Ehl-i beyt... Ev halkı... Özel mânâsında ise «İnsanlığın en güzel ve en özel ailesi»ni işaret ediyor. Efendimiz’in şerefli ailesini, yakın akraba çevresini... Mübârek nesillerini sürdüren kızı Fâtıma, damadı Hazret-i Ali ve cennet kokulu torunları Hasan, Hüseyin Efendilerimiz ve kıyâmete kadar bizlere İslâm’ın güler yüzünü, sünnet-i seniyyeyi yaşayarak sergileyen seyyidler, şerifler, mübârek torunlar...
Onları bize; başlarına gelen, aslında ümmet olarak başımıza gelen tarihimizin belki en elem verici hâdisesi, Kerbelâ Katliamı hatırlatıyor. 10 Muharrem 61 / 10 Ekim 680 tarihinde meydana gelen bu elîm ve vahim hâdisenin hicrî yıldönümünü vesile edinerek, Aralık ayı dosya konumuzu «Ehl-i Beyt ve Aile» olarak belirledik.
Bugün müslüman Türk «aile»sinin başına gelenler, Kerbelâ Fâciası gibi... Hattâ ebedî neticesi göz önünde bulundurulduğunda daha vahim...
Aile, cemiyetin çekirdeği... En küçük birimi... Bir dokumanın en küçük halkası... Eğer her halka sağlam, düzgün ve güzel olursa; bu bütün halka yansıyacak...
Her şeyiyle bizlere üsve-i hasene / en güzel örnek olan Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi; ashâb-ı kiram ile en güzel toplumun, ehl-i beytiyle de bize en güzel ailenin nümûnesini verdi.
Milletimizi, halkımızı O’nun ev halkına benzetecek yegâne yol; dün de bugün de yarın da, ailemizi, aile hayatımızı, evimizi; O’nun şerefli ailesine, nezih aile hayatına ve mübârek hânelerine benzetebilmek...
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; insanın aile ihtiyacı ve toplumların aile temelinde yükselip çöktüğü gerçeğinden hareketle, ailenin gaileye dönüşmemesi konusunda uyarıyor. Çare olarak cihanın en mesut ailesi olan ehl-i beyti ve onların vasıflarını gösteren başyazıda; ailede can bağının, kan bağından ileri konumunun da altı çiziliyor.
Mustafa KÜÇÜKAŞCI; aile gibi değişmez değerlerimizi, globalleşmenin, sekülerleşmenin, ferdîleşmenin tehlikelerinden nasıl koruyabileceğimiz üzerinde kafa yoruyor. Sadettin KAPLAN; âşûrâ ve aşure geleneğimiz üzerine, birlik ve dirliğin önemini işliyor. Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ, ehl-i beyt ve takipçilerinin medeniyetimizin inşasındaki katkılarına temas ediyor. Aynur TUTKUN, istatistiklerle ülkemizin «aile» karnesini ortaya koyuyor ve uyarıyor. H. Kübra ERGİN, ehl-i beyt ve ashâbın dînimizin sağlıklı bir şekilde bize taşınmasında üstlendikleri müstesnâ vazifeyi ele alıyor.
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi ise; bu yıl Âşûrâ gününden bir gün sonraya tesadüf eden Şeb-i Arûs, yani Hazret-i Mevlânâ’nın Hakk’a yürüyüşü vesilesiyle, «Neseb ve Gönül Yoluyla Allah Rasûlü’nün Ehlinden Olmak» başlıklı bir makale kaleme aldı. Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh-’ın muhabbet ve gayretiyle, Peygamberî müjdeyle ehl-i beytten addedildiğini hatırlatan müellif; «Ya biz?» sorusunu gönlümüze düşürüyor.
Kalbin Gözyaşlarında; Orhan’ın aldığı mesafeyle, gönlünden hidâyet taşırmaya başlayışını, hâl lisanıyla tebliğde bulunarak, yengesinin tevbe etmesine vesile oluşunu okuyacaksınız.
Eğitim Notları’nda; «O yapsın...» ihmalciliğinin zararları, bir organizede herkesin vazifesini yapmasının önemi anlatılıyor.
Ahmet ZİYLAN, itimat ve güven dengesi yanında, kolay ve hazır kazanç peşinde olmanın zararlarını hatıralarla dile getiriyor.
Ve şiirler...
Birlik ve beraberliği, ailevî değerleri, ahlâkı, mâneviyâtı hatırlatan, anlatan mısralar...
Yetmişinci sayımızla; yeni hicrî yılınızı (1432) tebrik eder, ailelerimizin; o, Cihanın En Mesut Ailesi’nin güzelliğinden hisse almasını niyaz ederiz.
Yüzakıyla...
İrtibat:
dergi@yuzaki.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder