2009-02-09

"İkindi Yağmuru" edebiyatımıza yağan rahmet

Dünya siyaset ve ekonomi sahnesinde her gün yeni gelişmeler, değişmeler yaşanıyor. Bu sahnelerdeki oyunlar insanlığın büyük bir kısmını yakından ilgilendiriyor. Sanat sahnesi ise ilgililerinin desteği, isteği, gayreti ve çabasıyla varlığını devam ettiriyor. Sanatımızın ve edebiyatımızın nabzını dergilerden takip edebiliyoruz. İkindi Yağmuru dergisi bu nabız merkezlerinden birisi. Yürüyüşünü üç yıldır ve on sekiz sayıdır devam ettiriyor. Gücü, enerjisi, birikimi inşallah nice sayılara ve yıllara yürümeye imkân tanır.

İkindi Yağmuru Üsküdar merkezli ve yönetimli bir dergi. Zen Kitapevi, derginin adresi... Yayın yönetmenliğini İlyas Şanver, editörlüğünü Çetin Şahin yürütüyor.

Derginin kapağında İbrahim Tenekeci'nin şiirinden bir bölüm bulunuyor. Bunun sebebini iç sayfalarda anlıyoruz. Ünsal Ünlü, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2008'in en iyi şiir kitabı seçilen Ağır Misafir'in şairiyle, İbrahim Tenekeci'yle bir söyleşi gerçekleştirmiş. Şiirde niçin ısrarcısınız sorusuna Tenekeci şu cevabı veriyor: "Şiiri, 'Bir derdim var, bin dermana değişmem' şeklinde görüyorum."

Elbette bu cevabın devamı var ama mesajı bu cümleyle de alıyoruz. Şiir, yürekte yük değil, yüreği diri tutan derttir. Bu derdi sahiplenemeyenler, bir süre sonra derdi yük olarak görenler ağırlık altında eziliyor. Dert yürekteki sızıdır, sızılamayan gönülden meram sadır olmaz. Tenekeci aynı cevabın devamında, "Bütün gücümle şiir yazmaya çalışıyor, şiirin önüne hiçbir şey koymamaya özen gösteriyorum" diyor. Titizlik ve ahlâk üzerinde niçin bu kadar ısrarcı olduğunu ve bu ısrarın kendi sanatına nasıl yansıdığını görmek ve anlamak için Tenekeci'nin şiirlerine müracaat etmek şart. Esere bakarak sanatçı hakkında yorumda bulunmak en tabii hakkımızdır.

Tenekeci başka bir soruya verdiği cevapta ise, kendi yerini ve konumunu şöyle izah ediyor: "Yunus Emre'den Karacaoğlan'a, Mehmet Akif'ten İsmet Özel'e kadar millî kültürümüze katkı sağlamış tüm şairleri hesaba katmak zorundayım."

Burada edebiyatımız için son derece temel bir ölçünün hatırlandığını, benimsendiğini görüyoruz. Edebiyatın hangi sahasında eser verirse versin her sanatçı aslında bütünün, bu temel yapının ve çatının altında kendini görmelidir. Kendini, millî kültürün dışında gören birisi millet tarafından asla tasvip görmeyecek demektir. Sanatçının ömrü yaşadığı hayat süresi kadar değil, milletin onu yaşattığı zaman kadardır. Bu gerçeği kabul edemeyenler, şahsî hırslarının galebesi altında yanlış adım atanlar, büyüklerini tanımayanlar, sanata, emeğe ve hayata saygı duymayanlar bu bütünün içinde yer alamazlar. Sanat, öncekilere saygıyla, sonrakilere önderlik edecek eserlerle anlam kazanır.

Yine dergide Hüseyin Akın'ın Ağır Misafir hakkında "Dört yıl sonra gelen Ağır Misafir" başlıklı yazısı yer alıyor.

İkindi Yağmuru'nda şiirlerin dizilişinde farklı bir düzen takip ediliyor. Edebiyatımızda şiirin öncelikli konumundan dolayı dergilerde şiirler genellikle ilk sayfalarda ve art arda dizilir. Elimize aldığımız dergilerin tadı ve kokusu şiirle verilir. Bu yüzden dergi ile şair bir süre sonra özdeşleşir. İkindi Yağmuru şiirle başlıyor ama devamında başka ürün ve şiir şeklinde ilerliyor. Derginin bu sayısında Sedat Umran'ın Cepler, Cafer Keklikçi'nin Tatil beldesi, Mustafa Celep'in Aşk ve öfke, Rasim Demirtaş'ın İstanbul güzellemesi, Mustafa Atiker'in Müzik iki ve İlker Gören'in Kırmızı yüzler masalı adlı şiirleri yer alıyor.

Keklikçi'nin bir mısraı şöyle: "Eğilirsin ama bir çiçeğin eğilmesi gibi". Bu mısra ile Tenekeci'nin "Bir çiçeğin açarkenki üslûbu" mısrasının kardeş olduğunu söyleyebiliriz. Şair, varlıktaki anlamı sezgisiyle duyan ve duyuran kişidir.

Halil Dost'un kaleme aldığı, "Okumalar ve değiniler" başlıklı metin okur için de cazip unsurlar içeriyor. Edebiyattan televizyon dünyasına kadar kısa kısa yorumlar, değinmeler bu metinleri ilgi çekici hale getiriyor. Cemal Şakar'ı okuyan takip eden ve hikâyâtının kitaplaşmasını isteyen Halil Dost, Boşanmak İstemiyorum dizisinin hâkiminin toplumdaki mevkisine kadar gözlemlerini okurla paylaşıyor.

Bu sayının hikâyecileri ise, H. Hüseyin Göktaş ve Remzi Şimşek. Göktaş "Sabah seheri" adlı hikâyesinde sabah namazına kalkarak güne başlayan bir ailenin fertlerini konu ediniyor. Yakup Öztürk bir portre denemesi olarak "Güzellikse hep derununda" başlığıyla Orhan Okay'ı anlatıyor. Akademik hayatından, kitap çalışmalarına kadar belki bir özet mahiyetinde Okay Hocanın edebiyatımıza katkısını dile getiriyor.

Bu sayının dikkat çeken diğer söyleşisi ise Saadettin Ökten Beyl ile gerçekleştirilmiş. İmam-Hatip Okullarının kurucusu Celal Ökten Hocanın oğlu olan Saadettin Bey, gerek babasının çalışmaları gerekse de o dönem hakkında son derece ilgi çeken bilgiler veriyor, değerlendirmelerde bulunuyor. Batı ile bizi mukayese eden ve aramızdaki derinlik, kültür ve medeniyet farkını çarpıcı örneklerle ortaya koyan Saadettin Bey, bizim başka âlemlerle farkımızı anlatıyor. Bizim kültürümüzün renklerinin Batı adamında görülemeyeceğini, Batı adamının tuvaline yansımayacağını söyleyen Ökten, bütün meselenin inançta, dinde şekillendiğini vurguluyor. Öyleyse aramızdaki farkı şöyle izah edebiliriz, biz Resulûllah Efendimize ve O'nun getirdiği bütün değerlere inanıyoruz ve iman ediyoruz; Batı'nın bütün değerler sistemi ise Resulûllah'ın getirdiği değerler sistemini ret ve inkâra dayanıyor.

İkindi Yağmuru dergisinin millî kültürümüze daha nice katkılar sağlamasını temenni ediyoruz. Dergiyle 0 216 553 33 73 numaralı telefonla irtibat kurulabilir.

Osman Toprak


Kaynak:
Millî Gazete
06 Şubat 2009

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com