2011-02-16

'Mor Taka' dergisi şiir ve delilik dosyasıyla çıktı

şiir yok, hezeyan var…
şair yok, megolamani var…


küreselleşme kendine göre tek tip ahlâk, varolma biçimini meşrulaştıracak düşünme biçimleri pazarlıyor. kendine göre kendi için; dalkavuklarını, yılışıklarını, arsızlarını istihdam ediyor…

insan kendi ‘kimliğini’ korumak adına, ‘ötekileştirmeye’ direnme malulü olmakla
birlikte, kendi çıkarsamasını koruma refleksinden başka bir şeyle ilgilenmez oldu.

akil olma, bir şekilde süregeleni ve statükoyu ve ötekileri sorgulamaktan soyutlanıp, akletmenin modern zamanlardaki tezahürlerinden en önemlisi,
haksızlıklara muhalif , müdahil olma bilinci ve direnme halini öngörür.
metinlerin de akletmenin sözcüleri olduğunu hatırladığımızda; inançsızlığa,
haksızlığa, zulme karşı durması gereken eylem şekli olduğunu hatırlayalım.
şiirin gerekliliği üzerinde çokça tartışabiliriz, dahası ileri giderek
açıkyüreklilikle reddedebiliriz de…

şiirin vazgeçilemez olduğunu kim söyleyebilir ki bize?biliyoruz ki şiir, ne bir ihtiyaçtır ne de gereklilik. şiirin yerine koyabileceğimiz onca şey varken vazgeçilmez bile olmayan bu ritüelin ya da daha anlaşılır bir terimle, bu ‘ego’ ayinini çok abartıyoruz gibi geliyor bize.

bu can sıkıcı alışkanlığa kendimizi öylesine kaptırdık ki…

şiiri konuşmanın irtifa kaybı olduğunu biliyorum. pek de halden anlayan, kuş
dilini ve dahi şiir ve dahi insan dilini bilen kalmadığı demde megolamanların
“BEN” kavgasıdır sürüp gidiyor. bundan böyle, ‘söz’ de, söze taktığımız aksesuar
da külfet gelecektir.

okumayan, düşünmeyen, güzel, ince şeylerden anlamayan bir nesil türetildi. 1960’lı yıllarda tehlike çanlarının çaldığı kültür emperyalizmi, cemaatini topladı
bu dem ayinlerini sürdürüyor.

insanlık dramına müdahale etmekte geç kaldık. yapabileceğimiz çok şey kalmadı.

böylesi zamanlarda toparlanmak için geri çekilip, yapıp etmeleri yeniden okumak
gerekiyor. delilerevi huzur dolu bir karargâh olabilir artık; ‘akil’lerin meczûp
kılındığı delilikte buluşmaksa önemli bir başlangıç. hadi kendimizi kutsal deliliğe adayalım! kendi kaosumuzu yaratalım!

*

imdi!.. sanatın dönüştürülme, içe çekilme seanslarının ne’liği ve nedenselliği
üzerine kurulan denklemler ve sözler çok avare olmadan çilingir sofrasında hikmet
aranmasının vaktidir.

muhataplar zaten okumayanlar cemiyetindendir. herkes kendi hezeyanlarının okuru olmuşken, empati seansları iyi gelecektir…

biliyoruz ki; insanoğlu putlarını cüzdanında taşır oldu.

biliyoruz ki; onlar putlarıyla birlikte öldükleri gün, ölecek olanlardır!.. biliyoruz ki; onlar sadece huzursuzluk tohumlarını ekerek gideceklerdir ve kötü anılacaklardır.

*

yirmi dokuz asır önce xsenius diyor ki:
“hatırlar mısın, sen doğduğunda ağlıyordun ve etrafindaki herkes gülüyordu?
öyle bir hayat sür ki, sen öldüğünde herkes ağlasın, senin yüzünde ise anlamlı
bir gülümseme olsun.”


not: 17. Sayımızda sıcak günlerde buluşmak umuduyla.
dosya konumuzu “şiir ve kerbelâ” olarak belirledik.
söyleyecek sözü olanlar söylesin.

Yaşar Bedri

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com