Yeni bir dönemi farklı yoğunluklarla yaşıyoruz. Eğitim sisteminin çarpıklığı, yoğunluğu ve yorgunluğu gençlerin pestilini çıkarıyor. Gençlerin ilgi alanının dağınıklığı, teknoloji ve bilişimin gençlerin yeni ilgi alanı oluşu bir gayya kuyusu oluşturuyor. Çocuk sahibi olanlar bunun ne anlama geldiğini iyi bilirler. Bu yeni zamanda oluşumun dönemindeki gençlerin beyinlerini uyuşturan, kuşatma altına alan bilişim teknolojisi gençleri saçıp savuruyor.
Son iki yıldır okullarda 1000 Temel Eser uygulaması kısmen de olsa olumlu sonuçlar getirdi. En azından, zorunluluktan da olsa gençlerin birkaç kitap okumaları bir okuma alışkanlığının oluşumunu sağlayabilir. Bunların biraz daha hayatın içinde olması çok daha olumlu sonuçlar doğuracak.
Bundan daha önemlisi, gençleri besleyecek sıcağı sıcağına sanat ve düşünceyle bağ kuracak edebiyat dergilerinin sıkı okunması gerekmekte. Dergiler fırından çıkan taze ekmek gibidir. Ele alındığında matbaa buğusu üzerindedir. Kâğıt ve matbaa kokusu insana farklı duygular yaşatır. Edebiyat dergileriyle bağ kuran gençler zaman içinde kendilerini düşünce ve sanat dünyası içinde bulurlar. Günümüzde epeyce dergi çıkıyor. Yedi İklim, Edebiyat Ortamı, Bir Nokta, Hece, Hece Öykü, Dergâh, Türk Edebiyatı, Kertenkele, Karagöz, Temrin, Fayrap, Beyaz Gemi, Yolcu, Kuşluk Vakti, Kardeş Kalemler vb. Bunların bir kısmı Anadolu'nun çeşitli kentlerinde çıkıyor. Hemen herkesin ulaşabileceği bir dergi mutlaka vardır. Bunların, üslupları, bakışları bulundukları yerleri farklı olabilir. Bir genç kendi ruh dünyasına hangisini yakın buluyorsa almalı, beslenmeli. Dergiler için en iyi ulaşım yolu abone olmaktır.
Yedi İklim İslâm düşünce ve medeniyet geleneğine bağlı bir dergi. Sırat-ı Müstakim, Sebillürreşad, Ağaç, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yönelişler gibi bir istikamet üzerinde duruyor.
Bugünün gençliğine bir serzenişimiz var. 1976'lı yıllarda Erzurum'a Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergileri MTTB Kitap Kulübüne her birinden yaklaşık 300'er adet gelirdi. Bunlar ya abone, ya da satış yoluyla bir hafta on gün içinde tükenirdi. Ne yazık ki bugün dergilerin Türkiye genelinde satış toplamı bu civarda. Gene Erzurum üzerinden bir örnek verir isek, dağıtım harici, kendi imkânlarımız ile bir kitapevine gönderdiğimiz iki adet dergiden sadece özel sayılar satılıyor. Diğerleri ise arada bir, bir adet satılmış oluyor. Bu, Erzurum gibi bir üniversite ve kültür merkezi için vahim bir durum. Koca kentte 20 abonemiz var. Fen Edebiyat Fakültesi, Eğitim Fakültesi olan bir büyük kentimiz. Liseleri, Edebiyat öğretmenleri, edebiyat meraklıları, üniversitedeki edebiyat hocaları edebiyat adına ne yerler, ne içerler, neyle beslenirler merak konusu. Bunu, bütün Türkiye'ye yayabiliriz.
Milli Gazete kültür sanat sayfasının doluluğu ve köşe yazarlarının büyük bölümünün edebiyat ve düşünce insanı olmaları sevinilecek bir durum oluşturuyor. Günümüz Ergenekon bulamacında bütün muhafazakâr ve sağ gazeteler, yazarlarıyla bu bulamaçta debelenirlerken, düşünce ve okuma adına bir hamlenin olmayışı daha da vahim bir durum oluşturuyor. Düşünce, inanç ve kültür kavgası, oluşumu yerine kayıkçı kavgası, çıkar, pasta kavgasıyla gençler bir uçuruma götürülüyor.
Anadolu Gençlik de bu anlamda tek gençlik dayanağımız. Onların da bu büyüklüklerine, hasbiliklerine, sahihliklerine rağmen okumaya yeterince yoğunlaşmadıkları kanaatindeyim. Bu gençlik gelecekte Türkiye'yi yönetecek olan bir gençlik. Geçen yıl Samsun'da bir konferansta girdiğim üniversite kampüsünde binlerce gencin uçarı bir dünyada olduklarını gördüm, sezdim. Ne yazık ki Türkiye üniversiteleri boş insanları toplum içine salıyor. Kimi özel çabalar gençliğin kurtuluşuna yetecek mi?
Bu arada Anadolu Gençlik İstanbul Üniversitesi gençleriyle Necip Fazıl okumalarımız bizi son derece mutlu etti. Yirmi, yirmi beş kişilik bu genç grup ile yaptığımız okumalarda büyük bir heyecan yaşadım. Pırıl pırıl bu gençler bir dünya keşfettiler. Ben de onlarla yaşadım. Onca yoğunluğum arasında, Üstad'ın iki kitabını birlikte okuduk, müzakere ettik. Benden önce de okumuşlardı. Son okuduğumuz kitap Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu idi. Onlarla bir okuma heyecanı yaşamak, onların keşif dünyasındaki heyecanları yaşamak apayrı bir mutluluk yaşattı. Sınav dönemleri olmasına karşın kitabı didik didik edişleri, kafalarındaki kimi soruların çözülmesi, kimi soruların belirmesi sevindirici.
Hayatta onlarca şair ve yazarımız var. Şiir şölenlerinde gidip onları dinlemek yerine, her biri şairlerin kitaplarını alsalar, şairlerle buluşsalar, onları şiir yağmuruna, soru yağmuruna tutsalar çok daha hayırlı olacak. Öykü kitapları, romanlar, denemeler, düşünce kitapları okusalar. Yazarları anlamaya çalışsalar... Bu ülke insanı çok tuhaf. Büyük bir şair, düşünür olan Sezai Karakoç gibi bir imkânı değerlendirmiyor. Asıl tuhaflık burada. Dedi kodu üretmekten, onların okunmamamsı için üzerine örtmek için türlü bahaneler üretmekten başka bir şey yapmıyorlar. Çocuklar gibi mahalle kabadayılarının kavgası gibi, benim şairim senin şairini döver mantığı içindedirler. Yerli eserlerle birlikte Batı Klasikleri, İslâm düşüncesinin temel eserleri bir arada okunursa gençliğin ufku çok farklılaşacak.
Gençler tatile çıkarken yanlarında en az on kitap almalıdırlar. Bir edebiyat dergisine de abone olmalılar. Haydi gençler bu bir ödev.
Ali Haydar Haksal
Millî Gazete
16 Haziran 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder