Eylül 2011, Sayı:149
Müslümanların zinde oldukları, karanlıkları hakikat ışığıyla aydınlattıkları dönemlere bakıldığında, bu dönemlerin, Müslümanların ‘eleştiriyi’ en iyi işlettikleri dönemler olduğu kolaylıkla görülecektir. Uzun yıllar Müslümanlar eleştirel damarı korumuş ve eleştiriyi, hakikate ulaşmanın bir yolu ve aracı bellemişlerdir. Eleştirdikçe, bilgi ve kültürün üretildiğini, matlaşmış akılların ışıldamaya başladığını görmüşlerdir. Bu gelişim ve üretimi, gâh bir fikri ekol eleştirilerek gâh gayri-müslimlerin ürettiği düşünceler eleştirilerek gâh yine bir dönem akide gibi korunan dogmalar eleştirilerek sağlanmıştır.
Dikkat buyurunuz, Müslüman yoğunluklu coğrafyalarda içtihada, düşünceye, üretkenliğe açık alanların bile ‘inanç’ kılığına sokularak dokunulmaz kılındığına… Felsefe’den tefsire, hadisten fıkha kadar birçok alan, tümden değilse de bu kategoride değerlendirilebilir. Bu alanlardaki ‘eleştirileri’ çıkarınız, geriye ne kalacaktır ciltli birkaç eserden başka?
Eleştiri, bazen ‘doğru ve yanlışın tahlili’, bazense yanlışın gösterilmesi ve kınanmasının adı olmuştur. Tüm bunlara rağmen Müslüman algısında ‘eleştiri’, doğruya ulaşma ve fikri sıçramanın aracı olmuştur. Çünkü ‘eleştirel bakış’ bilgiyi üretmiş, bilgi düzeyiyle paralel olarak ya gelişmiş veya yerinde saymıştır.
Taklit ise, eleştirelliğin durdurulması ve bilginin kaybolması; aklın, ışıltısını yitirmesidir.
Bu sebeple, bilgi esasıyla yapılan eleştirelliğin, Müslüman bilinç ve ufkunu geliştireceğini, İslâmi kaideleri her daim ayakta tutacağını; ‘uyum’un ise bilinci köreltip akılların ışıltısını alacağını ve İslami bir takım nosyonlarla kurgulanmış olsa bile Müslüman akıl ve idrakini donduracağına inanırız.
‘Muhalif’ olmayı hele de muhalif kalmayı sevmez; İslâmi kaidelere muvafık olmayı ve mü’minler topluluğuyla müttefik olmayı ibadet biliriz. İslami ilke ve prensiplerin, ancak bu damarın sıcak tutulması sayesinde korunacağını ve ‘ittifak noktamız olarak belireceğini’ düşünürüz. ‘Eleştirel perspektif’ dominant bir bakışı ifade eder.
Bu konuda gerek teorik gerekse bizzat eleştirinin ‘pratiği mahiyetinde’ yazılar yer aldı dergi sayfalarımızda.
İslami bilincin; bilgi, birikim ve eleştirel duruşla geliştirilebilir ve korunabilir olduğu kanısındayız. Olaya İslami bilinçlenme noktasından bakıyor ve İslami bilincin ve aklın gelişim hanesine yazılması söz konusu olmayan süreçle zihnen ‘uyum’ ve ‘uzlaşı’ sağlanmadan, diri bir perspektifle yol alınması gerektiğini vurguluyoruz.
Nida Dergisi’nin sayfalarını aralama isteği ve heyecanı uyandıran bu sayı da, sizleri bekleyen önemli yazarlar ve yazılardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Dünümüz, Bugünümüz ve Müslümanlığımız Hakkında
Birkaç Öz-eleştirel Not
MUSTAFA ÖZTÜRK
Siyasetsizliğimizin Alternatifsizliği
ARİF ARCAN
Eleştirel Bakış ve Müslümanlar
M. KÜRŞAD ATALAR
Gelenekçilik, Eleştiri ve Uzlaşmacılık Üzerine
Prof. Dr. İBRAHİM SARMIŞ
ÖMER MAHİR ALPER ile
Eleştiri ve Uyum Üzerine
Röportaj: Mücahid Sağman – M. Turan Çalışkan
Kısa Bir Demokrasi Kritiği
NUSRET ALTUNDAĞ
Tasavvufun Ahlakiliği ve Yeni Bir Eleştirinin Gerekliliği
M. TURAN ÇALIŞKAN
Ben Ne Zaman Müslüman Olacağım
ADİL AKKOYUNLU
Eleştirel Tutum Hiç Olmadı, Yeni Başlayacak
ZÜBEYİR YETİK
Müslüman Edilgen Değil Eleştireldir
ALTAN MURAT ÜNAL
İstibdâd ve Ondan Kurtuluş
Abdurrahmân Kevâkibî
Tercüme: Selahattin Yıldırım
Hamîduddîn El-Ferâhî ve Müfredât-ul Kur’an İsimli Eseri
ORHAN GÜVEL
Furkan Suresi 30. Ayet Tefsiri
Abdulhamid Bin Bâdis
Tercüme: Orhan Güvel
Geronimo Ölürken
CUMALİ Ü. HASANNEBİOĞLU
Sahife-i Surur-ul Cedid 2. Bab
MUKIZOĞLU CEMAL HAKTANIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder