Edebiyattan söz edilince spesifik bir konuyu gündeme alınmış gibi görünebilir. Günümüzün tuhaf bakışı. Edebi kavramları sıradanlaştıran bir süreç ve bir kuşakla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu kuşak, edebiyat, sanat ve düşünceyle bağlarını koparmış. Sıradan olan bir hayatın savruluşunu yaşıyor ne yazık ki. Hele şu son yirmi yılda ise internet bataklığında çırpınaduruyor. Sıradan, havai ve geleceksiz.
Edebiyat denilince edep kavramından başlayarak uzun bir yol sürecinden söz etmek durumundayız. Bu yol süreci baştan sona bir iç eğitim gerektirir. Bu disiplin sanılanın tersine edep ve bağlılık ruhunu içerir. Zaman içinde olgunlaşmış bir seçkinlikle yüzleşiriz. Bu, salt şiir ve sanat adına değil, zekâ ve yeteneklerin buluştuğu bir diğer yanı oluşturur. Bu, bununla da sınırlı değil. Hayatın hangi alanında bulunulursa bulunulsun, her meslek grubu için kaçınılmaz bir güzellik.
Edebiyat özellikle okuma ve düşünme üzerine kurulu bir öz taşır. Okumanın ise sınırı yoktur. Bu sınır insanın hayal dünyasını, düşünce ufkunu, zekâ refleksini geliştirir. Sıradan gibi görünen, kendisinden beklenilmeyen insan tiplerinin edebi bir terbiyeden geçtikten sonra nasıl bir özgünlüğe kavuştuğu görülecek. Tabii sıradan olmayan insanların bu terbiyeden geçtikten sonraki hâlleri ise bambaşka olur.
İyi ve yetenekli insan yetiştirmenin biricik kapısıdır edebiyat ve sanat. İyi bir hukukçu, iyi bir doktor, iyi bir bilim adamı, iyi bir siyasa insanı, iyi bir hatip, iyi bir gözlemci, iyi bir esnaf bu kapıdan geçerse özgünleşir. Sıradanlıktan kurtulur. İnsanı hayal ve düşünce ufkunu açan bu edim bir kenara bırakılamaz. Bırakıldığı içindir ki toplumun düzeyi aşağılarda seyrediyor. Etrafında olup bitenleri sıradan algı içinde anlamaya ve kavramaya çalışıyor.
Müslüman gençlik için düşüncelerimiz, onların zaten kendilerine seçtikleri yol ve ideal hayat tarzı bir özgünlüktür, ama yeterli değil. Giderek sıradanlaşan büyük genç kitlelerin yönlendirilmesi, yetiştirilmesi ileri bir hamle ile hayata hazırlanması bir sorumluluk.
Müslüman gençlik kendi şairini, yazarını, düşünce adamını tanımıyorsa burada önemli bir sorun var demektir. Televizyon ekranlarında, şiir 'panayır'larında şiir ve sanat kavranamaz. Ancak orada belli karakterleri görmüş ve tanımış olur. Onlar bir rüya gibi gelip geçerler. Onları bize sunacak olan o anlık durumlar değil. Eserleridir. Eser okunur, altı çizilir, üzerinde düşünülür. Eser, tekrar tekrar okunan bir nesnedir. Raflarımızda yerini alır sonra bir daha elimiz ona uzanır.
Müslüman gençlik üstat Necip Fazıl'ın ifadesiyle: "Zifiri karanlıkta ak süt içinde ak bir kılı çekip çıkaracak bir gençlik..." Bunu daha özgün hâle getirmek mümkün. Gençliğin bugünkü hâlini görünce, çırpınışımızın nedenleri var. Türkiye'nin geleceğini belirleyecek olan bir gençlik üzerinde duruyoruz. İyi donanmış bir gençlik ancak geleceği belirler. Hitabet düşünceyle zengindir, açılımlıdır. Konuşanların sıradanlıkları yanılsatıcı ve geçicidir. Anında parlayan ve yiten bir durumdur bu. İnsan duyarlığı, inceliği, nahifliği, görgüsü bu terbiyeden geçer.
Hayal dünyası zengin olmayan bir hukukçu hukuk maddeleri arasında boğulur gider. Savunmasını iyi bir dille yapamıyorsa etkisi olmaz. İyi siyasa adamının, durumlar karşısında anî olarak karşı koyacak bir birikime ve zekâ üstünlüğüne sahip olabilmesi için engin bir birikime, hayal gücüne, kavrama yeteneğine gereksinimi vardır. Zekâ kendiliğinden gelişmez. Onu parlatacak ve ruh zenginliği kazandıracak olan sıkı bir edebi terbiyedir. Siyasaya aday bir gencin sadece edebi eserler okumasını önermiyoruz. Onların özellikle siyasi tarihi, kültür tarihi, genel tarihi iyi bilmeleri gerekir. Çünkü geçmişte yaşananlar bugünkünden farklı değildir. Sadece taktikler ve modernliklerde farklılıklar olabilir. Sözünü ettiğimiz alanda kendilerini oluştururlarsa farklı özellikleriyle öne çıkarlar. Bugün ve gelecek için en önemli konu budur.Bunu salt siyasa yapacaklar için söylemiyoruz. Hayatın bütün alanları için geçerlidir.
Şiir hayatımızın seçkin ve öz dilidir. Edebiyat geneli olarak da böyledir. İyi bir hikâye ve roman okurunun hayata bakışı, insanı tanıması çok farklıdır, insanı çözümlemesinin tek yolu da budur.
Muhatabımız insan ise eğer, insanı yeterince tanımayan bir gençlik gelecek oluşturamaz.
Yetkin bir edebiyat alanı bilinç oluşturur. Bilinçli bir gençlik ise yeni bir dünya kurmaya aday. Yeni dünya dediğimiz yabancılaşmış olan insanımızın kendi uygarlık temeli üzerine yeni ve özgün bir yapıyı inşası demek.
Müslüman gençlik günümüz yetkin yazarlarını, düşünürlerini, şairlerini, bilim ve kültür adamlarını bilmek zorunda. Çünkü günümüzde de düşünce geleneğimizi temsil eden önemli kalemler bulunmakta.
Yabancı bir ruh dünyasından gelen, gösteriş yapanların peşinde sürüklenmemeli. Yabancı ruhluların peşine takılmamalı. Geleneği ve düşünceyi malzeme olarak kullananlara aldanmamalı. Kavmiyetçilik ruhu ile şekillenmişlerin sakat bakışlarına kapılınmamalı.
Düşünce geleneğimizdeki düşünürlerimizi küçümseyen, onların açıklarını arayan, onları tartışılır hâle getirmeye çalışanlara dikkat edilmeli.
Müslüman gençlik bilinç düzeyini kendi öz ruhunda aramalı ve oluşturmalı. Geleneğimiz çok zengindir. Eskimiş gibi görünse de onu yeniden keşifle kendine dönüştürebilir. Büyük bir şairin bir beyti çok geniş bir alana götürebilir insanı.
Özümüz bize aittir. Yabancıların ruhu bizi ancak kirletir.
Ali Haydar Haksal
Millî Gazete
11 Ekim 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder