Eylül 2012
Bu sayımız, tanınmış sahaflarımızdan Emin Nedret İşli’nin arkadaşımız Yusuf Çağlar’ın 6. Sahaf Festivalı ve sahaflığın meseleleri hakkındaki sorularına verdiği cevaplarla başlıyor.
Bilindiği gibi, Beyoğlu Belediyesi’nin himaye ve öncülüğünde beş yıldır sahafların bir araya geldiği bir festival düzenleniyor. Bu festivallerin ilki Galata Kulesi dibinde, sonraki üç festival Taksim Gezi’de, geçen yılki de Tepebaşı Meydanı’nda düzenlenmişti. Bu yıl 25 Eylül-19 Ekim tarihleri arasında Tepebaşı Meydanı’nda daha geniş katılımlı olarak gerçekleştirilecek olan festivalin organizasyonunu Kent Kültürü Vakfı üstlenmiş. Kitap, dergi, efemera ve eski fotoğraf meraklılarının mutlaka yollarını düşürmeleri gereken 6. Beyoğlu Sahaf Festivali, geçen yıllardan farklı olarak konser, sergi ve söyleşi gibi programlarla zenginleştirilecek.
Röportajımızı Dr. Nuri Sağlam’ın gazete arşivlerini tarayarak yazdığı çok önemli bir araştırma takip ediyor: “Bir İntihar Simülasyonu Olarak Kara Kemal Cinayeti”. İttihat ve Terakki’nin ünlü İaşe Nâzırı Kara Kemal, bilindiği gibi, İzmir Suikasti’nin düzenleyicilerinden biri olarak suçlanmış, Enver adında bir arkadaşının evinde yakalanacağını anlayınca devrin basınının iddiasına göre saklandığı tavuk kümesinde intihar etmişti. Kemal Tahir’in kısa bir süre önce dizi olarak çekilip TRT’de yayımlanan Kurt Kanunu adlı romanına da konu olan bu olayın arkasındaki gerçeği araştıran Nuri Sağlam, Kara Kemal’in intihar etmediğini, konuşmasını önlemek için öldürüldüğünü, tavuk kümesinde intihar ettiği iddiasının ise bir itibarsızlaştırma çabası olduğunu iddia ediyor. Devrin gazetelerinde çıkan resimleri de kullandığımız bu önemli yazının ilginizi çekeceğini sanıyorum.
Ahmet Mocan da Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun çocukluğumuzda okuduğumuz, birçoğumuzda tarih sevgisinin uyanmasını sağlayan romanlarını ele aldı. Mocan, Kozanoğlu’nun ilk romanlarında dönemin hâkim tarih anlayışına uyarak Orta Asya Türklerini konu olarak seçtiğini, Osmanlı’yı ele aldığı romanlarında ise eleştirici bir tavır takınarak Osmanlı-Türk ayrımını özellikle vurguladığını gösteriyor.
Prof. Dr. İbrahim Şahin, vefatının 50. yılında andığımız Ahmet Hamdi Tanpınar’la ilgili değerlendirmelerine bu sayıda da devam ediyor. Tanpınar’ın Aydaki Kadın’ıyla Oğuz Atay’ın “Unutulan”ındaki ortak “tavan arası” imaj ve metaforuna dikkatimizi çeken Şahin, “Tanpınar’ın Aydaki Kadın’ında -simge- ve Oğuz Atay’ın “Unutulan”ında -metafor- “tavan arası” literal anlamının dışında; içinde bütün bir geçmişin saklandığı hafızanın karşılığı olarak kullanılmıştır. Tavan arası hafızadır ve asıl ölüm unutulmaktır; bu yüzden yan yana yürüyen ölüler gibiyiz.” diyor.
Said Coşar, bu sayıda da Baykuş adlı piyesi yüzünden “Baykuş” ve “Baykuşçu” diye anılan Halit Fahri Ozansoy’a karikatür tarihimizin penceresinden baktı.
Mehmet Narlı’nın “Modernleşmenin Yücelttiği Kitap” adlı denemesinin ilginizi çekeceğini sanıyorum. Ömer Erdem ise geçen ay kaybettiğimiz “Ulusal Sinema” öncülerinden Metin Erksan’ın sinema hayatı, çektiği filmler ve sinemamıza neler getirdiği hakkında yazdı. İlyas Dirin’in “masalcı dede” Yücel Feyzioğlu’yla yaptığı röportaja da dikkatinizi çekmek isterim. Yıllardır Almanya’da yaşayan ve hayatını Türk çocuklarına masal anlatmaya, onlar için masal yazmaya adayan Feyzioğlu, “Biz onların Çizmeli Kedi’sini, Bremen Mızıkacıları’nı, Pamuk Prenses’ini, Peter Pan’ını ve daha yüzlercesini çocuklarımıza okuturken onlar bizim masallarımızı neden okutmasın? Bunu da hayal ediyor. Dünyanın yeni bir renk kazanacağını şimdiden görüyorum.” diyor.
Feyzioğlu’nun yaptığı önemli bir iş de Türk Dünyası masallarını derleyerek bir dizi hâlinde yayımlamak oldu. Röportaja ek olarak Rosemarie Kuper’in bu diziyi değerlendirdiği yazısını ve Türk dünyası masallarından bir seçmeyi de dikkatinize sunuyoruz.
Bu sayıda ayrıca Bahtiyar Aslan, Hayrettin Orhanoğlu ve Recep Seyhan’ın birer hikâyesini, Kâmil Yeşil’in kısa bir denemesini, İsmail Aykanat, Cengizhan Orakçı, Kalender Yıldız, Mehmet Aycı, Hatice Eğilmez Kaya, Mehmet Özdemir, Mehmet Baş, İlker Nuri, Necip Fazıl Akkoç, Niyazi Mete Gürgan ve Yaşar Beçene’nin de birer şiirini okuyacaksınız.
Kırkambar’ımız da her zaman olduğu gibi dopdolu.
Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak üzere…
Muhabbetle efendim.
Beşir Ayvazoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder