer alan yazarlar ve eserleri şunlar:

(başyazı) Yedi İklim: Süreğenlik
(şiir) Seyfettin Ünlü: Münacaat
(şiirler) Ali Haydar Haksal: Söz ile Ses / Babam ve Şiir / Sen ve Su
(şiirler) Mehmet Aycı: Bir Yaprak Düşerken Üç Şey Söyler Birincisi / Yıldız Teftişi
(şiir) Mustafa Ruhi Şirin: İnsanın Güneşi
(şiir) Mehmet Habil Tecimen: Na’t
(çizgi) Hasan Aycın: Çizgi
(şiirler) Yeprem Türk: Taşradan Taş / Fuzuli’ye Taş
(şiir) İsmail Söylemez: Kirli Kelimelerde Eskir Harfler Ekşir Tuz
(şiir) Abdülkerim Yılmaz: Öğüt
(şiir) Bilal Yavuz: Twelight
(şiirler) Hakan Bilge: Rubaîler
(şiir) Raşit Ulaş Çetinkaya: Kuşlar
(şiir) Selim Sina Berk: Kâinat
(öykü) Recep Seyhan: Bıldırcın Avcıları
(öykü) Yunus Emre Özsaray: Kimliksiz
(öykü) Mükerrem Mete: Ağrı
(öykü) Yıldırım Türk: Ayrı Düşmüş Zamanlar
(hat) Mustafa Cemil Efe: Hat
(çeviri şiir) Sean Bonney: Melez / Türkçesi Habil Tecimen
(çeviri şiir) Pamella Gilyan: Ayrılmak / Türkçesi Tülin Damar
(eleştirel inceleme) Yüksel Kanar: Abbasî Devrimi, Bağdat ve Beytü’l-Hikme/3
(inceleme) Ali Haydar Haksal: Renan, Hz. İsa ve Kudüs
(inceleme) Elmas Şahin: Korkunç Yıllar’a Meydan Okuyan, Yurdunu Kaybeden Adam: Cengiz Dağcı
(ebru) Özden Aydın: Ebru
(poetik deneme) Ali Haydar Haksal: Öykü Ağacı XII Kalem ve Kuyu
(gezi-gözlem) Recep Seyhan: Augsburg Notları VIII
(poetik deneme) Mehmet Habil Tecimen: Poetik Paradigma II
(deneme) Mustafa Cemil Efe: Habîbü’n-Neccâr
(deneme) Şakir Kurtulmuş: Dost’a Mektup

Hayırlı okumalar...

Bu vesileyle buradan abone kampanyamızı yeniden duyuralım. Yedi İklim’e bir yıl (12 sayı) abone olan okurlarımıza, eski sayılarımızdan 24 adet gönderilecektir. Derginin yıllık abone bedeli 75 liradır.

İrtibat:
0 216 352 49 77
yediiklim@yahoo.com
yediiklimeditor@yahoo.com
www.yedi-iklim.com

Edebiyat, kültür, sanat yahut 262.'Dergâh'

Aralık 2011

Hükûmet kendi istikbali ve ülke geleceği için çok kritik bir sürece girmiştir. Bu “Anayasa süreci”dir. Van depremi gibi tabii âfetler dışında hiçbir mesele, iç ve dış hiçbir sorun bu sürece ket vurmamalı, durdurmamalıdır. Hükûmet Anayasayı yapamaz, çıkaramaz, meçhul bir tarihe bırakır veya hafazanallah bu işten cayarsa çöküşü önlenemez. Bilmem bu sorunun önemi yeterince anlaşılıyor mu? Bu sayımıza Berat Demirci’nin güzel bir yazısı ile başladık. Emel Özkan, Duygu Küçüker, Mustafa Burak Sezer, Mikail Söylemez, Atakan Yavuz, Mehmet Tepe ve Fatih Bedir Köker bu sayının şairleri. Atakan Yavuz, Vecdi Demir ve M.K. ‘derkenar’ sütunlarında yazdılar. Sibel Eraslan ile Yavuz Ahmet Koç’un hikâyelerini ilgi ile okuyacaksınız. Selman Ertaş, Yavuz Altınışık şiirine eğiliyor. Nihat Dağlı “kendini bilmek” konusunda ilginç bir deneme ile aramızda. Bu sayının “orta sayfa sohbeti”ni kadim dostumuz D. Mehmet Doğan ile yaptık. Kültürümüz, yakın tarihimiz ve bilhassa dilimiz üzerine geniş donanım sahibi olan Doğan, meşhur sözlüğünü genişleterek yeniden yayımladı. Konuşmayı bu çerçevede severek okuyacaksınız. Hazel Bahar Özmen “Tanpınar’ın şiir dünyası” konusunda pek değinilmeyen hususlar üzerinde duruyor. Bilal Kemikli Sunullah Gaybî örneğinde sûfi şairlerin şiirle alakasını dile getirdi. Serdar Arslan “İstanbul’da bir genç”in yaşadığı hissiyatı ve tedirginliği işliyor. Bülent Parlak’ın metni şiir-hikâye-deneme karışımı ve fakat etkili bir ifade taşıyor. Bu kabil metinler tehlikelidir. İp cambazı her an ipten düşebilir. Daha güzel sayılarda buluşmak umuduyla.

'Türk Edebiyatı' dergisinde Mehmet Âkif

2012’nin ilk sayısıyla karşınızdayız. Derginiz Türk Edebiyatı’nı, bütün insanlık için hayırlı olmasını dilediğimiz yeni yılda da destekleyeceğinizden eminiz.

Bildiğiniz gibi, 2011, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Mehmed Âkif Ersoy Yılı” ilan edilmişti. Bu yılın dikkate değer çalışmalarından biri de, geçen ay Ankara Resim ve Heykel Müzesi’yle Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “Vefatının 75. Yılında Mehmed Âkif Ersoy” sergisi oldu. Âkif’in aile fotoğrafları, imzalı Safahat nüshaları, dostlarına ve ailesine yazdığı mektuplar, Birinci Meclis dönemi belgeleri, İstiklâl Marşı hatıraları, Darulfünun muallimliği zamanına ait imtihan kâğıtları ve vefatından sonra yapılan anma toplantılarıyla ilgili dokümanların ilk defa bir araya getirildiği sergi, bu sergiyi değerlendiren S. Kutalmış’ın da belirttiği gibi, Mehmed Âkif Yılı için anlamlı bir final niteliği taşıyordu.

Söz konusu serginin İstanbul ayağındaki en büyük sürpriz ise, Şerif Muhiddin Targan’ın, varlığından haberdar olduğumuz, fakat kimde olduğunu bilmediğimiz yağlıboya Âkif portresiydi. Sergi vesilesiyle, büyük şairin torunlarından birinde olduğu ortaya çıkan bu portre vesilesiyle, M. Selim Gökçe de daha çok bestekâr ve ud virtüozu olarak tanınan Şerif Muhiddin’in ressamlığı üzerine bir yazı kaleme aldı. Âkif’le ilgili bölümümüz, Ali Gözeller’in yazısıyla sona eriyor. Bu yazıda, Âkif’in Halkalı Baytar Mektebi’ndeki öğrenciliği sırasında yaptığı, araştırmacıların nasılsa gözünden kaçan bir konuşmadan söz ediliyor.

Adem Özbek, bu sayıda, Ahmet Hâşim’in kitaplarına girmemiş bir yazısına dikkatimizi çekti. Edebiyat tarihimize karikatür penceresinden bakmaya devam eden Said Coşar da, karikatüristlerin çok sevdikleri Abdülhak Hâmid’i ele aldı. Hayrettin Orhanoğlu, birkaç ay önce bir eleştiri vesilesiyle tartışmalara konu olan Oğuz Atay’ın nasıl anlaşılması gerektiğine dair görüşlerini anlatıyor.

Bu sayımız deneme bakımından hayli zengin. Hayrettin Durmuş, Hakan Bilge, Deniz Özbeyli ve Mehmet Tekin’in denemelerini beğeneceğinizi tahmin ediyorum. Osman Şahin, Arap edebiyatı ve hat tarihinin büyük uzmanı merhum Prof. Dr. Nihad M. Çetin’in az bilinen bir tarafını, hattatlığını anlattı. Nihad Bey’i tam yirmi yıl önce kaybetmiştik. Şener Öztop da, Dumlupınar Üniversitesi’nin ekim ayında hakkında bir sempozyum düzenlediği Kütahyalı ressam ve neyzen Ahmet Yakupoğlu’nun sanat felsefesine göz attı.

Merhum Cemil Meriç’in yakın dostlarından İzzet Tanju, “İbn Rüşd’den Aquinolu Tommaso’ya” başlıklı yazısıyla yeniden aramızda. İzzet Bey, Aquinolu Tommaso’nun (Thomas) eleştirisinden sonra bile Avrupa’da sıkı İbnrüşdcülere rastlandığını, ancak 19. yüzyılda uydurulan “İbnrüşdcülük” akımının aslında var olmadığını; çünkü bütün İbnrüşdcüler arasında görüş birliğinden söz edilemeyeceğini söylüyor.

Bu sayımızda Türk dünyası edebiyatına da bir kapı araladık. Bundan sonra bazı sayılarımızda Türk dünyasına özel bölümlerin ayrılmış olduğunu göreceksiniz.
Mehdi Genceli, 1990’ların başında üniversite eğitimi için Türkiye’ye getirilen gençlerden biri. “Hem Ağlarım Hem Gülerim Hâtıra Geldikçe O Demler” başlıklı hikâye tadındaki yazısında, ülkemizde yaşadıklarından söz ediyor. Jorayeva Muattar, Özbekistanlı tercüme bilgini Askad Muhtar’ın tercüme sanatı hakkındaki görüşlerini, Nazara Bekova da Ali Şir Nevâî’nin Divân-ı Fânî adlı Farsça divanı üzerinde yapılan çalışmaları anlatıyor. Muratgeldi Söyegov ise ilk Türkmen romancı olan Han Haciyev’in hayatını kısaca özetledi. Bu bölümde ayrıca Kırgız şair Kambaraalı Bobulov’un İbrahim Türkhan tarafından Türkiye Türkçesine çevrilen “Annemi Dinlesem” adlı şiirini okuyacaksınız.

Bu sayının hikâyeleri Sevgül Yılmaz, Naime Erkovan, Ahmet Sıvacı ve Yılmaz Yılmaz’dan... Şairlerimiz ise Mustafa Ruhi Şirin, Mehmet Narlı, Mahmut Bahar, Abdurrahman Şimşek, Yaşar Beçene, Cengizhan Orakçı, Mehmet Aycı, Said Coşar, Hatice Eğilmez Kaya, Necip Fazıl Akkoç ve Ömer Duman.

Tabii, Kırkambar’ımız da her zaman olduğu gibi dopdolu. Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak üzere...

Muhabbetle efendim.

Beşir Ayvazoğlu

'Yağmur' dergisi çıktı

Ocak-Şubat 2012

Yağmur'un sayfaları bu kez 'Hakikat Aşkı'yla açılıyor. Başyazımız, 'hakikat'ı; görülen, duyulan ve akledilip kavrananın ötesinde, neyin ne olduğunun, ne ifade ettiğinin ve neyi gösterdiğinin apaçık bilinmesi olarak izah ediyor.

Başyazımızı takip eden ilk imza, M. Said Türkoğlu. 'Şair' ve 'ilham' arasındaki münasebetin ele alındığı denemede Türkoğlu, inanan şairin, ilham gibi ilâhî bir kısmeti hep bereket meltemi olarak değerlendirmesi gerektiği tezini savunuyor.

Emrah Bilge Merdivan, okurlarını Yağmur'un sayfalarına 'Tarif'le misafir ediyor bu kez. Ölçüsüz hareketleriyle etrafını rahatsız eden 'taze' kadı naibinin aşçılık macerasını anlatan bu hikâyeyi, tebessümle takip edeceksiniz.

"Huzur ve Değişme Romanları'nı Zaman Düzleminde Karşılaştırma Denemesi", yeni Türk edebiyatına dair nitelikli çalışmalarını okuduğumuz Korhan Altunyay'ın yeni yazısı. Oldukça zengin bir kaynakçayla birlikte sunulan makale, ilgilileri tarafından okunmayı bekliyor.

Hemen her sayımızda bir şiirine yer verdiğimiz Hasan Çağlayan, bu kez, 'kışın nazlı kızı' portakaldan söz açıyor okurlarına.

Nihat Dağlı, gücün, sahibine göre kişneyen bir at olmaması gerektiğini, "Sahip olunan güç ile ne yapılacaktır?", "Güç kime ve nasıl uygulanacaktır?", "Uygulanmayan güç ne edilecektir?" gibi soruların rehberliğinde vurguluyor.

Bu sayımızın dikkate değer hikâyelerinin başında, "Donuk Süt" geliyor. Osman Alagöz imzasıyla sizlere ulaşan bu yazı, 'buzdan iklimler'de Hakk'ın hatırını âli tutmaya çalışan bir avuç insanın 'kanımızı donduran' hikâyesini anlatıyor.

Elli sekizinci sayımızın onur misafiri, Hayrettin Karaman hocamız. Yüsra Mesude Arslan, ömrünün büyük bir kısmını akademik çalışmalara vakfeden hocamızı, şair yanıyla misafir ediyor Yağmur'un sayfalarına.

Hikâye Mektupları ve Tatarlı Günlüğü devam eden seri yazılarımız. Her ikisinin de kitaba doğru olan yolculukları sürüyor.

İki de güzel haberimiz var. Onları son sayfalara sakladık. Birisi Ankara'da, diğeri Sirkeci Garı'nda yaptığımız iki enfes şiir gecesi. Söz konusu yazıların, programlarımıza katılamayan okurlarımız için iyi bir telafi imkânı

Yağmur, her sayısında sayfalarına yeni imzalar katmaya devam ediyor. Mustafa Sarı, Yalçın B. Kemerci, Bülent Tezcan, Sinay Avşar ve Zuhâl Çağlaroğlu bu sayımızla aramıza katılan yazarlarımız, şairlerimiz.

Şimdilik bu kadar. Daha güzel sayılarda buluşmak dileğiyle, hoşça kalınız.


Yağmur Dergisi
www.yagmurdergisi.com
info@yagmurdergisi.com
0 216 522 11 44

Edebiyat Ortamı, 24

Gelecek sayımızın ekinde Şiir Yıllığı olacak. 2012 Şiir Yıllığı. Derginin beşinci, Şiir Yıllığının üçüncü yılı.

Bu yıl bir yayınevi kurmayı düşünüyoruz. Edebiyat Ortamı Yayınları adıyla. Öncelikle kendi kitaplarımızı yayınlamayı hedefliyoruz. Şimdilik hedefimiz bu. Zaman ne gösterir bilemeyiz. Edebiyat Ortamı’nın bir kadrosu oluştu. Çoğu genç. Derginin sürekliliği biraz da kitap yayınının gerçekleşmesiyle mümkün. Her metin bir gün kitaplaşmayı arzular. Edebiyat Ortamı’nda yazan, sadece bu dergi içerisinde yer almış olan şair ve yazarların her birinin ürünleri kitaplaşacak bir toplam oluşturmaya başladı neredeyse. Birer birer kitaba dönüşecek bu ürünler. Dağıtım meselesi büyük dert. Umarız, süreç bizi bu derde düşürmez.

*

Edebiyat dergilerinde göze çarpan ilk ürünler şiirler oluyor. Doğaldır bu. Böyle olması da gerekir.

İyi şiir yayınlamak yetmez, yayınlanan ürünlerin bütünlük içerisinde bir yerinin olması da gerekir. Bir dergi için herhalde en büyük açmazlardan biri, kendi bütünlüğünü korumakta göstereceği gevşekliktir. Edebiyat, yazının dışına taşan, yazıyı da çevreleyen, bir tutum, bir titizlik, bir ilkelilik bütünüdür. Bu bütünlük duygusu ve tutumu, edebiyat eserini de edebiyat adamını da kendi efsanesini kurmaya davet eder. Edebiyat, efsanesiyle vardır çünkü. Büyüdür biraz. Yankıdır. Yanlışların ve doğruların ötesinde ve öncesinde bir üsluptur, bir varoluş biçimidir. Nasıl yazdığınız kadar nasıl duruş sergilediğinizle de ilgilidir. Yazarın hayatının yazıya dahil olması böyle bir şey olsa gerek. Dergi için de geçerli bu. Her sayı, bir üründür. Her dergi, bir yaşam ilkesidir.

Bir dergi için sanırım en kritik soru şudur: Geriye kaç şair, kaç yazar bırakabilecek? İddialı bir soru ama bir dergi için soruyu böyle sormaktan başka şans yok. Mecburi bir sorudur bu. Dergi, şair için, yazar için vardır çünkü. Bir amaç olmaktan çok bir araçtır. Dergiyi zamana yayacak olan, onu geleceğe açıklayacak olan, onun efsanesini kuracak olan asıl gerçek, yayımladığı metinlerden çok kaç kişinin efsanesine yol arkadaşlığı yaptığı, kaç efsanenin kurulmasına katkı sağladığı gerçeğidir. Hayır, pohpohlamadan, öne sürmekten bahsetmiyoruz. Efsane başka bir şey. O, şiirin ve şairin, yazının ve yazarın ikisinden birden ve kendiliğinden neşet eder. İç dinginliktir, yeteneğin ve emeğin parlayışıdır.

Bir dergiyi okurun elinde tutacak olan, bu parlayışa muhatap oluşudur. Bu parlayışın verdiği heyecandır.

Bir dergi için, “bir dergi” olmak yeter. İlkeli, bütünlüklü, kendine özgü ve titiz. Edebiyat Ortamı, bunu amaçladı, amaçlıyor. Günümüzde derginin ve dergiciliğin üzerine atılmış olan toprağı temizleyecek ve onu parlatacak başka bir çare de görünmüyor.


Mustafa Aydoğan

İskele’de üçüncü mevsim

“Edebiyat mesleğimiz değil, meselemiz.” parolasıyla Aydın’dan yola çıkan İskele bu kez “Kışları göç içimizedir.” diyerek selamlıyorlar okuyucularını.

İkinci sayısının üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiş olmasına rağmen bu sayıyı elinize alınca göreceksiniz ki dergideki usta ve genç yazarların kalemleri hala sıcak. Hele ki şu soğuk günlerde sıcak bir çay ya da kahveyle İskele de iyi gider hani. Çay demişken mutlaka bahsetmemiz gereken bir husus var. Geçtiğimiz Şubat ayında İskele, Aydın’da bir de mekâna kavuştu: Demhane… İçinizi ısıtacak sohbetlerin ve edebiyat demli çayların bolca olduğu bu mekânı bir gidin görün deriz. İskele’nin bu sayısı için Demhane’nin çok önemli olduğunu da ayrıca belirtmeliyiz.

Baharlarda görmeye alışık olduğumuz İskele’nin ilk kış sayısı olan bu sayı, diğer iki sayıdan hem sayfa hem de içerik olarak daha dolu. Bu sayının göze çarpan yazılarına değinecek olursak: Kapakta da yer alan Necip Fazıl Kısakürek’ in 25 Şubat 1970 tarihinde Konya’da vermiş olduğu konferansın bir kısmı (bildiğimiz kadarıyla yazılı olarak ilk defa yayınlanıyor), Mehmet Önal’ın “Hikmetin Evrensel ve Bütüncü Yapısı” isimli makalesi, Mehmet Yeter’ in Dücane Cündioğlu üzerine yazdığı inceleme yazısı ve Ali Haydar Öztürk’ün, ellili yıllarda, bir dergi çıkarma münasebetiyle yaşadığı, pek değerli anılarını bizlerle paylaştığı “Unutulan Bir Kültür Ocağı: İsmail Hami Danişmend’in Evi Hava Palas” bunlardan bazısı.

Yazar kadrosu neredeyse tamamen oturmuş olan İskele’nin bu sayısında Ömer Karataş, Kağan Aksoy, Hüdayi Can, Ferhat Çakıröz, Akın Özkan ve Kemalettin Bal yazılarıyla; Okan Aksoy ve Keşşaf Çelebi şiirleriyle, İskele’de sizleri bekleyenlerden.

Şimdilik bayi dağıtımı olmayan İskele’yi, Üsküdar İskele gazete bayi başta olmak üzere bazı belli başlı noktalarda bulmak mümkün. Bunun yanında derginin internet sayfaları vasıtası ile de talepte bulunabiliyorsunuz.

İrtibat:
http://iskeledergisi.wordpress.com/

2012-01-12

Dergiler, iyi ki geldiler !

EDEBİYAT-KÜLTÜR-SANAT DERGİLERİ

Adam Sanat
(Kapandı) Aylık/Sanat dergisi Turgay Fişekçi
Adam Öykü(Kapandı) İki Aylık/Öykü dergisi Semih Gümüş
Agora
(Kapandı) İki Aylık /Osman Akınhay
Akpınar iki aylık / İsmail Özmel ismailozmel@hotmail.com
Alaz
(Kapandı) Mevsimlik E.Mine Ömer alazdergi@hotmail.com
Argos
(Kapandı) Aylık/ Enis Batur
Akköy İki Aylık /Güven Pamukçu akkoydergisi@gmail.com
Aykırı Sanat Aylık/ M. Demirel Babacanoğlu aykirisanat@mynet.com
Afrodisyas-Sanat İki Aylık/ Tahsin Şimşek afrodisyassanat@mynet.com
Akdeniz Edebiyat İki Aylık/ Faruk Demirel iletisim@akdenizedebiyat.net
Ada Üç Aylık/ Serkan Türk serkanturk61@gmail.com
adadergisi@hotmail.com
Aylak
(Kapandı) İki Aylık/Öykü dergisi Murat Gülsoy aylakdergi@yahoo.com
Adı Yok
Akatalpa Aylık/Şiir dergisi Tülay Elal Muş akatalpa@hotmail.com
Amanos Yazıları
İki Aylık Murat Altunöz amanosyazilari@gmail.com
Altyazı Aylık/Sinema dergisi Fırat Yücel altyazi@altyazi.net
Andız
Aylık/Şiir dergisi A.Uğur Olgar andizdergi@hotmail.com
Aşkar
İki Aylık İdris Ekinci idrisekinci58@gmail.com
Aşkın (e) HaliÜç Aylık Metin Demirci askinehalidergisi@hotmail.com
Ardıçkuşu
AylıkBurhan Mendi ardickusu@ardickusu.com
Ay Vakti
Aylık Şeref Akbaba ayvakti@ayvakti.net
Berfin Bahar Aylık/ İsmet Arslan berfinbahar@berfin.net
Bireylikler İki Aylık/ Halim Şafak bireylikler@gmail.com
Berceste
Aylık/ Vedat Ali Tok bercestedergisi@gmail.com
Bir nokta
Aylık/ Mürsel Sönmez istanbulbirnokta@hotmail.com
Beşparmak İki Aylık Talat Avcı besparmak@gmail.com
Beyazperde
Aylık/Sinema dergisi Mehmet Atak
Çevirmenin Notu Üç Aylık/ Tozan Alkan editor@yasakmeyve.com
Çağdaş Türk Dili Aylık/ Sevgi Özel ctd@dildernegi.org.tr
Dar Sokak Aylık/ Murat Altunöz murataltunoz@hotmail.com
Damar Aylık/ Özgen Seçkin ozgenseckin@mynet.com
Değirmenİki Aylık/ Rüstem Budak degirmendergi@gmail.com
Deliler Teknesi Aydın Şimşek deliler.teknesi@hotmail.com
Düşünbil İki Aylık/ Olcay Yılmaz dusunbil@gmail.com
Dergah
Aylık/ Mustafa Kutlu bilgi@dergahyayinlari.com
Düşle
(Kapandı) Aylık Barış Kuran bilgi@dusle.com
edebiyat@interaktif.gen.tr
Ekin Sanat Aylık/ Turgut Koçak ekinsanat@hotmail.com
Esmer Aylık/ Ferzende Kaya posta@esmerdergisi.com
Edebiyatta Üç Nokta Aylık/ Cenk Gündoğdu ikarosyayinlari@gmail.com
Evrensel Kültür Aylık/ Nuray Sancar evrenselkulturdergi@yahoo.com
Emektar Daktilo Aylık/ İlke Deniz emektardaktilo@hotmail.com
Deliler Teknesi İki Aylık/ Aydın Şimşek deliler.teknesi@hotmail.com
Eşik Cini İki Aylık/Öykü dergisi Ali Enver Ercan esikcini@yahoo.com
Edebiyat ve Eleştiri
(Kapandı) İki Aylık/Eleştiri dergisi Ahmet Yıldız edebiyat@interaktif.gen.tr
Eliz Aylık/ Hilmi Haşal elizedebiyat@gmail.com
Edep
Aylık Arif Ay edepdergisi@gmail.com
Edebi Müdahaleİki Aylık/ Ömer Faruk Dönmez mertedebiyat@gmail.com
Edebiyat OrtamıAylık/ Mustafa Aydoğan edebiyatortami@gmail.com
Fayrap
Aylık Hakan Arslanbenzer fayrapper@gmail.com
Güney Üç Aylık/ Aziz Özer mail@guneydergisi.com
Gülistan
Aylık/ Süleyman Karakaş gulistan@gulistandergisi.com
Gül Aydınlığı aylık edebiyat dergisi, Murat Soyak, msoyak@hotmail.com
Geceyazısı
