Haziran 2011
Bu sayıda iki önemli dosyayla karşınızdayız. Birinci dosyamızda, vefatının 50. yılı dolayısıyla Peyami Safa’yı ele aldık. Prof. Dr. Mehmet Tekin’in romancılığını anlattığı büyük yazarın 1929 yılında, yeni edebiyatçı neslinin sözcüsü olarak eski nesle karşı verdiği mücadeleyi ve Yakup Kadri’yle kavgasını da ben anlattım. Bu yazının içinde verdiğimiz gazete kupürü, “Edebiyat Mahkemeleri”nin Peyami Safa tarafından başlatıldığını göstermektedir. Hasan Öztürk’ün bir yazısı ve İlyas Dirin’in derlediği Peyami Safa karikatürleriyle devam eden dosyada Mehmet Tekin arşivinden bir “Safa Ailesi” fotoğrafı bulacaksınız. “Resimli Türk Edebiyatı” sayfamızda da Peyami Safa’nın hoş bir fotoğrafı ve sigara tiryakilerinin mutlaka okuması gereken ilgi çekici bir yazısı var.
İkinci dosyamızı, 2011’in “Franz Liszt Yılı” ilan edilmiş olması dolayısıyla Türk-Macar kültür ilişkilerine ayırdık. Hatırlarsanız, bu yılın başlarında Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt, bir İspanyol gazetesine yaptığı açıklamada, Türkler tarafından yüz elli yıl idare edilmiş olmalarını bir şans olarak gördüğünü, bugünkü varlıklarını Türklere borçlu olduklarını söylemişti. Gerçekten, Osmanlı hâkimiyeti sayesinde Avusturya boyunduruğundan kurtulan Macarlar, dil ve kültürlerini Budin paşalarınca sağlanan barış ve huzur ortamında hiçbir baskıya uğramadan yaşatmışlardı.
Osmanlılar, Macarları Macaristan’dan çekildikten sonra da koruyup kolladılar. Bilindiği gibi, Macar halkı, 1848 yılında Avusturya’ya karşı başkaldırmış, başarısızlıkla sonuçlanan bu isyanın ardından başta liderleri Kossuth olmak üzere on altı bin kişi Tuna Nehri’ni aşarak Osmanlı Devleti’ne sığınmıştı. Avusturya ve Rusya’nın tehditlerine rağmen iade edilmeyen bu mültecilere, kendilerinin ve ailelerinin hayat ve şereflerinin teminat altında olduğu, istedikleri ülkeye gidebilecekleri, kalmak isteyenlerin de arzu ederlerse rütbe ve mesleklerine uygun görevlere tayin edilebilecekleri bildirilmiştir. Bunun üzerine, mülteci subaylardan bazıları Vidin’de Müslüman olmuş, Osmanlı ordusunun modernleşmesinde önemli görevler üstlendikleri gibi, kültür hayatımıza da ciddi katkılarda bulunmuştur.
Macar asıllı büyük piyanist ve kompozitör Franz Liszt’in Osmanlı Devleti’nin başkentinde konserler vermek için duyduğu büyük arzunun arkasında, başta Kossuth olmak üzere çok sayıda Macar milliyetçisine kucak açan Sultan Abdülmecid’e duyduğu sempatinin bulunduğu söylenir. List ekolünden önemli müzisyenler de Osmanlı ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin müzik hayatında önemli roller üstlenmişlerdir. M. Selim Gökçe, “Osmanlılar, Macarlar ve Franz Liszt” başlıklı yazısında, Osmanlı-Macar ilişkilerinin tarihinden kısaca söz ettikten sonra Liszt’in İstanbul macerasını ve onun öğrencilerinin Türkiye’deki faaliyetlerini anlattı. Sadık Kutalmış, geçen asrın başlarında Budapeşte’de diplomat olarak görev yapan Ahmet Hikmet Müftüoğlu ve Enis Behiç Koryürek’in Türk-Macar kültür ilişkilerinin gelişmesi için yaptıkları çalışmalardan ve Macar Turancılarıyla Türkçüler arasındaki yakınlıktan söz etti.
Nazan Bekiroğlu ise Şair Nigâr Hanım’ın Macarlarla ve Macar kültürüyle ilişkisini yazdı. Bilindiği gibi Nigâr Hanım’ın babası Osman Paşa aslen Macar’dır ve “Macar Osman Paşa” diye bilinir.
Sadık Müfit Bilgi’nin kaleminden de Evliya Çelebi’nin Macaristan hakkında yazdıklarını okuyacaksınız. Cem Yavuz, Osmanlı hâkimiyetinin Macar şiirine nasıl yansıdığını “Şiirin Altın Çağında Karşılaşmalar” başlıklı ilgi çekici yazısında anlattı. Dursun Ayan da Béla Bartók’un Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’deki faaliyetlerini ele aldı. Halk türkülerinin derlenmesine katkıda bulunan Bartók, Macar tecrübesinden hareketle bu türkülerin “Çağdaş Türk Müziği” oluşturulurken nasıl kullanılması gerektiği konusunda fikirlerini de paylaşmıştı. Bahtiyar Aslan, Ignác Kúnos’un Türk halk edebiyatı çalışmalarına göz attı. Bir de Macar yazarımız var: Szilárd Szilágyi... O da Kúnos’un çalışmalarını kendi açısından değerlendirdi.
Bu sayıda maalesef hikâyeye yer veremedik. Şairlerimize gelince: İsmail Aykanat, Mehmet Aycı, Kalender Yıldız, Nadir Aşçı, Servet Gündoğdu, Rasim Demirtaş, M. Milat Özçelik ve Berat Demirci.
Tabii, Kırkambar’ımız her zaman olduğu gibi dopdolu. Kırkambar’ın sonunda da geçen ay gerçekleştirdiğimiz “100. Yılında Yeni Lisân Hareketi ve Millî Edebiyat Çalıştayı” ile Fatih Ali Emirî Kültür Merkezi’nde Ahmet Kabaklı Kütüphanesi’nin açılışıyla ilgili haberleri okuyacaksınız.
Daha güzel sayılarda buluşmak üzere hoşça kalınız.Muhabbetle, efendim.
Beşir Ayvazoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder