2008-08-19

Muradiye sabrın tatlı meyvası

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiirinde geçer bu mısra: “Muradiye sabrın acı meyvası”. Bizim kastettiğimiz Muradiye ise Ankara’da çıkan bir dergi... Dergi mevzuu, içimde bir yara, bir hicrandır. Her ay bir telâş yaşanır dergi çıkaran müesseselerde. Yazılar istenir, toplanır, okunur, incelenir, sayfalara yerleşir ve okuyucuya bir deste gül sunulur bir tomar kâğıt hâlinde. Kıymeti bilinir mi bu güzelliğin? Kaç meraklı beklemektedir mecmuayı. Kaç kişi sabırsızlıkla derginin yolunu gözlemektedir. Türkiye’mizde dergilerin durumu belli... En kerli ferli dergilerimiz bile dağıtım problemi yaşıyor. Okuyucuya ulaşamıyor ve zaman zaman feryat figan ediyor. Bazı dergiler ise ağır şartlara dayanamayarak okuyucularına veda bile edemeden kaybolup gidiyor.

Geçen gün bir genç arkadaş geldi. Konuşuyor, sohbet ediyoruz. Üniversitede okuyor, derslerini verememiş, sınıfını tekrar edecek. Teselli ettim, “dünyanın sonu değil” dedim. “Bu sene çalışır geçersin inşallah...” Bir ara lâf dergilerden açılırken “Arkadaşlar bir dergi hazırlıyor, ben de yardımcı olacağım” dedi. İçimden “eyvah...” dedim. Yine mi aynı hata... Yine mi sonu hüsranla bitecek bir teşebbüs... İki arkadaşı bu işe önayak olmuşlar. Çalışmaya başlamışlar. Akıbeti belli bir iyi niyet düşüncesi... Dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalıştım. Dergi çıkarmanın gereksiz olduğunu söyledim. Hele öğrencilerin derslerini ihmal edip de dergi çıkarmalarının akıl kârı olmadığını geçmişten örnekler vererek dile getirmeye gayret ettim. Maksatlarının yazı yayınlatmak ise Türkiye’de yüzlerce sanat, edebiyat, kültür dergileri yayımlandığını, bu dergilere destek olmak gerektiğini, hazırlıksız biçimde yeni dergi çıkarmanın hiç de faydalı ve hayırlı olmadığını ifade ettim. Konuşmamın sonunda, “Haklısınız, arkadaşlarıma da bu durumu söyleyeceğim” dedi, gitti. Bilmiyorum, arkadaşlarını ikna edebildi mi? Dergi çıkarmaktan vazgeçtiler mi, yoksa en güzel zamanlarını yorucu bir işle boşuna mı geçiriyorlar şimdi, inanın bilemiyorum.

Bu konuda iki üç yazı daha yazdım. Bazıları beni yanlış anladı. Dergilere toptan karşı olduğumu sananlar bile oldu. Hâlbuki aksine dergileri bugüne kadar en çok savunan, onları tanıtan ve bilhassa Anadolu’da çıkan dergilere destek olan gazeteci yazarlardanım. Ne var ki ben bütün dergilere değil, macera dergilerine karşıyım. Bir ihtiyacı doldurmak, bir maksada hizmet etmek için değil de birkaç meraklının hevesini tatmin etmek amacıyla çıkarılan dergilerin gereksizliğine işaret ettim sadece, o kadar... Yoksa mektep mecmuaların, okul dergilerinin Türk edebiyatındaki önemli yerlerini bilenlerdenim.

Neyse, şimdi asıl anlatmak istediğim konu başka. Ankara’da çıkan ve dördüncü yılında 15. sayısını da çıkarmaya muvakkat olan bir dergi var. Adı “Muradiye”. Muradiye dergisini gördünüz mü? Görmediyseniz en azından bir sayısını edinmenizi ve okumanızı tavsiye ederim. Bir dergide fikir ile heyecanın, düşünce ile inancın, teknik ile mefkurenin bu kadar uyumlu halde bir araya geldiğini görecek ve şaşıracaksınız.

Pervin Ayşe Yaşa’nın Genel Yayın Yönetmeni olduğu Muradiye’nin 15. sayısını gördüm. Daha önceki sayılardan da haberdardım. Kısacası, diğer dergilerle birlikte okuyucudan haberdar etmek istedim. Ama bu dergi çok daha fazlasını hak ediyor.

Özellikle kendi gündemi var Muradiye’nin. Mevcut gündemi takip etmekle yetinmeyip, gündem oluşturan bir yayınla karşı karşıyayız. Popülerizmin dar, sıkıcı ve tehlikeli virajlarına sapmayan Muradiye, kalıcı mevzularla hemhâl, millî konularla dopdoludur. Doğrusu ben, bana gelen bir çok dergiyi elden çıkarıp sağa sola hediye ettiğim halde Muradiye’ye kıyamıyorum. Kubbealtı Akademi Mecmuası, Türk Edebiyatı, Dergâh, Hece gibi dergilerle birlikte arşivlemeye ve gelecek nesillere bırakmaya çalışıyorum. Neden mi? Söyleyeyim. Çünkü Muradiye’de kolay kolay her yerde göremeyeceğiniz mülakatları okuyabilirsiniz, her yayında rastlamayacağınız araştırma inceleme yazılarına tesadüf edebilirsiniz. Geçmişin unutulmayan metinlerini bu sayfalar arasında okuma imkânına sahipsiniz. Velhâsıl-ı kelâm Muradiye, murad edilen bir muhteva ile okuyucusunun önüne çıkıyor. Ama çıkarken teknik zırhını da kuşanıyor. Yani dosta düşmana karşı en iyi, en güzel, en mükemmel bir libas ile arz-ı endam ediyor. Hazırlayanların ellerine sağlık.

Derginin son sayısında yine birbirinden ilgi çekici, güzel konular var. Dosya konusu ise “çevre”. En başta Genel Yayın Yönetmeninin çaplı sunuş yazısıyla selâmlanıyoruz. Ardından Ayşe Pervin Yaşa’nın, değerli edebiyat hocası Alemdar Yalçın ile yaptığı mülâkat bize tebessüm ediyor. Mimarimizin kıymetli ismi Turgut Cansever’in “İnsan ve Mimari Çevresi” adlı makalesi geniş açılımlar getiriyor. Ziya Kazıcı’nın “Çevre ve Mesuliyet” yazısı da konuyu tamamlayan bir başka metin. Mehmet Şeker ise, “Çevremizdeki Gayr-i Müslimlerle Birlikte Yaşamada Tarihî Tecrübemiz”e dikkat çekiyor. Dursun Gürlek “Mekânlar ve İnsanlar”ı anlatıyor. Ayşe Pervane ise dünden bugüne çevremizde nelerin değiştiği hususundaki düşüncelerini kaleme almış. Şemsettin Dağlı, “Geleneklerimizdeki Türk Minyatür Sanatı”nı incelerken, Ahmet Güner Sayar ise “2000’li Yılların Süheyl Ünver’i”ni okuyucuya tanıtıyor. Diğer yazılar, şiirler, incelemeler, araştırmalar, röportajlar ve tanıtımlarla Muradiye her sayısıyla öne çıkan ve sağlam mizanpajıyla da göz dolduran hoş bir dergi. Ankaralılar çok şanslı. Dergiye daha yakınlar çünkü. Ama Muradiye’nin Türkiye’nin her tarafında dağıtımı yapılıyor.

Başta Pervin Ayşe Yaşa olmak üzere dergide emeği olan herkese teşekkürler. Muraş Eğitim Öğretim Hizmetleri’nin sahiplerini de kutluyorum. Yazıişleri Müdürü Hüseyin Dağlı ve Yayın Kurulu da her türlü takdiri hak ediyor. Sözün özü, Ankara’da artık çok güzel bir dergi çıkıyor, her geçen gün daha da gelişiyor ve istikrarlı bir biçimde okuyucuya ulaşıyor. Ankara, kültürle daha da güzel. Dergiler kültürün taşıyıcıları. Ankara Muradiye ile çok daha anlamlı. Bir gün nasip olur da Ankara’ya gidersem ilk ziyaret edeceğim yerlerin başında Muradiye dergisi gelecektir.

Muradiye’ye göz nuru alın teri döken herkesin gönlüne, kalemine, yüreğine sağlık. Sağolsunlar varolsunlar. Muradlarına her daim tez elden erişsinler, Muradiye daha da büyüsün, ışığı önce Türkiye’nin her tarafını, sonra da Türk ve İslâm âlemini boydan boya kaplasın. Bahtı açık olsun inşallah.

Mehmet Nuri Yardım

Kaynak:
http://www.sanatalemi.net

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com