(Kapandı) Dört Aylık/ Enis Batur
Genç Kardelen kültür-sanat-edebiyat dergisi,iki aylık/ Hayrullah Eraslan, hayrullaheraslan@hotmail.com
GençAylık/Gençlik dergisi Mehmet Lütfi Arslan genc@gencdergisi.com
Hürriyet Gösteri Üç Aylık/ Doğan Hızlan gosteri@hurriyet.com.tr
Hariçten Gazel
(Kapandı) İki Aylık/ Murat Ali Seven
Haşhaşi Aylık/ Osman Çakmakçı hashasisanat@gmail.com
Hece
Aylık/ Hüseyin Su hece@hece.com.tr
Hayalet Gemi
(Kapandı) İki Aylık/ Murat Gülsoy
Hece Öykü
İki Aylık/Öykü dergisi Hüseyin Su hece@hece.com.tr
Heves
(Kapandı) Üç Aylık/Şiir dergisi Ali Özgür Özkarcı hevessiir@hotmail.com
Hicranİki Aylık Adem Korkmaz hicrandergisi@hotmail.com
Hayal Üç Aylık A. Savaş Savaşoğlu hayald@gmail.com
Haksöz
Aylık Hamza Türkmen haksozdergisi@gmail.com
Hayvan
(Kapandı) Aylık/Paldır Kültür dergisi Metin Üstündağ
İnsancıl Aylık/ Cengiz Gündoğdu insancildergisi@hotmail.com
İskele
Mevsimlik Safa Arslan iskeledergi@gmail.com
İtibar
Aylık/ İbrahim Tenekeci itibardergisi@hotmail.com
İzlek
(Kapandı) Aylık/ Nizamettin Uğur izlekedebiyat@mynet.com
İmge Öyküler
(Kapandı) İki Aylık/Öykü dergisi Özcan Karabulut
İmlasızİki Aylık/ Halim Şafak imlasizyazisma@hotmail.com
İspinoz
(Kapandı) İki Aylık/Şiir dergisi Hasan Güneş hasangunes1972@superonline.com
Kurşun Kalem İki Aylık( Veysel Çolak kursunkalem2009@gmail.com
Kar İki Aylık( Niyazi Yaşar niyaziyasar@hotmail.com
Kuzey Yıldızı(Kapandı) İki Aylık/Vedat Kamer kuzeyyildizi@kuzeyyildizi.com
Kum İki Aylık/ Gencer Uçar asimsek70@hotmail.com
Kaçak Yayın
(Kapandı) Aylık/ Aslan Özdemir lm@leman.com.tr
Kurtuba
Aylık Ahmet Tek kurtubadergi@gmail.com
Kıyı İki Aylık/ Fethi Yılmaz kiyidergisi@gmail.com
Köprü
Üç Aylık/ Mesut Zaimoğlu irtibat@koprudergisi.com
KaragözÜç Aylık/Şiir dergisi Hakan Şarkdemir karagoz@ebabilyayinlari.com
Kitap-lık Aylık/ Murat Yalçın myalcin@ykykultur.com.tr
Koridor Üç Aylık/ Levent Özbek koridordergi@yahoo.com
Kül Öykü İki Aylık/Öykü dergisi Bilal Kolbüken kuloyku@yahoo.com
Karakalem
Aylık Metin Karabaşoğlu karakalem@karakalem.net
Kurgu İki Aylık/ Alaattin Topçu kurgukulturmerkezi@gmail.com
Karayazı
İki Aylık Süreyya Filiz Sisli karayazi.editor@gmail.com
Karşın İki Aylık/ Dilek Genç Dilsiz info@herseyekarsin.com
Kardelenİki Aylık/ Kadir Bayrak kardelen@kardelendergisi.com
Kökler
(Kapandı)Üç Aylık/ Osman Özbahçe koklerdergi@yahoo.com
Lacivert İki Aylık Esengül Kutkan lacivert_2005@yahoo.com
Likâ edebiyat dergisi, Cevat Akkanat, cevatakkanat@gmail.com
Ludingirra
(Kapandı)Üç Aylık/Şiir dergisi Nemciye Alpay
Mesele Aylık Osman Akınhay mesele@agorakitapligi.com
Milliyet Sanat Aylık Abdi İpekçi webadmin@milliyet.com.tr
Mühür İki Aylık/Şiir dergisi Mustafa Fırat muhur_siir@hotmail.com
Mahsus Mahal Üç Aylık Aytekin Yılmaz mahsusmahaldernegi@gmail.com
Mor Taka Aylık/Şiir dergisi Yaşar Bedri Özdemir mortaka@gmail.com
Mostar
Aylık Mustafa Fuat Er dergi@mostar.com.tr
Mavi Ada Mevsimlik Şenol Yazıcı adamavi@gmail.com
Moral Dünyası
Aylık Yavuz Bahadıroğlu moral@moraldergisi.com
Modern Zamanlar Mevsimlik/Sinema dergisi Tuncer Çetinkaya m_zamanlar@hotmail.com
Mavi Yeşil İki Aylık/ Hasan Öztürk bilgi@maviyesildergisi.com
