2010-07-08

'Mostar' İstanbul'un kaybolan mirasının peşinde

Kimliği korumak

İstanbul bir kültür şehri. 2010 Kültür Başkenti etkinlikleriyle bu vurgu daha da pekişti. Herkesin bildiği, dilimize pelesenk ettiğimiz kültür şehri, ne yazık ki, gün geçtikçe kültüründen oluyor, İstanbul’u İstanbul eden ne varsa neoliberalizmin aygıtlarıyla yerinden ediliyor. Bu konuya hem kurumsal anlamda hem de toplum olarak yeterli önem gösterilmiyor. Ne var ki, “kültürümüzü koruyalım” naif dileği de çoğu zaman yeterli olmuyor. Bu sayıdaki dosya, kültürü ve tarihî mirası korumanın o kadar da kolay olmadığını, buna yönelik her tür çabanın çeşitli (ama tanıdık) engellerle örselendiğini vurgulaması bakımından önemli.

Dosyaya adını veren yazısında Fatih Güldal, tarihî eserlerin tahrip edilmesini geçmişten günümüze gelen bir panoramayla sunuyor. Güldal’ın sunduğu panoramanın en çarpıcı yanı kültürel mirasa yönelik saldırının bir noktadan sonra sistematik bir hâl alması: “İstanbul’da 19. yüzyılın sonlarında lokal olarak başlayan tarihî eserlerin yok edilmesi faaliyeti, 1930 ve 1940’lı yıllarda sistematik bir hal alırken, 1950-1960 yılları arasında ise kitlesel imhalara dönüştü.” Bu toplumsal hafızayı sekteye uğratan yıkım programının farklı bir göstergesi olması bakımından da dikkat çekici. Güldal, yıkım sürecinin tarihsel dönüm noktalarının dışında, kaybolan, kaybettirilen önemli eserlerin de üzerinde duruyor. Dosyanın bir diğer yazısında Sinan Ceco, kaybolan Boğaziçi saraylarına dair bir döküm sunarken, Murat Küçükuğurlu “Mezarlıkların Hikâyesi”ni anlatıyor.

Dosya bağlamında kendisiyle konuştuğumuz Süleyman Faruk Göncüoğlu’nun sözleri, tam da kültürü korumanın o kadar da kolay olmadığının altını çiziyor. Göncüoğlu, şehir-mimari-medeniyet ilişkisinin kimlikle doğrudan bağlantılı olduğunu belirtirken, yapılan yıkımlar sonucu kaybolan asıl şeyin topyekûn kimlik olduğunu söylüyor. Göncüoğlu’nun mevcut sorunu tanımlaması da bu yönde: “Sorun 300-400 yıllık eserlerin kaybolması değil direkt olarak. Sorun bu eserlerin üzerinde nesneleşmiş olan medeniyet değerlerinin ortadan kaldırılması.”

Mostar bu sayısında, dünü korumaya odaklanan dosyanın yanında bugünü korumayla ilgili değerlendirmelere de yer veriyor. Olgun Gündüz, “Toplumsal Bir Algı Sorunu Olarak Deprem” başlıklı yazısında hem toplum olarak depremi alımlama tarzlarının, bu tavırlardaki sakatlığın üzerinde duruyor hem de olası çözümleri değerlendiriyor. Gündüz’ün yazısının dışında konuyla ilgili Büyük Marmara depremine yönelik çalışmalar yapan İstanbul Proje Koordinasyon Birimi direktörü Kazım Gökhan Elgin’le yapılan söyleşi ayrıca önemli.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…

Mustafa Fuat ER


İletişim:
www.mostar.com.tr/

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com