2012-01-19

Ali Haydar Haksal ağabey

Gerçek alemde olsun sanal alemde olsun ona selam verdiğinizde alacağınız cevap neredeyse aynıdır; “Aleykümselam Dostum.” Böylesine sıcak bir karşılamanın ardından muhabbetin nasıl devam edeceğini de kestirmek zor olmasa gerek.

Ali Haydar Haksal dendiğinde aklıma gelen en net fotoğraf; binlerce kitabın, derginin arasında sırtını, yüzünü kitaplara vermiş bir ağabey siluetidir. Kitap kokuları arasında onunla konuşurken insanın gözü, gönlü kitaplara adeta doymuş olur.

Ali Haydar Haksal isminin yanına konacak sıfatları sıralayacak olursam; dergici, hikâyeci ve ağabey olur. Ben ondan ne okuduysam ve duyduysam sonunda bir yol gösterici tavır buldum. Dergiciliğe bir okul zihniyeti ile yaklaşan Ali Haydar Haksal’ın, bu uğurdu ne kadar başarılı olduğunu göstermekteyiz. Gençlere ağabey tavrı ile yaklaşan, onlara sonsuz güven duyan, dergisini ve gönlünü sınırsız açan bir dergi adamdır o. Yediiklim dergisi çıkmaya başladığı günden bu yana sayfalarının en hasını gençlere emanet etmektedir. Yediiklim’de yazmaya başlayan isimlerin neredeyse hepsi bugün edebiyat dünyamızda aynı yoğunlukla ürünler vermekteler. Bu da Ali Ağabey’in iyi bir referans olduğunun işaretidir.

Günümüz olaylarına, acılarına, hüzünlerine kulak tıkayan bir anlayışın var olması düşünülemez. Bizler Ali Haydar Haksal’daki duyarlılığa hem Yediiklim dergisinde hem de yazdığı köşe yazılarında şahitlik etmekteyiz. Gazze ya da Bosna ya da Irak gündemde olduğunda Yediiklim’in sayfaları zulüm görenler ve gösterenler için sonuna kadar açılmaktadır. Çünkü acılar ortaktır ve acıların haykırılabileceği en iyi meydan dergilerdir.

Ali Haydar Haksal’ın öykülerine bakılacak olursa bir hüzün sürekli cümlelerin üzerinde dolanır durur. Bu aslında asr-ı saadet kokan bir hüzündür. Bir özlem duyarlılığı, bir serzeniş vardır onun öykülerinde. Ayrıca bir medeniyet inşasını da görmek mümkündür. Duvarlar ve sınırlar bir bir yıkılırken onun öyküleri bizlere sonsuz bir medeniyeti işaret etmektedir. Bu medeniyetin ancak bir ümmet olma bilinciyle kazanılacağını vurgulayan öyküleri aslında içerik olarak ayrı bir yere konması gereken, kalp gözüyle okunması gereken öykülerdir.

Renklerin Dansı’nı okurken bir anda türlü renklere büründüğünü hisseder okuyucu. Bir solukta okunan, okunduktan sonra insanın zihnine yerleşen bu öyküler hayatın kısa bir anının adeta çeşitli fotoğraflarını sunmaları açısından akıp giden zamana bir an için de olsa dur demek için okunması gereken kitaplar arasına konmalıdır.

Akif duruşlu Asım’ı okurken bir anda karşınıza Mehmet Akif çıkacakmış gibi bir heyecan duyabilirsiniz. Akif’i yalnızca İstiklâl Marşı şairi olarak tanıyanlar için Akif’in özellikle ruh dünyasını, düşünce yapısını bize sunması açısından ve bir bir kaybettiğimiz kale gibi nesil için Akif’ten Asım’a yansıyan dünyaya girmek gerekir. Ali Haydar Haksal’ın bu kitabı bize bu yolu göstermektedir.

Ali Haydar Haksal, yazdıklarıyla hikmeti ön planda tutan, çağının dertlerini iyi gören, yol gösterici olmayı kendine vazife bilmiş bir ağabey olarak önümüzde durmakta. Ona yakın durmak, bu mevsimsiz kalınmış coğrafyada kişiye bir Yediiklim serinliği sunar. Bu devirde ağabey olmak ve ağabey bulmak kolay değildir çünkü.


Mustafa Uçurum


'Memleket' gazetesi
www.memleket.com.tr
23 Şubat 2011

Hiç yorum yok:

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com