Eylül 2011
Bildiğiniz gibi, 2011, UNESCO tarafından “Evliya Çelebi Yılı” ilan edilmişti. Yılın başından beri çeşitli törenlerle anılan Evliya Çelebi hakkında herhâlde Ekim’den sonra daha fazla konuşacağız.
Dünya seyahat edebiyatının hiç şüphesiz en seçkin eserlerinden biri olan Seyahatname, sadece Türk tarihi ve kültürü açısından değil, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde bulunup da şimdi bağımsız devletler hâline gelen çok sayıda ülkenin tarihleri ve kültürleri açısından da birinci derecede önemli bir kaynak ve yazarı, gelmiş geçmiş seyyahların en sevimlisi, en meraklısı, en hoş sohbetidir.
Evliya Çelebi olmasaydı, Osmanlı zihniyet dünyasını anlamakta epeyi zorlanırdık. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, o bir vak’anüvis değildi; şahit olduğu hadiseleri hayal gücünü de ilave ederek anlatırdı. Onun tarihî olayları sadakatle kayda geçiren bir tarihçi olarak değil, engin bir tecessüse, zengin bir hayal gücüne ve eşsiz bir mizah duygusuna sahip bir yazar olarak görmek daha doğrudur. Açıkçası, mübalağa Evliya Çelebi’nin üslûp özelliğidir ve yazdığı metin güzelliğini mübalağalarından ve sübjektifliğinden alır. Onun eserinin büyüklüğünü tam kavrayabilmek için galiba biraz da edebî metinlerle haşir neşir olmak gerekiyor. Evliya Çelebi’den söz ederken zaman zaman “Cânım Evliya!” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bu sevgi dolu sözünün ardındaki hayranlığı, Seyahatname’yi aynı zamanda edebî bir metin olarak okumuş olanlar daha iyi anlayabilir.
Türk Edebiyatı olarak Evliya Çelebi yılını boş geçiremezdik. Bu sebeple bir Evliya Çelebi dosyası hazırlamaya karar verdik. Ayşe Akdağ’ın konuştuğu İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Dr. Hayati Develi ve Dr. Yusuf Akçay’ın konuştuğu, Manchester Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fikret Turan, Evliya Çelebi’nin kimliği, dili ve üslûbu, Seyahatname’nin nasıl doğduğu ve niçin önemli olduğu, diğer seyahatnamelerden farkı, Türkoloji çalışmaları açısından ne ifade ettiği ve bu önemli eserde kendini açıkça gösteren Osmanlı bakış açısı gibi konularda görüşlerini açıkladılar. Prof. Dr. Mine Mengi, Seyahatname’den yola çıkarak Evliya Çelebi’nin kendisini nasıl anlattığını yazdı. Mustafa Özçelik’in yazısında Evliya’nın bir Mevlânâ muhibbi olarak portresiyle tanışacaksınız. Yusuf Akçay da Seyahatname’de Balkan dilleri hakkında verilen bilgileri gözden geçirdi. Dr. Berat Demirci Evliya Çelebi’nin dil ve üslûbundan, Prof. Dr. Ejder Okumuş Seyahatname’nin sosyolojik değerinden, Dr. Bahtiyar Aslan da günümüzün meselelerini yıllarca Evliya Çelebi’nin üslûbuyla yazan rahmetli şair Dilâver Cebeci’den söz etti.
Gezmeyi ve gezdiği yerlerle ilgili izlenimlerini yazmayı çok seven Ayşe Göktürk Tunceroğlu’nun Viyana’yı ve bu güzel şehirdeki Osmanlı izlerini anlattığı yazısını seveceğinizi tahmin ediyorum. Said Coşar da edebiyat tarihimizi karikatür penceresinden okumaya devam ediyor; bu sayıda Yaban yazarının, yani Yakup Kadri’nin karikatürize hâllerine şahit olacaksınız. Tamer Kütükçü musikimizin büyük icracılarından Bekir Sıdkı Sezgin’i vefatının 15. yılında güzel bir yazıyla hatırlattı. Dr. Yılmaz Taşçıoğlu da, yeni yayımlanan Sesli Harfler adlı şiir kitabı vesilesiyle Ebubekir Eroğlu’nun şiirini değerlendirdi.
Ferhat Tamir, Kazakistan milli şairi Kasım Amanjolov’un “Köşketav” (Gökçedağ) adlı şiirini tahlil etti. Bu şiirini Ferhat Tamir’in çevirisiyle sunduğumuz “Fırtınalı Şair” Amanjolov (1911-1955), doğumunun 100. yılı dolayısıyla 8-11 Eylül tarihleri arasında Kazakistan’da Karakandı eyaletinde törenlerle anılacak.
Bu sayımıza Güzide Ertürk ve Kırgız yazar Olcobay Şakir hikâyeleriyle; Mustafa Ruhi Şirin, Cengizhan Orakçı, Mehmet Aycı, Kalender Yıldız, Dursun Ayan, İbrahim Türkhan, Abdurrahman Şimşek, Necip Fazıl Akkoç, Ömer Duman, Muhammed Hüküm ve Bilal Yavuz da şiirleriyle katkıda bulundular.
Tabii, Kırkambar’ımız da her zaman olduğu gibi dopdolu.
Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak üzere…
Muhabbetle efendim.
Beşir Ayvazoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder