2012-06-27

36 Öykü Kitabı Üzerine İnceleme: 'Düşler Boyunca Öykü'

Yılmaz Deniz’in öykü dünyasına yeni bir eleştiri katacak olan Düşler Boyunca Öykü kitabı; 36 yazarın 36 öyküsüne yer vererek genç öykü yazarlarına da öykü yazımı hakkında fikir oluşturacak nitelikte bir kitap. Düşler Boyunca Öykü kitabı içerdiği öykülerin yapı özellikleri ve temaları hakkında bilgi verirken, okuyucuya modern öykücülüğün yollarını açan akademik nitelik taşıyan bir yapı oluşturmaktadır.

Düşler Boyunca Öykü kitabında yer alan yazarlar ve eserleri:

Ahmet Büke (Ekmek ve Zeytin), Ahmet Karacan (Kırlangıç İncinince), Ali Haydar Haksal (Ruh Denizi), Ali Koçak (Başka Yerdekiler), Aykut Ertuğrul (Keyfekader Kahvesi), Ayşegül Devecioğlu (Başka Aşklar), Behçet Çelik (Herkes Kadar), Bekir Yıldız (Kara Vagon), Cemal Şakar (Sel ve Kum), Cengizhan Genç (Büyüklere Masallar), Doğan Yarıcı (Gece Kelebekleri), Ethem Baran (Bulut Bulut Üstüne), Hasan Ali Toptaş (Ölü Zaman Gezginleri), Hatice Eğilmez Kaya (Gölgeye Sığınanlar), İlhan Durusel (Gül Öksüren Melek), İsmail Mert Başat (Düşüş), Jaklin Çelik (Yılanın Yolu), Karin Karakaşlı (Başka Dillerin Şarkısı), Kemal Gündüzalp (Ötekiler), Murat Soyak (Acı Ceviz), Mustafa Balel (Kiraz Küpeler), Nazan Bekiroğlu (Nun Masalları), Özen Yula (Tanrı Kimseyi Duymuyor), Remzi Karabulut (Acı Gösteri), Sadık Yalsızuçanlar (Evden Eve Gezen Ölüm), Sedat Sezgin (Adem ya da Havva), Selim İleri (Bir Denizin Eteklerinde), Sema Kaygusuz (Esir Sözler Kuyusu), Sibel Cemali (Sabahın Ucu), Sofya Kurban (Göç), Suzan Samancı (Suskunun Gölgesinde), Şebnem İşigüzel (Öykümü Kim Anlatacak), Şenol Karadeniz (Bab-ı Zaman), Yekta Kopan (Kediler Güzel Uyanır), Yıldız Ramazanoğlu (Kırmızı), Zafer Yalçınpınar (Siya).


Düşler Boyunca Öykü | Yılmaz Deniz | Aramis Yayınevi | İstanbul 2012 | 224 s.

Cengiz Dağcı ve Asaf Hâlet Çelebi 'Akpınar' dergisinde

Mayıs-Haziran 2012, Sayı:39

Akpınar dergisi Cengiz Dağcı ve Asaf Hâlet Çelebi’yi yadediyor.

Niğde'den tüm Türkiye"ye yayın yapan Akpınar dergisi 39. sayısıyla göz dolduruyor. Dergi bu ay çok önemli iki edebi şahsiyeti dosya konusu yapmış. Cengiz Dağcı ve Asaf Hâlet Çelebi hakkında çok nitelikli ve derinlikli yazılar barındıran dergi aynı zamanda ince bir rikkatin penceresinden seçilmiş şiirleriyle de Türk şiirinin ölmeyen bir damarından bizlere sesleniyor.

İsmail Özmel, İhsan Işık, Mehmet Nuri Parmaksız, Şahin Uçar, Yahya Akengin, Bedrettin Keleştimur, Ahmet Sarı, Yusuf Bal, İlkay Coşkun, Abdurrahman Adıyan, Döndü Çetiner şiirleriyle dergiyi süsleyen isimler.

Derginin genel yayın yönetmeni İsmail Özmel, Cengiz Dağcı"yla ilgili bir dosya hazırlamalarının nedenini şöyle izah ediyor: "Kırım Türklerinden, çileli ve acılarla dolu bir hayatın dramını yaşayan Romancı Cengiz Dağcı, hem Türk dünyasının en büyük romancılarından birisidir hem de eserlerini Türkiye Türkçesi ile yazmasıyla dikkatleri üzerine çekmiş kıymetli bir yazardır. Türk Dünyası içinde 300 milyonluk bir okuyucu kitlesine ulaşmak düşüncesiyle yazmak gerektiğini belirten birçok yazar gibi Cengiz Dağcı da şemsiye dil Türkiye Türkçesi tezinin başarılı bir uygulayıcısıdır ve Varlık yayınlarından çıkan romanlarının Ziya Osman Saba tarafından ütülendiği (gözden geçirildiği) de bilinmektedir."

Büyük bir emeğin ve edebi duyarlılığın ürünü olan dergi Anadolu'nun bağrından yankılanan bir bozlak gibi gönül dağlarında yankılanıyor.

Derginin en dikkat çeken yönü mütevazılığı ve mütevazılığın altında gizlenen derin bir edebi ve fikri birikimin yansıtılması. Merkez dergilerinin şekil itibariyle yakaladığı niteliği Akpınar dergisi içerik olarak yakalamış durumda.

İsa Kocakaplan, Ali İhsan Kolcu, Fatih Atabek, İsmail Sarıkaya ve Mehmet Baş; Cengiz Dağcı ile ilgili yazıları yazarken Murat Soyak ve Ahmet Karaca'da Asaf Hâlet Çelebi’yle ilgili yazıları yazmış. Ayrıca Dr. Namık Aslan’ın “Bir Hatıra Defteri ve Borlu Ragıp Önen Üzerine” yazısını, İsmail Kara'nın Rıza Akdemir ile ilgili yazısını ve iki dosyadaki yazıları beğenerek okuyacağınıza inanıyorum.

Dergi vefanın sadece bir semt değil bir yaşam damarı olduğuna inanan insanların omzunda koşusuna devam ediyor.

Hayırlı okumalar...

Rıfat Cantekin


İrtibat:
Yeni Çarşı İş Merkezi B Blok No:1/5 NİĞDE
ismailozmel@hotmail.com
0388 2131250

2012-06-26

Tasfiye 39


Haziran-Temmuz 2012

Şiir
Nurettin Durman, “Bir Ay Doğdu Geceden”, 3

Öykü, Deneme
Ahmet Örs, “Ayçöreği”, 4
İkbal Zeynep Dursunoğlu, “Marina”, 7
Mehmet Garip Tanyıldızı, “Korku”, 10
Alice Walker, “Annemin Mavi Kâsesi”, 12 (çev. Ayşegül Çimen)
Ümit Aktaş, “İmgeleri Yakalayan O Çıplak Bakış”, 14

Eleştiri, Sohbet, Makale
Jacques Rancière, “İnsan Hakları’nın Öznesi Kim?”, 17 (çev. Habil Sağlam)
Beytullah Önce, “Milli Eğitim’de Neoliberal Dönüşüm”, 26
Kadrican Mendi, “Emine Işınsu’nun ‘Cumhuriyetin Türküsü’ Romanı”, 31
Mehmet Sait Çakar, “Adonis’i Özdemir İnce’den Okuma Bedbahtlığı”, 37
Ahmet Örs, “Sosyal Adalet Söyleminin Erbain’deki Evrimi”, 41
İbrahim Alan, “Yusuf Üçlemesi ve Tersine Çevirme”, 52
Sümeyye Sevim, “Öze Dönüş Yolculuğunda Kur’ân’la Konuşan Şair”, 54
Ahmet Örs, “İşçi Sınıfı Cennete Gider mi?”, 58


İrtibat:

www.tasfiyedergisi.com
tasfiyedergisi@gmail.com
505 259 07 15

Nurettin Durman, 'Düş Çınarı' edebiyat dergisini anlatacak

28 Haziran 2012, Perşembe günü, şair ve yazar Nurettin Durman yıllarca yayımladığı 'Düş Çınarı' edebiyat dergisini anlatacak.

Şair ve yazar Nurettin Durman yıllarca yayımladığı “Düş Çınarı” edebiyat dergisini Cağaloğlu’nda edebiyatseverlere anlatacak. Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) düzenlediği “Bâbıâli Sohbetleri”ne katılacak olan Durman, hayatını, edebiyat ve sanat hayatını, bir edebiyat okulu olarak “Düş Çınarı” dergisiyle ilgi duygu ve düşüncelerini dile getirecek. Nurettin Durman, Düş Çınarı’nın çıkış hikâyesini ve yıllarca bu dergide şiir ve yazıları yayımlanan edebiyatçılar ile katkı sağlayan dostlarıyla ilgili hâtıralarını nakledecek. Sohbet toplantısı, Timaş Kitapkahve’de 28 Haziran Perşembe günü saat 18.00’de başlayacak. Şair ve yazar Ali Hakkoymaz’ın yöneteceği toplantıya Nurettin Durman’ın yakın dostları da katılarak görüşlerini seslendirecekler. Sohbet toplantısı, Timaş Kitapkahve’nin hizmet verdiği Alayköşkü Caddesi, No: 5 Cağaloğlu adresinde gerçekleşecek.

Nurettin Durman kimdir?

Şair ve yazar Nurettin Durman, 1945’te Bingöl’ün Kür (Dikme) Köyü’nde doğdu. Bingöl Sarayiçi İlkokulundan 1957’de mezun oldu. Bingöl ve Elazığ’da sayacılık, tuğlacılık, terzilik, kahvecilik, berberlik yaptı. 1960 darbesinden sonra İstanbul’a yerleşti. 1968 yılından itibaren İstanbul Beylerbeyi’nde ikâmet ediyor. Nurettin Durman’ın ilk şiiri 1964 yılında Sanat Dünyası dergisinde yayınlandı. Şiirleri, şiir ve şiir kitapları üzerine incelemeleri, eleştirileri Sanat Dünyası, Yelpaze dergisi, Kadın Gazetesi, Bugün, Pos-Tel, Hisar, Eflatun, Yeni Devir kültür sayfası, Milli Gazete, Aylık Dergi, Bu Meydan, Kelime, Varide, Müslüman Genç, Yeryüzü, Haksöz, Harman, Seviye, Eylül, Aşiyan, Çerağ, Özülke, Endülüs, Kafdağı, Sandal, Aykırı, Palandöken, Lika, Mavera, Kayıtlar, Yedi İklim, Dergâh, Ay Vakti, Birnokta, E dergisi, Kaşgar, Kırklar, Ada, Türk Edebiyatı, Kökler, Mor Taka, Bizim Külliye, Derkenar, Sarmaşık, Esmer, Lamure, Aşkın E Hali, Arkadaşım, Ardıç, İtaki, Kırknar. Kuşluk Vakti, Kardelen ve Düşçınarı dergilerinde yayımlandı. Kardelen dergisi kurucuları arasında yer aldı. Düşçınarı dergisini çıkardı. Lamure dergisinin ilk dört sayısının editörlüğünü yaptı. 1994- 2008 Ocak ayına kadar Akit - Vakit gazetesi kültür sayfasında haftalık yazılar yazdı.

Eserleri: Şehrin Üzerindeki Bulutlar (1990), Haziran (1991), Savrulan (1993), Uzun Beyaz Bir Çığlık (1995), Hoşça Kal Hüzünbaz Çocuk (1998), Akşam Yedi Suları (seçme şiirler,2000), Filistin Şiirleri Antolojisi (2001), Red Şiirleri Antolojisi (2003), Güllerin Ardından (2004), Işık Oyunları (2005), Aşk Şiirleri Antolojisi (2006), Salıncakta Sallanan Rüzgâr - Çocuk Şiirleri Antolojisi (2007), Kayıp Zaman Atlası (2007), Seni Beklerken Cancağızım Ben Böyle (2008), Deneme: Uzun Günlerin Kısa Tarihi (1998), Basit Bir Şeymiş Gibi Sanki Yaşamak (2006), Hikâye: Mektebin Bacaları (2007); Hâtıra: Öksüz Çocuklar Galerisi (2007).

Bünyamin Yıldız

2012-06-22

'Akpınar' dergisinde Cengiz Dağcı ve Asaf Hâlet Çelebi dosyaları

Mayıs-Haziran 2012, Sayı:39

Bu dolu dolu Akpınar sayısına yine şiirle başlıyoruz. İsmail Özmel, İhsan Işık, Mehmet Nuri Parmaksız, Şahin Uçar, Yahya Akengin, Bedrettin Keleştimur, Ahmet Sarı, Yusuf Bal, İlkay Coşkun, Abdurrahman Adıyan, Döndü Çetiner şiirleriyle dergimizi süslediler.

Türk dünyasının tanınmış romancılarından Cengiz Dağcı ile şair Asaf Hâlet Çelebi’yi anlatan, emek mahsulü güzel yazılarla ve ikiz bir dosya ile huzurlarınızdayız.

Kırım Türklerinden, çileli ve acılarla dolu bir hayatın dramını yaşayan Romancı Cengiz Dağcı, hem Türk dünyasının en büyük romancılarından birisidir hem de eserlerini Türkiye Türkçesi ile yazmasıyla dikkatleri üzerine çekmiş kıymetli bir yazardır. Türk Dünyası içinde 300 milyonluk bir okuyucu kitlesine ulaşmak düşüncesiyle yazmak gerektiğini belirten birçok yazar gibi Cengiz Dağcı da şemsiye dil Türkiye Türkçesi tezinin başarılı bir uygulayıcısıdır ve Varlık yayınlarından çıkan romanlarının Ziya Osman Saba tarafından ütülendiği (gözden geçirildiği) de bilinmektedir.


CENGİZ DAĞCI DOSYASINDAKİ YAZILAR:


İsa Kocakaplan “ Büyük Trajediyi Unutturmayan Kalem: Cengiz Dağcı”,
Ali İhsan Kolcu “Yurdunu Kaybeden Adam” Romanı,
Fatih Atabek “Kırım’ın Çığlığı: Cengiz Dağcı”,
İsmail Sarıkaya “Cengiz Dağcı,
Mehmet Baş “Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Sanatı Üzerine Bir Bakış” başlıklı yazıları ile Cengiz Dağcı’yı anlattılar.

Asaf HÂlet Çelebi’nin şiirimizde özel bir yeri vardır. O gizemli bir şiirin kapılarını aralamaya çalıştı, bazıları uzak doğu rüzgârına takıldı kaldı, bazıları kendisiyle çelişmektedir dedi. Karikatürlere konu oldu, ama halen birçok edebiyatçı, şiir sever mısralarını mırıldanmaya devam ediyor. Kunâla, Mariyya, İbrahim, Cüneyd şiirleri hemen akla gelenler. Derinlik ve tefekkürün beslediği şiir.

ASAF HÂLET ÇELEBİ DOSYASINDAKİ YAZILAR:

Murat Soyak “Asaf Hâlet Çelebi’nin Şiiri”, Ahmet Karaca “Asaf’ın Hâlet’indeki Çelebi’lik” başlıklı yazıları ile Asaf Halet Çelebi’yi anlattılar.

DİĞER YAZILAR:

Dr. Namık Aslan’ın “Bir Hatıra Defteri ve Borlu Ragıp Önen Üzerine” yazısını, İsmail Kara'nın Rıza Akdemir ile ilgili yazısını ve iki dosyadaki yazıları beğenerek okuyacağınıza inanıyorum.

Daha güzel sayılarda buluşmak dileği ile hoşça kalın, sağlıcakla kalın.

İsmail Özmel

İrtibat:
Yeni Çarşı İş Merkezi B Blok No:1/5 NİĞDE
ismailozmel@hotmail.com
0388 2131250

2012-06-21

'Yedi İklim' 267

Haziran 2012

Yedi İklim-Yaşayan Bir Organizma Olarak İslâm Uygarlığı
Şakir Kurtulmuş-Konuşmak Üzere Sustum
Mehmet Aycı-Çavdar
Nurettin Durman-İstiklal
Mustafa Ruhi Şirin-Ayakkabılarımın sevinci/Okula Giden Kedi
Fatma Şengil Süzer-Yağmurda Koşan
Hasan Aycın-Çizgi
Mustafa Uçurum-Biraz Sessizlik
Ali Emre-Binlerce Çocuğun Tutuştuğu
Habil Tecimen-İlkelerimiz Işıldar Nasıl
Yeprem Türk-Bir Nesil Eleştirisi
Bahtiyar Aslan-Rüyaydı
Hacer Akıcı-Arabesk/Vezin
Bilal Yavuz-Trafik
Selim Sina Berk-Fuzuli, Derya’sına Çağdaş Bir Bakış
Umut Koç-Harflerin Harbi
Cansu Çilingir-Saklambaç/Yok/Rıhtımdaki Çocuk
Mustafa Cemil Efe-Seperatör
Recep Seyhan-Sesim Geliyor mu?
Mustafa Cemil Efe-İki Kumru
İbrahim Eyibilir-Emanet Misafir
Mükerrem Mete-Orman
Mustafa Bilgücü-Şahbanu
M. Üveyis Kahraman-Hızır
Yavuz Akengin-Hikâyeciyi Aramak
Ali Haydar Haksal-Öykü Ağacı:13, Aşksız Yaşanmaz Öyküde de Bismillah
Robert Frost: çeviri: Mehmet Habil Tecimen-Vahiy
Serap Ekizler-Çizgi
Erdoğan Erbay-Kırılma Noktasında Ziya Paşa’nın Poetikası
Mehmet Habil Tecimen-Amerikan Şiiri, Irak Savaşı, Şairin Politikası
Hafız-ı Şirazî: derleyen: Cihangir Berk-Hafız Divanında Şiir Üzerine Beyitler–3
Ali Haydar Haksal-Batı Düşüncesinin Çoğalan Zeusları ve Bir Kahramanları
Ahmet Cevdet Paşa-Müslüman Olmak İsteyen Bir Almana Mektup
Ali K. Metin-Devriye


İrtibat:
Hakimiyeti Milliye Caddesi No: 31/12 (Belediye Sahaflar Çarşısı) Valide Camii Karşısı Üsküdar-İstanbul
yediiklim@yahoo.com
ahhhaksal@gmail.com
yediiklimeditor@yahoo.com
0 216 492 10 74
0 535 866 65 58
0 533 310 88 83

2012-06-20

'Hayal Bilgisi'dergisi 8.sayısında

Uzun bir aradan sonra 8. sayımızla devam ediyoruz yolumuza. Hayal Bilgisi 7. sayısını yayınladığı Mart 2012’den bu yana Van Erciş’te haftalık yayınlanan Erciş Bülteni’ni çıkarmaya başladı. Bunun yanı sıra Gökmen Sakin’in Otomotik Gelinler adlı şiir kitabını Hayal Bilgisi’nin 3. kitabı olarak çıkardı. Sevimli hackerler internet sitemizi hackledi. Arşivimizi yok etti. Mail kayıtlarımızı ve siteye eklediğimiz tüm yazılarımızı. İnternetin ne kadar ‘gerçek’ olduğunu bir kez daha tecrübe ettik.

Hayal Bilgisi, AŞK konusu ile oluştu 8. sayısında. ‘Modern zamanlarda aşk hala mümkün müdür?’ diye sorduk kendimize. Aşk, mümkün olmalıydı. Aşk ile mümkün olabilirdi zira mevcudat.

Aşk, insanın tanımlama çabası. Kendini tekrar eden en güzel şey. Adını Leyla koymuşuz misal, ya da Züleyha. Anne demişiz, ya da oğul. Bahar, Kur’an, ya da Allah. Aşk, izmlerin nedeni ve nihayeti. Aşk, kapitalizmin kuklası, bencilliklerin esnek kumaşı, şiirlerin yutan elemanı. Aşk, arka sayfa güzeli hayatın. Aşk, gerçek. Adı şiir, ya da taze çay kokusu, yağmur damlası, çocuk tebessümü, karınca telaşı, güvercin şükrü, anne şefkati, kurşun kalem…

Bu yüzden konumuz Aşk. Çünkü insan, birikimlerin kendisine sunduğu tanımlarla tatmin olmadıkça, yeni tanımlar getiriyor hayata. Ve zorlama tanımlar ile vazgeçmiş oluyor yaratılanın güzelliğinden. Şikâyet etmek yerine, çözüm üretmek istedik. Aşkı suçlamadık, aşktan af diledik.

Hayal Bilgisi 8. sayısında, bir ‘Aşk Şiirleri Antolojisi’ olarak çıktı karşınıza.

Her sayımızda değişiklikler yaşıyoruz. Bu genel bir yorumla olumsuz görünebilir. Ama ilk sayımızın önsözünde de belirttiğimiz gibi, biz Hayal Bilgisi’ni bir edebiyat dergisinden ibaret görmedik. Bir iyilik projesiydi Hayal Bilgisi. Bu nedenle, geçici bir heves olarak değil, estetik ve pratik olarak gönüllerimize, fikirlerimize artılar katacak şekilde sürekli olarak düzenledik bu projeyi. Dergimiz yayın hayatına daha az sayfa sayısı ile devam edecek. Ve ücretsiz olarak dağıtılacak. Yalnızca kitapçılarda 1 liradan satılacak. Ki bu da kitapçıların kazancı olacak.

İlk günkü samimiyetimizle ifade etmek istiyoruz ki, Hayal Bilgisi, en çok da bizim bencilliklerimizden uzaktır. Bu nedenle, bazı isimler yer alamayacak artık Hayal Bilgisi’nde.

Hayal Bilgisi, okuruna kendi edebiyatını dayatan edebiyat dergilerinden biri değil. Hayal Bilgisi okurunun şekillendirdiği ve edebiyat dergilerini bir zıplama tahtası olarak görmeyen yazarların kaleme aldığı bir dergi. Bu nedenle kimilerinin ‘taşra’ diye kötü niyetle etiketlediği bu dergi, ‘edebiyat satanların’ şaşkın bakışları eşliğinde, devam ediyor yoluna.

Hayal Bilgisi’nde mutlaka size hitap eden bir yazı ve yazar ile tanışacaksınız. Gelecek sayıda buluşmak üzere…

♦ Yakın zamanda Şair Abdurrahim Karakoç hayatını kaybetti. Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim, böylesine değerli insanlara, ölümlerinden önce hak ettikleri değeri veren bir millet kılsın bizi.

Cihat Albayrak


Bu sayıda:

Leyla Arsal, Ahmet Bozkurt, Arzu Eşbah, Atilla Yaşrin, Hatice Çay, Yusuf Bal, Mavi Tuğba Ateş, Mehmet Türkmen, Müştehir Karakaya, Hakan Kartal, Rasim Demirtaş, Selami Ay, Selma Ülger, Umut Aydın, İlknur Karanfil, Yelda Karataş, Mustafa Gökhan Tosun, Emre Gürkan Kanmaz, Çağlar Biber, Lütfi Bergen, Necip Tosun, Nurdal Durmuş, Mürsel Ferhat Sağlam, İlker Nuri Öztürk, Almıla Erdem, Hatice Çay, Gülşen Çağan, Mehdi Akan, Müzeyyen Çelik, Hakan Bilge, Esra Pak, Ayşe Ünsal, Cihat Albayrak.

İrtibat:
www.hayalbilgisi.org
editor@hayalbilgisi.org

2012-06-18

'Notos' dergisinde 'popüler edebiyat' dosyası

Notos’un, Haziran-Temmuz, 34. sayısının kapak konusu, popüler edebiyat nedir, ne değildir? başlığını taşıyor. Notos bu kez, okurların ve edebiyat dünyasının sürekli tartıştığı, ama kapsamlı bir karşılık veremediği bir konuyu gündeme getiriyor.

Popüler edebiyat. Bir de nitelikli edebiyat var. Ya da edebiyat dendiğinde yalnızca nitelikli edebiyat mı anlaşılıyor? Bu arada çok satmak, piyasa, popüler kültür...

Edebiyat dünyamızın bu nitelikli tartışmalar içinden çıkarak kendi yolunu bulacağını düşünüyor Notos. Dosyanın yazarları Enis Batur, A. Ömer Türkeş, Murat Gülsoy, Umberto Eco, Oylum Yılmaz, Erdinç Akkoyunlu, Semih Gümüş. Çoksatan kitapların nasıl seçildiği, bir kitabın niçin çok satıldığı, popüler edebiyat ile nitelikli edebiyat ayrımının ne olduğu, yaptıkları seçimleri hangi kaygıların etkilediği gibi soruları dört yayınevinin yönetici ve editörlerinden Deniz Yüce Başarır, Şenol Erdoğan, Özkan Özdem, Ayşe Tuba Ayman yanıtlıyor. Çizer Ethem Onur Bilgiç’in desenleri de dosyaya renk katıyor.

Notos’un her sayısının en çok ilgi gören bölümleri arasında bulunan söyleşilerinde bu sayı iki önemli söyleşi var. İlki, hayatı edebiyat, edebiyatı da hayat üstünden okuyan yazar Nurdan Gürbilek ile.

Okurlarının vicdanlı gazeteci olarak tanımladığı Umur Talu ile de her satırında gazetecilik dersi bulunan ikinci bir söyleşi daha var.

Günlerin Getirdiği bölümünde Adnan Özer, Juan Rulfo’nun Pedro Páramo adlı romanı ve yazarın mahrem serüvenini inceliyor.

Notos’un bu sayısında Şavkar Altınel, Buket Uzuner, Özge Baykan, Duygu Bayar Ekren ve Metin Yeğin en sevdiği şehirleri anlatıyor.

Bir edebiyat fanzini 'Üçüncü Mevki'

Şubat ayında ilk sayısı yayımlanan Üçüncü Mevki edebiyat fanzininin 3. sayısı çıktı

Bu sayıda Seyhan Kurt “İm,kân” şiirleriyle okurlarının karşısında. Yeni sayının diğer şairleri; Ertuğrul Rast, Müge E. Kübra Yüzüncüyıl, Murat Çelik, Ahmet Testici, Ahmet Seven, Ayşegül Öztürk, Burcu Karakoç, Emre Gürkan Kanmaz ve Tuba Edip Aydın. Bu sayının öykücüleri; Gökçe Özder ve Derviş D. birer öyküsüyle bizlerle. İmren Yelmiş'in August Strindberg'ten çevirdiği “Beyaz Dağ” öyküsü Üçüncü Mevki'nin ilklerinden. Serda Ç. bu sayıda da deneme-öyküsüyle aramızda. Fatih Dere, film yazılarına “Chung Hing sam lam” filmiyle devam ediyor. Emel Mirza, Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken öyküsü hakkında, Gökçe Özder ise Barış Bıçakçı'nın Bizim Büyük Çaresizliğimiz kitabı hakkında yazdı. Gökçe Özder'in Gökdemir İhsan'la geçekleştirdiği dolu dolu söyleşiyi de Üçüncü Mevki'nin sayfaları arasında bulabilirsiniz. Keyifli okumalar!



Üçüncü Mevki’ye ulaşabileceğiniz yerler:

İstanbul (Beyoğlu) Mephisto

İstanbul (Beyoğlu) Simurg

İstanbul (Kadıköy) Mephisto

İstanbul (Fatih) Ağaç Kitabevi

İstanbul (Cağaloğlu) Ana Kitabevi

Ankara (Kızılay) İmge Kitabevi

Ankara (Kızılay) Kurtuba Kitap Kafe

Ankara (Kızılay) Tayfa Kitap Kafe

Konya - Çizgi Kitabevi

Konya - Hüner Kitabevi (Rampalı Çarşı en alt kat)

Eskişehir - Adımlar Kitabevi

İzmir - Yakın Kitabevi

Bursa - Seriyye Kitabevi



İletişim:

ucuncumevki@gmail.com

'Mostar' dergisinde yeni medya dosyası

Haziran 2012

Mostar, Haziran 2012 tarihli 88. sayısında, dünya gündemine çok hızlı giren ve uzun süre de meşgul edeceği görünen yeni medya düzenini “Yeni medya, geleneksel medyanın sonu mu?” başlığıyla ele alıyor.

İletişim ilk insandan bugüne bizler için bir mecburiyet. Birbirleriyle haberleşmek için farklı yollar kullanan insanlar irtibat kanallarını da sürekli geliştirmiş. Lineer zamanda araçlarını da geliştiren iletişim; teknolojiyi de kullanarak kendisine ivme kazandırdı. Bu gelişme ise son asırda takip edilemez boyutlara ulaştı. Telgraf, telefon, televizyon derken gelişen teknolojiyle internetin de her eve, her cebe girmesiyle her alan kendisini yeniledi. Medya sektörü de son yıllarda bu gelişmeyi görenlerden. Buradan yola çıkan Mostar, bu ay ana dosya konusunu yeni medya düzenine ayırıyor. “Yeni medya geleneksel medyanın sonu mu?” başlıklı yazısıyla dosya adını belirleyen Hakan Çopur, yaşanan baş döndürücü gelişmeleri “dijitalizasyon” olarak adlandırarak “yeni medya” ve “sosyal medya” etkisine değiniyor. Dosyaya “Yeni medyaların toplumsal hareketlerdeki rolü: Wall Street Protestoları ve Arap Baharı” başlıklı yazısıyla katkıda bulunan Nur Özkan Erbay, yakın zamanda yaşanan ayaklanma ve protestolarda sosyal medya etkisini masaya yatırıyor. Dosyada en çarpıcı yazılardan biri olan Yusuf Kaplan imzalı “Sosyal Medya: Ayartıcı teknoloji tanrısı ve ontolojik şiddet/i” başlıklı yazısı karşı karşıya kaldığımız yeni gerçek olan teknolojinin her şeye hükmeder haline gelmesi olarak yorumluyor ve ekliyor: Hayat online olmak demek(!) mi? Dosyanın söyleşi konuğu ise alanında akademik çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Nabi Avcı. “Enformasyonda bilgiyi, bilgide hikmeti kaybettik” başlığı atılan söyleşide hikmete ulaşmada bilginin yolları sorgulanıyor.

Mostar’ın dosya konusunun dışında Dünya sayfasında Ali Şahin, yazısının başlığını “Arap Baharı’na İsrail-İran suikastı” atarak İsrail-İran-Türkiye üçgeninden bahardan yaza “Sınırsız bir Ortadoğu” ile çıkılabileceğini vurguluyor. Toplum sayfasında ise Alper Çeker, “Iskalanmış ülke: İran” başlıklı yazısıyla siyasi söylemlerin arkasındaki bilmediğimiz yaşayan İran’a bakıyor.

Mostar’ın bu ay bir diğer söyleşi konuğu ise Müslüman oluş ve tasavvufa giriş serüvenini anlatan Amerikalı Profesör Muhyiddin Şekûr. “Tasavvuf İslam’ın kendisidir.” diyen Şekûr kendisini keşfetme sürecinde tanıştığı ve bırakamadığı tasavvufu anlatıyor.

Bu yazıların dışında Toplum köşesinde yer alan Naci Bostancı imzalı “Bilmeyi bilmek”; Edebiyat sayfasında yer alan Yakup Öztürk imzalı “Vefatının 25. yılında Cahit Zarifoğlu” ve Celil Cıvan imzalı “Okumak yazmaktır” başlıklı yazılar ile derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Tarih, Düşünce, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor.



İrtibat:

dergi@mostar.com.tr
www.mostar.com.tr

2012-06-12

Sezai Karakoç’u Anlamak

“Kendi uygarlığımız
Yenilememiz gereken
Ve diriltmemiz
Kopyadan taklitten dönmek
Ölümden dönmekten daha zor ama
Varolmanın tek şartı
Kaderin kaderle çarpışması
Kaderin kaderi ertelemesi
Kaderin kaderi yenmesi
Yeniden varolmanın sırrı
Dirilmek ve diriltmek görevi
Ölümün çürütemediği güzellik
Ben o güzelliği söylüyorum
Ben o güzelliği söylüyorum
Ölümün ötesindeki güzellik”

Sezai Karakoç ( ‘Gün Doğmadan’ , s.678 )

Aşk ile yoğrulmuş, şiirle kanatlanmış, derviş sabrı ile kök salmış bir düşünce sisteminin mimarıdır Sezai Karakoç. Bütün eserlerinde bir şarkıyı terennüm eder. Aramızda izzetli, erdemli bir şahsiyet olarak bulunuyor. Eğilip bükülmeden, yiğitçe bir duruşla seslenir insanlığa. Sınırların ötesindedir. Düşüncesinde sınır taşlarını, dikenli telleri aşıp birlik denizine ulaşır. Başlayan ve devam eden kutlu bir çağrıdır. Bu çağrı, yitik cenneti, zamana adanmış sözlerle, hızırla kırk saatle, kıyamet aşısıyla yeniden bulabilme çağrısıdır.

Mütefekkir Sezai Karakoç

Sezai Karakoç'un mütefekkir vasfını özellikle vurgulamak gerekiyor. Sezai Karakoç'un adı ‘Diriliş’düşüncesi ile anılır. ‘Diriliş’ kavramı Sezai Karakoç'un eserlerinde derin anlamlar taşır.

Belli bir süreç dahilinde aşama aşama kendi düşünce sistemini kurmuştur. Kendi ifadesi ile: “Diriliş, aslında bir edebiyat akımından çok, bir hakikat akımıdır.” Eserlerinde sıkça tekrarlanır diriliş kavramı. Eserlerinde yer alan tanımlamalar: “Diriliş, bir ayrılışın, İslam'dan ayrılışın sona erişi; bir kavuşmanın, ona yeniden kavuşmanın başlayışıdır. Diriliş, bir düşüşten çıkış ve kurtuluştur. Acı deneylerden sonra, varoluşun gerçek anlam ve amacına dönüştür Diriliş"

İnanç temelinde ruhun yeniden inşâsı dile getirilir. Maveradan sesler taşıma işi. “Bu dünyayı, ne yapıp yapıp ‘Öteki Dünya’dan haberdar kılmalı. Onunla tanıştırmalı. Unutmuş olduğu o dünyayı ona hatırlatmalı. Cennete doğru uzatmalı onu.”

İnsan ve iman arasındaki ilgiyi, bağı kavi kılma çabası bu: “Diriliş, ruhlarda kapanmış bir kapıyı açmak ülküsüdür”

Sezai Karakoç son devir düşünce tarihimizde eserleri ile zirve isimdir. Sanatının arka planında köklü bir ‘medeniyet’ duyarlılığı vardır. ‘Medeniyet’ kavramını şöyle tanımlar: “Medeniyet, bir topluluğun maddi ve manevi alanlarına, edebiyat, güzel sanatlar, fikir ve felsefe, müsbet bilgiler, teknik ve ahlâk alanlarına, aynı yönü, aynı neşeyi, aynı hüznü, aynı hızı, aynı ölülüğü, diriliği, aynı motifleri aynı dozlarla veren ruhî güçtür.” Sezai Karakoç duygu ve düşüncenin bir terkip halinde olmasını ve böylelikle uyanışın, dirilişin gerçekleşeceğini savunur.

Diriliş: “Yeniden inanmak, yeniden düşünmek, yeniden duymaktır.” İlhamını İslam dininden alan ve ‘medeniyet’ bilinci ile yeniden var olmayı, dirilmeyi amaçlayan; İslam'ın aydınlığında hayatı, insanı, kavramları, kurumları, olup bitenleri sorgulayan, tanımlayan ve çözümler üreten bir düşünce sistemidir ‘diriliş’.

Şair Sezai Karakoç

Sezai Karakoç şiiri şöyle tanımlar: “Şiir, hakikatın, doğa ve tarih içinde atan nabzı, çarpan yüreğidir.”

Sezai Karakoç, klasik şiirimizin iyi okunmasını, bilinmesini ister. Yalnız eskinin aynı şekil ve üslûp ile devam etmesinden ziyade değişen, yeni anlatım imkânları bulan çalışmaları tercih eder. “Asıl gerekli olan, eski şiirimizin ruhunun, algılamasının, şiire bakışının yeniden dirilişiydi. Biçimlerin ve mazmunların aynen alınışı, kullanılışı değil, onların bugünkü şartlarda doğurması gereken şekilleri. Yani, şiir, arûzla olmak zorunda değil, ama arûz ruhu ve yankısından sesler getirmeli; gül, bülbül, şarap, saki, rakip gibi mazmunların kullanılması yenilenmeli, ayrıca çağımızda bunlara karşılık, yeni mazmunlar doğurmalı idi.”

Sezai Karakoç şiir geleneğimizi yeni bir hamle ile bugüne taşımanın gereği üzerinde durur. Bunun sağlanması noktasında iki husus üzerinde durur. Geleneğin iyi bilinmesi ve özgün bir söyleyişe ulaşılması. “Aslında, yeni olmak, ‘eski’nin sırrını bulmaktır” der.

“Şair, bir toplum için başlı başına bir devrimdir” diyen Sezai Karakoç edebiyat, sanat, edebî şahsiyetler, şiir ve şair üzerine düşüncelerini özellikle ‘Edebiyat Yazıları-I’, ‘Edebiyat Yazıları-II’ ve ‘Edebiyat Yazıları-III’ isimli eserlerinde ifade eder. “Şair nedir? Kelimedeki hayatı bulandır.” der. Şiir hakkındaki şu tespiti üzerinde özellikle durmak gerekiyor: “Şiirin gerisinde insan olmalıdır.”

Sezai Karakoç şaire ‘önder olma’ görevi yükler. "Şair, geleceği bugüne çeker. Bizden birkaç yüzyıl ilerde yürür” der. Şairin görevini hatırlatır: “Veliliği, önderliği, kahramanlığı, savaşçılığı, aşkı ve ölümü, millet adına, insanlık adına kelimeler için bir daha yaşamak borcundadır. O, yalnız milletin geçmişini değil, geleceğini de yüklenmiştir. Gelecek felaketleri sezip çığlık çığlığa haber vermek, halkı uyarmak, ona yön göstermek, bunu da kalplere ve ruhlara işleyecek bir güçle yapmak ödevindedir" der. Bu ifadelerden hareket edecek olursak şair, bir bayrak şahsiyettir.

Hemen her şiirinde hikmet ışığını görebilirsiniz. Sezai Karakoç'un şiiri bir yönüyle ‘hikemî şiir’dir. Bazı mısraları, mısra-ı berceste hükmündedir. Arif Ay'ın ifadesiyle Sezai Karakoç: "Hikmet burcunda bir şair / İnsan-ı kamil burcunda bir yazar"dır.

Sezai Karakoç’un ‘İkinci Yeni’ şairleri arasında gösterilmesi ilmî bir yaklaşım değildir. Zira Sezai Karakoç hem şiirinde işlediği konular hem de bağlandığı düşünce ile dönemin diğer şairlerinden ayrılır. Aynı dönemde şiir yazmış olmaları, aynı çizgi üzerinde yürüdükleri anlamına gelmez. Sezai Karakoç’un bu konu hakkındaki açıklamalarını öncelikle okumak gerek. “Sanat Görüşü, Şiirimiz, Akımlar, Toplum ve Şiir Hakkında” isimli yazısının giriş bölümünde ‘Sanat Tutumum’ alt başlığı altında bu husustaki düşüncelerini açık bir dille ifade eder: “Sanat tutumum, genel dünya görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir. Onu bir sesin, yeni bir sesin sırtına yüklemekten ibarettir. Benim şiirim, aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış(MUTLAK)ı zaptetmektir. Gittikçe şiirde bunu yapmak istiyor şiirim. Bunun için, başlangıçta sanat planımda görünüşte çok yakın bir noktadan çıktığım arkadaşlardan şiirim uzaklaşıyor. Ses ve biçim, motifler ve imajlarda, başlangıçta çok yakın olduğumuz şair arkadaşlardan gittikçe, o biçimi dolduran ve o sesi fırlatan varoluşu idrak farkı yüzünden ayrılıyorum. Kişilik farkından. Ya da baştan beri olan bu farklılık, gittikçe daha çok beliriyor”

Sezai Karakoç, şiirinin ‘İkinci Yeni’ ile ilgisi, ilişkisi konusunda ayrıca şu açıklamayı da yapmakta: "Benim 'İkinci Yeni' ile ilgim, aynı dönemde şiir yazmam ve belki biçim bakımından bazı ortak yanlarımın bulunmasından ibaretti."

Ahmet Kabaklı, ‘Türk Edebiyatı Tarihi’ isimli eserinde şu tespitlerde bulunur: "Şiir üslubu bakımından az çok 'İkinci Yeni'ye bağlanabilir olsa bile sanatında görülen temalar ve inandığı değerler bakımından şiirimizde daha ileri, yeni bir ses."

Yunus Emre, Mevlâna, Fûzûli, Şeyh Galip, Mehmet Âkif, Necip Fazıl çizgisinin günümüzdeki temsilcisi Sezai Karakoç'tur.

"Bir gün anlaşıldığında Sezai Karakoç, bizim dünyamızda anlaşıldığında çok şeyin değişmiş olacağını müjdeleyebilirim. Onun fikir ve duygu derinliğine, onun ufuk genişliğine ulaştığında bizim dünyamız." der Ahmet Taşgetiren.

Mütefekkir- şair Sezai Karakoç ile aynı devirde yaşamak dahi büyük bir bahtiyarlık. Eserleri yeniden okunmalı. Diriliş düşüncesinin mimarı, o güzel insana selâm olsun !..


Murat Soyak


Kaynak:
'Bahar Sürgünü' kitabı, s.19-23

'Genç Birikim' dergisi

Haziran 2012

Genç Birikim dergisinin Haziran sayısı yine dopdolu. Dergi bu ayki sayısında ağırlıklı olarak Ankara’da 5-6 Mayıs 2012 tarihlerinde Ankara’da yapılan Uluslar arası Hasan El-Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu’na yer vermiş. Sempozyum değerlendirme yazıları, sempozyum haberleri, sempozyum konuşmaları, röportajlar vb. sempozyum haberleri dergide yoğun bir şekilde verilmiş.

Genç Birikim dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Araştırmacı-Yazar Ali KAÇAR, Hasan El Benna Sempozyum’unu değerlendirdiği “Sempozyumun Ardından!..” başlıklı yazısında; “İslam Dünyasında en etkili hareketin ihvan hareketi olduğunu, İhvan’ın sadece Mısır’da değil, başta Suriye olmak üzere Tunus, Sudan, Libya, Yemen, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan ve daha birçok ülkede etkili hale gelerek Müslümanların örgütlenmesini sağladıklarını, nitekim halk ayaklanmalarının olduğu ilk ülke olan Tunus’ta İhvan uzantısı İslami Yönelişler Hareketi’ni kuran Raşid el-Gannuşi’nin 1960’larda, önce Mısır’da, sonra buradan sınır dışı edilmesi üzerine de Suriye’ye gelerek eğitimini burada tamamladığını, Ortadoğu’da, bugün halen faaliyette olan yada kapanmış bulunan bütün İslami hareketlerin ya İhvan’dan ayrılanlar yada İhvan mensupları tarafından kurulmuş hareketler olduğunu, başka bir ifadeyle bu hareketlerin örnek aldığı, beslendiği ana gövdenin Hasan el-Benna tarafından kurulan İhvan’ül Müslimin yani Müslüman Kardeşler Hareketi olduğunu, bu hareketlerin kuruldukları her ülkede, her türlü insanlık dışı baskı ve işkencelere rağmen ayakta kalarak faaliyetlerine devam ettiklerini ve Ortadoğu’daki son halk ayaklanmalarında da en etkin rolü oynayarak diktatörlüklerin bir bir yıkılmalarını sağladıklarını” ifade etmiş.

M. Beşir ERYARSOY “Hasan El-Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu’nun Hatırlattıklarından” başlıklı yazısında; “Müslümanların, bütün salih amellerinde, ihlâs, samimiyet ve birlik içerisinde, bir arada bulunup yürümeleri halinde –gerek Allah’a karşı, gerek ümmete karşı- riayet etmeleri gereken ahlâka uygun hareket edecek olurlarsa, Cenab-ı Allah’ın onların çalışmalarına, harcadıkları emeklerin kat kat üstünde, oldukça değerli ve üstün başarılar ihsan edebileceğini, her çağdaki İslamî hareket için geçerli olmak üzere, her alanda Müslümanların ilham kaynağı ve hareketlerinin seyrinin biricik belirleyicisi ve yol göstericisi, doğru anlaşılmış ve doğru yolda gerekçe olarak gösterilip ışığında yol alınacak nur’un, Allah’ın beşeriyete armağan etmiş olduğu Vahiy olduğunu” belirtmiş.

Derginin yazar kadrosunun güçlü kalemlerinden Süleyman ARSLANTAŞ “Hasan El-Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu’nun Ardından!” başlıklı değerlendirmesinde; “El-Benna merhumun Müslüman Kardeşler Teşkilatını Hilafetin lağvedilmesinden sadece dört yıl sonra kurduğunu, elbette, Hz. Peygamberin (a.s) vefatının hemen akabinde ve yine Hz. Ömer’in daha ölümünden önce ümmeti imamsız-halifesiz bırakmayan bir din ve onun bu anlayışına sahip olan İslâmi önderlere düşen görevin yeniden, sorumluluk bilinci ile yıkılan kurumu inşa etmek olduğunu, Hasan El-Benna’nın Müslüman Kardeşler’i bu gaye uğruna kurduğunu, Sempozyumdaki tebliğcilerin buna sık sık atıfta bulunduklarını, ama en can alıcı vurguyu yapan’ın Prof. Yasin Aktay olduğunu” ifade etmiş.

Derginin devamlı yazarlarından Muhammed İMAMOĞLU, “Gaybın Bilinebilirliği” başlıklı yazısında: “İnsanlık, kendisi için bir muamma, ulaşmak isteyip de bir türlü ulaşamadığı bir özlem ve ideal olarak gördüğü gayb âlemini, önemli ve güçlü kimselerin aralamasını beklemiş ve kendisinden üstün özelliklere sahip olduklarını kabul ettiği varlıklara gaybı bilme niteliği vermiştir. Başka bir ifade ile kendi yeteneklerine göre daha üstün özellikler taşıdığını var saydığı kimseleri gayb konusunda bilgi sahibi olarak düşünmüştür. Aksini ise bu varlıklar için bir eksiklik saymıştır. Bu uy¬gulamaya örnek olarak nebiyi, “gaybtan haber veren insan” olarak kabul eden İsrail oğulları, peygamberimizin nübüvvetinin doğruluğunu, gayb hakkında sordukları sorulara vereceği cevaplarla tesbite çalışan Ehl-i ki¬tap gösterilebilir. Gelecekten haber vermeyle ilgili kehânet, ilm-i nücûm, cifr ve ebced, fal, ilmü'l-hurûf gibi sanatlar tarihte olduğu gibi günümüzde de birçok insanın zihnini meşgul etmektedir. ” demiş ve bu husustaki görüşleri yazısında zikretmiştir.

Filistinli Amr Ebu SELAM, Uluslararası Hasan El-Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu Konuşmasında; “Hasan El Benna’nın 1924’de Hilafet kaldırılınca, hemen doğrudan bir dört yıl içerisinde büyük bir girişimle bu örgütü, bu cemaati kurduğu, kendisinin büyük bir inanç sahibi olduğu, çünkü İslam Hilafetinin yokluğunu zaten bilidiği” tespitinde bulunduktan sonra, “Filistin’e çok özel bir çaba gösterdiğini, Rahmetlinin Filistin davasına son derece önem verdiğini, kendisinin;“Filistin bizim ruhumuzdan kutsal bir bölüm işgal etmektedir. Kudüs’ten hareketle, Filistin gönlümüzde büyük bir taht kurmuştur.” dediğini, ifade etmiş.

Celal SANCAR’ın BBC’den aktardığı “Tanrı Misafiri Usame Bin Ladin Olunca...” başlıklı çevirisi, İsmail CEYLAN’ın “Birleşmiş Milletler Bir Milyon Somali’liyi Açlığa Terketti” başlıklı çevirisi, Genç Birikim Dergisinin Prof. Dr. Münir Muhammed GADBAN ile yaptığı Röportaj, Hayriye BİCAN’ın “Modernizmin Yıkıcılığına Karşı Mirac Ruhu”, Tevfik UĞUR’un “Fıkıh, Riba, Faiz, Değer ve Fazlalık Üzerine”, İsa MEMİŞOĞLU’nun “Müslüman Üniversite Gençliğinden Beklentilerimiz Ya Da Ne Yapmalıyız?” başlıklı yazıları okunmaya değer diğer yazılar.

Genç Birikim dergisinin yeni sayısının kaçırılmamasını ve okunmasını tavsiye ediyor, yayın hayatında başarılar diliyoruz.

İrtibat:
www.gencbirikim.net
İlkiz Sok. 22 Sıhhiye/Ankara
Tel: 0312.229 67 18

2012-06-11

Devletin tekeli özelleşti şiirin tekeli özelleşmedi

Şiirimiz -1

Bir kamyon dolusu şiir döküldü başıma. Kumarda kâğıt çalarken yakalanmış gibi utandım kendimden. Bir kamyon dolusu şiir sokaklardan aşağı akıyor akıyordu. Şiirin böyle akıp gitmesi hem de göz göre akıp gitmesi nasıl bir işti. Rajona tersti bunlar ağam.

Hem rajon herkesin elini öptüğü birşey değil miydi? Bunun kuralı böyleydi arslanım. El ayak öpecektin. Ellere bir sarıldın mı kimse alamayacaktı elinden. Dudakların öpe öpe kuruyacaktı. Ne biliyim işte durmadan yalayacak yalayacaktın.

Ah yine yürüdüm öylece çılgın bir at gibi yürüdüm yine. Tutun dedim elimden. Bak işte kayıp düşüyor öylece. Artislik yapmasını bana niye öğretmedin ah hocam.

Ya hocam nasıl artis olunur. Geçtim işte bilmediğim bir ülkeden. Ah nasıl artis olunur bir türlü öğrenemeden.

Ardında bir felsefesi bir davası olmayan mekanik sesler galerisinden geçtim.

Ellerinde bir mercekle şiirleri büyütüyorlar. Ellerinde bir mercekle şiirleri küçültüyorlardı. Kimisi kızdı kimisi oğlan. Ellerinde mercekler vardı. Ağam bir bak dedim bakmadı.

Ah kız bir kere bak dedim bakmadı. Söyle be akıllı kuşum senin derdin ne de hece hece dokudun egoizmi. Bunun neresi şiir allesen. Bunun adı şiir peki soyadı ne. Yoksa soyadı kanunu çıkmadan önce mi yazdın.

-Bak ben fakir bir şairim üstüme gelme.

Ya cüzdanın kadar mı itibarın ya bu mu kazanması bu kumarın. Kelimelerin izzeti nefsiyle mi oynamak şiir.

Kop hacı devir kopma devri diye facebook ta sayfa açmışlar. Ne bu ya. Orta anadoludan şöyle bir baktım da ;

-Herkes kopmuş gardaşım.

-Bakale didim nörüyüm didim. Şu kanaraların yaptığıda ne. Essahtan şiir olsa da ben gam yemesem.

Dübeş attım yek geldi. Ne umdum ne buldum. Editörler yazarı saymaz adamdan. Yazarlar kurtulamaz bu edebi idamdan. Kurtarsan yüce mevlam cümlemizi bu gamdan. Bunlar insanı saymaz insandan.

İnsanın arkasında bir kamyon dolusu şiir olacak değilmi. Başkasının başına dökmek için. Hem de bir kamyon dolusu şiir.

Hele o şair yok mu? O bayan olan şair. Hani adı ve soyadı kadar tanınan o şair yok mu?

Nedense mırıldanıyor durmadan. Nedense bir kedi gibi aynı.

Bir kamyon dolusu şiir dile kolay ayıkla ayıkla bitmiyor. Kiminin rengi sarı kiminin ki ak ah beni de vursalar bir kamyon dolusu şiir yerine, bir kamyon dolusu şiir bu usta. Yaz yaz bitmez.

-Armutun dalda kızların balkonda ballandığı coğrafyalarda şiir yazmak kolay mı. Değil mi gardaşım. Amandiyim nööörüyüm anam...

Yanardağın eteğinde lav gibi akıyordu günler... O günler ki bir sitem sitem sormayın gitsin. Şairler türbesiz gömülüyordu o eski mezarlıklara.

Ama unuttular kelimeleri aşıp gitmeyi ama unuttular gerçeğin kâğıttakilerden ötede olduğunu.

Şana şöhrete takıldılar. Kendi ayaklarına çelme taktılar. Kendilerini aldattılar.

Su yüzünde gezen manda pisliği gibi kendilerinden çıkanı yine kendileri kıskandılar.

-Dur lan sen burda kime manda dedin. Yok, ağabey lafın geliş öyle oldu. Söz sözü tartmadan kaçalım fazla dağıtmadan.

Rıfat Cantekin

'Karabatak' dergisinin 3.sayısı

Haziran 2012

Karabatak, üçüncü sayısıyla da sanatın bütün alanlarını edebiyatla harmanlamaya devam ediyor. Naime Erkovan, “Masumiyet Müzesi’nde Bir Sabah”la Orhan Pamuk’un kurgusal müzesine yaptığı ziyaretin izlenimlerini müzeye adını veren romanla harmanlayarak paylaşırken, Güzide Ertürk geçtiğimiz günlerde vizyona giren The Raven/Kuzgun filmini, Edgar Allan Poe okumalarıyla zenginleştirdiği “Omuzumuzdaki İlham” yazısıyla irdeliyor.

Edebiyatımızın yapı taşlarından olan “Anayurt Oteli”nin kahramanlarına yepyeni bir soluk da Arzu Kaplan’ın “Anayurt Oteli Romanında Ben-Öteki İlişkisi” adlı yazısıyla kazandırılıyor. Melek Paşalı da “Hüseyin Amcanın Terazisi” adlı yazısıyla Karadeniz’den sima ve değerleri yansıtıyor Karabatak’a. Sanat gündemini yakalayan bir başka deneme ise Orhan Düz’e ait. Geçtiğimiz aylarda açılan ve Temmuz sonuna kadar sürecek olan “Goya: Zamanının Tanığı” adlı sergiyi yorumluyor Düz. Mehmet Sabri Genç’in “Salvador Ali ve Oğlu Van Bogh” ve Fatih Taşçı’nın “Tom Amca Mürekkebi” adlı ironik yazıları derginin dikkat çeken metinleri arasında. Şiir ve öyküye daha geniş yer ayıran bu sayıda yirmi altı şiir ve on öykü yer alıyor.

Üçüncü sayı röportajını ülkemizin yetiştirdiği hezarfenlerden Şahin Uçar’la gerçekleştiren Karabatak, sinema, tiyatro, müzik ve gezi yazılarıyla kazandırdığı derinliğe görsel yönetmen Sedat Gever’in eşsiz tasarımını ekleyerek çıkıyor seçkin okurunun huzuruna.

İrtibat:
karabatakdergisi@gmail.com

161. 'Kitap-lık'

Haziran 2012

İletişim teknolojisi mektubun pabucunu dama attı. Yazar arşivlerinde yazılı kâğıt miktarı iyice azaldı. Elektronik postaları saklayan yazarlar var mı, günün birinde dijital arşivlerden mektup kitapları çıkar mı, bekleyip göreceğiz.

Yazarlara söyleşi ve soruşturmalarda sevdikleri, yakınlık duydukları yazarlar sorulur sık sık. Birçok yazarın usandığı, artık kaçamak yanıtlarla geçiştirdiği sorulardır bunlar.

Ama, sözgelimi “Hangi yazarlarla tanışmak isterdiniz?” türünden magazinel sorular da çekicidir her zaman. Yazarlar da hangi yazarla nerede, ne zaman, ne şekilde tanışıp görüşmek istediklerini belirtmekten hoşlanırlar. Yıllar önce bu dergide, “Tanışma fırsatı olduğu halde tanışamadığınıza üzüldüğünüz yazarlar var mı, kimlerdir?” sorusuna ilginç anekdotlarla, sebeplerle yanıtlar almıştık.

Yazın dostlukları eski önemini, sıcaklığını yitiriyor sanki. İşbirliği, dayanışma gereklilikleriyle kurulan arkadaşlıklar daha yaygın. Oysa geçen ay yayımlanan Metin Eloğlu’nun Oğuz Tansel’e mektuplarını okuduğumuzda paylaşımın, sevginin, dostluğun dili ve boyutları kendini gösteriyor. Bugün benzerine az rastlanır bir ilişki biçimine tanık oluyoruz.

Yeraltına Mektuplar bir kitap tasarısının sürpriz meyvesi oldu: Onlardan Onlara Mektuplar başlıklı kitap tasarısı henüz masa üstünde. Bir dizi yazardan, hayatta olmayan yazarlara mektupla seslenmelerini isteyeceğiz...

İbrahim Yıldırım, Haydar Ergülen, Fatih Özgüven, Müge İplikçi, Ömer Erdem, Behçet Çelik, Mine Söğüt öneriye ilk destek verenlerdi. Onların mektuplarını bir buket olarak okura sunmak istedik, dergi okurlarının öncelikli olması gerektiği düşüncesiyle.

Mektup yazılan kişiler ilginç bir albüm oluşturdu. Beckett’dan Didem Madak’a, Thoreau’dan Metin Altıok’a uzanan küçük bir liste, şimdilik. Fatih Özgüven çok yazarlı bir aranjmanla yanıtladı önerimizi.

Yazar mektupları yazın kültürünün ve tarihinin belgeleridir sonuçta. Kim bilir belki de uzak olmayan bir gelecekte elektronik postalardan dergi sayfaları oluşacak, kitaplar çıkacak. Biz gene aynı iştahla okuyacağız.

Güneşli okumalar!


Murat Yalçın


DOSYA
YERALTINA MEKTUPLAR
İbrahim Yıldırım - Her neyse sayın Beckett
Haydar Ergülen - Didem, sevgili kız kardeşim
Müge İplikçi - Thoreau’ya...
Fatih Özgüven - Sevgili Yazarlarım
Ömer Erdem - İlk Pepsi-Cola
Behçet Çelik - Sabahattin Ali’ye
Mine Söğüt - Metin Altıok’a


ŞİİR
Mehmet Müfit - kanser bey’in sevda güncesi
Mehmet Yaşın - Satranç, Kimya ile Allah
Necmi Zekâ - Nasıl bir patavat?, Nasıl bir buluğ?, Nasıl bir bünye?, Nasıl bir metanet?, Nasıl bir teslimiyet?, Nasıl bir tırsma?
Ali Asker Barut - Kadın ile Kars
Elif Sofya - Kuzular Kuşlar, Ağız
Süleyman Unutmaz - Levha


ÖYKÜ
Tuncer Erdem - dönüş
Saliha Yadigâr - İnatçı İki Öykü
Ferhat Özkan - Bir Şairden Mektup
Hasan Türksel - Bir mektup alana bir mektup bedava
Cengiz Akın - Türkiye’deki Uzaylılar
Pınar Sönmez - Bir İlişkinin İlk Sözlüğü
Ali Teoman - Bahar Temizliği


DENEME
Fazlı Can - Yazmadıklarını Yazan Yazar
Thierry Orfila - Baudelaire’de Hastalık İmgesi
Uğur Kökden - Gizemli Güney Yolu
Mehmet Serdar - Aksaray Dolmuşu
Necmi Sönmez - Ayın Çekim Gücü ve Cihat Burak


BABİL KULESİ
Onur Çalı - Kerem Işık’la bir MSN söyleşisi
Demir Özlü - Denizin Çağırışı Üzerine Birkaç Not
Hande Öğüt - Mine Söğüt kurmacalarının gotik feminist ve transgender eleştiri içinden okunurluk imkânları
Hasan Turgut - Feyyaz Kayacan: Dilimizin Dibinde Hep
Selçuk Uygur - Ah Monsenyör Moliére Efendi! Yazık Değil mi Bay Bulgakov’a?
Mustafa Yılmaz - Masalların Masalı, Ezgilerin Ezgisi: Nâzım Hikmet ve Şolom Aleyhem İlişkisi Üzerine Bir Deneme

'İtibar' dergisi 9. sayısında

Haziran 2012

Her ay usta bir edebiyatçıyı gündeme taşıyan İtibar 9. sayısında çizginin büyük ustası Hasan Aycın’a dikkat çekiyor.

İtibar’ın “Emeğe ve Ekmeğe Hürmet” başlığını taşıyan haziran sayısının sunuşu derginin yüze yakın kişinin emek verdiği bağımsız bir dergi olduğu ifade edildikten sonra “Emeğe ve ekmeğe hürmet etmek, birinci vazifemizdir.” deniliyor.

Hasan Aycın söyleşisinin duyurulduğu kapakta bu sayıda ürünü yer alan isimlerden zengin bir seçme mevcut. Bu isimler; Turan Karataş’tan Emre Bağce’ye, Ahmet Murat’tan Cihan Aktaş’a, Güven Adıgüzel’den Bülent Parlak’a, İsmail Kılıçarslan’dan Fatma Barbarosoğlu’na, Güray Süngü’den Rasim Özdenören’e, Osman Konuk’tan Selahattin Yusuf’a kadar zengin bir kadroyu vurguluyor. Hasan Aycın’la yapılan “Çizgimin Kimliği İsmet Özel’le Karşılaşmamdan Sonra Oluşmaya Başladı” başlıklı söyleşi, Aycın’ın çizgi ve yazı serüveninden güncel meselelere kadar birçok mevzuya uzanıyor. Aycın, Filistin meselesiyle ilgili bir soruya verdiği cevapta “Mavi Marmara bir milattır. Ümmetin dertleriyle hemhal olma meselesiyse ümmet bilinciyle doğru orantılıdır.” diyor.

Seksen sayfa olarak yayınlanan İtibar’ın Haziran sayısı zengin şiir, hikâye ve deneme bölümleri ile dikkat çekiyor. Dördü tercüme yirmi üç şiirin bulunduğu dergide şiiri yer alan isimler şöyle: Hüseyin Akın, Ali Emre, İsmail Kılıçarslan, Mustafa Köneçoğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Serkan Ozan Özağaç, Ali Sali, Bülent Parlak, Mehmet Tepe, Murat Saldıray, Halil İbrahim Polat, Nurettin Durman, Said Yavuz, Bülent Ata, Güven Adıgüzel, Emel Özkan, M. Serkan Aydın, Fatih M. Atasever ve Ahmet Murat.

İtibar’ın Haziran sayısının hikâye sayfalarında Rasim Özdenören’in “Deniz Feneri”, Fatma Barbarasoğlu’nun “Dengeli Beslenme”, Güray Süngü’nün “Tavanarasında”, Müzeyyen Çelik’in “Omzumda Biri” ve İsmail Özen’in “Arap Muharrem” adlı hikâyeleri yer alıyor.

Haziran sayısı inceleme ve deneme yazıları açısından da zengin bir sayı. Hüsrev Hatemi “Yigidan-i Digital Hakkında”, Berat Demirci “Yâr Yatışı Nicedir”, Mustafa Ruhi Şirin “Cahit Zarifoğlu İçin”, İbrahim Paşalı “Sacit Onan’dan Alıp Veremediğim”, William Faulkner “Nobel Ödül Töreni Konuşması”, Ahmet Edip Başaran “Hasan Aycın”, Turan Karataş “Hocam M. Orhan Okay”, Cihan Aktaş “Kim Bilecek Onun Hikâyesini?”, Lütfi Bergen “Ebu Zer ve Kapitalizm”, Serdar Arslan “Büyük Bütüne Uzanmak”, Suavi Kemal Yazgıç “Sınıra Yakın Bir Roman”, İbrahim Tenekeci “Geldik Sayılır”, Murat Erol “Sadık Ol”, Emre Bağce “Yaşasın Ölüm” yazılarıyla ve Osman Konuk “Küllük” bölümüyle haziran sayısında yer alıyor. Yazılar arasında Cihan Aktaş’ın ciddi bir emek mahsulü olan kapsayıcı Mustafa Kutlu incelemesi ve Berat Demirci’nin yastık kültürü üstünden bir insanlık manzarası resmettiği yazıları öne çıkıyor. Haziran İtibar'ının mühim yazılarından biri de Mustafa Ruhi Şirin'in 2006-2010 arasında tuttuğu Cahit Zarifoğlu günlükleri. Yaşadığı dönemde Zarifoğlu ile özel bir dostluk kuran Şirin, şairin vefatından sonra onunla ilgili tüm gayretlerin de merkezinde yer alan bir isimdi. Şirin'in Zarifoğlu'na dair kıymetli notları dikkatle okunmayı hak ediyor.

'Umran' dergisinde 'Yeni Anayasa' dosyası

Haziran 2012

Umran dergisi haziran sayısında, günümüze kadarki tüm anayasaların ortak özelliğinin tepeden inmeci, halktan kopuk ve Batı’cı oluşuna dikkatleri çekiyor.

Türkiye uzun zamandır anayasa meselesini tartışıyor ve bu tartışmalar neticesinde artık yeni bir anayasa yapım sürecine girmiş bulunuyor. Her ne kadar 12 Eylül anayasası tartışılıyor gibi gözükse de bu bağlamda Umran dergisi Haziran sayısında, Türkiye’nin yakın tarihini de tartışmak anlamına gelen anayasa yapım sürecinin, günümüze kadarki hazırlanmış olan tüm anayasaların ortak özelliğinin tepeden inmeci, halktan kopuk ve Batı’cı oluşuna dikkatleri çekiyor.

Geçmiş anayasaların tepeden inmeci/jakoben bir tavırla yapıldığının tek göstergesi bu değil. Bu anayasaların tamamı da masa başında ve yüzleri Batı’ya dönük aydınlar tarafından hazırlanmış metinlerdi. Türkiye aslında büyük ölçüde bir modernleşme toplumuydu. Yani Batı gibi kendi modernliğini bizatihi kendi toplumsal dinamikleriyle üretebilmiş bir toplum değildi. Batı modernliği, arkasındaki toplumsal aktörlerin, sınıfların iradeleriyle ortaya çıkan bir süreçti. Bizde ise modernleşme daha çok bir “batı gibi olma”, “modern gibi olma”ya dayanıyordu. Daha çok devletin bir ihtiyacı olarak ortaya çıkmıştı, toplumun değil. Bu anlamda modernleşme bir anlamda devletin topluma biçim vermeye çalıştığı bir projeydi.

Dönemin elitleri “Her şeyin doğrusunu ben bilirim” düşüncesindeydiler. Sorun olan esas husus, tüm bildiklerini Batı’dan almaları ve bunları kendi ülkelerine ancak masa başı düzenleme yaparak uyarlamaya çalışmalarıydı. Halkına ve ülkesine yabancı olan bu aydınlar empati de kuramıyor, ülkenin ve halkın lehine-aleyhine olacak hususları masa başında kestiremiyorlardı. Bu açıdan bakıldığında anayasa tartışmalarının siyasetten kültüre, yargıdan asker siyaset ilişkilerine uzanan bir tarafı bulunuyor.

Yeni anayasa tartışmalarının içeriğinin ne kadar yeni olduğu üzerinde de durulması gerekir. Demokratik, özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu gibi ifadelerle anılan bir anayasanın ütopyacılarda bile rastlanamayacak derecede büyük bir hayal olduğu söylenmeli. Zira tarihin sonu gelmediği gibi ideolojiler de bitmemiştir. “Demokratik, özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu bir anayasa” söylemi son kertede liberalizmin hâkimiyetinden başka bir amaca hizmet etmez. Zira demokrasi de özgürlükçülük de çoğulculuk ve katılımcılık da içleri boş hayallerle doldurulmuş, pratiği tarihin hiçbir döneminde yaşanmamış, sahnede küresel kapitalizmin Truva atları olarak rol almış soyut kurgulardan ibarettir.

Bu bağlamda anayasa tartışmalarını derinleştirerek sürdürmek gerektiğini belirterek Umran dergisi, Burhanettin Can, Sıbğatullah Kaya, Hüseyin Hatemi, Osman Can, Reşat Petek, Besim Dellaloğlu, Macit Kenanoğlu, Kaya Kartal ve Ömer Faruk Karagüzel’in yazılarına ve görüşlerine yer veriyor. Öner Buçukcu, Dilaver Demirağ Türkiye ve dünya gündemini yorumluyorlar. Metin Önal Mengüşoğlu, Necip Fazıl biyografisini hatıraları üzerinden yazmaya devam ediyor.

İrtibat:
0212 631 12 50
www.umrandergisi.com

Fikir dergisi 'İktibas'

Haziran 2012

İktibas dergisi haziran sayısında önemli bir dosya ile okuyucularına ulaşıyor: “Günlük Hayatlarıyla Müslümanlar

Dosya kapsamında “Müslümanlar olarak günlük hayatımızı nasıl buluyorsunuz?; Söylemlerimizle yaşam biçimimiz uyuşmakta mıdır?”; “Gerçek İslam’ın Peygamber (a.s) zamanında yaşandığını, o dönemin bir ‘asr-ı saadet’ olduğunu, sahabe neslinin bir daha tekerrür etmesinin mümkün olmayacağını düşünür müsünüz?”; “Müslümanlar fert, aile ve ümmet olarak pratik hayatta imrenilecek bir İslamî örneklik gösteremiyorlarsa, bunda ne gibi geçerli mazeretleri bulunmaktadır?”; “Günümüzde, ‘aradığım işte budur!’ dedirtecek bir Müslüman yaşantısı oluşturabilmek için neler önerirsiniz?” sorularına yanıt aranıyor.

Dosya çerçevesinde Atasoy Müftüoğlu, Metin Önal Mengüşoğlu, Doç. Dr. Mehmet Azimli, Prof. Dr. Zülfikar Durmuş, Semra Kürün Çekmegil, Mukaddes Özkan, Prof. Dr. Ömer Aydın, Doç. Dr. Halil Rahman Açar ve Ramazan Yazçiçek değerli görüşlerini okurlarıyla paylaşıyor.

Ortadoğu’da yaşanan tehlikeli yönelimlerin incelendiği Yorum bölümünde, Suriye’deki değişim ve dönüşüm sürecinin ideolojik ekseni açısından ve yeni kurulacak sistemin niteliği açısından değişim yaşayan diğer ülkelerden farklı olmadığı vurgulanıyor. Yorum’da, bölgeyle ilgili bir projenin varlığına ve bölge ülkelerinin her birinde yaşanan değişim ve dönüşüm süreçlerinde ortak bir “ideolojik eksen” olduğunun altı çiziliyor.

Murat Kirişci imzalı “Yeni Bir Dil Üzerine Mülahazalar” başlıklı bir değerlendirmenin de bulunduğu İktibas’ta yine Sanat-Edebiyat, Mektuplara Cevaplar ve Gündem bölümleri de zengin içerikleriyle dikkat çekiyor.

'Aşkar' dergisinin 22.sayısı çıktı

22. sayısıyla Aşkar, Türk edebiyatının soluğunu yeni şiirler ve hikâyelerle güçlendirmeye devam ediyor.

Üç aylık periyotla yayın faaliyetini gerçekleştiren edebiyat dergisi Aşkar’ın yeni sayısı çıktı. “Nisan-mayıs-haziran 2012” tarihli 22. sayısıyla Aşkar, Türk edebiyatının soluğunu yeni şiirler ve hikayelerle güçlendirmeye devam ediyor. Yeni sayısıyla birlikte beşinci yılına giren Aşkar, kısa zaman diliminde derginin gürbüzleşip güçlenmesini başaran ekibiyle okuyucuya 136 sayfalık, hacimli, üç ay boyunca masasında bulunduracağı okuma şölenini vaat ediyor.

Aşkar’ın en önemli iddialarından birisi, Türk edebiyatına yeni kalemler kazandırmak, bu kalemlerin her birinin çıkardıkları kitaplarla bu yazarlıkları tescillemekti. Ekip ruhunu, “edebiyat çeteciliği”ne değil, heyecanlarını ve çabalarını eser ortaya koymaya hasretmekle meydana getirdi Aşkar. Yeni sayısında da bunun bir örneğini daha veriyor. Aşkar şairlerinden Özgür Ballı'nın Ebabil Yayınlarından çıkan “İRONİKA” isimli şiir kitabı ve bu kitap üstüne yapılmış bir inceleme derginin nesir bölümünde sizleri bekliyor. Özgür Ballı'nın “Türk şiirinin bir hamle yapmak üzere olduğunu hissediyorum” başlıklı uzun söyleşisini okuyarak onun sıcak ve samimî üslûbundan şiir ve edebiyat serüveninin duraklarını, İronika'nın oluşumunu öğrenebilir ve genç şairin dünyasına bir adım atabilirsiniz.

Edebiyatın nabzını tutan Aşkar, bu sayısıyla Özgür Ballı söyleşisinden başka Türkiye Yazarlar Birliğinin deneme dalındaki ödülünü kazanan Reşit Güngör Kalkan'a yer veriyor. Reşit Güngör Kalkan ile ilgili üç yazının yer aldığı yazıda ayrıca yazarın kendisiyle ”Ben İsmet Özel'le fevkalade orijinal bir tavır sahibi olması dolayısıyla temas etmeye çalıştım.” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirilmiş. Aşkar’ın 22. sayısında Vural Kaya “Şiiri sayıklamalardan kurtararak gerçek dünyaya söz iletebilen bir araç kılmak benim ilgilendiğim şeydir.” başlıklı bir söyleşiyle, Yılmaz Yılmaz ise ”Ben nasih değilim, basit bir insanım. O basitlik için yaşamaya ve yazmaya çalışıyorum.” başlıklı söyleşilerle yer almış.

Aşkar, edebiyat dergilerinde yok mesabesinde olan deneme türünde ürünler vermeyi de ihmal etmiyor. Dergide söyleşisiyle yer alan Reşit Güngör Kalkan, önemli bir meseleyi ele aldığı denemesiyle dergide yer alıyor: “Kapitalist Müslüman, Burjuva Mümin“. Süleyman Ceran'ın “Scorsese, Miles ve Tanpınar Arasında Zamanın Efendisi: Hugo Carbet” başlıklı yazısı yaptığı atıflar, uzandığı yan konularla birlikte bir sinema yazısının ötesinde dikkate değer bir “deneme” olarak ele alınmayı hak ediyor. Felsefî denemeleriyle Aşkar’da yer alan Hikmet Çamcı bu sayıda: “İnsanî Mağara” yazısıyla yer almış. İsmail Demirel ise Nermin Tenekeci'nin “Yoksa” isimli hikâye kitabı hakkında yazdığı eleştirel deneme ile yer alıyor.

Aşkar’ın en diri, en canlı yönü hiç kuşkusuz şiir yayınıdır. 22. sayısında, bugünlerde Şule Yayınlarından “İnsan Aldanır” isimli şiir kitabı okuyucuyla buluşan Bülent Ata, bir şiiriyle yer almış. Aşkar’ın şiir bölümünde görmeye alıştığımız İlhan Kayhan, Mustafa Melih Erdoğan, Özgür Ballı, Aziz Mahmut Öncel, İrfan Dağ, İdris Ekinci, Hüseyin Karacalar, Hikmet Çamcı isimler yine güçlü şiirleriyle yer aldı. Aşkar, son dönemde Salim Nacar, Ali Karan, Veysel Karani Tur, Süleyman Unutmaz şiirleri göz dolduran, yetenekli genç şairlere sayfalara sürekli yer vererek kalitenin adresi olduğunu gösteriyor. Önceki sayılarda olduğu gibi bu isimleri yine Aşkar’ın 22. sayısında okuyacaksınız. Ayrıca derginin şiir sayfalarında Mustafa Uçurum, Rıdvan Ünal, Ozan Can Türkmen, Murat Çelik, Yavuz Ertürk yerini alıyor.

Aşkar’ın hikâye sayfalarındaki hareketlilik öteden beri gözlenen bir şeydi. Derginin son sayfasında yer alan Aykut Ertuğrul'un “Ömer Seyfettin Ödülü” aldığı haberini de hatırlayarak Aşkar’ın hikâye sayfalarına bakalım. İlginç bir deneme yapılmış bu sayıda. Aykut Ertuğrul'un 21. sayıda yer alan hikâyesine “Son Anahtar Ve Başka Bir İhtimal” başlıklı hikâyesiyle mukabele etmiş Fatma Akkubak. Aykut Ertuğrul, Aşkar’ın önceki sayısında hikâyesine bir dipnot düşmüş ve okuyucuyu hikâyenin bir bölümünü yazmaya davet etmişti. Aşkar’da hikâyelerini bazen bir hüzünle, bazen bir tebessümle okuduğumuz “Postmodern Meddah” Mustafa Çiftçi'nin yeni hikâyesi “Deli Hamit'in Oğlu Bilal İle Zabıta Haydar'ın Kızı Neslihan” bize mahsus bir neşeyi ve hüznü aynı anda bünyesinde barındırarak arzı endam ediyor. Söyleşisi de derginin sayfalarında yer alan Yılmaz Yılmaz ise ilginç, eşine az rastlanır, bu toprakların suyundan içtiği belli, mütevekkil bir karakterin hikayesine bizi ortak ediyor: “Çingene” Aşkar’da son dönemde yer alan Mazlum Dirican “Rüya Defterleri” ile, Aysun Ellidokuzoğlu “Ekimin On Üçü” ile, İsmail Isparta “Sesler Ve Gölgeler” ile, Regaib Albayrak Da “Taksim Hitabesi” ile dergide hikaye bölümüne nefeslendiren isimler.

Aşkar bu haliyle bakalım 23. sayıda neler olacak dedirten ve heyecanla bekleten dergilerimiz arasında yerini almıştır.

Lokman Günay

2012-06-08

'Türk Edebiyatı' dergisinde “muhafazakâr sanat tartışması"

Haziran 2012

Bu sayımız, her zaman olduğu gibi bir röportajla başlıyor. Türk Tarih Kurumunca yayımlanan Türkiye’de Popüler Tarihçilik 1908-1960 adlı önemli eserin yazarı Dr. Ahmet Özcan, arkadaşımız Kılıç Karaosman’ın popüler tarihçiliğin geçmişi, bugünü ve tarih ilmine katkıları konusundaki sorularını cevaplandırdı.

Bildiğiniz gibi, birkaç ay önce Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, İstanbul’da verdiği bir konferansta “Nasıl muhafazakâr kesimin bir demokrasi anlayışı varsa, muhafazakâr estetik ve sanatın normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz” demiş ve basında hâlâ devam eden “Muhafazakâr sanat” tartışmasına yol açmıştı. Biz de bu konuda öteden beri düşündüklerini bildiğimiz dostlarımıza, “Haydi buyurunuz!” dedik. Mehmet Narlı, İbrahim Şahin, Bahtiyar Aslan ve Mehmet Aycı davetimize icabet ederek görüşlerini açıkladılar. Bu konudaki her görüşe açığız ve okuyacağınız yazılarda dile getirilen görüşlere itirazı olanların yazılarına de memnuniyetle yer veririz.

Muhafazakârlık tartışmalarında ismi çok zikredilen T. S. Eliot hakkında Amerikan Edebiyatı Profesörü Dr. A. Didem Uslu’nun kaleme aldığı yazıya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Didem Hanım’ın imzasını dergimizin bundan sonraki sayılarında da sık sık göreceksiniz. Bu sayının önemli yazılarından biri de Yadigâr Türkeli Sanlı imzasını taşıyor. Postmodern edebiyatın oryantalist nitelik taşıyıp taşımadığını tartışan Yadigâr Hanım, postmodern edebiyatın, hitap ettiği toplumu tarihsizleştirmek amacı taşıdığı görüşünde.

Yirminci yüzyılın en büyük mimarlarından sayılan Le Corbusier aleyhinde yazılmış bir yazıyı da bu sayımızda okuyacaksınız. Theodore Dalrymple imzasını ve “Le Corbusier Savaş Bombalarından Daha Yıkıcı” başlığını taşıyan bu yazı Türkçeye Senail Özkan tarafından çevrildi.

Alman Edebiyatı profesörü olmakla beraber, modern Türk edebiyatı üzerine yazdığı eleştirilerle tanınan Dr. Gürsel Aytaç hocamız, bu sayıda polisiye romanın önemli isimlerinden Ahmet Ümit’in Sultanı Öldürmek adlı son romanını; Tamer Kütükçü de Mehmed Celâl’in “Tanzimat’la Servet-i Fünun romanı arasında” sıkıştığını düşündüğü Küçük Gelin’ini değerlendirdi.

Hüseyin Raşit Yılmaz, Erol Güngör’ün Türk milliyetçiliği tasavvurunu bu büyük düşünce adamının Türk Kültürü ve Milliyetçilik adlı eserinden yola çıkarak ele aldı. Altan Daliorman, tatlı üslûbuyla ortaokulda Türkçe öğretmeni olan Rikkat Ilgaz’la Hababam Sınıfı’nın ünlü yazarı Rifat Ilgaz arasındaki ölümsüz aşkı anlatıyor. Prof. Dr. Namık Açıkgöz, eskilerin “müştemilü’z-ziddeyn” dedikleri “oksimoron” kavramının divan şiirindeki yansımalarına baktı. Ayşe Kasap, eski çocuk dergilerinde çocuklara okuma zevki ve alışkanlığı kazandırmak için neler yapıldığını araştırdı. Prof. Dr. Kenan Erdoğan’ın ilk bölümünün geçen sayıda yayımladığımız “İran ve Afganistan İzlenimleri”nin ikinci ve son bölümünü de bu sayıda okuyacaksınız.

Bu sayıda Deniz Özbeyli, Kübra Kader Erkoyuncu ve Nazan Özen’in birer hikâyesini; Cevdet Karal, Kalender Yıldız, Nurettin Durman, Abdurrahman Şimşek, İsmail Aykanat, Mehmet Özdemir, Nazlı Yıldırım, Ahmet Cora, Mustafa Özçelik, Melike Şen, Ahmet Mahir Pekşen ve Ömer Duman’ın da şiirlerini okuyacaksınız.

Kırkambar’ımız her zaman olduğu gibi dopdolu.

Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak üzere… Muhabbetle efendim.

Beşir Ayvazoğlu

'Temrin' 50. sayısıyla okurunu selamlıyor

Haziran’ın « merhaba » demesiyle birlikte Temrin de 50. sayısıyla okurunu selamlıyor. Bu sayısında öykü ve şiire ağırlık veren dergi, bunların yanı sıra dikkatle okunmayı bekleyen nitelikli inceleme yazılarını sizlerin ilgisine sunuyor.

Temrin Edebiyat Dergisi, dergiye gelen yazı ve şiirleri ince ince değerlendiren yayın kurulu ve gönderilen tüm ürünlerin sahiplerine olumlu ya da olumsuz cevapla geri dönmeyi kendine düstur edinmiş sistemiyle ; eş-dost çalışmalarını hatır-gönül sebebiyle yayınlamaktan helâk olmuş dergilerden kendini ayırıyor. Kapağa ana spot olarak taşınmış olan Sezgin Selvi imzalı « Kemal Tahir’in Romanlarında Eşkıyalık Olgusu ve Anadolu Eşkıyalığı » isimli yazı dikkatle okunmayı hak ediyor. Haziran ayının şiirdeki hazin yerine istinaden, Fatih Yavuz Çiçek’in kaleme almış olduğu « Haziran’da Ölmek Zor » başlıklı yazı da arşivlere alınacak bir nitelik taşıyor. Bunların yanı sıra Mehmet Şamil Baş ve Ahmet Turan Alkan ile yapılmış iki ayrı söyleşi, sayıya zenginlik katan unsurlardan. 50. sayıya katkıda bulunan diğer isimler şöyle :

Şiirleriyle : Leyla Mihrinaz Engin, Murat Özel, Özkan Dursun, Seyit Pelitli, Sümeyye Şeker, Tugay Kaban.

Yazılarıyla : Fatih Yavuz Çiçek, Halil İbrahim Polat, Hasan Parlak, Ilgaz Aras, Kemal Çelik, Leyla Karaca, Saliha Malhun, Semiha Kavak, Sevgi Korkusuz, Sezgin Selvi, Şeniz Bayır, Şeref Yılmaz

Derginin sabit bölümleri olan « Seyr-i Fuad », « Künye » ve « Devran » da yine okurun beğenisine sunuluyor. Devran’ı Nergihan Yeşilyurt, Seyr-i Fuad’ı ise bu sayıda Hakan Bilge hazırladı.

Temrin bir yandan usta kalemleri sayfalarında ağırlamayı devam ettirirken, öte yandan genç kalemlere yer vermeyi ve edebiyat namına yapılan her iyi hareketi desteklemeyi sürdürüyor.
Kapak çizimlerini Alperen Köseoğlu’nun yaptığı Temrin, her ayın ilk haftası bayilerdeki yerini alıyor ve abonelerine ulaşıyor.

İÇERİK

ŞİİR
Özkan Dursun/ İnsanlar Ya Ben
Murat Özel/ Çocuk Asprini
Leyla Mihrinaz Engin/ Fal
Sümeyye Şeker/ Sefer
Tugay Kaban/ Sebeb-i Telifi Aklımda Raksın
Seyit Pelitli/ Nasır

ÖYKÜ-İNCELEME
Semiha Kavak/ Şiirde İmge Gerçekliği
Sevgi Korkusuz/ Baharı Beklerken
Hasan Parlak/ Aşk’a Akan Yolculuk
Şeniz Bayır/ Musa
Kemal Çelik/ Başlangıçta Hiçbir Şey Yoktu
Halil İbrahim Polat/ Fadima
Yusuf Karabel/ Büyük Renklerin Haydudu
Saliha Malhun/ Soya Nizâm Veren Velî: Hâce Ebû Yâkub Yûsuf Elhemedânî Hazretleri

SÖYLEŞİ-ARAŞTIRMA-TAHLİL
Şeref Yılmaz/ Altıncı Şehrin Mimarı: Ahmet Turan Alkan
Fatih Yavuz Çiçek/ Haziran’da Ölmek Zor
Sezgin Selvi/ Kemal Tahir’in Romanlarında Eşkıyalık Olgusu ve Anadolu Eşkıyalığı
Ilgaz Aras/ Geçmişin Leyla’sı, bugünün Ella’sı, geleceğin Elsa’sı ve Aragon
Leyla Karaca/ “Şiirim Amel Defterimdir”

SEYR-İ FUAD
Hakan Bilge/ Aşktan da Üstün

DEVRAN
Nergihan Yeşilyurt/

2012-06-06

Yayın Dünyasının Gözbebekleri

Yayın Dünyasının Gözbebekleri başlığını verdiğim bu dergi ve kitap tanıtım yazıma geri dönüşlere göre ilgi iyiydi. Hem dergileri insanlara tanıtmak adına hem de bu güzide dergileri sizlerin istifadesine sunmak açısından yararlı bir yazı demeti olacağını ümit ediyorum.

Gaziantep’ten çıkıp gelen Serencam dergisiyle yazı demetine devam edeyim. Serencam dergisi, Genç Yazar ve Sanatçılar Derneğince çıkarılıyor. Yayın yönetmenliğini Gülşen Gazel’in yaptığı dergide ağırlıklı olarak deneme yazıları mevcut. Sanatalemi.net’in yazarlarından Bestami Yazgan’ın da bir şiiri bulunuyor. Bana ulaşan dergi 1 sayı. Sadık Yalsızuçanlar, Gülşen Gazel, Gülnaz Eliaçık, Nergihan Yeşilyurt, Recep Şükrü Güngör ve Nihat Dağlı yayın dünyasından aşina olduğumuz isimlerden bazıları… İstanbul dışında dergicilik zor zanaattır. Dağıtım başlı başına bir derttir. Buna rağmen dergi çıkarma cesareti takdire şayandır. Bu bakımdan Serencamın uzun ömürlü olmasını diliyorum. Dergiye ulaşmak isteyenlerse www.serencamdergisi.com adresini ziyaret edebilirler.

Yayın dünyasına katılan her yeni dergi, yeni bir heyecan… Ayrıca bu kulvarda bir şeyler söylemesi bakımından da önemli. Her ne kadar dergilerin çok olmasından şikâyet etsek de o derginin çevresinden başlayarak dalga dalga yayılması ve okur yelpazesini genişletme azmini de önemsiyorum. Bu düşünceler arasında elime yeni bir dergi geçiyor. Acemi dergisi… Acemi dergisi, adından da anlaşılacağı üzere hiçbir iddiası olmayan okul dergi olarak çıkmaktadır. Bir şeyler yazma heyecanıyla kaleme sarılan eller; şiir, öykü, inceleme ve söyleşilerle bizleri selamlıyor. Acemi dergisine her ne kadar yeni çıkmış desem de 3. sayısı elime ulaşmış durumda. İki ayda bir yayımlanan dergiye ulaşmak isteyenler www.acemidergisi.com sitesini ziyaret edebilirler. “Sanat Toplumun Vitrinidir” spotuyla Dilek Nigar Aksakal ile yapılan söyleşiye dikkat çekilmiş. Baskısı ve kapak resmiyle de göz dolduran cinsten. Ömrünün uzun olması dileğiyle.

Ve sırada Çorum’dan gelen bir dergiyle devam etmek istiyorum. Çorum deyince de meşhur Çorum leblebisi akla gelmiyor değil, her ne kadar canımız Çorum leblebisi çekmiş olsa da Aşkın (e) Hali dergisine şöyle kısaca bakınca belki isteğimizi bastırırız… Kenan Yaşar, Metin Demirci ve Eyyüp Akyüz’ün çekip çevirdiği dergi üç ayda bir yayımlanıyor. Elimde 26. sayısı mevcut… Şiir, Deneme, Öykü ve Makalelerle dergi bir bahar çeşnisine bezenmiş durumda. Aşkın (e) Hali dergisine ulaşmak isteyenler ise www.askinehali.com adresini kullanabilirler.

Yıllar önce sanatalemi.net sitesi vesilesiyle gördüğüm ve irtibata geçmemle birlikte tanıdığım Temrin dergisinden bahsetmek istiyorum. Derginin Genel Yayın Yönetmenliğini Şeref Yılmaz yapıyor. Şiirleriyle okur kitlesini oluşturan Elif Nuray ise derginin editörü… Her ay muntazaman çıkan dergi, 50. sayısına ulaşmış durumda. Başlangıçta yazarlık okulu öğrencilerinin yazılarını yayımlayabilecek bir uygulama sahası olan dergi zamanla usta çırak ilişkisinin harmanlandığı bir yere dönmüş durumda. Emin adımlarla yoluna devam eden Temrin dergisinin son sayısında “Kemal Tahir’in Romanlarında Eşkıyalık” konulu inceleme yazısı dikkat çekiyor. Sezgin Selvi’nin kaleme aldığı bu yazı okunası. Şiir ve öykülerle bezenen dergide inceleme yazıları da mevcut. Sıra dışı boyutuyla ve her ay birbirinden ilginç kapak resimleriyle de göz dolduran Temrinin daha nice sayılara merdiven dayamasını diliyorum. Temrin dergisine ulaşmak isteyenler, www.temrindergisi.com adresini ziyaret edebilirler.

Dergiler arasında yüzerken bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kişiliğiyle her zaman örnek aldığım, güzel insan Selçuk Alkan’ın Aşk Güzergâhının Gizemi isimli romanı Kent Kitap yayınları arasından çıktı. Günümüzden geçmişe giderek Hüdayi hazretlerini ve dolayısıyla İstanbul’u konu alan bu romanın çıktığını duyurmuş olayım. Şu anda kitabı okuyorum inşallah okuduktan sonra naçizane bir tanıtım yazısı yazmayı ümit ediyorum.

Türk Dili dergisiyle devam edelim, Türk Dil Kurumu tarafından her ay yayımlanan derginin Nisan 2012 (724.) sayısı elimde. Sadece abonelerine ulaştırılan dergide özellikle Prof. Hamza Zülfikar’ı beğeniyle takip ediyorum. Türk Dil Kurumu eski başkanlarından da olan Hamza Zülfikar’ın yazılarıyla Türkçe’mizin güzelliklerini daha iyi anlıyor ve zaman zaman da geçmiş ile günümüz arasındaki dil mukayeseleri yapma şansı yakalıyoruz. Türk Dili dergisinde de hikâyeler, şiirler mevcut ama akademik yönünün de olduğunu unutmamak lazım. Buna rağmen herkesin kolayca anlayacağı ve okunası dergiler arasında olduğunu söylemekte fayda var. Dergiye ulaşmak için www.tdk.gov.tr adresini kullabilirsiniz.

Yayımlandığı ilk günden beri takip ettiğim Dil ve Edebiyat dergisi şu zamanlarda biraz daha halka açılmaya başlamış desem yanılmış olmam sanırım. Daha çok akademik seviyede ilerleyen dergi son zamanlarda halka da hitap edecek şekilde içerikleri zenginleştirmiş durumda. Zaman zaman sosyal konulardaki ağırlığını da hissettirse de edebiyat kulvarında önemli konulara imza atıyor. F klavye kullanımı ve Anayasanın Dili gibi sosyal konularda da önemli girişimleriyle dikkatlerini üzerine çektiğini biliyoruz. Ayrıca İstanbul’da düzenlenen çeşitli edebiyat yarışmalarıyla da gençlere edebiyatı sevdirme noktasında önemli girişimlerde bulunduğu yadsınamaz. Türkiye Dil ve Edebiyat derneğince yayımlanan dergi 42. sayısına ulaşmış durumda. “Muhafazakar Sanat Neyi Koruyor?” kapak yazısıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Birbirinden güzel deneme, inceleme, gezi yazılarının yanı sıra dergi ve kitap tanıtımlarının yer aldığı dergi yeni yüzüyle bizlere adeta tebessüm ediyor. Dergiyle iletişime geçebilmek için www.ded.org.tr adresini kullanmanız mümkün.

Dergiyi çıktığı günden bu yana takip ediyorum dedim de günlerin ne kadar hızlı geçtiğini anımsadım bir an. Bu kadar hızlı geçen zaman karşısında acaba birbirimize olan vefa duygusunu ne derece yerine getiriyoruz, biraz durup bunu düşünmek gerekiyor sanırım. Demek ki edebiyat kulvarında gezerken sosyal konular da zihnimize aksediyor.

Edebiyat bazen de değirmende öğütülür… Yazılar yazıldıktan sonra biraz dinlensin diye beklenir ya. Çayı atar atmaz içilmez haliyle, biraz beklemek ve demlenerek tadını alması sağlanır. Bu tabiri yazılar için de kullanırız. İşte ha demlemek ha değirmende çevirmek aynı şey olsa gerek derken Sakarya’dan çıka gelen Değirmen dergisinden bahsetmemek olmaz. Hemşehrim Rüstem Budak’ın büyük himmetlerine haksızlık etmiş olurum sonra… Değirmen dergisinin elimdeki sayısı 29-30-31 Ocak-Haziran 2012. 432 sayfadan oluşan bu hacimli dergi tam arşivlik. Kitapseverlerin mutlaka edinmesi gereken ve elinin altında başvuru kaynağı olarak kullanacak bir dergi olduğunu hatırlatmak isterim, çünkü “Yüzyılın Dergileri 1900-2000” başlığıyla bu yüzyıl içinde edebiyatımızda yer edinmiş dergilerden bahsediliyor. Çok önemli olan bu sayının yakın zamanda tükeneceğini düşünüyorum. Bitmeden almak için, www.degirmendergisi.com adresine müracaat etmeniz kâfi…

Bu yazımda yedi dergiyi tanıtma imkânı buldum. Bana ulaşan ve bu köşede tanıtmamı istediğiniz dergiler, yayınlar olursa eafsin@hotmail.com adresiyle iletişim kurarak bana bildirebilirsiniz.

Bu arada sanatalemi.net’in kurucusu Mehmet Nuri Yardım hocamızın, kendisiyle müsemma olan Edebiyatımızın Güler Yüzü isimli kitabının yeni baskısı Yağmur Yayınevince yapılmış. Söz sanatını nüktedanlıklarıyla da dile getiren ustaların hayatlarındaki bu ilginç anekdotların olduğu eser, her edebiyatçının, edebiyata ilgi duyanların elinde olması gerekir. Bu eseri yeni baskıyla edebiyat dünyamıza kazandıran Süleyman Özdemir beyi de tebrik etmek istiyorum. Edebiyata dair önemli kazanımlar sağlayan Yağmur Yayınevinin bu duruşu önemli. Edebiyat, hepimizin ortak mirasıdır, dolayısıyla onu paylaşmak, anlatmak, yaymak da görevimizdir.

Erol Afşin

EDEP edebiyat dergisinin 28.sayısı çıktı

Haziran 2012

Edep edebiyat dergisinin 28. sayısı sayısı çıktı.

Bu sayının şairleri Adem Turan, Rasim Demirtaş, Çağatay Telli, Mehmet Yıldırım, Mehmet Aycı, Nurettin Durman, Mustafa Oğuz, Mustafa Ökkeş Evren.

Öyküleriyle Özden Apaydın, Telman Bayramoğlu, Hatice Akkanat, yazılarıyla Musa Deniz, Eyüp Önder, Arif Ay, Selçuk Azmanoğlu, Adem Turan, Şehrengizi'yle Erdal Çakır yer alıyorlar.

Güldeste ve Rivayet Ola ki köşeleri de Haziran sayısının sürprizleri.

İrtibat:
edepdergisi@gmail.com

2012-06-05

'Yüzakı' dergisinin 88.sayısı

VUSLAT DİPLOMASI


Eğitim-öğretim mevsiminin sonundayız. Sekiz aylık gayretlerin neticesi, kâğıt üzerine yansıyor. Bazı öğrencilerimiz de son senelerindeler, yılların emeğinin karşılığını bir diploma sûretinde alacaklar.

Paranın-maddiyatın aşırı bir şekilde öne çıktığı çok dünyevîleşmiş bir devirdeyiz. Dolayısıyla bir para kazanma yolu hâlinde, meslek sahibi olmak da çok önemseniyor. İyi, yüksek gelir getiren bir meslek sahibi olmak için de tahsil şart...

Bu gaye için, daha ilköğretim sıralarında bir yarıştır başlıyor. İmtihanlar imtihanları kovalıyor. Her şey biraz daha müreffeh bir dünya hayatı, biraz daha rahat bir emeklilik için mi?

Ya edep tahsili? Ya insanlık tahsili? Ya kulluk tahsili?.. Ya ebedî hayat... Ya dünya hayatının ta kendisi olduğu imtihan dershânesi... «Oku!» emrinin muhtevâsı bu mu?
Hayat boyu eğitimin gerçek diploması, vuslat diploması...

Dünya, o imtihan için çekilen bir firkat âlemi...

Bir gurbet diyarı... O vuslat diplomasını almak için, kalb-i selîm götürmek şart... Bağdatlı Rûhî’nin dediği gibi:
Sanma ey hâce ki, senden zer u sîm isterler,
«Yevme lâ yenfau»da kalb-i selîm isterler!..
Her şeydeki ibreti görmek ve göstermek arzusuyla, örgün eğitimin tatile girdiği şu mevsimde, ölüm ve kıyâmetten başka hiçbir tatili olmayan ebedî tahsili, gerçek diplomayı aldık gündemimize;

Yerden alkış alacak diploma çoktur sende,
Gökten alkış alacak karnelerin var mı gönül?

suâliyle konuyu özetleyen Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; vuslat diplomasının, omuzlarda insanın bir ömür doldurduğu artı notlarla elde edilebileceğine dikkat çekti. İnsanın, ancak mânevî doğumunu gerçekleştirerek kemâle erebileceğini, bu doğumun da ancak İslâm’ın rahminde, Hazret-i Peygamber’in ellerinde mümkün olabileceğini vurguladı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, İmâm-ı Rabbânî’nin bir düstûrundan hareketle, «Hayat Karnemizi Sağdan Almanın Çaresi»ni «FAYDALI İLİM, SÂLİH AMEL VE TAKVÂ...» olarak arz eden makalesinde, dünya imtihanının müfredatı sadedinde kuyumcu terazisi hassâsiyetinde bir kulluğu kaleme aldı.

Kalbin Gözyaşlarında Orhan, nikâhın kerâmetiyle tamamlanıp, Hâfız Orhan Hoca olurken; Eğitim Notlarında hakikîsi ve şeytan hilesi şeklindeki tehlikelisi ile teslîmiyet var.

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI; âhirette kimin kiminle beraber olacağını, beraberlik mefhumunun mânâ muhtevâsı içinde araştırmaya devam etti. Ayla AĞABEGÜM; “Ninelerimiz, hangi fakülteden diploma almıştı?” diye sorarak, batı tarzı meslek edindirici tahsile yüklenirken, edep, terbiye, âdâb-ı muâşeret eğitimini ihmal ettiğimizi hatırlattı. Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ; dînî eğitimde üç tarzın mektep, medrese ve tekke usûllerinin, karşı karşıya değil bir arada göstereceği verimliliği ele aldı. Fatih GARCAN; hüzünle başlayan, sürurla nihayetlenen bir karne günü hikâyesi paylaştı.
H. Kübra ERGİN; 16 Haziran akşamı idrâk edeceğimiz Mîrac Kandili vesilesiyle, milletimizin bu mübârek hâtırayı değerlendirişindeki ufku ele aldı. İrfan ÖZTÜRK, günahkâra merhamet ve iyiliğin muhteşem gücünü; Âdem SARAÇ ilk müslümanlardan hakikatin peşinden koşan bir misali yazdı.

Sami GÖKSÜN; kitâb-ı âmâlin yani amel defterlerinin, kullara arz edilişine dair Allâh’ın kitabında yer alan dehşetli sahneleri aktararak düşünmeye davet etti. Hadi ÖNAL; öğrencilerimizin üniversite mezunu değil, adam olmalarında ferde, aileye ve devlete düşen vazifeleri hatırlattı.

Aynur TUTKUN; dindar gençlik tartışmalarına temas ederek, ahlâk eğitiminde dînî telkin ve öğütlerin, beyin programlama noktasındaki katkılarını serdetti. Ahmet ZİYLAN da; erdemli davranışın âhiret tarafının önemini, yapmacıklık ile samimiyetin derin farkını işledi.

Tarih köşemizde, Sokullu Mehmed Paşa ve Kıbrıs’ın fethi yanında, Sultan Abdülaziz, Fuat KÖPRÜLÜ gibi şahsiyetlerle buluşacaksınız. Yakın tarihimizden mühim bir öğretmen Mahir İZ ve devrimizin en mühim ilim adamlarından Fuat SEZGİN, muhtevâlı birer yazı ile dosyamızda...

Şiir... Hayat imtihanının ağır müfredâtında, rûha ferahlık veren en güzel okuma parçaları...

Amel defterlerini yüz akıyla alabilmek için, yüz akı bir kulluk gerek... Gurbeti hissettirip ağlatmak, vuslatı arzulatmak gerek... Bu hakikatleri bir de şiir diliyle söylemek ve dinlemek gerek...

Yoksa, ilmin, eğitimin, tahsilin bir kuru mesleğe giriş belgesine ircâ edilmesi gibi, şiir de nefsânî lâkırdıların oyuncağı olup gidiyor. Sözü, öze döndürmek de, imtihanımızın bir parçası...

Hayat, kitaplar ile güzel

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca Türkiye genelinde başlatılan “Kitap Hayattır” projesi Karamanda Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünce hayata geçirildi.

İl Müdürlüğü bünyesindeki kuruluşlarda korunma ve bakım altında bulunan her yaştaki çocukların katılımı ile Sevgi Evleri ve kız yetiştirme yurdu bahçesinde şair-yazar Murat Soyak’ın kitaplarını imzalaması ve kitap üzerine söyleşisiyle program gerçekleştirildi.

“Kitap Hayattır” sloganı ile kitap okumayı, incelemeyi değerlendirmeyi içeren en az 45 dakikalık bir günlük yaşam etkinliği planladıklarını dile getiren İl Müdürü Hasan Erkan sözlerine şöyle devam etti: “Çocuklarımızın motivasyonlarını artırarak, bilgi ve kültür düzeylerinin gelişimini olumlu yönde etkilemesi anlamında kitap okumak çok önemlidir. Bizde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü olarak çocuklara kitap okumayı zorla değil de, sevdirilerek ve severek okumaları hususunda elimizden geleni yapacağız. Bu bağlamda bizlerden desteklerini esirgemeyen şair-yazar Murat Soyak beyefendiye saygılarımı sunuyorum” dedi.

Kitap sevgisi ve okuma bilinci üzerine yaptığı konuşmada Murat Soyak şu konulara değindi: “Zamanında başlamak güzel. Çocukluk, gençlik bitmez gibi. Oysa günler kuşlar gibi uçup gitmekte. Kişinin kendisini tanıma, bilme süreci olarak o ilk gençlik günleri kıymetli bir çağdır. Çılgınlığın, gücün, maceranın, öfkenin, sevginin doruklarda gezindiği bir dönem. Bu aşamada “kendini bil” düsturunu hatırlamak gerek. Evet, bunu sağlayacak olan öncelikle esaslı okumalardır. Doğuyu ve batıyı kitapların aydınlığında derinliğine okumak, gelecek için büyük kazanım sağlar. Yazarların eserlerini bir külliyat kapsamında okumak gerek. Okumalar sonrasında bir güzellik, iyilik sökün edecektir. Öncelikle okuma çabasını sürekli kılmak gerekiyor. Doğru ve yararlı okumalar neticesinde güzellikler, iyilikler çoğalacaktır. Okuduklarımızın etkisi ile yeni kapılar açılacaktır. Okumak eylemi, hayatı anlamlı kılmak içindir. Bir ışık düşmeli hayata, insana… Böylelikle duygu ve düşünce dünyamız zenginleşecektir. Ve elbette doğru insanlar ile yürüyüşe başlamak hayatı verimli kılacaktır. Yola çıkar iken “yoldaş” seçimi önemli. Gelecek zamanlara iyi hazırlanmak gerekiyor. Çalışmak, daha çok çalışmak… İçinde bulunduğumuz zorluklara, şartlara teslim olmak yerine; mücadele ruhu esas olmalı. Karanlıklara karşı bir ışık… Yoksa dışarısı bizi kuşatacak. Yol gösterici, rehber şahsiyetlerin varlığı önemli. Bu aşamada daha çok okumak üzerinde durmak gerek. Bir de doğru insanları seçmek önemli.”

Etkinlik içinde çocuklar ve gençler okumak-yazmak konulu sorular yönelttiler. Soru-cevap eşliğinde gelişen sohbet sonrasında Murat Soyak kitaplarını imzaladı.

H. Edip Tunç

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com