Mart 2014, Sayı:747
Bu sayıda Ali Karaçalı’nın deneme tadındaki Koşu adlı sunuş yazısı ve İsmail Sert’in sözü omuzlarına yüklenmiş çizgisi karşılıyor okurları.Her biri farklı zaman ve mekânların kapılarını aralayan ve yine her biri farklı gönül teline dokunan Hasan Akay’ın Retorik Sorular, Cevdet Karal’ın Sonsuzluk Aralığında, Hıdır Toraman’ın Kaçak Kazı, Mustafa Ökkeş Evren’in Haikular, Mustafa Cansız’ın Nergis-i Şehla, Cengizhan Orakçı’nın Fotoğrafçılığa Giriş, İbrahim Yolalan’ın Akşamın Kapıları, Rasim Demirtaş’ın Bursa Güzellemesi, Yavuz Çaydamlı’nın Peşrev adlı şiirleri okuyucuyu mana denizinde değişik limanlara sürüklüyor.Halime Toros Son Bakışta Aşk adlı öyküsüyle yakaza halindeki bir kahramanın iç dünyasındaki yolculukları, Erdoğan Tokmakçıoğlu Çanakkale öyküsüyle gramofondan yükselen türkülerin, ezgilerin, ağıtların kapılarını araladığı mazide Çanakkale Savaşı’ndan manzaraları resmediyor. Bu sayının diğer öyküsü de Murat Soyak’ın Yağmur’u…
Bu sayıya, Ali Sali, antik Yunan’dan ve Mekke panayırlarından yola çıkarak şiirin güncel birtakım meselelerine dikkat çeken Şiir Şölenleri denemesiyle, Hamza Zülfikar Kullanım Dışında Kalmış Türkçe Fiiller, Mehmet Kahraman Türk Edebiyatında Bütünü Görmek, Sadettin Özçelik Kan Turalı’nın kolça kopuzu Nasıl alça/elçe kopuz Oldu, Nail Tan Sözcüklere Girmemiş Bir Deyim Çeşitlemesi… yazılarıyla, Tuncer Gülensoy ve İbrahim Demirci eleştirileriyle katkıda bulunuyor.Özel Bölümde Mehmet Narlı, Mehmet Aycı, Bâki Asiltürk, Ali K. Metin, Beyhan Kanter, Ertan Örgen, Serhat Demirel, İsmail Karakurt Mekân-Hafıza-Edebiyat konulu yazılarıyla okuyucuya farklı pencerelerden sesleniyor.Kitaplık bölümünde Ömer Doğru, Betül Özbay ve Naci Akıncı, Gündeme dair yazılarıyla Ayşe Altıntaş, Yusuf Dinç ve Kerem Aydıner yer alıyor.Edebiyat söyleşilerinin bu ayki konuğu deneme, öykü ve romanlarıyla Türk edebiyatının önemli yazarlarından İbrahim Yıldırım. Yazarın son romanı Madam Samatya ekseninde diğer romanlarına ve yazarlık serüvenine, yazış biçimine kadar birçok ayrıntının yer aldığı bu kapsamlı ve özgün söyleşi Mehmet Öztunç’un sorularıyla hayat buluyor. İyi okumalar…