Notos Öykü İki Aylık/ Semih Gümüş editor@notoskitap.com
Nikbinlik Aylık/ Ahmet Antmen nikbinlik_oet@yahoo.com
Nida
Aylık Fatih Bütün nida_dergisi@hotmail.com
Patika Aylık/ Abdullah Çelikarslan patikadergisi@yahoo.com
Papirüs
(Kapandı) Aylık/ Cemal Süreya
Picus
(Kapandı) Aylık/ Gülenay Börekçi
Roman Kahramanları Üç Aylık Ömer Asan heyamola@heyamola.net
Ortanca Üç Aylık İbrahim İmer ortancadergisi@gmail.com
Öteki-siz
(Kapandı) Aylık/ Salih Aydemir
Özgür Edebiyat İki Aylık/ Metin Celal ozguredebiyat@gmail.com
Öykü Teknesi Aylık/ Aydın Şimşek delilerteknesigenc@hotmail.com
Sanat Cephesi Üç Aylık/ Sırrı Öztürk sanatcephesi@gmail.com
Sıcak Nal İki Aylık/ Süreyya Evren sicaknal@gmail.com
Sabit Fikir Aylık/ Elif Bereketli editor@sabitfikir.com
Sincan İstasyonu Aylık/ Abdülkadir Budak sincanistasyonu@mynet.com
Siyahi
(Kapandı) İki Aylık/ Bülent Usta siyahieditor@gmail.com
Sızıntı Aylık Dr. Arif Sarsılmaz sizinti@sizinti.com.tr
Somuncu Baba
Aylık/ Musa Tektaş bilgi@somuncubaba.net
Sombahar
(Kapandı) Aylık/Şiir dergisi Murat Yalçın
Sözcükler İki Aylık/ Turgay Fişekçi tfisekci@gmail.com
Seçilmiş Hikayeler
(Kapandı) Aylık/Öykü Salim Şengil
Sühan
(Kapandı)İki Aylık/ Hüseyin Kaya huseynkaya@gmail.com
Sanat ve Hayat
(Kapandı) Aylık/ Hacı Orman
Sınırda
(Kapandı) Üç Aylık/ Hüsamettin Çetinkaya info@sinirda.org
S’imge
(Kapandı) İki Aylık/ Emine Tutar simgedergisi@siirkenti.com
Şiir Atı(Kapandı) İki Aylık/Şiir dergisi Seyhan Erözçelik siirati@turk.net
Şiiri Özlüyorum Aylık/Şiir dergisi Fuat Çiftçi fuatciftci70@gmail.com
Şehrengizİki Aylık/ Cihat Karaman sehrengizdergisi@hotmail.com
Şiir Saati Üç Aylık/Şiir dergisi Gülümser Çankaya gulumsercankaya@yahoo.com
Tersakan Toros İki Aylık/ Ali Ozanemre tersakantoros@gmail.com
Taflan
(Kapandı) İki Aylık/ Faruk Bal taflandergi@gmail.com
Türk EdebiyatıAylık Beşir Ayvazoğlu tedev@turkedebiyati.com.tr
Temrin
Aylık V.Hüseyin Kaya bilgi@temrindergisi.com
Tasfiye
Aylık Ahmet Örs tasfiyedergisi@gmail.com
Türk Dili Aylık/ Şükrü Haluk Akalın
Umran
Aylık Şemsettin Özdemir umran@umrandergisi.com
Varlık Aylık/ Enver Ercan varlik@varlik.com.tr
Virgül
(Kapandı) İki Aylık/ Mustafa Arslantunalı virguldergisi@gmail.com
Yaba Edebiyat İki Aylık/ Aydın Doğan yaba@yabaedebiyat.com
Yasakmeyve İki Aylık/Şiir dergisi Bülent Usta editor@yasakmeyve.com
Yordam
İki Aylık/ Mehmet Sait Çakar mehmetsaitcakar@gmail.com
Yaprak
(Kapandı) On beş günlük/ Orhan Veli Kanık
Yağmur
İki Aylık/ Abdullah Aymaz info@yagmurdergisi.com.tr
Yedi İklim
Aylık/ Ali Haydar Haksal yediiklim@yahoo.com
Yumuşak gİki Aylık/ Adullah Faruk Gönüllü heybe@yumusakg.com
Yeniyazı İki Aylık/ Yavuz Türk yeniyazi@gmail.com
Yitik Ülke
(Kapandı) Aylık/ Kadir Aydemir yitikulke@gmail.com
Yolcuİki Aylık/ Ferhat Kalender yolcudergisi@hotmail.com
Yom Sanat
(Kapandı) İki Aylık/ Cuma Duymaz yom-sanat@yahoo.com
YüzakıAylık Muhammet Ali Eşmeli dergi@yuzaki.com
Yazko Edebiyat
(Kapandı) Aylık/ Memet Fuat
Yaratım Aylık/Şiir dergisi Ahmet Çakmak yaratisiir@yahoo.com


Osman Akyol

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com