2011-01-26

Gerçek Hayat, her pazartesi !

Günümüz değişiyor çünkü…

Şu an okumakta olduğunuz dergi, 2010 yılı içerisinde çıkardığımız 52. sayı. Başka bir ifade ile 2010 yılının son dergisi. Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. Yaşadığımız seneden hafızalarda birçok önemli olay kalsa da Mavi Marmara yolculuğu şüphesiz yıla damgasını vurdu. Hatta bu onurlu yolculuk, sadece 2010 yılı almanağında değil, 9 şehidi ve onlarca gazisiyle İslam Tarihi’nin şanlı sayfalarındaki yerini aldı.

2010 yılının kahramanı ise, tartışmasız, 19 yaşında şehitlik makamına ulaşan Furkan Doğan oldu. Şehit Furkan’a kahraman dememizin sebebi şudur: Geçtiğimiz hafta Boğaziçi Üniversitesi’nden bir grup arkadaşımız dergimizi ziyaret etti. Sohbet döndü dolaştı ve Mavi Marmara’ya geldi. Hayata büyük bir heyecan ve umutla bakan bir genç kızımız, “Artık bizim de bir kahramanımız var. Furkan’ın şehit olduğu güne kadar kahramanımız Rachel Corrie idi. Bugün ise kendi kahramanımızla övünüyoruz” dedi.

2011 yılında, bu “eşsiz ve kahraman” yolcuların “Gazze’ye özgürlük seferi”nin bir yansıması olarak Filistin halkının daha da özgür olmasını temenni ediyoruz. Tabi sadece Filistin değil, mazlum Müslümanların yaşadığı her bir coğrafya için “… Şafak Söktü” kapakları hazırlayacağımız günü hasret ve umutla bekliyoruz…

Başlıkta ifade ettiğimiz konuya gelecek olursak… Yeni yılla birlikte Gerçek Hayat’ta da bir değişiklik olacak. Daha doğrusu dergimizin yayın gününde. Gerçek Hayat dergimiz bundan böyle pazartesi günleri bayilerdeki yerini alacak.

Bu değişiklik neden oldu, öncelikle onu izah edelim. Biliyorsunuz, dergimiz dağıtım firmaları marifetiyle bayilerdeki yerini alıyor. Dağıtım şirketi, dergilerin dağıtımlarıyla ilgili genel bir düzenleme yapmış ve haftalık yayınların pazartesi günleri bayilerde yer almasını kararlaştırmış. Biz de her hafta bayiden satın alarak dergimizi takip eden okurlarımızla, yazdıklarımızı paylaşmaya devam edebilmek için, yayın günümüzü pazartesiye kaydırmak durumunda kaldık. Yani 2011 yılının ilk dergisi 3 Ocak Pazartesi günü sizlere ulaşacak.

Bu değişikliğin getirdiği birtakım olumlu yansımalar da olacak elbette. Özellikle resmî dairelerde çalışan birçok abonemiz, cuma günü ellerine ulaş(a)mayan dergimizi, ancak pazartesi günü okuyabildiklerini ifade ediyordu. Hatta bazı kadim dostlar, “Hafta sonunu Gerçek Hayat’sız geçirmek zorunda kaldık” diyerek, tabiri caizse, bize fırça bile atıyordu. Bundan sonra Allah’ın izniyle böyle bir durum yaşanmayacak. Artık dergimiz sıcağı sıcağına okurlarına ulaşacak.

Bu değişikliği anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyor, Gerçek Hayat okumakta kararlı olduğunuz için siz değerli okurlarımıza bir defa daha teşekkür ediyoruz. Unutmayalım lütfen, Gerçek Hayat her pazartesi bayilerde…

Saygılarımla…

Ali Adakoğlu

'Akpınar' dergiler özel sayısı çıktı

DERGİLER, TÜRK EDEBİYATININ AYNALARI

Dünyada bir güzel, güzeller içinde en güzel, bin elinde bin ayna, Bin aynada bir suret, süslenir boy atar, aynalarda rengârenk bizim edebiyatımız var.

Yansıtır hüccetini, şiir, roman, hikâye, deneme, güçlü anlatım, farklı söyleyiş, güç katar her kalem dergi sayfalarında.

Çınar büyür dev olur, 300 milyona zevk olur, birleşir bütün kalpler, heyecanla el ele, doruklarda esen rüzgâr, aynı dille söyleşir, aynı sözle dertleşir, bu ummanın adı dergilerde yaşar.

Kuytulardaki sükûnet senin iklimin, ruhları doyuran, ruhları dinlendiren. Senin sesin şelalelerde, ışıltın güzel kılar, aynalarda senin endamın, rüzgârında taranır saçlar. İkliminde yeşerir otlar, yüce duygular, hayallere yol verir doruklardaki görüntün.

Milyonlar bir nakış gibi sayfa sayfa seni terennüm eder, hafızalarda senin mısraların, bin elinde bin ayna dedim eksik oldu. Türkçe konuşan her ferdin elinde bir ayna, bakıyor kendini buluyor, bakıyor Türk Edebiyatını görüyor, dergi sayfalarında, baştanbaşa Anadolu’da.

Kültür, sanat, edebiyat dergileri, çileli yolun yolcuları, gönlünüzde bu dilin, bu edebiyatın sevgisi, aşkı oldukça, bütün zahmetler zevke dönüşür.

Dergiler bu kadar anlamlı, bu kadar gönül okşayıcı, bu kadar doyurucu, emeği geçenleri kutluyorum.

Türkçe ve Türk edebiyatı için nefes tüketen, kalem eskiten bu kadar gönüllü, elli yıl önceden bugüne bir sunum yapsa, bizim nesil şöyle bir birikimi teslim aldı. Elli yıla varan (1960-2010) bir gayretin sonunda Türkçe ve Türk Edebiyatı; yayınlanan eserler, dergiler, gazeteler ve halkın katkılarıyla; bu noktaya geldi. Sonucu nasıl buluyorsunuz? Dese, sizin cevabınız ne olur? Olumlu mu, olumsuz mu? İşte bütün mesele buradadır.

Dergilerimiz ve onların cefakâr yayıncıları; hiçbir ayrım yapmadan; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi yoldayız, çünkü kalplerimiz Türk Edebiyatı ve Türkçe sevgisinde birleşiyor, daha güzelini, daha iyisini yapmaya çalışıyoruz.

30. SAYI İÇİN BİRKAÇ SÖZ

Beş yaşını doldurduğumuz bu sayıda iki bölüm var. Birinci bölümde İsmail Özmel, Ali İhsan Kolcu, Abdullah Satoğlu, Özer Meral, Fatih Çelik, Ali Rıza Kaşıkçı’nın şiirleri, ikinci bölümde Dergiciliğimiz üzerine: Murat Soyak'ın İsmail Özmel'le Söyleşisi, Uğur Arıbaş, Yaşar Elden, Bekir Oğuz Başaran, Hasan Öztürk, Ahmet Vehbi Ecer, Mustafa Celep, Kadir Özdamarlar, İsmail Özmel, Osman Baş ve Mithat Yılmaz güzel yazıları ile özel sayımızı süslemişlerdir.

Her derginin bir hikâyesi vardır, sevdalıları, dostları vardır. Çilesini çekenler, çileye talip olanlar ve bu çileyi paylaşanlar, zevk haline getirmeye çalışanlar vardır. Sonuçta bir eser doğuyor, bugüne ve yarınlara seslenen, asıl önemli olan bu sonuçtur.

Emeği geçenlere, kalem tutan ellere, okuyan gözlere, selam ve saygı bizden, şevkiniz ve heyecanınız hiç eksilmesin, hoşça kalın, sağlıcakla kalın.

İsmail Özmel


İletişim:
Yeni Çarşı İş Merkezi B Blok No:1/5 NİĞDE
ismailozmel@hotmail.com
ismailozmel1@gmail.com
0388 2131250

Sincan İstasyonu, 42

ŞUBAT 2011, SAYI: 42

Mahmut Temizyürek * Nedret Gürcan * Adnan Satıcı * Mustafa Köz * Şahin Taş * Metin Turan * Hasan Efe * Keramettin Çetin * Korkut Kabapalamut * Murathan Çarboğa * Altay Ömer Erdoğan * Zafer Özgekağan * Osman Nuri Aydın * Aydoğan Yavaşlı * Mustafa Ruhi Şirin *Ayhan Emir Yolcu *Ertuğrul Özüaydın * Serdar Çakıcıoğlu

Soruşturma: Dergi editörleri ne diyor? Beşir Ayvazoğlu, Enver Ercan, Metin Celâl, Murat Yalçın,Turgay Fişekçi, Semih Gümüş, Hüseyin Su

Tûtî dergisinin 7.sayısı çıktı

bir takdim yazısı nasıl yazılmalı. nelere dikkat edilmeli. ciddi mi olmalı bir takdim yazısı. mesela bu takdimi yazan kişi içini dökemez mi. ya da okunması için yazının, illa içini mi dökmesi lazım yazarın. karalaması mı. derrida’ya mı özenmesi lazım mesela, derrida’dan haberi olmadan. [Murat abi dedi. derrida tarzı yazmışsın dedi. derrida öyle mi yazarmış abi. herhalde pek kimse okumuyormuş bu derrida’yı, yani yaşarken. yoksa adam niye böyle bisaçmalık yapsın eyleme girişsin.] insanın ya deli olması gerekir ya feylesof ya da şuara takımından. düşününce ellerinin ağrıması gerekir. içinde biriktirmesi gerekir insanı. hiçbiri olamadım, hiçbirini yapamadım da niye böyle oldu Emrah! delirttiniz ulan beni canım kardeşim. ne olacak benim hâlim. boş ver beni. beni boş ver. bi sürü laf edecekler. böyle takdim yazısı mı olur diyecekler. desinler. insafları kurusun. ama benim demek istediğim o değil Emrah! anlatsana insanlara. desene. bizi çok sonraları anlayacaksınız, anladığınızda sadece bizi anlamakla kalmayacaksınız, dünyamızın bir parçası olacaksınız desene! olacak mısınız sevgili okuyucum! olurlar mı Emrah! çok mu karamsarım. bir anlığına da olsa dünyamızın bir parçası olurlar mı?

iki sayıdır insanlar ne der diye yaşamıyorum Selçuk abi? insanlar ne der, umrumda değil abi! ne diyecekler. ne dediler bugüne kadar. hiçbiri umrumda değil. “güzel olmuş.” ne güzel olmuş? güzel olan ne? “kötü olmuş.” neresi. zıkkımın kökü. bunun için mi okuyoruz. bunun için mi kitaplar deviriyoruz. olmak bu mu! olmuşmuş. afiyet olsun. yuf olsun size* neyse ki okuyan, düşünen, kafa yoran, elleri ağrıyan insanlar var. varlar değil mi?.. biz onlara umut bağladık. onların hatrına yazıyoruz. mu? bilmiyorum. yazıyoruz işte. yazıyor muyuz acaba. yazabiliyor muyuz?

"bu böyle, bin dokuz yüz bilmem kaça kadar sürüp gidecektir. ve yine bin dokuz yüz bilmem kaçta kitap bastırmak, yazı yazmak takatinden mahrum, nalları dikeceksinizdir. ve yine bin dokuz yüz bilmem kaçta sizi kimseler hatırlamıyacaktır. yaşasın edebiyat!"demişti sevgili Sait Faik. bin dokuz yüz bilmem kaçları geçtik. çocuktuk. iki bin bilmem kaçlarda bizi kimseler hatırlamıyacak çok şükür. hatırlanacak bir şeyimiz de var mı gerçi. olacak mı.biz değil ama siz göreceksiniz sevgili okuyucum? tanık olun. şimdi geçelim bunları! bi memet baydur meselesi var. vardı hani bi memet baydur. oyun yazarı. ölmüştü. biz yeni üzüldük. onu hatırlayın dedik (unutanlar için). onu tanıyın dedik (tanımayanlar için). bu sayı onun anısına. ne yaparsak eksik tabi ama bu sayının merhumu da o. ve şükür ki bora var. röportaj işte elinizde. baydur karşınızda. oturun okuyun. yani lütfen. hem alıntılar yaptık baydur’dan onu daha iyi anlatabilmek adına. okuyun lütfen.

bu son paragraf ve “insanlar dergimizi okumadan içinde ne var ne yok tarzı haber yapabilsinler paragrafı”nı yazmıyorum buraya. yok. ama şiirler var. hikâyeler. dergide neler var neler. bi sürü yazı. alın okuyun. sonra orda bizi bulun. kendinizi bulun. ümit ediyorum bulursunuz. bulur musunuz? tekrarherkesten özür diliyorum. en çok senden özür diliyorum baba. yardım et bana. ama biliyor musun yaşamakla yazmak arasındaki tek belirgin fark nedir? Yaşadığını yırtıp atamıyorsun** ancak üzerini karalayabiliyorsun, benim gibi.
mehmet selim özban

BU SAYIDA

21 Ocak’ta çıkan yeni sayımız şu an Ankara’daki kitabevlerinde.

Bir hafta içerisinde İstanbul, Sakarya, Eskişehir, Konya, Sivas, Kayseri, Trabzon, Bursa, İzmir, Isparta, Adana, Gümüşhane, Gaziantep, Antalya, Karaman, Samsun, Ordu, Artvin ve daha birçok şehrimizdeki kitabevlerinde olacak.

“takdim ya da itirazlar” devam ediyor. Arif Ay’ın Nuri Pakdil belgeseline değinen yazısı; Mehmet Aycı, Selçuk Azmanoğlu, Bora Boşna, Tevfik Hatipoğlu, Akif Aytaç, Ragip Fırkata ve Mehmet Selim Özban’ın şiirleri; Emrah Tunç, Abdullah Başaran, Zehra Gülru Onat, Okan Cem Çırakoğlu, Feyza Korkmaz’ın hikâyeleri; Zeynep Aktan’ın Ara Güler yazısı; Hakan Bilge’nin sinema ve Anne Bogart’ın tiyatro yazısı; Emrah Tunç’un Amaçsız Yazılar’ı; Selçuk Azmanoğlu’nun “Eskidendi” fotoğrafıyla Mehmet Selim Özban’ın yazısı; Rıfkı Dingin’in Memet Baydur’a dair Dipnot’u; Bora Boşna’nın bir oyunundan monolog; Mehmet Ekin Akkaya ve Melike Demir’in kitap tanıtımları; Arif Ay’ın Dergiler Arasında’ki yazısı; Mehmet Selim Özban’ın Alıntılar’ı, Hızır Yetiş’in haberleri, Tûtî’nin bir yılının dizini, evet hepsi Tûtî’de.

Ha bu arada bi Memet Baydur meselesi var. Vardı hani bi Memet Baydur. Oyun yazarı. Ölmüştü. Biz yeni üzüldük. Onu hatırlayın dedik (unutanlar için). Onu tanıyın dedik (tanımayanlar için). Bu sayı onun anısına. Ne yaparsak eksik tabi ama bu sayının merhumu da o. Ve şükür ki Bora var. Röportaj işte elinizde. Baydur karşınızda. Okuyun. Yani lütfen. Hem alıntılar yaptık Baydur’dan onu daha iyi anlatabilmek adına. Okuyun lütfen.


İrtibat:
bizimletutiedebiyat@gmail.coma
http://tutiedebiyat.blogspot.com/

Üslup dergisinin 13.sayısı çıktı

Okulun önündeki caddede o kadar çok trafik kazası oluyordu ki köyde oturan amcamın ısrarıyla ilkokula bir yıl geç başladım.

Bu bir yıllık gecikmeden dolayı okul arkadaşlarımın hepsi benden bir yaş küçüktü.
Onlardan biri de adaşım Kayserili Yılmaz Aldanmaz’dı. Üstelik aynı mahallede oturuyorduk. Gülveren, Ankara’nın sakin bir gecekondu mahallesiydi.

Yoksulluğun dizboyu yaşandığı yıllardı. Buna rağmen çocukluğumuzu doya doya yaşadık diyebilirim.

Misket ve gazoz kapağı biriktirir, bir değneğin ucuna tek çiviyle tutturulan Vitayağı tenekelerinin kapaklarıyla da araba yapardık.

Yağmur sularında çöp yüzdürmek en büyük zevkimizdi. Üstümüz başımız ıslanınca da annemizin paylamasına mecburen katlanırdık.

Biraz büyüyünce elden düşme bisikletlerimiz oldu. Her hafta mutlaka tamir gerektiren teker lastiklerine rağmen pek çok arkadaşımıza göre şanslı sayılırdık.

Adaşım, Meteoroloji Teknik Lisesi’ni kazandı ve okulunu bitirip teknisyen oldu.
Yıllarca görüşmedik Emekli olduğunda sık sık uğramaya başladı. Sohbetlerde hayallerimi hatırlattı bana. “Abi, kuracağın yayınevinin bütün bilgisayar işlemlerini üstleniyorum.” dedi.

Bu hayal her defasında gülümsetti bizleri.

Sonra bir gün hastalandığını duydum. Ziyarete gittiğimde hastalığının epeyce ilerlemiş olduğunu öğrenince çok üzüldüm. Oysa birbirimize anlatacak pek çok hatıramız vardı.

Bayramda görüşmeyi umarak ayrıldık. Araya başka işler girdi. Bayramdan bir hafta sonra da acı haberi aldım.

Meğer Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü vefat etmiş. Karaciğerindeki o sinsi hastalığa rağmen arka arkaya bitirdiği üç hatimden sonra - vefatını hissetmiş olmalı ki - bayramı görmeyi çok istemiş.

Bayramda birbirimizi ziyaret edemedik, fakat onun bayrama kavuşmuş olmasıyla teselli ettim kendimi.

Yine yakın zamanda vefat eden bir başka arkadaşımız da Erzincanlı Rıfkı Kaymaz.
Rıfkı Bey, sinirleri alınmış bir insandı. Irmak gibiydi. Durgun ve sakin akan bir ırmak… Fakat kaynağı derya kabul edilecek bir ırmak… Kitapları ve bakır üzerine yaptığı çalışmalarla onu Osmanlıdaki kültür, sanat ve edebiyatın en başarılı usta ve üstadlarından kabul etmek daha doğru olurdu.

Işığından herkesi, her yeri faydalandırır, bunu da kimseye hissettirmeden yapar; övünmek ve gururlanmak kitabında yazmazdı.

Onu sağlığında keşfetmiş olmamıza rağmen kendisinden yeterince istifade edememiş olmak da bizim hatamız.

Üslup Dergisi bu iki değerli insanı daima saygı ve rahmetle hatırlayacak.
Mekânları cennet olsun. Onlar “Hicret” sayımızı göremeden ebedi âleme hicret ettiler. Hicret’in manasını anlamak için Üslup Dergisi’nin edebi kafilesine dahil olmaya ne dersiniz?

İÇİNDEKİLER:
Yılmaz ERDOĞAN: Ayrılık Hasreti,
Dr. Adil ŞEN: Dosta Doğru,
Adem TUNCER: Hicretin Anlamı ve Değeri,
Şükrü ÜNALAN: Yolculuk Yazıları,
Osman YILMAZ: Hicretin Mânâsı,
Zekeriya ERDİM: Hicret Duygusu,
Zehra YÜCEL: Hicret,
Ertuğrul METİN: Ufkun Ötesinde,
Şamil İMAMOĞLU: Ferahlık,
Nihat KAÇOĞLU: Hicaz,
Ömer Faruk KÖSE: Pakistan’da Bir Kurban Bayramı,
Hızır İrfan ÖNDER: Yüreğim,
Dr. Mustafa TATCI: Bir Beyit Bir Şerh,
Abdurrahman DİKEN: Aşksızlara Aşk Olsun,
Gökçen YILDIRIM: Vâlid,
Abdulkadir SEFİ : Keşke,
Mehmet Enes BEŞER: İradenin İsyanı Aşk ve İman,
Ömer GÖK: Tutukluyuz,
Meryem KURTMAN: Büyük Korku,
Atike RANA: Bilin Bakalım Ellerimde Ne Var?
Büşra GÖKTÜFEKLİ: Siyah ve Beyaz,
Garip YOLCU: Gelen Gider,
Mahir DUMAN: Harman Yeri,
Nazım’Er TUĞRUL: Edebiyat Dünyasından,
Havva GÜNDAĞ: Kitap Tanıtımları,
Konuşan Fotoğraflar: Yörük Göçü…



Hızır İrfan Önder

2011-01-25

'Koridor' kültür, sanat, edebiyat dergisi

Koridor Dergisi Ali Apaydın'ın günümüz edebiyat ortamı hakkında kaleme aldığı "Edebiyatın Edebiyatsızlaştırılması" başlıklı yazıyla başlıyor.

Bedriye Korkankorkmaz, Vecihi Timuroğlu'nun "İnançları Uğruna Öldürülenler" adlı kitabını inceliyor.

M. Hikmet Lüleci'nin bu sayıdaki yazısı da Turgenyev'in "Babalar ve Oğullar" ı üzerine.

Erhan Şimşek ise "Selamsız Postdam" başlıklı yazısında yağmurlu bir gün Postdam'da Sabahattin Ali'nin izini sürüyor.

Toprak Işık ve Seher Cesur Kılıçaslan'ın birlikte kaleme aldıkları yazıda da erkek dünyasında kadın algısı işleniyor.

Koridor Dergisinin bu sayıdaki tek röportajı ise; Bilkent Üniversitesinin geçtiğimiz günlerde düzenlediği Bilge Karasu sempozyumuna konuşmacı olarak katılan Aron Aji'nin Saliha Arseven ve Melih Mol'un sorularını yanıtladığı röportajı.

Bunların yanı sıra bu sayının diğer dikkat çeken yazıları;
• İlkay Aşık'ın Şeref Birsel'in "Mecnun Dalı" adlı kitabı hakkında yaptığı inceleme,
• Ahmet Sarı'nın sinemadan edebiyata uzanan geniş bir yelpazede incelediği Baba Modelini içeren "Deha Oluşturma Aygıtı Olarak Baba Modeli" başlıklı yazısı,
• Onur Avcı'nın Oğuz Atay'ın az bilinen bir romanı olan "Eylembilim" üzerine kaleme aldığı yazı, Sabahattin Ali portresiyle Irmak Unutmazbaş,
• Fringe adlı dizinin üretici güçler ve üretim ilişkileri bağlamında incelemesiyle Gürkan Abalı,
• Deniz Hasırcı'nın Montaigne hakkında kaleme aldığı "Montaigne'in Özgür Hayat Denemeleri" başlıklı yazısı,
• Murat Serdar Arslantürk 'ün "Selam Dünyalı, Dost musunuz?" başlıklı denemesi,
• sinemada Mockumentary diye adlandırılan türe değinen Özgür İpek imzalı "Gerçeklik Algısı Sarsıntıda" başlıklı yazı,
• Elif Demirkaya ve Cihan Mürtezaoğlu tarafından kaleme alınan ve İngmar Bergman'ın Persona filminden bir sekansın analiz edildiği "Sessizlik Performansı Mümkün mü?" başlıklı yazı,
• Nihat Nuyan'ın Henry Miller'ın Rimbaud ya da Büyük isyan adlı eserini ele aldığı yazı.

Derginin bu sayıdaki, Bilkent Elit Çeviri Grubu'nun çevirdiği, Donald Barthelme imzalı "Kapitalizmin Yükselişi" ve Emine Geçgil'in Tomas Rivera'dan çevirdiği "Eva ve Daniel" adlı çeviri öykülerin dışında tek öyküsü ise Gülümser Heper'e ait.

Bu sayının şiirleri ise; Erdinç Dinçer, Ecvet Emrah Göktaş, İlker Filiz, Melek Avcı, Mehmet Atakan Foça, Levent Sayım, Onur Albayrak, Gökhan Ertekin, Samet Şahin, Alp Arslan Akman, Pınar Kocabay, Kaan Koç, Oğuz Boyalı, İrfan Çınar, Ali Aydoğdu, H. Merve Tursun, Özcan Özgün ve Nihan Çalışkan imzalarını taşıyor.

İletişim:
koridordergi@yahoo.com
www.koridordergisi.com

2011-01-24

Yedi İklim dergisi, Ali Haydar Haksal özel sayısı

'Ben kendimin yolcusuyum'

Yirmi dört yılı geride bırakan Yedi İklim dergisinin 'Ali Haydar Haksal Özel Sayısı', pek çok kez karşılaştığımız gibi 'gösterilmesi gereken' bir vefa değil, hakkı teslim etme çabası. Aynı zamanda, Haksal ile birlikte yol almış dostlarının yazara ve okura gönderdiği samimi bir selam.

Edebiyat dergilerinin küçük büyük demeden bir bir raflardan kaybolup gittiği günümüzde, bu alanda çeyrek asır yayın hayatında olmak hayli önemli. 24 yılı geride bırakan Yedi İklim dergisi, özel sayısında bir 'vefa' örneği sergiliyor. Ancak bu, pek çok kez karşılaştığımız gibi 'gösterilmesi gereken' bir vefa değil; hakkı teslim etme gayreti. Dergiyi kuran ve yıllardır büyük fedakârlıklarla yayımlamaya devam eden Ali Haydar Haksal için hazırlanan özel sayı, onunla birlikte yürümüş dostlarının yazılarını sunuyor okura. Okura, diyoruz ama derginin sayfalarında ilerledikçe esasen Haksal'a yazılmış uzun-kısa mektuplar bütünüyle karşılaşıyoruz. Kimi onun öyküleri üzerine 'mülahazaları'nı paylaşıyor dostuyla, kimi portresini çiziyor. Şair Cevdet Karal, ona armağan niyetine dizelerini gönderirken, ilerleyen sayfalarda Haksal'ın eserlerinden yola çıkıp bizi bir zaman tüneline götürüyor yazar dostlarından biri.

Yedi İklim dergisi, Ali Haydar Haksal'ın çabasıyla, bugüne kadar edebiyatımıza çok sayıda öykücü ve şair kazandırdı. Eli kalem tutan gençlerin ilk kanat çırptıkları mecralardan biri oldu dergi. Burada elbet Haksal'ın yetenekleri keşfetmekteki ustalığı ve onları bir bahçıvan hassasiyetiyle yetiştirme gayreti gözden kaçmamalı. Bugün artık birkaç kitabı yayımlanmış bu genç yazar ve şair kuşağı, herhalde ustalarının hakkını teslim edecektir. Ali Haydar Haksal, Yedi İklim'de bir geleneği daha yerleştirdi. Daha özel sayılar bugünkü kadar yaygınlaşmamışken, edebiyatımızın yaşayan birçok ustası için özel sayı hazırladı ve onların derli toplu tanınmasına katkıda bulundu. Dergiciliği biraz olsun bilenler, onun bu ayrıcalıklı yönüne işaret edecektir. Yıllarca başka yazarlar için özel sayılar hazırlayan Haksal'ın kendisi için böyle bir çalışma yapılmış olması bir kuşağın kadirbilirliği açısından anlamlı gözüküyor.

Her daim zorlardan zor olan 'birlikte yol almak'tan bahisle başlıyor Ali Haydar Haksal özel sayısı. Farklı duraklarda ayrılan veya katılanları da düşününce çeyrek asır birlikte yol almak nice tatlı hatıralar bıraksa da ayrılıkların kısa tarihi gibi de okunabilir. Usta öykücü Rasim Özdenören, kadim dostu Haksal'ın öyküleri üzerine düşüncelerini aktarıyor. Yine Haksal'ın cümleleriyle onu anlatmanın en iyisi olduğunu hissettiriyor bize: "Hayat sürgit. Ben de sürükleniyorum. Ben kendimin yolcusuyum." Osman Bayraktar'ın, Haksal'ın hikâyelerindeki temalar ve tipler üzerine kaleme aldığı hayli kuşatıcı yazısı ise yazarın eserleriyle-hayatı arasındaki bağlantıyı örnekleriyle çözümlüyor. Âlim Kahraman, 35 yıl öncesine giderek Haksal ile dostluklarının başlangıcına götürüyor bizi. Zafer Acar, yazarın eserlerindeki 'empatikliğe' dikkat çekiyor.

Ali Haydar Haksal'ın öykülerine dair inceleme ve gönderilen selamlar içinden Nazan Bekiroğlu'nun, yazar hakkında kaleme aldığı samimi sözler, ayrı bir yerde duruyor: "İtiraf etmeliyim, 'Ay Işığında Vav'ın Odası' Ali Haydar Haksal hikâyelerinden beni en çok etkileyeni. Bu yüzden akademik bir tahlil yapmak yerine kendimi bunca yıl üzerine bir kez daha okuduğum hikâyenin güzelliğine bırakmayı yeğledim. Teşekkürler Haksal. Doğru, hepimiz için "Yol çok uzun ve zaman kısa". Ama anlık bir çizgi gibi görünse de Vav bir ömrün hülâsası değil mi şunun şurasında? Ve zaman diye bir şey de yok haddizatında."

Şu sıralar bir hastalık hali yaşayan ve evinde istirahat eden usta yazara şifa niyetine nasıl gelir bilinmez; ancak Haksal için hazırlanan özel sayı, onun kişiliği, hayatı, dostlukları ve eserleri hakkında çok önemli bir kaynak olarak yerini şimdiden alıyor. Bir zamanlar 'yalnızlık sarkacı'nda gezinen bir nesle 'zamanların öyküsü'nü anlatan, 'içim su berraklığında', 'rüya içinde rüya' gördüren Ali Haydar Haksal'a şifalar dileyerek, yine onun sözleriyle bitirelim biz de. Özel sayıda yer alan Fatma Rânâ Çerçi ile İsmail Demirel'in birlikte gerçekleştirdiği söyleşiden: "Hayatta hep amatör ruhlu oldum. İşime baktım. Hayatımı adadığım yazı ve düşünceyi ciddiye aldım, onlara samimi ve sıcak yaklaştım. Hayatım, toprakla, doğayla, insanla, acıyla, çileyle, sevgiyle geçti. Köy, kasaba kent iç içedir. Bunların yansımaları da. Benim hayatımda nefret yoktur. İhanetler yaşasam bile."

Ali Haydar Haksal'a armağan

Şu portakal dilimleri gibi

Ayırıyoruz birbirinden günleri

Son geldiğimde

Eski kitaplardan birini

Işığa tutarken buldum seni

Tozu odayı dolduran güneşlerdi

İsmimin baş harfleri

Acz tutuyor demişti Cahit abi

Sen gördün ve Ahh dedin

Cevdet Karal



Ali Koca



ZAMAN
23.01.2011

Dergi iletişim:
(0216 399 19 14)

Dergi Postası...

Dergiler yazılmayı, kendilerinden bahsedilmeyi bekliyor. Tetkik edilip incelenmiş, her birinden bazı metinler okunmuş, işaretlenmiş.

Aralarında birkaç haftadan beri bekletilen, son anda ertelenenler var. Haklarında bir şeyler söylemek bugüne nasip imiş...

Öncü şairlerimizden Arif Ay'ın çıkardığı EDEP dergisi yakında iki yaşına basacak. Edep'in 11. sayısı var elimde, Ocak 2011. Son yıllarda şiir yayınladığım birkaç dergiden birisi olduğu halde, sahi, niçin şimdiye kadar bu sütunlarda gündeme getirmedim ben Edep'i? Belli ki haksızlık ettim. Şu da söylenebilir: Torpil geçmedim. Her neyse, şimdi elimizdeki nüshaya bakalım biz. Önceki sayılarını 4 yahut 6 sayfa olarak okuduğumuz Edep, bu sayıyla 8 sayfaya çıkmış. İlk sayfada Musa Deniz'in "Köşe" başlıklı yazısı var; Sezai Karakoç'un aynı başlıklı şiirinin tahlili. Arif Ay'ın "Kesitler" şiiri de birinci sayfada. Mediha İstanbullu, Cevat Akkanat, Rasim Demirtaş, Murat Soyak, Cihannur Selenga, Mehmet Selim Özban bu sayının 'yerli' şairleri. Edep'te Mevlüt Ceylan'ın Türkçesiyle "Çağdaş Afrika Şiiri"nden örnekler de yer alıyor. Arif Ay'ın "Gün Dökümleri" ise günlük okuma sevdalıları için... (P.K. 391, Yenişehir, Ankara; edepdergisi@gmail.com)

Mevsimlik düşünce ve edebiyat dergisi DEĞİRMEN, her sayısında bir konuyu kapağa çıkarıyor. 23. Sayısı (Sonbahar 2010) Değirmen'in yayınlanmış olan son sayısı. "Gelecek" konulu bir sayı. Zaman mefhumunu "Gelecek"le (âtî) sınırlamışlar. Bunun iki (doğu ve batı) medeniyet dairesi içindeki karşılıklarını sorgulamışlar. Bu çerçeve içerisinde iktisattan edebiyata, mitolojiden ütopyaya, şehirden şiire, sinemadan karikatüre... pek çok âleme ait gelecek düşü, Değirmen'le kurulabilir, kurgulanabilir. Kuşkusuz okuma serüveni dâhilinde. Bu serüvende Lütfi Bergen'in "Post-Endüstriyel Kafe"sinde olduğu gibi geleceğin toplumuna kötümserlikle bakma ihtimali var. Bu psikolojiden kurtulmanız için Murat Sezik'in "... Türkiye Ekonomisi" bağlamında ele aldığı metindeki kurtuluş reçetesine bağlanmanız yetebilir: Demokratikleşmedir her şeyin başın sonu...

Bilimsel üslup içerisinde yazılan onca yazıdan ötürü yorulacak olursanız, merak etmeyin, Değirmen'de edebî metinler de var, sizi bekleyen: Mehmet Doğan, Yunus Emre Altuntaş, Mehmet Özdemir, E. Sinan Malkoç... gibi şairlerden şiirler, yahut Recep Şükrü Güngör, Asiye Yücel gibi isimlerden hikâye, Murat Taş'tan günlük gibi... (0505 6470325; degirmendergi@gmail.com)

BİZİM KÜLLİYE, Elazığ'da çıkan üç aylık kültür sanat dergisi olarak 46. sayıya ulaşmış. Bu sayı "Edebiyat-Felsefe" dosyasına ayrılmış. Dergide "İnsanın kendini ve içinde yaşadığı evreni anlama yönünde ortaya koyduğu en eski çabalardan ikisi" olarak takdim ediliyor edebiyat ve felsefe. Derginin daha ilk sayfalarında, Abdullah Uçman ve Ali Osman Gündoğan gibi edebiyat ve felsefe mütehassıslarıyla yapılan mülakatlar konunun ciddi biri şekilde ele alındığını göstermeye yetiyor. Ömer Naci Soykan (Türkçe-Felsefe), Yahya Akengin (Felsefe-insan-edebiyat), İsmail Çetişli (Felsefe- yeni edebiyat), Dursun Ali Tökel (Felsefe-Divan şairi), Mustafa Çevik (Edebiyat bir felsefe midir?), Necati Kanter (Aşkın evrenselliği), Ahmet Özdemir (Âşık Veysel'in Felsefesi), Kemal Batmaz (Felsefe-Sinema) gibi isimleri de burada özellikle anmalıyız. Felsefe ve Edebiyat'ın dünü, bugünü, yarını bağlamında Martin Warner'dan yapılan tercümeyi de... (0424 2335513; bkulliye@yahoo.com)

"Dergiler Dosyası" olarak yayınlanmış AKPINAR'ın 30. sayısı. Niğde'nin bu yüz akı dergisi, beşinci yılının bu ilk sayısıyla, kültür, sanat ve edebiyatın "çileli yolun yolcularını" sayfalarında misafir etmiş. Bu itibarla derginin bir numaralı sorumlusu şair ve yazar İsmail Özmel ile yapılan söyleşi en başta Akpınar'la ilgili bilmediklerimizi öğrenmemize yardımcı oluyor. Uğur Arıbaş'ın "Niğde'de Dergicilik", Yaşar Elden'in "Anadolu'nun Uzun Soluklu Mektep Dergisi 'Erciyes'", Bekir Oğuzbaşaran'ın "Berceste Dergisi", Hasan Öztürk'ün "Rize'de Mavi Yeşil Dergisini Yayımlamak", Mustafa Celep'in "İstanbul Bir Nokta", R. Mithat Yılmaz'ın "Elazığ Dergileri" gibi çalışmalar Akpınar'ın bu sayısıyla ilgili ipuçları sunar. (0388 2131250; ismailozmel@hotmail.com)

Birkaç dergi daha:

YAĞMUR: Derginin 51. sayısına "Kur'an'ın Sihirli Ufku" başlığı ile girilmiş. Ali Osman Dönmez'in 8. bölümü yayımlanan "Hocaefendi'nin Edebiyata Dair Fikirlerini Anlama Yolculuğu", 'estetik' bağlamlı olarak devam ediyor. Cihan Okuyucu'yla yaptığı geziler üzerine yapılan mülakat da son sayfalardan ilgiyle okunabilir. (yagmur@yagmurdergisi.com.tr)

TEMRİN: 33. sayısı var elimizde. Kadın kalemlere mahsus sayı hüviyetinde bir ilk izlenim çıkıyor karşımıza, en azından ilk sayfalar bağlamında. Bir de şüpheli sorular uyandırıyor, birkaç 'özel' isme yer vermiş olmaları dolayısıyla! Saliha Malhun, Hatice Eğilmez Kaya, Erol Afşin, Leyla N. Karaca ve Onur Akbaş'ın çalışmaları ilgimi çekti. (bilgi@temrindergisi.com)

MÜFREDAT: İki aylık kitap dergisi. Dördüncü sayı. M. Fatih Kutan "Bir Şair Gerillanın İnfazı" diye yazmış kapaktan. Nazir Akalın'ı anlatmış ama taraflı! Keşke bize de sorsaydı. Oysa birkaç ay önce Bursa'da karşılaşmıştık. Evet, sağlıksız bir metin okuyoruz Kutan'dan! Müfredat'ın bizde pek başarılı olunamayan bir alanda, kitap dergiciliğinde başarılı olmasını isterim. Fakat bu biraz çaba ister. Şimdilik alışılmış yoldan gidiyorlar. Ya mitik ve mistik şablonlarla karşılaşıyoruz ya da batıcı şablonlara tanınan iltimaslarla. Umarım dediklerim düşünülür. (P. K. 359, Yenişehir, Ankara; mufredatkitap@gmail.com)

Cevat Akkanat

MİLLÎ GAZETE
20.01.2011

2011-01-18

Edep’le yükselen ses: “İnsan kardeşlerim, korunağınızı koruyun hırsızlardan!”

Çağımız düşünür, şair ve yazarlarından Arif Ay önderliğinde okuyucusuyla buluşmaya devam eden Edep dergisi, 11. sayısı olan Ocak–2011 sayısıyla elimize ulaştı. Toplamda 8 sayfadan oluşan dergi, rengi ve tasarımıyla adeta dünün aşkı ile bugünün direncini bir araya getiriyor.

Her sayısında aşkla, azimle kendisini yenileyen ve yüreklerde gizli kalmış olup da bir türlü söylenemeyeni edebiyat ikliminde, edep dairesinde çekinmeden söyleyen dergi, bu özelliğiyle Türk edebiyatı yayımında büyük bir boşluğu doldurmakta. Bu sebepten olsa gerek, aldığımız bilgilere göre bu sayıdan itibaren bizzat Kültür Bakanlığı’nın dergiye olan ilgi, alaka ve talebi de artmış durumda. Umarız bu ilgi ve alaka yalnızca bakanlık bünyesinde kalmaz ve bütün bir ülkeye yansıması artarak devam eder.

Bu sayıda ilk sayfada yer alan Musa Deniz’in “Köşe” başlıklı yazısı, Sezai Karakoç’un “Köşe” şiirini referans alarak kaleme alınmış. Yazı içerisinde yer alan diriliş ruhu ise, Nuri Pakdil’in “Oda Söylevi” ile birleşince, aydınlık yarınların işaret fişeği olmuş adeta: “İnsan kardeşlerim, korunağınızı koruyun hırsızlardan!”

İkinci sayfada yer alan Mehmet Selim Özban imzalı “İlyas’ın Sonu” başlıklı hikâye, gerek kurgu gerekse dil açısından okuyucuyu olay akışına öylesine kaptırıyor ki, koşturma içerisinde farkına varamadan bitiyor sayfa. Farklı bir üslup, muhakkak okunmalı.

Yine bu sayının yeniliklerinden biri olan ve Arif Ay’dan öğrendiğimize göre bundan sonra da devam edecek olan bir köşe çıkıyor karşımıza 4. sayfada: Gün Dökümleri Üstadın bir ay içerisindeki konferanslarından, notlarından alıntıları bulacağımız bu bölümde özellikle Stefan Zweig’in “Dostlarla Mektuplaşmalar”ına ithafen kaleme alınmış olan ve günümüzün mektup anlayışını şair duyarlılığında dillendirdiği “Mektup”, maziye alıp götürüyor bizleri.

Çağdaş Afrika şiirinin güzelliklerini yaşadığımız sayfa ise Edep’in 5. sayfası. Okuyucuya farklı toplumların duyarlılıklarını tattıran bu bölüm epey ilgi görmüş olacak ki her yeni sayıda Çağdaş Afrika Şiiri’nden farklı şairlerin şiirlerini okumaya devam ediyoruz.

Bu başlıklar dışında, Cevher Yatağan imzalı “Manzaralar: Âdem…” ve Arif Ay’ın “Şiir Ardında” koşturduğu denemeler ile Halis Emre’nin “Dumanı Üstünde” kitapları okuyucuyla buluşturduğu kitap tanıtımı dergiye ayrı bir renk katıyor. “Kerbelâ Anısına” kaleme alınmış Zeynep Okur imzalı, Fuzuli’den alıntı üç mektup ve Yunus Emre imzalı “Şehitlerin Ser-çeşmesi” şiiri, Edep’in İslam Dünyası duyarlılığını bir kez daha ortaya koymakta.

Gelelim şiirlere: Bu sayıda da şiirsel anlamda dergi içerisinde yine birbirinden farklı seslere yer verilmiş. Arif Ay’ın “Kesitler”, Mediha İstanbullu’nun “Deniz Mızıkacıları”, Rasim Demirtaş’ın “Fotoğraf”, “Su Bayrakları”, “Yasin” ve Cömert” isimli şiirleri, Cevat Akkanat’ın “Bekleyen Rüya”sı, Cihannur Selenga’nın “Yol Durağı”, Mehmet Selim Özban’ın “Kırmızı”sı ve Murat Soyak’ın “Şiir Şehir”i, Edep’in Ocak-2011 sayısının şiir hazinesi.

Edep’e emek veren; başta üstat Arif Ay olmak üzere derginin bütün yazarlarına bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz. Yazan yazmış efendim; şimdi okuma zamanı…


Fatih Budak


İletişim:
edepdergisi@gmail.com

Tasfiye, 27. sayısıyla birlikte aylık yayında !

Edebiyat-düşünce dergisi Tasfiye’nin 27. sayısı çıktı. Tasfiye, Ocak-2011 sayısından başlayarak yayınını aylık olarak sürdürecek.

Tasfiye’nin 27. sayısının şairleri Mahmut Yavuz, Şahin Gürçay, Özkan Şahin, Habil Sağlam ve Serdar Bülent Yılmaz. Serdar Bülent Yılmaz’ın “Dersimî der göremedim yüzünü/ nedem baharını, nedem güzünü/ hayat veren Kitabımın sözünü/ kesene yuh, kestirene yuh olsun” son dörtlüğünü de içeren şiiri halk şiirine hayat veren bir tarz olarak dergi sayfalarında okuyucularını bekliyor.

Ahmet Örs’ün toplam beş ayrı kısa öyküden oluşan “Hayat Hikâyeleri” başlıklı çalışması Tasfiye’nin Ocak sayısının öykülerini içeriyor. Ahmet Örs, emek sömürüsünden günlük uğraşılar içerisinde varlıklarının farkına varan insanları anlattığı öykülerinde edebiyatla hayatı can alıcı damarlardan buluşturmayı hedefliyor: “Sema, iyice kötüledim simit yemekten diyor. Biraz kilolu, yemeye düşkün. Öğle yemeği ayaküstü, öğle namazını bazen kılamam. Koşturmaktan, patronun söylenmesinden… Allahım affetsin, namaz bile kılamazsam çalışmayı neyleyim. Sema diyor ki ben bu düzeni bozarım. Patron bizi işten atıyor. Haftalığımız içerde. Caddede bir uğultu, ellerinde kölelere özgürlük yazan pankartla yürüyen kalabalık. Karışıyoruz aralarına.”

Asım Öz, edebiyatı bir kimlik mücadelesinin elemanı olarak, varlığı anlamlandıran bir üretim biçimi olarak görmek ve sürdürmekte ısrar eden Arif Ay’ın edebiyat yolculuğunu anlattığı “Belirgin Çizginin Sürekliliği: Arif Ay’ın Düşünce ve Edebiyat Dünyası” yazısını “Şu kadarını söylemek gerekli sanırım: Yazmayı bir sorumluluk olarak algılayan Arif Ay dünya görüşüyle bütünleşmekten söz eder. Meselesiz, duruşsuz bir edebiyat ortamı Arif Ay’ın karşı olduğu bir edebiyat ortamı. Arif Ay’ın şiir dünyasına, yazılarına ve çıkarmakta olduğu Edep dergisine bu ifadelerle bakmak onu daha iyi anlamanın başlangıç ilkeleri olabilir.” paragrafı ile bitiriyor.

Kadrican Mendi, ilk kez yer aldığı Tasfiye’de Reşat Nuri’nin ‘Yeşil Gece’ romanını tahlil ediyor. Yeşil Gece’nin aydınlanma iddiasını, bu iddianın din karşısında aldığı tavrı, bu arada yazarın alt metinde işlediği yenilikçi din anlayışını tartışan Mendi, romanla ilgili olarak “Bir propaganda romanı olan Yeşil Gece’nin topluma ve taşradaki din algısına, politik aktörlere getirdiği eleştiriler, dönemin İslamcılarının tezleriyle örtüşür. Ancak “gericiliğe” İslamcıların tabiriyle “cehalet”e yönelik İslamcı itiraz, cumhuriyete geçişin yol açtığı kırılma dolayısıyla sonraki yıllarda örtülmüş ya da çoğu zaman fark edilmemiştir.” tespitini yapıyor.

Enes Malikoğlu, “İkinci Yeni gibi estetizme mahkûm olup sembolizmde kaybolan bir şiir ortamında sözünü eğip bükmeden sözü bir taş gibi masaya koyan bir şiir görürüz. Bunu yaparken de asla şiirden taviz vermez; belki de şiirini özgün kılan da bu dosdoğru söyleyebilme yetisidir. Bunu salt slogana ve propagandaya kaymadan yapabilmek ancak bir ustanın işidir.” sözleriyle değerlendirdiği Cumali Ünaldı Hasannebioğlu’nun yeni şiir kitabı “Andolsun Aşka”yı tanıtıyor ve şairin duruşundaki sürekliliği öne çıkarıyor.

Ahmet Örs, dergideki şiir tahlillerini İsmet Özel’in “Aynı Adam” şiiriyle sürdürüyor. “Tozludur saçlarım, saçlarımdan/ devrilmiş sarayların dumanları savrulur/ yüzüm yanıktır/ yüreğime bir karanfil sokuludur/ ve partizanca darbelerin dünyaya ilen şavkı/ benim göğsüme göğsüme vurup durur.” Giriş bölümü olarak bu mısralar şairin devrimci karakterini hemencecik okuyucunun önüne kartvizit olarak koyuverir. Devrilmiş saraylar karşıt egemenleri sembolize eder ve insanoğlunun tarihi kadar eskidir tabii ki. Saray sömürü üzerine inşa olunmuştur. Saraylar mutlak manada barakaları doğurmaktadır. Barakaların, gecekonduların yanında olup da saraya karşı olunmaması mümkün değildir.” cümleleri, şiirin devrimci özünü işaret ediyor.

Habil Sağlam, “Müzik Edebiyatın İçinde: ‘Dutlar’ ve ‘Lara Larissa’” yazısıyla edebiyatla müzik irtibatını ele alan ilgin bir çalışmaya imza atıyor. “Bu yazıda daha özel bir yaklaşımla, birkaç örnek üzerinden yakın dönem edebiyatımızda müziğin nasıl düzlemlerde kullanıldığı ve ifade edişe ne gibi etkileri olduğu sorusu etrafında durmayı tasarlıyorum.” İfadeleri ile yazının amacını belirten Sağlam, Bilge Karasu’nun “Dutlar”, Cihan Aktaş’ın “Lara Larissa” öykülerini bu doğrultuda çözümlüyor.

Mustafa Kıyak, “‘New York’ta Beş Minare’ ve Sinemada Ilımlı İslam” yazısında Mahsun Kırmızıgül’ün çok izlenip tartışılan son filmini, ılımlı İslam ekseninde değerlendiriyor. Yazısında, “Türkiye’de çekilen 11 Eylül, radikal İslam, El Kaide vs. konulu filmler genellikle dünyadaki genel anlayışa uygun bir şekilde çekilmiştir ve hiçbir eleştirel boyut taşımadığı gibi emperyalistlerin çıkarlarına hizmet eder.” tespitini yapan Kıyak, meselenin uluslar arası ayağını da yazısında etraflıca tartışıyor.

Süleyman Ceran, dergideki bir diğer müzik yazısında Grup Yürüyüş’ün “Kuyu” parçasından hareketle müziğin hayata değen tarafını kaleme almış: “Şeyh Said’ten İskilipli Atıf ’a pek çok öncüyü kasteden “Kıyamlara sor beni/ Cellâtlı sabahlara” dizesi “Kuyulara sor beni/ Kıyılan Mahrumlara” cümlesiyle birleşince Silopi’de kazılan asit kuyuları ve katledilen onca masumun kanının ülkenin her tarafına sıçradığını fark ettim. Memleketin her tarafı kanıyordu, her tarafı...”

Mehmet Sacit’in anıların 19. bölümüyle devam ettiği Tasfiye bundan böyle her ay okuyucusu ile birlikte olacak.



İletişim:
http://tasfiyedergisi.blogspot.com
tasfiyedergisi@gmail.com

2011-01-16

'Kurtuba' dergisinin 7.sayısı çıktı

kurtuba'nın yedinci sayısı çıktı.

bu sayıda ne anlattınız dediğinizi biliyoruz. bu sayıda köklerimize döndük. yani sine-i millete. çıktığımız yere. filize durduğumuz topraklara. velhasıl-ı kelam, anadoluya döndük. anadoludaki damarın nabzına şahitlik ettik, yerliliği konuştuk, bir anadolu hareketi olan mavi marmara'yı sarayburnu'nda karşıladık.

abdullah yıldız'la anadolu damarını ve bir gençlik hareketi olan mücadele birliği'ni konuştuk. keşmir'e en içten ve diplomatik selamlarımızı gönderdik. milli görüşü yazdık. konyalı bir dergi olan alfabe'yi anlattık.

ez cümle; bir kez daha hem yaşadık hem yazdık. bilirsiniz, biz yaşamadan yazamayanlardanız.

2011-01-15

Bir nokta'da buluşalım!

Bir nokta dergisi Ocak sayısıyla 108. sayısına ulaşmış. 10 yıldır çıkan okunası bir edebiyat dergisi. 10 yıl, az bir zaman değil memleketimiz edebiyatı için. Sanat ve edebiyat hayatımızın bütün karmaşasına rağmen de gayet mütevazı ve cana yakın bir dergi.


Derginin sayfalarına şöyle bir göz gezdirmekle nicelik değil, nitelik peşinde insanların değerli gayretlerinin bir mahsulü olduğunu anlayıvermeniz mümkün. Ben en çok şiirlerini seviyorum Bir nokta’nın. Editör Mürsel Sönmez’in de bir şair, bence iyi bir şair olmasından kaynaklanabilir bu durum. Bu yazımda da daha çok bu sayının şiirlerine dikkat çekmek istiyorum.

