2011-08-27

Bir edebiyat eylemi 'ğ' dergisinde Ramazan Dikmen

Mayıs 2009’dan bu yana Türkiye’de edebiyat dergiciliğinin çehresini değiştirmeye devam eden yumuşakge, Eylül-Ekim sayısıyla okuyucusunun karşısına çıkıyor. Bu zamana kadar pek çok ilginç soruşturmayı sayfalarına taşıyan yumuşakge, ilk defa bir dosya sunuyor okuyucusuna. Dosyada; 1997 yılında, erken sayılabilecek bir yaşta vefat eden değerli öykücü Ramazan Dikmen ve onun öykücülüğü değerlendiriliyor. Bu dosyaya katkıda bulunan isimler Köksal Alver, Mihriban İnan Karatepe, İdris Ekinci, Akif Hasan Kaya ve Merve Koçak Kurt. Dosyanın sonunda bir de M. Fatih Kutan'ın hazırladığı Ramazan Dikmen bibliyografyasına yer veriliyor.

Derginin artık sabit bir parçası haline gelen tercüme bölümünde, E.T.A. Hoffmann tercümelerine devam ediliyor. Hoffmann’ın “Müziğin Büyüsü” ve “Hayal ve Gerçek” isimli öyküleri bu sayıda yer kendilerine yer buluyor. Tercüme bölümünün bir de sürpriz konuğu var. Avusturyalı çağdaş şair Gregor Fink’in yakın tarihli şiiri “Terkedilmiş Şehir”, yine bu sayıda okuyucunun takdirine sunuluyor.

İki sayıdır devam eden ve sabit olacağı anlaşılan kitap bölümünde, Cihan Aktaş’ın “Son Büyülü Günler”, Yalçın Armağan’ın “İmkânsız Özerklik – Türk Şiirinde Modernizm” ve H.Hümeyra Şahin’in ilk kitabı “Lacivert” değerlendiriliyor.

Bu sayıya şiirleriyle Ömer Faruk Demirel, Cihat Özsöz, Mehmet Talha Paşaoğlu, Murat Ekinci, Beytullah Kılıç, Ümit Aslan ve Yulun Eke; hikâyeleriyle Mihriban İnan Karatepe, Cemal Şakar ve Ertuğrul Emin Akgün’ün katkı sağlıyor.

Yeni sayısıyla kapak tasarımlarında ufak bir değişikliğe giden yumuşakge, Züleyha Sarı’nın fotoğrafıyla kapak zarafetini farklı bir boyuta taşıyor.

Yumuşakge’nin okurlarına bir başka sürprizi ise dağıtımla ilgili. Dağıtımını Kültür Dergi Dağıtım’a veren dergi, bundan böyle Türkiye genelinde D&R’larda, NT’lerde ve pek çok kitapçıda bulunabilecek.

Özlem Torun



İrtibat:
www.yumusakge.com

177. Hece

Eylül 2011

EDEBİYAT GÜNDEMİ
Necati Mert/Hangi Dilin Bayramı? 3
Cemal Şakar/Münfetih Edebiyat 4
Murat Kapkıner/İnsan-Beşer-Âdemoğlu 5
Kazak Şair Akberen Elgezek’le Şiir Üzerine Söyleşi 7

TAKİP MESAFESİ
Hayriye Ünal / Yani Kin Bile Şiir İçin 11
Bir Kere 12
Mehmet Erte/Tekrar 15
Ahmet Hamdi Tanpınar / Yeni Edebiyat Cereyanına Dair 16

Hasan Aycın/Çizgi 17
Hüseyin Atlansoy/Düz Lâcivert 18
Ömer Aksay/Melekle Bahçe’de Kavga 19
Ali Emre/Kanamalı Gazel 22
Mustafa Muharrem/Dikkat Köpük 23
Hasan Yurtoğlu/Casus Belli 25
Zeynep Arkan/Serbest Mâi 32
İdris Ekinci/Her Gün Haziran Yanığı Her Haziran Soğusun 34
Şenol Korkut/Siteler 36
Mustafa Uçurum/Sırat-ı Müstakîm 37
Ümit Zeynep Kayabaş/Kâğıttan Evler 39
Yahya Kurtkaya/Avcılar Her Yerde Bruege 41
Atilla Mülayim/Hasret Kemerli Savaş 43

Mustafa Köneçoğlu/"Büyüsü Bozulmuş Dünya"ya Şiiri Geri Çağırmak 45
Merve Koçak Kurt/Vaktin Ela Ölümü 47
Yunus Develi/Frenk Havası -XXI- Final 52
David Lodge/Kurgu Sanatı 54
Mustafa Şerif Onaran/Dağa Çıkmak 57
Naime Erkovan/Denizi Yutan Adam 63

DOSYA
ENTELEKTÜEL ŞİDDET-1
Murat Erol/Entelektüel Şiddet’i Düşünmek 66
Lütfi Bergen/Sözden Söyleme: Entelektüel ve Saldırı 73
Necip Tosun/Entelektüel Şiddet ve Bir İmha Aracı Olarak Yazı 85
Cemal Şakar/Organik Entelektüellerin Yarattığı Şiddet 92

Fatma Esti/Yorgunluk 96
Gürsel Aytaç/Huzur Romanında Alman Edebiyatı İzleri 99
Şeniz Yıldırımer/Yûsuf ile Züleyhâ Hikâyesi ve Züleyhâ’nın Dönüşümü 106
Yusuf Turan Günaydın/Edebiyatın Sanat ve Popülariteyle Harmanlanışı:... 115
Asım Öz/Leyla İpekçi’yle Ateş ve Bahçe Üzerine Söyleşi:... 124

KİTAPLIK
Tevfik Ekiz/Felsefî Roman 132
Mustafa Köneçoğlu/Kul Hakkı Kulak Arkası 134
Ali Enis/Nefsini Bilen Rabbini Bilir 135
Başkalarının Hayatı 136

'Kitap-lık' dergisi Füruzan dosyasıyla çıktı

Eylül 2011 – 152.sayı

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından yayımlanan kitap-lık dergisinin Eylül sayısının dosya konusu Parasız Yatılı ve Füruzan öykücülüğü. Türk edebiyatının adından en çok söz ettiren, Füruzan’ın ilk öykü kitabı Parasız Yatılı yayımlanışının 40. yılında gündeme geliyor.

Kitabın Fransızca çevirmeni Patrice Rötig’in kapsamlı bir röportajıyla açılan dosya Haydar Ergülen’in her bir öykü için yazdığı birer şiirle, Adnan Binyazar, Faruk Duman, Hülya Soyşekerci, Selim İleri, Yalçın Tosun, Murat Özyaşar, Şenay Eroğlu Aksoy ve yine bir başka Fransızca çevirmeni Elif Deniz’in yazılarıyla tamamlanıyor. Yazılara, Semih Poroy’un bu sayı için çizdiği desenler eşlik ediyor.

Turgut Uyar’ın 1952 tarihli bir şiirinin (El Ediniz Uzaklardan Ferdane Hanım) gün ışığına çıktığı, Taylan Altuğ’un Hulki Aktunç’un ardından yazdığı uğurlama yazısının da yer aldığı kitap-lık’ın yeni sayısında Emin Özdemir, Uğur Kökden, Ali Asker Barut, Ali Özgür Özkarcı, Tuncer Erdem ve Utku Özmakas yazıları, İsmail Pelit ve Juan Carlos Onetti öyküleri, Mustafa Ziyalan, Ömer P. Yılmaz, Aslı Serin, Serhat Uyurkulak, Senem Gökel ve Michelangelo şiirleri yer alıyor.



2011-08-25

'Şehrâyin' dergisinin ilk sayısı çıktı

Türkiye Yazarlar Birliği Gaziantep Şubesi tarafından üç ayda bir hazırlanan Şehrâyin dergisinin ilk sayısı çıktı. Genel Yayın Yönetmenliğini gazeteci-yazar Ahmet Aslan’ın yaptığı derginin yayın koordinatörlüğünü Turan Gündüz, yazı işleri müdürlüğünü ise yazar Sabiha Doğan yapıyor. Kültür, düşünce ve edebiyat alanındaki özgün çalışmalara yer vermeyi hedefleyen dergi, her sayısında farklı bir kapak konusu ile okuyucularının karşısına çıkacak.

İLK KAPAK KONUSU: ŞEHİR VE HAYAT

Şehir ve Hayatın ilk kapak konusu olarak işlendiği dergide geçmişten günümüze kentlerin gelişimi, kent yaşamı ve kentlerin sosyal hayat üzerindeki etkileri inceleniyor. Tanınmış birçok yazarın kaleminden şehirlerin anlatıldığı, şehirlerin toplumsal gelişme içindeki rolleri ile farkında olmadan bireysel yaşamı derinden etkileyen gücü edebiyat ve kültür ekseninde değerlendiriliyor. Kent yaşamı içerisinde kaybolan kültürel ve sosyal yaşam ile kentin hızlı akışı içerisinde bireysel yaşamdan silinip giden değerlerin vurgulandığı yazılar, hayatın anlamını yeniden bulmaya çalışanlara için bir rehber niteliği taşıyor.

AHMET ÜMİT: GAZİANTEP’LE İLGİLİ BİR KİTAP YAZACAĞIM

Şehrayin Dergisi’nin ilk sayısında tarihçi Mustafa Armağan Gaziantep’te yaşadığı evi anlatırken, Ahmet Ümit’le yapılan söyleşiye de yer veriliyor. Ahmet Ümit’in “şiir gibi hissettiğim kent” diye adlandırdığı Gaziantep hakkında bir roman yazmaya hazırlandığı da yapılan söyleşi ile ortaya çıkıyor. Öte yandan Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı D.Mehmet Doğan “Şehir ve Kültür” yazısıyla şehir ve kültür ilişkisinin yeniden kurulması gerektiğini ifade ederken, Türkiye yazarlar Birliği Gaziantep Şube Başkanı Hanifi Akın ise ”Şehrin Hayatımıza Kattığı Anlam” adlı yazısında Gaziantepli önemli şahsiyetlerin çalışmaları hakkında yeni bilgiler sunuyor.

GAZİANTEP DEĞERLERİ ULUSAL ALANA TAŞINACAK

Şehrâyin Dergisi her sayısında farklı bir kapak konusunun yanında Gaziantep’e ait düşünce, kültür ve edebiyat değerlerini ulusal bir yayınla okuyucularıyla buluşturarak kültürel bir misyonun taşıyıcısı da olacak. Öncelikli olarak Gaziantep’te yaşayan yazarların yazılarına yer verilecek olan dergide ulusal alanda tanınmış yazarların yazılarına yer verilerek derginin etkisi artırılmaya çalışılacak. İlk sayısında “Şehir ve Hayat” konusuna yer veren derginin ikinci kapak konusu ise “Aynilik ve Farklılık” olacak.



2011-08-24

'Umran' dergisinin 200. sayısı çıktı


Milli Görüş’ün Mirası

Umran, bu sayısında 1969’da başlayan Milli Görüş hareketini ve elbette merhum liderini kapsamlı bir biçimde ele aldı. Derginin 200. sayısının o sembolik titreşimleri içinde Mili Görüş hareketine ayrılmış olması da önemli. Türkiye’de İslamcılığın partili kaynaklarından biri olarak Milli Görüş hareketinin teorisinden pratiğine, Türkiye ve dünya meselelerine bakışına kadar pek çok noktasını masaya yatırdığımız bu sayının Milli Görüş hareketi etrafında geliştirilen kimi yorum biçimleri hakkında farklı bir bakışı da ortaya koyduğunu belirtmek abartılı olmaz. Milli Görüş’ün neyi ne kadar yaptığı, amacının neresinde olduğu, teorisi ve kadrosu gibi önemli soru(n)ların irdelendiği Burhanettin Can’ın yazısı Milli Görüş hareketinin işlevini anlayan, hakkını teslim eden ama aynı zamanda kimi eksik noktalara da dikkat çeken önemli bir yazı. Abdullah Yıldız, Mustafa Tekin, Serkan Yorgancılar, Quinn Mecham, Musa Çağıl ve Vahap Yaman Erbakan’ı ve Milli Görüş’ü farklı boyutlarıyla ele aldılar. Hatıralardan sosyolojik çözümlemeye uzanan bu yazılar hareketin politikasını, daha doğrusu dönemler içinde farklılaşan kimi politikalarını tarihsel gelişimi içerisinde ele alıyor. Bu bakımdan ortaya konan perspektifin önemli olduğu yadsınamaz.

Düşünce Tarihçisi Olarak Kurtuluş Kayalı

Derginin siyaset odaklı sayfaları kadar düşünce sayfalarında da önemli metinler yer almakta. Her düşünce gerçek anlamını düşünce tarihi içinde kazanıyor. Kurtuluş Kayalı, yıllardır sosyolojiden siyasete, romandan sinemaya, edebiyat eleştirisinden portreye birçok alanda önemli eserler ortaya koymuş bir aydın, akademisyen. Kitaplarının/yazılarının çoğu kendi alanında tek olacak yetkinlikte. Böylesi bir bilincin ve duyarlı çalışkanlığın birleşimi olarak ortaya çıkan yapıtlar/yazılar Türkçe düşünce dünyasını bütün boyutlarıyla kavramamızı sağlayacak derinliğe sahip bir bütünlük sunuyor. Düşünce tarihçisi olarak Kurtuluş Kayalı’nın farklılığını oluşturan edebiyat ve sinema ilgisinin, bununla bağlantılı olarak dergilere odaklanmasının Türkçedeki kültürel alanın bütünlüklü bir biçimde irdelenmesi noktasında önemli katkılar sunduğu yadsınamaz. Kurtuluş Kayalı’nın düşünce tarihi alanındaki yerini daha iyi değerlendirebilmek için Asım Öz’ün hazırladığı soruşturma soruları Alim Arlı,Aytaç Yıldız, Hakan Arslanbenzer ve Suavi Kemal Yazgıç tarafından cevaplandırılmış.

İslamcılarda Eleştiri Yok mu?

Metin Önal Mengüşoğlu ise Etyen Mahçupyan’ın geniş Müslüman kitle arasında tenkitçi ve kritikçi bir damar olmadığını işaret eden yazısını kritik ediyor ve her zaman İslamcı aydınlar içerisinde eleştiriyi ibadet bilen nitelikli kalemlerin olduğunu ortaya koyuyor. Gene bu bağlamda Kelim Sıddıki’nin eleştirel ufkunu değerlendiren Zafer Bangash’ın metni de oldukça dikkat çekici bir yazı.

Yedi İklim dergisinin 257.sayısı çıktı

YEDİ İKLİM, AĞUSTOS 2011, 257.SAYI

BAŞYAZI Yedi İklim-Geçen Ayın Yedi İklim’i
ŞİİR Kâmil Eşfak Berki-Sen Ölümecazım Benim
ŞİİR Zafer Acar-Sebeb-i Telif
ŞİİR Mehmet Aycı-Gönlünden Bir Kuş Uçmuşsa Güneye ve Doğuya
ŞİİR Özcan Ünlü-‘Son Kişot’ Ağıtı
ŞİİR Ahmet Mercan-Eşik / Yol Düşü
ŞİİR Suavi Kemal Yazgıç-Kendi Gazel
ŞİİR Mustafa Uçurum-Tanıdık Fiyaka
ŞİİR Abdullah İlhan-Terzi
ŞİİR Hacer Akıcı-Bölünmüş Şiir / Gündelikçi Nükleer Kamikaze /
23 Nisan / Kış Şiiri
ŞİİR Silvan Alpoğuz-Aşk Hakkında Bir Detay / Telefonun Bu Ucu
ŞİİR Ahmet Tokiş-Açık Hesap / Flora / Ne Bakıyorum Yok Birşey
ŞİİR Rıdvan Ünal-Şefkate Muhtaç Babalar Kitabı / Süvari
ŞİİR Bilâl Yavuz-Tarifsiz / İz Düşümleri
ŞİİR Ömer Faruk Demirel-Bir Müslüman Kravat Bağlıyorken
ŞİİR Adnan Sayım-Alnıma İnen Satırlar
ÇİZGİ Hasan Aycın-Çizgi
ÖYKÜ Kadir Tanır-En Uzun Hüzün:4
ÖYKÜ Osman Koca-Bahanemsiz
ÖYKÜ Emine Batar-Geçmişin Bugünü
ÖYKÜ Vagif Sultanlı-Serap:Türkçeye Aktaran:Dr.Enver Uzun
HAT Mustafa Cemil Efe-Hüsn-i Hat
İNCELEME Kâmil Eşfak Berki-Mehmet Âkif’in Poetik Cilveleri
ELEŞTİRİ Yüksel Kanar-“Karanlık Kıta”nın İdeolojisi: Modernizm
İNCELEME Ali Haydar Haksal-Bir Yabancının İçeriden Müslümanlara Bakışı-II-
DEĞİNİ İsa Eralp-“16 Temmuz 1999”
DEĞİNİ Mücahit Koca-Şairler Silsilesi:Bursalı Şair Ahmet Paşa (1426-1497)
EBRU Özden Aydın-Ebru
DENEME İsmail Demirel-Bir Uhrevî, Bir Gök Sofrası: Oruç
ŞİİR İmamu Amiri Baraka-Kâbe:Türkçeye Çeviren:Mustafa Burak Sezer
GEZİ Recep Seyhan-Augsburg Notları-4
ELEŞTİRİ Aykut Nasip Kelebek-Şiir Eleştirilerinin Birtakım Zafiyetleri
Yeni Okumalar-Değiniler
DEĞİNİ Emine Batar-Öykü Yıllığı 2011 /Güzide Ertürk’ün Düşeş’i
DEĞİNİ Mustafa Uçurum-Ağaç Gölgesinde Şiirler
DÜZELTİ Zafer Acar-Bir Düzelti

2011-08-22

Arif Ay ile EDEP edebiyat dergisi üzerine söyleşi


'Aydınlığımızı insanlığa sunmada tembellik etme hakkımız yok'

Edep dergisi, ağustos sayısı ile bir buçuk yılı geride bıraktı. Ankara'da, şair Arif Ay tarafından yayımlanan dergi, ilk sayısından bu yana ilkeli ve muhalif tavrı ile dikkat çekiyor. İnsanın kul olarak yeryüzünde bir işlevi varsa, ortaya koyduğu edebiyatın da bir işlevi olması gerektiğini söyleyen Ay, "Edep'i muhalif kılan da bu: Mevcut edebiyat anlayışına ve ilkesizliğe karşı oluşu." diyor.Mart 2010'da yayın hayatına başlayan aylık edebiyat dergisi Edep, Nuri Pakdil'in bir sözünü serlevha yapıyor kendine: "İnsan seni savunuyorum sana karşı." Dergiyi Ankara'da, şair Arif Ay, tek başına yönetiyor. Bir buçuk yılı geride bırakan Edep, sarı kâğıda basılı dört sayfayla başladı yolculuğuna. Şimdilerde sekiz sayfa yayımlanıyor. Lafını esirgemiyor, kelâmını dolandırmadan söylüyor. 18. sayısında, dergiyi yöneten Arif Ay ile Edep'i konuştuk.

Edep, bir buçuk yaşını bitirdi. Dört sayfa, zaman içinde sekize çıktı. Yola çıkarken ne murat etmiştiniz, okurunu buldu mu Edep?

Edep, hem yazar-şair kadrosunu hem de okurunu oluşturmayı murat etmişti. Her ikisi de süreç içinde oluşuyor ve oluşmaya da devam ediyor. Ayrıca Kültür Bakanlığı'nın kütüphanelerine de ulaşıyor. Özellikle gençlerin yetişeceği bir okul olsun istedik. Dergilerin önemli işlevlerinden biri de bu olmalı; yeni yazar ve şairler kazandırmalı topluma.

Edep'in ilk sayısı, "İdeolojiler öldü." diyenlere bir tepkiyle okura 'merhaba' diyor ve ekliyordu: "Değerlere sahip olmak, ilkelere sahip olmaktır." Edep'in kendi ilkeleri neler?

Söz konusu ilkeler sadece Edep'e ait ilkeler değil. Tüm Müslümanların sahip olması gereken ilkeler. Sahip olmakla kalmayıp, hayata geçirmeleri gereken ilkeler. Örneğin, faize ve faiz kurumlarına karşı olmak, zulme karşı olmak, kirli mülkiyete karşı olmak, servet yığma yerine paylaşmayı ve dayanışmayı ortaya koymak. Emeğin yüce bir değer olduğu bilincinden hareketle hak gasbına ve sömürüye karşı olmak gibi. Bir dünya görüşüne sahip olmalıyız. Bunun için de öncelikle İslam medeniyetinin kaynaklarına yönelmeliyiz. Onlardan beslenerek insana, tabiata ve çağa ilişkin yeni yorumlar getirmeliyiz, çözümler üretmeliyiz.

Hece ve Edebiyat Ortamı, şiir ve yazılarınızla göründüğünüz dergilerdi. Bahsettiğiniz ilkeli 'duruş'u bulamadığınız için mi Edep'e ihtiyaç duydunuz?

Yukarıda sözünü ettiğim ilkeler konusunda titizlik göstermedikleri için Edep'i yayımlamak zorunda kaldım. Amaç, bir dergide ürün yayımlamaktan ziyade o dergiyle bütünleşmek ve birlikte yol almaktır. Edebiyat dergisi öncelikle bunu öğretti bana. Öğretti arkadaşlığı, öğretti bağlılığı ve sorumluluğu.

Haliyle, uzun bir süredir başka dergilerde görünmediniz. Bir hayli yığınak yapmış olmalısınız... İlk sayılarda bitmez bir enerjiyle neredeyse kendi başınıza (müstearlar da var tabii) dolduruyordunuz dergiyi. Nedir sizi böyle coşkuyla yazdıran?

Sorumluluk bilinci. Küfür bir ân bile ara vermeden bütün kurumlarıyla çalışıyor ve boyuna karanlık üretiyor. Zulüm üretiyor. Bizim, aydınlığımızı insanlığa sunmada tembellik hakkımız olabilir mi? Bir de, şiir yazan çok ama yazı yazan çok az. Bu eksikliği gidermeye çalışıyorum. Tabii müstearlarla da olsa...

Muhalif bir dergi Edep. Daha adından başlıyor bu. Sanki mevcut edebiyat ortamında olmayanı ama aslında olması gerekeni sert bir şekilde hatırlatıyor...

Evet. Bütün davranışlarımızdan, yapıp ettiklerimizden sorumluyuz. Hesap gününün unutulduğu bir zamanda yaşıyoruz. Özellikle yazarların ve şairlerin bu bağlamda sorumluluğu daha da fazla. Biri çıkıp şunu diyor: "Şiire bir görev yüklenmez. Yüklenirse, o şiir olmaz." Bu kişi sanki Şuara Sûresi'ni hiç okumamış. Bizim kul olarak yeryüzünde bir işlevimiz varsa ortaya koyduğumuz edebiyatın da bir işlevi olmalı. Edep'i muhalif kılan da bu: Mevcut edebiyat anlayışına ve ilkesizliğe karşı oluşu.

Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil adları önemli bir yer tutuyor dergide. Edebiyat Dergisi ve Diriliş ekolünün devamı diyebilir miyiz Edep'e?

Diyebiliriz tabii. Ülkemizde yerli edebiyatın temelleri bu dergilerce atıldı. Kendi medeniyetimizle bağımız bu dergilerle kuruldu. Bu dergilere "Büyük Doğu"yu da ekleyebiliriz. Yerellikten evrenselliğe bu dergiler sayesinde ulaştık. Sesimiz tüm insanlığadır. Çünkü evrensel ve ebedi bir dinin mensuplarıyız.

Peki, Edep'e gönderilecek ürünlerde nasıl bir ölçüt arıyorsunuz? Gelen ürünlerden memnun musunuz?

Edebî olması ön koşulumuz. Gelen ürünlerde memnun olduklarımız da var, olmadıklarımız da. Şair ve yazarlarımızla iletişim halindeyiz. Eksikleri, yanlışlıkları görüşerek birlikte gidermeye çalışıyoruz. Yazarlık uzun bir yoldur. Ustalığa sürekli yazarak ulaşılır. Kimi zayıf ürünler bu düşünceyle dergide yer almaktadır. Onlara kapıyı kapatmak yerine kendilerini geliştirmelerine imkân sağlıyoruz.

Son olarak, edebiyat dergilerinin yok olacağı, yerlerini e-dergilere bırakacağı yolundaki kehanetler için ne diyeceksiniz?

Adı üstünde "kehanet". Açıkçası ben, kâğıdın hayatımızdan çekilmesini insanlığın yok oluşuyla eşdeğer görüyorum. e-dergiler zaten var, e-kitaplar da çıkmaya başladı. Hepsi sanal sonuçta. Basılı derginin ve kitabın yerini asla tutamazlar.



Söyleşi: Yavuz Ulutürk





















Zaman
22.08.2011

2011-08-18

Edebiyat dergilerini yaşatmak zorundayız

Edebiyat, 1960'lara kadar gazeteleri besleyen temel kaynaklardan biriydi.

Ciddi edebiyat sayfaları hazırlanır, romanlar tefrika edilir, çoğu edebiyatçı olan köşe yazarları her vesileyle edebiyattan söz ederlerdi.

Günümüzde gazeteler edebiyatı neredeyse bütünüyle sayfalarının dışına itmiştir. Birer kültür-sanat sayfası bulundurmak veya bir kitap dergisi çıkarmak ihtiyacı hisseden gazetelerde bile edebiyatın yeterince yer bulduğu söylenemez. Herhangi bir edebiyat eserinden büyük gazetelerde söz edilebilmesi için eserin veya yazarının herhangi bir şekilde bir skandala bulaşması gerekir. Mesela karısını döven veya intihalde bulunan bir romancının gazetelerde yer bulma şansı, iyi bir roman yazarının şansından tartışılmaz bir biçimde daha yüksektir. Bir yazar, bunlara benzer haberle gazetelerde yer bulmayı başarırsa, kitaplarının satış şansının artacağından emin olabilirsiniz.

Edebiyat dergilerine gelince: Bir zamanlar edebi ekollerin doğmasına yol açan, sadece kültür hayatını değil, siyaseti bile etkileyen edebiyat dergilerinin çağı çoktan geçmiş bulunuyor. Her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan edebiyat dergilerini birkaç fedakâr insanın sürüklediğini, en köklü dergilerin bile her an kepenklerini kapatabileceğini söylersem, mübalağa ettiğimi zannetmeyiniz. Edebiyat dergilerini yönetenlerin, derginin hemen her işiyle uğraşmak zorunda oldukları için editörlük vazifesini istenen ölçüde yerine getiremedikleri, yani edebiyatla uğraşmak isteyen gençlerle yeterince ilgilenip onları yönlendiremedikleri bir gerçektir.

Bir zamanlar edebiyat dergileri bünyelerinde bir araya getirdikleri şair ve yazarlarla ortak bir dil ve duyuş geliştirirken, idarehanelerini de mübtedilerin, yani edebiyatla yeni yeni ilgilenmeye başlamış meraklıların yetiştikleri bir çeşit mektep veya dergâha dönüştürürlerdi. Dergi idarehanelerinin ne kadar feyizli mekânlar olduğunu buralarda yetişerek şair ve yazar kimliği kazanmış kişilerin hatıratlarından okuyoruz. İdarehaneye hiç uğramamış bile olsa, bir dergide imzasıyla görünen birçok edebiyat adamının takip ettiği yolu o dergi şekillendirmiştir.

Bizde bu mânâda mektep sayılabilecek ilk dergi Servet-i Fünun'dur. Bu dergiyi kendisinden öncekilerden farklı kılan, edebiyat tarihimizde ilk defa bir "dönem" ve bir "ekol" niteliği kazanmasını sağlayan ortak bir dil ve duyuş tarzı ortaya koymuş, ortak hareket etmeyi başarmış olmasıdır. Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin, Halid Ziya Uşaklıgil, Mehmed Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayb gibi çeşitli dallarda çok başarılı temsilcilere sahip olan ve "sanat için sanat" anlayışında birbirine sımsıkı kenetlenen Servet-i Fünuncular, ne kadar eleştirirsek eleştirelim, edebiyat tarihimizin en güçlü, en etkili edebi topluluklarından biridir. Fecr-i Ati ekolünün de doğduğu kaynak olduğu düşünülecek olursa, Servet-i Fünun'un edebiyat tarihimizdeki özel yeri daha iyi anlaşılır. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati'ye tepki olarak doğan Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfeddin, Ziya Gökalp, Ali Canib Yöntem gibi önemli isimlerin başlattıkları "Yeni Lisan" hareketi ve bu hareketin tabii bir sonucu olarak doğan ve etkileri günümüze kadar uzanan büyük değişim ve dönüşüm de göz kamaştırıcıdır. Mütareke devrinde Yahya Kemal'in etrafında bir araya gelen genç edebiyatçı neslinin toplanabilecekleri bir yerleri olmadığı için İkbal Kıraathanesi'ni idarehane gibi kullanarak çıkardıkları Dergâh dergisi etrafında oluşan dil ve duyuş tarzının da bir yer altı nehri gibi akarak edebiyatımızı hâlâ beslediğini unutmamak gerekir.

Cumhuriyet devrinde belli bir anlayışa ve duyarlığa sahip bir edebi topluluğun bir araya geldiği dergi Meş'ale'dir. 1930'ların etkili, edebiyatımıza yeni şair ve yazarlar kazandıran dergileri arasında, Yaşar Nabi'nin çıkardığı Varlık, Peyami Safa'nın çıkardığı Kültür Haftası ve Necip Fazıl'ın Ankara'da çıkardığı Ağaç (daha sonra Büyük Doğu) dergilerini mutlaka kaydetmek gerekir. 1940'ların sonunda on beş günde bir yayımlanan Yaprak, 1950'lerde özellikle Garip hareketine karşı çıkarak bir edebiyat çevresi oluşturan ve biraz da Attila İlhan'ın ismiyle özdeşleşen Mavi, haftalık gazete formatında çıksa da aslında bir sanat ve edebiyat dergisi olan Pazar Postası, yine aynı yıllarda çıkan Yeditepe, Şiir Sanatı, Yenilik, İstanbul, Hisar ve Türk Edebiyatı da edebiyat dünyamızda etkili olmuş dergilerdir. Ve tabii Sezai Karakoç'un Diriliş'i, Nuri Pakdil'in Edebiyat'ı, daha sonra Mavera...

Bu dergilerle eş zamanlı yayımlanan ve kendilerine has edebi çevreler oluşturarak önemli şair ve yazarlar yetiştiren başka dergiler de vardır. Dergilerin çokluğu, sanat, edebiyat ve düşünce hayatındaki canlılığa işarettir. Günümüzde de, dergiler, her ne kadar yaşama savaşı verseler de hâlâ edebiyatı besleyen, sanat, edebiyat ve düşünce hayatımızı onlarsız düşünemeyeceğimiz, yeni nesilleri içten içe ve derinden derine besleyen ve şekillendiren vahalardır.

Bu vahalar canlı tutulmalıdır.

Beşir Ayvazoğlu

Zaman
07 Temmuz 2011


2011-08-16

Dergâh dergisinin 258. sayısı çıktı

Aylık edebiyat, sanat, kültür dergisi
Sayı: 258 Agustos 2011


Mustafa Kutlu yönetiminde yayın hayatına istikrarlı bir şekilde devam eden Dergâh dergisi, 258. sayısında da nitelikli çalışmalara ev sahipliği yapıyor.

Mübarek Ramazan ayına kavuştuk. Ülkemize ve bütün İslâm âlemine kutlu olsun. Cenab-ı Hak bu mübarek ay hürmetine tüm dünyayı sulh ve sükuna kavuştursun, yapacağımız ibadetleri kabul etsin. Tuğba Çelik, Fatih Bedir Köker, Ali Emre, İbrahim Gökburun, Mehmet Baş ve Bülent Parlak bu sayının şairleri. Ali K. Metin ve Işık Yanar ‘derkenar’ sütunlarında yazdılar. Ayşe Aldemir ile Reyhane Gümüş genç yazarlarımız. Prof. Dr. Mustafa Kara tekke ve zaviyelerin kapalı olduğu son yüzyılda tasavvufun sosyal hayatımıza etkisini inceliyor. İsmail Süphandağı dinî ve felsefî anlamda mühim olan “dil ile hakikat ilişkisi” üzerine geniş bir makale yazdı. Bu sayımızın ‘orta sayfa sohbeti’ni Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz ile yaptık. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Yılmaz, Diyanet’in bu yıl gündeme getirdiği “merhamet” üzerinde duruyor. “Merhamet”, hizmet ve hürmet ile beraber ahlakımızın temel direklerindendir. Konuşmanın ilgi ile okunacağına inanıyoruz. İdiris Demirel hocamız Nurettin Topçu’nun “Hareket Felsefesi”nin temel dinamiklerine, hakikat ile ikişkisine değiniyor. Emel Koşar Mine Söğüt’ün “Beş Sevim Apartmanı”ndaki cin-peri unsurlarının nasıl ele alındığını inceledi. Bu sayının son yazısı Ali Emre’nin bir denemesi. Daha güzel sayılarda buluşmak umudu ile.

2011-08-10

Yüzakı dergisinde Ramazan bereketi


Gözler semâda…
Gözler hilâlde…

Bize Ramazân’ı, nurlu kandilleri, bayramları, güzel ve mühim başlangıçları anlatan hilâl; bayrağımızın da sembolü…

Hilâl, orijinalinde aynı harflerle yazıldığı Allah Teâlâ’nın bir âyeti, bir alâmeti…
Hilâl, millet olarak bayraklaştırdığımız ideallerimizin de sembolü…
Hilâl, bir değerler manzûmesi…

İlk gününden Ramazân-ı şerîfe refâkat eden Ağustos ayında, bu ibâdet ve merhamet mevsiminde; dosya konumuzu bayraklaştırdığımız ve bizi yücelten hasletlere, bilhassa oruç, namaz ve Kur’ân ikliminin kalplerimizi daha bir hassas ve rakik hâle getirdiği bu günlerde «oruç ve cömertlik» mevzuuna ayırdık.
Bu Mübârek Ayın Hilâli…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; hilâlin temsil ettiği kıymetleri okuyabilmek için, eğriliklerden, eğri bakışlardan kurtulmamız gerektiği tespitiyle başladı, başyazıya… Zâhiren açlık olan orucun mânen ne büyük bir ziyafet olduğunu şu tasvirle anlattı:“O sofranın; zemzemi, «ihlâs ve samimiyet». Hurması, «iffet ve hayâ». Şerbeti, «nezâket ve nezâfet». Sütü «sadâkat». Çorbası, «muhasebe». Ana yemeği, «namaz ve zikir». Tuzu, «hiçlik ve tevâzu». Tatlısı, «sabır». Baklavası, «ahde vefâ». Meyvesi, «merhamet». Kaşığı, «fedâkârlık». Tabağı, «cömertlik». Bereketi, «zekât ve infak». Besmelesi, «Kur’ân’a sarılmak». Duâsı, «hamd ve şükür».

İşte oruçlu iken oturulan sofradaki latif ve kıymetli gıdalar. İnsanı ehl-i semâ yapan gıdalar.”

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; Kur’ân ve Sünnet ekseninde, Fahr-i Kâinât Efendimiz, ashâbı ve etbâı izinde «İdeal Bir Neslin Fârik Vasıfları»nı kaleme aldıkları makalenin, ilk bölümüyle bir mü’minin ahlâkî hasletlerini bir bir misallerle anlattı.

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI; cömertlik ve cimriliğin insan tabiatında ve toplumlardaki yansımalarının izini, dil ve tefsir açısından sürdü. Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ise ensarın îsârını öven âyet-i kerîme bağlamında, «şuhh» kavramını tahlil etti. H. Kübra ERGİN; ailede cömertlik ve diğer hasletlerin eğitiminin verilmesinin önemini, Hâşimoğulları misaliyle anlattı. Aynur TUTKUN, psikoloji ilminin son tespitleriyle cömertlik ve cimriliği teşrih etti. B. Cahit ÖZDEMİR, büyüklerden misallerle cömertlik tâcını tanıttı. Hadi ÖNAL, cömerlik ve israf dengesini işledi.

İrfan ÖZTÜRK Hocaefendi, Ramazân-ı şerîfin kıymetini; Muhsin DURAN durup dinlenmeksizin güzellikler peşinde ve iyiliklerin neşrinde gayreti anlattılar.
Prof. Dr. M. Nejat SEFERCİOĞLU güzel bir hikâye ile Sadettin KAPLAN ibretâmiz bir kıssa ile dergimizde. Kalbin Gözyaşları’nda ise bir tevâfukun tutuşturduğu hidâyet kandili ruhları aydınlatıyor…

Ahmet ZİYLAN; ahlâkın, dürüstlüğün, fedâkârlığın sınandığı zor zamanları kaleme aldı.
Tarih köşemizde Cerbe Deniz Zaferi, II. Bâyezid Han devri hâdiseleri ve Ebussuud Efendi, Keçecizâde İzzet Molla gibi şahsiyetlerle karşılaşacaksınız.
Şiirler…

Gönül zenginliği üzerine gönül dolusu mısralar…

Bayrağımızın tâc ettiğimiz, Ramazân-ı şerîfin muhtaç olduğumuz hilâlini mısra mısra anlatan şiirler…

Not: Yüzakı Kitaplığımıza bu ay Ahmet ZİYLAN’ın hayat notlarından, hâtıralarından ve altın değerinde tecrübelerinden oluşan yazılarını bir araya getirdiğimiz İki Çift Söz Yeter adlı kitabı da katıldı.

Muhteşem mâzîmizde, bizi yükselten bir hasletimiz de en asil şekliyle «okumak» idi…
İhtişamlı yarınlarda da en büyük ihtiyacımız o…

Yüzakıyla…

Ay Vakti Temmuz-Ağustos sayısı

AĞUSTOS AY VAKTİ TEMENNİ DEĞİL TEDBİR DİYOR

Ay Vakti Temmuz-Ağustos sayısı yeni imzalarla yine dolu dolu bir dergi. Gelenek olarak Temmuz-Ağustos her sene beraber çıkıyor ve yeni imzalara daha çok yer veriliyor. Kültür –sanat faaliyetlerinin soğumaya, nadasa bırakıldıkları aylarda derginin ve dergilerin bu aktiviteleri takdire şayan.
Yine giriş yazısı gündemi belirliyor.
“ Merkezde yer almak kolay değil.
Bir ülke ki sancıları dinmiyor.
Üç tarafı deniz, dört tarafı düşmanla çevrili diye anlatılırdı. Şimdilerde uzak-yakın komşularda sarsıntılar, iç zeminde her türden çalkantılar.
Osmanlı’nın vârisi, hilafet’in son merkezi olmanın beklentileri var..

Kimileri kabul etmese de, bizden kopanların diriliş için umutla takip ettiği ülkeyiz. Bu sebepledir ki, yanımızda-yöremizde olanları iyi okumalı, emperyalizmin güneydoğu üzerindeki hesaplarını, ülkemiz için ayırımcılık merkezli geçmişte yaptıkları, bugün de bölgesel krize dönüştürmeye çalıştıkları plan ve projelere fırsat vermemeliyiz.

Yanlışlar yapılmışsa ibret alınmalı, tekrar edilmemeli.
Hak ve hürriyet adına ihlaller giderilmeli, dışarıdan dayatılan talepler değil, insanların kendi talepleri her zaman değerlendirilmeli ve değerli görülmelidir.
Güzel düşünmek, temenniler, hak ve hürriyetlerden söz ediyoruz hep.
Sonrası.

Diyarbakır’dan şehit haberleri...
On üç askerimiz Berat kandili arifesinde şehit edildi.
İç çalkantılar bir yana, terörü ortadan kaldıracak tedbirler alınmalı.
Anneler ağlamamalı.
Lanetlemekle yetinmemeliyiz.
Büyük Türkiye, merkez ülke çözüm üretmeli...”

Mahmud Derviş’i gündeme taşımış Ay Vakti. Mehmed Işık hem Mahmut Derviş’i yazmış, hem de Mahmut Derviş’ten bir şiir tercümesini okurla buluşturmuş.
Ay Vakti’nin sinema yazarlarından Abdullah Ömer Yavuz “The Stoning of Soraya / Süreyya’yı Taşlamak” filmini ele almış, filmdeki karelere haklı eleştiriler yapmış. Bir oryanlıst iftirası diyor Yavuz. İlgilenenlerin dikkate alacakları bir yazı.
Süleymaniye Kütüphanesi Eski Müdürü Nevzat Kaya ile Söyleşiyi Süleyman Arif Oran ve Muhammed Erdoğan yapmışlar.

Cavit Marancı Hüsn ü Aşk mısralarından hareketle Şeyh Galip şiiri hakkında manzum yorumundan hareketle değerlendirmeler yapmış.

Bu sayıda şiirleriyle Mehmet Ragıp Karcı, Muhsin İlyas Subaşı,Taner Taştekin, Bekir Oğuz Başaran, Hilal Buğan, Mehmet Baş, Muammer Yalçın, Mustafa Yıldız, Necip Fazıl Akkoç yer almışlar.

Ve öyküler. Ay Vakti bu sayıda öyküye de ağırlık vermiş.. Adige Batur, Cihat Güler, Deniz Dengiz Şimşek, Ebubekir Koçak, İlhan Mete Koç, Selma Özeşer, Tülay Yılmaz öyküleriyle yer almışlar dergide.

Zeynep Satı Yalçın Urfa’dan, Halil İbrahim dergâhında duyumsadıklarını, Faik Öcal’ sa Aksam-ı Kelam’ı yazmış. Övgü Kafadar Erenlerin Şarkısı, Suhrobhon Bobokalonov Hoca İsmet Buhârî’nin Hayatı ve Eserleri’ni kaleme almış.

Şiraze’nin yokluğu kendini hissetiriyor.

Ve derginin yönetmeni Şeref Akbaba, Oruç ve İhsan başlıklı denemesinde, Ramazan’la alakalı güzel tesbitleri yer alıyor.

2011-08-08

Edep'in Ağustos sayısı büyük bir coşkuyla çıktı

Ağustos 2011, Sayı:18

Edep'in Ağustos sayısı büyük bir coşkuyla çıktı.

Derginin bu ayki şairleri Mehmet Ragıp Karcı, Mehmet Aycı, Cihannur Selenga, Rasim Demirtaş, Çağatay Telli, Adem Turan, Cevat Akkanat...

Ali Cenk, "Açlık" başlıklı yazısıyla Afrika'daki trajediyi dile getiriyor.

Arif Ay, "Nuri Pakdil'in Dili ve Anlatımı" başlıklı çalışmasını bu sayıda da sürdürüyor. Yazar, "Gün Dökümleri"yle yine gündemdeki konulara değiniyor.

İlyas Serim, ilk kez dergide yer alan bir yazar. "Gidişat" başlıklı yazısıyla çağımızda insanlığın durumuna dikkatleri çekiyor.

Zeynep Aktan Nuri Pakdil'in "Umut" oyununu irdelemeyi bu sayıda da sürdürüyor.

Kitaplık bölümünde Elif İnceli Ord. Prof Dr. Aydın Sayılı'nın "Ortaçağ İslam Dünyasında Yüksek Öğretim, Medrese" kitabını tanıtıyor.

“Dumanı Üstünde" de Halis Emre yeni çıkan kitaplara değiniyor.

"Altı Çizili Satırlar" da Zeynep Okur Alaeddin Özdenören'den bir alıntıya yer veriyor.

Murat Soyak "Kuşlara Gidelim" başlığıyla "resim altı" nı yazmış.

Çevirisini Mevlüt Ceylan'ın yaptığı Ortadoğu şiiri de derginin sayfaları arasında yer alıyor.


İrtibat:
edepdergisi@gmail.com

Dil ve Edebiyat dergisinin 32.sayısı çıktı

Ağustos 2011

En Üstün Şair Nesimî mi?

Prof. Dr. Kemal Yavuz Dil ve Edebiyat dergisinin Ağustos sayısında çok tartışılacak bir iddiayı gündeme getiriyor. Yavuz, Ali Şir Nevaî’nin, Nesimî’yi bütün şairlerden üstün gördüğüne ilişkin bir görüşünü aktarıyor.

Günümüz edebiyat dünyası geleneksel Türk şiirinden nasıl yararlanacak? Bu, elbette uzak geçmişimizi daha yakından tanıyarak cevap verebileceğimiz bir soru. Dergimiz Dil ve Edebiyat bu anlamda, divan edebiyatını tanıma, daha yeni nesiller içinse sıcak bir tanışma faaliyetini her ayın dosyası ile sürdürmeye devam ediyor.

Dil ve Edebiyat, her ay; birçok farklı, sıra dışı ve özgün karakterin nakışlarıyla süslenmiş bir dünyaya, geleneksel şiirimizin dünyasına misafir oluyor. Genel karakterini, temel özelliklerini, öne çıkan yönlerini belirlemeye çalışıyor.

Dil ve Edebiyat’ın bu çabaları, sıcaklarla boğuştuğumuz Ağustos ayında şair Nesimî’nin estetiğine yöneliyor. Nesimî’nin şiirinin ve edebî değerinin değerlendirildiği dosyada, Prof. Dr. Kemal Yavuz şairin özgün yönlerine dikkat çekiyor. Yavuz’un tespitine göre Nesimî, divan şiirinin en yetkin kalemlerinden biri. Yavuz, Ali Şir Nevaî’nin bütün şairlerden üstün gördüğüne ilişkin bir görüşünü de aktarıyor. “Türk edebiyatını sadece kendi devri ile değil, bütün zamanları ile yaşadığı asra kadar inceden inceye gözlemleyen ve bütün şairleri süzgeçten geçirircesine birbirleri ile karşılaştıran Türk edebiyatının büyük şairi, Türkçe âşıkı Ali Şir Nevaî de Nesimî’yi bütün şairlerden üstün görür.” diyen Yavuz, gerek mazmunları, şiirin unsurlarını kullanış biçimi gerekse şiire tuyuğ gibi yeni tür ve şekilleri getirmesiyle Nesimî’nin ayrıcalıklı bir yer edindiği görüşünde.

“Şiirimizin Özgün Nakışçısı” olarak takdim edilen ve kapağa taşınan dosya dışında dergide dikkat çeken birçok yazı bulunuyor.

Üzeyir İlbak’ın yazısı bunlardan biri. İlbak, yazısında şehir-medeniyet ilişkisi üzerine düşünceler geliştiriyor ve son dönemde gelişen postmodern bir duruma eleştiri getiriyor. İlbak, özellikle bir moda hâlinde, belli şehirlerle özdeşleşen sembollerin çeşitli amaçlarla başka şehirlerde de inşa edilmesinin doğurduğu sakıncalara dikkat çekiyor.

Okuyucuların ilgisini çekeceği düşünülen bir diğer yazıyı Mustafa Miyasoğlu kaleme alıyor. Miyasoğlu, bir yazı dizisi şeklinde, genişleyerek devam edeceği anlaşılan yayın ve kültür dünyasına ilişkin hatıralarını anlatmaya İstanbul’a geldiği ve yayın dünyasına girdiği 70’li yıllarla başlıyor. Yakın dönem Babıali ortamının aydınlatılmasına ilişkin vesika niteliğindeki yazının başlığı “İstanbul Akşamları”.

Dil ve Edebiyat dergisinin söyleşi sayfalarının önemli bir başka konuğu var bu ay: Yavuz Bülent Bakiler. Türkçeyi doğru kullanma konusundaki hassasiyetleri ile bir TV programı da yapmış olan Bakiler, millet olmanın yolunun dil ve edebiyattan geçtiğinin altını çiziyor.

Dergide yer alan diğer bazı yazı başlıkları ve yazarlarıysa şöyle: FETHETMEK ve ZAPT ETMEK Sadettin Kaplan / ŞİİR VE İMGE Recep Garip / PÎR-İ SÂNİ MUSTAFA ÇERKEŞÎ Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR / ÖZENTİNİN YAYGINLAŞTIRDIĞI YALANCI BİR SÖZCÜK: TREND Yard. Doç. Dr. Bedri Aydoğan / YANGIN KAVMİNDEN BİR YAZAR: HULKİ AKTUNÇ Dr. Fatih Özdemir / MÎZAN DERGİSİ Oğuz Çetinoğlu, Mehmet Şadi Polat.

Dil ve Edebiyat, dergi editörü Hüseyin Altuntaş’ın giriş yazısında belirttiği, yaz mevsiminin bunaltıcı sıcağında karşınıza içeriğiyle sıkmayacak, güzel yazılarıyla içinizi serinletecek bir formatla okuyucuya sunuluyor. A’dan Z’ye, Şenol Tanju’nun hazırladığı Edebiyat Musahabeleri gibi yeni bölümlerinin yanı sıra Selçuk Eser’in tasarımı ve mübarek Ramazan ayının en güzel bir şekilde idrak edilmesi temennisiyle Dil ve Edebiyat dergisi raflardaki yerini alıyor.



