2008-09-12

"Ay Vakti" dergisi


Ay Vakti 96. Sayı: Medeniyetimizin Hilâli Bosna-Hersek

"Budur benim çabam, bu… Binlerce kök salarak, kavramak hayatı derinden ve ortasından geçerek acının, olgunlaşmak hayatın taa ötesinde, taa ötesinde zamanın!"

Yıllar önce Rilke'nin ağzından zamana dökülen bu deyiş, kuşkusuz İslam medeniyetinin temel aforizmasını da hatırlatıyor bize. Elest bezminde yüklendiğimiz aşk'ın, amellerimize bindirdiği göstergelerden biri de, bir ay boyunca dilimize ve nefsimize vurduğumuz kutlu prangalar… Oruç, bir mahya. Şeref Akbaba'nın da dediği gibi... Gönül dünyamıza yılda bir vuran, ama huzmelerini hayatımız boyu hissettiğimiz sükûtun, asırlık haykırışı.

Asırlardır davasına yürek koyduğumuz Şehr-i Ramazan, bu yıl rahmetini sonbaharın yaprakları arasına karıştırıyor. Yaklaşan zamanı haber veriyor Eylül! Bizler can çekişen baharın içinden yeni yeni hayatlar çıkarıyoruz Ay Vakti ile…

Ay Vakti Eylül sayısı ile dünyaya mal olmuş bir entelektüelin, hayatından biyografik kesitler sunuyor. Ve bizler bu sayıyı Aliya İzzetbegoviç'e ithaf ediyor, yaklaşan zamanın anahtarını O'ndan teslim alıyoruz.

İçimizde susmanın volkanları… İçimizde kendi inkılâbını bekleyen konuşmanın istirahatı… İçimize sahurla gelen bereket, iftarla soluğumuza yanaşan şükür gemisi ve içine doluşan iman ziyafeti ile metafizik bir yolculuk… Yükselen ay ışığı ile meşalemizi tutuşturuyor Şeref Akbaba.

Atilla İlhan bir Pia düşürüyor aklıma, aklım üşüyor Pia'da… Naz Ferniba, mor ve ötesi ile İlhan'ın şiir odasına bir yaprak düşürüyor. / sen şairsen, ben şiirinim desem… Duysan, duyduğunu anlasan, ben de anladığını bilsem /

Aynalar suya iner yağmurlardan gizli / bilmezler ki çoğalır yalnızlıklar aynaya bakınca / el salladıkça göçmen kuşlar / göğü yonttukça yıldızlar / satırları ile bu sayıda Selami Şimşek, bulutlara meydan okumuş gibi…

Mütekâsıl olmak yerine mütekâmil olmak… Ruhun açlığını, eprimişliğini, kalbin eskiyen elbisesini, tefekkür ile onore etmek. Soyutun ontolojik süreğenliğini somutla pekiştirmek. Hayatı kâsıl olmaktan berî tutarak, yaradılışın kemaline noktayı koymak. Olmak, yerine olmak, yerinde olmak! Başlığı ile Üzeyir Süğümlü bizlere enfes bir tefekkür dizisi sunmakta.

"Her insan içindeki dünya kadardır!" Yaşamın boşluğuna düşen bu söz, aslında bizim ne kadar bizim olduğumuz? Sorusunu da akla getiriyor. Sahip olduklarımızdan tutun da, aklımız ve kalbimiz dâhil, düşüncelerimize bile bizim hükmedemediğimiz bir gerçek. Damarlarımızda akmakta olan kan'ın tek bir söz ile işlevini sürdürüşü, nefeslerimize biçilen mühlet, hiç'liğimiz konusundaki gerçeği bir kez daha yüzümüze çarpıyor. "Her fark ediş, yeni bir uyanıştır!" Recep Garip, Hayat'tan söz açıyor…

Mehmet Atillâ Maraş, Mavi emzikli çocuk, Yavuz Ertürk, Yusuf'a düşen kuyu, Abdüssamed Bilgili, Savaş örgüsü, İsa Karaaslan, Kanla tutulmuş çetele, başlıkları ile şiirin safında yer alırken, Muhammed Çetinkaya, Bir adet şiir alayım, estetiği fazla olmasın başlıklı yazısı ile şiir-anlam, şiir-estetik, şiir-dokunuş kozalarından oluşan incelemeyi bizlerle buluşturuyor.

İffet Oral, Sevim kahramanına bitiştirdiği öyküsü ile inceden-dersler veriyor bize. Öyküyü de aşan üslûbu, sağ avucumuza bir tutam güneş, sol avucumuza aydan nağmeler bırakıyor…

Bazen nasıl olduğun değil, nasıl göründüğün önemli, nasıl göründüğün kadar nasıl olduğunda… Düşüncelerimizi tamamlayan fizikselimiz, vücud şekillerimizde tamama eriyor. Alnı açık olmak, yüzü kızarmak, burnu dik, darb-ı mesellerimiz, iç dünyamızın nasılda yüzümüzde farkındalaştığını göstermekte. Hasan Yitik, Omuz isimli denemesinde, "…bir meta gibi onur, şeref, izzet, haysiyet, alın, yüz, omuz satanlar. Koltuk sevdalıları… Ala-ı illin dururken, esfeli safilin müptelâları. Hamal kadar onurlu olmadıktan sonra, mevkilerinizin, servetlerinizin ne önemi var! Derken, imtihanı nereden 'omuz'ladığımıza dikkat çekmiş…

Hayat ve ölüm… iki ucu bekaya uzanan, imtihan ipinden kurulmuş salıncak. Her nereye savrulursak savrulalım ve ne kadar uzağa gidersek gidelim, yine başladığımız yerdeyiz. O arafta, toprağa matuf bir seferde. Toprağın henüz kucakladığı bir Üstad adına kalem oynatan Yekta Haktan İnci, Erdem Beyazıt'a ithafen, "Aşk'ın bir adı da yorulmamaktır" isimli yazısı ile anılar defterine bir ağıt daha düşürmüş…

İnsanı harflerle resmetmeye çalışan Mustafa Oğuz, Hayat resimleri'nde, yüksek muhasebeye dikkat buyuruyor. Aşk'ın felsefik akımlarından oluşan yazıda, başak özne; zaman…

"Eğer şimdi ben zulme karşı çıkmazsam, ileride doğruluk için kimse savaşamaz!" sözleriyle Mazlumdan Yana Kırılmalar adlı yazısında Gürcistan-Osetya hakkında ölümü özgür atlarla uzaklaşmasının hikmeti Ayşegül Genç'in kaleminden… Bu denemeyi Yusuf Bal'ın Siyah-Beyaz Davetlisiniz adlı şiiriyle birlikte okumalısınız.

Derginin genel konusunu oluşturan Aliya ve Bosna üzerine muhteşem bir yazı kaleme alan Yunus Emre Tozal, Aşk'ın, dahası imanın yeşerdiği topraklardan bize buram buram Osmanlı rayihaları getirmiş.

Vezirler şehri Travnik ve Osman Efendi Recoviç Medresesi'nden esintiler,

Saraybosna'dan medeniyet örnekleri,

Savaş zamanı kazılan o muhteşem Tünel'in ibretlik hikâyesi,

Yıkılışı ile dünyada yankılar uyandıran Mostar'ın yitik bırakılışını

l. Dünya Savaşı'nın başladığı nokta; Latin köprüsü,

Batıya insanlık dersi veren entelektüel lider Aliya İzzetbegoviç,

Aliya'nın hapishane arkadaşı, İsmet Kasiyoviç ve Aziyade hanım ile sohbet,

Bosnalı bir bilge ve şair Cemalettin Latiç'in ağzından Aliya,

Nejat Kurdoviç ile İHH Bosna teşkilatı: Diriliş derneği ile Bosna üzerine.

Ve son olarak, Bosna savaşını kazandıran Tünel'e yazılan mesaj…

Bosna'nın aslen İstanbul ile ne kadar özdeşleştiğinden bahseden Yunus Emre Tozal, Bosna kültüründen bariz örnekler sunarak, Türkiye'yi anavatanı sayan Boşnaklar ile Türklerin birbirlerini olarak bilmelerini, ensar-muhacir kardeşliği içerisinde birbirlerine kucak açması gerektiğinin altını çiziyor. Anlatılanların güzelliği, o havayı solumayan bizleri öyle kuşatıyor ki, yazı hiç bitmesin istiyoruz. Balkanların incisi medeniyetimizin hilâli Bosna-Hersek'te bir yolculuğa ne dersiniz.

Emperyalizmin Avrupa'nın ortasında estirdiği vahşet fenomeninden konuya giren Ayşenur Bulut, Aliya'nın hayatından köşe taşlarını taşıyor okuyucuya…

Umut ateşini özgürlük meşalesiyle tutuşturan bir hayatı konu alan Mehlika Toyga, zulmün angaryasında, mutazarrır bedenini görmezden gelip, yüreklere cesaret anıtı diken Bosna'yı anlatıyor. Dünyaya meydan okuyan haykırışın, ontolojik ve epistemolojik boyutlarından konuya yaklaşıp, Aliya'nın o müthiş aforizmalarıyla özgürlük meşalesini tutuşturuyor.

Emine Batar, Ebrulî vakitler başlıklı denemesi ile dergideki yerini alırken, Ayşegül Tulû, İstanbul'da halk-aydın ilişkisini inceliyor. Okuyucuyu Osmanlıda yangınların olduğu zaman dilimine götüren Ayşegül Tulû, modernleşmenin temeline iniyor.

Derginin kitap sayfasında Hayati Koca'nın kaleminden Kandillerin aydınlattığı romancılardan biri olan Mustafa Miyasoğlu'ndan deyişler, Türk romanından kesitler… Ve Şiraze -XLIII- sayılı mektubuyla yüreğe sesleniyor…

Yekta Haktan İnci



İrtibat:
www.ayvakti.net
ayvakti@gmail.com

2008-09-06

Yeni dergi: "Yedi Kıta"


Eylül 2008

Çamlıca yayınevi YEDİKITA isimli bir tarih dergisi çıkardı. Dergi ilk sayısında büyük ilgi gördü.Sahip olduğumuz muhteşem târihî geçmiş ve onun bize hediyesi olan târihimizin aynaları olan çok zengin matbu-yazma nâdir eserle milyonlarca arşiv vesîkası, bunların yanında harita, fotoğraf, gazete, mecmua gibi muazzam miras, bizlere geçmişimize dâir araştırma, inceleme ve tahliller yapmayı, bunlardan istifâde ile bugüne ve geleceğe ışık tutmak îcâp ettiğini hatırlattı.

Mühim bir ihtiyaca cevap vereceğini düşündüğümüz YEDİKITA Dergisi, içtimâî ilimler merkezli bir yayın çizgisi takip etmeyi hedefliyor. İçtimâî ilimler içerisinde ise târih ilminin husûsî bir yeri bulunmaktadır. Zîrâ, ecdâdımız târih disiplinini târif ederlerken onun için “Ümmü'l-ulûm” yani "ilimlerin anası" demişlerdir. Büyük İslâm târihçisi ve muhaddis İbnü'l-Esir meşhûr "El-Kâmil Fi't-Târih" isimli eserinin mukaddimesinde târih ilminin mânevî ve dünyevî birçok faydaları olduğunu şu cümleleriyle ifâde etmektedir:

"Târih öğrenmek ile her hâdisenin başından sonunu kestirmek melekesi (kâbiliyeti) kazanılır. Zîrâ hiçbir iş yoktur ki onun benzeri evvelden vukû bulmuş olmasın. Allâhü Teâlâ'nın, insana verdiği akıl, tecrübe ile gelişir ve artar. İnsan târih bilgisi ile meclislerde itibâr bulur, bulunduğu toplulukta bir mesele mevzû olduğunda kulaklar ve kalpler onun söyleyeceği şeyi bekler ve ona yönelir. Târih bilmek, güzel ahlâktan olan sabır ile ahlâklanmaya vesîle olur. İnsan bütün peygamberlerin ve fazîletli insanların imtihân edildiklerini görür, başına gelen şeyin onlara daha şiddetlisi ile ulaştığını bilir de kendisine erişen belâya sabreder ve onların musîbet esnâsında tuttuğu yolu tâkib eder. Kur'ân-ı Kerîm'de bu hikmeti bildiren misaller vardır. Meâlen: 'Şüphesiz ki bunda (o eski kavimlerin hâllerine dâir haberlerde) kalbi (duyacak vicdanı) olan yâhud şâhid olarak kulak verenler için elbette bir öğüt vardır.' (Kâf Sûresi, âyet 37) buyurulmuştur."

YEDİKITA Dergisi olarak, târihin, kuru bir bilgi yığını, yahut ideolojik bir âlet değil; ibret alınacak ve geleceğimizi şekillendirecek bir vâsıta olduğunu belirterek, târih sevgisini ve şuurunu kazandırabilmeyi hedefliyoruz. Bunun için, gerçeklerin tesbiti yolunda saptırmalardan, menfî tahlillerden ve abartılı ifâdelerden uzak durulacak, millî-mânevî, örfî-ahlâkî sınırlar gözetilmeye çalışılacaktır.

Dergimiz, dünya coğrafyasında medeniyetimizi, sanatımızı, müesseselerimizi geniş bir zaman perspektifi içinde ele alacaktır. Geçmişimizin renkli, birbirinden farklı ama bir o kadar da ibret alınması gereken hâdiselerini sizlere nakledecektir. Edebiyatımıza ayrı bir ehemmiyet verilecek, buna mâtuf olarak lisânımızın korunması da hedeflerimizden olacaktır.

Dergimiz her ay yeni bir sayı ve zengin bir muhtevâ ile daha iyiye ve daha güzele ulaşmaya çalışacaktır. Bu münâsebetle her yaştan ve her seviyeden okuyucularımızın tenkîd, teklîf ve tebrikleri bizi yüreklendirecek ve yeni sayılarımız için bize güç ve hız verecektir.

Bu ilk sayımızda birbirinden mühim mevzularla okurlarımızın karşısına çıkıyoruz. Zaman zaman bu sayıdaki gibi çeşitli hediyelerimiz de olacaktır. İlk hediye olarak sizlere "Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Asırlık Projesi" ismiyle bu büyük pâdişâhın Hamîdiye köprüleri projesi posterini veriyoruz.

