2012-01-27

'Ay Vakti' gürül gürül çağlamaya devam ediyor

Ocak-Şubat 2012, Sayı:136

Ay Vakti yürüyüşüne onikinci yılında da devam ediyor. Sevdayı kendine azık etmiş yüreklerin sanat ve estetik iklimine seyahati sürüyor. Edebi edebiyattan emeği ve saygıyı gündeminden düşürmeyen bir anlayışın ürünü bu dergi “İki dünya arasında sanatçı “kapağıyla okuyucuların yine karşısında. Zengin ve dopdolu bir içerikle göz dolduran bu sayı “aziz olan insandır” giriş yazısı ile başlıyor. Üstat Sezai Karakoçun örnek duruşundan söz ediliyor. Ve ay vakti kitaptan çıkan dört kitabın müjdesi veriliyor.

“yel değirmenleri savurmasın diye

Rutubet kokmasın diye akşamların

Gülüşüne saldım hüzünlerimi “diyerek "Kitap/yar" şiiriyle Şeref Akbaba şiir nöbetinden bize sesleniyor.

“Şuurdan şiire “denemesiyle Nurettin Durman şair ve şiir hakkındaki denemesinde “yeni baştan bir idrakin” “şair şiir ve şuurun” kapısını çalıyor.

“Cepheden selam “şiiriyle Mehmet Ragıp Karcı

“bana kurşun gibi yalnızlık biçtiler

Korktum ve ağladım” diye başladığı şiirini korkuyla ümit arasında ve cevabını arayan sorularla tamamlıyor.

“Neyi kaybettiğini düşün derdi babam birşeyi kazandığında”

Mısrasıyla şiirine başlayan

Özcan Ünlünün “ben meseli-1” şiiri bir sevgi ve merhamet çağlayanı olarak şiir ırmağında gürül gürül akmaya devam ediyor.

“İki dünya arasında sanatçı” denemesinde Necmettin Evci ontolojik ve epistemolojik çözümlemeler ve derin bir estetikle mümin şuurunu ortaya koyuyor.

Her zaman orijinal ve rikkatli bir üslüpla yazan Naz Ferniba “cezada elif çıkmazı” hikayesiyle kendini pür dikkat okutturmaya devam ediyor.

“Yüzün sarkar ecelerden

Toplanır âşıklar fevc fevc

Kirpiklerinde yağmur nöbetleri” diyen Selami Şimşek “gülüşün sarkar pencerelerden “şiiriyle insanın özünde ki mevcut aşk istidadını inkişaf ettiriyor.

“Bir ses” isimli öyküsüyle Ercan Köksal hayal aynamıza gerçekçi bir bakışla yazılan bizden bir hikâyeyi tutuyor.

“Şair ne anlatıyor “denemesinde Şadi Aydın sürükleyici bir üslüpla şark irfanının hazinelerini bir numune olarak sunarak hazırladığı güldeste gibi bir yazıyla bizi güzel iklimlere götürüyor.

Yunus Emre Tozal “uçurtma kalemi “denemesiyle batı insanıyla bizim farkımızı varoluş amacımızı ve cevabını arayan sorularını anlatıyor tatlı bir üslupla.

“Mecnun"un ay gazeli” şiiriyle Ahmet Doğru şakk-ı kamer mucizesine bir telmihle aşığın halini yansıtıyor bize.

İsa Karaaslan “gece yarısı günceleri “ile içindeki bir seyahat özlemini içinde ki yazarları mısralarını susuşlarını ve kendi kendisiyle sohbetini anlatıyor gecenin bir yarısında çıkıp gelen efkârıyla.

“Kışa "kış kış"demeyelim” denemesi ile Ömer Özden bize kışın hallerini ve güzelliklerini resmediyor. Yaşadığımız mevsimi sevdiriyor.

İsmail Bingöl “dağılırken sevdanın sesi zamanda “yazısında hayatı ve onun çelişkilerini sevgi ve sevgisizliği kini ve nefreti sorgulayan merhameti ana gündemine yerleştiren ve okundukça okunan bir üslüpla bizi hayatı ciddiye almaya çağırıyor.

“Göç” isimli hikâyesi ile Fahri Ayhan bize yoksulluğun ve çaresizliğin bir resmini çiziyor ve bizi anadolunun ortasında yaşanan acılara götürüyor.

“Sabrın eyyüpleri geldiler yaralı kalpleriyle kar yağıyordu o gün şehre

şuaybın ateş yağan göklerinden bir avuç gözyaşı akıyordu o gün şehre” diyen Mehmet Baş

“Bir korsan gösteridir hayat “isimli uzun şiirle şiirler yazmaya devam ediyor.

Bilal Kemikli” pierloti de seher vakti” ile istanbulu yeniden fethediyor ve bir ezan sesinde bayrağını medeniyetimizin burçlarını dikiyor.

“İstanbul yeniden açar kapılarını

allahu ekber allahu ekber “

“Konuşmayı unutup görmeyi öğrendiler” hikâyesi ile Ömer Eski şiir tadında derin anlamlarla yüklü bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor.

Nurşah Karaca “sözün bittiği yer "de susmanın kalesine sığınırken “hayatı ve onun derin meselelerini sorguluyor.

Abdullah Ömer Yavuz her zaman ki kendine mahsus güzel üslübuyla sinema eleştirilerine devam ediyor. “Celal tan ve ailesi: bazen insan, insan değildir” yazısıyla karşımızda.

Her zaman ki şiir tadında mektuplarıyla ve kendine has diliyle Şiraze kalp bahçemizde bir çiçek gibi açıyor miski anberi andıran rahiyalarıyla ve bir bülbülü andıran şakımalarıyla gönül semalarımızı doldurmaya devam ediyor.

Hayırlı okumalar.

Mehmet Baş

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com