İrtibat:
Dil ve Edebiyat Dergisi
Feshane Caddesi Nu: 3 Eyüp İstanbul
Tel: (+90) 212 581 69 12/ 0530 936 7515
Fax: (+90) 212 581 12 54

2011-08-04

Kubbealtı’ndan Peyami Safa’ya Vefâ

Kubbealtı Akademi Mecmuası yeni sayısında, vefatının 50. yılı münasebetiyle Peyami Safa’ya özel bir bölüm ayırdı. Derginin Temmuz-Ağustos-Eylül sayısı çıktı. Peyami Safa’ya ayrılan kısımda merhum Ergun Göze’nin “Peyâmi Safâ’nın Kaç Kelimesi Var?” başlıklı yazısı dikkat çekiyor. Mehmet Nuri Yardım “Mütefekkir Peyâmi Safâ” yazısında romancının düşünce adamı olarak portresini ortaya koyuyor. Makalenin sonunda Peyâmi Safâ hakkında yazılanlardan kısa bir seçme bulunuyor. “Peyâmî Safâ’nın Türkçesi”ni Recep Arslan kaleme almış. Can Şen’in yazısı ise “Vefâtının 50. Yılında Peyâmi Safâ’yı Anmak” adını taşıyor. Dergide ayrıca Peyâmi Safâ’nın güzel bir portresi de yer alıyor.


Kubbealtı Akademi Mecmuası, geleneğe uyularak yine Sâmiha Ayverdi’den bir yazıyla başlıyor. Selma Erk’e yazılmış mektupta dikkat çekici hususlara temas ediliyor.

Bekir Sıtkı Erdoğan ve Memduh Cumhur bu sayının iki değerli şairi. Prof. Dr. Ali Murat Daryal, “Hz.Peygamber’in Önderliği”ni anlatıyor. Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın makalesi ise “Yeni Lisan Hareketi Karşısında Rızâ Tevfik” adını taşıyor. H. Necati Demirtaş’ın “Bir Umre Ziyâreti” yazısının ikinci kısmı merakla okunuyor. Muhterem Yüceyılmaz ise “Zeytinburnu’nun Ebedî Sâkinleri” başlığı altında düzenlenen toplantılara temas ediyor ve “Zeytinburnu’nda Bir Evliyâ” yazısında Seyyid Nizam Hazretleri’nin çocukluk dünyasındaki yerine temas ediyor. Ahmet Özdemir’den “Neşdet Rüştü Efe”yi okuyoruz. Yard. Doç. Dr. Süleyman Doğan, “Osmanlı Balkanlar’ın Ortak Mîrâsı ve Birlikte Yaşama” toplantısının değerlendirmesini yapıyor. Zeki Önsöz ve Kemal Y. Aren derginin diğer yazarları.

Kubbealtı Akademi Mecmuası, zengin muhtevasıyla, her zaman istifadeyle okunacak kıymetli makaleleriyle kültür dünyamızın öncü dergilerinden biri olmaya devam ediyor.



İrtibat:
Peykhane Sokağı, No. 3 Çemberlitaş-İstanbul
Tel. 0 212 5162356- 5189209)

'Türk Edebiyatı' dergisi 'Ramazan ve Bayram' özel sayısı

2011, Miladî Ağustos’la Hicrî Ramazan’ın kucaklaştığı yıl oldu. Böyle bir fırsat her zaman ele geçmez diye düşünerek bayramın ilk iki gününü de içine alan Ağustos’u bir “Ramazan ve Bayram” özel sayısıyla taçlandırmak istedik ve hem İstanbul’da Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan Ramazanları, hem de yıllarca Erzurum’da görev yaptığı için taşra Ramazanlarını çok iyi bilen Prof. Dr. M. Orhan Okay’ın kapısını çaldık. Akranlarından çoğunun aksine, bugünkü Ramazanları daha güzel ve yaşanası bulan aziz hocamız, Yusuf Çopur’un sorularını cevaplandırırken Ramazan hayatının geçmişten bugüne edebiyatımıza nasıl yansıdığını da anlattı.

Prof. Dr. Abdullah Uçman, “Nerede O Eski Ramazanlar” başlıklı yazısında, “Yaş elliyi geçtikten sonra genellikle ‘Nerde o eski günler!’ şeklinde geçmişe duyulan özlem, acaba yaşadığımız zamandan memnun olmama veya geleceğe güvenle bakamamaktan mı ileri geliyor?” sorusuna cevap aradıktan sonra, merhum Amil Çelebioğlu’nun yayına hazırladığı, Ramazan mânilerinden oluşan Ramazannâme adlı kitabı değerlendirdi.

Ahmet Turan Alkan da, başlığını kapağımıza büyük puntolarla taşıdığımız yazısında kendi çocukluğunun Ramazanlarını tatlı tatlı anlattıktan sonra bugünün çocukları için Ramazan’ı güzel renklere boyamanın nasıl mümkün olduğuna dair ipuçları veriyor.

Prof. Dr. İnci Enginün’ün bayramlar, Dr. Berat Demirci’nin de yaz Ramazanları hakkındaki denemelerini zevkle okuyacağınızdan eminim. Doç. Dr. Mehmet Narlı da önce çocukluğunda yaşadığı Ramazanlardan söz ediyor, daha sonra Ramazan’ın edebiyatımızdaki yansımalarını gözden geçiriyor. Mahya tarihine özel bir ilgi duyan, hatta bu konuda önemli bir kitabın da editörlüğünü üstlenen Yusuf Çağlar ise Ramazan gecelerini şehrayine çeviren mahyaların geçmişinden ve bugününden söz etti. Bu yazıda ve diğer yazıların çoğunda kullandığımız fotoğraflar onun koleksiyonundandır. Kendisine teşekkür ediyoruz.

Ali Çolak, “Bir Zamanlar Taşrada Ramazan” başlıklı denemesinde, bir Anadolu köyünde yaşadığı çocukluk Ramazanlarını anlatırken, Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, kendi hatıralarından hareketle İstanbul’da 1940’ların Ramazanlarıyla çok partili döneme geçildikten sonraki Ramazanları karşılaştırdı. Dr. Yılmaz Taşçıoğlu da “Aşk ve Arınma” başlıklı denemesinde, Ramazan’la beraber gelen yaşama sevinciyle edebî birikim arasında doğrudan bir ilişki bulunduğuna dikkatimizi çekti. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ise bir Ramazan hatırasından yola çıkarak hafızamızın hatıraları nasıl düzene sokup yeniden inşa ettiğini anlatıyor.

Nuri Sağlam’ın “Ramazan Çocukları”nı okurken içiniz burkulacak.

Prof. Dr. Turan Karataş, Cenab Şahabeddin’in Abdullah Uçman tarafından derlenip yayına hazırlanan İstanbul’da bir Ramazan, Prof. Dr. Âlim Gür de Ahmet Rasim’in Muzaffer Gökman tarafından hazırlanan Ramazan Sohbetleri adlı eserlerini değerlendirdiler. Ben de eski İstanbul’da Ramazan hayatının ve kültürünün vazgeçilmezi olan semai kahvelerini anlatmaya çalıştım.

Bu yazılar arasına serpiştirilmiş bazı metinlerde, Osmanlı basınında Ramazan’ın nasıl yer aldığına dair küçük ipuçları bulacaksınız. Vala Nurettin Va-Nu’nun Haber gazetesinde 1935 yılında yayımlanmış “Din Bayramı ve Ulus Bayramı” başlıklı yazısında da Tek Parti döneminde dinî bayramların nasıl görüldüğü açıkça anlaşılmaktadır.

Funda Özsoy’un ve Bahtiyar Aslan’ın Ramazan ve bayram konulu hikâyelerini de beğenerek okuyacağınızdan eminim. Cengizhan Orakçı, Abdurrahman Hancıoğlu, Mehmet Aycı, İsmail Aykanat, Osman Bülent Manav, Servet Gündoğdu, Ömer Duman, Melaike Hüseyin ve Bilal Yavuz da bu sayımıza şiirleriyle katkıda bulundular.

Tabii, Kırkambar’ımız her zaman olduğu gibi dopdolu.

Bu vesileyle Ramazan-ı Şerifinizi ve bayramınızı tebrik ediyorum.

Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak üzere…

Muhabbetle efendim.


Beşir Ayvazoğlu

2011-08-03

'Tasfiye' dergisi Cemal Şakar dosyasıyla çıktı

Tasfiye 33 | Ağustos 2011

Öykü
Cemal Şakar, “Gidenler Gidenler”
Cemal Şakar, “Sesler”

Deneme, Eleştiri, Makale, Söyleşi
Asım Öz, “Hak ile Batılı Tefrike Uğraşanların Dayanak Noktaları Elbette ‘Furkan’ Olandır.”
Muhsin Bostan, “Cemal Şakar: İçimizden Biri”
Selvigül Şahin, “Gidenler Gidenler”
Köksal Alver, “Esenlik Zamanları”
İsa Darakçı, “Cemal Şakar’a Açık Pencere”
Tacettin Çetin, “Hikâyât = Âyetlerin Penceresi”
Beytullah Emrah Önce, “Dağların Yürüyeceği, Suların Tutuşacağı Günün Geleceği Bilinciyle Yazmak”
Selim Somuncu, “Cemal Şakar’ın Asabi ve İdeolojik Söylemi”
Mehmet Narlı, “Cemal Şakar Öyküsü Üzerine Kısa Kısa”
Asım Öz, “Cemal Şakar ya da Doğruyu Eğriden Ayıran Bilinç”

İrtibat:
www.tasfiyedergisi.com
tasfiyedergisi@gmail.com
505 259 07 15

Bir Kıta Açlıktan Ölüyor…


Haftalık olarak yayımlanan Gerçek Hayat dergisi 562. sayısında Afrika’da yaşanan açlığı kapağa çekerek “BİR KITA AÇLIKTAN ÖLÜYOR” diyor.

BİR KITA AÇLIKTAN ÖLÜYOR – OSMAN ATALAY
Dünya kamuoyu Afrika boynuzunda oluşan ölümcül kuraklık ve kıtlığın 11 milyon insanın hayatını etkileyeceğini konuşuyor. Şu an Somali, Kenya ve Etiyopya’da son 60 yılın en kurak mevsimi yaşanıyor. Kuraklık Cibuti ve Uganda’nın kuzey bölgelerinde de hissediliyor.

Bu hafta dikkat çeken diğer başlıklar ise şöyle:

BATIDA ASIL TEHDİT NEO-LİBERAZİMDİR – ATAKAN YAVUZ
Atakan Yavuz, Cambridge Üniversite öğretim üyesi Tarık Berkawi’nin english.aljazeera.net de yayımlanan yazısını çevirdi. “Breivik taktik olarak şüphesiz bu işi iyi düşündü. Birçok mücahidden farklı olarak kendisi gibi silahlı bir orduyla karşılaşacak cesareti yoktu. Ve inançları için diğerlerinin hayatı kadar kendi hayatını feda edecek cesareti de yoktu. Yine de duruşmasında bir tür askeri üniforma ile çalım satmak istedi. İyi biçilmiş üniforması, kültürel farklılıktan iğrenmesi, ırksal saflık arzusu faşist mistisizmin yekpare parçalarıdır. Faşizmin rasyonel olmayan unsurları ona tam da duygusal ve dolayısıyla politik gücü veriyor.”

TERÖRLE ÖZEL MÜCADELE – İSMAİL USLU
Terörle mücadelede yeni arayışlara giren hükümet, yabancı olmadığımız bir konuyu masaya yatırdı: İç güvenlikte tüm yetkilerin Özel Harekât Başkanlığı’na verilmesi. Eğer bu çalışma hayata geçirilirse, terörle mücadelede asker geri plana alınacak ve özel eğitilmiş polis ve jandarma daha aktif bir rol alacak.

TUTMAYAN OYUN – A.KADİR BÜYÜKBİNGÖL
Sosyal paylaşım sitelerinde birileri, düzmece haberlerle halkı galeyana getirmeye çalıştı. “Kahveler basılmış, insanlar linç edilmiş, büyük bir miting yapılacak, toplanıyorlar, tedbirinizi alın” türünden haberlere, fısıltı gazetesi de eklenince, ortaya gerçekle ilgisi bulunmayan bir görüntü çıkarıldı

HAUTE COUTURE ELBİSEYLE POZ VEREN EDEBİYATÇI – MERVE AKBAŞ
Standart okurun, yeni çıkan kitaplara göz atmak, incelemek için bir kitapçıya gitmesine gerek yok artık. Çünkü onlar metrolarda, otobüs duraklarında, billboardlarda, televizyon ekranlarında, internette, gazetelerde ve sinemalarda yer alıyor. Her caddede birkaç kitap afişi ya da yazarların boy fotoğrafını görüyoruz. Murathan Mungan, Canan Tan, Orhan Pamuk ve Elif Şafak reklamı seven, kitaplarını artık bir tüketim malzemesi olarak pazarlayan yazarlarımızın başında geliyor.

RAMAZAN VAKİTLERİN DEFİNESİDİR – ADEM ÖZKÖSE
Adem Özköse, Ramazan söyleşilerinin ilkini Osman Nuri Topbaş Hocaefendi ile yaptı.

2011-08-02

'Ada' dergisinin 14. sayısı çıktı

Yeni sayımız için hazırlıklarımız günler sürdü. Mevsimler birbiri ardına devrilip giderken çevremizde olan bitenin farkına varamadığımız sayısız an yaşadık. Şiir, öykü ve romanlar yazmaya devam etti inatla şair ve yazarlarımız. Yazmadan yaşama tutunmayı denedi kimisi. Dünya acıyı da sevinci de bal eyleyenlere imkânlar sunmayı sürdürdü. Ve biz bir avuç okur kaldık. Anılar defterinde gül yaprağı kuruttuk.

ada’nın 14. sayısını üzerine çok yazılan ve çizilen bir şair-yazar Cahit Zarifoğlu’na değinmek istedik. Dosyamızda Selçuk Küpçük, Ramazan Parladar, Ertuğrul Aydın ve İbrahim Adem yazdı. Burak Köse dosyamız için resimlediği Zarifoğlu şiirlerine bir de metin yazarak katkı yaptı.

Attila Aşut ada’nın bu sayısında da “Dilin Kemiği “ başlığı altında “Cumhuriyet’ten Seçmeler” yaptı.

Edit Tasnadi ada için Macar Edebiyatının önemli yazarlarından Frenc Santa’nın bir öyküsünü çevirdi. ada’nın diğer öykücüleri Ahmet Büke, Hasan Topur ve Sedat Demir.

ada’nın bu sayısında şiirleriyle Fatma Esti, Halil İbrahim Özcan, Hazal Sarıalioğlu, İlyas Tunç, Murat Saldıray, Nadir Aşçı, Serkan Türk, Şinasi Tepe ve Yılmaz Arslan yer aldı.

Hülya Soyşekerci’nin ada için yazdığı “Işığa Adanmış Bir Yaşam ”Sabattin Ali” ve Ayşe Keskin’in Özge Dirik’in son gününü anlatan “Kızgın Değilim” başlıklı yazısının dikkatinizi çekeceğini umuyoruz.

Hüseyin Alemdar şiir ve sinema ilişkisi üzerine çok defa yazdı ve konuştu. Bu sayımızda ada için kaleme aldığı “Sıkışık7” adını verdiği metin ve “Sevmek Zamanı Dövmesi” başlıklı şiiri Türk Sineması severler için küçük bir gezinti demek. Ayrıca bu sayımızda Rıza Kıraç’ın ilk uzun metraj filmi Küçük Günahlar’ın arka planını anlattığı yazısını keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

Seviye Merih’in ikinci öykü kitabı Çakıltaşları’nı Zafer Doruk yazdı.

Arzu Alkan bu sayıda Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi üzerine kurduğu bir metin ile aramızda. Harun Yavruoğlu ve Muammer Kotbaş bu sayıda çizgileriyle yer aldılar.
Ayrıca Ercan Yılmaz’ın Trabzon’un en sevilen mekânlarından biri olan Ganita için kaleme aldığı kitaptan küçük bir bölüm bu sayımızda yayımlıyoruz.

Yeni bir sayıda daha buluşmak üzere,
“Her zaman başka bir ada vardır.”



İrtibat:
0 505 496 94 93
serkanturk61@gmail.com
PK. 203 Trabzon

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com