2009-12-06

"Tasfiye" dergisi çıktı !


TASFİYE’NİN 22. SAYISI “KEMALİZM VE EDEBİYAT” DOSYASI İLE ÇIKTI!

“Kemalizm ve Edebiyat” dosyasıyla Tasfiye Dergisi’nin 22. sayısı çıktı.

Yıldız Ramazanoğlu’nun “Şairle Randevu” adlı bir öyküsü ile Sevgi Engin’in “Mısır Hediyesi” başlıklı gezi yazısının da yer aldığı Tasfiye’nin 22. sayısı tabiri caizse “dopdolu.”

“Kemalizm ve Edebiyat” dosyasında önemli yazılar var. Çetin Yıldırım’ın “Bir Kemalist Ütopya Olarak Ankara Romanı”, Asım Öz’ün “Ne Menem Menemen” romanını incelediği “Olmuş Bir Olay Olmamış Bir Roman”, Enes Malikoğlu’nun “Kemalist Edebiyat ve Attila İlhan”, Sinan Ceran’ın “Yahya Kemal ve Kurucu Kadro”, Habil Sağlam’ın “The Tempest, Sömürgecilik Kemalizm”, Faruk Karaaslan’ın “Kavramların Esareti ve Toplumsal Dönüşüm”, Mustafa Kıyak’ın “Kemalist Propaganda Olarak Sinema”, Ahmet Örs’ün “Kemalizm’in Edebiyata Girişi”, Mustafa Başpınar’ın “Kurt Kanunu’ndan Altı Çizili Satırlar” ve Alaattin Uras’ın “Üretilen Vatandaş Kemalizm İlişkisi” başlıklı yazıları dosyada okuyucuları bekliyor.

Dosyanın yanı sıra Tasfiye’de “iyi” şiirler var! Sinan Ceran üç kısa şiiriyle selamlıyor Tasfiye okuyucusunu. Bünyamin Doğruer, uzun bir aradan sonra Mustafa Durdu, Ceylan Önkol’u anlattığı hüzünlü şiiriyle Mustafa Kıyak ve bu sayının sürprizi denilebilecek ismi Serdar Bülent Yılmaz Tasfiye’nin 22. sayısının şairleri. Şiir bahsi açılmışken Ahmet Örs’ün şiir tahlillerinin “Ece Ayhan’ın Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirinin tahliliyle sürdüğünü belirtelim.

Şule Yüksel Gökyar’ın naif denemelerine uzun süredir Tasfiye’de görünmeyen Yeşim Alkan eşlik ediyor. Tasfiye’nin yeni genç ismi Adnan Akan “Yeryüzünde Tek Aç Kalmadığı” başlıklı yazısında “Mâûn Sûresi” çerçevesinde yoksulluğu üreten zihniyeti sorguluyor. Şehmuz Kurt “Tanrı, Allah, Süleyman Bir de Hüdayinabit” adlı eleştirisinde Süleyman Çobanoğlu’nun şiir serüvenine dokunurken Süleyman Ceran sıcağı sıcağına “Uzak İhtimal” filmini eleştiriyor. Tasfiye’nin bu sayısında Asım Öz’ün, yeni kitabı vesilesiyle Murat Menteş’le yaptığı bir söyleşi yer alıyor. Ayrıca Mehmet Sacit’in anıları da devam ediyor.

Ahmet Örs, cumhuriyet sürecinde inkılâp zulümlerine uğramış üç ismi; Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan ve İskilipli Atıf Hoca’yı, “Kamyon” adlı öyküde bir araya getiriyor!

Tasfiye’nin bir sonraki sayısı “28 Şubat” sürecini irdeleyen öykü, şiir ve değerlendirme dosyası ile çıkacak. Bu çerçevede Tasfiye katkılarınızı bekliyor.


Tasfiye irtibat:

tasfiyedergisi@gmail.com
www.tasfiyedergisi.com
0505 259 07 15

2009-12-05

“Değirmen” dergisinde yüzyılın kitapları

"Değirmen" dergisini 19. sayısı sizleri bekliyor. Yüzyılın kitapları seçkisi üzerine yapılmış bir dosyayla okuyucularının beğenisine sunulan "Değirmen" dergisinde yaklaşık 40 kitap titiz bir incelemenin ürünü olarak hazırlandı.

Bu sayıda yer alan isimler ve yazıları:

Yirminci Asrın Tanıkları / Ali ÖZTÜRK
12
Çöküş Döneminde Kurtuluş İdeolojisi Olarak Üç Tarzı Siyaset ve Yusuf Akçura /
Yusuf YAVUZYILMAZ
20
Bir Cumhuriyet İdeolojisi: Türkçülüğün Esasları / Hasan COŞKUN
25
Sahte Kahramanlar Devrinden Hayalî Bir Kahraman: “Efruz Bey” / İsmail AVCI
29
Bir Milletin İnkisar, İzmihlâl Ve İstiklâl Hikâyesi Ya Da Mehmet Akif’in Safahat’ı
/ Veli KARANFİL

Bir Ruh Sıtması; Yaban.. / Said COŞAR

Abdülbaki Gölpınarlı’nın Melâmîlik ve Melâmîler Adlı Eseri / Adem ARIKAN
45
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı / M. Nihat MALKOÇ

Bir Yetimin Romanı (Kuyucaklı Yusuf) / Ayşegül SERDAR

‘Sözler’ini Okudum, Hayatım Değişti / Selim GÜNDÜZALP

Aşk-ı Memnu / Leyla YILDIZ
65
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’unda... / Ahmet SAKARTEPE

Aylak Adam ya da Ağaç Dalı Kompleksi / İlyas SUCU

Nâzım’ ın Treni / Gürkan CANDAN

“Din ve Laiklik”, Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL / Arş.Gör. Abdulvahap ÖZSOY

Yaşanan “Çile” / Mukaddes KILINÇ

‘İsyan Ahlakı’ ve Modern İnsan / Reşit Güngör KALKAN

Düzenin Yabancılaşması veya Yabancıların Bize Düzen Vermesi! / Zekeriya MENAK

Keşke Yalnız Bunun İçin Sevseydik Bu Şiiri: Cemal Süreya / Abdulkadir AKDEMİR

Bir İmparatorluğun Kuruluş Felsefesi; Devlet Ana / Rüstem BUDAK

Kadim Tarihin Bilinmeyen Yüzünde Hac Yolunda Bir Karınca: Mehmet GENÇ / Olgun GÜNDÜZ

“Darlık Buhranları ve İslam İktisat Siyaseti”nin İhsas Ettirdikleri ve Feta Medeniyeti Yürüyüşünün İlhamı Sabri F.Ülgener / Menderes DAŞKIRAN

“Bu Ülke”de Yaşamak ve Yazmak / Murat SOYAK

Karikatür / Osman SUROĞLU

Bana Oğuz Atay Cümlesi Kurabilir misin? / Ömer ŞARLAK

“İnce Memed” Yaşar Kemal ve Doğa / Murat TAŞ1
14
“İslam’ın Bugünkü Meseleleri” Üzerine Bir Derkenar / Kibar AYAYDIN
153
Ülkemize Gelen Yabancı: Şerif MARDİN / Musab KARAAĞAÇ
158
Erbain / Mehmet DOĞAN

Doğu ve Batı Arasında Kara Kitap / Murat DEMİRCİ

Bir “Zarif Adamı” Yazmak / Ali ÇELİK

Halil İnalcık ve Eseri: Osmanlı İmparatorluğu Klâsik Çağ (1300-1600) / Abdurrahim TUFANTOZ

Kıbrıs’ta “Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?” / Süreyya DALKA

“Bu Ülke”nin Sosyologu / Sinan MALKOÇ
209
Şehrin Aynaları: Şehirlere Ayna Olmak mı, Aynalar Şehrinde Olmak mı? / Asiye YÜCEL

Paradigmanın İflası’na Dair / Mustafa AKMAN

Evet’ Bu Böyledir… / Kemalettin BAL

Turgut Uyar’ın “Büyük Saat”i / M.Nihat MALKOÇ

Değirmenden Mektup Var / / Mehmet DOĞAN


Şiirler
Bambuların Dansı / Müştehir KARAKAYA

Çapkın Dua / Mehmet DOĞAN

Yakılmış Mektuplar… / Ziya Paşa AKYÜREK

Gözleri / Özer BURGAZ

İletişim:
0505 647 03 25
www.degirmendergi.com
degirmendergi@gmail.com
Seçkin Kitapçılar ve NT kitabevlerinde

Abone: Yıllık(4 SAYI) 20 TL
Hesap bilgileri:
Posta çeki 533 94 08 Rüstem Budak adına
Yapı Kredi Bankası Adapazarı şubesi 712 63 082 Rüstem Budak adına

2009-06-30

Dergi, Hür Tefekkürün Kalesi

Şöhreti fethe koşan bir aydınlar ordusu. Kimi yarı yolda kalacak, kimi yol değiştirecektir bu akıncıların. Belki hiçbiri varamayacaktır hedefe. Genç düşünce, dergilerde kanat çırpar. Yasak bölge tanımayan bir tecessüs; tanımayan, daha doğrusu tanımak istemeyen. En çatık kaşlılarda bile insanı gülümseten bir “itimât-ı nefs”, dünyanın kendisiyle başladığını vehmeden bir saffet var. Tomurcukların vaitkâr gururu.

Bir şehrin iç sokakları gibi mahrem ve samimidirler. Devrin çehresini makyajsız olarak onlarda bulursunuz. Müzeden çok antikacı dükkânı, mühmel ve derbeder.

Kitap, istikbale yollanan mektup… smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür. Kitap ve gazete… biri zamanın dışındadır, öteki “an”ın kendisi. Kitap, beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete, okununca biter.

Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekâlar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar.

Bizde hazin bir kaderi var dergilerin; çoğu bir mevsim yaşar, çiçekler gibi. En talihlileri bir nesle seslenir. Eski dergiler, ziyaretçisi kalmayan bir mezarlık. Anahtarı kaybolmuş bir çekmece. Sayfalarına hangi hatıralar sinmiş, hangi ümitler, hangi heyecanlar gizlenmiş, merak eden yok.

“Mecmua-i Fünûn” (1863-1865) tam bir mektepti, diyor Tanpınar. “Bu mecmua bizde, Büyük Fransız Ansiklopedisi’nin on sekizinci asırdaki rolünü oynar.” Ne garip mukayese ! Fransız Ansiklopedisi, yükselen bir sınıfın kavga silâhıydı. Nassları devirmekti amaç; nassları, yani kiliseyi. “Mecmua-i Fünûn”, bir avuç bürokratın nâşir-i efkârıdır; daha doğrusu Batı’dan ithal edilen posa fikirlerin sergilendiği bir meydan. Ne milleti temsil eder, ne içtimâi bir sınıfı. Bununla beraber, düşünce tarihimizin bir sayfasıdır; bedbaht veya bahtiyar bir sayfası. Hangimizde kolleksiyonu var?

Dergiler, İkinci Meşrutiyet’te bir hitâbet kürsüsüydü, hitâbet kürsüsü veya bayrak. Altın çağları yeni harflerin kabulü ile sona erdi. Eski okuyucularını kaybettiler, yeni okuyucu nesilleri yetişinceye kadar devletten yardım beklemek zorunda kaldılar. Cumhuriyet intelijansiyasının en âcil vazifesi, maziyi tasfiye ve hâli takviyeydi. Takrir-i Sükûn Kanunu’ndan 1940’lara kadar, dergilerimiz hiçbir “aşırı düşünce”ye daha doğrusu düşünceye yer vermezler.

Sonra, zaman zaman çığlıklar duyulur, tek parti devrinin kesif ve kasvetli havasını dağıtmaya çalışan çığlıklar. Nihayet politika, haftalık kavga dergilerine görülmemiş bir alâka sağlar. Ve bu hayhuy içinde, sesi büsbütün kısılan edebiyat, birkaç zavallı derginin soluk sayfaları arasında nebatî bir hayat yaşar.

Cemil Meriç

Kaynak:
“Bu Ülke”- Cemil Meriç
İletişim Yayınları, 7.baskı, 1992, s.100-101

2009-06-27

"Temrin" dergisi, Nasrettin Hoca Özel Sayısı

Temmuz 2009, Sayı:15


















Edebiyat dergisi Temrin, 1. yılını geçtiğimiz ay İstanbul Altunizade Kültür Merkezi’nde kutladı. Kokteylle başlayan kutlama, genç kalemlere verilen teşvik plaketleriyle devam etti. Kutlamanın son bölümünde Göksel Baktagir’in sanat müziği konseri, kutlamayı taçlandırmış oldu. Edebiyat ve medya dünyasının geniş katılımına sahne olan etkinlikle yaza giren Temrin dergisi, Temmuz sayısını Nasrettin Hoca’ya ayırmış. Geçtiğimiz yıl hem Yahya Kemal hem Kaşgarlı Mahmud hem de Nasreddin Hoca yılı ilan edilmişti. Temrin yeni bir dergi olmasına rağmen bu üç şahıs için özel sayı yaptı. Uzmanlarına yazdırılan Nasrettin Hoca yazıları, içeriği ve kalitesiyle dikkat çekiyor. Resimlerle rahatlatılan sayfalar, yeni bir dergiden beklenebilecek profesyonelliğin çok ötesinde bir görünüm sergiliyor. Sayfaları süsleyen Nasreddin Hoca resimleri, sıradan resimler değil, arşivlerden alınmış resimler… Dergi sıkça yaptığı röportajlarla da dikkat çekmeyi başarıyor. Nasrettin Hoca özel sayısı da yine bir akademisyenin röportajıyla taçlandırılmış. Bir yıl içinde üç özel sayı yaparak edebiyat dünyasının takdirini kazanan dergi, zamanında yayımlanarak istikrarlı bir periyot takip ediyor. Her ay düzenli olarak okura ulaşan dergi seçkin kitapçılara dağılıyor. Abone yönteminin her geçen gün ağırlık kazandığı dergi, posta dağıtımındaki aksaklıklarla muhatap olmamak için geçen aydan itibaren dağıtımını kurye ile yapmaya başladı. Ekip çalışmasının ürünü olan dergi, her sayısında yeni kalemlere “temrin” yaptırıyor. Yeni kalemlerin başarılı ürünlerini yayımlayan dergi, yazı heyetinin yorumlarını ayrı ayrı yazı sahiplerine gönderiyor.

İrtibat:
www.temrindergisi.com
bilgi@temrindergisi.com
temrindergisi@gmail.com

2009-06-23

Yeni bir dergi: "Edebiyat Konağı"

Tomurcuk derdine düşen birkaç insan ve sana kapılarını araladıkları bir ‘Edebiyat Konağı’

Merhaba Sevgili Okur…

Hoş geldin. En içten selamlarla, nazik hatırın sual ederiz. ‘Neylersin, ne keyiftesin, ne fikirdesin?’ Bu konakta amatör ruhların samimi heyecanlarına şahit olacaksın. Hazır mısın?

Öyleyse ben kendimi tanıtayım önce sana. Kalbin derinliklerinden süzülen, hayata ve insana dair her ne varsa seninle paylaşmak istedik ve yazmaya karşı kendini tutamayanları biraz daha teşvik ve yüreklendirme düşüncesiyle bu ‘Edebiyat Konağı’nı kurduk.

‘Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur’ sözü bize ilham oldu. Biz de ümit tomurcuklarına ilham olmak, arkamızda değerli bir eser bırakmak ve gözlerimizde kaybolmaya başlayan hayat ışığını canlandırmak için harekete geçtik. Biliyoruz ki, bizimkisi deryada katre bile değil. Hz. İbrahim’in atıldığı ateşe ağzında bir damla suyla giden serçe misali… Ama olsun. En azından yolumuz belli…

Biz biliyoruz ki birikim, kabiliyet ve disiplin işidir yazmak. İşte bu yüzden yazmak insanı olgunlaştırır. Bu duygu ve düşüncelerle seni de yazmaya karşı teşvik etmek için öncelikle senden gelecek eserlere yer vermeye çalışacağız. Zira bu dergi senin dergin olacak ve senden gelen eserlerle şekillenecek.

Hayatın monotonluğundan, iş-ev-okul-dershane arası gidiş gelişlerde ‘boş zaman’(!)larla kısıtlanmış sanat faaliyetlerini gerçek bir tutkuya dönüştürebilmek için bütün zorluklara birlikte göğüs gereceğiz. ‘Karanlığa küfretmektense bir ışık da sen yak!’ diyor ve seni de aramızda görmek istiyoruz. Biliyoruz ki ‘Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.’ Ne dersin?

Hislerin konuştuğu yerde çok defa akıl ve mantık susar; susmasa bile en azından hissiyata tâbi olurmuş… Okurken belki fazla hisli yazılarla karşılaşacaksın. Sürçü lisan etti isek affola, amatör ruhların heyecanına verile…

Biz bu ‘Edebiyat Konağı’nı inşa ederek öncelikle kendi düşünce tembelliğimize ve hafıza hamallığımıza meydan okuyoruz. Kendi halimizde, kendi yağında kavrulan ve tamamen gönüllülük esasına dayalı bir ekibiz. Zaten edebiyat da gönül işi değil midir? Biz yol üzerinde bir konak olarak Türkiye’ye sesimizi duyurmak istiyoruz ve Türkiye için yola çıkıyoruz. Bu konaktan içeri girdiğine göre ilgili birisin. İstersen sen de katkıda bulunabilirsin.

Hedefimiz yapıcı olmak ve yıkıcılıktan mümkün olduğunca uzak durmak, bütün gücümüzle insana hizmet etmek, yeri ve zamanı geldiğinde de Türkiye’mizin sesini dünyaya duyurmaktır. Bu sebeple de ticari kaygılardan uzak, tamamıyla gönüllülük esasına dayalı bir aileyle çalışıyoruz. Bu bahçede yetişen fidanlar ilerde edebiyatın farklı bahçelerinde tomurcuklar açsın istiyoruz.

Bilirsin, böyle sıkıntılı bir dönemde dergi çıkarmak gerçekten zordur. Fakat birkaç yıl sonra bu olanlar unutulacak ve geriye yine bu ülkenin kültürü, sanatı ve edebiyatı kalacak. Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyine edebiyat alanında verdiği eserlere bakarak çok rahat karar verilebilir. Ayrıca yazı yazma kabiliyeti kültür, teknoloji ve medeniyet açısından en çok ihtiyaç duyulan kabiliyetlerdendir. (Faigley vd., 1981)

Edebiyat onunla hemhal olmayanlar için bir çeşit toplumsal hayattan ve sorumluluktan kaçma gibi görülebilir. Ancak bu yolun yolcuları bilirler ki bir toplumun geleceğini şekillendiren edebiyattır. Toplumsal birçok gelişme önce edebiyatta yer bulmuş ve toplumu ona hazırlamıştır.

Sana hakkımda daha fazla şey anlatabilirdim şüphesiz, ama bunu kendin keşfetmeni istiyorum. Etrafındaki karmaşadan uzakta, kendi sesini duyabileceğin, farklı heyecanlara şahit olacağın bir ‘edebiyat konağı’ seni bekliyor. ‘Kitapların ciddiyetinden, gazetelerin sorumsuzluğundan’ uzakta genç düşüncelerin taze, sıcak ve samimi mesajıyla seni baş başa bırakıyorum.

Sesinin suya düşen damlalar gibi konağımızda ve gönüllerde yer bulması temennisiyle…

Ahmet Salih SARIKAYA

Bu Sayıdakiler:

Rainer Maria Rilke…06 / Büşra Arslanyürek

Ayrılık…12 / Fedai SEVİNÇ

ELENORA’ya…14 / Ahmet Salih SARIKAYA

O Kız…16 / Ela Nur REYHANLIOĞLU

Veda İzdüşümleri…17 / Ahmet Sefa SAYAR

Peyami SAFA…44 / Mine EŞLİK

Sorusuz Cevaplar…15 / Nazlı GÜRKAŞ

Babamı Kaçıran Tayyareler…19 / Fahri DÖNGELLİ

Bir Sevdadır Yazmak…20 / Berat KÜÇÜK

Ağaç…22 / Okan AKSOY

Edeb’den Edebiyata…23 / Recep ÖZKUL

Sıkışmış Kalbim…24 / Feyza Nur ALPARSLAN

HAYATTA iMZANIZ OLSUN…25 / Kağan AKSOY

Garip Saray’ım…26 / Ekrem ALTUNYA

… 27 / Efe Tanrıöver

Gece’ye Veda…28 / Tuğrul Semerciler

Gecede Yalnızlık….29 / Merve Hekimoğlu

Ecce Homo…30 / Çev: Edebiyat Konağı

Vapur ve İnsan…31 / Ekrem ALTUNYA

Merhaba eski dostum…32 / Akın ÖZKAN

Apaçık…46 / Esray KARAKAYA

Kelimeler ve İnsanlar…37 / Burcu YAŞAR

Peyami Safa…38 / Mine EŞLİK

Muzlu Tarçınlı Süt…42 / Burcu YAŞAR

Sahil Sahnesi…44 — / Uğur SAĞLAM

Yaşlı Adam…46 — / İhsan SeYLAN

Zamanla Birlikte…47 – / Okan AKSOY

Sus!…48 — / Ferhat ÇAKIRÖZ

Rüya…49 — / Osman Emir Şenel

Çocukluğuma Verin!…50 — / Sinem ÖZ

Bir şehir Uykusunda Seni Düşlüyor…51 / Akın ÖZKAN



İrtibat:
www.edebiyatkonagi.net
bilgi@edebiyatkonagi.net

2009-06-20

Yaz tatiline girerken okumalar

Yeni bir dönemi farklı yoğunluklarla yaşıyoruz. Eğitim sisteminin çarpıklığı, yoğunluğu ve yorgunluğu gençlerin pestilini çıkarıyor. Gençlerin ilgi alanının dağınıklığı, teknoloji ve bilişimin gençlerin yeni ilgi alanı oluşu bir gayya kuyusu oluşturuyor. Çocuk sahibi olanlar bunun ne anlama geldiğini iyi bilirler. Bu yeni zamanda oluşumun dönemindeki gençlerin beyinlerini uyuşturan, kuşatma altına alan bilişim teknolojisi gençleri saçıp savuruyor.

Son iki yıldır okullarda 1000 Temel Eser uygulaması kısmen de olsa olumlu sonuçlar getirdi. En azından, zorunluluktan da olsa gençlerin birkaç kitap okumaları bir okuma alışkanlığının oluşumunu sağlayabilir. Bunların biraz daha hayatın içinde olması çok daha olumlu sonuçlar doğuracak.

Bundan daha önemlisi, gençleri besleyecek sıcağı sıcağına sanat ve düşünceyle bağ kuracak edebiyat dergilerinin sıkı okunması gerekmekte. Dergiler fırından çıkan taze ekmek gibidir. Ele alındığında matbaa buğusu üzerindedir. Kâğıt ve matbaa kokusu insana farklı duygular yaşatır. Edebiyat dergileriyle bağ kuran gençler zaman içinde kendilerini düşünce ve sanat dünyası içinde bulurlar. Günümüzde epeyce dergi çıkıyor. Yedi İklim, Edebiyat Ortamı, Bir Nokta, Hece, Hece Öykü, Dergâh, Türk Edebiyatı, Kertenkele, Karagöz, Temrin, Fayrap, Beyaz Gemi, Yolcu, Kuşluk Vakti, Kardeş Kalemler vb. Bunların bir kısmı Anadolu'nun çeşitli kentlerinde çıkıyor. Hemen herkesin ulaşabileceği bir dergi mutlaka vardır. Bunların, üslupları, bakışları bulundukları yerleri farklı olabilir. Bir genç kendi ruh dünyasına hangisini yakın buluyorsa almalı, beslenmeli. Dergiler için en iyi ulaşım yolu abone olmaktır.

Yedi İklim İslâm düşünce ve medeniyet geleneğine bağlı bir dergi. Sırat-ı Müstakim, Sebillürreşad, Ağaç, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yönelişler gibi bir istikamet üzerinde duruyor.

Bugünün gençliğine bir serzenişimiz var. 1976'lı yıllarda Erzurum'a Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergileri MTTB Kitap Kulübüne her birinden yaklaşık 300'er adet gelirdi. Bunlar ya abone, ya da satış yoluyla bir hafta on gün içinde tükenirdi. Ne yazık ki bugün dergilerin Türkiye genelinde satış toplamı bu civarda. Gene Erzurum üzerinden bir örnek verir isek, dağıtım harici, kendi imkânlarımız ile bir kitapevine gönderdiğimiz iki adet dergiden sadece özel sayılar satılıyor. Diğerleri ise arada bir, bir adet satılmış oluyor. Bu, Erzurum gibi bir üniversite ve kültür merkezi için vahim bir durum. Koca kentte 20 abonemiz var. Fen Edebiyat Fakültesi, Eğitim Fakültesi olan bir büyük kentimiz. Liseleri, Edebiyat öğretmenleri, edebiyat meraklıları, üniversitedeki edebiyat hocaları edebiyat adına ne yerler, ne içerler, neyle beslenirler merak konusu. Bunu, bütün Türkiye'ye yayabiliriz.

Milli Gazete kültür sanat sayfasının doluluğu ve köşe yazarlarının büyük bölümünün edebiyat ve düşünce insanı olmaları sevinilecek bir durum oluşturuyor. Günümüz Ergenekon bulamacında bütün muhafazakâr ve sağ gazeteler, yazarlarıyla bu bulamaçta debelenirlerken, düşünce ve okuma adına bir hamlenin olmayışı daha da vahim bir durum oluşturuyor. Düşünce, inanç ve kültür kavgası, oluşumu yerine kayıkçı kavgası, çıkar, pasta kavgasıyla gençler bir uçuruma götürülüyor.

Anadolu Gençlik de bu anlamda tek gençlik dayanağımız. Onların da bu büyüklüklerine, hasbiliklerine, sahihliklerine rağmen okumaya yeterince yoğunlaşmadıkları kanaatindeyim. Bu gençlik gelecekte Türkiye'yi yönetecek olan bir gençlik. Geçen yıl Samsun'da bir konferansta girdiğim üniversite kampüsünde binlerce gencin uçarı bir dünyada olduklarını gördüm, sezdim. Ne yazık ki Türkiye üniversiteleri boş insanları toplum içine salıyor. Kimi özel çabalar gençliğin kurtuluşuna yetecek mi?

Bu arada Anadolu Gençlik İstanbul Üniversitesi gençleriyle Necip Fazıl okumalarımız bizi son derece mutlu etti. Yirmi, yirmi beş kişilik bu genç grup ile yaptığımız okumalarda büyük bir heyecan yaşadım. Pırıl pırıl bu gençler bir dünya keşfettiler. Ben de onlarla yaşadım. Onca yoğunluğum arasında, Üstad'ın iki kitabını birlikte okuduk, müzakere ettik. Benden önce de okumuşlardı. Son okuduğumuz kitap Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu idi. Onlarla bir okuma heyecanı yaşamak, onların keşif dünyasındaki heyecanları yaşamak apayrı bir mutluluk yaşattı. Sınav dönemleri olmasına karşın kitabı didik didik edişleri, kafalarındaki kimi soruların çözülmesi, kimi soruların belirmesi sevindirici.

Hayatta onlarca şair ve yazarımız var. Şiir şölenlerinde gidip onları dinlemek yerine, her biri şairlerin kitaplarını alsalar, şairlerle buluşsalar, onları şiir yağmuruna, soru yağmuruna tutsalar çok daha hayırlı olacak. Öykü kitapları, romanlar, denemeler, düşünce kitapları okusalar. Yazarları anlamaya çalışsalar... Bu ülke insanı çok tuhaf. Büyük bir şair, düşünür olan Sezai Karakoç gibi bir imkânı değerlendirmiyor. Asıl tuhaflık burada. Dedi kodu üretmekten, onların okunmamamsı için üzerine örtmek için türlü bahaneler üretmekten başka bir şey yapmıyorlar. Çocuklar gibi mahalle kabadayılarının kavgası gibi, benim şairim senin şairini döver mantığı içindedirler. Yerli eserlerle birlikte Batı Klasikleri, İslâm düşüncesinin temel eserleri bir arada okunursa gençliğin ufku çok farklılaşacak.

Gençler tatile çıkarken yanlarında en az on kitap almalıdırlar. Bir edebiyat dergisine de abone olmalılar. Haydi gençler bu bir ödev.

Ali Haydar Haksal


Millî Gazete
16 Haziran 2009

"Kardeş Kalemler" dergisi

Kardeş Kalemler
Aylık Avrasya Edebiyat Dergisi
Haziran - 2009
30. Sayı

Bu sayımızı büyük romancımız Cengiz Aytmatov’un birinci ölüm yıldönümü dolayısıyla Kırgız Edebiyatına ayırdık. Bu özel sayıda, Kırgız edebiyatı hakkında genel bilgiler; yazar, şair ve edebiyatçıların yazılarından, eserlerinden örnekler bulacaksınız.

Özel sayımıza Cengiz Aytmatov’un Isık Göl’e Özlem şiiriyle başladık. Böylelikle büyük yazarımızın bugüne kadar bilinmeyen bir yönünü de öğrenmiş oluyoruz.

Şiir bölümünde, Kırgız edebiyatının usta, lirik şairi Alıkul Osmonov’dan; yaşayan en büyük Manasçı Urkaş Mambetaliyev’den, Kırgızistan Yazarlar Birliği Başkanı Omor Sultanov’dan, genç şairlerden Nurlan Şerimbekov ve Altınbek İsmailov’dan şiirler yer alıyor.

Mukay Elebayev’in “Fırtınalı Gün”, Çolponbek Abıkeyev’in “Benim Hakkımda Yazın” başlıklı eserlerini önemli hikaye örnekleri olarak sunuyoruz.

Türk lehçeleri arasında yapılan çeviriler için aktarma terimini kullanıyorduk. Türk Lehçeleri Arasındaki Aktarma Çalışmalarının Bugünkü Durumu ve Karşılaşılan Sorunlar konulu uluslararası sempozyum ve çalışma atölyesinde bu konu üzerine birçok görüş

beyan edildi. Biz, Kardeş Kalemler dergisi olarak Türk lehçeleri arasındaki tercümeler için, “çeviri” ve “çeviren” terimlerini; başka dillerden yapılan tercümeler içinde “tercüme eden” ve “tercüme” terimlerini kullanmayı uygun gördük. Bundan sonraki çalışmalarımızda bu terimleri kullanacağımızı hatırlatmak isteriz.

Avrasya Yazarlar Birliği olarak yoğun bir çalışma ve başarılı bir organizasyonla Kaşgarlı Mahmut’un Doğumunun 1000. Yılı anısına iki aşamalı “Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Hikaye Yarışması” düzenleyerek hem ulusal hem de uluslararası merhalelerini sonuçlandırmıştık. TİKA’nın da katkılarıyla bu büyük, tarihî organizasyonda uluslararası ölçekte dereceye giren hikayeleri “Kaşgarlı Mahmut’un 1000. Yılında 1000 Hikaye” adıyla, kitaplaştırdık.

Metin ve Senaryo Yazarlığı Atölyesi ve bu müddet zarfında düzenlediğimiz açık seminer ve konferanslar sona erdi. Diploma törenimiz, atölyede ders veren hocalarımızdan Osman Çeviksoy, Hüseyin Özbay, Kamil Akarsu, Mustafa Kurt; genç yazarlarımızın ve edebiyat severlerin iştirakiyle Avrasya Yazarlar Birliği’nin salonunda gerçekleşti. Kursa katılan öğrencilerimizin yazılarından seçilen örnekleri ileriki sayılarımızda sizlerle de paylaşacağız.

Ankara’da, İstiklâl Marşımızın beton yığınları arasında bir vahayı andıran bu güzel mekanlardan birinde kaleme alındığı Taceddin Dergahı ve Hacettepe Mahalleleri adına ve tarihine yakışır şekilde restore edildi.

Altındağ Belediye Başkanı Sayın Veysel Tiryaki Bey, yapılan çalışmalarla eski Ankara atmosferini günümüze taşıyan bu tarihi ve kutsal mekanda Avrasya Yazarlar Birliği’mize bir Ankara evi tahsis etti. Sayın Veysel Tiryaki Beye teşekkürlerimizi bildiriyoruz. Yeni adresimizi dergimizin iç sayfalarında sizlerle paylaşıyor; bu şirin mekana bütün sanatsever dostlarımızı bekliyoruz.

Bütün bu faaliyetlerin kalem ve gönül kardeşliğimizi kuvvetlendirmesi dileklerimle….

Ali Akbaş


İçindekiler:

5Cengiz Aytmatov
Isık Göl'e Özlem
7İmdat Avşar
Aytmatov'un Kabrinde
9Omor Sultanov
Sayakbay'ı Düşünürken
10Urkaş Mambetaliyev
Altın Bulut Damlası
11Sooronbay Cusuyev
Cengiz Aytmatov’a
13Kasiyet Beknazarova
Isık Göl’e
15Nurlan Şerimbekov
Çolpan
16Eldar Attokur
Gizemli Düş
17Altınbek İsmailov
Dörtlükler
18İbrahim Türkhan
Alıkul Osmonov Hayatı ve Şiirleri
26Ali Akbaş
Kırgız Adı Üzerine Bir Etimoloji Denemesi
28Mukay Elebayev
Fırtınalı Gün
31Çolponbek Abıkeyev
Benim Hakkımda Yazın
34Elmira Acıkanova
Göy Güller
37Hatice Akimcan
Uzakta Kalan Düşler
40Aydarbek Sarmanbetov
Kırgızların Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov’la Mülakat
43Abdrasul İsakov
Manas Destanı ve Destanda Kırgız-Moğol İlişkileri
49Orhan Söylemez
Aytmatov’un Aşkları ve Kadın Kahramanları
56Mustafa Ocakbeği
Cengiz Aytmatov’un Yüz Yüze Adlı Hikayesinde Biyografisi, Tarihi Gerçeklik ve Çocuk İzleği
63Nermin Öztürk
Yirminci Yüzyıl Kırgız Edebiyatına Bir Bakış ve Tölögön Kasımbek’in Kırgız Nesrinin Gelişimindeki Yeri
66Kaçkınbay Artıkbayev
Coomart Bökönbayev’in Hayatı, Şiiri ve Sanatına Bir Bakış
74Altınbek İsmailov
Salican Cigitov’un Hayatına Genel Bir Bakış
78Tölö Acıuulu İbrayım
Kırgızistan’daki 1916 Yılındaki İsyanda Yaşadıklarım
85Roza Abdıkulova
Kırgızistan’daki 1916 Yılındaki İsyanda Yaşadıklarım
88Süleyman Kayıpov
Cengiz Aytmatov’un “Do Dna Do Dna” Hikayesi veya Bizim Kim Olduğumuz Hakkında
91brahim Türkhan
Postmodern Tercüme ve Yerellikten Evrenselliğe

İrtibat:
www.kardeskalemler.com
www.ayb.org.tr

2009-06-14

Kanayan Yaramız Filistin "Kültür" dergisinde

Ortadoğu'nun en sancılı topraklarından olan Filistin, tarihin belli dönemlerinde kanamakta ve kanadıkça özellikle Müslümanların vicdanında derin yaralar açmakta.

Üç aylık Kültür Dergisi, kadim bir mirasın bize emaneti olan Filistin'i yeni sayısında konuk etti. Filistin'in bugününe değil, tarihsel kökenine, dinler tarihindeki yerine vurgu yaparak konuların işlendiği Kültür Dergisi, aslında meselenin asli mecrasında tartışılmasına da katkı sağlamış oluyor. Dergide her sayı gördüğümüz mutad isimlerin dışında Ortadoğu uzmanı, akademisyen yazarların da yazılarıyla yer aldığı dergi, bu noktada kaynak bir eser olma özelliği de taşıyor.

Filistin'in en kritik merkezini işleyen "Paylaşılmayan barış şehri: Kudüs", yazısında Prof. Dr. Baki Adam, "İsrail ve Filistin halkının Kudüs üzerinde uzlaşmaları neredeyse imkânsız gibidir. Çünkü kutsal mabet tepesinde iki halkın dini değerlerini temsil eden Süleyman Mabedi ile Mescid-i Aksa üst üste birbirine geçmiş durumdadır; birini oradan başka bir yere taşımanın dini açıdan bir imkânı yoktur." sözleriyle aslında buradaki kavganın tarih var oldukça süreceğine işaret ediyor. "İngiliz Misyonerleri Filistin'de" yazısı ile Prof. Dr. Ş. Tufan Buzpınar, 19. yy'dan bu yana önemli ölçüde yatırımlar yapmış, çok sayıda okul açmış İngiliz Misyonerlerinin bu topraklar üzerinde ciddi hesapları olduğu deşifre ediyor. Arşiv uzmanı Kemal Gurulkan Osmanlı döneminde Kudüs'ün idari yapısını incelerken İrfan Dağdelen, Salnameler ışında Kudüs ve civarının sosyoekonomik durumunu değerlendiriyor. Tuncay Yılmazer, I. Dünya Savaşında İngiliz General Allenby tarafından Filistin'de yok edilen Osmanlı ordusunu, Başbakanlık Arşivleri Genel Müdür yardımcısı Mustafa Budak ise savaş sonrası Filistin ve Türkiye ilişkilerini her iki tarafın bakış açısıyla inceliyor. Dergide öne çıkan bazı isimler ve başlıklar şunlar: Gazze Muharebeleri ve Filistin Cephesi, Muzaffer Albayrak; bölgedeki Osmanlı yapıları, Muhammet Temirci; Filistin'in manevi dünyasını aydınlatan hanım mutasavvıf: Fatma el-Yeşrutî, Ahmet Kavas; Barış şehri Kudüs'ün savaş sebebi: Kamame ve Beytüllahim Kiliseleri, Erdem Genç; Filistin ile ilgili Osmanlıca yayınlanmış olan kitaplar listesi, Rüyan Soydan ve Bursa'da Gazeli bir Derviş Ahmed-i Gazi Mustafa Kara tarafından yazıldı. Ayrıca Filistin İşgalinin tarihçesini etraflı bir şekilde derginin editörü Fatih Güldal'ın yazısında okuyoruz. Filistin sadece kan ve gözyaşı değildir. Tarih, edebiyat, tasavvuf, medeniyet iç içe geçmiş bu bereketli toprakların tarihini okumak isteyenler mutlaka Kültür'ü edinsinler. Derginin abonelik kampanyası devam ediyor. Bir yıllık abone olanlara 2 adet kitap hediye ediliyor. (İrtibat için: 0212 491 04 27, www.kulturdergisi.com.tr )

Kâmil Büyüker

"Hece Öykü"de Çağdaş İran Öyküsü

DOSYA: ÇAĞDAŞ İRAN ÖYKÜSÜ

ÖYKÜ GÜNDEMİ
Necip Tosun İki Siyasetçi İki Öykücü 3
Necati Mert Emeğe Adanmış 75 Yıl 4
Mine Hoşcan Bilge 8. İzmir Öykü Günleri’nin Ardından... 6

ÖYKÜLER
Nalan Barbarosoğlu Ses-Fanus 12
Köksal Alver Orada, Ekberhan Sokağında Akasya Gölgesinde 18
Yıldız Ramazanoğlu Sinekacı Kadınlar 22
Abdullah Harmancı Ağu 34
Nilüfer Altunkaya Trenler, Çocuklar ve Diğerleri... 37
Figen Alkaç Yanakta Keyiflenen Gülümseme 43

Hasan Aycın Çizgi 49

DOSYA ÇAĞDAŞ İRAN ÖYKÜSÜ
Hicabi Kırlangıç İran Öykücülüğü 51
Asım Öz Türkçe’de İran Edebiyatı ve Öyküsü 55
Mustafa Aldı Mustafa Mestûr’la Öykücülüğü ve İran Öyküsü... 63
Mahmud Devletâbâdî Ayna 67
Golî Terakkî Nar Hanım ve Oğulları 70
Muhammed Muhammedi Kömür Madeni Nerededir? 86
Ali Hudayî Cam Ardından, Ses İçinden 89
Cafer Müderris Sadıkî Ekselans 97
Ferhunde Agayî Benim Kaplumbağam 107
Hüseyin Murtazaiyan Âbkenar Soğuk Kabin 112
Mustafa Mestûr Hayat Hakkında Birkaç Güvenilir Rivayet 115
Muhsin Mahmelbâf Hacı Ağa 120
Yakup Yadali Yarışma 124
Siyâmek Golşirî Örümcek 126

ÖYKÜLER
İsmail Sert Sayılı Gün 133
Güzide Ertürk Son Dakikada Penaltı 137
Rüveyda Güngör Tütsü ve Levni 139
Jülide Uzsayılır Kırmızı 144
Zeynep Hicret Ağaçtaki Adam 148
Ayşegül Ünal Baki Olan Aşk 152
Kurt Tucholsky Küçük İstasyon 155
Zekeriya Tamir Beklenen Kadın 156
Franz Kafka Eve Dönüş 157
Ali Abacı Rasim Özdenören’le İmkânsız Öyküler Üzerine:... 158
Asım Öz İmkânsız Öyküler’in Kendine Özgü Derinliği 161

ÖYKÜ KİTAPLIĞI
İsmail Sert Önce Ben Onu Öldürdüm 165
Seda Yücel Öğle Paydosu 166
Şule Akkaya Sencer ile Yusufçuk 167

2009-06-13

Gerçek Hayat ve Faruk Yücel

Gerçek Hayat Faruk Yücel’ini uğurladı…

HAY ALLAH/Yusuf Armağan
8 Haziran 2009 günü. İsmail Kılıçarslan’ın Mahmut Fazıl Coşkun’a attığı “Faruk’umuzu kaybettik!” mesajına Mahmut’un verdiği “Hay Allah!” cevabı Faruk’u özetliyordu. Şundan eminim; hastalığını büyük bir metanetle ve sabırla göğüslemeye çalışan Faruk hem hastalığı boyunca hem de ölümü anında bu cümleyi kurmuştur. İşte bu cümle bana Faruk’u hatırlatıyor.

YAĞMURLU BİR GÜNDE GÖRMÜŞTÜM SENİ…/İskender Gümüş
Yakışıklıydı, badem gözlüydü, kemoterapiden sonra saçları döküldüğünde “Hanzala gibi oldum” diyordu. Hepimiz çok sevmiştik Faruk’u. Neler söyleyebiliriz bilmiyorum. İçimiz acıyor. Acımız ve kaybımız çok büyük. Biliyoruz ki bu dünyadaki Gerçek Hayat’tan asıl Gerçek Hayat’a göçtü.
‘Ya ilahi hiç Faruk’tan deydi mi sana ziyan’/İbrahim Paşalı
10 yıl önce, 16 yaşında trafik kazasında kaybettiğim kardeşimden bir yaş küçüktü… Adları aynıydı: Ömer Faruk. Faruk demeyi tercih ediyordum, sonunun ona benzemesinden korkuyordum belki de…İstirahatgahları da aynı oldu: Şimdi iki kardeşim de iki yüz metre arayla aynı mezarlıkta yatıyor…

GÖK EKİN/Sibel Eraslan
Yolculuğu hep severdin ve haber atlatmayı, işte hepimizi atlattın. Cennette kıdem sahibi olasın güzel yolcum, güzel öncüm… Gerçek Hayat’taydın zaten, şimdi aslolan Gerçek Hayat’a intikal ettin. “Bu Yaka”nın kalemşörü, “O Yaka”ya hellerimizi birbir söyle… Resulullah’a (sav) bizlerden selam söyle yavrucuğum. Hallerimizi bir bir anlat Efendimize e mi Ömer’im…

AH SEVGİLİ FARUK!/Nihat Nasır
Neyse ki, ardından ‘inna lillahi ve inna ileyhi raciun’ demeyi aklettim. Evet, sevgili Faruk…O’ndan geldik ve O’na döneceğiz… Sen acele ettin bizden önce döndün O’na sevgili Faruk…

TRİNİDAT SENİN OLSUN TOBAGO BENİM/Nadir Marmara
Çok sevdiği yazar Peyami Sefa’nın “simeranya”sını tekrar tekrar yaşadı. Ama, hiçbir “yalnız”lığın “mükemmele” vardığı yok. En büyük özelliği, zamansızlığıydı. Asla, hiçbir zaman, önceden belirlenmiş herhangi bir tarihte randevusuna vaktinde geldiği görülmedim. Ama bu defa geç kalan ben oldum. Söz dostum, tüm dünya futbol elemelerinde ve kupalarında Trinidat-Tobago’yu destekleyeceğim…

"Şu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm/Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi". Kardeşimiz Faruk Yücel'i rahmet ile anıyoruz. Mekanı cennet olsun !..

"Yüzakı" dergisi

ÇOCUKLARIMIZ KİMİN EVLÂDI

Büyükler, bir cemiyet içinde dikkatlerini çeken bir çocuk görünce hemen sorarlardı:
“Sen kimin oğlusun? Sen kimlerdensin?”Bu sorudan murat; delikanlının sadece nesebini, ailesini sormak değildi. Bu kıymeti cemiyete, yarınlara kimin hazırladığını sormak ve cevap verdirirken de kime ve kimlere mensup olduğunu söylettirerek hatırlatmaktı...

Nesep mühim...Batı neredeyse evlâtlarıyla biyolojik bağını, nesebini bile koparmış durumda. Fakat nesebimizle, kan bağımızla, biyolojik alâkamızla bizim olan evlâtlarımız; kime, kimlere mensup olmak istiyor? Hangi nisbetler, hangi münasebetler içerisinde yetişiyor? Çocuklarımız yetiştiklerinde nerelere müntesip olacak? Bu suallerin cevabı; «Çocuklarımız Kimin Evlâdı?» sorusunun gerçek cevabıdır.

Çocuklarımızın DNA şifreleri gibi, ruh ve gönül şifrelerinin de bizimle bir ve beraber olmasının yolu; sapasağlam bir eğitim... Fıtrata uygun bir eğitim... Koruyucu, kollayıcı bir eğitim...

Eğitim ailede başlıyor ve şu hakikat çerçevesinde kemalini buluyor:
Kusursuz evlâtlar istiyorsak, kusursuz anne-babalar olmalıyız.
Okulların tatile gireceği, fakat hayat okulunun kapılarının sonuna kadar açılacağı, bereketli Haziran ayında, dosya konumuz; istikbâlimiz olan çocuklarımız...

Çocuklarımız kimin evlâdı? Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ önce teşhisi koyuyor:“Eğer ebeveyn ile evlât arasında her şeyde ve sürekli bir ayrılık ve aykırılık varsa, o evlât artık başkasının olmuş demektir. Kimin? Dış mihraklı fırsatçıların... Yabanların, yabancıların... Ya da internetin... Sokağın... Kötü alışkanlıkların...” Sonra da tedaviye başlamanın yolunu gösteriyor:“Çocuklarınızı geri isteyin! Onlar ait olduğu fikirde harman savurmalı, ait olduğu gönülde yoğrulmalı, ait olduğu inançta pişmeli, ait olduğu medeniyette yükselmeli, ait olduğu toprakta kök salarak ait olduğu bayrağın kolu-kanadı olmalı.”

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; eğitimin iki büyük rehberinden hareketle; «Kur’ân-ı Kerîm’in Telkin Ettiği Kâmil İnsan Hüviyeti»ni, kaleme aldılar. Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın gösterdiği, Efendimiz’in yaşadığı kâmil insan hüviyeti... Temelini sevgiden, sevdiğiyle her hâl üzere hemhâl olmaktan alan bir eğitim ile...

Mustafa KÜÇÜKAŞCI; tekrarın önemini etraflıca ele aldı. Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ; evlât yetiştirmenin, ebediyet iştiyâkımızla alâkasına temas etti. H. Kübra ERGİN; tasavvufta in’ikâs adı verilen his bağının eğitimdeki ehemmiyetini ilmî gelişmeler ve yorumlarla ortaya koydu. Ayla AĞABEGÜM; eğitimin, başarıya -daha doğrusu- testte doğru şıkkı bulabilmeye odaklanmasının yanlışlığını vurguladı. Aynur TUTKUN, eğitimde aile ve evin ağırlığına işaret etti.

Dr. Naif ÖZKUL, Necip Fazıl’ın nefis üzerine bir konferansından notlarını aktarırken; Ahmet SADIK, Azerbaycan Türkiye münasebetlerine tarihî bir açıdan bakmaya davet etti.

Şiirler... Geleceğe, gençliğe, nesillere sesleniş... Evlâtlarımıza; bizliklerini iradeleriyle perçinleme çağrısı...Geleneğe ve geleceğe...

Huzurlu bir mâzîden huzurlu bir istikbâle

54. Sayısında "Yolcu" dergisi

















54. Sayısında Yolcu;
“ EKMEĞE VE ALINTERİNE ANDOLSUN!”


Yaz aylarının bunaltıcı rehavetine serin bir nefes gibi geldi Yolcu. Yeni sayısında Endülüs merkezli yazıların dikkat çektiği dergi, yayın yönetmeni Ferhat Kalender’in kaleme aldığı Seyir Defteri ile başlıyor her zamanki gibi. İnsanlık tarihindeki büyük bunalımlar ve çöküşler üzerinde duran Kalender, özellikle son yıllarda ülkemizde yaşanan savrulmalara dikkat çekiyor; “ İktidarın/gücün/ şöhretin ve paranın sarsıcı sarhoşluğu, içerisindeki demir eli gizleyen kadife eldiven gibi bizleri okşuyor. Yaşadığımız zaman, bu modern dünya, insanlığımızı etiketleyerek, içeriksizleştiriyor. Gittikçe küçülen ve köksüzleşen bir hayat tarzı bu. Kimliğimizi oluşturan bütün değerler tüketim denilen arsız salgının önünde anlamını kaybetmekte.” Ferhat Kalender, her yazısında olduğu gibi ‘hiçbir şey yapamıyorsan farkında ol ve uyar!’ kabilinde mesajlar veriyor okuyanına. Arka kapağı ünlü Endülüslü şair ve tiyatro yazarı Garcia Lorca’nın ‘Atlının Türküsü’ süslüyor. Derginin ilk şiiri de Endülüs’ü anlatıyor Mehmet Aycı kaleminden. Uzun süre yolcu sayfalarında göremediğimiz Sadık Yalsızuçanlar ‘ Uzun’un Kısa Hikayesi’ başlıklı yazısında naif yazın insanı Mehmet Uzun’u üzerinden doğunun bilgelik ve irfan mektebine değiniyor. Endülüs üzerine E. İbrahim “ Endülüs Aşkımız ve Acımız”, Müştehir Karakaya “ Endülüs’ün Kara Yazgısına Dipnot”, Mustafa Özçelik “ Endülüs’ten Anadolu’ya”, Ömer İdris Akdin “Özgürlüğün Yitik Sancağı”, başlıklarıyla içten ve hüzünlü yazılar kaleme almışlar.

Derginin özel bölümlerinden biri olan orta sayfa söyleşisinde İbrahim TÖKEL’in içerikleri birer makale konusu olabilecek sorularına Bejan Matur tarafından biraz da aceleye getirilmiş cevaplar veriliyor. Kanımca bu sorular okunmaya değer! Yolcu’nun ilginç köşelerinden biri olan ‘Dipnot’ bölümünde aktarıldığına göre kadim dostlardan Faruk Bozgöz’ün Ortadoğu’nun yaşayan şair ve öykücüleri üzerine yapacağı çalışmalar her sayıda derginin sayfalarında yer alacak. Bunlardan ilki Yemen’in yaşayan en büyük şairi Abdulaziz Salih el- Makalıh. Tercüme edilmiş esaslı bir şiiri ve yaşam öyküsüyle 54. sayıda.

Dergi birkaç sayıdır yayınlanan şiir sayısında oldukça seçici davranmaya çalıyor. 54’de seçilen şiirlere baktığımızda belli bir ritmin yakalandığını gözlemleyebiliriz. Yahya Kurtkaya’dan ‘Uzun Tırnaklar’, Suavi Kemal Yazgıç’tan ‘ Hat ve Had’, Uygur Orhan’dan ‘ Cam Altında Çizikler’, Halil İbrahim Özbay’dan ‘ Karanlıkta Kalan’, Fatma Esti’den ‘İyi Adamlar Gidince’ derginin şiirleri olarak karşımıza çıkıyor.

Yolcu’nun Yenilgi adlı sayfasında daha çok hırçın, bağımsız ve biraz da melankolik bir tarzı benimseyen gençler, önümüzdeki sayılarda bu sayfayı iki sayfa haline getireceklerini ve bir ekip olarak dergi içerisinde dergi formatında yayın yapacaklarını duyuruyorlar. Dört sayıdır Yakın tarihle hesaplaşma üzerine yazılar kaleme alan ve özellikle 12 Eylül dönemi ve sonrasını inceleyen Selçuk Küpçük, yeni yazısında o dönemde yapılan idamların ve idam edilen gençlerin öykülerini içeren trajik öykülere devam ediyor. Uzun süredir kayıp olan ve Asimetrik yazılar başlıklı köşesiyle tadı damağımızda yazılar kaleme alan Alaattin Keykubat, ‘Salkım Hanımın Taneleri’ filmindeki ‘Durmuş’ tiplemesi üzerinden günümüzü değerlendiriyor.

Bu sayısında oldukça dolu bir içerikle okur karşısına çıkan dergide okunası deneme ve öykü sahipleri şöyle sıralanabilir; Ogün Kaymak, Bülent Sönmez , Eyüp Akyüz, Mustafa Uçurum, Faik Öcal, Eda Aktaş, Selami Ay, Yavuz Albayrak, Seyit Köse, Hasan Akçay, Fatıma Zeyra Merinos, Gül Çiğdem ve Ümran Yaka.

Son olarak Yolcu Dergisi’nin www.yolcudergisi.com adresinden yayın yapan sitesinin yenilendiğini ve tüm eski sayıların pdf formatında indirilebileceğini duyuralım.

Feriha Nur Tekin

"Genç" dergisi


SÖZ BİTER, SMS BİTMEZ!

Son yıllarda, cep telefonunu elinden düşürmeyen, en sıkışık zaman dilimlerinde bile mesaj gönderebilen insan sayısının gittikçe arttığı hepimizin malumu. Araştırmalara göre geçtiğimiz yıl içerisinde dünyada yaklaşık 3,5 trilyon cep mesajı gönderildi. Acaba mesaj modern çağda bir bağımlılık haline mi geldi? Sözün bittiğini lakin SMS’in bitmediğini söyleyebilir miyiz? Mesaj atmak, mesaj almak gençler için ne manalara geliyor? Genç Dergi bu sayısında, “Söz Biter, SMS Bitmez” kapağı ile bu soruların cevaplarını arıyor. Dosya konusu çerçevesinde SMS bağımlısı olup olmadığınızı öğrenebileceğiniz bir test de mevcut.

Mustafa Armağan kendisiyle yapılan röportajda “İnternet Alimliğini Bırakın, Kitap Okuyun!” diyor. Diğer röportajlar ise; Türkiye’nin önde gelen tasarımcılarından Faruk Akın, Yazar-Çizer Demirhan Kadıoğlu ve Asım Gültekin ile…

Harun Kırkıl “Ben Aptal Mıyım?”, Sami Yaylalı “Kolbastı Bilmeyen Giremez”, Emine Şimşek “Bir Genç Kızın Acıklı Hikayesi”, Taha Süren “Hangi Asım’ın Nesli?”, Ahmet Şahin Akbulut “Nalet Olsun İçimdeki Hayvan Sevgisine”, Bülent Akyürek “Kültürümüzde Oymacılık…” yazılarıyla bu ay Genç Dergisi’nde yer alan isimlerden birkaçı olarak öne çıkıyor.

Genç Dergisi’nin yoğun ilgi gören eki “Tarih Gastesi” nin bu ayki sürmanşeti “Bitmeyen Kavga: Cem Sultan ve Bayezid”. Diğer ilgi çekici başlıklar ise şunlar: “Sahabe Yakılmaktan Son Anda Kurtuldu”, “Sultan Mahmud Aciz Kaldı”, “Öss Öncesi Aklı Artırmanın Yolları”, “Abbasi Sarayı’nda Darbe Girişimi”.

Genç Dergi'ye nasıl ulaşacağınız konusuna gelince: 0212. 671 07 00'dan (dahili 178) müşteri hizmetleri merkezini arayıp abone olabilir, size en yakın Kültür Dergi Dağıtım satış noktasının yerini öğrenebilir yahut derginizi NT ve Gökkuşağı mağazalarından temin edebilirsiniz.

Taha Süren

2009-06-06

100. sayısında "Irmak" dergisi

Modern hayat araçlarıyla ve sunduğu önermelerle, her türlü ilişki biçimine getirdiği teklifleriyle hayatımızı kuşatmaya- dönüştürmeye devam ediyor. Ait olduğumuz şehrin, toplumsal yapının bize miras bıraktığı değerler var. Bu değerler işlenip, yenilenip üretilmezse yerine bizim tercihimiz dışında bazı şeyler gelip hayatımızı kuşatacak ve bunlarla yaşamaya zorlayacak. Kendimizi tanımladığımız dil, düşüncelerimizi şekillendiren kelime, yaşam biçimimizi belirleyen kültür her an hatırlanması gereken, kuru bir taklitçilikten öte yenilenmesi gereken, canlı, dinamik unsurlardır.

Sakarya özelinde Türkçe konuşup- düşünmeyi hedefleyen, şehrin miras bıraktığı değerleri yeniden tanımlayıp- hatırlayıp canlandıran çalışmalardan biri de Irmak Dergisi’dir. Nisan 2009 itibariyle 100. sayısını çıkarmış bir dergi olarak Türkiye’de çok edebiyat dergisinin ulaştığı bir sürece yayılmış bulunmaktadır. Irmak Dergisi’nin serüveni hakkında paylaşımda bulunmak istiyorum.

“Her şey bir bahar akşamı Keremali Dağları’nın eteklerinde bir jüri toplantısı sonrasında başladı. Fahri Tuna, açık çayından bir yudum daha aldı ve sordu:
- Arkadaşlar, var mısınız Adapazarı’nda bir kültür-sanat dergisi çıkartmaya?
Mustafa Turan, Ömer Emecan ve Şevki Atik, hep bir ağızdan; varız, hem de sonuna kadar dediler.

Şair- bilim adamı Yılmaz Güney, her zaman ki ihtiyatlılığıyla: Durun arkadaşlar, acele etmeyin.. 2001 yılı ocak ayında ilk sayıyı yayımlamak üzere, gerekli hazırlıklara başlayalım, dedi. Hazırlıklara başlandı, Mustafa Emircan’dan“evet” alındı, Osman Suroğlu, “ben çizerim ama, kimse yan çizmemek kaydıyla” diyerek oluşuma destek verdi; kadroya Mustafa Turan’ın önerisiyle Necati Cerrah, Fahri Tuna’nın önerisiyle genç kuşağın temsilcisi Atakan Çelik katıldı. “Vira bismillah” denilerek hummalı bir faaliyet başladı.

Derginin misyonu ne olacaktı? “Sakarya’daki kültür-sanatı ülke geneline duyurmak” olarak belirlendi. Bir hami gerekiyordu; o da bulundu: Dergi, Levent Bayrı’nın Yaşayan Sakarya’sının aylık kültür-sanat eki statüsüyle çıkacaktı. Peki derginin adı ne olacaktı? Beyin fırtınası yöntemi uygulandı; yüz kadar isim ortaya çıktı, elene elene geriye iki isim kaldı: Fahri Tuna’nın önerisi Ihlamur ve Mustafa Emircan’ın önerisi Irmak... 6 evet 1 çekimser oyla Irmak’ta karar kılındı.

2001 yılı ocak ayının ilk yarısında hazırlıklar tamamlandı, çıkış için tarih arandı ve Sakarya’mızın medar-i iftiharı Hüsnü Gürsel’in 19 ocak 2001 Cuma günü gerçekleşen “50’inci Sanat Yılında Hüsnü Gürsel” gecesi seçildi. Şehir şovenizmine kaçmadan ama “Sakaryalılık bilinci”yle, mütevazi, sade ve iddiasız olmayı ilke edinen, Irmak Ailesi, “her şeye rağmen... büyümeyi tercih etti.”

Sakarya’da 100. sayısını çıkaran derginin başlangıç öyküsü genel yayın yönetmeni Fahri Tuna’nın kaleminden hikayesi böyle. Sakarya gibi orta büyüklükte bir şehirde her türlü olumsuzluğa rağmen 8 yılı geride bırakan derginin işlevi çok büyük olmuştur.

Sakarya şehir kültürünün araştırılması ve tanıtılması noktasında kalıcı ve dökümanların toplanması ile gelecek nesillere aktaracak bir ortam oluşturdu. Sakarya tarih ve kültürü hakkında bilgi edinmek isteyenler Irmak Dergisinin arşivlerine baktıklarında geniş bilgilere rahatlıkla ulaşabileceklerdir. Sakarya yerelinde sesini duyurmak isteyen şairlere imkân tanıdı. Taşralı insanın en büyük sıkıntısı düşüncelerini açıklayacağı, sesini haykıracağı bir ortam bulmaktır. Irmak dergisi bir şeyler söylemek isteyen herkese kapılarını açtı. Sakaryalı edebiyatçı- yazarların tanıtılması, daha yaşarken değerlerine binaen sanatlarının araştırılmasında ciddi çalışmalar yapılmıştır. Hüsnü Gürsel, Faik Baysal, Hattat Saim Özel özel sayıları yayımlanmıştır. Yerel ile kendini sınırlamayıp Türkiye gündemindeki şairler hakkında da özel sayılar çıkarmıştır.

Artık bir gelenek olan ve her geçen yıl olgunlaşarak devam eden Sapanca Şiir Akşamları’nın organizasyonu ve tanıtılmasında Irmak ekibinin çok büyük katkısı vardır. Sapanca Şiir Akşamları ile ilgili çıkarılan özel sayılar bu geleneğin gelecek kuşaklara aktarılmasına önemli katkılar sağlamıştır. Ayrıca yerelde yapılan birçok kültür sanat etkinliklerini organize ederek, bazen konuk olarak katkısını sunmaya devam etmektedir.

Sadece Adapazarı değil ilçelerindeki kültür ve sanat mirasının gündeme getirilmesine ve bunu takiben korunması için yapılacak olanlara yol gösterecek çalışmalara imza atılmıştır. Taraklı, Geyve, Sapanca ve Kaynarca özel sayıları ile kültürün tanıtılmasına ve araştırılmasına yardımcı olmuştur. Sakarya’da Taraklı mirasının korunması ve tanıtılmasında çok önemli işlevler üstlenmiştir.

Her biri değerli şairlerin şiirleri, portre çalışmaları ile kendine özgü bir dil geliştiren Fahri Tuna’yı, Göndermeler’i, Karikatürleri ve Çocuksu hikayeleri ile Osman Suroğlu, Yusuf Mısırlıoğlu’nun şiirleri, Mustafa Turan’ın incelemeleri, Hasan Sağlam’ın Dünya ve Türkiye’den edindiği izlenimlerle yazdığı gezi notları, Sakarya üzerine araştırmalar, Fatih Gürsel’in objektifinden yansıyan Anadolu’nun ruhu artık Irmak’ın klasikleri haline gelmiştir.

Anadolu’nun ruhu ve nefesi olan bu tür çalışmaların kültür ve medeniyet birikimine katkısı büyüktür. Dergiler birikimlerin birleşip yayıldığı imkânlar olarak en güçlü araçlardandır. Irmak Dergisi düşünce- kültür ve sanat birikimlerin ifade edildiği imkân olarak önemli katkılarda bulunmuştur. Bundan sonraki süreçte kapanması gündemde olan derginin yerine getirdiği sorumluluklardan dolayı emeği geçen herkesi tebrik ediyor ve varlığını uzun seneler sürdürmesini diliyoruz.

2009-06-04

"Bir nokta" edebiyat dergisi

“Zaman aşımına uğramamış” değerler ve bu doğrultudaki kadim ve mutlak doğrulara daha çok gereksinimi var insanlığın. Kağıttan paralar ve kağıttan “değer”lerin saltanatı çöküyor. Mutlak hakikat sıkıştırılmışlıkta tek umut olma niteliğini koruyor; bir çıkış yolu olarak, bir imkan olarak göz önünde. Düşüncelerimizi ve duygularımızı bulunıklıktan bir kurtarabilsek, apaçık olarak görebileceğiz bunu.

Bir nokta'nın çabası bulanıklığı dağıtmak yönünde bir çaba. Bir düşünsel ve duyuşsal toplamın, mutlakla ahenk içinde olmaya çabalayan bir kavrayışın izini sürüyoruz, şairlerimizle, yazarlarımızla. Halkayı okurlarımız tamamlıyor.

Görüntünün içinde sessizliği, karmaşanın içinde sükuneti yaşamaya, çokluğun içinde tekliği kavramaya çalışırken yazabildiklerimizi de sizlerle paylaşıyoruz. Esenlikler…

M.S.

İrtibat:
Örnek Mahallesi 35. Cad. No: 26 Üsküdar 81190 /İstanbul
0216 324 36 05
bilgi@istanbulbirnokta.com
http://www.istanbulbirnokta.com

Yine Dergiler !

Anadolu’yu, güzel coğrafyamı, özümdeki insan karakterlerini en iyi şekilde tarif eden dergilerimizdir. Sözü, kamustan aldık… Ney ile üfledik ona… Kelimeler, kâinatın cezbesiyle uyandı… Aşk ilmiğine boyandı… Ve kanatlandı…

Sessiz kalemler… Bu isim, sükûtun çığlığı gibi geldi bizlere! Belki de, Tokat’ta verilen en güzel hediyeler arasındaydı. Üç yiğitler mi diyeyim adına… Üç sevda ereni mi… Omuz omuza vermişler…

Ali Aydın (sahibi), Harun Kaplan (y. İşleri md) ve Semih Ertürk (Kapak ve iç tasarım)’ın birlikteliğiyle güzel bir eser ortaya çıkmış…

www.sessizkalemler.tr.gg adresinden de dergiye, ‘sessiz kalemlere’ ulaşabilirsiniz. Sessiz kalemlerin 3. sayısında; Tokatlı Şair Cahit Külebi, Mehmet Emin Yurdakul ve ayın dosyasında Prof. Dr. İsmail Çetişli’nin kaleminden Atila İlhan’ı daha yakından tanıma fırsatını yakalıyoruz.

Dergiye, deneme yazıları, röportajlar, şiirler ve edebi çalışmalar bir farklı zenginlik katıyor.

Rıfat Kaya’nın; “Bir damla çıkara satma kendini!/ Gaflet, zillet alır öz benliğini./ Zalim olma kurban; sen bil haddini!/ Âlem şerbet şerbet yutsun sevgini.” Mısralarından alacağımız çok şeyler var. Sessiz Kalemlerde daha birçok yetenekli imzanın olduğunu burada söylemeliyim. Sayfaları çevirirken, içinize sevgi yumaklarıyla seslenen derginin tasarımı ayrı bir keyif veriyor insana…

BİLGİ YURDU… Bizleri cezbeye getiren bir insan, Mustafa Öztürk. Bu isim, hayatını genç nesillere vakfetmiş bir karakter… Ondaki bütün boyalar, ‘tabii…’ Bilgi Yurdu Dergisi’de, ‘gençliğe’ hitap eden dergi… Bilgi Yurdu Dergisi, Kayseri’nin öz suyuyla beslenen bilgi çağlayanı… Derginin Haziran–2009 sayısında, Prof. Dr. Aydın Taneri’nin ‘millet, milliyet ve Devlet’ isimli çalışması, Yrd. Doç. Dr. Kadir Özdamarları’n, ‘Destanlarda Ermeni Olayları’ Ahmet Alkaya’nın, ‘Boraltan Köprüsü’ Erol Irmak’ın, ‘küreselleşen Kültür ve Yalnızlaşan İnsan’ çalışmaları ilk bakışta göze çarpıyor. Bilgi Yurdu Dergisinde; Fatma Koç, Hakan Bozdoğan, Bektaş Murat, Yusuf Biltekin, Serkan Alp, Dr. Rasim Deniz, Özlem Akşit, Yunus Emre Özkan, İbrahim Güngör imzaları da dikkat çekiyor.

AKPINAR DERGİSİ… Dergilerimizle Anadolu’muza tatlı bir gezinti yapıyoruz. Akpınar’la Niğde’deyiz… Derginin Sahibi ve Sorumlusu, İsmail Özmel… Genel Yayın Yönetmeni, Dr. Nedim Bakırcı… Derginin Nisan–2009 sayısında; Prof. Dr. Nurullah Çetin, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ekiz, Şahin Uçar, Nail Tan, Ahmet Vehbi Ecer, H. Rıdvan Çongur, Sabahattin Çankaya, İsmail Özmel, Mevlüt Yıldırım, Bedrettin Keleştimur, Pınar Öztürk, Enver Kapağan, Dilşad Güven, Onur Akbaş, Murat Soyak, Dr. Yüksel Gemalmaz, Özden Serin imzalarıyla zengin bir edebi sofra kurmuş! Kendine has her biri özgün çalışmalar…

HARPUT’TAN ESİNTİ… Elâzığ Müftülüğünün aylık dergisi… Mayıs–2009 sayısıyla 4. yılında okuyucusuna bir daha merhaba diyor. İl Müftümüz Ömer Kocaoğul, Diyanet İşleri Başkan Yrd. Doç. Dr. Fikret Kahraman, Mustafa Türkgülü, Dursun Ali Şeker (Muş Müftüsü), Bedrettin Keleştimur, Mükremin Ötlegen, Abdullah Yakalı( Palu İlçe Müftüsü), Nihal Aladar, Rüveyde Nida Yıldırım’ın kalemleriyle okuyucusu ile buluşuyor.

Dergide, Zafer Şen ve Ediz Erşen’in Elâzığ Musiki Konservatuarı Derneği Başkanı ile yapmış oldukları geniş bir röportaj yer alıyor.

Ve AĞIN SANAT DERGİSİ… Ağın Kültür ve Dayanışma Derneği Adına(Ankara) Ahmet Deviren’in sahipliğini yaptığı yılların edebi dergisinin emektarı, çilekeş ismi Altan İlter sadece derginin Yazı İşleri Müd. Değil bilumum yükünü de çekiyor.

Ağın Düşün ve Sanat Dergisi ilk çıkış tarihi 1950’li yıllara kadar uzanıp gidiyor. Derginin Yazı Kurulunda; Altan İlter, Ahmet Deviren, Mevlüt Öksüzoğlu, Mehmet Ergönül her sayısında belli bir çerçeve hazırlıyorlar.

Ağın denilince, ‘eğitim…’ aklımıza gelir. Ağın, Elâzığ’ın belki de, arazi bakımından en küçük ilçesi… Ama, Elâzığ’a olan katkılarını tartıya alınamayacak kadar ağır! Ağın, bir yürek ve şehrin en kadim yüzü. Derginin Mayıs–2009 sayısında, Ağın’a yolculuk ediyoruz. Eski adetlerimiz, geleneklerimiz, düğünlerimiz, toylarımız bir daha gözler önüne geliyor. Kalemlerimiz, ‘hatıralarla Ağın’ a yolculuk ediyor… Gurbetten sılaya doğru bir içli yolculuk başlıyor; hikâyesinde, şiirinde, deneme yazısında…

Dergilerde, Anadolu’yu buram buram yaşıyorsunuz… Bir Türk Edebiyatı’yla Ahmet Kabaklı Hocamızın sıcak iklimine, Bizim Külliye ile Elâzığ’a, Bir Kümbetle Tokat’a, Bir Erciyes’le Kayseri’ye, Bir Yenises’le Osmaniye’ye, Bir Yüzakı’yla İstanbul’a, Bir Bizim Ece’yle Salihli’ye Bir Duygu Seliy’le Isparta’ya ve burada daha isimlerini zikredemediğimiz dergilerimizle Anadolu’yla kucaklaşıyorsunuz. “Türkçe’m benim dil bayrağımdır” sözünün teneffüs edildiği dergilerimizi her zaman saygıyla yad etmek bizlerin borcudur.

(...)


Bedrettin Keleştimur


"Günışığı" Gazetesi
1 Haziran 2009

"Aşkın e-Hali" dergisi 4 yaşında

Edebiyat dünyasına renk katan, her sayısında yeni ve kaliteli yazarlarıyla okuyucusunun karşısına çıkan "Aşkın e-Hali" edebiyat dergisi'nin 4. yaşına 14. sayıyla girdiği bildirildi.

Derginin kurucularından Şair Paşa Çeten'in de anıldığı 14. sayıda yine birbirinden değerli yazarlar eserleriyle boy gösteriyor. Her 3 ayda bir yayınlanan derginin bu sayısında dergi yazarlarından Eyyüp Akyüz'ün Yolcu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Kalender ile yaptığı söyleşi de yer alıyor. Bilal Can'ın 'Ey Acı' adlı şiiri dikkat çekici. Bu sayıda Suavi Kemal Yazgıç "Gri Düğmeler" başlıklı öyküsüyle yer alıyor. Bu sayıda derginin kurucularından Paşa Çeten'in kaleminden bir şiire de yer verilmiş. Derginin 14. sayısında eserleriyle yer alan şair ve yazarlar şöyle: Metin Demirci, Kenan Yaşar, Turgut Uzdu, Nurettin Durman, Mesut Doğan, Canan Al, Mehmet Okumuş, Mustafa Uçurum, Abdullah Şanal, Teoman Şahin, Halit Yıldırım, Erol Akkuş, Mehmet Şamil Baş, Bedran Yoldaş, Murat Soyak, Selçuk Pak, Büşra Nur Yüksel, İlker Gören, Mustafa Gelen, Ayhan Öztürkoğlu, Halil Coşgun, Erhan Gökhan Çağıran, Fikret Oğuztürk, Murat Canbolat, Mesira Meriç, Ramazan Yaşar, Ahmet Yılmaz Tuncer, Toprak Saygın, Ziya Akyürek ve Mehmet Aydınkal.


İrtibat:
Albayrak Caddesi Yaşar Çenesiz Apt. No:6/2 ÇORUM
askinehalidergisi@hotmail.com
www.askinehali.com

2009-06-02

"Hece"de şehir dosyası

Haziran 2009
MEDENİYET, EDEBİYAT VE KÜLTÜR BAĞLAMINDA ŞEHİRLERİN DİLİ

Mustafa Şahin/Şehirlerin Ruhu
Hasan Aycın/Çizgi
I.Bölüm: Şehir Kurma Düşüncesi
Korkut Tuna/Şehirin Serüveni
Vefa Taşdelen/Antik Kentlere Doğru
Nazan Bekiroğlu/Çünkü Bir Kent Görkeminin Zirvesindeyken Vurulur: Troya
Halil İbrahim Düzenli/Şehir Kurmak: Turgut Cansever’in Muhayyilesi ve Uygulamaları
Kadir Canatan/Bir Tanımlama Çerçevesi: İslam Kültüründe Şehir Kavramı
Ömer İskender Tuluk/Osmanlı Kent Kimliğinin Mistik Öğeleri: Dini Yapılar ve Mezarlıklar
Alev Erkilet/“Düzgün Aileler” “Yeni Gelenler”e Karşı: Korku Siyaseti…
M. Murat Özkul/Şehir ve Yabancılaşma
Mustafa Aydın/Kent Bağlamında Ailenin Dönüşümü
Abdurrahim Karadeniz/Kentin Çağrısı, Köye Dönüşün İmkânsızlığı…
Mete Çamdereli/Şehir ve Yönetişim
Ayşen Şatıroğlu – Oya Okan/Çarşı: Şehrin Toplumsal Merkezi
Köksal Alver/Mahalleye Giriş
Ertan Özensel/Kent ve Suç Üzerine Genel Bir Yaklaşım
Kenan Çağan/Şehrin Tören Merkezinden İktidar Merkezine Dönüşümü
Dursun Ali Tökel/Mezarlıklar Şehrin Nesi Olurlar?..
Ramazan Yelken/Modernizmin Emlakçı Marketinden Postmodernizmin Binbir Çeşit…
Ali K. Metin/Şehir ve Ötekisi
Hilmi Uçan/Batı Şehri ve Küresel Şehir
II. Bölüm: Medeniyet ve Şehir
Kadir Canatan/İbn Haldun Sosyolojisinde Kent ve Kentleşme
Alpaslan Aliağaoğlu/İslam Şehri
Akif Emre/Yerel ve Evrensel Çözümleme Olarak Osmanlı Şehri
Yücel Yiğit/Balkanlar’da Osmanlı Tarihine ve Mimarisine Dokunmak: Prizren Evleri
Ömer Lekesiz/Mekke ve Medine: Allah’ın ve Peygamberin Şehirleri
Akif Emre/Kudüs’ün Ruhu
Mehmet Harmancı/Şam Portresi İçin Fırça Darbeleri
Cihan Aktaş/Eski Şiraz Bahçeleri
Mustafa Demirci/İslam’ın Ümran Şehri: Bağdat
Âtıf Bedir/Dünyanın Anası: Kahire ve Kütüphane Şehir: İskenderiye
Çiğdem Dürüşken/Roma’nın Dilinden Anlamak
Melek Paşalı/Kızına Kıyan Baba: Viyana
İsmail Sert/Şehir, Su ve Venedik
III. Bölüm: Edebiyat ve Şehir
Muhammet Nurdoğan/Divan Şiirinde Şehir Kültürü
Mehmet Narlı/Şiir ve Şehir
Şaban Sağlık/Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Şehir
İsmail Coşkun/İstanbul: Edebiyatın Başkenti
Hayriye Ünal/New York Üçlemesi
Mehmet Ali Aydemir/Süper Kent: Hipergerçekliğin Kent Mitosu
Hüseyin Kandemir/Kimin Petersburg’u: Roman Şehir Petersburg
Necip Tosun/Dublin’in Bilinçaltı: James Joyce
Ahmet Gögercin/Fransız Edebiyatı ve Paris
Ali Emre/Prag Sancısı İçinde Üç Portre: Kafka, Haşek, Kundera
Ercan Yıldırım/Çankaya Kadar Modern ve Seküler; Hacı Bayram Kadar…
Ali Galip Yener/Şehrin Belleği ve Edebiyat Tarihinde İzmir
İshak Yetiş/Nuri Pakdil’in Şehirleri
Mustafa Şerif Onaran/Bir Zamanlar Ankara
IV. Bölüm: Şehir ve Kültür
Cemal Şakar/Şehir Medeniyet Kültür Retoriği
Köksal Alver/Kent ve Kültür Üzerine Notlar
Mustafa Muharrem/Şehirliye Dair
Ali Ayçil/Taşın Gövdesinden Düşürülen Şehir
Aydın Ünal/Seyahat Aşk İmiş…
Mehmet Narlı/Merkezler ve Taşralar
Necati Mert/Şehir İlişkilerinin Adapazarı Özelinde Kısa Tarihi
Mahmut Hakkı Akın/Siyasetin Mekânı Kent
Uğur Çağlak/Kentte Eğlence ve Muhabbet Mekânları
Gökhan Özcan/Sinemanın Şehirlerinde Bir Gezinti
Murat Erol/Taş Duvarlardaki Sesler: Hapishaneler
V. Bölüm: Soruşturma
Süleyman Hayri Bolay/Medeniyet, Kültür ve Şehir
Abdullah Uçman/
Yavuz Demir/Şâr İçinde İntişâr
Turan Koç/
Oğuz Demiralp/
Atasoy Müftüoğlu/Kitaplar, Nehirler, Şehirler…
Ahmet Oktay/Kentlileşmiş Kültür
Veysel Çolak/Medeniyet, Kültür, Edebiyat ve Şehirlerin Dili
Sıdıka Dilek Yalçın/Şehirlerin Dili
Doğan Hızlan/Üç Kavram da İç İçe
Gürsel Aytaç/
Hüseyin Atlansoy/Kent Üzerine Dağınık Notlar
Celâl Fedai/“Ama Bu, Bir Tavşan!..”
Ömer Erdem/
Gökhan Özcan/
Hasanali Yıldırım/Medeniyet Şehrin Çocuğudur
Nalan Barbarosoğlu/Devin Karnında, Uğultularla
Gönül Yonar Utku/Yanılgı Çağında Medeniyet
Abdullah Harmancı/İki Tutku İki Tutsaklık
Şükrü Karatepe/Şehirler Güceniyor
Burhan Sakallı/Her Şehir Bir Sevdadır
Yakup Çelik/Modernlik Kıskacında Şehir ve Şehirli
Mustafa Ak/Şehirlerimizin Konuştuğu Dil
Selçuk Çetin/Şehir ve Şehirliliğe Dair
VI. Bölüm: Albüm
VII. Bölüm: Kaynakça
Yusuf Turan Günaydın/Şehir Edebiyatı Bibliyografyası
A. Yazılar
B. Kitaplar
C. Kitaplarda Bölümler
D. Röportajlar, Açıkoturumlar, Soruşturmalar, Paneller
E. Özel Sayılar
F. Dosyalar/638
G. Şehir Dergileri

Edebistan e-edebiyat seçkisi









EDEBİSTAN HAZİRAN 2009 GÜNCELLEMESİNDE YER ALAN İMZALAR VE YAZILAR:

AKA GÜNDÜZ / UKKAŞ BİN MANSUR
AKİF HASAN KAYA / TÖRPÜ
BİLGEHAN TAHA / AĞLASAK MI?
BÜLENÇ ÇAVUŞ / MESELA
CEMAL ŞAKAR / ŞEHİR MEDENİYET KÜLTÜR RETORİĞİ
CEVHER KARA / ÖLÜME KAÇARKEN AŞKA, AŞKA KAÇARKEN ÖLÜME TUTULMAK
CEYHUN EMRE TEOMAN / DERGAH TİYATROSU
CİHAT ALBAYRAK / EDEBİYATTA İLETİŞİM EKSİKLİĞİ
DURAN ÇETİN / SATICI
ESRA TÜTER / KORKULU KÖPRÜDEN SONSUZLUĞA
FADİME KAYA / DELİ DELİ
GÖNÜL YONAR UTKU / BİR KEZ DAHA HİKAYEYE İNANMAK
GÜL SABA TAKA / ÜZEYT
HANDAN GÜLER / BENGİSU / GÖZLER AŞKI İNKAR ETMEZ Kİ
HÜZEYME YEŞİM KOÇAK / KADEH
İFFET ORAL / BABANNEM VE KALE
İLKER GÖREN / AYNALARDAN DUYDUKLARIM
KÜBRA DEMİRAY / KELİMELER VE CÜMLELER
M. MURAT ÖZKUL / FİLİSTİN’İN ÜTOPYASI
MEHMET SOLAK / HAYATIN ÖZÜ / ŞİİRİN EŞİĞİ
MERAL AFACAN BAYRAK / GEÇMİŞ ZAMANLAR
MERVE KOÇAK KURT / SIRLI AYNALARIN SIRRI
METE ÇAMDERELİ / DİYARBAKIR KAÇ KAPI?
METİN TANDOĞAN / YOL ŞİİRLERİ -5
MUHARREM SÖNMEZ / KARŞICI
MUSTAFA CELEP / ŞİİR ÜSTÜNE ÜÇ YAZI
SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN / GELİNCİKLER SOLARKEN
UĞUR AKSOY / BU YÜREKTE GERV VAR
VEDAT AYDIN / YASTIK
VEHBİ BAŞER / ÇETREFİL / ANNEMİN ELLERİ
YILDIZ RAMAZANOĞLU / SİNEMACI KADINLAR
ZEHRA AYDOĞDU / ÖMÜR YAPBOZUNUN LÜZÜMSUZ PARÇALARI
ZEYNEP HİCRET / SAYFALARDA
ZEYNEP HİCRET / ŞEHİRLER VE İNSAN

İrtibat:
www.edebistan.com

"Kuşluk Vakti" dergisi


"Kuşluk Vakti" dergisi, haziran sayısının içeriği:

Şiir:
* Mustafa Oğuz / İç Konuşmalar 2
* Salih Güzel / Gelgitlerin Dansı / Med ve Cezir
* Hüseyin Kolukırık / Tanınmaz Olur Bu Rüzgar
* Sevim Kırgezen / Çöl Yalnızlığı
* Nizar Kabbani ( Çeviren Ali Sözer) / İçimde Yürüyen Kadın
* Afşin Selim / İzahat
* Şahin Taş / Kalır Redifli
* Mahmut Feyzi / Yalnızlık Satmak
* Rasim Demirtaş / Ayna, İstanbul Türküsü
* M.Zahir Ertekin / Kıyıyı Iskalayan Düşler

Deneme:
* Naci Gümüş / Gizemli Sözler ve Ruhun Müziği : Şiir
* Mebrule Şallıoğlu / Umutla Işıldayan Gümüş Dünya

Hikaye:
* Recep Şükrü Güngör / Devrim

Yazıyorum Çünkü:
* Mustafa Oğuz / Kendimi Yaşama Yazı İle Bağlıyorum

Söyleşi:
* Mustafa Ökkeş Evren, Ömer Aksay ile konuştu

İnceleme:
* Mustafa Ökkeş Evren / Cahit Zarifoğlu’nda Çoluk Çocuk Meselesi

Günlük:
* Tayyib Atmaca / Ebem Kuşağının Altında

Hatırat:
* Mehmet Büyükşahin / Helal Para

Kitap İnceleme:
* Ali Şîr Kuşçu / Evden Kaçan Kızın Öyküsü :Katre-i Matem

"Temrin" dergisi





















TEMRİN DERGİSİ HAZİRAN SAYISI YAYIMLANDI

Temrin Dergisi, 14. Sayısıyla yaza girdi. Dergi bir yaşına girmesi dolayısıyla Mayıs sayısında konsept değişikliğine gitmiş, hem tasarımını daha iddialı bir şekle koymuş hem de sayfalarını arttırmıştı. Haziran sayısı öykü ağırlıklı bir sayı olmuş. Editörden yazısında “yaza girerken bunun iyi geleceği” ifade edilmiş. Temrin 9 Haziran Salı günü Altunizade Kültür Merkezi’nde 1. Yıl kokteyli düzenleyecek. Bu etkinliğin içinde Göksel Baktagir ve ekibi de bir konser verecek. Derginin okul kimliğinin bir yansıması olarak bu sayıda da yeni kalemler görüyoruz. Nilay Akçay, Zeynep Erten, Mustafa Bağ, Orhan Güdek, Mehmet Akdağ, İbrahim Türkhan bu sayıda Temrin’e dâhil olan yeni isimler… Dergide Ersin Teres, Tahsin Yıldırım, Şeref Yılmaz gibi tanıdık isimler de var. Bu sayıda şiir de varlığını daha bir hissettiriyor. Zeynep Elbasan’ın Fatih Andı ile “tarihi roman” üzerine yaptığı röportaj ve Mükrime Dilekçi’nin Emine Arslaner ile Cemil Meriç üzerine yaptığı röportaj son derece önemli… Bu sayıdan itibaren sanat ve edebiyat haberlerinin yer aldığı “devran” sayfası da daha geniş ve sistemli bir kimliğe bürünmüş. Birbirinden güzel yazı ve şiirlerin oluşturduğu Haziran sayısı, edebiyatın hazzını okura hissettiriyor. Yazı ve edebiyata ilgi duyan genç kalemlerin yetiştiği bir atölye olarak dikkatleri çeken dergiye yazı göndermek isteyenler için iletişim bilgileri aşağıdadır.

www.temrindergisi.com
bilgi@temrindergisi.com
temrindergisi@gmail.com

2009-05-30

"Gerçek Hayat" Yassıada'da...

Hesap Yassıada’da Görülsün/Ümmühan Atak

Türk siyasi ve hukuk tarihinde acı hatıralarıyla yer eden Yassıada, geçtiğimiz hafta sonu yüzlerce misafir ağırladı. Aralarında, burada ‘usulsüzce’ yargılanan o dönemin siyasetçilerinin, o döneme tanıklık eden çocukları, kötü bir masal dinler gibi olup bitenleri öğrenen torunları, torunlarının torunları vardı. Genç Siviller’in, Yassıada’nın demokrasi adası olması için organize ettiği bu ‘acı’ buluşmadaydık…

“Liderler kendilerini vazgeçilmez sanıyor”/Eren Özdemir

Bugün otuzlu yaşlarını sürenler ve onlardan önceki nesiller üç, dört siyasetçinin varlık gösterdiği bir Türk siyasetine tanıklık etti. Fikret Kızılok’un ‘Süleyman hep başbakan, hep başbakan hep Süleyman’ şarkılarıyla güldük ağlanacak halimize epey zaman. Bu anlamda Türk siyasetinde yakın zamana kadar varlık gösteren kimi isimlerin yarım asır ve daha fazla süreler boyunca siyasi erk peşinde koşmaları bu ülkeye kimi zaman çok ciddi zararlar verdi. Her partinin adeta bir liderle özdeşleştiği yıllar ise nihayet gerilerde kaldı. Peki ama bir lider neden son nefesine kadar iktidarda kalmak ister? Sorduk, soruşturduk… Pek hayra alamet değil dediler.

Türküm, doğruyum, çalışkanım!/Bekir Fuat

“Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.” Bu laflarla başlayan ‘Andımız’ı söylemeyenimiz yoktur. Bu ant kim için ne ifade ediyor bilinmez ama, yeni milli eğitim bakanımız Nimet Çubukçu ile birlikte başlayan tartışma, andımızın kim için ne ifade ettiğine dair önemli ipuçları veriyor. Biz de 76 yıllık ant meselesini Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi ile konuştuk.

Sincan hakiminin “usulsüz” kararı/Reşat Petek

Ergenekon soruşturmasında yargıyı siyasallaşmakla suçlayanlar, “devlete üst düzeyde önemli hizmetler vermiş saygın kişilerin” yargılanmasından duydukları rahatsızlığı her ortamda dillendirenler, milletin birliğini temsil eden ve devletin başı ve en yüksek makama, engelleri aşıp seçim yoluyla gelen Sayın Abdullah Gül olunca ağız değiştirmeye başladılar.

Deniz Türkali: Demokrasi antifaşist olmakla başlar/Gülcan Tezcan

Türkiye gibi hak ihlallerinin, ‘demokratik’ sorunların had safhaya vardığı, sistemin onay verdikleri dışında herkesin ‘öteki’ sayıldığı bir ülkede sanatçıların ‘Cumhuriyet’in kazanımları elden gidiyor’ kaygısıyla yollara düşmesi, ‘laik duyarlılıklarının’ altını çizmesi ‘Peki ya bunca hak ihlali olurken neredeydiniz?’ dedirtiyor insana. Ancak demokrasiyi ve laikliği doğru okuyan ve kendi katılmasa da diğerlerinin fikirlerini özgürce ifade etmesi için mücadele eden sanatçılar da var. Bunlardan biri de “Demokrasi antifaşist olmakla başlar” diyen tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Deniz Türkali. Taksim’e yürüyen sanatçı dostları için “Hükümete muhalefet yaparken “Devlet”e sahip çıkmalarını yanlış buluyorum.” diyen Türkali’yle sanatçı siyaset ilişkisini konuştuk

2009-05-24

Kur’ani Hayat dergisinin 6.sayısında "Aile" dosyası

Bir yıl kadar önce “vahiyle hayat bulmak” niyetiyle yola koyulan Kur’ani Hayat dergisi, Kur’an ayı ramazanı, mahşerin provası haccı, Rabbani eğitimi ve ümmetin iftiharı Gazze’yi konu edinen sayılarıyla çıktı karşımıza. Mayıs Haziran sayısında ise vahdetin çekirdeği İbrahimi aile başlığıyla okuyucusuyla buluştu.

6. sayısına ilk olarak Mustafa İslamoğlu hocanın kapağa konu olan başyazısıyla başlayan dergiye, Murat Sülün sağlıklı aile ilişkilerini, Hüseyin Kerim Ece darus’s-selamı, Abdulcelil Candan ideal model olan Âl-i İbrahim’i, Adnan İnanç modernizmin dağıttığı ‘ev’e yeniden dönüşü konu edinen yazılarıyla katkı yaptı.

Röportaj bölümünde “Kardeş Aile” projesiyle insani yardım alanında bir model oluşturan Yardımeli Derneği başkanı Dr. Sadık Danışman ve koordinatörü Osman İlhan ile yapılan söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

Fatih Okumuş İbrahimi ailenin oluşumunu sınav ekseninde ele aldığı dergide, yararlı olacağı düşüncesiyle uzun yıllar TRT Radyosu’nda aile sohbetleri hazırlayıp sunmuş olan Şevket Rado’dan huzura götüren yol olarak tanıttığı aileyle ilgili bir yazı iktibas edilmiş.

Kur’an’da evliliği Ahmet Coşkun, Kur’an’da aileyi Ramazan Varol, Kur’an, gelenek ve modernite arasında kadının yerini Ekrem Demir kaleminden okuyucuların istifadesine sunuldu.

Genç kalemlere bu sayıda daha çok yer verilmiş. Aileyi Yunus Emre Tozal medeniyetin en küçük yapı taşı, Ömer Noyan doğu ile batı arasındaki fark, Enes Durmaz niyetinden beslenen meyve olarak ele aldı.

Mahmut Çınar ailenin bir huzur paylaşım merkezi haline dönüşmesi için riayet edilmesi gereken davranış kalıplarını, Osman Arpaçukuru ailenin yönetimini, geçimini ve çocuk bakımını, Zehra Çomaklı Türkmen İslami aile için ihtiyaç duyulan uygun zemini, Abdülhamit Kahraman Kur’ani ailenin hangi şartlarda oluşabileceğini yazdı.

Saliha Erdim hayati bir soru sormuş: Nasıl? Erdim bu soruyu sormadan ve buna uygun cevap vermeden aile huzurunun yakalanamayacağını, Yunus Yağız, aile semasından sınav çılgınlığı yüzünden yıldızların kaydığını, Selvigül Kandoğmuş Şahin aile buhranları yüzünden gelinciklerin solduğunu, Dilek Serdar çağın Hacer’lerinin Ürdün’e gerçekleştirdiği ilim yolculuğunu hikâye diliyle anlatıyor.

Kur’an’ın Burçları bölümünde daha önce Fatiha Sûresi’ni tanıtan Yasemin İslamoğlu bu sayıda sevgili Peygamberimiz tavsifiyle “Kur’an’ın zirvesi” olan Bakara Sûresi’ni tanıtıyor. Kur’an Kitaplığı’nda buğusu üstünde bir kitabı, Ramazan Varol’un yeni çıkan Kur’an’da Aile adlı eserini Yunus Emre Tozal tanıtıyor. Bünyamin Doğruer’in bu sayıda yer alan şiiri; Tahrim. Aile konulu 6. sayı Mevlana İdris’in çalışmasıyla son buluyor.

Kur’ani Hayat Dergisi, Temmuz başında çıkacak 7. sayısında İnfak konusunu işleyeceğini okurlarına duyuruyor.


Kurani Hayat Dergisi için irtibat:
Topkapı Mah. Kahalbağı Sok. No:49/A Topkapı – İstanbul
0212 531 30 30
www.kuranihayat.net
kuranihayatbilgi@gmail.com
abone@kuranihayat.net

2009-05-17

Atlı “Bir nokta”






















“Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız” Sezai Karakoç

Aylık edebiyat dergisi “Bir nokta”nın 88. sayısında(Mayıs 2009) “At” dosyası zengin bir içerikle yayımlandı. Derginin sunuş yazısından: “ At denilince kanatlanan imgelem alıp başını gider: Tarihe, barış ve savaş sahnelerine, insandan; ona yol arkadaşlığı yapmış en yakın hayvana , göçlere, ayrılıklar, kavuşmalara, bir hayvanla acıyı ve sevinci paylaşmaya, “Mekke-Medine Hicret Hattı”na , Düldül’e, Kerbelâ Meydanı’ndan Malazgirt Ovası’na, Konstantiniyye surlarının önünde bir şahlanışa, Tuna kıyılarına, rûyâda at görmeyi murat sayan halk bilgeliğine, daha nice görüntülere, sahnelere ve anılara. Atı gittiği yerlerden kısa bir an da olsa getirip ağlamaklı gözlerine bir bakalım ,otomobil görüntüsü içinden bıçak gibi geçen kişneyişler düşleyelim de kendimize doğru bir adım daha atalım dedik “At Dosyası” ile. Buyrunuz.”

Derginin bu sayısında yer alan isimler ve şiir, yazı başlıkları:

Cemal Kılınç- Yeni Başlayanlar İçin Tadımlık Türkçe At Sözlüğü
Murat Soyak- Rahş
Rasim Demirtaş- Zaman
Ulvi Ali Birkardeşler- Atlı Anılar
Alpaslan Durmuş- Hayat
Ali Hakkoymaz- Ata Senfoni
Mahmut Avcı- Doru Atın Rüyası
N. Halil Atlıhan- Nuri Pakdil’in Atları
Halil İbrahim Polat- Bir Aşka Koşmak…Gülsarı…
Mehmet Kurtoğlu- At ve Meydan Yiğit ve Nam
Cemal Kılınç- Tay Üstünde Tay Tay
Resul Tamgüç- Sahibinin Bedenidir At
Aliye Akan-Birimiz Ölene Kadar
Handan Yıldız- İrmik Helvası
Onur Özbekrem- Etraf Çok Kalabalık
Bedran Yoldaş- Sinirin Psikoz Efsanesi
Yasin Şafak- Sevmek Bir Halkı
Nurettin Durman- Beylerbeyi’ne Uğrayan Şairler, Yazarlar
Özay Aslan- Almanya Mektupları
Erdal Noyan- Baba Ölünce
Aliye Akan- İçinden At Geçen Türküler
Sâre Çermik- Koşan Atlar

“At” imgesi kültür, sanat ve edebiyat ikliminde derin çağrışımlar taşır. Kahramanlık, doğa, savaş, diriliş, yiğitlik, yakınlık, direniş, yoldaşlık harman olup sözlenir. “Bir nokta” edebiyat dergisindeki güzellik, iyilik şimdi “at” imgesi ile yeniden yorumlanıyor. Emek verenlere selâm olsun !..


“Bir nokta” edebiyat dergisi için irtibat:
Örnek Mah. 35. Cad. No.26
Üsküdar 34704 İSTANBUL
Tel: (0216) 3243605

"Nida" Dergisi “Dinsel Çoğulculuğu” irdeliyor

Nida Dergisi Nisan-Mayıs sayısında; “İslam, beşeri mülahaza ve metinler nev’î izafileştirilip göreceliliğe tabi tutulamaz. Dinsel çoğulculuğun talebi ise bu yönde olup, ‘mutlak olanı’ izafileştirmek istemektedir.” kapak başlığıyla çıktı.

Nida Dergisi 135. sayısında dinlerarası diyalog çalışmalarının bir uzantısı ya da 'Kutsal' ı ve 'Hak' olanı göreceli kılma ve bulandırma çabaları olarak değerlendirilen "dinsel çoğulculuk" veya diğer bir ifadeyle "dini plüralizm" konusunu kapak dosyası yaparak irdelemeye açtı.

'Allah, gönderdiği son vahiyle önceden gönderdiği tüm kitapları doğrulamıştır. Bununla birlikte ehl-i kitab da dâhil tüm insanların, farklı hayat tarzı mensuplarının, son vahye (Kur'an'a) tabi olmaları gerektiğini emretmiştir. Müslümanlar; vahye, mutlak bir şekilde; emrolundukları gibi dosdoğru olarak ittiba etmeleri farziyetinin farkındadırlar. '

'Evet, içeriğin aynı fakat kabuğun farklı olduğu ama tanımakta zorlanmadığımız dinler arası diyalog çalışmalarından sonra, yine aynı anlayışın bir devamı olarak yeni bir isimlendirme ile karşı karşıyayız. Dinsel çoğulculuk ya da dini plüralizm'de denen bu yeni sürümün öne çıkan söylemlerinden biri, belki de en önemlisi 'mutlak olanı' izafileştirmek. Yani doğru ve hakikati göreceli kılmak…'

'Bu akım; dünyadaki büyük dinlerin her birinin bir diğerinden bağımsız olarak hakikî kurtuluş vasıtaları olduğu tezini gündemleştiriyor ve bu yönüyle her bir din, kendi müntesiplerini kurtuluşa ulaştırma yolunda diğerleriyle eşit dereceye sahip olduğu öngörülüyor. Aslında bu, 'hakikatin her din tarafından sadece farklı algılanışından ibarettir', vurgusu etrafında şekillenen bir anlayıştır.'

'Hakikati değersizleştirme, profanlaştırma felsefeleri olarak göze çarpan ve Hakk-batıl karışımı, ılımlı, daha da vahim boyutu; 'tavizkar' bir hayat tarzıyla Müslüman kitleyi homojenize etmeyi hedeflemektedir. Bu tür çıkışlar, aynı zamanda İslam'ın sosyal, siyasal, hukuki ve ekonomik alan ilkelerini törpülemeyi ve berrak olan bünyeyi bulandırmayı planlamıştır.'

'Çoğulculuk zemininde aranan imkânlar tamamen tek taraflı (öyle gözükmese de) ve Kitab Ehli'nin amaçlarına hizmet etmektedir.'

"Hakk'a karşı tertiplenen bu ve benzeri planlar, şüphesiz Rabbimizin onlara hazırladığının yanında hiçbir değer ifade etmez lakin; Müslümanlar bu tür girişimlere karşı her an teyakkuzda olmak zorunluluğu içerisindedirler. Kaldı ki Müslümanlar süfli çıkarlara, günübirlik hedeflere, ifsad edici emellere ve bunların tertipleyicileriyle işbirliğine karşı ihtiyatlı olmalıdırlar." diyen NİDA bu sayıda Ramazan Yazçiçek ile "Anonim Din Arayışı ve Dinsel Çoğulculuk" kitabı özelinde meselenin genel bir perspektifte ele alındığı kapsamlı bir röportaj ile bu konuyu desteklemiştir. Aynı zamanda M. Said Hatiboğlu Hoca ile "Hz. Peygamberi Yanlış Yorumlama Tezahürleri" başlıklı istifadeli bir söyleşi gerçekleştirmiştir.

Dergideki bazı yazarlar ve yazı başlıkları şöyle:


Nurettin Özcan: Geçmişten Geleceğe Bizim Öykümüz

Zübeyir Yetik: Kur'an'dan Uzaklaştırma Amaçlı Yeni Bir Çıkış

İbrahim Sarmış: Çoğunluğun da Azınlığın da Kurtuluşu Yalnız İslam'dadır

Ramazan Altıntaş: Dini Çoğulculuğu Nasıl Anlamalıyız

Osman Eskicioğlu: Diyalog Dinsel Çoğulculuk ve Hakikati Aramak

Röportaj: Ramazan Yazçiçek İle

Röportajı yapan: Fatih Bütün

Söyleşi: M. Said Hatiboğlu İle

Söyleşiyi yapan: Veli Aknar

Ömer Karataş: Dinlerin Birliğinden Dinsel Çoğulculuğa

Hakikati Bulandırma Çabaları

Asım Öz: Bir Düşünür Olarak Seyyid Kutup'a İsmet Özel'in Yaklaşımları

Mehmet Ulukütük: İslam Felsefesi Okumaları–2

İslam Düşüncesinin Entelektüel Kaynakları: Bir Düşünce Geleneğinin

Soykütüğünü Çıkarmak

Yasemin Şüheda: Akibet Müttakilerindir

Mustafa Aldı: Çocuklar için Hayat Bilgisi ya da Melek Çe'nin Duygu Temelli Dört Kitabı

Mehman Zeynallı: Edebiyat'ta Şehitlik Konusu ve Şebih Tiyatrosu



Nida Dergisi'ne ulaşmak için:
0422 321 21 87
nida_dergisi@hotmail.com

“Beyaz Gemi”nin 20. Seferi

Aylık kültür ve sanat dergisi “Beyaz Gemi”nin 20. sayısı yayımlandı. Derginin yönetim ekibinde yer alan isimler: Müştehir Karakaya, Vefa Taşdelen, Zeki Taştan.

Van’dan ses veren “Beyaz Gemi”nin bu sayısında yer alan kişiler ve yazı, şiir başlıkları:

Ömer Demirbağ- Gazel
Birey ve Tanrı İlişkisi: Mevlana ve Kierkegaard Örneği- Vefa Taşdelen
Melih Erzen- Yağmur Koşan
Muhsin Macit- Çoruh’un Çocukları
Ali Öner- Dilin Yolculuğu
Murat Soyak- Yanık Soba
Dursun Bulut- Akli Tenakuz
İnan Arslanboğan-Cumali’nin Törpüsü
Nurcan Ankay- Bir’di
Faik Öcal- Dünyayı Değiştiren Kitaplar
Zahir Ertekin- Delilik, Hayatı Boykot Eden Bir Bahardır
Ruhi Konak- Varka ve Ben
Nesibe Hilal- Yağmurla Gelen Düşler
Ayşe Eren- Gözleri Kırmızılı Kadın
Kâmuran Esen- Farzederek Yaşayamazsın
Veli Karanfil- Ah Rojda
Mustafa Alagöz- Güvercin Kuytusu
Ersin Tek- Sen, Korkuların Renginde Bir Düş
Fethi Zeybek- Şairler ve Zeybek
Hacı Yılmaz- Dağdağalı Bir Akıntının Kelam Kıyılarına Bıraktığı Lirik Bir Tortu
Said Coşar- Karikatür


“Beyaz Gemi” için irtibat:
beyazgemivan@hotmail.com

2009-05-15

Endülüs'te Dergiler Konuşuldu
















Endülüs Kitap Kahve’nin rutin olarak her hafta gerçekleştirdikleri etkinliklerde, bu hafta ‘’ Dergiler Geldiler’’ söyleşisi vardı. Mekan sahibi Vural Kaya’nın Konya mahreçli çıkan, profesyonel ve fanzin dergileri kısaca konuklara tanıtmasıyla söyleşi başladı. Amacının hatıratı canlandırmak olmadığını söyleyen Kaya, bu etkinliği gerçekleştirmekteki amacının, Konya’da çıkan dergilerin birbirlerini tanıması ve çıkış amaçlarını birbirlerine anlatması olduğunu belirtti.

Katılan dergiler: Çalı, Ücra, Sosyologos, Müsvedde, La Litterature, Kırkbirkere Edebiyat, Gözardı, A’raf, Hanzala, Perde, Kavil…

Fakülte kökenli dergilerden olan Kırkbirkere Edebiyat’ın editörleri Eyüp Tosun ve Mustafa Binkökten, dergiyi üçüncü sayıdan itibaren devraldıklarını ve şuan yedinci sayısı çıkacak olan dergiyi edebiyat bölümü birinci sınıf öğrencilerine devredeceklerini ifade ettiler. Bunun bir bayrak yarışı olduğuna dikkat çeken Eyüp Tosun, derginin devamının geleceğini ekledi ve yeni bir dergiyle selamladı oradakileri : Müsvedde. Müsvedde’nin ikinci sayısını verdiğini söyleyen Eyüp Tosun, görseli ön plana aldığını, okuyucuların artık görseli olmayan yazıya çok değer vermediğini ifade etti. Müsvedde’nin ismiyle müsemma kapak yazılarına dikkat çeken editör, dergiyi aylık çıkarmaya özen göstereceklerinin altını çizdi.

Fransız edebiyatı baz alınarak çıkan La Litterature Dergisi ekibinden Gül Çiğdem, derginin karşılaştırmalı edebiyat mevzusuna önem verdiğini ve bu boşluğu doldurmak istediğini açıkladı. Türk ve Fransız edebiyatı mevzularına kıyaslama yöntemiyle odaklanmak istediklerini söyledi.

Yeterli desteğe sahip olamadığı için ikinci sayısından itibaren edebiyat ortamına veda eden Gözardı Dergisi’nden Recep Ayık, Konya’nın edebiyat potansiyeli olduğunu ifade ederek, Gözardı’nın çıkış mevzusuna değindi. Hedef kitlenin üniversite gençliği olduğunu söyleyen Recep Ayık, amaçlarının kültür-sanatla uğraşan üniversiteli gençlerin ortaya bir şeyler koyabileceklerini kanıtlamak olduğunu belirtti. İkinci sınıfta çıkardığı Rengarenk Dergisi’ne de kısaca tanıtan Ayık, bu dergideki amacının ise, edebiyatla ilgilenenlerle, edebiyat namına iki çift laf etmek olduğunu söyledi.

Mustafa Necati Bey İ.Ö.O Türkçe öğretmenlerinden Ahmet Çapar’ın olağanüstü başarısından biri olan ‘’8-b Ahmet Çapar Türkçe Sınıfı’nın’’ dergisi ‘’Sisler Bulvarı’’ söyleşide en ilgi çeken çalışmalardan biri oldu. Vural Kaya söyleşiye katılanlara dergiden kısaca bahsetti. Haftalık çıkmaya gayret eden derginin gelecek vaad eden şairi Hasan Değer’in, yazmış olduğu şiiri yüksek sesle okuması dinleyenler arasında büyük beğeni topladı.

Naci-el Ali figürüyle dikkat çeken Hanzala Dergisi’nden Bünyamin Karabaş ise, söyleşide Hanzala karikatürüne ve Sahabi Hanzala (r.a)’ya kısaca değindi. 6. sayılarını çıkarttıklarını belirten Karabaş, yazar kadrosunun ve derginin çıkış zamanının belli olmadığını söyleyerek katılımcılara Hanzala karikatürü dağıttı.

2006 Mart ayında üç arkadaşın ortaklaşa çıkardıkları ve çizgileriyle dikkat toplayan bir dergi olan A’raf , lise öğrencilerini edebiyata yönlendirmenin sıkıntısını bir kenara bırakıp, daha çok bu alanda genç yeteneklere değer verdiklerini, üç yılda da çok büyük başarılar elde ettiklerini ve değer de gördüklerini ifade etti. Emek ürünü olan her şeye önem verdiklerini söyleyen A’raf Dergi’si, gençleri kanalize etmek için fanzin tadını tercih ettiklerini söyledi. Ayrıca toplumun yaralarını göremeyen okur kitlesinin varlığından duydukları rahatsızlığa dikkat çekerek, ‘basit, imgesiz olsun ama insan koksun’ isteğini barındırdıklarını sözlerine eklediler.

Ara ara edebi tartışmaların da yapıldığı söyleşide, Çalı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Zeki Oğuz’un dergilere gönderilen iyi ürünlerin yayınlandığını fakat taşralık tarzının küçümsendiğini açıklaması üzerine, Vural Kaya, büyük dergilerin bazen hatalı davrandığına işaret ederek, önemli dergilerin bazen isim odaklı çalışıp, eser kalitesine bakmadığını belirtti. Tarih, turnusol kağıdı gibidir, kırmızı ve mavi birbirinden ayrılır diyen ve bu konuda eser kalitesine dikkat çeken Kaya, toplumda tek tipleşme olsa da gençlerin bu anlamda kendilerini geliştirdiğini ve bu konuda ümitvâr olduğunu söyledi.
Günümüz edebiyat dünyasının edebi akım üretememe problemine de değinilen söyleşi de şahısların karakteri ve dünyaya bakış açılarının önemine dikkat çekildi ve edebiyatımızda neden bir akım çıkmıyor sorununun konuşulması gerektiği belirtildi. Eleştiri okumalarının gerekliliğine dikkat çeken Vural Kaya, eleştiri dünyasını takip etmek edebiyat zevkinin çıtasını yükseltir, dedi.

Toplumsal manifestodan bireysel manifestoya kayıldığını ifade eden Ücra Dergisi Editörü Dr. Murat Üstübal ise, bireysel manifestonun etrafında gençlerin toplandığına dikkat çekti ve bireyselliğe geçişin derebeyliğe geçiş anlamında bir tehlike de arz ettiğini, hala modernizmin aşamalarında takılı kaldığımızı dile getirdi.Cumhuriyet’in gelişiyle oluşan edebiyata yer yer değinilen söyleşide, müfredata girme meselesinden dolayı Beş Hececiler’in edebi tutumları eleştirildi ve kökeninin siyaset olduğuna dikkat çekildi. Ders kitaplarındaki metinlerle edebiyatın sevilemediği, Beş Hececiler’in tutumlarıyla edebiyatın, sıradan bir işçi sınıfına verilen edebiyata dönüştüğü iddia edildi.

Kavil Dergisi ekibi ise, bir yılı doldurduklarını ve hedeflerini tamamladıklarını belirterek, heyecanlarını, her sayının yoruculuğunu ve taleplerin olmasının dergi çıkışını hızlandırdığını belirttiler. Siyaset ve argo olmadığını müddetçe dergilerinde her yazının kabul gördüğünü söyleyen ekip, sadece edebiyat yapmadıklarını, başka kulvarlardaki konulardan da dergilerinde değindiklerini söylediler.

Çetevâri sözleri ve uçuk duruşuyla dikkat çeken Perde Dergisi’nden Berşan Durmuş, mahlaslarla yazmaya özen gösterdiklerini söyleyerek fanzin (fr. fanzine) kelimesinin ne anlama geldiğine ve neden argo kullandıklarına değindi. Maddi anlamda desteklerinin olmadığına dikkati çeken Durmuş, yer altı edebiyatını tercih etmelerinin asi edebiyatı yaptıkları anlamına gelmediğini, yazdıkları şeylere yaklaşmaya çalıştıklarını ve yazılarda metafor imgesini kullandıklarını belirtti ve ayrıca metinleri gramatikal olarak zorlamayı ve deformasyonlar yapmayı sevdiklerini ifade etti. Argoya yaslanmalarının sebebinin edebi duruşlarına yakın olması olduğunu söyleyen Durmuş, argoyu eleştirenler için mesneviyi okumadıklarını iddiasında bulundu. Düzenli yazı alışkanlıkları olmadıklarını da söyleyerek, Perde adının ‘’ar’’ manasından ve sözlerinin arkasında durmalarından ileri geldiği belirtti. Son olarak Berşan Durmuş, devlet bursları devam ettikçe Perde’nin de devam edeceğini esprili sözleriyle ifade etti. Bu arada Vural Kaya da, Perde ekibinin sözlerine binaen, ‘’Türk edebiyatını besleyen devlet bursları mı?’’ sorusuyla söyleşiye tebessüm kattı.

Fakülte kökenli dergiler arasında ciddi duruşuyla dikkat çeken Sosyologos, ‘’ben’’ kavramını aşabilmek için ekiplerinde editör sıfatının kullanılmadığını, dergi kadrosuyla bir ekip çalışması sunduklarını açıkladı. 6 yıldır titiz bir çalışmayla Sosyologos dergisini çıkardıklarını söyleyen ekip, sadece lisans öğrencilerinden yazı alarak bu konuda tek olduklarına dikkat çekti. Dağıtımın öğrencilerle yapıldığını ve genel olarak her yıl Türkiye’deki sosyoloji öğrencileriyle söyleşiler düzenlediklerini belirtti. Maddiyatın dergiciliği kötü anlamda etkilediğini ifade eden Sosyologos ekibi kendi popülaritesini dergide göstermeye çalışanlar aramızda eriyor dedi.

Konya mahreçli çıkan dergiler arasında en uzun soluklu dergi olan Çalı Dergisi’nin editörü Zeki Oğuz, geçtiğimiz Mart ayında Çalı’nın 100. sayısını vererek dergiyi noktaladıklarını söyledi. Dergi’nin, 1996 yılında oluşturduğu gezi çevresinin edebiyat dergisi çıkarma heveslerinin bir ürünü olduğuna dikkat çekerek, Konya eşrafından destek bulmadıklarını ve bu sebeple dergiyi Türkiye çapında çıkardıklarını ve ayrıca görsele önem verdiklerini, özellikle fotoğrafı ön plana çıkararak fotoğrafı bir belge ve sanat ürünü olarak tanıttıklarını söyledi. Çalı bünyesinde yaptıkları kültürel etkinliklere kısaca değinen Zeki Oğuz, slayt gösterileri, doğa gezileri, panelleri, yazar söyleşileri ve okullar için yaptıkları kitap kampanyaları gibi dergi etkinliklerinden bahsetti. Çalı’da ilk ürünlerini yayınlayanların şimdilerde kitap çıkardıklarına dikkat çeken Oğuz, Çalı’nın bu anlamda önemli olduğunu söyledi ve yaşarken kıymeti bilinmeli dedi.

Şiir üzerine düşünen ve konuşan şairleri merkeze alıp bu bünyede bir çıkış yapan Ücra Dergisi’nin editörü Dr. Murat Üstübal ise, taşralık duygusunun ve merkezde ötekini itme duygusunun olmasının önemli olduğuna ve Konya’daki kalabalığın yükselen verim neticesinde birleşmek zorunda olduğuna dikkat çekti. Ücra isminin merkez-taşra düzleminden çıktığını ve ne merkez ne de taşra tarafında olduklarını söyleyen Üstübal, amaçlarının kendilerini ifade etmek olduğunu söyledi. Gençlere ‘genel edebiyat dolaşımını değiştirebilirsiniz’ diyerek tavsiyelerde bulunan Ücra’nın editörü, bu anlamda dergilerinin önemli olduğunu söyledi. 30 sayı çıkardıklarını, Konya’yı dikkate almadan yol aldıklarını ve Konya’nın eskisi gibi bu mevzulara ilgisiz olmadığını ama Konya’daki organizasyonların duyurusunun eksik olduğuna değindi. Ücra’nın bir tavır dergisi olduğuna dikkat çeken Üstübal, derginin yeni haliyle, daha farklı şiir anlayışıyla ve farklı bir tavırla Eylül 2009’da tekrar dergi hayatına başlayacağını, insanın iki sayfayla da Türkiye’yi altüst edebileceğini belirtti. Kendimize eleştirel bakmamız konusunda ve edebiyatın entelektüel boyutunun irdelenmesi konusunda da tavsiyelerde bulundu. İlhan Berk’ in Ücra’nın varlığını önemseyip şiir bile gönderdiğini söyleyen Üstübal, gençlere merkez-taşra çekişmesine gerek olmadığı konusunda tavsiyelerde bulundu.

İki buçuk saat süren program usta dergicilerin kısa kısa tavsiyeleriyle bir daha tekrar buluşmak üzere sonlandı. Bu arada çaylar Endülüs’tendi. Edebiyat, çaysız elbette düşünülemezdi :)


Gül Çiğdem

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com