Yayın hayatına YEDİKITA’dan merhaba... Saygılarımızla...

İrtibat:
www.yedikita.com.tr

2008-09-05

İkinci Yılında Kurtuba Dergisi


Bir dergi çıkarmak bir dua etmektir. Hayata kayıtsız kalmak yerine hayata müdahil olmaktır. Varlığı sorgulamaktır. Ruhun dışa vurumu olan insan faktörüne yönelmektir. Muştulanmış bir dirilişin ardından yürümektir. Allah ile dost olabilmek için atılan bir adımdır. Kalp atışlarını kontrol altına almaktır. Öğrenmektir. Savaşmaktır. Ayakta kalmaktır. Dik durmaktır. Tarihe tanıklık etmektir. Alınıp verilen her soluğa bir şerh düşmektir. Yerdeki bir taşı kaldırıp kenara koymaktır. Sezai Karakoç’un işaret ettiği, “İnsanlık, tekrar bu medeniyetin muhasebesini yapmak ve peygamberlerin yolu olan hakikat medeniyetine dönerek yenilenmek, tazelenmek, yeni bir ruh ve hayat kazanmak, dirilmek zorundadır; insanlığın ruhu bu yeniden doğuşa gebedir” hakikatine can-ı gönülden bağlı olmaktır. Umudunu yitirmemektir. Umut aşılamaktır. Karamsar düşünceleri yok etmektir. Akideyi öncelemektir. Her ne şartta olursa olsun arkaya dönüp bakmamaktır.

Urvetu’l-Vuska, Mihrap, Sırat-ı Mustakim, Menar, Sebilu’r-Reşad, Darü’l-Fünun, Tercümanu’l-Kur’an, Diriliş, Hareket, Büyük Doğu gibi yolumuzu aydınlatan dergileri kendimize örnek alıyoruz. Onların açtığı ayak izlerine basarak yürüyoruz. Hikmetin kutlu ışığını gözlüyoruz. Yaptığımız edebiyatın vahiyden ilham alan bir istikameti olmasını ilke ediniyoruz.

Yola çıkarken şunu söylemiştik: “Bizim bir dergimiz var demeyeceğiz, bizim söyleyecek bir sözümüz var diyeceğiz.” Allah’a şükürler olsun ki, geride bıraktığımız bir yılda sizden aldığımız tepkiler bize doğru yolda olduğumuzu gösterdi. Bir taraftan edebiyatın nirengi noktaları üzerinde hareket etmeye gayret gösterirken, diğer taraftan dünyanın farklı bölgelerinde cereyan eden olaylara kayıtsız kalmadık. Ki nasıl kayıtsız kalabilirdik ki! Filistin, Lübnan, Kosova, Somali, Pakistan, Almanya, Bosna ve diğer bütün İslam coğrafyaları bizim büyük ülkemizin birer parçasıdır. Biz onlara kayıtsız kalırsak, tarih de elbet bize kayıtsız kalacaktır. Biz onları yok sayarsak, tarih de elbet bizi yok sayacaktır. Biz iman ediyoruz ve diyoruz ki: “Var olmak istiyorsak, elbet var edeceğiz.”

Yeni yayın dönemimizin bu ilk sayısında Yıldız Ramazanoğlu Kurtuba’yı yazdı ve bu yitik medeniyetimize dair şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “Bize düşen iç çekmek değil, bu muhteşem birikimle yükselmek, yürekten, derinden ilgilenip gereken çıkarımlarda bulunmak ve şimdimizin kutlu toplumunu, her şeyden önce bir insan olarak varoluşumuzun sırlarını keşfederek, ilahi rızaya uygun olarak en parlak şekilde inşa etmenin yollarını aramaktır.”

Bu sayıda tarafımdan hazırlanan, “Varlık Noktasındaki Hareket” başlıklı dosya ile hareket olgusunun merkezinde yer alan ruh realitesine atıfta bulunarak, temelleri sağlam bir dirilişin ipuçlarını aramaya çalıştık

Bünyamin Karabaş, toplumsal bir vakıa olarak sıla fenomenini, “İstanbulcular Gelmiş” başlıklı denemesiyle gözler önüne serdi. Hikâye tadındaki bu çalışmasıyla gurbeti analitik bir şekilde inceledi.

Dergimiz kadrosuna yeni yayın döneminde dahil olan Yavuz Akengin, “Delinin Düşleri Kanlı Olur” isimli öyküsüyle ve Ceyhun Emre Teoman, “Makamdan Makama Evla, Demden Deme Alâdır” başlıklı denemesiyle okurların karşısına çıktı. Son olarak Sümeyye Ş. Akkök’ün, “Nâr-ı Beyza” ve Leyla Karaca’nın “Hezâr veya Andelîb” isimli şiirleri yeni sayımızın ürünleri arasında yer aldı.

Bir diriliş provası olarak gördüğümüz Ramazan ayımızın hayırlar getirmesini dileriz.

Yeni sayılarda görüşmek ümidiyle.

Saygılarımızla.

Selman Maltaş

İrtibat:
http://www.kurtubadergisi.com
kurtubadergi@gmail.com
selmanmaltas@gmail.com

2008-09-04

"Evrensel Kültür" dergisi

Evrensel Kültür’ün 201. sayısında mizah dosyası yer alıyor. Ali Şimşek, Ayşe Duygu Şarman, Muzaffer İzgü, Yücel Sarpdere, Levent Cantek, Cihan Demirci’nin yazıları Aziz Nesin’in “ciddi” bir iş dediği mizahın gülme güldürme biçimlerini tartışmaya açıyor. Evrensel Kültür’ün dosyası, “Neye güleriz neden güleriz? Mizah ve mesaj” başlığını taşıyor.

Evrensel Kültür, 1908 devriminin 100. yıl dönümünde devrimin Türkiye halkları bakımından önemine işaret etmeyi sürdürüyor. Aydın Çubukçu’nun imzasını taşıyan 1908’den unutturulanlar ve unutulmayanlar yazısı devrimin silinmeye çalışılan halkçı karakterini hatırlatıyor. Nuray Sancar, hakkı yeterince verilmeyen 1908 devriminin izini Kartpostallardaki Meşrutiyet yazısında sürüyor.

Evrensel Kültür bu ay yine Ali Öz ve Sennur Sezer’le açılıyor. Ali Öz’ün fotoğrafına Sennur Sezer, Savunma başlıklı şiirini yazdı.

Frankfurt kitap fuarı ile ilgili tartışmalar, fuarı boykot etmeye yönelen yazarların açıklamalarıyla sürerken Refik Sıla Güvenç yazarların görüşlerini yansıtan mini bir dosya hazırladı.

Bu aydan itibaren her ay Ferda Çağlayan, İstanbul’un heykel gündemi’ni yazacak. Kurtarılmayı bekleyen zor durumdaki heykelleri konu edecek yazı dizisinin ilkinde Barış anıtı ve Barış heykeli var.

Sennur Sezer Stalin’i zorla sevdirmek başlıklı yazısında Nazlı Eray’ın son kitabi Kayıp Gölgeler Kenti’ni eleştirdi.

7.Sapanca Şiir Akşamları’na katılan üç şair, Gülsüm Cengiz, Müslim Çelik ve Kenan Sarıalioğlu birlikte geçirdikleri birkaç saati ayrı ayrı kaleme aldılar.

Ebru Topcu, son kitabı Özgürlük Yolları üzerine Zehra İpşiroğlu’yla, Onur Bakır ise Özcan Karabulut’la ilk romanı üzerine konuştular. Tülin Tankut, araştırmacı yazar Yıldız Cıbıroğlu’yla, Yasin Kayırtar âşıklık geleneğini bugüne taşımaya çalışan Muharrem Temiz’le röportaj yaptılar. Ayrıca Semra Çelik Irak’taki savaşın içyüzünü anlatan son kitabı ile ilgili Jürgen Todenhöfer ile söyleşi yaptı.

Magnum fotoğrafçısı Martin Parr’ın sergisini Koray Karaermiş, Hüseyin Karabey’in Gitmek sinema filmini Çağdaş Günerbüyük yazdı.

İğde Altı Şiir Atölyesi’nin ortak kaleme aldıkları şiirin kurgusu Mustafa Köz’e ait. Eylül sayısında ayrıca Bülent Şamcı ve Gökhan Cengizhan’ın şiirleri de yer alıyor.

Evrensel Kültür’ün 201. sayısı tüm bayilerde ve kitapçılarda!

İletişim:
Eskişehir Mahallesi Dolapdere Caddesi Karabatak Sokak No: 27A Şişli İSTANBUL
0212 247 65 17evrenselkultur@evrenselbasim.com evrenselkulturdergi@yahoo.com
www.evrenselbasim.com

"Değirmen" dergisi


"Değirmen" eğitim, düşünce, kültür ve sanat dergisi, 15. Sayı, Temmuz-Ağustos-Eylül 2008

HASBİHAL

1. Teknoloji, var oluş imkânımızı kayıt altına aldı. Oryantal muhalefet üslubuyla söylediğim bir şey değil bu. Bizden bağımsız bir şekilde var olan var oluş maceramız binlerce sistematik prosedüre bağlanmak suretiyle fact orijinalitesini yitirmiştir diyorum. Hayatımızı idame ettirmemiz için lüzum ihdas ettirilen her alet modern çağa dek bizim başparmağımıza bağlı bir atılım yetisi mesabesindeydi, artık değil. Tekno-hayat, bize bağlı olarak seyreden bir kader değil, bizi bağlayarak yol alan bir plana evrildi.

2. Yabancılaşma, tekniği yaratma alınyazısı alnına yazılmamışların, Şarklıların, bizlerin muhatap olmaması icab eden bir sosyo-sağaltım kavramı. Bizim duçar edildiğimiz kanser, olsa olsa yabancılaştırma olabilir. Zira var oluşumuzu kayıt altına almak suretiyle bize hayat hakkı bahşeden teknoloji, bizim elimizden sadır olmayan bir yaratık. Marx’ın sözünü ettiği talihsizler piyango çekilişine bileti olanlardı; bizler kimiz?

3. Hayat bankalardan geçilmiyor. Hayat arabalardan ve gürültüden geçilmiyor. Hayat cep telefonundan ve fiber optik kablolardan geçilmiyor. Ne yapacağız Allah’ım.

4. Çıkış yok. İmkânsız. Sisyphus bir kayayı sürüklemek zorundaydı, sarp bir yokuşa. Biz Sisyphus değiliz; bizi kayanın sürüklediği bir Sisyphus’us. Dönüş yok.

5. Diriliş zamanlarındayız. “Bozkırın Büyük Oğlu” Aytmatov, “Memleket Şairi” Erdem Bayazıt ve 14. sayımızda “Kimlik Kartı” adlı şiirine yer verdiğimiz “Varoluş Şairi” Mahmud Derviş büyük dirilişe doğru yola çıktılar. İnsanlığa açtıkları anlam çığırlarında yürüyeceğimizi belirtir, kendilerine rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz.

6. Değirmen Dergisi 5. yılındaki serüvenine devam ederken yeni bir açılım yapmak hedefindeyiz. Yayın kurulumuzdan Ali Öztürk’ün “İmajoloji” isimli felsefe kitabı ve Mehmet Doğan’ın “Furi” isimli şiir kitabı Edim Yayınları’ndan çıkmıştı. Bu anlamda düşünsel değerlerimizi sizlerle tanıştırmak istiyoruz. Bunun Değirmen Yayınları sürecini başlatmış bulunmaktayız. İlk kitap olarak değerli hocamız H. Mustafa Açıköz’ün “Felsefi Sadalar” isimli eserini yayıma hazırlamaktayız. Yeni eserlerle devam edecek bu yeni girişime desteklerinizi bekliyoruz.

7. 15. sayımızda teknolojinin varlık üzerindeki etkilerini tartışmaya çalıştık. Bu konuda makaleler, kitap incelemesi ve röportaj ile zengin bir dosya sizlere sunuyoruz. Eğitimce dosyamızda farklı bakış açıları ile eğitim- öğretim olgusunun farklı sorunlarını okuyacaksınız. Makale, deneme ve şiirler ile sizleri anlam yolculuğuna çağırıyoruz.

8. 16. sayımızda buluşmak üzere derken, Değirmen’e karşı sorumluluklarımızdan bazılarını sizlerle paylaşmayı ümid ediyor, katkılarınızı bekliyoruz.

Rüstem Budak

DEĞİRMEN 15. SAYI YAZILARI

Kapak Dosyası: Teknoloji Ve İnsan
Postmodern Müze Çağında Simülasyon, Medya Ve Tekno-Kültüre Dair / Sıtkı Karadeniz
Teknoloji Ve İnsan / Yusuf Yavuzyılmaz
Bir Dramın Teknolojisi / Mehmet Doğan
Karikatür / Said Coşar
Bilinçaltımıza Uzanan Eller / Niyazi Karabulut
İnsanlık Ve Gelişen Teknoloji / Murat Soyak
Karikatür Atilla Özer
Karikatür Hasan Efe
Az Chat Üstü Mailli Olsun / Fahri Tuna
Teknoloji Ve İnsan İlişkisi Üzerine H.Mustafa Açıköz İle Röportaj
Sadece İtiraz Hakkı / Sebahattin Karakoç
Karikatür Atilla Özer
Tekniği Anlamaya Giriş:Jacques Ellul’un “Teknoloji Toplumu” Kitabı Üzerine / Rüstem Budak
Global Köy 2180 / Said Coşar

EĞİTİMCE
İnsan Hakları Ve Vatandaşlık Eğitimi / Recep Tezgel
Hakiki Mürşidin Kimliği / Zekeriya Menak
İmam- Hatip Liselerinde Okutulan Hadis Ders Kitabı Bağlamında Yerleşik Hadis- Sünnet Anlayışının Islahı / Mustafa Akman

ANMA
Edebiyatçıya Edebiyatla Veda- Namık Kaya Sayfa
Çıngız Ata Göçtü Beka Yurduna!... / M.Nihat Malkoç

DENEMELER
Kapı Aralığındaki Güzel / Hamza Kaya
Renkli Kutunun, Siyah Beyaz Odaya Yansıması / Asiye Yücel
Cemreler / Uğur Yassıbaş
Başlıksız / Sevinç Atlaer
Tecessüs / Eyüp Yıldırım
Mevsimin A’rafındayım / Yusuf Tosun
Martılar / Merve Aydoğan
Korku İmparatorluğu / Özgür Karakaya

ŞİİRLER
Yusuf İle Suna’nın Şiiridir / Mehmet Doğan
Gölgeye Gidene /Nida Merç
Karanfil Çıkmazı / Ömür Öter
Açılım /Ahmet Yılmaz Tuncer
Beton /Ali Parlak
Pervane / Mehmet Ali Şentürk
Hüseyin / Tufan Cumhur
Sabah Çiçekleri/ Özer Burgaz
Güle Güle / Ali Rıza Malkoç
Kiev’den Bir Çığlık / Salih Kaymaz
Ölüm Orak/Tır Bana / Abdulkadir Akdemir

MAKALELER
Küreselleşme, İnsan Yaşamı Ve Edebiyatımız Üzerine / Haldun Günay
Gazzalide Zorunluluğun Reddi / Recep Aydın
Daha Güzel Bir Diyalogu Hak Etmeyen Kim Var / Dr. Mehmet Yolcu
Doğu-Batı Karşıtlığından, Medeniyetler Çatışmasına / Hasan Coşkun
Seçkinci Bir Filozof Vilfredo Pareto / Ali Öztürk
Reklam: Amin, Shell / Fatma Yazıcı
Mihrab / İsa Cıda

HİKAYELER
Biz Geldik Netekim / Muzaffer Tansu
Homo- Nano’nun Dramı Ali Öztürk
İki Somun / Murat Taş
Koltuk/ Veli Karanfil
Gel Yüreğim / Esin Rüyal
İki Ters Bir Düz / Sevil Kurallı

KİTAP İNCELEMESİ
Ali Öztürk Ve İmajoloji / Mehmet Doğan
“Furi” Şiirleri Ve Mehmet Doğan’ın Şairliği / Mustafa Duran

Feta Medeniyeti / İhsan Ünlü
4.Feta Ödülleri

Değirmenden Mektuplar / Mehmet Doğan

İrtibat:
http://www.degirmendergi.com

2008-09-03

"Hece" dergisi


"Hece" dergisi, Eylül 2008, Sayı:141

Bu sayının dosyası "tehlikeli alaka: edebiyat ve deneysellik"...Deneysel edebiyat belirsizlikler içinde karakterini buluyor. Dolayısıyla gerek bireyler için gerekse deneysel kavramı için meşruiyeti sağlamak bir problem olarak hep ortada duruyor. Bu sürecin tam da deneyselliğin arzuladığı bir süreç olduğunu söylemek mümkün. Çünkü tam sağlanmış meşruiyet, deneyselin mizacı icabı bir bitişe işaret de edebilir.

Hece'de bu ay yer alan "Tehlikeli Alaka: Edebiyat ve Deneysellik" dosyasının amacı, elbette deneysel edebiyat kavramına kısmî bir meşruiyet sağlamak olamaz; ancak yazılar aracılığıyla üstüne bir aydınlık düşürülen her kavram meşrulaşmaya yönelir. Bu hem olumlu bir gelişmedir, hem de meselenin kişiliksizleşmesine davetiye çıkarma riski olan bir tutumdur. Örneğin klişe ve deformasyon, çoksesli şiir konularında olduğu gibi Hece tam da bu riskli alanlarda edebiyatın yeşereceğini düşünüyor. Edebiyattaki ana kulvarların bir zamanlar riskli patikalar olduğunun bilincinde.

Edebiyatın hiçbir tarzı dış desteklerle kendine güvenlik alanı açmaya çalışmaz. Yahut bu çaba, ortada eser yoksa hiçbir zaman yeterli değildir. Edebiyatçının derin bilinci eser odaklı bir ilerlemeyi hedefler. Bu bilincin yansımalarından biri de eserin öncelikle malzemesini tanımayı gerektiren deneysel tutumdur. Bu tutumla verilen eserler kadar geçmişte verilen klasik eserlerdeki deneysel izler de önemlidir. İkinci yansıma ise tehlikeli alakalardan çekinmemek ve sonucu belirsiz olan, bir diğer deyişle sonucunda başarısızlık olasılığı da olan bir alana adım atabilmektir. (Hayriye Ünal)

İçindekiler:

Dosya: TEHLİKELİ ALAKA EDEBİYAT VE DENEYSELLİK

KUM SAATİ
Necati Mert/Zihin Sürçtü mü Bir Yol 3
Abdurrahim Karadeniz/Yaz Yazısı - II 4
Yusuf Turan Günaydın/Arapçaya Tercüme Edilmiş Türkçe Filistin Şiirleri 5
Ayla Abak/Yolun Açık Olsun Aytmatov 6

Hasan Aycın/Çizgi 10
Hüseyin Atlansoy/Draje 11
Ömer Aksay/Siyahın Önünde Halk Setleri 13
Mustafa Muharrem/1 i Bazen Kanat 15
Ali Emre/Unutuşun Dili 17
Kenan Çağan/Dikenli Papuç 18
Ali K. Metin/Faşizme Karşı 20
Mustafa Köneçoğlu/Boş Kâğıda İmza 21
Fatih Yavuz Çiçek/Ezber 23
Hasan Yurtoğlu/Mor/Marj 25
Şahin Taş/Dokunur Bana Şarkılar 26
Gürsel Aytaç/Niçin Edebiyat? 27
Gönül Utku/Yazar Metin Okur: Parçası Kimde? 32
Kâmil Aydoğan/Günlüklerim 39
Abdullah Harmancı/Kötü Yazar ne Yazar? 43
Mustafa Şerif Onaran/Gelenekten Güncele Şiir Notları... 45

Dosya: TEHLİKELİ ALAKA EDEBİYAT VE DENEYSELLİK
Dursun Ali Tökel/Deneysel Edebiyat Yönüyle Divan Şiiri 52
Hayriye Ünal/Tekinsiz Bir Edebiyata Doğru 80
Necip Tosun/Avangard, Yeni ve Deneysel 98
Şaban Sağlık/Roman ve Öykümüzde Atlama Taşları... 107
Enis Akın/İsmet Özel'in Deneyi 122
Ali Kozan/Somut/Görsel Şiir Hareketine Bakış 127
Gerhard Rühm/Sans Tıtre 139
Suzan Sarı/Genel Bakışlara Genel Bakış 140
Ali K. Metin/Şiirimizdeki Bakışımsız Şiirlemeler: Dilin Gariplikleri 146
Ali Emre/Tanzimattan Cumhuriyete Deneysel Şiir 158
Mehmet Sarsmaz/"Deneysel Şiir, Şiirin Ana Yolunun Yan Yollarından Biridir…" 166
Ali K. Metin/Ali Kozan'la İlk Kitabı Üzerine Söyleşi 170
Mehmet Sabri Genç/Sûrzen 174
İshak Yetiş/Soljenitsin ne Zaman Öldü?/Eksik Ülkenin Eksik Oğlu:... 178

KİTAPLIK
Duran Çetin/Kuşların Kalbine Dokunmak 190
Yusuf Turan Günaydın/Tasavvuf Sözlüğü/Istılâhât-ı İnsân-ı Kâmil 191

İrtibat:
hece@hece.com.tr
(312) 419 69 13
(312) 419 69 14
Konur Sk. No:39/1 Kızılay
Çankaya / ANKARA
http://www.hece.com.tr

"Temrin" dergisi


"Temrin" aylık düşünce ve edebiyat dergisi, Sayı:5, Eylül 2008

Yeni kalemleri edebiyatımıza kazandırmayı hedefleyen Temrin dergisinin eylül sayısı çıktı. Derginin her sayısında olduğu gibi eylül sayısında da farklı kalemler ve yeni isimler yer alıyor. Ramazanın esintilerinin hissedildiği dergide Berat Demirci, Bilal Kemikli, Şeref Yılmaz, Necati Mert, Yusuf Özkan Özburun veTahsin Yıldırım gibi tanıdık isimler de yer alıyor.

Dergide Bilal Kemikli, mutasavvıf şairlerden Sinan Ümmi’yi ele alıyor. Ahmet Albayrak, ramazanın aydınlık dilimine denemesiyle dikkat çekiyor. Necati mert, öykücülüğün temeli olan dile hâkim olma konusuna dikkat çekmek için dil hassasiyeti üzerinde duruyor. Celalettin Divlekçi, Cemil Meriç’e öğrenci olmanın şartlarını anlatan yazısında dikkatleri Meriç’e çeviriyor. Tahsin Yıldırım, edebiyatçı bir Jöntürk olan Ali Fahri Ağababa’yı ele alıyor. Şeref Yılmaz, Hıra mağarasında karşılaştığı bir trajikomik olayı, esprili üslubuyla kaleme almış. Bu sayıda Hasan Çağlayan ve Kadriye Yapıcı, şiirleriyle yer alan yeni isimler. Doğu şiirinin önemli isimlerinden Nizar Kabbani’den şiir çevirileri devam ediyor. Ayşe Yılmaz, kaleme aldığı yazısıyla, dikkatleri Cengiz Aytmatov üzerine çekiyor. Ata Çatıkkaş, manileri ele alan yazısında halk edebiyatımızın ramazana bakan yüzüne değinmiş. Umut Bulut, Hakan Şaştım, Ahmet Yavuz, Ceyhun Emre Teoman, yazılarıyla bu sayıya katkıda bulunan yeni isimler…

Temrin 5. sayısında okurun karşısına dolu dolu çıkıyor. Okunası yazılarla sizleri baş başa bırakıyoruz.


İletişim:

temrindergisi@gmail.com
0212 65505151

2008-09-02

"Berceste" dergisi hikâye özel sayısı


"Berceste" aylık kültür, sanat ve edebiyat dergisinin 75. sayısı yayımlandı. Derginin bu sayısı, hikâye özel sayısı olarak hazırlanmış. Derginin bu sayısında çalışmaları ile yer alan isimler: Nurkal Kumsuz, Muhterem Yüceyılmaz, Mustafa Özçelik, A. Vahap Akbaş, İsa Kocakaplan, İsa Yar, Selim Tunçbilek, M.Fatih Köksal, Sergül Vural, Bekir Oğuzbaşaran, Filiz Kalyon, Adnan Büyükbaş, Zeynep Pınar, Necati Kanter, Senem Gezeroğlu, İbrahim Şahin, Ümit Fehmi Sorgunlu,Vedat Ali Tok, Hüseyin Türkmen, Hüzeyme Yeşim Koçak, Duran Çetin, Seyit Burhanettin Akbaş, İmdat Avşar.

Hikâyeci Ümit Fehmi Sorgunlu ile hikâye üzerine yapılmış bir söyleşi de dergide yer alıyor.

Hikâyeciliğimizi incelemeye alan "Berceste" dergisi, yürüyüşünü sürdürüyor. Emek verenlere selâm !..

İrtibat:
Tacettin veli mah. Talas cad.
Keşoğlu iş Merk. Kat: 3 No: 6
KAYSERİ

0352 222 95 60

bercestedergisi@mynet.com
dergi@bercestedergisi.com

www.bercestedergisi.com

Genel Yayın Yönetmeni:
Ümit Fehmi Sorgunlu
umitfehmi@mynet.com

Yayın Danışmanı:
Vedat Ali Tok
vedatali.tok@mynet.com

"Karayazı" dergisi


"Karayazı" dergisinin 3. sayısı (Eylül-Ekim 2008) yayımlandı.

"Karayazı" Adana'da çıkan iki aylık bir edebiyat dergisi.
Sahibi: Süreyya Filiz Sisli
Yayına hazırlayanlar:
Cuma Duymaz
Ersun Çıplak

İletişim:
karayazi.editor@gmail.com
Beyazevler mah. Beyazevler cad. No:16
Seyhan / ADANA

"Sincan İstasyonu" edebiyat dergisi

Şair Abdülkadir Budak yönetiminde çıkan "Sincan İstasyonu" edebiyat dergisinin 13.sayısı(Eylül 2008)yayımlandı.

İçindekiler:

Cevat Çapan * Mehmet Mümtaz Tuzcu * Abdullah Şevki * Müslim Çelik * Gülseli İnal * Yasin Erol * Ayten Mutlu * Vadi Çiçekli * Ayhan Gülsoy * Nazlı Rana Gürel * Şenay Eroğlu Aksoy * M.Sadık Kırımlı* Konstantin Favanov * Hüseyin Kocatürk * Umut Yaşar Abat * M.Mahzun Doğan * İmge Su Eroğlu * Didem Atayurt Ahmet Günbaş * Uygur ORHAN * Şahin Taş * Emel Güz * Engin Berk * Abdülkadir Budak

Şiirimizde milenyum Kuşağı * Yaratıcı yazarlık eğitimi üstüne Cevat Çapan
Fethi Naci’yi anlatıyor * Farklılığın aynılığı * Şair portreleri Şiirin gözden düşmesi * Adnan Satıcıya mektup * Bir sonraki durak şiir olsun Şiir edebiyatın üvey çocuğu mu? * Gölgesiz * Söz süprüntüleri Edebiyat yalan söylemez * Orda bir dergi var uzakta * Biz görmeyeli nihilizm değişmiş Roma Akdeniz şiir festivali * Günsüz günlükler * Ali Cengizkan nerede? Edebiyat tatile girer mi? * Şiirler * Edebiyat dünyasında ne var ne yok.

İrtibat:
Atatürk Cad. İrem İşhanı No: 2/28
Sincan/ANKARA
0312 269 38 00
0536 462 21 70
P.K.6 Sincan/ANKARA
sincanistasyonu@mynet.com
http://www.sincanistasyonu.com/

"Fayrap" dergisi


"Fayrap" dergisinin 10. sayısı(Ağustos-Eylül 2008)yayımlandı.

İçindekiler:

hakan arslanbenzer / aleks’in tribüne koşması
ali düz / fenerbahçe şiiri
hakan kalkan / sarsak
murat sözer / yer-liii fener-bah-çee
murat küçükçifci (şiir) / 22.56
ali düz (şiir) / bak
merve burma (şiir) / cinderella virajı
orkun elmacıgil (şiir) / ben hep yol derken…
sadık koç (şiir) / gençliğim eyvah
abdülkadir argıllı (hikaye) / okey dörtlüsü
rabia gülcan (hikaye) / bugün pazar
nurcan toprak (hikaye) / on ikide çeşmede 2: ihsan
murat sözer / iki şiir (tüm bunlar, kız)
ahmethan yılmaz (şiir) / karnaval
hakan arslanbenzer / klişeden saçmalığa
murat güzel / aziz ironi: biçimin metni / özün metni
fazıl baş / klişenin yeri, zamanı
ali akyurt / mutlaklaştırmaya karşı
esin pervane / vatan yahut muhayyile
enis akın (mektup) / sevgili orhan veli kanık
suavi kemal yazgıç / seni dinleyen biri

2008-09-01

"Edebiyat Ortamı" dergisi


EDEBİYAT ORTAMI'NDAN

Önceki ay Erdem Bayazıt öldü, geçen ay da Mahmut Derviş. Filistin’in bağımsızlık bayrağı Mahmut Derviş’in ellerinde sallanıyordu. Erdem Bayazıt ise Türkiye’nin makus talihine bir diriliş damgası vurmaya çalışmıştı. Ama, ölümün atı hızlıdır. İnsanın yıllarca koşarak kat ettiği mesafeyi o bir anda kat eder ve ansızın şah damardan yakalayıverir.
Şairlerin ölümü herkesi ilgilendirir. İlgilendirmelidir. Ne keder, ne de acı! Sadece ve sadece, bıraktıkları aydınlığın önünü birazcık olsun açma çabası ve özgürlüğü; onların rüzgârına onurlu bir şekilde sırtını dayayabilme güveni ve iradesi; mısra mısra kurdukları geleceğe diri bir atılışla koşabilme tutkusu ve arzusu: Bizden istenenin hepsi bu. İnsanlık güneşi, şairlerin nefesinde bir mahya gibi açılır kapanır. Evren, bir öz halinde şiirin bünyesinde simgeleşir. Kaybedilmiş olanı hücre hücre yeniden oluşturur ve insana elinin erişebileceğinden fazlasını armağan eder.
Kutsal bir şeyden bahsetmiyoruz. Bahsetmeye çalıştığımız şey, bizde mevcut olanı yeniden ve yeniden arayıp bulma çabası ve neşesinden ibaret.
Geçen aylarda iki şair öldü. İki acun devrildi.

***
Ramazan geldi.
Her yer oruçlanacak.
Afganistan’a da gelecek ramazan, Paris’e de.
Şair de oruç tutacak, öykücü de, eleştirmen de.
Ramazan, ayların en şairidir. Dingin, hareketli, canlı ve cennet suyundan şırıltılar taşıyan… Çocukların devleşip aramızda dolaştığı, gençlerin yekinip ayağa kalktığı, büyüklerin sükûnetinin altın bir ödüle dönüştüğü, şehirlerin kutlu bir gelecekle müjdelendiği zamanüstü bir zaman.
Orucun ruhumuza taşıdığı özgürlük ateşi, duyarlığımıza senkronik bir ritim katacak ve yapıp etmelerimizi temizleyip arı bir hâle getirecek. Geleceğin öyküsünü anlatacak bize, geçmişin çilesinden bahsedecek. Acımasızların, gözünü kırpmadan suçsuzların boğazında bıçağını bileyenlerin gerçekte neyi kaybettiklerini fısıldayacak kulağımıza.

***
Edebiyat Ortamı, her sayısında yeni imzalara yer vermeye devam ediyor. Bu çabamızın, o ‘büyük çaba’ içinde anlamlı ve gerekli yeri bulacağını umuyoruz.
Kahraman Çayırlı, çalışkan ve yetenekli. Rahat, dingin ve umut vaat eden şiirler yazıyor. Ayrıca başarılı öykülere imza atıyor. Gelecek sayıdan itibaren öykülerine de yer vereceğiz.
Habil Sağlam, her yeni şiirinde yeni bir mesafe kat ediyor.
Ömer Salih, çevreden merkeze doğru kontrollü bir atılımla ilerliyor.

Dergimize ürün gönderen genç arkadaşlara birkaç öneride bulunmak istiyoruz; özellikle şiir gönderen genç imzaların tek şiir değil de birkaç şiir göndermelerini istiyoruz. Tek şiirin yanıltıcı bir tarafı var. Şairi hakkında yeterince kanaate ulaşabilmemiz için en az üç şiir göndermelerinde fayda var.
Yazı ve öykü gönderen yazarların da yazı ve öykülerini mail sayfasına ekleyerek değil de ‘attach’ yaparak göndermelerini rica ediyoruz. Bunun bizim işimizi biraz daha kolaylaştıracağını bilmelerini istiyoruz.
Diğer bir konu da, değerlendirme talepleri. Yazı ve şiir gönderen bazı arkadaşlarımız, yayımlanmasa bile ürünleri hakkında en azından bir değerlendirme yapmamızı talep ediyorlar. Bu taleplere zaman zaman cevap veriyoruz ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Eğer imkânlar elverirse ilerde bu tür değerlendirmeleri dergimiz sayfalarında yapmak istiyoruz. Nasip…

***

Bu sayımızın şairleri Esver Ölüç, İbrahim Tenekeci, Selim Erdoğan, Kahraman Çayırlı, Habil Sağlam, Ömer Salih, Nadir Aşçı ve M. Ökkeş Evren.
Bu sayımızda şiir ve şairler üzerine yazılmış metinlere ağırlık verdik.
Turan Karataş’ın ‘Niçin Şiir Okuyorum’ başlıklı yazısı, şiirle okur arasında olması gereken dingin bağı gündeme getiriyor.
İki şair üzerine iki ayrı inceleme yer alıyor. Arif Ay, Alaeddin Özdenören’in şiirini, Mustafa Aydoğan ise Erdem Bayazıt’ın şiirini inceliyor.
Ali Yıldızhan’ın yazısı, bazı poetik metinlerin ve manifestoların sıkıntılı tarafları üzerinde duruyor ve bu metinlerin okur nezdindeki yerini sorguluyor.
Füruğ Ferruhzad’a ait ‘Şiire Dair’ başlıklı çeviri, şiirin ve şairin durumları ve varoluş gerekçeleri üzerinde duran dikkat çekici bir yazı. Hicabi Kırlangıç’ın fars edebiyatından yaptığı çeviriler dergimize ayrı bir renk katıyor.
İki usta öykücümüzden iki güzel öykü sunuyoruz. Öyküler Gökhan Özcan’a ve Sadık Yalsızuçanlar’a ait.
Bu sayının söyleşi konuğu Ali Çolak. Çolak’la son yıllarda gazetelerin kültür sayfası düzenlemekten bütünüyle vazgeçişlerindeki nedenler üzerine konuştuk. Gazete, edebiyat ve kültür ilişkisindeki ‘çıkmaz sokağı’ gezdik. Beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.
FotoğraflıYORUM’un bu sayıdaki yazısı Suavi Kemal Yazgıç’a ait.
Arif Ay ‘Dergiler Arasında’ başlıklı yazılarını sürdürüyor.
Yazısaati bölümümüzde Turan Karataş’ın kitap değinileri, İrfan Çevik’in bir tiyatro oyunundan çıkarak düşünsel bazı yanlışlıklara dikkat çektiği yazısı ve İbrahim Eryiğit’in şairlerin yeteneklerinin ‘doğuştanlığı’ meselesini tartıştığı yazısı yer alıyor.
Okuma Salonu bölümümüzde ise iki kitap eleştirisine yer verdik.
Gelecek sayımızda buluşmak üzere…

İrtibat:
edebiyatortami@gmail.com
http://edebiyatortami.blogspot.com/

"Buruciye Edebiyat" dergisi


"Buruciye Edebiyat" dergisinin 3.sayısı yayımlandı.
İçindekiler:
Üsküdar ve Hüzün Mevsimi buruciyeedebiyat
Kendimizden Ötede Mesut DOĞAN
Bir Şair Ölmüş Diyeler Ali PARLAK
Gece Şiirinin Tahlili İsmet EMRE
Sen Bu Şiiri Okurken Can Ali PARLAK
Yahya Kemal ve kaybolan şehir İhsan TEVFİK
Kaybolmayan Şehir Fahri Ali
Yola Çıktıktan Sonra İbrahim YASAK
Ürkütülmüş Yalnızlar... Bilal TIRNAKÇI
Denizin Orta Yerinde Nimetullah Akın
Borç Hayat ŞEMİ
Gün Bugünkü Gündür Saat Bu Saat Bilal KEMİKLİ
Yalnız Gazel Mehmet Şamil
Nurullah Genç ile Buruciye Sohbetleri Necati TOPÇU
Aşk Hicretim Yar adır Rabia GELİNCİK
Portreler Talip Işık
Ninni Deyip Geçme Dursun Ali Tökel
Sadece Gelirken Göçer Kafa
Dizilerin Yeni Oyuncağı Meslekler Mustafa KAYAPINAR
Şal Serkan Türk
Erdem Beyazıt ile Şiir ve Sanat Üzerine buruciyeedebiyat
Çiçekler Mayalansın Göğsümüzde Bilal TIRNAKÇI
Ölümle Tanıştıktan Sonra Bilal KEMİKLİ
Halk Edebiyatı Üzerine Soruşturma Murat KIRAL
Nina ya İbrahim Çam
Arif Nihat Asya İhtişamı Senem Gezeroğlu
Mani Oluyor Halimi Takrire Hicabım Ataullah Bey
Gazel / Şadi Şirazi Alim YILDIZ

İrtibat:
Sularbaşı Mah. Uygar Sokak No: 18
(Mevlana Otopark üzeri) SİVAS
0 (346) 221 41 00
info@buruciyeedebiyat.com
http://www.buruciyeedebiyat.com

"Türk Edebiyatı" dergisi


Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları,
Bu ayki Hasbıhal’ime, II. Meşrutiyet ve Cengiz Aytmatov özel sayılarımızın olağanüstü bir ilgiyle karşılandığını müjdeleyerek başlamak istiyorum. Dergimizin tirajı yavaş, fakat sürekli ve istikrarlı bir şekilde yükseliyor. Eski ve yeni bütün okuyucularımıza şükran borcumuz var.
Yeni sayımız, her zamanki gibi bir röportajla başlıyor. M. Selim Gökçe, ülkemize bürokrat ve parlamenter olarak da büyük hizmetlerde bulunmuş bir din âlimi olan Dr. Tayyar Altıkulaç’la önemli röportaj gerçekleştirdi, Türk Edebiyatı olarak Ramazan ayını böyle karşılamak istedik.
Bilindiği gibi, Hz. Osman, bir heyete Mushaflar yazdırarak belli başlı merkezlere göndermiş ve bunların esas alınmasını, o güne kadar okunan sayfaların ve Mushafların da imha edilmesini istemişti. İkisi Türkiye’de olmak üzere, bazı ülkelerde bulunan eski Kur’an yazmalarından bir kısmının Hz. Osman’ın yazdırdığı Mushaflar olduğu iddia edilmiştir. Ancak Topkapı Sarayı ile Türk ve İslâm Eserleri müzelerindeki Mushafları inceleyerek tıpkıbasımlarını ve karşılaştırmalı neşirlerini gerçekleştiren Tayyar Altıkulaç bu kanaatte değil. Değerli hocamızın tamamlamak üzere olduğu büyük projesini öğrenmek ve en eski Mushaf yazmaları hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, bu röportajı okumalısınız.
Cemal Reşit Rey Konser Salonu Genel Sanat Yönetmeni Dr. Yalçın Çetinkaya, bu sayımızda Ramazan kültürüne musiki açısından baktı. Eskilerin şerefli bir ilim olarak kabul ettikleri musikinin (ilm-i şerîf-i musiki) şerefli bir ay olarak görülen Ramazan’la en güzel ve en verimli birlikteliği İstanbul’da yaşadığını söyleyen ve Ramazanlarda Osmanlı İstanbul’undaki musiki hayatını anlatan Çetikaya’nın yazısını beğeneceğinizden eminim.
1919’da yayımlanan İnci dergisinin sayfaları arasında gezinirken yakından tanıdığı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Günlükler’inde de ismi sık sık zikredilen Nesterin Dirvana ile kız kardeşinin küçücük birer çocukken yaptıkları resimlerle karşılaşınca heyecanlanan Prof. Dr. İnci Enginün’ün bu konudaki kısa yazısı dergimize renk kattı. İzzet Tanju’nun Tanpınar’ın Günlükler’iyle Cemil Meriç’in Jurnal’ini karşılaştırdığı yazı da öyle…
Cemal Aydın’ın ağustos sonlarında Paris’te vefat eden Filistinli ünlü şair Mahmud Derviş’in Fransız gazetelerinde yayımlanmış yazı ve mülâkatlarından seçmeleri bir araya getirdiği bir yazıyla katkıda bulunduğu bu sayıya ben de Türk edebiyatının medyumlarını yazdım. Peyami Safa biyografisini yazarken ilgilenmeye başladığım ve bir daha peşini bırakmadığım bu konuya niçin eğildiğimi, yazının başında anlattım.
Süleyman Berk, geçen ay vefat eden Üsküplü Ali Öztaylan’dan söz ediyor. Bandırma’da yetmiş sekiz yıldır bir sütçü dükkânı işleten Ali Efendi, İstanbul’da bazı sanat, kültür ve tasavvuf çevreleriyle sürekli irtibatta bir gönül ve irfan adamıydı. Tamer Kütükçü de, kısa bir süre önce kaybettiğimiz, önemli bir bestekâr ve icracı olan Semahat Özdenses’in Türk musikisindeki yerini değerlendiriyor. Bu iki değerli insana rahmet, ailelerine ve dostlarına başsağlığı diliyoruz.
S. Koralp Güreşir, Ahmet Hâşim’in “şiir coğrafyası”nı; Nuri Sağlam, Sezai Karakoç’un şiirlerinde ölüm fikrini irdeledi. Alper Oymak, Bahriye Çeri’nin Bir Cihan Kaynanası: Nahid Sırrı Örik adlı eserini, Yıldız Akpolat da Çağatay Özdemir’in Türkiye’de Sosyoloji adlı büyük çalışmasını değerlendirdi. Cafer Şen’in “Fecr-i Âtî Encümen-i Edebîsi” başlıklı yazısının birinci bölümünü temmuz sayımızda yayımlamıştık. Ağustos sayımızı bütünüyle Cengiz Aytmatov’a ayırdığımız için Fecr-i Âtî’nin dağılışının anlatıldığı ikinci ve son bölümünü bu sayıda okuyacaksanız.
Bu sayıda iki de gezi yazımız var. Derinlikli denemeleriyle dergimizi zenginleştiren Hülya Atakan, Londra’yı Virginia Wolf’un Mrs. Dalloway adlı romanının kahramanıyla birlikte geziyor. Brüksel’i ise Ayşe Göktürk Tunceroğlu’nun işlek kaleminden okuyacaksınız.
Adige Batur ve Recep Şükrü Güngör’ün hikâyeleriyle, Mehmet Aycı, Berat Demirci, Nadir Aşçı, Kâmil Uğurlu ve İsmail Aykanat’ın şiirlerini de beğeneceğinizi umuyoruz.
Kırkambar’ımız da her zamanki gibi renkli ve zengin…
Daha güzel, daha zengin sayılarda buluşmayı diliyor, bütün okuyucularımızın Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyorum.
Muhabbetle efendim.