Eski ve yeni şairleri bir arada görüyoruz Bir nokta’da. Okul-dergilerden biri olduğunu gösteriyor bu durum. Ayrıca her ay, derginin son sayfasında bir klasik şiirimize ve şairinin kısa özgeçmişine yer veriliyor. Derginin bu ayki şiirleri bir güzel güldeste gibi. Elbette eleştirilecek, eksik yanları da vardır. Onları daha geniş bir zamana bırakalım. Şimdilik bazı şiirlerin bazı güzel -tabi bize göre- mısralarını paylaşmakla yetinelim:

sen uyuyorsun, güzellik uyuyor, her yer kar

ağardıkça ağarıyor

şakaklarındaki saçlar

(Mürsel Sönmez, Uykuna Güzelleme)


Kapında kalakaldım

Ki öylesine tenha

Kayboldum ve adını sordum

Adımı sordum her aynaya

(Mustafa Özçelik, Tenha)


Beni sorarsanız,

annesinin hevesi

babasının akşamüstüsü

kardeşlerinin ikindisi

kendisinin uzağı

beni sorarsanız

herkes gibi

(Resul Tamgüç, Şiir Şairini Anlatır)


güzel olsunlar için öksüz ve yetimleri

bir de seni seviyorum Luna

kilidin anahtarı bir söz

yeni bir kanbukağı

dertli dolap

sürgit bilmece

iç avluda uzar gelinin saçları

n’apabilirdim sevmeseydim Luna

(Mahmut Avcı, Luna)


yordamını sevdiğim

imha et beni bırak sır kapısına

imha etmeyeceksen zaman kötücül

ihya et beni

(Bünyamin Durali, Sır Kapısına Bırak Beni)


Belki bandrol koyarsın şiire bile amma

Sükûtu alıp satamazsın ey kapitalizm!

(Fatih Kınalı, Tenha)


Sanıyorsunuz ki bir boşluğu dolduruyor varlığınız

Gelişiniz boş

Gök bizim durduğumuz yerdir.

Abdurrahman Karakaş (Vakit ki Kar Boran)

Son sayfa da Şâhî’nin (Şehzade Bayezid) bir gazeline ayrılmış. Öykü, deneme ve hatıra yazıları da kısa ve öz dediğimiz cinsten yazılar. Samimi, yalın ve yoğun.. Velhasıl, Bir nokta, her ay 30 sayfalık bir sevinç armağan etmeye devam ediyor okuyucusuna. Ne denir, eksik olmasın.

Mehmet Bıyıklı

www.haberkultur.net

2011-01-14

'Umran' dergisi kültür komplosuna odaklanıyor

Bu ay 196. sayısı yayımlanan Umran dergisi Kültür Komplosu odaklı bir sayı ile okurlarıyla buluştu.

"Hakikatin yalan, yalanın da hakikat gibi göründüğü bir dönemeçteyiz şimdi. (...) Her düşünce, daha önce kültür endüstrisinin merkezlerinde biçimlendirilmiş olarak geliyor bize. Böyle bir ön biçimlendirmenin izini taşımayan şeylerse, inandırıcılıktan yoksun bulunuyor." diyordu Theodor W. Adorno, Minima Moralina'da.

Uzun zamandır yaşananları dahası toplumsal ve dünyasal gerçekliği siyasal bakımdan tasvir edip çözümleme süreci içinde karmakarışık olmuş durumda olan ve yaşanmış deneyimimizin önemli hatta en önemli bir parçasını oluşturan kültürel alandaki gelişmeleri, çatışmaları ve örtücülükleri gölgede bırakmaktadır. Siyasal tartışmalar içinde de ortaya çıkan zihin kirliliği ve entelektüel sefalet, bariz biçimde kültürel sorunlar ele alınırken de önemli bir yer tutmaktadır. İbahiyyenin yeni adı olarak da okunabilecek olan kültürel alanı farklı boyutları ile irdeleyen bir dosya ile karşınızda Umran bu sayısında.

Kültürel alanda yaşanan hokkabazlıklar esas olanı örterek kapitalist hegemonyayı pekiştirmekte. Çünkü kültürel alan geç kapitalizmde çalışmanın uzantısıdır. Bu bağlamda, çalışma zamanının dışındaki vakit, kültür endüstrisi mabetleri, ritüelleri ve gösterileri tarafından doldurulur. Burada esas olan, hazzın kamçılanmasıdır. Arzu nesneleri yaratılarak, tüketici onlara yönlendirilir. İşte bu kültürel paradigma içindeki aktörleri ve yeni çatışmaları çoğu zaman görmezden gelmekteyiz. Toplumsal dilden yahut ilkelerin dilinden kültürel bir dile geçiş söz konusu olduğunda çoğu hususlar gizlenerek varlığını kolaylıkla benimsetebilmektedir. Kültür söz konusu olduğunda, olan yahut olması gereken tepkilerin kolaylıkla ifade edilemediğini de belirtmek gerekir. Kültürel paradigma adeta bir din gibi algılandığından dolayı sorgulanması istenmeyen bir konumdadır. Sözü, kuralları ve sınıflandırmaları bir egemenlik sistemini işaret eden kültürel söylem giderek sıkılan bir egemenliğin aracıdır artık. Yeni egemenlik biçimleri kültürellik ardından kurulmaktadır artık. Daha genel ve dramatik olan ise "başka olma hakkı" üzerinden her türlü sapkınlık ile İslami olan görünümler kültürellik potasında karıştırılmaktadır artık. Hükümdar, Adorno'ya göre günün kültür tekelleri bu konuda hiçbir sakınca görmez artık.

Kültür tekelleri, hem üretimi hem de tüketimi belirler; denenmemiş/piyasanın çerçevesinin dışındaki herhangi bir şeye şüpheyle yaklaşır. Her şey, piyasanın kuralları içinde/izin verildiği ölçüde, sürekli değişmeli ve üretim-tüketim dengesi devam etmelidir. Ancak bu şekilde kültür tekellerince çizilen sınırın dışına çıkılmayacağının güvencesi elde edilmiş olur. Kültür endüstrisinin temel amaçlarından biri de, hafif sanat (eğlence) ile yüksek sanatı uzlaştırmak; iç içe geçirmek ve nihayet birbirine dönüştürmektir. Böylece tüketicinin "gereksinimi" karşılanırken, bir yanda da eğlenmesi sağlanmaktadır. Bu bağlamda Haşmet Demirel ve Dilaver Demirağ'ın yazıları modernlik, kapitalizm ve kültür ilişkisini ele alıyor.

Kültür ile yönetim arasında bir bağ var mıdır? Adorno, bu soruyu olumlu şekilde yanıtlar. Çünkü ona göre "kültürden söz ediyorsak yönetimden de bilerek veya bilmeyerek söz ederiz". Hikmet Demir'in yazısı ise kısa ama muhafazakarlığın kültürel politikasını merkeze alması bakımından önemli. Vicdan Tekin ise kültürün biçimlendirici yanı üzerinde duruyor. Habil Sağlam ise 2010 Avrupa Kültür Başkenti özelinde bir yazı ile dosyada yer alıyor. Asım Öz ise, boğucu kültüre değinmekte. Burhanettin Can tebliğ konulu bir yazıya yer alıyor Umran'da. Abdullah Yıldız vve Celalettin Vatandaş edep konusuna eğilirken Halil Çelik Türk dizileri ve Selefi kanallar arasında sıkışan Arap medyasını masaya yatırıyor. Metin Önal Mengüşoğlu Divan dergisinde İsmail Kara'nın yazdığı bir yazı özelinde kültürel geçmişi olduğu gibi yüceltmenin sıkıntılarına değinmekte. Naipaul tartışmalarını ise Nurşen Aldı özetledi.

Hasan Hanefi Bizde Niçin Filozof Yok konusuna odaklanırken Sue Palmer Zehirlenen Çoçukluk kitabının arka planını Umran okurları için açıklıyor.

Kur’ani Hayat dergisinin 16. sayısı çıktı

Vahiyle hayat bulma çabalarına mütevazı bir katkı yapmak niyetiyle yola çıkan Kur’ani Hayat, 16. sayısında vahye uygun bir hayatın inşasında Kur’ani kavramların rolünü konu edindi.

Mustafa İslâmoğlu'nun derginin manşetine de kaynaklık eden başyazısı, tasavvurun inşasında kavramların rolünü ortaya koyuyor. Hüseyin K. Ece, Kur'ani kavramların pratiğe yansıma şekillerini ele alırken, Abdulcelil Candan bid'at kavramının detaylı analizini yapıyor. Mustafa Akman'ın Nur-ı Muhammedi teorisine eleştirisinden sonra 16. sayının ikinci konusu olan Ulumu'l-Kur'an yazılarına yer veriliyor.

Haydar Öztürk Kur'an'ın bihakkın anlaşılmasında Kur'an İlimlerinin üstlendiği işlevi, Murat Sülün Kur'an'ın genel nüzul sebebini, Bilgin Erdoğan İkra' hitabının muhatabını, Mustafa Demir Huruf-ı Mukattayı okuyucuyla paylaşıyorlar. Muhammed Özmen Ulumu'l-Kur'an'ın, Kübra Çomaklı ise tefsirin tarihçesini çıkarmış derginin bu sayısında.

Dilek Serdar, Ömer Noyan, Abdülhamit Kahraman, Mehmet Çakıl ve Melahat Aydıner'in denemeleri ile Kadir Canatan'ın analiz yazısı bu sayıyı renklendiren yazılar.

Salih Samarrai'nin Abdurreşid İbrahim'in dilinden Cemaleddin Afgani'yi anlatan yazısı, dikkat çekecek bir yazı. Ahmet Keleş eleştiri adabını hatırlatıyor. Muharrem Baykul Kur'an kavramları söz konusu olunca ilk akla gelen muhalled bir eseri, Müfredat'ı tanıtıyor. Bünyamin Doğruer'in şiiri ve Hasan Aycın'ın çizgi çalışması ile Kurani Hayat Dergisi'nin 16. sayısı sona eriyor.

Kur'ani Hayat Dergisi'nde önümüzdeki dönemde Kur'ani Kavramlar'ın işleneceği ve Mart başında çıkacak 17. sayısının konu başlığının ise Fıtrat olarak belirlendiği yazarlara ve okuyuculara duyuruluyor.

Edebiyat Ortamı

Ocak-Şubat 2011,Sayı:18

Edebiyat Ortamı bu sayıyla üçüncü yılını tamamlıyor. Bu üç yılda çok şey oldu dünyada. Edebiyat Ortamı bütün bu olanlara şahit oldu. Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de ve dünyanın birçok yerinde Müslüman avı yaşandı. Yaşanıyor. Gözlerden ırak. İnsanlığın dramı bitecek gibi görünmüyor. Ama bizim şahit oluşumuz kendi başına bir anlam ifade ediyor. Edecek. İnsanlığın ürpertisi Ankara’dan hissediliyor. Küçücük odamızdan. Bizim şahit oluşumuzdan çekinmesi gerekenler var. Bizim, insanımızın, ülkemizin…

*

Şairler… İrfan Çevik, Esver Ölüç, Yunus Melih Özdağ, Muhammet Safa, Suavi Kemal Yazgıç, Gülden Aşçıoğlu, Hasan Hüseyin Çağıran ve Atalay Işık.

Rasim Özdenören bu sayımıza bir öyküyle katıldı. Usta öykücümüzün bu öyküsünü zevkle okuyacağınızı umuyoruz. Osman Koca’nın “Kısa Günce”si de beğeneceğiniz bir öykü.
Mustafa Karadavut ve İrfan Çevik birer denemeyle katıldılar bu sayımıza.

Söyleşi konuğumuz Gökhan Özcan. Yirmi yıl aradan sonra yayınladığı ikinci öykü kitabı Serçe Parmağı’nı ve öykü serüvenini anlatıyor. Söyleşiyi Asım Gültekin yaptı. Gültekin’e teşekkür ediyoruz. Bu ses getiren kitap hakkında iki de yazı yer alıyor. Yazılar, Yılmaz Yılmaz’a ve Mustafa Karadavut’a ait.

Friedrich Rückert, Alman bir şair, bir düşünür. Almanların bile gözünden kaçmış önemli bir şair. Lirik şiirin ustalarından. Şair arkadaşımız Yahya Kurtkaya büyük bir gayretle dergimiz okurları için Rückert hakkında mütevazı bir dosya hazırladı. Bu dosyanın Alman edebiyatının tanınmasına bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Sadece bu da değil. Batı’lı şairlerin Doğu’ya ve İslam’a olan derin ilgileri de görülecektir.

İki hatıra yazısından biri Faruk Uysal’a diğeri Kâmil Aydoğan’a ait. Hatıra okumayı sevenler için iki güzel metin.

Yunus Melih Özdağ sinema üzerine düşünmeye devam ediyor. Bu defa İran sineması hakkında yazdı.

Mustafa Aydoğan’ın Güncelin Tarihi Üzerine Kısa Notları’nın ilginizi çekeceğini umuyoruz.

Değerli şair Arif Ay’ın geçen aylarda bir üniversitede öğrencilerle yaptığı konuşmayı arkadaşımız İdris Nebi Uysal bir metin haline getirdi. Bir tür haber-yazı.

Gelecek sayımızın önemli bir eki olacak: 2011 Şiir Yıllığı. Şimdiden haber verelim.
İyi okumalar.

Mustafa Aydoğan

“Mahalle baskısı yok, beyazların arsızlığı var.”

“Mahalle baskısı yok, beyazların arsızlığı var.” Özgün İrade dergisi 81. sayısıyla raflarda yerini aldı.

Özgün İrade’nin bu ayki dosya konusu olarak “mahalle” seçilmiş. Kültürümüzde önemli bir motiftir mahalle. En az aile kadar insan hayatına dahildir. Mahalle üzerine Türkiye’nin önemli sosyologlarından Doç. Dr. Ergün Yıldırım ile verimli ve dolu dolu bir söyleşi yapılmış. Mahallenin geçmişte inancın toplumsallaştığı bir mekân olduğunu söyleyen Yıldırım, apartman ve sitenin mahalleyi öldürdüğünü belirtmiş.

Tophane’deki olaylarla birkez daha gündeme oturan “mahalle baskısı” kavramına da değinmiş Yıldırım Hoca. Modern beyazların geleneksel yaşam alanlarına sarkarak arsızlık sergilediklerini iddia eden Yıldırım, “mahalle baskısı” tartışmalarına farklı bir boyut getiriyor.

“Geçmişte bütün toplumlarda olduğu gibi Müslümanlarda da mahalle, inancın kolektif kimlik olarak yaşandığı, üretildiği ve aktarıldığı ana merkezdi. Birbirlerini tanıyan, camide ibadette buluşan, sokak ve meydanında her dem yüz yüze gelen insanların yeriydi.”

“Mahalle sınırlarını aşarak “birey” olarak yaşadığını söyleyen modernler de pervasızca Tophane’ye sarkıyorlar. Onun varlığından onay almadan onun hayatına zıp diye atlamak tam manasıyla arsızlıktır. Modernlerin, sanatçıların, eğitimlilerin ve beyaz kentlilerin arsızlığı…”

Dosya konusunda Ramazan Kayan’ın “Müslüman Mahallesinde Salyangoz” ile Beşir İslamoğlu’nun “Mahalle Baskısından Statü Baskısına” isimli yazıları konuyu derinlemesine ele alıyorlar.

Dergide sadece dosya konusu ele alınmamış elbette. Edebi metinler de derginin sayfalarında yer almış. Bu metinlerden özellikle biri çok dikkat çekici. Eğer duygusal yazılardan da hoşlanıyorsanız Adil Akkoyunlu’nun “Cinci” adlı hikâyesi tam size göre.

Murat Karaca

Bizim Külliye'de edebiyat ve felsefe

İnsan, kendini ve içinde yaşadığı evreni anlamak isteyen, bu yönde soruları ve merakları olan varlıktır. “Ben kimim, içinde yaşadığım bu evren neyin nesi, nereden geldik, nereye gidiyoruz?” “Özlemlerimiz, beğenilerimiz yahut nefretimiz neden bu kadar sarsıcı?” gibi sorular hep düşündürmüştür insanı.

Kimileri bu soruların cevabını felsefede kimileri edebiyatta arar. Felsefe ve edebiyat, insanın kendini ve içinde yaşadığı evreni anlama yönünde ortaya koyduğu en eski çabalardan ikisidir.

Felsefe, insanın evreni ve varoluşun anlamını mitolojinin, efsanelerin, efsunların, kozmogonilerin dışında, kendi aklının ışığı ile kavrama çabasıdır. Bir şeyin ne olduğunu, ne anlama geldiğini sorar; kendince mantıksal, sistematik, ayrıntılı ve sorgulayıcı açıklamalar yapar.

Edebiyat ise dünyayı gönül ile anlama çabasıdır. Edebiyat eserinde hayatla olan temasından edindiği duygusal yoğunluk yer alır insanda. Sevgileri, hüzünleri, geçiciliği, fâniliği, aşkı ve ölümü ifade etmek edebiyatın payına düşmüştür hep. Felsefe ne kadar akla dayanıyorsa, edebiyat da bir o kadar duyguya dayanır.
Ya ortak zeminleri?...

Bu minval üzere 46. sayımızın dosya konusunu edebiyat- felsefe ilişkisini irdelemeye ayıracağımızı belirtmiştik bir önceki sayımızda. Dosyamızın konusu oldukça ilgi gördü. Gelecek sayımızın konusunu yine edebiyat ve felsefe ilişkisine ayırdık. 47. sayımızda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olunuz.

Nazım Payam


İrtibat:
www.bizimkulliye.com
0(424) 233 55 13– 233 15 00

2011-01-13

Edebî Müdahale dergisi çıktı !

Edebî Müdahale dergisinin ilk sayısı çıktı. Hayırlı olsun. Ömrü uzun ve bereketli olsun.

İletişim:
marjinaltahta@gmail.com
mertedebiyat@gmail.com

Az Edebiyat dergisi, masal özel sayısı çıktı

asık suratlarımızla sürükleniyoruz fabrikalara iş yerlerine komşumuzun yüzüne kesif gerçeklerin içinde geçiyoruz her yanımız madde her yanımız eşya her yanımız et ve kemik

gün terazinin tam ortasında doğuyor vakit nakittir söz repo bin bir gündüzlerdeyiz hesapsız kitapsız ölçüsüz ayarsız değiliz yine de açık veriyoruz durmadan kendimize bir yerde birileri bize yalanlar fısıldıyor bilimsel filimsel gez göz arpacıklı günlerin gerisinde deney gözlem istatistikten hangisiyseniz o kadar değerlisiniz diyor taksitleriniz kadar peşin konuşabilirsiniz isteseniz de borç vermeyiz siz bizim neyimiz oluyorsunuz hangi çayı kaç derecede kaynatırsanız çay acımaz bilmiyorsunuz yüzünüzü ekşitmeyiniz cahilsiniz ezberiniz çok edebiniz az zamanların fen matematik kimyası bozuk nesliyiz vs vs

sözün özü ağabeyler

maddenin içine bunca hapsedilmiş insanın kendine yine çıkış olarak maddeyi kutsadığı çağda herkesi masala çağırıyoruz kutsallarımızı bir de masallarımızda fark etmeye uykudan sonrası masallara geniş ışıklı tünellerden alaca karanlık mağaralara çağırıyoruz insana

sürekli genişleyen otobanlara inat dar yollu kâf dağına yürüyoruz masalın sıklığıyla duruyoruz katı gerçeğin önünden elimizi uzatsak buluşur muyuz bir masalda hep birlikte

sonraki sayımızda çocukluğumuzda buluşmak dileğiyle

hepinize iyi masallar

Kemalettin Bal

İletişim:
www.azedebiyat.com
iletisim@azedebiyat.com
azedebiyat@gmail.com

'Temrin' düşünce ve edebiyat dergisi


Ocak 2011, Sayı:33

Aylık düşünce ve edebiyat dergisi Temrin, Ocak ayında yayımladığı 33. sayısı ile 4. yılına adım attı. Derginin bu sayısında iki önemli isimle yapılan söyleşi dikkat çekiyor. Betül Tarıman ile son çıkan şiir kitabından hareketle şiire dair söyleşiyi Şeref Yılmaz gerçekleştirdi. Diğer söyleşiyi de Murat Gülsoy ile son yayımlanan kitabı « Tanrı Beni Görüyor mu ? » kitabı üzerine V. Hüseyin Kaya yaptı. Bu sayının şiirleri arasında Granaz Musevi’nin Nihan Işıker tarafından tercüme edilen şiiri dikkat çekiyor. Musevi, İran asıllı bir şair ve yönetmen... Sydney’de doktora yapıyor. Dergi, bu ilk şiiri ile Musevi’yi Türke edebiyatına tanıtmanın ilk adımını atıyor. Bu sayının diğer şairleri şöyle : Arzu Eşbah/Burcu Yalkın/Kemal Çelik/ Ebru M. Kayır/ Nergihan Yeşilyurt/Serdar Çakıcıoğlu/Sıtkı Caney/Sude Nur Haylazca/ Yaprak Ünvar. Usta öykücü Jale Sancak’ın En Güzel İlk Yaz isimli öyküsünün de yer aldığı Ocak sayısı nitelikli yazıları ve isimleri okurla buluştuyor. Saliha Malhun, Aynalı Baba’nın Ulağı isimli güzel bir öyküsü ile ilk kez okura sesleniyor. Nazan Özen, Bir Pazar Günü Sendromu isimli denemesiyle uzun bir aradan sonra okur karşısına çıktı. Elif Nuray, Arzu Eşbah’ın son şiir kitabı Dilküşa’yı değerlendirdi. Hatice Eğilmez Kaya, Dostum Dostum isimli denemesiyle önemli bir değeri ele alıyor. Erol Afşin, hatıralar etrafında örgülenen bir yazısını okura sunuyor. Leyla N. Karaca, istanbul’da seyyahların ayak izlerini süren yazısıyla okura sesleniyor. Murat Çelik, Kendiliğinden isimli öyküsüyle bu sayıda yerini alıyor. Nezihe Altuğ, Bu şehr-i İstanbul ki isimli yazısıyla ilk kez okur karşısına çıkıyor. Oonur Akbaş, Sezai Karakoç’un kapalı Çarşı isimli şiiri etrafında bazı mülahazalar ileri sürüyor. V. Hüseyin Kaya, Mario Levi’nin İstanbul’u isimli yazısında Levi’nin son kitabı « İçimdeki İstanbul Fotoğrafları’nı ele alıyor. Dergi yeni yılın ilk sayısıyla birlikte yeni çıkan kitapların tanıtımı için « künye » ismiyle iki sayfa ayırıyor. Devran köşesinde ise edebiyat ve sanat haberleri okura ulaştırılıyor. Dergi öyküden denemeye, şiirden incelemeye kadar okura her ay zengin bir vitrin sunuyor.

Yasakmeyve’nin 48. Sayısı: Delilik ve Yaratıcılık

Yasakmeyve, Gülseli İnal’ın editörlüğünü yaptığı dosyayla, “delilik ve yaratıcılık” arasındaki o çetrefilli ilişkiyi irdeliyor bu sayısında. Gülseli İnal, Enis Batur, Lale Müldür, Hikmet Temel Akarsu, Murat Kemaloğlu, Haydar Ergülen, Tarık Günersel, Gonca Özmen, Bülent Usta, James C. Kaufman ve John Baer’in yazılarından oluşan dosyayı, Balkan Naci İslimyeli ve William Blake’in resimleri süslüyor.

“Şair ve Okuru” sayfalarının bu sayıdaki konuğu ise Gültekin Emre. “Şiirlerin arka penceresinden girmeyi ancak sıkı şiir okurları başarabilir” diyen Gültekin Emre ile Acem Özler konuştu.

Necmiye Alpay, Birhan Keskin’in “Soğuk Kazı” kitabındaki şiirlerine, başka bir soğuk kazı gerçekleştirirken, Hüseyin Ferhad şiirde lonca ilişkisi olup olmadığını araştırdı. Hayri K. Yetik, Humeynî’nin şiirlerine bakarken, Tahir Abacı, “Şiir Kitapları Sözlüğü”ne yeni maddeler ekledi. Ramis Dara ise yayımlanan şiir kitapları arasındaki gezintisine kaldığı yerden devam etti. Mete Özel “AnyA” adlı köşesinde akvaryuma dönüşmüş bir balkondan hayata bakıp Wikileaks’i yorumladı. Murat Narcı’nın Zeynep Uzunbay’la söyleşisi ve Mehmet Akif Ersoy’un bilinmeyen şiiri de, “şiirin uzun tarihi”ne düşülmüş notlar olarak yerini aldı.

Bu sayının şairleri, İlyas Tunç, Mustafa Köz, Anita Sezgener, Süreyyya Evren, Deniz Durukan, Alper Çeker, Soner Demirbaş, Kadir Yanaç, Serdar Çakıcıoğlu...


Yasakmeyve 48 / İçindekiler:

Şair ve Okuru: Gültekin Emre / Acem Özler
Şiirler: İlyas Tunç, Mustafa Köz, Anita Sezgener, Süreyyya Evren, Deniz Durukan, Alper Çeker, Soner Demirbaş
Dosya / Delilik ve Yaratıcılık: Gülseli İnal, Enis Batur, Lale Müldür, Hikmet Temel Akarsu, Murat Kemaloğlu, Haydar Ergülen, Tarık Günersel, Gonca Özmen, Bülent Usta, Antonin Artaud, James C. Kaufman, John Baer, Nilhan Fidan, Balkan Naci İslimyeli, William Blake
Soğuyan Volkan: Necmiye Alpay
“Carpe Diem”: Hayat 1 Gün, O da Bugün: Hüseyin Ferhad
Şiir Kitapları Sözlüğü: 35: Tahir Abacı
Şiirin Uzun Tarihi: Mehmet Akif Ersoy’un Bilinmeyen Şiiri
Anya: Mete Özel
Humeynî’nin “Mesih Nefesli” Şiirleri: Hayri K. Yetik
Zeynep Uzunbay ile Söyleşi: Murat Narcı
Hayatı Şiirleştiren Kitaplardan: Ramis Dara
Vaat Edilmiş Sayfalar: Kadir Yanaç
Şairin Genci: Serdar Çakıcıoğlu
Şiirin Parmak İzleri: Ilgın Yıldız
Şiirin Uzun Tarihi: Nâzım Hikmet’in Defteri
Şiirin Uzun Tarihi: İstiklâl Marşı
Şiyir Sevişgenleri: Metin Üstündağ



İletişim:
Rasim Paşa Mah, İskele Sk, Alibey Apt, No:54, Kat:1, Daire:4, Kadıköy/İstanbul,
0216 414 33 31,
editor@yasakmeyve.com

Ay Vakti Meşalesi Yanıyor

Ay Vakti 11. Yıl meşalesini yaktı. Yakılan her meşale bir sonraki meşaleyi tutuşturuyor. Meşale etrafına ışık tutmaya devam ediyor.

124. sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Ay Vakti, Ocak 2011 sayısının giriş yazısında “Neler Olmuyor ki” diyerek wikileask belgelerini, Naipaul’un onur konuğu olmasını, Anadolu ve Ortadoğu’da planlanan işgal haritasını masaya yatırıyor.

Şeref Akbaba Gönülde Olmak yazısıyla, ‘Yalnızlaştıran çağa karşı durmalı, yalnızlık sitelerine karşı muhabbet mekânları oluşturmalıyız. Muhabbet insandır, insanî olandır, karşılığı olandır.’ Diyerek aslolanın Muhammedî olmak olduğunu vurguluyor. Düşüncenin güçlü kalemi Necmettin Evci, ‘Düşünce diyalektik olmalıdır. Diyalektik neden sonuç ilişkisi içerisinde bir bütünlük gerektirir. Düşündüğünüz her bir unsur düşüncenin diğer bir unsurunu tamamlıyor, daha anlamlı kılıyorsa diyalektik çerçeve kurulmuş demektir.’ Diyerek, Düşünce Ayağa Düşünce, adlı yazısını nazarımıza sunuyor.
Denemede; Üzeyir Süğümlü Terk Edilmişliği ve terk edilmenin insan üzerindeki ruhî analizini ortaya koyuyor. Söz Var Mı Senden Öte, diyen Mehmet Kızılay sözün değerinden ve öneminden bahsediyor. Cavit Marancı ve Muzaffer Taşyürek Sarıkamış’ı, H. Ömer Özden Erzurum’un eski kış günlerini yazıyor. Ahmet Durmuş Hırsız, Berrin Sönmez Ova başlıklı denemeleriyle yer alıyor bu sayıda.

Şiirde; Yavuz Ertürk Yorgun kentleri, yorgun gövdelerimi attım içimden diyerek nadas şiiriyle, Selami Şimşek Ölüm de geçsin buradan, Mehmet Baş ise Ateşin susan dili şiirleriyle yüreklerinden kopan mısraları bizimle paylaşıyor.

Öyküde; Naz Ferniba Cezada Elif Teslimiyetini yazarak Ayşemin’in dost aramaya çıkış serüvenini anlatıyor. Övgü Kafadar Sessizce Muhammet Erdevir Makber öyküleriyle hayattan kesitler sunuyor.

Ay Vakti’nde Prof. Dr Bilal Kemikli ile Şehir Hayat ve Derviş kitabı üzerine yapılan güzel bir söyleşi yer alıyor. Söyleşide hocamız dünün, bugünün ve yarının şehirlerini, hayatını ve dervişlerini en güzel biçimde yorumlayarak bu kavramlara anlam veriyor.

Hızır tipi- iyilik timsali Özbek yazar Dilnavoz Xolikova Hızır’ın ne anlam ifade ettiğini ortaya koyan iyi bir araştırma yapmış.

Gönülden kopup gelen bir biyografi çalışması: İstiklal Marşı Şairi Mehmed Akif diyerek uğur Mantu bize Mehmet Akif’i anlatıyor.Son olarak;

Şiraze Saklı Mektuplardan bize bir buket sunuyor. Kullandığı kelime ve kavramlarla dikkatleri üzerine çeken Şiraze bir mektubunu daha bizimle paylaşıyor.
Yol sabırdır.

İsmail Sezer

Karagöz, Edebiyatçılarımız ve Türk edebiyatı

M. Behçet Yazar'ın Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı kitabına sahip oldum geçtiğimiz günlerde. 1938'de İstanbul'da, "Kanaat Tabevi"nde basılmış. Kitabın ilk sayfalarından birisi tamamen şu ibareye ayrılmış: "Cumhuriyetin 15 inci yıldönümü münasebetiyle neşredilmiştir"...

"Cumhuriyet inkılâbı, 'eski'yi yıkıp 'yeni'yi kurdu ve cemiyetin maddî ve manevî bütün müesseselerini millîleştirmekle beraber Avrupaî ve modern bir mertebeye yükseltti." 'Önsöz'üne böyle başlamış M. Behçet Yazar. Bir cümle daha yazayım, şöyle devam etmiş: "Türk edebiyatı da bu kutlu hamleden en yüksek bir derecede nasibini almış bulunuyor."

Hayır, bu kitabın tanıtımını yapmayacağım. Fakat 'kutlu hamle'ye katkısı bulunan ve elimizde tuttuğumuz şanlı kitaba seçilmeyi başarmış edebiyatçılara da birkaç cümlecik ayırayım. Mesela kimler bunlar? Agâh Sırrı, Ali Nihat, Behçet Kemal, Cahit Uçuk, Cevdet Kudret, Halide Nusret, Halit Fahri, Nahit Sırrı, Hasan Âli Yücel, Vasfi Mahir, Sadettin Nüzhet, Yaşar Nabi, hatta Mustafa Seyit Sutüven, Mehmet Emin Yurdakul, Sabahattin Ali... Geçit merasiminden isimler... Bir de yaldızı erken dökülmüş eski şöhretler karması var: Ahmet Kemal, Ali Kâmi, Ali Süha, Burhan Sadık, Fakihe Odman, Haluk Nihat, İffet Halim, İshak Refet, Mebrure Sami, Meliha Avni, Nur Tahsin, Ragıp Şevki, Yahya Mahir...

Haklarını yemeyelim, yaşadıkları dönem göz önüne alındığında, bırakın ilk kategoride adını andıklarımı, ikinci gruptaki pek çok ismin dahi -şimdi tek tek saymayacağım- nice telif ve tercüme esere imza attıklarını görüyoruz.

Fakat şimdi neredeler?

Aslında bu soruyu 1938'de kalmış Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı üzerinden sormamıza engel teşkil edebilecek yığın yığın materyale sahibiz bugün.

Bu yığınların içinden, mesela son yıllarda bir furya halini alan şiir yıllıklarından herhangi birisini seçip, hak ettiği nispette kabaca bir göz atarak, varmak istediğimiz sonuca ulaşabiliriz. İki yıl öncesinin yıllığına alınmış, beş yıl öncesinin yıllığına konulmuş büyük şair şimdi nerede?

Dedik ya, malzeme bol. Fakat bütün bu malzeme bolluğu bir yana, "Şiir ve Devlet", "Edebiyat ve Resmiyet" mevzuunda şu elimizdeki kitap daha bir kolaylaştırmış oluyor işimizi. Çünkü, ihtimal oranı yüksektir ki, ölü ozanlar kataloğuna dönüşmeye yüz tutmaya başlamış diğer materyalde genellikle klikçilik, takımcılık, ekolcülük, hatta çetecilik gibi edebiyat dışı faktörler etken iken, bu elimizdeki materyal onlara göre daha genel bir nitelik arz ediyor: Yeni rejimle (TC) içiçelik...

Doğrusu M. Behçet Yazar'ın kitabını sahafta bulduğumda tam da Karagöz dergisinin "Şiir ve Devlet" dosyalı 13. sayısını okumaya başlamıştım. Derginin kapağında "Cumhuriyet'in Kontenjanından Şair", "Devlet ve Kültür Politikaları", "Şiir Devletin Değil Şairlerin Dağarcığındadır" gibi başlıkları görünce heyecanlanmış, "Perde Gazeli" başlıklı önsözde "Belediye şairleri", "bürokratik şairler" gibi ifadeleri okuyunca umutlanmıştım. Heyecan ve umudum Hakan Şarkdemir'in "Cumhuriyet'in Kontenjanından Şair" başlıklı yazısın ortalarında bitti dersem, samimiyetim suistimal edilmez sanırım. Zira burada konu mihenk noktasından uzaklaşıyor, Nazım Hikmet-İsmet Özel mukayesesine dönüşüyordu. Ardından da hiç ummadığımız bir şekilde, Ece Ayhan köstekli "sıkı" bir İkinci Yeni "sivil"liği üzerinde karar kılınıyordu. Yazar bir ara "üniforma"lliğe olan itirazını vurgulamakla birlikte, son aşamada, Garip şiiri ile (siyasî tutumları göz önüne alınarak ve kuşkusuz Sezai Karakoç hariç tutularak) kemalist şiirin ortalama üstü versiyonu kabul edebileceğimiz (Ece Ayhan'ın yurt dışı tedavi giderlerinin vaktiyle başbakanlık tarafından karşılandığı, Cemal Süreya'nın hayatının son dönemlerinde Aydınlıkçı -Ulusalcı- kadrolarla hareket ettiği, topluluğun merkezî edebiyat otoriteleri tarafından sürekli öne çıkarıldığı, vb. düşünülürse) İkinci Yeni'cilerin şiirini 'sivil' şiirin bizdeki ilkleri olarak deklare ediyordu.

Necip Tosun'un "Devlet ve Kültür Politikaları" yazısı devletçi sanat edebiyat sisteminin Sovyetler Birliği'ndeki deneyleriyle Türkiye'deki yansımalarını derli toplu sunması bakımından önemli bir yazıdır. Özellikle Türkiye'deki sol batıcıların yıllardır kaynak olarak gösterdikleri bir takım teorisyenlerden aktarmalar yapılması, konuya yeni başlayanlar için faydalı olabilecektir.

Sıralamaya bağlı olarak devam edersem, beni en çok hayrete düşüren metin, Osman Özbahçe'nin "Kopuş ve Devam Fikri: Türkiye'nin Uyanışı" başlıklı yazısı olmuştur. Doğrusu hangi birisini buraya alacağımı bilemediğim tutarsız yargıları, bu yargılar eşliğinde zaman zaman resmî olanla kesişim kümesinde birleşmesi ve dağınık üslubu ile Osman Özbahçe beni fena halde şaşırttı! Özbahçeli'nin, yenilik adına Tanzimat'ı, Servet-i Fünun'u takdis etmesi, oradan Âkif, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Necip Fazıl çizgilerini de birleştirerek İkinci Yeni'ye kapak atması, üstüne üstlük bunları sosyal olaylarla da paralel bir çizgide izah etme sevdasına girişmesi, hayret vericidir.

Bu yazımızda, eleştirel bir tutumu sürdürmekle birlikte, hak edene hakkını verme gayretimiz fark ediliyor olmalıdır. Siz bu yazıyı okurken, ben de Karagöz'ün "Şiir ve Devlet" dosyasında henüz okumaya fırsat bulamadığım yazıları okuyacağım. Nihayetinde şunu söylemek boynumuzun borcudur, işbu sayı ve münderecatı, eksikliklerine rağmen, son yıllarda şiiri devletle ve devleti şiirle müzakereye tabi tutan önemli bir vesikadır.

İhtimaldir, devlet, cumhuriyet, cemaat, ekip, ekol, çete, vb. gibi gayr-i edebî anlayışların gölgesinden böyle böyle kurtulacak edebiyat...


Cevat Akkanat


Kaynak:
Milli Gazete
13 Ocak 2011

'Yedi İklim' dergisi, Ali Haydar Haksal özel sayısı

Yedi İklim dergisinin Ocak 2011, 250.sayısı Ali Haydar Haksal özel sayısı olarak yayımlandı.

“İlk sayısı Mart 1987’de yayımlanan Yedi İklim, 24. yılına ulaşmış bulunuyor. Ülkemiz koşullarında, bu hiç de azımsanacak bir süre değil. Ne kadar yapabildiği ayrı bir husus, bunu gelecekte başkaları değerlendirecek, çeyrek asrı kapsayan bu süre içinde Yedi İklim hep belli bir çizgi üzerinde olma iddiasına bağlı kaldı. Bu kültürel çizgi için değerli bulduğu yazarlar, şairler, öykücüler hakkında özel sayılar, dosyalar hazırladı. Bu özel sayıların, dosyaların her birini, yapımını hiç bitmeyecek olan büyük yapımıza eklenmiş yapı taşları olarak görüyoruz.

Yedi İklim hiçbir zaman tek bir kişinin dergisi olmadı. Kâmil Eşfak Berki ve Cevdet Karal yazı ve ürünlerin dışında, belli dönemlerde editoryal olarak da dergiye yön verdiler. Aynı görevi şimdilerde Zafer Acar üstlenmiş bulunuyor.

Yedi İklim’in çeyrek asırlı bu çabasını değerlendirenler elbette olumlu olumsuz birçok şey söyleyeceklerdir. Ancak Yedi İklim hakkında herhalde kimsenin karşı çıkamayacağı bir husus, edebiyat dünyasına ilk defa giren şair ve öykücülerin çokluğudur. Dergi yöneticilerinin büyük çoğunluğunun, edebiyat dünyasında yeteneğini kanıtlamış kişilerin ürünlerini tercih ediyor olmaları nedensiz değildir. Çünkü ilk ürünleri yayımlamak sadece yeteneği keşfetme değil, bir yere kadar da ona gideceği yolda yardımcı olmayı gerektirir. Bu ise başlı başına bir emektir. Zaten bir dergi de bunu yapabildiği oranda bir ocak, bir okul olmayı hak eder.”

Yedi İklim olarak, 2011 yılının ilk ayına denk gelen 250. sayımızı, Ali Haydar Haksal’a ayırdık. Bu sayının hazırlanmasına arkadaşlarımız Yunus Emre Özsaray ve İsmail Demirel yoğun çaba harcadılar.

Dergi sayfalarında sırasıyla Cevdet Karal, Osman Serhat, Ümit Zeynep Kayabaş, Hasan Aycın, Rasim Özdenören, Osman Bayraktar, Mustafa Cemil Efe, Âlim Kahraman, Mehmet Özger, Zafer Acar, Habil Tecimen, Necip Tosun, Osman Koca, Arif Ay, Yunus Emre Özsaray, Hüseyin Akın, H. Mehmet Demirhan, Zeki Bulduk, Vefa Taşdelen, Fatma Rânâ Çerçi, Bahtiyar Aslan, İsmail Demirel, Ali Sözer, Durali Yılmaz, Nazan Bekiroğlu, Mihriban İnan Karatepe, Köksal Alver, Aykut Ertuğrul, Ahmet Albayrak, Ahmet Murat, Said Yavuz, Ebru Ak, Âdem Polat, Mehmet Törenek, Aykut Nasip Kelebek, Erdoğan Erbay, M. Murat Özkul, Cemal Şakar, Asım Öz, Kâmil Yeşil, Gönül Yonar, Ahmet Sait Akçay, İbrahim Coşkun, Yavuz Demir, M. Nurettin Hasköylü, İsmail Hakkı Arduç, Yakup Şafak, Mustafa Özçelik, Nurettin Durman, Selvigül Şahin Kandoğmuş, Recep Şükrü Güngör, Mustafa Uçurum, Can H. Türker, Ali Büyükçapar, Helim Dur, İdris Güzelyurt, İhsan Çakır, Mehmet Kurtoğlu ve İsa Eralp’in Ali Haydar Haksal’la, öyküleriyle, sanatıyla, romancılığıyla, editörlüğüyle ilgili şiir, çizgi ve yazılar ile değerlendirmeler bekliyor okuyucuları.

Hayırlı okumalar.


İrtibat:
0 216 399 19 14
0 216 352 49 77
yediiklim@yahoo.com
yediiklimeditor@yahoo.com

ğ edebiyat dergisi 10.sayı: “çöktü çatım, gök göründü, üşüdüm”

BU SAYIDA:

Selman Bayer
Nisa En Zalimidir Avların • 4
Anneler Anlamazlar • 6
Bir Baba Katilinin Tuhaf Mı Tuhaf Hikâyesi • 8
Selman Bayer ile Söyleşi – Burcu Aker • 12

ŞİİR
İlkokul Defterimin 26. Sayfası – Cihat Duman • 17
Ölmemek – Murat Ekinci • 18
Enbiya – İpek Görgün • 19
Balık Cinayetleri – Kadir Yanaç • 20
Eyjafjallajokull – Selim Akdemir • 21
Haziran Yanılsamaları – Barbaros Çelik • 22
İtirazlar – Enes Malikoğlu • 24

SORUŞTURMA
Öykümüz Fildişi Kulesine Mi Çekildi? • 26
Akif Hasan Kaya • 27
Behçet Çelik • 29
Güray Süngü • 32
Kâmil Yıldız • 34
Mihriban İnan Karatepe • 36
Nermin Tenekeci • 38
Nihan Kaya • 40
Ömer Faruk Dönmez • 43
Pelin Buzluk • 45

HİKÂYE
Yara ve Kabuk – Ahmet Büke • 48
Ariyet – Aykut Ertuğrul • 50
Borçlu Selim - Banu Kaba • 55

Kürtçe Hikâye Çeviri:
Bayram Şekeri – Mehmet Dicle – Çeviren: Mehmet Sait Çakar • 59

ÇEVİRİ DOSYASI
Georg Trakl
Trakl Hakkında Düşülen Notlar – Çeviren: Ayşe Serra Dilek • 65
İnşirah ve Zeval – Çeviren: Elif Naime Arslanoğlu • 68
Garezkârın Rüyası – Çeviren: Mehmet Kandemir • 70
Yalnız Adamın Güzü – Çeviren: Elif Zehra Kandemir • 71
Metamorphose – Çeviren Bünyamin Kasap • 72

DENEME
… Hüseyin Akın’dan Çığlık Kıvamında Sözler – Bünyamin Durali • 73
İkinci Mektup – Yahya Kurtkaya • 78

2011-01-02

Hece dergisi, Rasim Özdenören özel sayısı

'Yedi güzel adamdan biri Rasim Özdenören'

Hece dergisi "Yedi Güzel Adamdan Biri Rasim Özdenören" adlı özel sayısı ile hem özel sayı geleneğini sürdürmesi hem de derli toplu bir Rasim Özdenören portresi çizmesi bakımından önemli bir sayı yayımladı

Dokuz bölümden oluşan "Yedi Güzel Adamdan Biri Rasim Özdenören" sunuşu ile başlayan özel sayı Hasan Aycın çizgisi ile devam ediyor. Rasim Özdenören'in "Ben ve Bilincim" adlı yazısının ardından onun hayatını, kişiliğini, düşüncesini, edebibirikimini bakış açısını, tanıklıkları, hatıralarını, mektuplarını, Mavera özelinde dergiciliğini ele alan sayıda ayrıca soruşturma, albüm ve kaynakça yer alıyor. Dergide yer alan bölümler ve yazılar şöyle:

Yedi Güzel Adamdan Biri Rasim Özdenören 5

Hasan Aycın/Çizgi 11

I. BÖLÜM: HAYATI, KİŞİLİĞİ, DÜŞÜNCESİ (12-140)

Rasim Özdenören/Ben ve Bilincim 12

Vefa Taşdelen/Rasim Özdenören'in Düşünce Yönelimleri 14

Alev Erkilet/"Status Quo Ante": Modern İnsanı Asr-ı Saadet Müslümanlığına Çağırmak 27

Lütfi Bergen/Müslüman Bireyde İki Mesele: Düşünmek ve Yaşamak

–Müslümanca Durumun Çözümlemeleri– 40

Kemal Kahraman/Rasim Özdenören'de Tarih Algısı 71

Murat Erol/Rasim Özdenören: Yerli Yerinde Bir Düşünce 81

Asım Öz/Yorumlayıcı Öznenin İki Dünyası: Eleştirel Süreklilik Reel Politik Kırılma 94

Kenan Çağan/Rasim Özdenören Düşüncesinde Modernleşme Sorunu 106

M. Murat Özkul/Rasim Özdenören Düşüncesinin İthal Bir Kavramla İmtihanı:

Muhafazakarlık 117

Abdurrahim Karadeniz/Ayrıntı, Hem de Nasıl... 127

Dinçer Ateş/Rasim Özdenören'in Medeniyet Tasavvuru 132

Semiha Kavak/Çağın Aydınlık Yüzü 136

II. BÖLÜM: ÖYKÜ, ROMAN, OYUN (141-284)

Şaban Sağlık/Biçim ve İçerik Değişimi Bağlamında Rasim Özdenören

Öyküsünün Geçirdiği Evreler 141

Dursun Ali Tökel/Bir Medeniyet Kurgusu İçerisinde Rasim Özdenören

Hikâyeciliği –Eleştirel Bir Yaklaşım– 165

Mehmet H. Maraşlıoğlu/Bir Âna Sıkışan Hayat: Rasim Özdenören ve Öyküde

Zaman Metafiziği 179

Alâattin Karaca/Öykücülüğünün İlk Döneminde Rasim Özdenören 195

Sadık Yalsızuçanlar/Varlığın Özünden ve Evvel'inden Konuşan Öyküler 212

Mehmet Narlı/Rasim Özdenören'in Öykülerinde Şehir 221

Hilmi Uçan/Rasim Özdenören Öyküsünde Sorgulamalar ve Trajik Tipler 230

Alpay Doğan Yıldız/Rasim Özdenören Hikâyesinin Tematik Boyutu Üzerine 238

İbrahim Demirci/Rasim Özdenören'in Dili Çevresinde Birkaç Gözlem 248

Necati Mert/Rasim Özdenören Öyküsünde İroni ve Hiciv 253

Şahin Köktürk/Rasim Özdenören Hikâyesinde Halk Kültürünün Yansımaları 262

Servet Gündoğdu/Rasim Özdenören'in Gül Yetiştiren Adam'ı Örneğinde Yazar ile

Karakteri Özdeşleştirme Sorunu 272

Salih Nurdağ/"Kapıyı Vuran" ve "Beklenen" Kim? yahut Rasim Özdenören'in

Oyunlarında Kahraman ve Tema Olarak Zaman ve Ölüm 278

III. BÖLÜM: YAZI VE ESERLERİNİN AÇISI (285-356)

Köksal Alver/Rasim Özdenören ve Kent Düşüncesi 285

Necip Tosun/Rasim Özdenören'in Düşüncesinde Kadın ve Aşk 293

Ali K. Metin/Şiir Eleştirisine Bir Yerlilik Örneği 303

Selahattin İpek/Rasim Özdenören'in Edebiyat Görüşü 308

İbrahim Tökel/Rasim Özdenören Göstergeleri 312

Selim Somuncu/Rasim Özdenören'de Kavramsal Düşünme Yöntemi 315

İshak Yetiş/Rasim Özdenören'in Yazılarında Dış Politika 322

Mustafa Şerif Onaran/Rasim Özdenören'in Denemeleri 326

Ümit Apaydın/Özdenören'in Denemelerinde Dostoyevski 331

Selahattin İpek/Rasim Özdenören Dili 333

Mustafa Karaosmanoğlu/Akıncı Beylerinin Kalem Kasrı 339

Şerife Nihal Zeybek/Mavera Dergisi 346

Bekir Şakir Konyalı/Köşe Yazarı Olarak Rasim Özdenören 352

IV. BÖLÜM: TANIKLIKLAR (357-397)

Kâmil Aydoğan/Bir Yazarın Hazırlanışı 357

Ömer Aksay/Eskiz Defteri- Rasim Özdenören 370

Mehmet H. Maraşlıoğlu/Sanatçının Bir Bürokrat Olarak Portresi 375

İsmail Sert/Özdenören Kolumuza Girip... 382

Yılmaz Yılmaz/Sinema ve Televizyonda Rasim Özdenören 388

V. BÖLÜM: MEKTUPLAR (398-470)

VI. BÖLÜM: SORUŞTURMA (471-520)

Atasoy Müftüoğlu/Rasim Özdenören İçin İlâhî Bağışlar ve Ebedî Nimetler

İçerisinde Geçireceği Aziz Vakitler Niyaz Ediyorum 471

Turan Koç/Anlatan Bir Yazar 473

Abdullah Uçman/Rasim Özdenören İçin Birkaç Söz 476

İlhan Kutluer/Rasim Özdenören'in Düşünsel Duruşu 481

Ertuğrul Günay/Rasim Özdenören İçin... 485

Gökhan Özcan/Yazarak Yaşamak, Yaşayarak Yazmak 488

Cemal Şakar/Bir Zincirin Halkası 491

Veysel Çolak/Yüzleşmek, Yüzleştirmek İçin Yazmak 492

Hicabi Kırlangıç/Kıssalar Anlatan Ârif 494

Yunus Develi/Güzel İnsanları Sevmek Gerekir 496

Yıldız Ramazanoğlu/İçi Sonsuzca Dolu Bir Adam 498

Savaş Ş. Barkçın/Rasim Abi... 500

Murat Kapkıner/Eksantrizm–Rasim Özdenören 503

Gönül Yonar Utku/Yaşamın Damarlarına Sızmak 506

Mustafa Köneçoğlu/Sahih Sanattan Tahkiki Düşünceye Rasim Özdenören 508

Muhsin Demirel/Rasim Abi 511

Hüseyin Atlansoy/İkili Sıralı 514

Hasanali Yıldırım/Biraz da Zevk Lütfen 515

Ömer Erinç/Çoksesli Bir Yazar: Rasim Özdenören 516

Süreyya Berfe/Akıl Almaz Ayrıntıların Ustası 518

Ali Ayçil/Titizlik 519

Mustafa Zeki Çıraklı/Köpeksiz Köyde Değneksiz Dolaşanlara Fısıldayan Adam 520

VII. BÖLÜM: KAYNAKÇA (521-552)

M. Nezir Eryarsoy/A. Yazılar/523 • B. Kitaplar/532 • C. Kitaplarda Bölümler/533

D. Ansiklopedi, Antoloji, Yazar Sözlükleri/534 • E. Röportajlar/536 • F. Özel Sayılar/541

G. Dosyalar/541 • H. Açıkoturumlar, Soruşturmalar/543

I. Rasim Özdenören'den Başka Dillere Yapılan Çeviriler/546 • J. Rasim Özdenören'in Çevirileri/546 • K. Rasim Özdenören'in Katıldığı Panel, Söyleşi, Sempozyum ve

Konferanslar/547 • L. Aldığı Ödüller/550 • M. Rasim Özdenören İçin Hazırlanan Toplantı ve Programlar/550 • N. Rasim Özdenören'le İlgili Önemli Haberler/550 • O. Tezler/551

VIII. BÖLÜM: DİZİN (553-608)

Mavera Dergisi Dizini 553

IX. BÖLÜM: ALBÜM (609-640)

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com