Büyük gayeler, yüksek idealler, dev hayaller; büyüklükleriyle aynı nisbette bir dertlenme, çile ve ıstırap ile ancak hakikat olabiliyor. Aksi takdirde; yalancı bir temenni, avuntu bir hayal olarak kalıyor.
II. Mehmed; «İstanbul’u nasıl fethederim!» sualinin cevabı peşinde uykusuz gecelerin çilesini çekerek Fatih oldu. Bilâller, işkence çilesini îman metanetiyle karşılayarak Efendimiz’in sevgili ashâbı oldular... Büyük adamlara, büyük belâlar, ağır musîbetler, çetin imtihanlar geliyor ki elmas taştan, altın bakırdan, dev şahsiyetler kuru kalabalıklardan ayrılsın...
Yapmadığı, yapmayacağı şeyleri söylemek, şairlerin başta geldiği kalem erbabının tehlikesi... Söz ve fiil, ideal ve davranış, inanç ve amel birliği... Bu uğurda çile çekmek... İddiayı dâvâya dönüştürme, eseri hem sözle hem fiille dünyaya getirme çilesi...
İstanbul’un fethinin daimî gündemi olduğu Mayıs ayı; fikir çilesini, yokluk çilesini, tecrit çilesini, hapis çilesini, yok sayılma çilesini ayrı ayrı çeken ve şiirleştiren, eserleştiren çilekeş ve muzdarip şairimizin, Necip Fazıl KISAKÜREK’in hem doğum hem vefat yıldönümü...
Bu irtibat ile;
“Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!”
diyen Necip Fazıl’ın ruh dünyasına da temas ettiğimiz dosyamızda sorduk:
Neyin Çilesini Çekiyoruz?
Çünkü çileler de çeşit çeşit... Boyunu aşan kitapları başında dirsek çürüten öğrenci, milletine şeref, insanlığa ışık olacak bir ilim adamı olmanın çilesinde mi, yoksa kuru bir kariyer derdinde mi? Gecesini gündüzüne katan idareci, işadamı, ilim adamı... halkına, insanına, milletine daha iyi hizmet çilesinde mi, yoksa nefsini tatmin derdinde mi? Sorular ve misaller uzar gider... Çile çekmek kadar, hayırlı bir gayenin çilesini çekmek de mühim...
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; çileleri, sûrete ve sîrete hizmet eden, âhiret için ve dünya için çekilenler olarak ikiye ayırdığı başyazıda şu soruları soruyor:
“İnsanlık için çekilen onca çile, sadece sûrete hizmet eder de sîreti hiç hesaba katmazsa, insan neyin çilesini çekmiş olur? Evlâtlar için onca çekilen çile, yalnız biyolojik yönde gerçekleşmiş de şahsiyet ve rûhâniyet açısından kayda değer hiçbir şeye faydalı olmamışsa, insan neyin çilesini çekmiş olur? Eğitim için çekilen onca çile, onca masraf, onca zamandan sonra elde avuçta netice itibarıyla hiçbir şey kalmaz da yarına sadece faydasız bin bir eyvahtan başka bir şey bırakmazsa, insan neyin çilesini çekmiş olur?”
Necip Fazıl dosyasında; İdeolocya Örgüsü’nden bugüne mesajlarla Ayla AGABEGÜM; Necip Fazıl’ın siyaset çilesinden vesikalarla Sadettin KAPLAN; Necip Fazıl’ın «Sevgi ve Korku» teâruzuna getirdiği çözümlerle Mustafa KÜÇÜKAŞCI; hayatı aksiyonla değerli kılmak yönüne temasla Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ; Çile şairinin çileli hayatından kesitlerle B. Cahit ÖZDEMİR’in emek mahsûlü yazıları var...
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, ilmin ve ilim adamlığı vakarının çilesini zindanlarda çekmiş mezhep imamımız, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe -rahmetullâhi aleyh-’in hayatından çizgiler, misaller ve hikmetli sözlerle devam ediyor; «Tarihe Yön Veren Zirve Şahsiyetler; Gönüllere Taht Kuranlar» başlıklı yazı dizisine...
Abdullah İbn-i Ömer ve Abdullah İbn-i Mes‘ûd... İki kıymetli sahâbî, örnek hayatlarıyla bu ay dosyamızda... Tarih bölümümüzde İstanbul’un Fethi’nden mühim ayrıntılar... Toplum bölümümüzde çocuk psikolojisi ve namazın duyguların ifadesine katkıları üzerine incelemeler sizleri bekliyor... Kelime seçiminden imlâsına her şeyiyle îtina ve titizlik mahsûlü daha birçok makale...
Ve şiirler... Necip Fazıl’ın tabiriyle; fikre yüksek duygu, hisse yüksek bir fikir kıvamı kazandırılmış şiirler... Dâvâ, cemiyet, nesil ve yarın endişeleriyle, fikir ve eser çilesinin meyveleri...
«Mukaddes yüke hamal» olan insana, çileli ve ağır mes’ûliyetlerini «en tesirli şekilde» hatırlatmak, dünden bugüne şairlerin vazifesi... Bu çileli vazifeden yüz akıyla çıkmak temennisiyle...
İrtibat:
dergi@yuzaki.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder