acemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
acemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2012-07-15

'Acemi' dergi


Temmuz-Eylül 2012

Zamanın yıpratıcı etkisine bir karşı çıkıştır yeniyi sevmek ve yitirdiklerimize karşı teselli edici bir umut ihtiyacıdır yeniyi özleyiş. İdeallerin başarılma özgüvenine açılan sihirli bir kapıdır her yeni başlangıç. Genelde tüm sanat branşları ve özelde ise bahis konumuz olan edebiyat sanatı; insanlar için yenileşmenin ve ruhsal olgunluğa ulaşabilmenin en değerli araçlarından biri olmuştur. Böylelikle bir öncekinde saklı kalmış güzellikleri yeni bir sayıda ulaşılabilir kılma etkisi, Acemi’nin 4. sayısıyla bir kez daha hayat bulmakta. O telaşlı, özverili ve içtenlikli çabaların sonucunda, Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan yaz dönemi sayımız bu defa da sizlerin okuma ve değerlendirmelerinize sunulmanın kıvancını taşıyor. Ne mutlu ki gerçekleşmesi özlenen bir projemizi sizlerle paylaşmamızın bu kez 4. buluşmasındayız.

Acemi kadrosu olarak bizler, hoşgörü ve disiplin dengesinin ihmal edilmeyişi ve daima; küstürmek değil, yeni kalemler kazanmak üzerine temellendirilmiş bir yayın politikası izleme kararlılığımızı sonuna kadar sürdürmek gayretinde olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Yaşadığımız zaman itibariyle Edebî yolculuğumuza katılan ve katılacak olanlarla daha verimli birlikteliklerimiz oluşmakta. Bir okul olma sözümüzün arkasında olduğumuzu unutulacak bir vaat olarak değil, her yeni sayımızla ortaya koyduğumuz icraatlarla ispat etmekteyiz. Acemi’ye gönderilen yazı ve şiir sayılarındaki artış ise bu samimi gayretlerimizin daha fazla ilgi ve takiple karşılık bulduğunun göstergesidir.

Bu sayımızda, sizler için sekiz şairimizin şiirleri yer aldı:

Ebru Tabiloğlu - Anka mevsimi, Emre Dal,- Siyah beyaz Gece, Enes Kolan - Kanayan, Hatice Eğilmez Kaya - Ölüm Var, Nurten Can - Deniz Kollarımda, Sertaç Gereç - Endülüs Hatırası, Tugay Kaban - Medlûl ve Ünsal Atasoy - Yoz adlı eserleriyle beğeni ve değerlendirmelerinize sunulmakta.

Nesir yazıların oluşturduğu bölümümüzde ise kitap sahibi yazarlarımızın, edebiyata yeni adım atmış ve yeteneklerini geliştirme yolunda ilerleyen kalem sahipleriyle aynı ortamı nasıl bir uyum içersinde paylaştıklarını rahatlıkla gözlemleyeceğiniz ve yazıları beğenerek okuyacağınız umudundayız. Bu kısımdaki yazarlarımızın isimleri de şöyledir:

Gülçin Pehlivan – Ebedi Halka, Nurcan Esen,- Yılanın Böylesi, Fatma Atıcı – Deniz, İnci, Hayret, sen ve Ben, Mehmet Ballı – Asıl Azarsa İşte Bal Böyle Kokar, Hatice Hande Kapan – Umudun Rengi Gri, Meltem Vatan Demirci – Akıl Karmaşası, Semrin Şahin – Bağnazın laneti, Sevgi Korkusuz – Gönlümdeki Nadideler, Tuba Hayriye – Garip Bir Gün Daha, Hanife Altun – Düş Hekimi, Nevin Akbulut- Kız Kulesinden Denize, Mustafa Bilgücü – İnsan Beta, Esranur Turan- Gözlerin Bir Kaşık Bal Olsa, Okan Yalvaç – Aşkın Diğer Adıyla Korkmak,Tugay Kaban – Yağmur Kahvehanesi, Cansaran Kızıltaş – İğde Kokusu, Müjdat Ustaoğlu – Onlar Hiç Ayrılmadı.

Yeni sayıda buluşmak dileğiyle iyi okumalar…

2012-06-06

Yayın Dünyasının Gözbebekleri

Yayın Dünyasının Gözbebekleri başlığını verdiğim bu dergi ve kitap tanıtım yazıma geri dönüşlere göre ilgi iyiydi. Hem dergileri insanlara tanıtmak adına hem de bu güzide dergileri sizlerin istifadesine sunmak açısından yararlı bir yazı demeti olacağını ümit ediyorum.

Gaziantep’ten çıkıp gelen Serencam dergisiyle yazı demetine devam edeyim. Serencam dergisi, Genç Yazar ve Sanatçılar Derneğince çıkarılıyor. Yayın yönetmenliğini Gülşen Gazel’in yaptığı dergide ağırlıklı olarak deneme yazıları mevcut. Sanatalemi.net’in yazarlarından Bestami Yazgan’ın da bir şiiri bulunuyor. Bana ulaşan dergi 1 sayı. Sadık Yalsızuçanlar, Gülşen Gazel, Gülnaz Eliaçık, Nergihan Yeşilyurt, Recep Şükrü Güngör ve Nihat Dağlı yayın dünyasından aşina olduğumuz isimlerden bazıları… İstanbul dışında dergicilik zor zanaattır. Dağıtım başlı başına bir derttir. Buna rağmen dergi çıkarma cesareti takdire şayandır. Bu bakımdan Serencamın uzun ömürlü olmasını diliyorum. Dergiye ulaşmak isteyenlerse www.serencamdergisi.com adresini ziyaret edebilirler.

Yayın dünyasına katılan her yeni dergi, yeni bir heyecan… Ayrıca bu kulvarda bir şeyler söylemesi bakımından da önemli. Her ne kadar dergilerin çok olmasından şikâyet etsek de o derginin çevresinden başlayarak dalga dalga yayılması ve okur yelpazesini genişletme azmini de önemsiyorum. Bu düşünceler arasında elime yeni bir dergi geçiyor. Acemi dergisi… Acemi dergisi, adından da anlaşılacağı üzere hiçbir iddiası olmayan okul dergi olarak çıkmaktadır. Bir şeyler yazma heyecanıyla kaleme sarılan eller; şiir, öykü, inceleme ve söyleşilerle bizleri selamlıyor. Acemi dergisine her ne kadar yeni çıkmış desem de 3. sayısı elime ulaşmış durumda. İki ayda bir yayımlanan dergiye ulaşmak isteyenler www.acemidergisi.com sitesini ziyaret edebilirler. “Sanat Toplumun Vitrinidir” spotuyla Dilek Nigar Aksakal ile yapılan söyleşiye dikkat çekilmiş. Baskısı ve kapak resmiyle de göz dolduran cinsten. Ömrünün uzun olması dileğiyle.

Ve sırada Çorum’dan gelen bir dergiyle devam etmek istiyorum. Çorum deyince de meşhur Çorum leblebisi akla gelmiyor değil, her ne kadar canımız Çorum leblebisi çekmiş olsa da Aşkın (e) Hali dergisine şöyle kısaca bakınca belki isteğimizi bastırırız… Kenan Yaşar, Metin Demirci ve Eyyüp Akyüz’ün çekip çevirdiği dergi üç ayda bir yayımlanıyor. Elimde 26. sayısı mevcut… Şiir, Deneme, Öykü ve Makalelerle dergi bir bahar çeşnisine bezenmiş durumda. Aşkın (e) Hali dergisine ulaşmak isteyenler ise www.askinehali.com adresini kullanabilirler.

Yıllar önce sanatalemi.net sitesi vesilesiyle gördüğüm ve irtibata geçmemle birlikte tanıdığım Temrin dergisinden bahsetmek istiyorum. Derginin Genel Yayın Yönetmenliğini Şeref Yılmaz yapıyor. Şiirleriyle okur kitlesini oluşturan Elif Nuray ise derginin editörü… Her ay muntazaman çıkan dergi, 50. sayısına ulaşmış durumda. Başlangıçta yazarlık okulu öğrencilerinin yazılarını yayımlayabilecek bir uygulama sahası olan dergi zamanla usta çırak ilişkisinin harmanlandığı bir yere dönmüş durumda. Emin adımlarla yoluna devam eden Temrin dergisinin son sayısında “Kemal Tahir’in Romanlarında Eşkıyalık” konulu inceleme yazısı dikkat çekiyor. Sezgin Selvi’nin kaleme aldığı bu yazı okunası. Şiir ve öykülerle bezenen dergide inceleme yazıları da mevcut. Sıra dışı boyutuyla ve her ay birbirinden ilginç kapak resimleriyle de göz dolduran Temrinin daha nice sayılara merdiven dayamasını diliyorum. Temrin dergisine ulaşmak isteyenler, www.temrindergisi.com adresini ziyaret edebilirler.

Dergiler arasında yüzerken bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kişiliğiyle her zaman örnek aldığım, güzel insan Selçuk Alkan’ın Aşk Güzergâhının Gizemi isimli romanı Kent Kitap yayınları arasından çıktı. Günümüzden geçmişe giderek Hüdayi hazretlerini ve dolayısıyla İstanbul’u konu alan bu romanın çıktığını duyurmuş olayım. Şu anda kitabı okuyorum inşallah okuduktan sonra naçizane bir tanıtım yazısı yazmayı ümit ediyorum.

Türk Dili dergisiyle devam edelim, Türk Dil Kurumu tarafından her ay yayımlanan derginin Nisan 2012 (724.) sayısı elimde. Sadece abonelerine ulaştırılan dergide özellikle Prof. Hamza Zülfikar’ı beğeniyle takip ediyorum. Türk Dil Kurumu eski başkanlarından da olan Hamza Zülfikar’ın yazılarıyla Türkçe’mizin güzelliklerini daha iyi anlıyor ve zaman zaman da geçmiş ile günümüz arasındaki dil mukayeseleri yapma şansı yakalıyoruz. Türk Dili dergisinde de hikâyeler, şiirler mevcut ama akademik yönünün de olduğunu unutmamak lazım. Buna rağmen herkesin kolayca anlayacağı ve okunası dergiler arasında olduğunu söylemekte fayda var. Dergiye ulaşmak için www.tdk.gov.tr adresini kullabilirsiniz.

Yayımlandığı ilk günden beri takip ettiğim Dil ve Edebiyat dergisi şu zamanlarda biraz daha halka açılmaya başlamış desem yanılmış olmam sanırım. Daha çok akademik seviyede ilerleyen dergi son zamanlarda halka da hitap edecek şekilde içerikleri zenginleştirmiş durumda. Zaman zaman sosyal konulardaki ağırlığını da hissettirse de edebiyat kulvarında önemli konulara imza atıyor. F klavye kullanımı ve Anayasanın Dili gibi sosyal konularda da önemli girişimleriyle dikkatlerini üzerine çektiğini biliyoruz. Ayrıca İstanbul’da düzenlenen çeşitli edebiyat yarışmalarıyla da gençlere edebiyatı sevdirme noktasında önemli girişimlerde bulunduğu yadsınamaz. Türkiye Dil ve Edebiyat derneğince yayımlanan dergi 42. sayısına ulaşmış durumda. “Muhafazakar Sanat Neyi Koruyor?” kapak yazısıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Birbirinden güzel deneme, inceleme, gezi yazılarının yanı sıra dergi ve kitap tanıtımlarının yer aldığı dergi yeni yüzüyle bizlere adeta tebessüm ediyor. Dergiyle iletişime geçebilmek için www.ded.org.tr adresini kullanmanız mümkün.

Dergiyi çıktığı günden bu yana takip ediyorum dedim de günlerin ne kadar hızlı geçtiğini anımsadım bir an. Bu kadar hızlı geçen zaman karşısında acaba birbirimize olan vefa duygusunu ne derece yerine getiriyoruz, biraz durup bunu düşünmek gerekiyor sanırım. Demek ki edebiyat kulvarında gezerken sosyal konular da zihnimize aksediyor.

Edebiyat bazen de değirmende öğütülür… Yazılar yazıldıktan sonra biraz dinlensin diye beklenir ya. Çayı atar atmaz içilmez haliyle, biraz beklemek ve demlenerek tadını alması sağlanır. Bu tabiri yazılar için de kullanırız. İşte ha demlemek ha değirmende çevirmek aynı şey olsa gerek derken Sakarya’dan çıka gelen Değirmen dergisinden bahsetmemek olmaz. Hemşehrim Rüstem Budak’ın büyük himmetlerine haksızlık etmiş olurum sonra… Değirmen dergisinin elimdeki sayısı 29-30-31 Ocak-Haziran 2012. 432 sayfadan oluşan bu hacimli dergi tam arşivlik. Kitapseverlerin mutlaka edinmesi gereken ve elinin altında başvuru kaynağı olarak kullanacak bir dergi olduğunu hatırlatmak isterim, çünkü “Yüzyılın Dergileri 1900-2000” başlığıyla bu yüzyıl içinde edebiyatımızda yer edinmiş dergilerden bahsediliyor. Çok önemli olan bu sayının yakın zamanda tükeneceğini düşünüyorum. Bitmeden almak için, www.degirmendergisi.com adresine müracaat etmeniz kâfi…

Bu yazımda yedi dergiyi tanıtma imkânı buldum. Bana ulaşan ve bu köşede tanıtmamı istediğiniz dergiler, yayınlar olursa eafsin@hotmail.com adresiyle iletişim kurarak bana bildirebilirsiniz.

Bu arada sanatalemi.net’in kurucusu Mehmet Nuri Yardım hocamızın, kendisiyle müsemma olan Edebiyatımızın Güler Yüzü isimli kitabının yeni baskısı Yağmur Yayınevince yapılmış. Söz sanatını nüktedanlıklarıyla da dile getiren ustaların hayatlarındaki bu ilginç anekdotların olduğu eser, her edebiyatçının, edebiyata ilgi duyanların elinde olması gerekir. Bu eseri yeni baskıyla edebiyat dünyamıza kazandıran Süleyman Özdemir beyi de tebrik etmek istiyorum. Edebiyata dair önemli kazanımlar sağlayan Yağmur Yayınevinin bu duruşu önemli. Edebiyat, hepimizin ortak mirasıdır, dolayısıyla onu paylaşmak, anlatmak, yaymak da görevimizdir.

Erol Afşin

2012-05-07

Baharda gelen 'Acemi'


Acemi’nin, başkalarını keşfetmek için çıktığını keşfedenlerin sayısı, henüz ikinci sayımızda olmamıza rağmen ciddi bir rakama ulaştı. Bu sevindirici… Önceki sayıda temas ettiğimiz konuların ardında olduğumuzu tekrarlayalım. “Zihinsel dönüşüm geçiren bu ülkede, edebiyatta da zihinler dönüşmek zorundadır.” mealinde cümleler sarf etmiştik. Bir de şu hususa dikkat çekmiştik: “Edebiyat dergilerinin ömürlerinin kısa sürmesi ve genç yaşta dergiler mezarlığındaki yerini alması…” Bu durum, edebiyatı önemseyen ve edebiyatla meşgul olan herkesi rahatsız eder, üzer. Bu duruma düşmemek için bazı noktalara dikkat çekmiştik. Ne var ki bu ikazlarımız, taşrada dergi çıkaran bazı dostlarımızdan sitem gelmesine sebep oldu. Bizim ifadelerimizden, taşra dergiciliğini küçümsediğimiz kanaatine varılmış. Yok, böyle bir şey… Edebiyatı yönlendiremese de taşra dergiciliği önemlidir. Bizim ikazımız taşra dergiciliğine değil, estetik kaygı taşımayan dergi yöneticilerinedir. On senedir çıkan dergiler var ama çamur gibi… Oysa adı “edebiyat dergisi...” Estetik bir kaygı taşımak, işin başıdır. Edebiyat dergisi çıkarmaya karar vermiş birisinin amacı ve hedefi, sayfaları iki kapak arasına almak olmamalıdır. Acemi’nin sıcak ve sempatik karşılanması bizi sevindiriyor. Bununla beraber dergiye ürün gönderenlerin ve dergi ile ilgilenenlerin çokluğu da bizi ümitlendiriyor. Acemi’yi çıkaran kadro, yazı ve edebiyatın disiplinine dâhil olan bir kadrodur. Yazarlık okulunda işin “teorik” kısmını da ihmal etmeyen bu kadro, dergi çıkararak “yazarlık okulu”nu ülke geneline yaymış oluyor. Çok zahmetli olan böyle bir işin altına gönüllü olarak girmeleri, beraberinde başarıyı da getiriyor. Acemi, bir mutfak dergidir. Mutfakta yemek yapmasını öğretip Türk edebiyatının dergilerine kalem yetiştirmeyi hedeflemektedir. Teşvik için yazı yayımlamaktadır. Işık gördüğü kişilerin yazılarına ve şiirlerine sahip çıkmaktadır.

Bununla beraber belli bir seviyenin altındaki yazıları elemektedir. Elemelidir ki yazanlar, kendilerinin mesafe aldığını görebilsin. Acemi, 2. Sayısından itibaren ülke geneline dağılmaya başlandı. Derginin sitesinden, bayi listesine de bakılabilir.

Sizler, mazeret üretme yerine düzenli yazı yazarsanız o zaman kendinizi derginin ve edebiyatın içinde bulacak, farkı fark edeceksiniz. Baharda gelen 3. sayımızla sizleri baş başa bırakıyoruz.

2012-01-27

Yeni bir dergi: 'Acemi'

İKİ AYLIK POPÜLER EDEBİYAT DERGİSİ
OCAK-ŞUBAT 2012


Dergiler, edebiyatın deniz fenerleri gibidir. Onların daha ilk çıkarken edebiyat adına büyük laflar yaparak çıkmaları biraz da bundandır. Çünkü söyleyecek sözleri vardır. Kayık, tekne, vapur, gemi ve dev tankerler geçerken duydukları heyecan elbette farklıdır. Ne ki bu büyük lafların her zaman arkası gelmez, hatta çoğu kere bu lafları yapanlar mahcubiyet duygusuyla raflardaki yerlerini alırlar. Genelde de bu laflar birbirinin benzeri ya da tekrarıdır. “Edebiyatta kendi terminolojisini oluşturacağını söyleyenlerden tutun da yenilik ve inkılâp yapacağını iddia edenlere, ondan edebiyatın itibarını kurtaracağını söyleyenlere kadar” söylem aşağı yukarı birbirini tamamlayan bir şablon halinde tezahür eder. Bunun, edebiyatın cazibesi karşısında heyecana kapılma gibi, farklı gerekçeleri de olabilir. İlginç olan şudur: Bir iddia ile çıkma yerine iş yapma gayreti içinde olan dergiler daha uzun soluklu oluyor. Edebiyatımızda misyon eda etmiş “Büyük Doğu, Diriliş, Mavera” gibi dergiler de bir iddia ile çıkmamışlardır. Öyleyse manzara şudur: Büyük iddialarla yürüme yerine büyük gayretlerle yol alma esas olmalıdır. Büyük laflarla dergi çıkarmanın pirim yaptığı dönem geride kalmıştır. Bunu günümüzde hâlâ devam ettirmek isteyenler olabilir, onlar da bu devrin kapandığını görüp iddialarından vazgeçeceklerdir.

Acemi’ye gelince: Acemi’nin bir iddiası yok, olamaz da… Çünkü adıyla zaten iddiasız olduğunu ortaya koymuş oluyor. Acemi’nin iddiası olmadığı gibi ukalalığı da olmayacak… Edebiyat camiasında şiddet yoktur ama ondan çok daha tehlikeli bir silah vardır ki o da “ene/ego”dur. Bu camianın bireyleri, kolay kolay bir başkasını usta veya sanatkâr kabul etmezler. Biz acemiyiz. Başkası ile uğraşmaya niyetimiz yok, buna zamanımız da yok. “Şeytan taşlama yerine salâvat getirmeyi” tercih ediyoruz. Eğer acemi olmasaydık başkalarına da bunu tavsiye ederdik. Acemi kelimesinin anlamı bellidir. Amacımız bu kelimeye seviye kazandırmak ve bu kelimenin “epistomolojisi”ni ortaya koymak. “Bu da bir iddia değil midir?” denilebilir. Hayır değildir. Bu, bir iddia değil bir hedeftir, niyettir, arzudur, hayaldir. Bir insanın acemi olduğunu itiraf edebilmesi için ustalık sınırına dayanmış olması gerekir. Gerçek acemi, kendisinin acemi olduğunu anlayamaz. Bunu söyleyebilmek, büyük ustaların harcıdır.Acemi kelimesini, dergiye isim olarak koymamıza neden olan unsur, Turgut Uyar’ın eskimez ve kulaklara küpe olacak sözüdür: “Belki de asıl ustalık budur; her zaman acemi olmayı bilmek.” İkinci Yeni’nin önemli bir ismi olan, şairliğini ve ustalığını perçinlemiş birisinin itirafıdır bu. Mangalda kül bırakmayanların kulakları çınlasın! Bunlarınki acemilik de değildir, hamlıktır. Acemi olduğunu itiraf edebilen birisinin çok şey biliyor olması gerekir. Acemilik; basitlik, sığlık, yavanlık değildir.

Acemilik, gayretini ve ustalığını yeterli görmemektir. Eğer üslubumuz iddiaya ve ukalalığa açık olsaydı burada bu derginin içeriği ve seviyesi adına bazı iddialarda bulunabilirdik ve bunlar yanlış da olmazdı. Ne ki buna gerek duymuyoruz. Bunun gıpta damarını tahrik etmekten ve zaman kaybetmekten başka bir işe yaramayacağını biliyoruz. Ortaya koyduğumuz ve koyacağımız ürünlerin niteliği hakkında notu okurlar verecektir. Biz bu dergi ile şunu demek istiyoruz: “Acemi olduğunu kabul edenlerin en az bu seviyede ürün ortaya koymaları gerekir.” Bu dergi, bu ülkenin en geniş tabanlı okul dergisi olmayı hedeflemektedir. Edebiyatımıza yeni kalemler kazandırmayı hedeflemektedir. Hatta iddia ile ortaya çıkanlara şiir ve yazılarıyla destek vermeyi hedeflemektedir. Bu dergi, bununla birlikte şunu da bilmektedir: Bunlar birer iddia değil, birer hedeftir. Hedefe varıncaya kadar geçen süre acemiliktir. Acemiliğin ne demek olduğunu en iyi ustalar bilir. Usta olmayanlar, acemileri anlayamazlar. Estetik ve edebi zevki olanlar, elinizdeki derginin şiirlerine ve yazılarına baktığı zaman bu söylenenlerin ne anlama geldiğini çok daha iyi anlayacaklardır.


İrtibat:
www.acemidergisi.com