Beşir Ayvazoğlu

İçindekiler:

Beşir Ayvazoğlu HASBIHAL
Konuşan: M. Selim Gökçe HZ. OSMAN’IN YAZDIRDIĞI MUSHAFLAR GÜNÜMÜZE ULAŞTI MI?
Cemal Aydın MAHMUD DERVİŞ: MAĞLUPLARIN ŞAİRİ
Mahmud Derviş AYAK SESLERİ
Yalçın Çetinkaya RAMAZAN, MUSİKİ VE İSTANBUL “GELDİ HOŞ LÛTFİYLE ŞEHR-İ RAMAZAN”
İnci Enginün ESKİ BİR DERGİDE BİR DOSTA RASTLAYIŞ
Beşir Ayvazoğlu “DOSTLARIM, RUHLARI RAHAT BIRAKIN!” TÜRK EDEBİYATININ MEDYUMLARI
AGATHA’NIN SIRRI
Süleyman Berk ANADOLU’DA BİR ÜSKÜP YÂDİGÂRI: ALİ ÖZTAYLAN
Adige Batur IHLAMURU BEKLERKEN
Recep Şükrü Güngör YANGIN YERİ
S. Koralp Güreşir AHMET HAŞİM’İN ŞİİR CO?RAFYASI
İzzet Tanju TANPINAR’IN GÜNLÜKLER’İ, CEMİL MERİÇ’İN JURNAL’İ
Nuri Sağlam SEZAİ KARAKOÇ’UN ŞİİRLERİNDE “ÖLÜM”ÜN AŞKIN TADI: ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK
Mehmet Aycı YAKINSAMA
Talip Mert Hazine-i Evrak FATMA FAİKA HANIM VE BİR ŞİİRİ
Alpay Oymak BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
Cafer Şen II. MEŞRUTİYET DEVRİ EDEBİYATINI TEMSİL EDEN TOPLULUK FECR-İ ÂTÎ ENCÜMEN-İ EDEBÎSİ
Tamer Kütükçü SEMAHAT ÖZDENSES’İN ARDINDAN
Hülya Atakan MRS. DALLOWAY İLE LONDRA
Ayşe Göktürk Tunceroğlu ÜÇ BRÜKSEL
Yıldız Akpolat TÜRK SOSYOLOJİSİ YENİDEN KENDİ ÜZERİNE DÜŞÜNÜYOR TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİ: İSİMLER VE ESERLER
Türk Edebiyatı KIRKAMBAR
ŞİİRLER
Berat Demirci SARA
Nadir Aşçı BÜYÜ
Kâmil Uğurlu NİYET TUTMAK
İsmail Aykanat ŞAİRİN ÖLÜMÜ

İrtibat:
Divanyolu Cad. No:14 Sultanahmet / İSTANBUL
(0212) 526 16 15 / 527 50 32
tedev30@gmail.com
tedev@turkedebiyati.com.tr
http://www.turkedebiyati.com.tr

2008-08-31

"Haksöz" dergisi


Haksöz, Eylül ayı itibariyle 210. sayısını çıkarttı. “Haklarımızdan ve Taleplerimizden Vazgeçmeyeceğiz!” manşetiyle çıkan Haksöz’ün bu sayısında güncel yorumların yanı sıra Ramazan, Kur’an çalışmaları ve edebiyat yazıları önemli bir yekûn tutuyor.

Kur'an'ın Aydınlığına Doğru şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz'ün Ağustos sayısı çıktı!

Başörtüsü ile ilgili çözümsüzlüğün kanıksandığı ve ümitsizliğin belirdiği bir vasatta haklarımızı ve taleplerimizi egemenlerin insafına terk etmeyeceğimizi ilan eden Haksöz, Gündem'de zulmü kanıksamanın teslimiyet olduğuna dikkat çekerek kimliğimize ve onurumuza sahip çıkmaya çağırıyor.

Ramazan ayı dolayısıyla Ramazan'da üzerimize düşen sorumluluklar ve Ramazan fıkhımıza ilişkin yazılara yer verilen bu sayıda Kur'an, sabır, muhasebe, arınma ve direniş ayı Ramazan'ı layıkıyla değerlendirmeye yönelik Ali Rıza Gökçe ve Abdulhakim Beyazyüz'ün yazıları okunabilir.

Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti kararının ardından AK Parti sürecinin irdelendiği ve başörtüsü mücadelesinin geldiği aşamanın değerlendirildiği yazıların yanı sıra Tuzla'da yaşanan kapitalist vurdumduymazlık, Diyanet'in yeni işgüzarlığı, zorla Atatürk'ü sevdirme çabasının savcılıktan dönmesi gibi konular da ele alınıyor. Rıdvan Kaya, yolsuzluk ve rüşvetle ismi anılan AKP Başkan Yardımcısı Şaban Dişli üzerinden siyasetçilerin ticari "gayretkeş"liğini gündeme getirirken; Oktay Altın Gürcistan'daki savaş gerilimi üzerinden Kafkasya'da ABD ve Rusya arasında yaşanan nüfuz kavgasına değiniyor. Geçtiğimiz ay hayatını kaybeden DHKP/C lideri Dursun Karataş üzerinden devrimci solun sürecini ve imtihanını yorumlayan Hamza Türkmen ise solun kafa karışıklığına işaret ediyor.

Pekin Olimpiyatları'yla dünya gündeminde birinci sıraya yükselen Çin'in Uygur Müslümanlara yaşattığı zulmün gözler önüne serildiği bir çeviri yazıya da yer veren Haksöz, Uygurların yaşadığı korkunç dramı okuyucularına taşıyor.

Mehmet Pamak "Kur'an Nesli" kavramına ilişkin yeni açılımlar getirmeye devam ederken; Ahmet Örs ise tebliğ ve mücadelede yerlilik açmazına dikkat çekerek İslami mücadelenin evrenselliğine vurgu yapıyor.

Kur'an çalışmalarının ağırlıklı yer aldığı bu sayıda Cahit Onat, Karun kıssasını analiz ederken, Cengiz Duman Hz. Yahya ve mesajını Kur'an ayetleri ve İncil-Tevrat metinlerinden irdeliyor. Murat Kayacan "Kendinizi öldürün!" (4/66) ayetiyle ilgili tartışmaları yorumlarken, Zehra Çomaklı Türkmen de M. İslamoğlu'nun yeni yayınlanan meali "Hayat Kitabı Kur'an"da yaratılış ve kadın konularını farklı tefsirlerle de kıyaslayarak ele alıyor.

Asım Öz, Filistin direnişinin geçen ay yitirdiği ünlü şairi Mahmud Derviş'i ve şiirlerini değerlendirirken Ali Değirmenci de Türk edebiyatının başlıca eserlerinden hareketle Türk romanındaki "yozlaşma" olgusunu analiz ediyor. Son olarak Abdurrahman Çeliker'in "Batı'da Doğulu Olmak" isimli Mehmet Doğan'ın kitabının tanıtımına yer veriliyor.

İçindekiler:

Kur'an, Sabır ve Direniş Ayı Ramazan'a Merhaba-Haksöz
Haklarımızı ve Taleplerimizi Egemenlerin İnsafına Terk Etmeyeceğiz!-Haksöz
- AK Parti'yi Kapatma Davası
- AYM Kararı: Laiklik Sopasını Siyasetin Tepesinde Tutmaya Devam
- Diyanet'ten Yeni Bir İşgüzarlık
- Tuzla'da Kapitalist Vurdumduymazlık
Haber Analiz
Başörtüsü Sorunu Yasakçıların İnsafına Bırakılabilir mi?-Beytullah Emrah Önce
Bu Ne Doymak Bilmez İştaha Böyle!-Rıdvan Kaya
Zorla Atatürk'ü Sevdirme Çabası Savcılıktan Döndü!-Hasan Soylu
ABD ve Rusya'nın Güç Gösterisi: Gürcistan Savaşı-Oktay Altın
Dursun Karataş'ın Ölümü ve Devrimci Solun İmtihanı-Hamza Türkmen
Çin'deki Uygur Müslümanlarının Istırabı En Az Tibetliler Kadar Büyük-Fahad Ansari
Kur'an, Ramazan ve Muhasebe-Ali Rıza Gökçe
Arınma Seferberliği: Ramazan-Abdulhakim Beyazyüz
"Kur'an Nesli Şurası" Ertelenemez Bir Sorumluluktur!-Mehmet Pamak
Sınırları Aşmak, Mesajı Çoğaltmak-Ahmet Örs
Karun Kıssasını Yeniden Düşünmek-Cahit Onat
Kur'an'da Geçen "Kendinizi Öldürün" İfadesi Nasıl Anlaşılmalı?-Murat Kayacan
"Hayat Kitabı Kur'an"da Yaratılış ve Kadın-Zehra Çomaklı Türkmen
Mahmud Derviş: Filistin'le Kaynaşan Karşı Hafızanın Şairi-Asım Öz
Türk Romanında Yozlaşma Olgusuna Genel Bir Bakış-Ali Değirmenci
Doğu da Batı da Allah'ındır!-Abdurrahman Çeliker


İrtibat:
0212 524 10 28
haksozdergisi@gmail.com
www.haksozhaber.net

"Yeni Dünya" dergisi


“Yeni Dünya” dergisinin 178. sayısı ( Ağustos 2008 ) yayımlandı. Derginin bu sayısında Hoca Nasreddin hakkında bir dosya çalışması yapılmış. Bu konu kapsamında yer alan isimler ve yazı başlıkları şöyle:
“Dünyanın En Tebessümlü Gerçeği Nasreddin Hoca- Vehbi Vakkasoğlu
“Bir Düşünme Biçimi Olarak Mizah ve Nasreddin Hoca Fıkraları’nın Tasavvufî Değeri”- Ömür Ceylan
“Nasreddin Hoca’nın Kapısında Az Tebessüm”- Ali Haydar Haksal
“Gülmek Anlamaktır”- Elif Bilge Ceylan
“Güldüren Evliya Nasreddin Hocamız”- Mustafa Miyasoğlu

Merhum Erdem Bayazıt hakkında Rasim Özdenören’in bir yazısı var. Bu yazıda bir döneme tanık oluş belirgin. Hatıralar eşliğinde: “Erdem Bayazıt’la Yolculuğumuz”

Mustafa Armağan, tarih okumalarına devam ediyor: “Dolmabahçe Camii’ni Müze Yapan Zihniyet”.

Derginin bu sayısında Mehmet Şevki Eygi ile yapılmış bir söyleşi de yer alıyor.

“Nükte İle Hikmeti Birleştiren Sûfi Hoca Nasreddin” ifadesi dergi kapağında yer alıyor. Kültür ve medeniyetimizin güzel insanlarına dair önemli bir dikkat, güzel bir çalışma. Selâm ile…


İrtibat:

Kariye Mah. Uçbeyi Sok. No:7/2
Edirnekapı / İSTANBUL
(212)635 83 95
(533)668 01 77
editor@yenidunyadergisi.com
http://www.yenidunyadergisi.com

"Kitap-lık" dergisi


Sayı: 119 , Eylül 2008

Şiirli bir dergi oldu.

Şiirleri, dosyası, yazıları, söyleşisiyle şiirli.
Kitaplarının yeni basımları yapılırken Oktay Rifat dosyası hazırladık: Şiiri, romanları, poetikasının ve edebi anlayışının kaynaklarını ortaya getiren bir dosya... Edebiyatımızın bu çok yönlü yaratıcısının, modern şiirimizin bu büyük ustasının yeniden okunmasına, yeni kuşaklarla buluşmasına bir katkı olur umarız.
Bu sayıdan itibaren dünyadan edebiyat haberlerine yer açacağız. Hatice Utkan derleyip çevirecek. Günümüz öyküleri üstüne yaptığı çalışmalarla bildiğimiz Necip Tosun sık sık Babil Kulesi sayfalarında yazacak; Feyyaz Kayacan’la başladı Bilge Karasu’yla sürdürecek.

Son gönderdiği şiir “Daha” daha yayımlanamadan aramızdan ayrıldı Ali Püsküllüoğlu: “Yaşadık, öyle diyelim.” diyerek gitti, acısıyla sızısıyla.
Birazdan okuyacağınız Geoffrey Lewis yazısı gibi, yitirdiğimiz yazar ve şairlerin ardından gelen anışlara zaman zaman yer versek de, yazar dostlarına taze acılı yazılar ısmarlamayı öteden beri uygun görmüyoruz. Herhangi bir sebeple, herhangi bir zamanda değimli bir yazıya sayfalarımız zaten açık. Öbür türlüsü, “vefeyat” yazılarıyla derginin sayfaları arasına mezar taşları dizmek...

İşte, bu yaz da ölüm mevsimi oldu. Kara haberler peşimizi bırakmadı: Ali Püsküllüoğlu, Fethi Naci, Erdem Bayazıt, Mahmut Derviş... Anılarıyla, yapıtlarıyla yaşayacaklar, sözleriyle varolacaklar elbet. Yaşadıkça yazıp okundukça yaşayanlar...

Hep aramızda kalsınlar.

Murat Yalçın

İçindekiler:

RÜZGÂR GÜLÜ

Nahid Sırrı, Emre Aracı, Tuncer Erdem, Mehmet Can Doğan, Hatice Utkan, Turgut Yüksel

ŞİİR

Ali Püsküllüoğlu - Daha

Bilgin Adalı - Yazarlar Kitabı’ndan Selçuk Baran

Ahmet Ada - Dip Yüzey, Zaman

Nuri Demirci - Yabancı

Gültekin Emre - Uzak

Ahmet Güntan - Parçalı Ham 21., Asma kayıtları.

Mehmet Ocaktan - Asude Haller

Engin Turgut - Ağaç

Mahmut Temizyürek - Yalangezen

Ali Asker Barut - Üç Pervane

Uğur Aktaş - aksak zaman

ÖYKÜ

Nihat Ziyalan - Yirmiden Biri

Refik Algan - Üç Kısa Metin

Ömer Ayhan - Göz

Seyit Göktepe - beklemek

B. Nihan Eren - Yarın

DENEME / İNCELEME

Emin Özdemir - Yaşamın Sarkacı

Uğur Kökden - Küçüksu Kasrı

Sevgi Ünal - İskandinavya’da Bir (B)alık

Tamer Gülbek - Söz Sanatları Bakımından ‘Parçalı Ham’ Şiirler

SÖYLEŞİ

Enis Akın - “Sonç olarak merkezden kaçış yok”

DOSYA: OKTAY RİFAT

Mehmet Rifat - Oktay Rifat: “Şair ister istemez bir düşünür olmak zorundadır”

Nazmi Ağıl - Oktay Rifat: “Fotoğraf”

Mehmet Can Doğan - İkinci Yeni’nin Vitesini Değiştiren Kitap: Perçemli Sokak

Gonca Özmen - Pastoralden Toplumsala, Toplumsaldan Evrensele Oktay Rifat Şiiri Üzerine Notlar

Birsen Ferahlı - Oktay Rifat’ın Üç Romanı

BABİL KULESİ

Münir Göle - Borges’in Geceliği

Necip Tosun - Erken Bir Postmodern: Feyyaz Kayacan

Fadime Uslu - Küçük Bir Karşılaşma

Sabri Gürses - İçimizdeki Altın Dal

İrtibat:

Yapı Kredi Kültür Merkezi
İstiklal Caddesi No: 161-161A Kat: 4
34433 Beyoğlu / İSTANBUL
Tel: (0212) 252 47 00 (pbx)
Faks: (0212) 252 40 34
ykypaz@ykykultur.com.tr

2008-08-30

Düşünce, edebiyat ve siyaset cephesinde "Diriliş" dergisi


Türkiye'de İslamî düşünce tarihinde Sezai Karakoç adıyla birlikte zikredilen düşünce, edebiyat ve siyaset dergisi.

Nisan 1960'da Ankara'da yayına başladı. Aralıklarla İstanbul'da devam etti. Yazarları arasında Sezai Karakoç, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu, Erdem Bayazıt, İsmail Kıllıoğlu, Alaeddin Özdenören bulunmaktaydı. Muhammed Hamidullah'tan, Kierkegaard'dan, Eliot'tan , Rainer Maria Rilke'den Ezra Pound'dan, John Perse'den çeviriler yapılıyor, eski klasik metinlerden alıntılar veriliyordu.

İslam kültürü ve medeniyeti üzerinde düşünen, günlük politikadan ziyade klasik İslam düşüncesine ve İslam iktisadına yönelen dergi, şimdi çıkmıyor ama Diriliş Yayınları devam ediyor.

İrtibat:
Nuruosmaniye Cad. Derin Han No: 8/1 34410 Cağaloğlu – İstanbul
P.K. 1279 Sirkeci- İstanbul
Tel: 0 (212)519 04 57 Faks: 0 (212)519 04 57
E-posta:dirilis@dirilisyayinlari.gen.tr
http://www.dirilisyayinlari.gen.tr

"Mühür" şiir ve edebiyat dergisi


Şiirin nabzı olmak, şiirin tabiatını, bünyesini bir canlı varlık olarak bilmek demek. Şiiri böyle görmedikçe şiire yaklaşmak mümkün değildir. Yayınlanmakta olan pek çok şiir dergisine bakıyoruz da şiirin böyle algılanmadığını görüp üzülüyoruz.

Şiirin nabzı olmaya çalışıyoruz. Şiir ortamımıza bir düzey, bir kendine gelme sağlayacak eylemlerin peşinde olmaya devam edeceğiz. Şiir okuru bizde atan nabızdan şiirin, yani şairin kalbine gidebilsin istiyoruz.

Bu yüzden yayımladığımız şiirler, söyleşiler, yazılar dilden dile yayılıyor. Mühür, bu küçük, mütevazı şiir dergisi Türk şiirinde, kendinden önceki duyarlığı kendinden sonraya aktarıyor.

Bu sayımızın sayfalarında da şiirin varlığı dipdiri hissedilebilir.

Şiirin kalbine yolculuk isteyen için Mühür!

" Mühür, Yarına dair bir hasrettir"

İrtibat:
0539 386 86 59

2008-08-29

"Rıhle" dergisi


"Varlığın anlamına, eşyanın hakikatine, köklerimize..."

Rıhle Dergisi

3 Aylık İlim Kültür Sanat ve Medeniyet Dergisi Rıhle'nin ikinci sayısı çıktı
Rıhle "yolculuk/seyahat" demek. Rıhle Dergisi EBUBEKİR SİFİL yönetiminde SÜNNET SAYISI ile ilim yolculuğuna devam ediyor.

Derginin ikinci sayısından bazı başlıklar şöyle:

Modern insanın zihin durumu ve SÜNNET ALGISI, Ebubekir Sifil
İsmet Özel’den İlahiyatçılara Ders (İsmet Özel'le, son dönemde gündem ettiği konulardan farklı bir konuda, "Kırk Hadis" kitabı üzerine nefis bir söyleşi gerçekleştirilmiş. İsmet Özel, özellikle "Kırk Hadis" adlı kitabında ortaya koyduğu muhkem duruşunu yeniden ifade etmiş).
Risale-i Nur'da Hadis Vurgusu, Murad Türker
"Modern İslamcı Kadın Hareketleri ve Kubeysî Hanımlar" başlıklı yazısında Ömer Faruk Tokat Modern Hayata Meydan Okuyan Kadınları, Kubeysiyat'ı yazmış. Tokat'ın yazısı, Kubeysî hanımlar hareketiyle ilgili Türkçe'deki ilk yazı.
Son Şeyhulislam MUSTAFA SABRİ EFENDİ, M. Turan Kışlakçı
Ayrıca Türkiye ve İslam dünyasından yazarlar:
Dâru'l-Hikme'den Talha Hakan Alp, M. Fatih Kaya, Zekeriya Güler Hoca,Mustafa Özcan, Mustafa Armağan, Muhammed Salih el-Gursî, Suriyeli ilim adamları Muhammed Acâc el-Hatip ve Nuruddîn Itr hocalar ve diğerleri.

İrtibat:
http://www.rihledergisi.com

"Ayburcu" edebiyat


Farklı bir konsept ve sade bir içerikle okuyucularına merhaba diye “Ayburcu Edebiyat Gazetesi” internet kullanıcılarına basılı gazete görselliğini vaat ediyor. Bu konuda oldukça başarılı görülen Ayburcu Edebiyat Gazetesi genel yayın yönetmeni Sefer Göltekin, ufak tefek teknik aksaklıklarla birlikte görücüye çıkan Ayburcu’nun olumlu eleştiriler aldığını söyledi.

Edebiyat dünyasından haberlerle birlikte, öykü, şiir, deneme, kitap ve dergi tanıtımları, eleştiri, söyleşi, inceleme ve araştırma gibi özgün çalışmalarla okuyucusuna nitelikli bir e-gazete sunmayı amaçladıklarını söyleyen Göltekin, Ayburcu’nun sayfalarının okuruna olduğu kadar edebiyat işçisine de açık olduğunu sözlerine ekledi.

Şimdilik 4 sayfalık bir içerikle ve haftada bir yayınlanacağı duyurulan Ayburcu Edebiyat Gazetesi’ne www.ayburcu.com adresinden ulaşabilirsiniz.

2008-08-26

"Umran" dergisi


"Umran" düşünce, kültür, siyaset dergisi yürüyüşünü sürdürüyor. Derginin 167.sayısı yayımlandı.

İçindekiler:

Analiz TARIK RAMAZAN YENİ BİR MARTİN LUTHER Mİ?
Umran EK Türkiyede Siyasal İslamın Yükselişi / RAND Corporation 2008
Kültür-Sanat İki Eleştiri Kılıcı: Pasaj ve Kritik Kalıcı olacak mı?
Kültür-Sanat Belirsizlikler Çağında Kurani Hayat
Yaşayan İslâm Savrulan Mümin ya da Yakini İman Problemi
Yaşayan İslâm Kuranda Sıcak Kelimeler
Geçmişten Geleceğe Ko(nu)şanlar Üsküdarlı Bir Alimin Ardından: Ahmed Yüksel Özemre Hoca da Hakka Yürüdü
Düşünce "Etik" versus "Ahlak" meselesi
Düşünce Algısal Dejenerasyon
Düşünce Dünyevileşme-3 MAL-MÜLK-SERVET TUTKUSU
Gündem Ampül Sönse de Işığı Yakmalı
Gündem Anadoluda Yaşamanın Büyük Bedeli
Gündem Futbolun Metafiziği
Kapak Şerif Mardin Minyeli Abdullahî neden okudu?
Kapak Seçkinci Din Karşıtlığı Üzerine
Kapak Komitacı Devletin 100. Yılı
Kapak Meşrutiyetin 100. yılında Sistemin Meşruiyeti
Kapak Toplum Mühendisliğinin Türkiye Tarihi Tanzimat, Neşrutiyet, Cumhuriyet
Kapak Meşrutiyetin Meşruiyeti "Sanal İrtica"
Umrandan İttihatçı Tarz-ı Siyaset ve Sistemin Meşrutiyet Sorunu

İrtibat:
http://www.umrandergisi.com
0212 6400122

2008-08-25

Geçmiş zaman dergileri: "Mavera"

Mavera, aylık edebiyat ve düşünce dergisi.

Daha önce çoğunlukla Büyük Doğu, Diriliş ve Edebiyat dergilerinde ürünleri yayımlanan Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Aleaddin Özdenören, M. Akif İnan ve Nazif Gürdoğan’ın kurucusu olduğu Mavera dergisinin ilk sayısı Aralık 1976'da yayınlandı.

Dönemin yenilikçi genç yazar ve şairleri olarak parlamış olan bu altı imzanın yanında yazar olmayan arkadaşları Hasan Seyithanoğlu da yedinci kurucu olarak yer aldı.

Cahit Zarifoğlu'nun "Yedi Güzel Adam" isimli eserinde bu kadroyu anlattığı kabul edilir.

Mavera dergisi çıkış gerekçesini, Rasim Özdenören'in kaleme aldığı bir mektupla kamuoyuna duyurdu.Derginin ilk sayısında yer alan bu mektupta Mavera'nın çıkış amacı ve üstlendiği misyon şöyle özetleniyordu: "Mavera, bir yaşama biçimi halinde öz uygarlığımızı yeniden yürürlüğe koyma davasını güdenlerin edebiyat alanındaki bir buluşma yeridir."

Başlangıçta ağırlıklı olarak modern Türk Edebiyatının öncü metinlerinin yayınlandığı dergide, 1979'dan itibaren günün politik atmosferi içinde Afganistan, Filistin ve Hama gibi İslam coğrafyasının mazlum ve muzdarip köşelerine yönelik bir ilginin öne çıkışı dikkat çekti.

Sahipliği işadamı Bahri Zengin'e geçen Mavera dergisinin yönetimi İstanbul'a nakledildikten sonra ise kurucu kadronun katkılarının azaldığı ve adı duyulmamış genç yazarların ürünlerinin dergi sayfalarında daha fazla yer tuttuğu görüldü. Ne var ki Mavera'nın asıl genç kadrosu Yedi İklim, Yönelişler, Aylık Dergi gibi yayınlarda boy göstermeye başlamıştı.

Bu dönemde derginin yayın çizgisini etkileyen belirsizlik ve yönetim alanındaki istikrarsızlık Mavera'nın misyonunun sona erdiği görüşünün benimsenmesine yol açtı.Dergi 163 sayı (14 cilt) yayınlandıktan sonra 1990'da kapandı.

Mavera'da sıkça rastlanan diğer imzalar şunlardır: Kadir Tanır,Ali Haydar Haksal, İlhan Kutluer, Ali Göçer, Alim Kahraman, Hasan Aycın, Mustafa Ruhi Şirin, Mustafa Özçelik, Osman Sarı, Alâaddin Soykan, İbrahim Sadri, Mustafa Aydoğan, Avni Doğan, Ebubekir Eroğlu, Meral Maruf, Seyfettin Ünlü, Şaban Abak, Mustafa Yürekli, Cumali Ünaldı.

2008-08-24

"Tekne" dergisi


Tekne'den merhaba

15.sayı çıktı !.. Tekne geçtiğimiz günlerde yayınladığı 15. sayısıyla yolculuğunu sürdürüyor.

Tekne'nin kendine has çizgisiyle yerel yayıncılıkta özgün bir yer edindiğini söylemek mümkün. Dergilerin ömrünün pek de uzun olamadığı ülkemizde -hele de “taşra”da- bir yayının 15. sayıya ulaşması bile tek başına bir başarı olarak kabul edilebilir.

Tekne'nin çıkış amaçlarından biri de “okul dergiciliği”ne yeni bir soluk getirmekti. Her yıl birçok örneğini gördüğümüz ve eleştirdiğimiz okul dergilerinin de “dergi” olabileceğini, kalıcı bir değer taşıyabileceğini göstermek ve buna bir model oluşturmaktı. Gördüğümüz kimi örnekler bu konuda da dergimizin bir etkisinin var olduğunu gösteriyor. Ama gönlümüz istiyor ki bu model alma, sadece tasarımda kalmasın, içerikte de etkisini göstersin. Kazmalar ellere alınıp üzerine basılan bu bereketli topraklar bir arkeolog titizliğiyle kazılsın. Her il, her ilçe kendi kültür değerlerini ortaya koysun.

İşte biz 15 sayıdır böyle bir arkeolojik kazı içerisindeyiz. Şimdi de 16. sayı için kazmayı vuruyoruz. En kısa zamanda yeni sayımız da okurlarımıza ulaşacak.

İrtibat:
http://www.teknedergi.com

2008-08-23

"Berceste" dergisi


"Berceste" kültür,sanat, edebiyat dergisinin 74.sayısı ( Ağustos 2008) yayımlandı. "Berceste" Kayseri'den sesleniyor. Derginin bu sayısında şair Erdem Bayazıt hakkında bir dosya çalışması yapılmış.

İrtibat:
Tacettin Veli Mah. Talas Cad.
Keşoğlu İş Merk. Kat:3 No:6
KAYSERİ
0352 222 95 60
bercestedergisi@mynet.com
http://www.bercestedergisi.com

2008-08-21

Mustafa Aydoğan’la “Edebiyat Ortamı” Üzerine...


Edebiyat Ortamı'na bir kez de bizden merhaba. Dergiler edebiyatın soluk aldığı alanlardır. Bir sanat-edebiyat dergisi yalnızca bir dergi değildir. Aynı zamanda oluşturduğu ortamla sanata süreklilik kazandırır. Bu düşünce çerçevesinde üçüncü sayısı yayımlanan Edebiyat Ortamı dergisinin yayın yönetmeni Mustafa Aydoğan'la edebiyat ortamını ve Edebiyat Ortamı'nı konuştuk.

Bugünkü Edebiyat Ortamı dergisiyle 1990'ların sonundaki Edebiyat Ortamı dergisi arasında farklar var mı?

Elbette var. Edebiyat Ortamı'nı 1997 yılının başlarında çıkarmaya başladığımızda şartlar başkaydı, şimdi başka. Her şeyden önce, kadro tamamen farklı. O zaman ki arkadaşlardan benim dışımda hiç kimse yok bu yeni dönemde. Herkes farklı mecralarda aktı, farklı yollara gitti. Bu yeni bileşim yeni bir akış biçimi getiriyor.

Aslında, yeni dönemle eski dönemi birbirinden tamamen ayırmak lazım. Aynı ismin kullanılmaya devam edilmesi, önceki dönemin bir devamı şeklinde algılanmamalı. Edebiyat Ortamı adını yeniden kullanmamızın kendine özgü bir öyküsü var:

Arif Ay'la birlikte uzun süredir yeni bir dergi çıkarmayı planlıyorduk. Günlerce konuştuk, tartıştık. Server Vakfı'nın, bize, dergi çıkarmamız yönündeki teklifi ve gerekli şartları sağlayacaklarına ilişkin sözleri üzerine dergi çıkarma planımız daha bir netlik kazandı. Diğer arkadaşların da katıldığı birkaç toplantı sonunda dergi çıkarmaya karar verdik. Dergi adının da YAZISAATİ olmasını kararlaştırdık. Fakat, Vakıf başkanı Mehmet Ali Bulut'un Edebiyat Ortamı adını kullanmamız yönündeki teklifi işin rengini değiştirdi. Yeni bir dergi isminin yeni yasal zorluklar çıkaracağı ve Edebiyat Ortamı adının henüz vakfın uhdesinde olduğu ve derginin yasal olarak kapatılmamış olduğu ifade edilince biz de bu teklife sıcak baktık. Zaten bu ad bizim bulduğumuz bir addı, bu adı biz koymuştuk. Biz de 'tamam' dedik, ve böylece Edebiyat Ortamı 'yeniden' yayınlanmaya başlamış oldu. Yazısaati'ni de dergimize bir bölüm adı yaptık.

Türkiye'de ve dünyada nasıl bir edebiyat ortamı var?

Açıkçası, diğer ülkelerdeki edebiyat ortamından pek haberim olduğunu söyleyemem. Yabancı yayınlara zaman zaman göz atıyorum. Yeterli bir fikrim olduğunu söyleyemem gene de.

Edebiyat, özel bir duyarlık çatısıdır. Bu çatı, zamanın geniş bir kesiminin üzerinde kuruludur. Bugünden yarına bir şey söylemek zor. Ama, yazılar, dergiler, şiirler kendilerine hayat bulduğu müddetçe, var olduğu müddetçe edebiyat ortamı da diriliğini koruyor demektir. Kavgaların, kişisel hırsların, gündelik olayların biraz üzerine çıkıp baktığımızda bir edebiyat ortamının var olduğunu görürüz. Ümitsizlik noktasından hareket etmemek lazım. Niteliksiz olanın egemenliği, örtücülüğü geçicidir. Kalabalık olandan yola çıkarak değil, nitelikli olandan yola çıkarak baktığımızda edebiyatın kendine özgü bir ortamının olduğunu ve Türkiye'nin damarlarına buralardan kan pompalandığını görebiliriz.

İşin aslı şu ki, edebiyat ortamının temel özelliği 'yetim bir çocuk gibi' oluşudur. Zayıftır, narindir, gerilerdedir ama etkin olmadığını söyleyemeyiz. Yazı, şiir, düşünce her zaman gerilerden (derinlerden) gelir ve nihayetinde en öne geçer. Aceleci olmamak lazım.

Edebiyat Ortamı, edebiyata nasıl bir bakış açısı getirecek, alıştığımız dergilerin dışında ne gibi kazanımlarla bizi zenginleştirecek? Edebiyat Ortamı'ndan nasıl bir işlev beklenmeli? Edebiyat Ortamı okurlarına nasıl bir edebiyat ortamı sunuyor?

Açıkçası, size garip gelecek ama, bu soruların cevabını ben de merak ediyorum. İsterseniz, birlikte bekleyelim ve sonucun ne olacağını görelim.

Şöyle ya da böyle büyük laflar etmek kolaydır. Şimdi burada birçok şey söyleyebilirim. Ama bunların bir önemi yok. Yazıyorsanız, bir iddianız var demektir. Dergi bir sonuçtur. Kendine özgü şartları ve var oluş biçimleri vardır.

İddiasız yola çıkılmaz ama samimiyetsiz iddia çürüktür. Biz, bir dergi çıkardık. İçine de türlü türlü metinler koyduk. Sırrımız onların içinde saklı. Bu saklı şeyi hemeninden söylemek kolay değil. Bütün yapıp etmelerimiz ve iddialarımız o metinlerin içinde mevcut. Görenler görecektir. Mücevheri bulmak isteyen denizin dibine inmek zorunda.

Edebiyat Ortamı, niçin yaşıyorsak onun için çıkıyor.

Tavır dergiciliği, varoluş dergiciliği, can sıkıntısı dergiciliği, kurum dergiciliği ifadelerinden hangisi/hangileri Edebiyat Ortamı'nı ifade edecek nitelemelerdir?

Sözü iddiaya boğmak doğru olmaz. Belki hepsidir. Belki de hiç biri. Bir tavrımız da var, var olmak sancısı da çekiyoruz, canımız da sıkılıyor, kurumsal bir tarafımız da var. Hangisine meyletsem diğerinin hakkı kalacak. Kısacası, bir şeye ad koymuşsanız, bütün koşullara yeni bir düzen vermişsiniz demektir. Ad koyduğunuz şey, hayatiyet kazanır, can bulur, canı olan herkesi bulur. Biz bir dergi çıkardık ve ona bir ad koyduk. Artık herkes onunla birlikte yaşadığının farkında olacak.

Dergicinin tanımını yapmak ve ruh hallerini belirlemek gerekse...

'Dergici' nasıl biridir, inan ki hiç bilmiyorum. Ömrümde tek bir dergi çıkardım. O da, Edebiyat Ortamı. Ben sadece şunları biliyorum: dergi çıkaran insanlar var, o dergilerde yazanlar var, şairler var, bir de okurlar var. Dergi çıkarmak her yazar, her şair için bir tutkudur. İnançtır. Derginin bizzat kendisi bir üründür. Dergi, edebiyatın bir parçasıdır. Çünkü hayatın bir parçasıdır.

Edebiyatta işlevi olan bir dergiyi yönetenlerin kendilerini önemsemesini, edebiyata yön verdiklerine inanmalarını doğal mı karşılamalı?

Edebiyatta 'işlevi' olan bir dergiyi yöneten insanın kendini önemsemesini neden doğal karşılamayalım ki! 'İşlevi' olmak kendi başına önemli bir şeydir zaten. İşlev varsa, yön verme de vardır. Ama, bu 'işlev'den ne anladığımızı açıklamamız gerekir. Kendini önemsemeyen insan var mıdır, bilmiyorum. Hele önemli işler yapıyorsa, yaptığı işin bir 'işlevi' varsa o, bizzat önemli bir kişidir zaten. Kendini önemsemelidir.

Edebiyata yön vermek, kolay bir iş değil. Önce kendi yolunuzu bulmuş olmanız gerekir. O yolda usanmadan, yorulmadan, çizginizden şüphe etmeden gidebiliyorsanız sonuçta bir menzile ulaşırsınız. Tercihler, yapıp-etmeler büyükse, yeniyse, yürekleri ve bakışları olanlar, dikkatleri zekanın ateşiyle uyarılmış olanlar size gelecek ve sizinle birlikte yeni ve farklı bir başlangıca adım atacaklardır. İlla böyle bir sonucu hedeflemiş olmanız gerekmez; işinizi yapmanız yeter.

Türkiye özelinde ve zamandizinsel olarak ele alındığında Edebiyat Ortamı'nın kendini konumlandırdığı düşünsel, kültürel ve toplumsal gelenek desek neler söylersiniz?

Bu derginin kadrosunda yer alanlar, edebiyat dünyasının yabancısı olduğu insanlar değil. Her birinin neler yaptığını ve nereden geldiğini herkes biliyor, daha neler yapabileceklerini de tahmin edebilmeliler.

Arif Ay, Turan Karataş, Gökhan Özcan, Erdal Çakır ve… Bu isimlerin hepsi birer gelenek zaten. Ve diğer arkadaşlar… Türkiye'nin aydınlık yüzleri… Hakikatli olmayı var olmanın temel şartı olarak görüyor onlar. Bu toprakların sahibi olduklarını enine boyuna biliyorlar.

Dergi çıkarmak giderek zorlaşan bir uğraş halini almaya başladı. Öte yandan dergi sayılarında ciddi artış var. Dergi sahiplerinin, derginin nitelikli olmasına, edebiyatta saygın bir yer edinmesine pek aldırmayıp, yalnızca derginin kendini kurtarmasını değil, kazanç sağlanmasını da istemesinin dergilerdeki nitelik kaybı üzerindeki etsi nedir?

Edebiyat dergisi çıkaranların bu işten bir kazanç sağlayamayacaklarını (parasal anlamda) baştan bildiklerini sanıyorum. Para kazanmak için bir edebiyat dergisi çıkarmaya kalkan kişi zaten Türkiye'de yaşadığının farkında değil demektir. Keşke kazansalar. Edebiyatla geçimlerini sağlayabilseler. Hiç fena olmaz.

Edebiyat Ortamı'nın yayın serüveninde bir okul işlevi de gördüğünü/göreceğini de kabul edilir miyiz? Hem ilk sayısında yer alan, "Geleceğin mimarlarının ilk mektebi" vurgusundan hem de dergide yer alan "yazarlığın eteklerinde" isimler bakımından "Edebiyat Ortamı Okulu' tanımı, derginin işlevlerinden birini işaret ediyor sanırım.

Okul' olma iddiası çok büyük bir iddiadır. Bugünden bir şey söylemek zor. Gelecek ne gösterecek bilmiyorum ama genç arkadaşların dergide yer almasına özen gösteriyoruz. Bugüne değin çıkardığımız üç sayıda bir çok yeni isme yer verdik, ilk ürünleri bizim dergimizde yayınlandı. Gençlerin dergimizde yer almak istediklerini biliyoruz, görüyoruz, hissediyoruz. Birçok şiir ve yazı geliyor. Çoğu, genç arkadaşlardan. 25 yaş civarındalar. Onlarla yazışıyoruz, ürünleri üzerinde kanaatlerimizi belirtiyoruz. Sadece yazı/şiir gönderen kişiler olmalarının ötesinde bir ailenin parçası olduklarını hissetsinler istiyoruz. Bir çok arkadaşa, ürün gönderen bir çok arkadaşa neden dergimizde yer almak istediklerini sordum. Bu önemli çünkü. Ve çok olumlu cevaplar aldım. Her dergi, kendi yetiştirdiği yazarla, şairle vardır biraz da. Eğer Ankara'da iseler derginin bürosuna uğramalarını istiyoruz. Görüşmek, tanışmak, muhabbet etmek için. Dergi, sadece yazıdan ibaret bir şey değil ki! Onun içine biraz da muhabbet ateşi katmak lazım. Çocuğu sevgi büyütür derler ya, aslında her şeyi sevgi büyütüyor.

Size edebiyatı sevdiren etkenler, kişiler kimlerdi? Yetişme ortamınızda tarihsel, toplumsal, kültürel ortam nasıldı?

'Edebiyat' dergisi. Nuri Pakdil'in çıkardığı dergi. Lise yıllarında, bir gencin kendini kendince tanımlamaya başladığı yıllardır liseli yıllar, kendimi Edebiyat dergisinde yazan kuşağın arasında buldum. Ankara'dan gelip gidiyorlardı ve çoğu benim okumakta olduğum liseden mezundu. Biliyorsunuz Maraş'lıyım. Bu şehrin doğal iklimidir zaten edebiyat. Gerçekten, bu doğallığı en fazla hisseden kişilerden biri oldum. Denebilir ki, o iklim içinde edebiyatla ilgilenmekten ve hayata edebiyat penceresinden bakmaktan başka şans kalmıyordu. En azından bizim için öyleydi. Bütün arkadaşlarım yazıyor, okuyor, yani bir şekilde edebiyatla ilgileniyordu. Bazen Maraş'ın daracık bulvarlarında sabahlara kadar dolaşıyorduk. Konuştuğumuz iki temel konu vardı: edebiyat ve aşk. Hepimiz aşıktık çünkü, her genç gibi. Edebiyat dergisi, beni ve benim kuşağımı derinden etkilemiştir.

Ama, Sezai Karakoç ve Cahit Zarifoğlu okumamış olsaydım, yine de bir yerlerde kesintiye uğrayabilirdi edebiyatla ilişkim. Zarifoğlu, ilk okuduğum günden bugüne benim için bir muamma olmuştur.1982 yılında da böyleydi hâlâ da böyledir. İlk zamanlar anlamadığım için bir muammaydı, sonraları anladığım için bir muamma oldu. Zarifoğlu, bir deniz gibidir. Sonsuzluk hissi verir insana. Karakoç ise, dehâsının gölgesinde küçücük nefesimle yaşamaktan mutlu olduğum bir bilgeydi.

Arif Ay'ın edebiyat dergilerini değerlendirme düşüncesi nasıl oluştu?

Arif Ay, usta bir şair. Öteden beri bu tür bir düşüncesi vardı zaten. Edebiyat Ortamı ona bu düşüncesini gerçekleştirme fırsatı vermiş oldu. Gerçi daha önce Kayıtlar dergisinde de benzeri bir uğraş içine girmişti. Orada yaptığı değerlendirmeler yankı uyandırmıştı. Ne var ki pek uzun ömürlü olmamıştı.

Usta bir şairin dergilerdeki ürünler hakkında düşüncelerini belirtmesi bir ihtiyaç olarak hissediliyordu zaten. Her yazar, her şair yazdığının karşılığını görmek, onunla ilgili bir şeyler duymak ister. Eğer bu, yetkinliği konusunda kuşku duymadığı bir imzadan gelirse ona kulak kesilir. Bu tür değerlendirmeler, verilen çabalara bir yankı oluşturur. Her zaman geçerliliği vardır. "Dergiler Arasında" başlığıyla dergimizde yer alan bu değerlendirmelerin ilgiyle okunduğunu biliyoruz, duyuyoruz.

Üç adımlık koşu çerçevesinde kimler gelip kimler geçti Edebiyat Ortamı'ndan, kimler gelecek?


Bekleyelim, görelim. Her insan gibi, her derginin de bir kaderi vardır. Geçmiş, geçmiştir; geleceği de bilemeyiz. Bize düşen çalışmak, gayret etmek ve dua etmektir.

Türkiye'de çıkan edebiyat dergileri arasında nitelikli dergilerin yayımını sürdürmesinin pek kolay olmadığı görüşüne katılır mısınız? Edebiyat Ortamı dergisi, kısırdöngüyü bozabilecek mi?

Türkiye'de bir edebiyat dergisi çıkarıyor olmak bir çok zorluğa aday olmak demektir. Dergi çıkaran herkes bana hak verecektir. Mesele, nitelikli olup olmamayı da aşıyor. Dünyanın en nitelikli dergisini de çıkarsanız iyi bir dağıtım yapamadığınız sürece verdiğiniz emeğin karşılığını almış olmazsınız. Bugün dergilerin önündeki en büyük sorunlardan biri dağıtım. Son derece pahalı bir şey. Oysa bir derginin hangi masraflarla çıktığını herkes bilir. Çok satmazsanız ayakta kalamazsınız, seviyeyi yükseltirseniz çok satamazsanız, dağıtım yapamazsanız çok satamazsınız. Ama bir şekilde kendi kendinize yetmeniz gerekiyor gene de. Yazmak isteyen herkesin yolu bir şekilde dergilerden geçer. Yazının gereğine inanıyorsanız yazmak zorundasınız, yazıyorsanız dergi çıkarmanız gerekir. Ve bu derginin ayakta kalması için elinizden gelen bütün çabayı göstermeniz gerekiyor. Nitelikten ödün vermeden.

Nitelikli dergilerin yayımını sürdürmesinin zor olduğunu düşünmüyorum. Yani, eğer bir zorluk varsa bu nitelikten dolayı değildir. Başka etkenler vardır. Yıllardır çıkmakta olan nitelikli dergiler var ve bunlar hâlâ çıkmaya devam ediyorlar.

Edebiyat Ortamı, kendi iklimi içerisinde yayımını sürdürmeye çalışacak. Kendi şartlarını ve kendi havasını koruyarak. Bana göre dergicilikte temel olgu, kendi mizacını belirginleştirmesidir. Dergi, her şeyden önce mizaçtır. Onun bir huyu vardır, suyunun kendine özgü bir akışı vardır. Bu özgülüğü yakalayan ve yaşatan her dergi, kendini var kılar ve bir hayatiyet kazanır. Nitelik dediğimiz şey, biraz böyle bir şeydir. Ama, o mizaç okurda saygı uyandırmalıdır. Bir çok dergi bu noktadan kaybediyor. Dergiler zaman zaman da olsa nitelikli ürünler yayınlar ama çoğu dergi sağlam bir mizaç oluşturamadığı için okurda bir karşılık bulamaz. Dergi, sadece ürün değildir. Birçok dengenin bir araya gelişidir. Bu noktadan baktığımızda Edebiyat Ortamı'nın kendine saygın bir yer edineceğini umuyoruz. Takdir Allah'ındır elbette.

Kimi dergiler edebiyatın her alanına yetişmekte yetersiz kaldıkları için edebiyatın belli bir alanına yöneliyorlar, özellikle şiire yönelen dergilerin çoğunlukta olduğu görülüyor. Öte yandan öykü dergileri de çıkmakta. Edebiyat Ortamı ise edebiyatı bütün olarak ele alma eğiliminde. Sanat-edebiyat dergilerinin edebiyatın dar bir alanında derinleşerek ayrıntıları işlemesini doğal sayıyor musunuz?


Onu 'dar alan' olarak değerlendirmekten çok, 'bir alana yoğunlaşma' olarak değerlendirmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Bugün, alan dergiciliği belirli bir ivme kazandı ve bunun devam edeceği de muhakkak. Burada bir yanlışlık ya da eksiklik olduğunu düşünmüyorum. Aksine, iyi tarafları olduğu bile söylenebilir. Ama biz Edebiyat Ortamı olarak alan dergiciliğinden yana değiliz. Dedik ya, dergicilik bir mizaç meselesidir. İşte, bizim mizacımız, alan dergiciliğine pek meyletmedi. Bu, neye nasıl baktığınızla ilgili bir durumdur.

Söyleşi için teşekkür ederim.

Ben de teşekkür ederim.


Röportaj: ASIM ÖZ

Kaynak:
Haksöz-Haber
http://www.haksozhaber.net

Bir “Hazan” Serüveni

İstanbul’un hızlı ve hareketli ortamından çıkıp Van gibi küçük bir ilde yaşamaya karar verdiğim zaman, birçok alışkanlığımı da terketmenin zamanı gelmiştir diye düşünüyordum; fakat çok kısa bir süre sonra eski alışkanlıkları bırakmanın hiç de kolay olmayacağını öğrenecektim. İstanbul nere, Van nere!

“Kardelen” serüvenini henüz kapatmıştım. Kafamda cevabını bulamamış onlarca soru..hayâl kırıklığı..hayatın ağır tokadı..yalnızlık ve sitem..hezeyanlarımla birlikte kendimi sigaya çekmem..kendimi sorgulamam..özeleştiriye tabi tutmam... Bir rus köylüsünün dediği gibi “üstteysen sen yönetirsin ama alttaysan... yönetilirsin!”

İstanbul’un küçük bir kasabası gibi gelen Van’a alışabilmem için üç yıl geçmesi gerekecekti... Bu, geriye dönmemek uğruna benim verdiğim ilk sınavdı. Ama düşündüğüm gibi çıkmadı. Yorulduğumu, artık bu işler için (dergicilik, yayıncılık, editörlük, yazarlık) yaşlandığımı düşündüğüm bir sırada kendimi üniversite camiasının içinden sivrilmiş kişiler, kabiliyetler, entelektüeller arasında buldum. Biraz da onlar kanıma girdiler galiba. Huylu huyundan vazgeçer mi? Geçmez... Yetenekleri keşfettikçe çevrem genişlemeye başladı. Bana bir emniyet sibopu gibi yapıştılar, inzivaya çekilmiş bir bedevi gibi bakmamaya başladılar. Mürekkebin, kâğıdın, matbaanın, tiner kokusunun burnumun direklerini sızlatadurması bir yanda, yeni çevremin de baskılarına dayanamayıp “hazan kültür ve sanatevi” ni kurma teşebbüsünde bulunmamıza neden oldu. Bununla birlikte de “hazan” dergisi yayınına başladı.

Hikâye uzun. Fazla söze hacet yok. Sanatevi bir yıl sürdü, ama “hazan” iki yıl sürdü. Kardelen’in 36. sayıda durduğu gibi hazan da 24. sayıda aradurak dedi. Tabii ki suç hep başkasında değil, en büyük suç benim. Yine de kötümser değilim. R. Melih Erzen, Mehmet Feyat, Çağrı Gürel, Nuri Arpalı, Nurullah Ulutaş, Ahmet Kurbani, Abdurrahman Adıyan, Leyla Engin, Akif Çelik, Hüseyin Helva, Ramazan Seydaoğlu, Ali Dağer gibi yetenekler (ismini hatırlayamadığım arkadaşlarım varsa beni affetsinler) kendilerini ıspatlama imkânı buldular. Üniversite camiasının yardımlarını gözardı edemem. Bekir Oğuzbaşaran başta olmak üzere, Mehmet Çelik, Vefa Taşdelen, Abdurrahim Tufantoz, Bilal Kemikli gibi hocalar işin başından beri büyük gayret sarfettiler ve destek verdiler.

Araduraktan sonra araya yıllar girdi. Lakin çalışmalar birbirini takip etti. Arkadaşların eserleri çıkmaya başladı. Benim için bunlar gurur kaynağı oldu. Herkes kendi çapında bir yerlere gelmek için uğraş veriyor, çırpınıyordu. Sonra Van’da Aşıklar Çayevini keşfettik. Her Cuma akşamı ozanlarla, âşıklarla bir araya toplandık, kimi eserlerini seslendirdi, kimi ustalardan şiirler okudu, kimi sazını kaptı geldi, hem saz hem söz meclisine döndü çayevi. Bir kültür yuvası kurma çabası boşa gitmedi.

Derken 2002 yılı Şubat’ında “hazan” tekrar canlandı. Gerçi eylül’de olmamıştı, kış’ta başlamıştı ama olsun, sanatçıların ve sanatseverlerin yüreği her zaman sımsıcaktır diyorduk.

Bu ara dağılmalar da başladı. Bekir Oğuzbaşaran, Vefa Taşdelen, Mehmet Çelik, Hüseyin Helva, Melih Erzen, Nurullah Ulutaş, Çağrı Gürel, Bilal Kemikli birer birer yuvayı terkedip gittiler. İsimlerimize yeni isimler katılmıyor değildi fakat iş ağır seyrediyordu. Gençler yükü omuzladılar, ne yazık ki bizim gibi yaşlıların nefesinin tükendiği gibi, onların da nefesleri çabuk tükendi. İki bin üç yılının yine bir kış sabahı; ocak ayında, yani iki yıl sonra “hazan” 46. sayısıyla kültür ve sanat dünyasına bir durak daha dedi.

Tükenmiştim. Yıkılmıştım. Ayakta zor duruyordum. İlgi ve vefa beklerken tamamen yalnız kalmıştım yine. Arayanım, soranım olmuyordu. Yük ağırlaşmış, zayıf ve cılız bedenim bu ağırlığı çekemiyordu. Devreye başka şeyler, cazibeli cananlar girmişti. Televizyonlar, cep telefonları, internetler, bilmem daha başka neler kara kedi gibi girmişti aramıza, biraraya gelmek için kimse çaba göstermiyordu. Sevgililer çoğalınca her birine ayrı ayrı yetişmek zor oluyordu anlaşılan.

Ve hazanın hüznüyle birlikte “hazan” gönlümüzde bir iz, bir işaret, bir güzellik bırakmışsa, bu arada da insanlara faydalı olabilmişsek ne mutlu bize. Hani şair İlhami Çiçek ne güzel söyler: “Yalnız hüznü vardır kalbi olanın”

Selam; yüreğini hüzünle besleyene...

Selam; hüznü bir silah gibi kuşanana...

Vefanın, erdemin, onurun kalıcı bekçilerine selam olsun...


Müştehir Karakaya

Kaynak:
"Sühan" dergisi
Ocak-Şubat 2005
Sayı:10

2008-08-20

"Şiiri Özlüyorum" dergisi



"Şiiri Özlüyorum-Şiir Gözü" dergisinin 26. sayısı yayımlandı.

İçindekiler


Şiir Sanki Resim Sanki Şiir- Ut Pictura Poesis /
Mustafa Durak / S.3-10
İlan / Eren Aysan / S.11
Gece Ağdı / Ayşe Nalan / S.12
Aşk Kırmızıdır Kadın / Neslihan Su / S.12
Rüzgar Ustası / İlhan Kemal / S.13
Var Artık- Yazın Dingin Uğultusu/
Yusuf Alper / S.14
Bir Yol Ölmesi / Emine Şimşek / S.14
Veda Yağmurları / Zeki Karaaslan / S.15
Fotoğraf Halatı / Fuat Çiftçi / S.16
İç’lemeler-2 / Hüseyin Çiftçi / S.16
Bir-iki-m / Seyhan Özdamar / S.16
Şiirsel Hayvan / Peter Horn / S.17-22
Küle / Tamer Gülbek / S.19
Şiir’in Fotoğrafik Eylemi / Ayşe Nalan / S.23
Şiirin Ne’liği, Şairin Kim’liği /
İlhan Kemal / S.24
Aşkın Pat Olma Konumu /
Naci Bahtiyar / S.25-27
Nesne de Can- Sızı Donu / Gökhan Göçer / S.27
Dur dur ! / Gökhan Taner Günsan / S.27
Mürekkep Dil / Ahmet Bozkurt / S. 28-29
Orada Dar Bir Sokaktım /
Didem Gülçin Erdem / S.29
Gonca Özmen: “ Belki Sessiz” /
Okan Alay / S.30
Gökhan Demirci Ve Yedi Gece /
Zeki Karaaslan / S.31
Kadın Şairlerimiz, Sappho’dan Beri Söyleyen /
Ebuzer Saray / S.32 – 34

İrtibat:
fuatciftci70@gmail.com
http://www.siiriozluyorum.blogcu.com/