2013-10-30

Ensar olma vakti























Vatan gibisi var mı?
O mukaddes anneden ayrılmak zorunda kalanların mutlaka zarurî sebepleri var.
Dünya hayatı için emniyetlerini ve âhiret hayatları için îmanlarını koruyamadıkları için terk ettiler vatanlarını. Hicran içinde hicret ettiler. Fakat daima bir anne özlemiyle; yeniden sarılmak, yeniden o kucağa atılmak arzusuyla semâlardadır gözler. Onlara bir Medine meltemi sunabilmek en büyük ikram...
Hicret; hasretlerin, acıların girdaplarıyla dolu fırtınalı bir denize açılmak... O seferin bir limanı olmazsa öğütür savruluşlar. Akdeniz’de boğulan muhâcirin kolu, âhirette yakamıza yapışır. Hicret ne kadar mukaddes ise, bu sebeple hicretin limanı olan ensarlık da o kadar mühim...
Kardeşi, imtihanıyla baş başa bırakmamaktır ensar olmak. Acıyı bölüşmek, tatlıyı paylaşmaktır ensar olmak.
Bu gerçeği;
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; “Hepimiz İçin İlâhî İmtihan, ENSAR OLMA VAKTİ” yaklaşımıyla ele aldı. Ağırlıklı olarak yakın komşumuz Suriye’den ülkemize misafir olan muhâcir kardeşlerimize vazifelerimizi hatırlatırken, İslâm tarihinden ve ilâhî beyanlardan örneklerle nasıl bir ensar olmamız gerektiğinin altını çizdi. Tarihî fotoğrafımızda maksadı vurguladı:
“Türkiye’miz, zarurî bir göç merkezi. Dağılan devâsâ Osmanlı mülkünden merkeze doğru iki yüz senedir devamlı bir hicret yaşanıyor. Çaresizliklerle dolu hicretler zinciri. Ecdâdımızın yetimlerinin hicreti. Hepsinin sebebi aynı:
Zulümler ve katliamlar.
Bu yüzden;
Memleket memleket, maddî bakımdan nice garipler kerem beklerken, Amerika’da, Avrupa’da, Afrika’da ve Asya’da mânevî fukarâ da ayrıca kerem bekliyor. Hidâyet fakirleri de, îman fakirleri de, ahlâk fakirleri de, insâniyet fakirleri de, ayrıca kendilerine yardım eli uzatacak rahmet dolu cömert gönüller bekliyor.
Vakit, ensar olma vakti...”
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; ensârıyla, muhâciriyle ashâb-ı kirâmı; «İlâhî Hoşnutluk ve Methe Nâil Olan Ashâb-ı Kirâmın Örnek Hasletleri»ni kaleme aldı.
Mevlânâ’dan Sır ve Hikmetler köşesinde ise, mahlûkātı tefekkür ve bundan insana çıkarılacak hikmet dolu dersler var.
Öyle ya;
Dallarına sığınan bülbülleri yılanlardan koruyan bir gül ağacı mı olmalı, yoksa susuz vaziyette suya yaklaşan ceylânları avlayan bir timsah mı?
Ensar olmak dosyamızda; vicdan muhasebesi var, içtimâî ve siyasî değerlendirmeler var ve tarihî mes‘ûliyetlerimiz var.
Yazarlarımız; Endülüs’ü hatırlattı, -Allah korusun- diyerek; Balkanları hatırlattı, ensar olmanın boynumuzun borcu olduğuna mâzîyi şahit tutarak; insan kaçakçılığını anlattı, batıdan bir şeyler beklemenin anlamsızlığını vurgulayarak; ümmet olduğumuzu hatırlattı, ensar olmanın bir mânâda da ötekileştirmemek demek olduğunu hissettirerek.
Tarih; duraklama sebeplerimiz arasında toplumlar arası kaynaşma zaafımıza işaret ederek, yine; «Ensar olmak lâzım!» diyor. Gönüller almaya gelen Yûnus Emre; «Ensar olmak lâzım!» diyor. Mahzun mahzun kanlı gözyaşlarıyla akan Drina; «Ensar olmak lâzım!» diyor.
Bu bizim imtihanımız. Hepimiz için ilâhî imtihan.
Kalemimiz, şiirimiz, gönlümüz, dilimiz bu imtihandan yüz akı ile çıkmaya davet hâlinde.

Yüzakıyla...

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com