2010-12-08

Dergi Yaprakları...

İyi bir dergi okuyucusu muyum? Evet. Vaktiyle bu okumalarımı sık sık paylaşırdım. Özellikle 90'lı yıllarda. Akit (Vakit) Gazetesi'nde "Dergi Yaprakları" özel başlığını kullanmıştım uzun süre. Bu sayede kültür, sanat ve edebiyat dünyalarına sanırım bir katkım olmuştur. Olmuştur değil, kesinkes oldu; zira gerek o dönemde, gerekse sonraki yıllarda pek çok kalem erbabından ve dergici arkadaştan olumlu tepkiler aldım.

Sonraları, gazetelerin kültür sayfalarında böyle özel dergi takdimi yapan yazarlar kalmadı. Şöyle mi diyelim yoksa: Sadece bu işle meşgul olup bir yandan meraklı okuyucuyu dergilere yönlendirecek, diğer taraftan dergilerin tanıtımına, dolayısıyla okunurluğuna destek verecek imzalar pek gözükmedi.

Bunun yerine, bizzat dergi editörlerinin hazırladığı metinler ortalıkta gezinmeye başladı. Bu metinler ya aynen ya da birkaç kalem fiskesiyle, gazetelerde, hatta internet sitelerinde görünmeye başladı. Şimdilerde e-postalar vasıtasıyla bilgisayarlarımıza düşen bu türden metinler, dergicileri yeterince memnun ediyor mu bilmem. Fakat şunu biliyorum, sadece bu alana yönelik internet dergileri (Sözgelimi, http://dergilik.blogspot.com) var artık ve bunlar, dergi merkezinden gönderilen tanıtım metinlerinden ziyade, daha orijinal karşılıkları olan yazıları tercih ediyorlar. Olması gereken de bu...

İyi bir dergi okuyucusu olarak eskiye nazaran az da olsa bu sütunda, okuduklarımı paylaşmaya gayret ediyorum. Şimdi bu paylaşıma geçelim...

Yordam dergisi, çok şey... Mehmet Sait Çakar "küçücük bir dergi" demiş, lâkin bu dahi bir büyüklük değil midir? Mütevazılığın gereği yok bence. Şöyle açıklayayım: Yordam'ın toplu olarak elime geçen ilk altı sayısından sadece altıncısını okuyabildim. Ve orada billur dizelerden oluşan şiirlerle karşılaştım. Sözgelimi, arka kapakta sunulan "Berna'nın Bakacakları"nı kim ne yapmaz? Müşir Fuat'ın kimliği nasıl merak edilmez? Mehmet Sait Okur'un "Çölde Kurbağa Sesleri"ne mümkün mü duyarsız kalmak?..

Yordam, bir edebî ürün dergisi. Bu minvalde, küçük hikâyeler (Dilara Pınar Arıç'ın "Kütleyi Taşımak"ı, Nuhan Nebi Çam'ın "Köz Çayı"), denemeler (Hülya Bahadır'ın "Sokak Satıcılarının Sesleri Söndü"), makaleler (Osman Akyol'un "Yeşilçamda Kopan İstismar Furyaları", Ali Osman Altan'ın "Kayıp Yazı Dili: Karamanlıca"), vb. metinler yer almakta. Bunlardan, bende geçmişe özlem duygusu oluşturan "Sokak Satıcıları..."na okuma önceliği tanıdığımı belirtmeliyim. Edip Yüksel'in "Kertenkeleleşmek" ve Ömer Âsım'ın "Ayın On Dördüydü, Kapı Çalındı" başlıklı metinlerini de anmalıyım.

Yordam için, çok şey demiştim, okuduğunuzda öyle olduğunu göreceksiniz... (0506 6806450; mehmetsaitcakar@hotmail.com)

Tütün, Sayı 70: Yıllar sonra Tütün'le yeniden karşılaşmak hüzne meylettiriyor beni. Nihayetinde eski bir dostla karşılaşmış gibi olmuyor mu insan? Bu yüzden dergiyi okur ve incelerken, daha bir titizlik gösteriyor.

Tütün'de Abdullah Demirci'nin "Gül-dün" ve Raşit Dağlı'nın "Bütün Göçlerimi Harcadım Bu Yollarda" başlıklı şiirlerine okuma önceliği tanıyorum, sebepsiz. Tabii bir kendine çekiş mi var bu metinlerde? İkisinde de aktarabileceğim dizeler var. Fakat Abdullah Demirci'nin şiirinden bir bölümle yetineceğim:

"tersten okumaya başlayınca kitabı/gerçekten tanıyamıyorum kendimi/albümleri karıştırırken rastlanılan/çocukluk resimleri gibi/ne kadar da değişmişim diebilip/ince bir sızıya dönüşüveriyorum"

Şiir bahsini kapatmadan, Bayram Kılıç'ın "Oyunlar Kitabı" başlıklı uzun şiirini anmadan geçmeyelim. Kimi güncel ve fakat evrensel meselelerin karşıtlığından doğmuş olan bu metinden şu mısraları sizinle paylaşmazsam, bu yazı eksik kalır: "-Elin nasıl kralım/Şeytanın eli iyi/Baksana/ Namaz kılanlar bile onaylıyor Irak işgalini"

Orhan Tepebaş'ın "Son Dönem Türk Şiirinin Lirik Şairleri" serisinin ikinci yazısı olan "İlhami Çiçek - Satranç Dersleri" başlıklı inceleme yazısı ile yine Orhan Tepebaş'ın "Yaşar Elmas ile Sohbet"i, Tütün'ün bahtı açık okurlarını bekliyor... (baysimsek@hotmail.com)

Bir Nokta dergisinin "Editör'den" başlıklı sunuş yazılarını Mürsel Sönmez yazıyor. 106. Sayının bu giriş yazısından bazı bölümleri iktibas etmek istiyorum:

"Fildişi Kule'de değiliz, hayatın tam merkezinde akıl, ruh, ahlak ve zeka sefaletinin tüm boyutlarını gözlemliyoruz. (...) Savaşların, işkencelerin, açlıktan ölümlerin, doğal düzenin bozulmasının, tüketme histerisinin ve bunun sonucunda oluşan bedensel, zihinsel köleleşmenin bir sanatçının dikkat alanının dışında olabilmesi mümkün değil... (...) 'Tüm bunların sanatla edebiyatla ne ilgisi var, siyaset alanına girer bu konular. Sanatçı, yaratısını gerçekleştirir ve kendi işine bakar' diyemiyoruz. 'Sanatçı insanlık manevi şahsiyetinin vicdanı olmalıdır' diye de üstüne basıyoruz o itiraz cümlesinin."

Bu teyakkuz halinden ötürü, Bir Nokta'ya ve Mürsel Sönmez'e müteşekkiriz. Bunu belirttikten sonra, derginin elimizdeki bu nüshasında İbrahim Eryiğit'in "Hurûfât" ve Arif Dülger'in "İyi Geceler Anne" şiirleriyle Bedran Yoldaş'ın "Zembilfüroş-2" başlıklı hikâyelerini tavsiye edeceğim. Mehmet Kurtoğlu'nun "Mektuplardaki Necip Fazıl" incelemesi de üstadı sevenleri memnun edecek nitelikte bir çalışma olarak anılmalıdır. Keza, Mustafa Özçelik'in "Çocuk ve Dua"sı da, özellikle şiir diline yansımış çocukluğun saf dualarını ihtiva etmesi bakımından hassas bir okumaya tabi tutulabilir... (0212 5148950; arslanmurat@turk.net)


Cevat Akkanat


Kaynak:
Millî Gazete
09 Aralık 2010

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com